tatlidede

Yarım Kalan Bir Hayat: Belaliz Şahin / DERBESİYE -8

Yarım Kalan Bir Hayat: Belaliz Şahin / DERBESİYE -8

Belaliz Şahin hikayesinin yazı serisinin sekizinci bölümü...

Yerimizden, yurdumuzdan ayrılacaktık…

Babamın Türk vatandaşlığı vardı. Gerçi kimliğindeki medeni halinde bekâr olarak gözüküyordu ama bunun bir problem yaratacağını düşünmüyordu babam. İstikametimiz Türkiye olacaktı! Oraya gidecek ve babamın vatandaşlığından faydalanarak bizler de vatandaş olacaktık. Kim bilir, belki de burada gidemediğim okuluma Türkiye’de devam edecektim.

Dünya’yı kaybetmemizin ardından geçen iki hafta sonra başladı yolculuğumuz. Kızıltepe’ye gidecektik. Mesafe çok kısaydı aslında. 14-15 kilometrelik bir yolumuz vardı ama aradaki sınır tellerinin sevimsizliği, yakını uzak ediyordu. İlk olarak babam geçti Türkiye’ye. Bizler için Mardin Valiliğinden aldığı izin kâğıtlarını Şenyurt Sınır Kapısındaki görevlilere verdiğinde, bizler de 100 metre ötedeki Derbesiye kapısındaydık. Babam bizi, biz de onu görüyorduk. Ailesini güvenli bir yere götürebilmenin mutluluğunu yaşıyordu ve aradaki sınır telleri, babamın sevincinin bizlere kadar ulaşmasına engel olamamıştı. 2013 yılının kasım ayındaydık. Saat sabahın 10’uydu. Babamın bizlere kadar ulaşan sevinçli görüntüsü, içimdeki hüznü hafifletmemişti. Üzülüyordum. Yerimizden yurdumuzdan kopmak istememiştim aslında ama ebeveynlerimin bizleri koruma içgüdüsüyle aldıkları bu karara da karşı koyamamıştım işte. Bir saatlik bir beklemenin ardından sınırdaki Türk Askerleri tarafından okundu isimlerimiz. Türk tarafına geçtik.

Çocukluğumu, arkadaşlarımı, Dünya’mı geride bırakmış olmanın hüznüyle içimde yanan ateş, daha da yaktı beni o anlarda. Görevli askerlerin refakatinde bindirildiğimiz askeri araçla bir karakola götürüldük. İsimlerimizle beraber parmak izlerimiz alındı. Burada tamamlanan bu işlemlerimizin ardından başka bir karakola götürülmek üzere farklı bir araca bindirildiğimiz sırada ortaya çıkan bir askerin davranışları, memleketimin iki üç kilometre ötesinde yabancılaştırmıştı beni. “Hadi yallah! Hadi yallah!” diye bağırarak valizlerimizi tekmeler gibi itiyordu. Askerin bu davranışı karşısında üzülmemek elde değildi. Ve bu yüzden bize gösterilen araca binmedik. Kendi imkânlarımızla bir taksi kiralayarak karakoldan ayrıldık.

Binmediğimiz askeri araç, peşimizden geliyordu. Geldiğimiz ikinci karakolda alınan isimlerimiz ve yapılan işlemlerin ardından üçüncü bir karakola daha götürüldük. İşte o karakola gelen babam, kefaletimizi alıp bizleri çıkardığında saat akşamın altısına dayanmıştı. Karakol çıkışında babamıza sarılıp ağlamaya başlamıştık. Geri dönmek istiyorduk. Annem de geri dönmek istiyordu aslında. Geri dönmek istiyordu ama Dünya’yı dünyamdan çıkaramamamın verdiği bir eziyetin içinde kalmama ve hatta onun için intihar etmeyi bile düşünmeme neden olan bir ortamdan uzaklaşabilmem için mevcut duruma boyun eğiyordu.

Belaliz Şahin hikayesinin yazı serisi devam edececek...

Editör: Aydın

Yorum Yaz