tatlidede
tatlidede

Atatürk'le Beraber - İsmail Habib Sevük Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Atatürk'le Beraber kimin eseri? Atatürk'le Beraber kitabının yazarı kimdir? Atatürk'le Beraber konusu ve anafikri nedir? Atatürk'le Beraber kitabı ne anlatıyor? Atatürk'le Beraber PDF indirme linki var mı? Atatürk'le Beraber kitabının yazarı İsmail Habib Sevük kimdir? İşte Atatürk'le Beraber kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...
  • 20.06.2022 05:00
Atatürk'le Beraber - İsmail Habib Sevük Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap Künyesi

Yazar: İsmail Habib Sevük

Yayın Evi: İş Bankası Kültür Yayınları

İSBN: 9789944883849

Sayfa Sayısı: 180

Atatürk'le Beraber Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Milli Mücadele'nin hız kazandığı dönemde, Meclis 'le ve savaş meydanlarında yaşananları Türk halkına aktarmakla görevli bir gazetecinin kaleminden Atatürk ve o dönemler. İsmail Habib Sevük, Kurtuluş Savaşı 'ndan Cumhuriyet'e ve devrimlere uzanan coşkulu değişim dönemini, tarihe not olarak düşüyor: Konya ve Adana gezilerinden Kastamonu 'daki Şapka Devrimi 'ne, saltanatın kaldırılışından İkinci Meclis seçimlerine dek pek çok tarihi olay... İsmail Habib Sevük'ün Atatürk'ün ölümü üzerine kaleme aldığı anıları, bir edebiyatçı ve gazeteci gözüyle 1921-38 döneminin panoramasını çiziyor. İlk baskısı Atatürk İçin adıyla yapılan bu kitabın dili genç kuşaklar için güncelleştirildi, metni fotoğraflar ve açıklayıcı dipnotlarla zenginleştirildi.

Atatürk'le Beraber Alıntıları - Sözleri

  • Ruhlar, telleri gergin çalgılar halinde hassaslaşmış. Asabi, elektrik dolu, çalkantılı bir hava içindeyiz.
  • "Fakat O'nun eli kılıcın kabzasından çok kitabın cildini tuttu."
  • Biz olandan çok, olmayanı görmekteyiz.
  • Vatanı yalnız güzelliği, bereketi ve mamurluğu için sevmeyiz. Eğer öyle olsa daha güzel daha verimli ve daha ileri yerleri vatandan daha çok sevmek icap ederdi.
  • "Yaptığım işe başlarken ve yapılan işin başarılacağına inanırken, hep sizin şefinizi kendime örnek aldım."
  • “Son söz, son bakış... Ölüm ondan ne götürdü, ne bıraktı? Çehresi fırçalarda, gövdesi heykellerde, sözleri sayfalarda, anısı millette ve eseri vatan halindeki vatanda... Giden pek yok gibi.”
  • Ah, Atatürk, şimdi sana "Öldü" diyoruz, öyle mi?
  • Vatan, yalnız taş toprak değil; vatan, şereftir. Her ölüm gidenle bir şey götürür. Fakat Atatürk ne kadar mucizeli ki, onun ölümü bile bu millete bütün dünyayı kaplayan bir şeref getirdi. Ölümü bile hayat gibi. Büyük ve yüce ruhu ebediyen aziz olsun.
  • Başında koyu sincabi renkli bir kalpak, sırtında haki renkli bir avcı elbisesi, önünde bir tutam kağıt; tıklım tıklım insanla dolu salonun mat ışıklı havası içinde, mat bir sesle ve sesine gözlerinin mavi çakışlarını da ekleyerek konuşuyor. Bu sesin hem motoru hem freni var. Hamle yapmayı da yerinde durmayı da bilen bir ses.
  • ''Cephedeki zaferi onun kılıcı kazandı; fakat içerideki davayı kazanan hitabetidir. Onun o kadar muhalifi vardı, niye yenildiler? Hitabetinin devliği... Hepsi o deve çarpıyor ve çarpıp devriliyordu.''
  • Bilindiği gibi, o Meclis doğrudan doğruya ve katıksız Gazi'nin eseridir: Fakat Şef, üç yıl, her şeyden çok, bir dev gibi kendi eseriyle dövüştü!
  • “Kasım’ın 10. sabahı, Perşembe... Masamda yorulunca Boğaz’a bakarım. Deniz düşünceyi dinlendirir. O gün denizden ve manzaradan çok bayrağa takılıyım. İki gündür raporlar yine fena. Bu krizi de atlatacak mı? Fakat ne o? Bir kıpırdanma, bir iniş; ah lanetli gerçek, bayrak yarıya indi. Yıllardır o oraya geldikçe, yakut bir müjde halinde parlayan bayrak. Şimdi neye benziyor? Al bir kefene mi, akan kana mı? O artık bir bayrak değil; sönen bir alev, devrilen bir şafak mı? Ne çıkar, ne söylersen söyle, her şeyi şu yarıya inen bayrak söyledikten sonra.”
  • Onlar çağdaş olmayı kâfir olmak sanıyorlar; asıl küfür onların bu düşüncesindedir.
  • Atatürk dünya galiplerine karşı ilk şahlanan, haksızlığı ilk tepeleyip hakkı ilk muzaffer edendir.
  • Gazi, gözlerdeki bütün perdeyi yırttı: "Hilafet bize güç vermeyecek, fakat kalabalık Müslüman uyrukları olan birçok büyük devlete yersiz bir korku verecek. Hilafet bizde kaldıkça, biz Ortaçağ'dayız. Ortaçağlılık üzerimizde çölden gelme bir maşlah gibi durmaktadır."

