diorex
Dedas

Bekir Zakir Çoban kimdir? Bekir Zakir Çoban kitapları ve sözleri

Yazar, Öğretim Üyesi Bekir Zakir Çoban hayatı araştırılıyor. Peki Bekir Zakir Çoban kimdir? Bekir Zakir Çoban aslen nerelidir? Bekir Zakir Çoban ne zaman, nerede doğdu? Bekir Zakir Çoban hayatta mı? İşte Bekir Zakir Çoban hayatı...

  • 29.06.2023 21:00
Bekir Zakir Çoban kimdir? Bekir Zakir Çoban kitapları ve sözleri
Yazar, Öğretim Üyesi Bekir Zakir Çoban edebi kişiliği, hayat hikayesi ve eserleri merak ediliyor. Kitap severler arama motorlarında Bekir Zakir Çoban hakkında bilgi edinmeye çalışıyor. Bekir Zakir Çoban hayatını, kitaplarını, sözlerini ve alıntılarını sizler için hazırladık. İşte Bekir Zakir Çoban hayatı, eserleri, sözleri ve alıntıları...

Doğum Tarihi:

Doğum Yeri:

Bekir Zakir Çoban kimdir?

Bekir Zakir Çoban Kitapları - Eserleri

  • Geçmişten Günümüze Papalık
  • Yahudilerden Sonra Hıristiyanlardan Önce Hz. İsa
  • Türk Papa

