tatlidede

Yargı Reformu Stratejisi

 Yargı Reformu Stratejisi

   Yeni adli yıla girerken gündem yeni yargı reformu paketi oldu.Mesleki ve kariyer anlamında şahsımıda ilgilendirmek ile birlikte tüm toplumu,başka bir deyişle Türkiye’de yaşayan tüm insanları ve toplumun tüm bileşenlerini ilgilendiren bir konuda ki fikir ve görüşlerimi yazmasam olmazdı.Tabii ki aylardan beri gündemde olan,medyada,görsel ve yazılı basında herkesi ilgilendirdiği için her bireyin kafasında ve dilinde bir şekilde yer almış olan yargı reformu paketi hem hukuk camiası bakımından heyecanla beklenmekte hemde ülkenin ilerleyişine yön verecek olması bakımından ayrı bir önem arz etmekte.

   Bu konuda bir hukukçu ve bir vatandaş olarak benimde her birey gibi görüş ve düşüncelerimin olacağı tabiidir.Bunları kağıda dökmeden önce,Türkiye’de mevcut yargı sisteminin modern ve yüzyılımıza uygun düşmeyen,en azından bir çok eksik yönlerinin bulunduğunu kabul etmek zorundayız.Zaten reform paketinin titizlikle ve uzun bir zaman diliminde hazırlanmış,hatta halen tamamlanamamış olmasıda bu nedenledir.

  Değerli okurlar,açıklamalarla daha fazla sizi yormadan,özet olarak yargı reformu paketinde olmasını dilediğim hususları anlatmak istiyorum.

   Doğaldır ki bugün cezaevlerinde hükümlü ve tutuklu bulunan kişilerin iyileştirme beklentilerine bir af niteliğinde olmamakla birlikte Lehe bir cevap ve düzenlemenin pakette yer alması bizce gereklidir.Bu iyileştirmenin hükümlüler açısından takdir edilecek bir miktar ceza indirimi,denetimli serbestlik süresinin yine takdir edilecek seviyeye yükseltilmesi şeklinde olabilir ki toplumdaki kanı ve beklenti bu hususların pakette yer alacağı şeklindedir.Bu husus yerine getirilirken suç nevileri arasında bir ayırımın yapılmasından yana olmadığımızı belirtmek isterim.Zira yasa koyucu(veya yapıcı) zaten suçun vasıf ve mahiyetine,suç teşkil eden fiilin toplumda yarattığı tahribe ve toplumun tepkilerine göre ceza sürelerini tayin etmeye çalışmıştır.Bu bakımdan fiilinin yukarıdaki ölçülere göre tayin edilerek ağır cezalar tayin edilmiş kişiyi,Lehe hükümlerden de ayrıca mahrum bırakmak ikinci defa cezalandırma anlamına gelecektir ki bu hakkaniyete ve adalet karşısında eşitlik prensip ve ilkesine aykırı bir uygulama söz konusu olacaktır.

   Hakkında herhangi bir suçlama sonucunda soruşturmaya başlanan kişinin tutuklanması ve gerek soruşturma evresinde,gerekse kovuşturma evresinde tutuklu bırakılması için somut ve çok ciddi kanıtların aranmasının gerektiğini düşünmekteyiz.Bugünkü uygulamada “kuvvetli suç şüphesi”vardır denilerek kişilerin tutuklanmasına ve ayni gerekçe ile tutukluluk hallerinin devamına karar verilmektedir.Kuvvetli suç şüphesi tanımlamasının anlamını izah etmek çok zor hatta imkansızdır.Şüphe daima kişi yararına yorumlanmalıdır.Zayıf şüphe,kuvvetli şüphe diye bir ayırımın nasıl anlaşılacağını izah edebilmek mümkün değildir.Yine,bazı tutuklamalarda “kaçma şüphesi”nin varlığından bahsedilmekte ve bu husus tutuklama nedeni sayılmaktadır.Ceza alacak kişinin kaçmasını önlemek ve aldığı cezayı infaz ettirmek,yargının görevi sayılmamalıdır.Kuvvetler ayrılığı mevcut ise,bu görevi ifa edecek organlar mevcuttur.

   Yargı paketinde,düşünce hürriyeti önemli bir şekilde yer almalı ve şiddet yada şiddete yönlendirme unsurları içermeyen fikirler asla soruşturma hele de kovuşturma konusu yapılmamalıdır.

   Yargı paketi ile ilgili görüş,düşünce ve dileklerin bir yazıya sığması mümkün değildir.Yargı paketi;eşitlik,hür düşünce,adaletin idare edilenler gibi idare edenlere de mutlak şekilde lazım olduğu değerlendirilerek ve bu ilkelerde her hangi bir yapı,zümre ve siyasi görüş Lehine sapma yapılmayacak şekilde karşımıza çıkarılmalı ve hayata geçirilmelidir.

  Doğal olarak yargı paketi ne kadar mükemmel olursa olsun bu paket’teki hususları doğru uygulayabilecek birikim,yetenek,tecrübe ve vicdana sahip kadrolarıda oluşturmak,paketin hazırlanışı kadar önemlidir.En iyi düzenlemeler dahi,saydığımız bu özellikleri taşımayan kişi ve kişilerin eliyle istenmeyen sonuçlar doğurur.

  öğrendiğimiz kadarı ile yargı paketinde,yeterli yargı organı kadrolarının oluşturulabilmesi kapsamında hukuk fakültelerinin beş yıla çıkarılması,avukatlara ve hakimlik-savcılık sınav şartı getirilmesi öngörülmektedir.Doğal olarak bu belli ölçüde yarar sağlayabilir.Ancak oluşacak bu kadrolar hukuk fakültelerinde uygulamalı ders değil,nazari ders gördüklerinden bu yeterli bir önlem olmayacaktır.Bir hakimin,bir savcının belirli bir süre deneyimli hakim ve savcıların kontrolünde deneyim kazandıktan sonra görev almasının doğru olacağını düşünmekteyiz.Tabiidirki ayni şekilde Avukatlar içinde bu şart düşünülmelidir.

Sağlıcakla kalın...

Yorum Yaz