Atatürk'le Beraber İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Merhaba... İsmail Habib Sevük, çok yönlü bir insan. O, bir edebiyatçı, bir öğretmen ve aynı zamanda Ulu Önder'in yurt gezilerine eşlik eden bir gazeteci. Kitap, Gazi'nin 1922'den 1938'e kadar yanında bulunan İsmail Habib'in anılarından oluşuyor. Atatürk'ün ölümünün ardından 1939'da kaleme alıyor anıları İsmail Habib. Döneme canlı tanıklık eden yazar kitapta anılardan, anekdotlardan ziyade yer yer fotoğraflara da yer vermiş. Aşina olduğumuz Atatürk ve diğer görsellerin nerede, ne zaman çekildiğine, fotoğraflarda kimlerin olduğunu da açıklamış bize yazar. Eserde, şimdiye kadar duymadığım, okumadığım iki bilgi ile tanıştım. Bunlardan birincisi, Mustafa Kemal'e bir "Kurtarıcı" olarak seslenen Ziya Gökalp'in "İstida" başlıklı bir şiirinin varlığından haberdar oldum. Diğeri ise, Gazi Paşa'nın bir süreliğine dalmasına sebep olan İsmail Habib'in okuduğu Nazım Hikmet'in "Kırk Haramilerin Esiri" adlı şiiri. Bu öğrendiğim iki yeni bilgi kitabı daha bir anlamlı kıldı gözümde. Farklı bir şeyler öğrenmek her zaman iyidir. Keyifli okumalar dilerim... (GBB)

Kitap gazeteci ve edebiyatçı İsmail Habib Sevük'ün Atatürk ile geçirdiği günlere ait hatıralarını içeriyor. Sevük, Atatürk'ün en yakınındakilerden birisi. Bu sebeple kitap, oldukça dikkat çekici bulduğum ve Atatürk'ü tanımak isteyenlerin mutlaka göz gezdirmesi gerektiğini düşündüğüm bilgiler ihtiva etmektedir. Kitabın tek olumsuz yanı, yazarın adeta bir "yalaka" derecesinde bir üsluba sahip olmasıdır. Öyle ki, Atatürk'ün "ne kadar da güzel bir hava" dediği anda "Sayenizde" şeklinde cevap veren Sevük, kitabın hemen her kısmında Atatürk'ü adeta ilahlaştırmaktadır. Kitabi okuyanlar bu söylediklerime hak vereceklerdir. (Fatih Selçuk)

Atatürk'le Beraber PDF indirme linki var mı?

İsmail Habib Sevük - Atatürk'le Beraber kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Atatürk'le Beraber PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı İsmail Habib Sevük Kimdir?