Bekir Zakir Çoban Alıntıları - Sözleri

  • Papaların seçildikten sonra başka bir isim almaları, vaftiz gibi "yeniden doğuş"u simgelediği biçiminde açıklansa da, önceleri papalar kendi isimlerini kullanmışlar; ancak Mercury adında bir Romalı papa seçildiğinde (putperest bir ad olduğu için), ilk isim değişikliği gerçekleşmiş ve söz konusu papa, II. John ismini almıştır. Yani bu, VI. yüzyıldan sonra ortaya çıkan bir uygulamadır ve bundan sonra papalar için yeni bir isim almak, gelenek hâline gelmiştir. Fakat bu isimler geniş bir çeşitlilik göstermez. En popüler papa isimleri John, Gregory, Benedict, Clement, Innocent, Leo ve Piustur. Genelde bir papanın isim tercihi, onun önceki papalardan hangisine yakın bir politika izleyeceğinin işareti olarak görülür. (Geçmişten Günümüze Papalık)
  • Hıristiyanlık, Yahudilik üzerine bina edilmiş bir dindir. Hıristiyanlığın merkezinde yer alan İsâ, bir Yahudi'dir ve onun Mesihliği de Yahudiliğe dayanmaktadır. İlk Hıristiyanların tamamı da Yahudi'dir ve başlangıçta Hıristiyanlık, Yahudiliğin bir mezhebi konumundadır. Sonradan Hıristiyanlar, İsâ’yı bir Yahudi Mesihi olmaktan çıkarıp “Kurtarıcı Tanrı”ya dönüştürmüşler ve bu yeni inancın, Yahudiliğin sınırlayıcı millîliğini aşıp evrensel bir mesaj hâline geldiğine inanmışlarsa da, bu “başarılı olmuş mezheb”, Yahudi kökenini tamamen bir kenara bırakamamıştır. Günümüzde dahi bir “Yahudi-Hıristiyan” geleneğinden söz edilmesi bu nedenledir. (Geçmişten Günümüze Papalık)
  • Vaftizci Yahya Yahudiye Çölü'nde yaşayan, deve tüyünden elbise giyen, sadece çekirge ve yaban balı ile beslenen bir yahudidir. İnsanları tövbe etmeye çağırmakta ve Ürdün Nehri kıyısında, kendisine gelip günahlarını itiraf eden kimseleri vaftiz etmektedir. İsa da vaftiz olmak üzere Yahya'nın yanına gider. Yahya İsa'ya karşı saygı gösterip, asıl kendisinin onun tarafından vaftiz edilmesi gerektiğini söyler. Ancak İsa, bunu kabul etmeyerek Yahya'dan kendisini vaftiz etmesini ister ve Yahya da onun isteğini yerine getirir. Daha sonra İsa bir süre çölde inzivaya çekilir ve burada iblis tarafından taciz edilir. Ancak inancı vasıtasıyla şeytanın saptırma girişimlerinden kurtulur.Akabinde Galile'ye döner ve Kefernahum'a gelir. Burada insanları uyarma işine girişir; “Göklerin Egemenliği”nin yaklaşmakta olduğunu söyleyerek, onları tövbe etmeye davet eder.' (Yahudilerden Sonra Hıristiyanlardan Önce Hz. İsa)
  • Yahudi Şeriatı: Yahudilik çoğu kez bir şeriat/kanun dini olarak tanımlanmaktadır. Yahudi Kanunu, ifadesini Tevrat'ta bulmaktadır ki “İnsanı ilahî olanla birleştiren, onu değerli pozisyona getiren şey Tevrat'ı tatbik etmesidir.” Dolayısıyla “Tanrı-İsrail-Tora” Yahudiler için ayrılmaz bir üçlüdür. (Yahudilerden Sonra Hıristiyanlardan Önce Hz. İsa)
  • Pavlus, İsa'ya eskisinden farklı bir anlam yüklemek suretiyle ve geliştirdiği teoloji vasıtasıyla Hıristiyanlığı Yahudi temelinden uzaklaştırmış, onu diğer insanlara açmıştır. Dolayısıyla Pavlus, ona ivme kazandırmakla birlikte, aynı zamanda Hıristiyanlığı değiştiren kişidir.39 Genel Hıristiyan düşüncesine göre Pavlus, Yahudiliği ve onun şeriatını aşarak İsa'nın mesajını tüm dünyaya açmak suretiyle Hıristiyanlığı evrenselleştirmiştir. Hatta İsa'yı sadece Mesih değil “Tanrının oğlu” olarak görmek ve Yahudi kanununu aşmak, evrensellik konusunda Hıristiyanlığın getirdiği en önemli yeniliktir ki, İsa ve takipçilerine yönelik Yahudi muhalefeti de bunu kolaylaştırmıştır. (Yahudilerden Sonra Hıristiyanlardan Önce Hz. İsa)
  • Pavlus'un Hıristiyan olması, cemaate yeni bir ivme kazandırmakla birlikte, fikirsel ayrılıkların doğmasına da yol açmıştır. Bu ayrılıkların müzakere edildiği Miladî 49'daki toplantida ilk defa iki grup karşı karşıya gelmiştir: Hıristiyanlığı Yahudi olmayanlar arasında yayma yanlısı olan Pavlus ve buna karşı çıkan Yakub taraftarları. Ancak, önceleri Pavlus'un karşısında yer alan Petrus gibi önemli isimler muhtemelen sonradan Pavlus'un görüşlerini benimsemişlerdir. (Yahudilerden Sonra Hıristiyanlardan Önce Hz. İsa)
