tatlidede
tatlidede

Yıldızın Saati - Clarice Lispector Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Yıldızın Saati kimin eseri? Yıldızın Saati kitabının yazarı kimdir? Yıldızın Saati konusu ve anafikri nedir? Yıldızın Saati kitabı ne anlatıyor? Yıldızın Saati PDF indirme linki var mı? Yıldızın Saati kitabının yazarı Clarice Lispector kimdir? İşte Yıldızın Saati kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...
  • 02.02.2023 06:00
Yıldızın Saati - Clarice Lispector Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap Künyesi

Yazar: Clarice Lispector

Çevirmen: Hamide Koyukan

Orijinal Adı: A Hora da Estrela

Yayın Evi: İmge Kitabevi

İSBN: 9789755331447

Sayfa Sayısı: 96

Yıldızın Saati Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Kafka kadın olsaydı. Rilke Ukrayna doğumlu bir Brezilya Yahudisi olsaydı. Rimbaud ana olsaydı da ellinci yaşını görebilseydi. Heidegger Alman olmaktan vazgeçip Yeryüzünün Destanını yazabilseydi. Niye sayıyorum bu adları? Bir bölgenin görünümünü çizebilmek için. Clarice Lispektor işte buradan yazıyor.

Yıldızın Saati Alıntıları - Sözleri

  • Evet sabrın sonu selametti. Öyle miydi gerçekten?
  • “Mutluluk? Daha aptalca bir kelime duymadım.”
  • Bir kadının kaderi kadın olmaktı.
  • Bu hikâyedeki isimsiz kız o kadar eski ki, pekála İncil'den bir karakter de olabilir. Toprak altında ve hiçbir zaman çiçek açmamış. Yalan söylüyorum: ot o âdeta.
  • “Bir kadının kaderi,kadın olmaktı.”
  • Düşünmek eylemdir. Hissetmekse gerçek.
  • “Bulmanın bir yolu da aramamak, sahip olmanın bir yolu da talep etmemek.”
  • Yemin ederim ki bu kitap kelimelerden yapılmadı. Bu sessiz bir fotoğraf. Bu kitap sessizlik. Bu kitap bir soru.
  • Kimsenin birbiriyle konuştuğunu düşünmüyorum, gerçek sadece yalnızken geliyor bana.