İstanbul Hukuk Mektebi’ni bitirdi (1914), öğretmenliği yeğleyerek Kastamonu Lisesi’ nde işe başladı, Kurtuluş Savaşı’nın bir bölümünü oradaki görevinde geçirirken, Açıksöz gazetesinde yurtseverce coşkunlukla seçkin yazılar yayımladı, aynı bilinçle Balıkesir’de İzmir’e Doğru gazetesinin başyazarı oldu. Ankara Erkek Lisesi’ndeyken Yunus Nadi’nin Yeni Gün gazetesine sürekli makaleler yazdı (1921), maarif müdürlüğü yaptı (Adana 1928-1931), milletvekilliği yaptı (1934-1946 Sinop). Cumhuriyet gazetesinin sürekli yazarlarından biri oldu (1940-1951), 1946’dan sonra Galatasaray Lisesi’ndeki edebiyat öğretmenliğini sürdürdü, gazete yazılarının çoğu (Cumhuriyet, Edebi Sohbetler) kitaplaşmadan kaldı. Cumhuriyet döneminin değer ölçüleriyle gerekli olan edebiyat tarihine dayalı Türk Edebiyatı ders kitaplarını ilkin o yazdı, özentiye yakın mecazlı ve özenli biçemiyle ders konularını sevdirmeye çalıştı: Türk Teceddüt Edebiyatı Tarihi (1925). Tanzimattan başlayan bu eser, sonradan Edebi Yeniliğimiz (2 cilt, 1931-1932) ve Tanzimattan Beri Yeni Edebi Yeniliğimiz (2 cilt) adlarıyla az çok değişiklik ve erkeklerle yeniden basıldı (1940).

Başlıca eserleri: Atatürk için (1939), Avrupa Edebiyatı ve Biz (2 cilt, 1940-1941), Edebiyat Bilgileri (1942), Tunadan Batıya (gezi notları, 1935-1944), Yurttan Yazılar (1943), O Zamanlar (Kurtuluş Savaşı üzerine, 1936, anılar).

İsmail Habib Sevük Kitapları - Eserleri

  • Atatürk'le Beraber
  • Tuna'dan Batı'ya
  • O Zamanlar
  • Yurttan Yazılar
  • Avrupa Edebiyatı ve Biz - 2. Cilt
  • Kurtuluş Savaşı'nda Yunanlılar ve Anadolu Rumları Üzerine Makaleler

