tatlidede

Zekiye Halam…

Zekiye Halam…

Zekiye Ekmen 1915 yılında Bedreddinê Hacı Osman ve Vesilâ Mir‘in çocukları olarak Gercüş’te dünyaya geldi. Onun gençliğinde dedem Bedreddin ağa Gercüş’ün ilk Belediye Başkanıydı ve o dönem evde sürekli siyaset ve ülke meseleleri konuşulurdu.

Babaannem Vesilâ Mir ise Mıhallemi Miri Hacı Muhammed Beg’in kızıydı ve otoriter yapısıyla,kurallarıyla bilinirdi.

Halam ve Babam Vesilâ Mir‘den oldukça etkilenmişlerdi.Onun gibi alttan alırlardı ama otorite ve kurallar silsilesini ise unutmazlardı.

Halam bizlere bir şey söyleyeceği zaman hemen annesinden örnekler vermeye başlardı ve “Annem Vesilâ Mir olsa şöyle yapardı şimdi” derdi veya  “Annem Vesilâ Mir bir gün şöyle yapmıştı Gürsel hiç unutmam” diye söze başlar ve anlatmaya devam ederdi.

Annesinin ismini zikretmekten büyük haz duyardı. Ona göre annesi eşsiz bir kadındı ve her türlü onore edilmeyi sonuna kadar hak ediyordu.

Bazen de “ah! Baban sen doğduğunda sana annemin adını vermişti ama sonra Gürsel’de karar kıldılar” der ve içerlenirdi.Hakikaten de bahsettiği gibi Babam ben doğduğumda Babaannemin ismini bana vermiş ve “işte ikinci Vesilâ Mir doğdu” demişti.

Tabi o dönem Ülkede 27 Mayıs Darbesi olmuştu ve kirvemiz Ferho Amca (Ali Öner’in dedesi) ile yakın çevre adımın Gürsel olarak nüfusa yazdırılmasını tavsiye edince babamda onları dinlemiş ve bu yönde bir karar almıştı.

İşte Zekiye Halamın sık sık bizlere bahsettiği isim konusunun esası da budur aslında.Zekiye halamı anlatırken rol model olarak aldığı Babaannem Vesilâ Mir‘i de birlikte anlatmak lazım.

Vesilâ Mir, Bedreddinê Hacı Osmanlar ile Mirlerin yani Miroğlu’ların akrabalığını başlatan kişidir. Midyat’tan Gercüş’e gelin gelmiş ve Gercüş Belediye Başkanı Bedreddin Ağa ile evlenmiştir.

Babası ve kardeşleri Mardin’in Ünlü Mıhallemi Mirleri’dir. Baba evinde ki kültürü Gercüş’te de devam ettirir.Onlar gibi oldukça serttir.

Zekiye Halam annesinden bahsederken onun için “Dedesini,babasını ve kardeşlerini anlatmayı severdi.Mirlerden olmak ona göre kimsenin anlayamayacağı farklı bir durumdu. Bedreddin ağa’nın başkanlığı olsun yada efsaneleşmesi olsun tamamında katkısı büyüktür” derdi.

Babaannem Vesilâ Mir, Mirler’den kardeşi Hasan Beg’in kızını yani annemi, oğlu daha sonradan uzun yıllar Gercüş Belediye Başkanlığı yapan babam Şexmûsê Bedrettin’e ister ve böylelikle annem Fahriya Hasan Beg’de Midyat’tan Gercüş’e gelin olarak gelir.

Daha sonra bu seferde ben Mirler’den Av.Şeyhmus Miroğlu ile evlenerek Gercüş’ten Midyat’a gelin geldim. Yani hepimiz bir şekilde Vesilâ Mir‘in yıllar önce kafasında çizmiş olduğu programa uymuş olduk. Bedreddinê Hacı Osmanlar ile Mirlerin yani Miroğlu’ların akrabalığı Babaannem Vesilâ Mir ile başladı, annem Fahriya Hasan Beg ile pekişti ve ben Av.Gürsel Ekmen Miroğlu ile de devam etti.

Tabi bunu söyleyen ben değilim,bize bunları bu şekilde anlatan Zekiye Halam’dır. Bunları bizlere anlatırken de öngörülü olmak nasıl bir şeydir aslında onu anlatmaya çalışır ve her daim programlı olmamızı tavsiye ederdi. Zekiye Halam’a göre bir insanın A ve B planları her zaman olmalıydı. Bazen de direkt B planını uygulardı. A planı için fazla iyi niyetli bir plan derdi ve tutmayacak bir plan için zaman kaybetmeye değmez diye düşünürdü. Zekiye Halamın 3 erkek evladı vardı. Zaman zaman espri yapar ve “bir kız evladım olsaydı şu isim meselesini çözmüştüm” der ve gülerdi.Halam için akrabalık önemli bir meseleydi.

