tatlidede

Yusufları Sevginizle Zehirlemeyin

Yusufları Sevginizle Zehirlemeyin
Sevgiyi zehirleyenlere dair
Sevgi, ilahi bir vergidir, kuralı ve kanunu bellidir… Kur’an, Rabbin kula sevgisinin göstergesidir… Sevginin kaynağı rahmet, dili şefkat, eylemi nezaket, ürünü bereket, sonu izzettir… Doğru adreste seyretmeyen sevginin sonu hem seven hem de sevilen için felakettir… Kuralsız ve kontrolsüz sevginin sonu zillettir, nedamettir(pişmanlıktır)…
Her şeyin bir kanununun olduğunu söyleyen Kur’an, sevginin de kanununu yazmıştır; o da “her zaman ve her yerde, herkesten en önce ve en önde, en büyük ve en içten bir şekilde Allah’ı sevmektir…” Çünkü sevgi, Allah’la başladı, çünkü sevginin başı ve kaynağı Allah’tı… Ey insan! O sevmeseydi ve seni severek var etmeseydi, sen sevemezdin, sevgi nedir bilemezdin…
“Şayet, atalarınız, çocuklarınız, kardeşleriniz, eşleriniz, akrabalarınız, mallarınız(makamlarınız), zarar görmesinden endişe ettiğiniz ticaretiniz, hoşunuza giden evleriniz(mesken ve binekleriniz), size Allah'tan, resulünden ve O'nun yolunda çalışıp çabalamaktan daha sevgili geliyorsa (en sevdiğiniz olması gereken Allah’ın yerine başkalarını koymanızın cezası olarak) Allâh’ın başınıza getireceği felaketleri bekleyin, iyi bilin ki Allâh, hak yoldan çıkanları doğruya iletmez.”(Tevbe, 24) ayeti hayatta en sevgilinin kim olması gerektiğini ve Allaha duyulan sevginin önüne hiçbir sevginin geçmemesi gerektiğini anlatmaktadır.
Sevgi, haktan, Allah’tan, hakikatten, adaletten, doğrudan koptuğunda zehire dönüşür… Sevgiyi zehirleyen şey dozunun fazlalığıdır… Hiçbir ilaç aşırı dozda alındığında deva olmaz aksine dert olur, zehir olur… Onun içindir ki Hz. Nebi “ne aşırı buğz edin ne de aşırı sevin” der… Sevginin aşırısı sadece sevene değil sevilene de zarardır… Sevginin haddinde duranında ise hayat vardır…
Hz. Yusuf iki aşırı sevginin kurbanı olmuştu… Babası Hz. Yakub’un “şefkat” kaynaklı aşırı sevgisi Yusuf’u kuyuya, vezirin eşi (İsrailiyat dilinde Züleyha’nın) “şehvet” kaynaklı aşırı sevgisi ise Yusuf’u zindana düşürdü… Sevginin hangi kaynaktan beslendiği de önemlidir… Şefkatten kaynaklanan aşırı sevginin sonu hüzün iken, şehvetten kaynaklanan aşırı sevginin sonu ise hezimettir… Hz. Yakub’un ve vezirin karısının Yusuf’a besledikleri yoldan çıkmış aşırı sevgilerinin bedelini hem kendileri hem de sevdikleri ödedi… Zararın büyüğünü ise zehirli sevgilerin kurbanı olan Hz. Yusuf ödedi… Çocukluğunu köle ve sılasından çok ötede geçirmesi sonrasında da elinde büyüdüğü kadının tacizine maruz kalıp suçsuz yere zindana atılması yanlış sevginin, şaşırmış sevginin, aşırı sevginin Yusuf’a kesilen faturası değil miydi?
Tabiri caizse Kur’an, sevginizi, en sevdiğinizi Hz. Yusuf ile simgeler… Kur’an, Hz. Yusuf üzerinden yoldan çıkan aşırıya kaçan, duracağı yeri bilmeyen, başkalarının hak ve hukukuna tecavüz eden zehirli sevginin, en sevdiklerinize zarar vereceğini unutmayın ve sevginizle zehir saçmayın mesajını iletmektedir…
Hz. Yakub ve Hz. Yusuf üzerinden verilen bu dersi aslında biz hergün yaşamaktayız… Sevgimizin çoğu zaman en sevdiklerimizi dipsiz kuyulara gönderdiğini unutmaktayız… İyi düşünmek gerekir, kim bilir belki de çocuklarımız eğlensin, oyalansın diye ceplerine koyduğumuz teknoloji harikası cep telefonları, kontrol edemediğimiz internet siteleri, sosyal medya hesapları yeni dipsiz kuyulardır… Yakub’u okurken kendinizi onun yerine koyun ve kendinize bir sorun Yusufumu koruyabiliyor muyum? Unutmayın, sevgi dengeli olmaz, hakka uymaz, kontrol altına alınmazsa Yusuflara zarar verir…