İsmail Habib Sevük Alıntıları - Sözleri

  • Gazi, gözlerdeki bütün perdeyi yırttı: "Hilafet bize güç vermeyecek, fakat kalabalık Müslüman uyrukları olan birçok büyük devlete yersiz bir korku verecek. Hilafet bizde kaldıkça, biz Ortaçağ'dayız. Ortaçağlılık üzerimizde çölden gelme bir maşlah gibi durmaktadır." (Atatürk'le Beraber)
  • “Kadınlı erkekli Aziziye kahramanlarının ya gazada şehit düşerek, ya gazadan sonra, bu toprakların altına gömülüşleri: Sandım ki o badirede o gün alev haline gelmiş binlerle ve binlerle kalp hala toprağın altında soğumak bilmez yakut birer lav parçası gibi duruyor. Varsın, Erzurum topraklarından kar beş altı ay kalkmasın; o topraklar sıcaktır..” (Yurttan Yazılar)
  • Azerbaycan’la biz yalnız tarihte, yalnız dinde ve lisanda değil kanda ve ırkta da beraberiz. Biz onun kanından ve o bizim ırkımızdandır. (O Zamanlar)
  • İnsan vardır ki söylediği sözlerle büyür, söz vardır ki söylenen insan sayesinde büyük görünür. Ben paşa ile konuşurken şunu anladım ki o hem sözleriyle büyüyor, hem sözler onunla! (O Zamanlar)
  • Ruhlar, telleri gergin çalgılar halinde hassaslaşmış. Asabi, elektrik dolu, çalkantılı bir hava içindeyiz. (Atatürk'le Beraber)
  • Evet, kaçıyorlar, maymunlar gibi, doluya tutulmuş canavarlar gibi kaçıyorlar. Fakat nereye kadar kaçıyorlar, kaçabilenleri nereye kadar kaçacak? Bu sualin cevabını, o kaçanları kovalayan ordunun muzaffer kumandanı söyledi: “Ordular! İlk hedefiniz Akdeniz’dir: ileri!” (O Zamanlar)
  • Ah, Atatürk, şimdi sana "Öldü" diyoruz, öyle mi? (Atatürk'le Beraber)
  • Canlılarda kardeşlik birin ayrılışı,nehirlerde kardeşlik ayrının bir oluşudur.Babadan oğullar yerine,nehirlerde oğuldan babalar doğar.Murat'la Karasu birleşince iki yarımdan bir bütün çıktı.Bu yeni varlığa yeni bir ad gerek.Eski insanlar bu asil nehre, "sel" manasına "Burat" dediler.Sonraları bu isim Fırat oldu: Fırat, Karasu ile Murat'ın soyadıdır. (Yurttan Yazılar)
  • ''Cephedeki zaferi onun kılıcı kazandı; fakat içerideki davayı kazanan hitabetidir. Onun o kadar muhalifi vardı, niye yenildiler? Hitabetinin devliği... Hepsi o deve çarpıyor ve çarpıp devriliyordu.'' (Atatürk'le Beraber)
  • Venizelos İzmir’den, Edirne’den sonra yeni ufuklar açılıyor diye sevinçte, Loid Corc şarkta eski bir imparatorluğu diriltiyoruz diye öğünmekte. Fakat onlar, Anadolu toprağını altındaki bin senelik çürümüş bir saltanatı diriltmeye çalışırken o toprağın üstünde bin senelik dipdiri bir milleti unuttular. (O Zamanlar)
  • “Son söz, son bakış... Ölüm ondan ne götürdü, ne bıraktı? Çehresi fırçalarda, gövdesi heykellerde, sözleri sayfalarda, anısı millette ve eseri vatan halindeki vatanda... Giden pek yok gibi.” (Atatürk'le Beraber)
  • Başında koyu sincabi renkli bir kalpak, sırtında haki renkli bir avcı elbisesi, önünde bir tutam kağıt; tıklım tıklım insanla dolu salonun mat ışıklı havası içinde, mat bir sesle ve sesine gözlerinin mavi çakışlarını da ekleyerek konuşuyor. Bu sesin hem motoru hem freni var. Hamle yapmayı da yerinde durmayı da bilen bir ses. (Atatürk'le Beraber)
  • Başka milletler dahi bir iki sene içinde bir ordu yaratabilirdi. Lâkin hiçbir millet Anadolu ordusunun doğduğu şartlar içinde bir ordu doğuramaz, hiçbir millet bu ordunun büyüdüğü şartlar içinde bir ordu yetiştiremezdi. (O Zamanlar)
  • Çünkü bir millet milli benliğini muhafaza edince orduların mağlubiyeti telafi edilebilir, giden yerler tekrar gelebilir, çöken vatan tekrar ayağa kalkabilirdi: Halbuki milli benlik kaybedildiğinden sonra gelecek şey, ebedi bir ölümdü. (O Zamanlar)
  • İsimle müsemma arasında mutabakat aranmaz.. (Tuna'dan Batı'ya)
  • “Kasım’ın 10. sabahı, Perşembe... Masamda yorulunca Boğaz’a bakarım. Deniz düşünceyi dinlendirir. O gün denizden ve manzaradan çok bayrağa takılıyım. İki gündür raporlar yine fena. Bu krizi de atlatacak mı? Fakat ne o? Bir kıpırdanma, bir iniş; ah lanetli gerçek, bayrak yarıya indi. Yıllardır o oraya geldikçe, yakut bir müjde halinde parlayan bayrak. Şimdi neye benziyor? Al bir kefene mi, akan kana mı? O artık bir bayrak değil; sönen bir alev, devrilen bir şafak mı? Ne çıkar, ne söylersen söyle, her şeyi şu yarıya inen bayrak söyledikten sonra.” (Atatürk'le Beraber)
  • "Yaptığım işe başlarken ve yapılan işin başarılacağına inanırken, hep sizin şefinizi kendime örnek aldım." (Atatürk'le Beraber)
  • Biz olandan çok, olmayanı görmekteyiz. (Atatürk'le Beraber)
  • Yazan fazla vakit kazanmaya kalkarsa okuyanlara vakit kaybettirir! (Yurttan Yazılar)
  • Namık Kemal, Münif Paşa için "Okuya okuya cahil oldu!" demiş. Bende okudukça bilgimin arttığına sevineceğime, okudukça daha neler ve neler okunması gerek olduğunu öğrenerek öğrendiklerimin güdüklüğüne kızıyordum. (Yurttan Yazılar)

Yorum Yaz