Yıldızın Saati İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Bir kadının kaderi kadın olmaktır!: Kitabın başında yazarın yayıncısından rica ettiği bir ayrıntıyı okuyoruz. Tıpkı yazar/i50 usta gibi Clarice Lispector de kendine has noktalama işaretlerinin ve imla seçiminin değiştirilmemesini istemiş. Kitabı okurken bu ricanın nedenini anlıyoruz. Bu, deneysel bir kitap. Her şeyiyle kendine has. Yazar bunu “Sadece tek bir noktalama yoluyla tonlamalarla oynuyorum ve bir başkasının nefesini metnime eşlik etmeye zorluyorum.” diye açıklıyor. Ben, yazarının hikayeye müdahale ettiği kitapları normalde hiç sevmem. Burada ise, sanki yazar dahil olmasaymış, kitap bu kadar güzel olmazmış gibi hissederek okudum. Çünkü bu da yazarın özellikle kullandığı bir teknik olarak kendini kabul ettiriyor. Bir yazar düşünün, sayfalarca anlattığı karakter için şunları söylesin; “bir köpek bile anlatılmayı daha çok hak eder”. Ve okudukça ona hak vermeden edemeyin. Bir daktilocu ve bakire olmaktan başka hiçbir şey olmayan, Coca- Cola sevmekten başka bir özelliği olmayan, silik, ışıltısız biri bizim kız. Ee dersiniz, niye anlattın bu kızı bize sayfalarca o zaman? Ve ne diye sevdin sen bu karakteri? Biryerlerde boncuk mu aradın? Yok der o da size, ben onun “varoluşunda Yakut tanesi” aradım. Ve onu bulmayı çok istedim. Çünkü isimsiz bizim kız. Çünkü kimseye ait değil. Çünkü yalnız. Çünkü konuşmaz bizim kız. Hiçkimsenin gerçekten konuşmadığı, konuşsa da anlatmadığı dünyada, bizim kız tam bir gerçek. Ve gerçek anlatılmayı hak eder. Çünkü çirkin bizim kız. Birileri onu fark etsin, sevsin ister. Yazar da ona, güzel değilsen, bakımlı değilsen bir hiçsin der. Halihazırda “bir kadının kaderi kadın olmaktır.” Ötesi değil. Ve yine bir yazar düşünün, size anlattığı hikayenin hiçbir çekici yanı olmasın. “Bütün bunları çok şey vadeden sonra da basit ve az bir şey verme endişesinden uzun uzun anlattım; çünkü bu hikaye neredeyse bir hiç.” desin. Siz de hiç olan bir karakteri, hiç olan bir hikayeyi nasıl oluyor da bayılarak okuyorum diye kendinizi sorgulayın. Doğal olarak her yazar gibi o da özlü sözlere meyilli. Muhteşem sıfatlar biliyor. Dolgun isimler..ve havada hızla dolaşıp işe koyulabilecek hafif fiiller..Ama bakıyorsunuz, süslü sözler yok ortada. Çünkü sözü süslersem diyor, “kızın ekmeğine dokunurum. Ekmek altın olur. Kız da daha 19’unda ekmeği ısıramayıp açlıktan ölür.” Hem karakterine böyle omuz hizasında durmayı seçip, hem de o kendi kendine var olabilsin diye bu uğraş niye? Bu iki çelişkiyi nasıl oluyor da aynı anda ustalıkla kullanıyor? Basitçe anlatıyor, bağırtmıyor. Çünkü tevazuyu bağırtınca o tevazu olmuyor. Bunu iyi biliyor. Ve işte bu yüzden siz de hiç olan karakteri, hiç olan ve hatta aslından başka tüm benzerleri biraz bayatlamış gibi gelen bir “tutunamayanlar” hikayesini bayılarak okuyorsunuz. Kitabın sonunda hiç olan kız ölüyor. Ben de onunla öldüm diyor yazar. Sonra bir an durup çilek mevsimi olduğunu hatırlıyor. Kızın yanından aklında çileklerle, ve evet çok acımasızca çekip giderken size şunu düşündürüyor. Çünkü ölüm hiçkimseyi, hiçbir şeyi tamamlamıyor. Herkesin varoluşu kendine. Keyifli okumalar.. (Emel Keleş)

Bu denli güçlü metinlerin bu denli harika kadınlar tarafından yazılması, tarihin her döneminde yeniden yeniden doğmaları ve sonrasında da var olacaklarını bilmek hayatı sevme sebebi bence. "Bir kadının kaderi kadın olmaktı." diyor Clarice Lispector. Dünyanın varoluşundan beri süregelen ve bitmeyen sorunlar devam etse de bunlarla baş etme ve karşı koyma durumu da asla bitmiyor. Yaşanılanlar karşısındakini var olma çabası içinde olmayı yok saymak düşünülemez elbet. Bu metinlerin güçlü anlatımlarla okura ulaşması, dilden dile, ülkeden ülkeye dolaşması ise bitmeyen bir manifesto gibi. Yıldızın Saati, öyle güzel bir acı ama belki de en özgür hissedilen anı betimlemek için kullanılmış ki kitapta, hayran olmamak elde değil Lispector'ın kalemine. Kendi varlığından bile emin olmayan bir kadını kaleme alan bir erkek anlatıcı var. Onun gözünden bakıyoruz olaylara. O ne hissediyorsa kadına baktığında onu okuyoruz biz de. Arada müdahil de oluyor yazar kitaba, bu kısımları çokça sevdim. Yaşadığı onca şeyden sonra var olduğunu hissettiği cümleler şöyle : "Bir bilinç sicimine yapıştı, zihninden durmadan tekrarladı: varım, varım, varım. Kim olduğu bilmediği şeydi. Kendinin derin ve kara özünde Tanrı'nın bize verdiği hayat nefesini aramaya gitti." Hayatta olduğunu fark etmesini böyle derinlikli anlatmak, böyle güçlü bir kaleme sahip olmak ve bizim bu kalemle hayatımızın bir yerinde karşılaşmamız edebiyatın sihri. Anlatımıyla, anlattıklarıyla, hissettirdikleriyle elden ele dolaşsın bu kitap. İyi ki tanıştık Lispector, iyi ki yazmışsın! (Çağla)