Ona göre aslolan kan bağıydı ve bunun dışındakiler yabancıydı. Annesi Vesilâ Mir’in sınırları belirlemede kullandığı halka kuramına sonuna kadar bağlıydı.

Gerçi bir bakıma hepimiz buna bağlıydık.Zekiye Halam tıpkı annesi gibi 1.halka, 2.halka ve 3.halka diye sınırları belirlerdi.Halka sayısı mesafeyi ve korunulması gereken tavrı belirlerdi.Politikacı bir aileden geliyordu ve hayatta bir çeşit siyaset arenasıydı ona göre.

Sosyal hayattaki ilişkiler bile aslında politik bir tavırdı onun için.Midyat Belediye Başkanlığına aday olduğunda çok çalışmıştı. Ciddi rakipleri vardı elbette ama kazanmasını bilmişti ve 1957 yılında Türkiye’nin ilk Kadın Belediye Başkanlarından biri olma ünvanını elde etmişti. Hem de o dönemin zorlu koşullarında bunu başarmıştı. Daha sonra bu mücadelesini ve belediye başkanlığı döneminde yapmış olduğu çalışmalarını kendisiyle röportaj yapmaya gelen ulusal bir gazetenin muhabirine uzun bir şekilde anlatmış ve tüm ülkede haberleri yayınlanmıştı. Kürtçe, Türkçe, Arapça, Farsça ve Süryanice olmak üzere tam 5 dil biliyordu. Otoriterdi, eğer bir espri yapmışsa hemen akabinde kaşlarını çatar ve ciddi bir hava yaratırdı. Oldukça geniş bir ayakkabı koleksiyonu vardı.

Sırf bu ayakkabılar için ceviz ağacından yapılma, işlemeleri kakmaları olan her bir ayakkabısını yerleştirebileceği çekmecelerle dolu büyük bir dolabı vardı.

Gün içerisinde 6-7 defa tülbent değiştirir ve her biri farklı renklerde olan bu tülbentleri akşamları yıkatarak astırırdı.

Kenarları işlemeli rengarenk mendilleri dillere destandı adeta.Cibinlikli bir tahtı vardı örneğin.Akşamları bu tahtın üzerinde oturur ve etrafa direktifler verirdi. Annesi Vesilâ Mir’den öğrendiği iyi bir yemek kültürüne sahipti. Tuhaf şekilde adeta onun için bir ritüel haline gelmiş olan geceleri akrep ve yılan sokmalarına karşı okuduğu sayısız duaları vardı.

Midyat’ta halamla uzun seneler birlikteydik. Oğlum Baver Miroğlu’nu hepimizden ayrı severdi.

Su istediğinde oğlum o vakitler oldukça küçüktü ve hemen kalkar “Ammê du ben getireyim” derdi.Suyu getirene kadar da yarısını yolda içerdi. Zekiye Halam “valla biliyorum yarısını içmiş, eli, burnu her yeri de bardağa girmiş ama yine de midem ondan bulanmıyor” der ve getirilen suyu içerdi. Eskiden Midyat’ta ev ziyaretleri için önceden haber verme diye bir durum söz konusu değildi. Her şey çatkapı olurdu.Bir bakmışsınız kapı çalmış ve Zekiye Halam kapıda “dedim hadi Şeyhmus ve Gürsellere gidelim bu akşam” demiş ve kapıdan içeri girivermiştir.

Ya da eşim Şeyhmus bey “Hadi Zekiye Halalara gidelim” demiştir ve biz çatkapı onlardayızdır.Gerçi eşim Şeyhmus bey Zekiye Halamı oldukça severdi. Halamın İstanbul’a taşındığı ve orada ikamete karar verdiği vakitler İstanbul’a sık sık ziyaretine gider onu hiç yalnız bırakmazdık. O da her yıl 2-3 ay kalmak için geldiği Midyat’ta sağolsun bizde kalır eski güzel günleri hep birlikte yad ederdik.     Türkiye’nin İlk Kadın Belediye Başkanlarından dı Zekiye Midyat. Bugün Midyat Belediyesi adını bir Kadın Merkezine vererek yaşatıyor. Yine Çankaya Belediyesi’de adını bir parka vermek için karar almış durumda.

Başkent Ankara’da bir Zekiye Midyat parkı görmek güzel olur açıkçası. Öz Yeğeni olarak hem Çankaya Belediyesine hem de Midyat Belediyesine teşekkür ederim bu arada.

Dediğim gibi Zekiye Halamı anlatmak açıkçası alabildiğine geniş bir okyanusta yüzmeye benzer bir bakıma.

Buna ne bir kalemin mürekkebi nede bir dilin kelimeleri yeter.

5 dilde konuşabilen bir kadını tek bir dilde anlatabilmek mümkün değildir velhasılı kelam…

Editör: Nezir Güneş

Yorum Yaz