Hz. Yusuf’a aşırı sevgi besleyen kadının örneği bizlere: “Sevgi vardır adamı saygın kılar, sevgi vardır adamı sefil yapar…” mesajını vermektedir… Bazen kişiyi sevmek, beğenmek elde olmayabilir ama sevgiyi dengelemek, kontrol altına almak irade işidir, iman işidir… Kişi imanını ve iradesini kaybettiğinde artık sevgisini kontrol edemez hale gelir… Şehir ekabirlerinin eşleri vezirin karsının; yoldan çıkan, zehir saçan, duyguları kör ve sağır bırakan sevgisi için “şeğafehe hubbehe/sevgisi aklını başından almış”(Yusuf Suresi, 30) diyorlardı … Aklı baştan alan sevgi, kontrol edilemeyen sevgidir ki bu sevgi sevgiliyi ilahlaştırır, seveni yalnızlaştırır,
Kişi sevdiğini hidayete, doğruya eriştirmek ister ve bunun için çırpınır (Kasas, 56)… Bu çaba sevgilinin, seven üzerindeki hakkı, sevginin hukukudur… Sevdiğine yanlışı gösteren, sevdiğini yanlışa sevk eden, seven değil sömürendir… Sevgi sömürücüsüdür… “Sen sevdiğini doğru yola iletemezsin…” (Kasas, 56) ayeti, bize sevginin hukukunu ve sevmenin ahlakını öğretmekte ve “sevgi, kuru kuruya olmaz… Seven, sevdiğinin yanlışına göz yummaz… Sevenin sevgisi, gözlerini kör kılmaz” mesajını vermektedir…
Sevgilinin yanlışını görmeyen, sevdiğinin yanlışına göz yuman sevmiş değil tutulmuştur, tutulmak ise; “insanlardan kimi, Allah'tan başka eşler tutar, Allâh'ı sever gibi onları severler. İnananlar ise en çok Allah’ı severler.”(Bakara, 165) ayetinde çok güzel bir şekilde anlatılmaktadır… Bu ayet; “sevgine, sevdiğine, sevginin adresi ve ölçüsüne dikkat et” demektedir… Ayet, mü’min için “en sevgili” makamında bulunan Allah’ın, “sevgi kanununa” uyulması gerektiği gerçeğini işlemektedir…
“Hub”, kalbe ekilen bir sevgi tohumudur… Bu tohum doğru sulanmaz ve gerekli işlemlerden geçmezse “ruhu hasta bir kişilik” üretir… Aynı Hz. Yusuf’u seven vezirin karısının sevgisinin çığırından çıkması ve sevginin tutkuya varması gibi… Vezirin o itibar gören karısı artık dillere düşmüştü… Çünkü sevgi tohumunu yanlış yere ekmiş ve yanlış beslemişti… Sevginin tutkuya dönüşmesi, efendinin köle düşmesi gibi acı ve elem vericidir…
Tutku şeytanın sevgiye karşı silahıdır, sevginin şeytanlaşmasıdır… Sevgi ile tutku birbirine yakındır, ama özleri farklıdır… Sevginin kaynağı insani iken tutkunun kaynağı şeytanidir… Sevgi, insani bir yöneliş iken; tutku, cinsi bir yöneliştir… Sevgi, duygunun dengeli yürüyüşü iken; tutku, duygunun dengesiz koşusudur… Sevgide kalp ve akıl işlevde iken, tutkuda kalp ve akıl işlevini kaybetmiştir…
Tutku, tutmaktan gelir… Aklın, kalbin, bilginin, bilincin tutulması demektir… Tutku, kişinin tutukluluk halidir, esaret halidir… Sevgi, kişinin özüne dönmesi, özüne dönenin özlemesi ve özlenmesidir… Sevgi, özüne dönenin daha da özgürleşmesi ve özgünleşmesidir… Tutku kişiyi aşk zindanında Züleyha yapar, sevgi ise kişiyi Yusuf kılar…
Tutku ile sevgiyi ayırt edemeyenler; tutkuyu sevgi, aşkı da sevginin doruğu zannederler… Sevgi tutku ve aşkın ortasında yer alır ve dengenin kendisidir… Sevginin doruğu sevenin sevdiği ile bütünleşmesi iken, tutkunun doruğu sevenin sevdiğinde kaybolması, yok olmasıdır… Sevgi; varlığı devam ettirmek, var olmanın bilincinde kalmaktır… Tutku; varlığı yokluğa çevirmek, var olma bilincini yitirmektir, kendini kaybetmektir… Unutmayın, sevgi sahibine şeref; tutku sahibine eseftir…
Ey sevgiye susayan, sevgiyi arayan gençler! Sevgi, aşk, sevgili oyunu ile sizi oyalıyor, zehirliyor diziler… Sevgi yoluna kurulmuş tüm şeytani düzenler… En atılgan ve verimli döneminizde sizleri uyutmak ve oyalamak için sevgi masalını okuyor nefrete sevgi elbisesini giydirenler… Emeksiz ve yüreksiz sevgiyi adres gösteriyorlar, tutkuyu aşk diye yutturuyorlar, duygularınızla oynuyorlar…
Ey gençler! Zamanın zalimleri sizleri aşk, sevgi silahı ile vurmaya çalışıyorlar… Sevginin seyrini değiştiriyorlar… Kuralsız sevgiyi dayatıyorlar… Sevmek kadar güzel ve önemli bir meziyetin masumluğuna ve ulviliğine kast ediyorlar… Unutmayın, sevgi kalbi bir gerçektir, her insanda bulunması gereken bir meziyettir... Nefretin zıddı ve var oluş sebebidir…
Tutulmadan sevmek ve sevgi ile tutunmak dileği ile…

Editör: Aydın

Yorum Yaz