Varolmak Ya Da Olmamak.: 90 Syf lık dev gibi bir kitap incelemesi var sırada. Clarice Lispector ve "Yıldızın Saati" yine okuma gruplarım dan biri sayesinde geç okudum yazarlardan ve eserlerden oldu ama geç olsa da güç olmadı. Ukrayna doğumlu olan yazar Brezilya' da büyümüş ve Portekizce yazan büyük yazarlardan sayılıyor. Yine bir bilinç akışı havası sezilen bir anlatım barındırıyor kitap, yalın bir kurgudan öte bir anlam içeriyor. Bir daktilo, bir bakire ve coca cola en büyük tutkusu olan sıradan bir kızın varolma sancısını bu incecik kitaba büyük büyük cümlelerle sığdırmış adeta. "Ben Kimim " sorusunun cevabını, varolma sürecini bu silik karakter üzerinden okura anlatırken birde ricası var okurdan; sözü süsleyip estetik açıdan değersizleştirmeden, noktalamalara takılmadan okunması. Daha varoluş amacını bulamadan kısacık yaşamı ani bir kazayla sona eren Macabea' yı okurken eminim sizde Ben Kimim " sorusunu kendinize soracaksınız. (Burcu Çeviker)

Yıldızın Saati PDF indirme linki var mı?

Clarice Lispector - Yıldızın Saati kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Yıldızın Saati PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Clarice Lispector Kimdir?

Brezilyalı romancı ve kısa öykü yazarı Clarice Lispector, 10 Aralık 1920 tarihinde Chechelnyk, Ukrayna'da dünyaya gelmiştir. Yazar Franz Kafka'dan sonra en önemli Yahudi yazarlar arasında yer almıştır.

Yenilikçi romanları ve kısa öyküleri ile uluslararası alanda ün yapan Clarice Lispector, yazarlığın yanı sıra gazetecilik mesleğini de sürdürmüş ve eserlerinde Yahudilikle ilgili temalara pek az yer vermiştir.

Eserlerinden bazıları beyaz perdeye uyarlanan Clarice Lispector'un eserleri Brezilya edebiyatında yaygın bir şekilde tanınmakta ve müziklerinde kullanılmaktadır. Kitapları prestijli dizler arasına giren ilk Brezilyalı yazar sıfatını kazanan Clarice Lispector, 9 Aralık 1977 yılında Rio de Janeiro, Brezilya'da hayatını kaybetmiştir.

Clarice Lispector Kitapları - Eserleri

  • Yıldızın Saati
  • Yaşam Suyu
  • G.H.’ye Göre Çile
  • Yabani Kalbin Yakınlarında
  • Kuşatılmış Kent

