tatlidede

Yarım Kalan Bir Hayat: Meryem Hüseyin / Derılzor -2

Yarım Kalan Bir Hayat: Meryem Hüseyin / Derılzor -2

Hafız Esed’in ölümünden sonra oğlu Beşer Esed, devletin başına geçmişti. Asker kökenli olmadığı ve dahası doktor olduğu için halk ona güveniyordu. Suriye’nin demokratikleşmesi adına Beşer’den herkes ümitliydi. Televizyonda da halkın istediği gibi konuşmalar yapıyordu.
Beşer’in başa geçmesini takiben geçen zaman, maalesef ki halkın ümitlerini bir bir yok ediyordu. İstenen reformlar arzulanan düzeyde gerçekleşmediği gibi korkunun hâkimiyeti de eskisi gibi devam ediyordu. Devletin her yerde kulağı vardı ve bu kulağa gidecek aykırı bir ses, sahibinin başını ummadık belalara sokabilirdi. Devletin yaptığı her şey doğruydu ve bu doğruyu sorgulamak, hiç kimsenin haddi değildi. Anlaşılan, böyle gelen böyle gitmeye devam edecekti.
Babası zamanında yaşanan bu rahatsızlıklar, oğlu zamanında da devam ediyor ve bu rahatsızlıklar halkın içinde büyüdükçe büyüyordu. Geçmişinde bir yığın acıya neden olan bu sıkıntılar Dera olaylarıyla patlak verdi sonunda. Köşeye sıkışan kedinin yüze hücumu misali halk, Dera’da ayaklanmıştı. Demokratik taleplerini avazları çıkana kadar bağırarak dile getiren Dera halkı, bu talepleri seslendirirken asla silah taşımamıştı. Ama Esed güçleri tarafından halkın üzerine ateş edilmiş ve yaşanan ölümler halkın öfkesini daha da büyütmüştü.
Bu sıralarda biz Kamışlo’da yaşıyorduk. Babamın memuriyeti dolayısıyla bulunduğu Derılzor’da doğup büyümüştüm ama babamın emekliliğinden sonra üç abimi Derılzor’da bırakıp Kamışlo’ya yerleşmiştik. Dera olayları yaşanırken Kamışlo’da önemli olabilecek bir olumsuzluk söz konusu değildi. Ama olaylar, Dera’da kalmamış ve yavaş yavaş Suriye’nin diğer kentlerine sıçramıştı. Ümidimiz, bu hengâmenin Kamışlo’ya ulaşmadan bitmesiydi ama maalesef ki hiçbir şey ümit ettiğimiz gibi gitmiyordu. Olumsuzluklar yavaş yavaş bize doğru yaklaşıyordu.
Önce elektrik sonra da sular kesilmeye başladı. Olayların olumsuz etkileri, su ve elektrik sıkıntısı olarak Kamışlo’ya ulaşmış oluyordu böylece. Mevcut durumun her şeye gebe olabileceğini düşünerek bizler de korkmaya başlamıştık artık.
Bizler Kamışlo’daydık ama kulağımız üç abimin bulunduğu Derılzor’daydı. Derılzor, Özgür Suriye Ordusu’nun kontrolüne geçmişti. Bu orduya katılan ve yakından tanıdığımız komşularımızdan altısının yaşanan çatışmalarda öldüğünü duymuş ve abilerim için iyiden iyiye korkmaya başlamıştık. Abilerimi orada bırakamazdık artık. Hem askere alınma durumları da vardı. Orada kalmaları halinde, ya askere alınacak ya da Özgür Suriye Ordusu’na katılacaklardı. Üçüncü bir seçenekleri ise asla yoktu. Onaylamadığımız bir savaşın tarafı olmak istemiyorduk.

Editör: Aydın

Yorum Yaz