Clarice Lispector Alıntıları - Sözleri

  • Bir kadının kaderi kadın olmaktı. (Yıldızın Saati)
  • - Peki ya çocuk? diye sordu. Bu bilgece düzenlemede o zavallının rolü ne olacak? - Ah, o yaşayacak diye yanıtladı. - O kadar mı? diye üsteledi. - Başka ne yapılabilir ki? - Mutlu olunur, mesela. (Yabani Kalbin Yakınlarında)
  • Aslında, işin doğrusu anlamamaktı. Kendi sevincini bile anlamamak. (Kuşatılmış Kent)
  • Mücadele ediyordum çünkü meçhul bir mutluluk istemiyordum. Bu gelecekteki kurtuluşum tarafından murdar edilen hayvan kadar yasak olur- ve ben de yardım istemek için bir işkence gibi ağzımı açıp kapıyordum ama o zaman hâlâ elimi tutsun diye şimdi icat ettiğim bu eli icat etmek aklıma gelmemişti. (G.H.’ye Göre Çile)
  • Usulca benim için de yeni olan bir gerçekle temasa geçiyorum ve hâlâ buna karşılık gelecek sözcüklerim yok. Bu daha çok düşüncenin ötesinde bir duygu gibi. Bunu nasıl açıklayabilirim ? Deneyeceğim. Sanki çarpık bir gerçeklik algılıyorum. (Yaşam Suyu)
  • "Bedenimde ruhumun koyduğu yasaya aykırı bir yasayı duyumsuyorum..." (Kuşatılmış Kent)
  • Kendini anlamdan yoksun, gözlerini bomboş görmek istiyordu, sanki kendini daha gerçek görmenin tek yolu buymuş gibi. Görüntüsünün gerçek­liğiyle büyülenmiş kendine ulaşamıyordu bir türlü. (Kuşatılmış Kent)
  • Nasıl bir ateş: yaşamayı durduramıyorum. (Yaşam Suyu)
  • Ah yaşamak çok rahatsız edici. Her şey acı veriyor: beden talep ediyor, ruh durmak bilmiyor, yaşamak sanki çok yorgun olmak ama uyuyamamak gibi (Yaşam Suyu)
  • Yemin ederim ki bu kitap kelimelerden yapılmadı. Bu sessiz bir fotoğraf. Bu kitap sessizlik. Bu kitap bir soru. (Yıldızın Saati)
  • Kendime soruyorum: karanlığa büyüteçle bakarsam karanlıktan fazlasını görür müyüm? cam karanlığı dağıtmaz, daha da ortaya çıkarır sadece. Ve aydınlığa bir büyüteçle bakarsam donakalıp daha büyük bir aydınlık göreceğim. (G.H.’ye Göre Çile)
  • Hatta daha iyisi: benim hakkımda ne düşündüğünü anlat. Korkmadan söyle. Onu çok mu mutsuz ediyorum? ---Bilmiyorum senin adın hiç geçmedi. (Yabani Kalbin Yakınlarında)
  • Günlerim yalnızca bir zirve: yamacında yaşıyorum. (Yaşam Suyu)
  • Tamamen canlı olan bir dünyanın Cehennem gibi bir gücü var. (G.H.’ye Göre Çile)
  • “Bulmanın bir yolu da aramamak, sahip olmanın bir yolu da talep etmemek.” (Yıldızın Saati)
  • Gerçek bir yazar gibi dürüst olmak gerekirse, dünyayı alıntılıyorum, defalarca alıntıladım onu, çünkü ne bendi ne benimdi. (G.H.’ye Göre Çile)
  • ...bir noktanın, boyutları olmayan tek bir noktanın en büyük yalnızlık olduğu geldi mi hiç aklına? (Yabani Kalbin Yakınlarında)
  • Kısaca ifade edemiyorum kendimi,çünkü bir sandalyeyle iki elmayı toplayamazsın. Ben bir sandalyeyim ve iki elma. Toplanamıyorum yani. (Yaşam Suyu)
  • Demek ki onu yalnızca karanlıkta görebilecekti. (Kuşatılmış Kent)
  • -İnsan olanı aşağılamak zordur, diye devam etti, bu başarısız isyandan -ergenlik-, elde etmekten aynı şekilde aciz insanlarla dayanışma havasından kurtulmak zordur. Ama o saf ve o sahte yüceltilmiş aşktan, sevmeme korkusundan azade bir şey inşa etmek ne kadar da güzel olurdu... (Yabani Kalbin Yakınlarında)

Yorum Yaz