  • VIII. yüzyıla kadar Batı’da Kilise, devlete göre ikincil konumdadır. Krallar piskoposları atamakta, Kilise işlerine müdahale etmekte, hatta kiliselerden vergiler almaktadır. “Krallar onun koruyucusudurlar; ama bağımlısı hâline gelmemişlerdir." Daha sonra ise, bazı zaafiyet dönemleri hâriç, papalar en yüksek otorite oldukları iddiasında bulunurlar; fakat imparatorluklar canlanınca, bu sıfat krallar ve imparatorlar tarafından tekrar sahiplenilmeye başlar. Bundan sonra şu temel soru daha belirgin hâle gelir: en üst otorite kimdir? Devlet mi, Kilise mi? Papa mi, İmparator mu? “Güçlü bir papa, zorunlu olarak, güçlü bir imparatorun düşmanı olur. " İşte XI. yüzyıldan itibaren imparator-papa çatışması âşikâr hâle gelir ve hem papalar, hem de imparatorlar, çeşitli manevralarla birbirlerine üstünlük sağlamaya çalışırlar. (Geçmişten Günümüze Papalık)
  • Bir başka fark, Doğu ve Batı kiliselerinin devletle ilişki tarzlarıdır. En azından Batı Roma’nın yıkılışından sonra Katolik Kilisesi, Roma'da imparatorluğun boşluğunu doldurmuştur. Oysa İstanbul Kilisesi, sürekli imparatorluk etkisi altında kalmış ve onun bir aracı olmaktan kurtulamamıştır. Constantine’den itibaren imparatorlar, hem Kilisenin başıdırlar, hem de konsil toplama yetkisi onlara aittir. (Geçmişten Günümüze Papalık)
  • Filistin bölgesi, M.Ö. 332'de Büyük İskender'in işgaliyle birlikte Yunan Medeniyeti ile tanışmıştır. M.Ö. 63'ten itibaren ise Filistin, Roma'ya bağlı bir krallık haline gelmiştir. İlk Kral, M.Ö. 63-40 yılları arasında hüküm süren Yohannes Hirkanos'tur. Sonra Antigones daha sonra da “Büyük Herod” diye anılan Hirodes Krallığın başına geçmiştir. Bu krallar -özellikle de Hirodes- Yahudi asıllı olmalarına rağmen Yahudilerce sevilmemiştir. Bunun sebebi, onların Roma temsilcisi olmaları yanında Roma geleneklerine sempati göstermeleridir. (Yahudilerden Sonra Hıristiyanlardan Önce Hz. İsa)
  • İsa daha Mabed'e girer girmez buradaki satıcılara ve alışveriş yapanlara saldırır ve onları Mabed'den kovar. Sonra sık sık Mabed'de insanlara vaaz eder. Ancak kısa bir zaman geçince aykırı seslerle ve rahiplerin “Burada bu şekilde konuşma yetkisini sana kim verdi?” itirazıyla karşılaşır. İsa ile Yahudi rahipler arasında zaman zaman dinî tartışmalar yaşanır. Bununla birlikte bu konuşmalar bazen siyaseti de ilgilendiren bir muhtevaya sahip hale gelir. Ferisiler İsa'ya sorarlar: “Sezar'a vergi vermek Şeriata uygun mudur?” İsa'nın cevabı tarihe malolacak mahiyettedir: “Sezar'ın hakkını Sezar'a, Tanrı'nın hakkını da Tanrı'ya verin.” (Yahudilerden Sonra Hıristiyanlardan Önce Hz. İsa)
  • Yeni Ahit'e göre İsa, öldükten sonra dirilmesinin ardından, kırk gün havarileri ile beraber olur, onlara öğretmenlik yapar ve akabinde göğe alınır. Bundan sonra, sayıları üç bini aşan İsa takipçileri, Petrus’un önderliğinde ve tam bir cemaat şuuru ile bir arada yaşamaya başlarlar. Fakat İsa gibi, onların da Yahudi din adamları bir çatışma içerisine girmesi uzun sürmez. Sonuçta cemaatin önde gelen bir ismi olan İstefanos'un öldürülmesiyle, havariler dışındaki takipçiler Kudüs'ten ayrılarak civar kentlere dağılırlar. Bu ilk Hıristiyan topluluğunun baş düşmanı ise Saul (Pavlus)'dur. Baskılardan dolayı artık havariler İncili Kudüs dışında vâzetmektedir. Fakat bu arada ilginç bir gelişme olur ve Hıristiyanlarin belalısı Pavlus, yine Hıristiyanlara eziyet etmek için yollara düşmüş iken, Şam yolunda mucizevî bir şekilde İsa ile karşılaşır. Gördüğü vizyonun etkisiyle gerçeği anlayan Pavlus "Hemen havralarda, İsa Allah'ın oğludur, diye vâzetmeye başlar. (Yahudilerden Sonra Hıristiyanlardan Önce Hz. İsa)
  • İsrailoğullarının Babil'deki hayatlarından Tevrat'ta hemen hemen hiç söz edilmez, sadece sürgünün 70 yıl sürdüğü ifade edilir. Babil'e sürgüne gidenlerin hepsi daha sonra eski topraklarına döndü mü? Bazı yazarlara göre “Babil sürgünü bittiğinde yahudilerin çoğunluğunun Babil'de kalmayı tercih ettikleri çoğu zaman unutulmaktadır." Bu yoruma göre sürgünden sonra küçük bir azınlık Filistin'e dönmüş, gerisi Babil'de kalarak diaspora’yı oluşturmuştur. Böylece bir Mabed etrafında birleşen Yahudilik, bir de Sinagog etrafında teşekkül eden diaspora cemaati ortaya çıkmıştır. Yahudileri Babil esaretinden “Rabbin onun ruhunu uyandıryla” kurtaran Pers Kralı Kyros veya Tevrat'ta geçen adı ile Koreş'tir. İsrailoğulları Kyros'un lütfu ile Kudüs'te toplanırlar ve şehri yeniden imar edip Mabed'i tekrar yapmaya koyulurlar. (Yahudilerden Sonra Hıristiyanlardan Önce Hz. İsa)
  • Papalık, sadece dinî bir kurum değildir; bilindiği üzere kendi bayrağı ve millî marşı ile aynı zamanda bir devlettir. Bu özelliğini ilk defa, Lateran Anlaşması ile de kazanmamıştır. 1870–1929 arasındaki dönem hariç, Pepin’in Kiliseye toprak bağışlamasından, yani VIII. yüzyıldan itibaren siyasî bir hâkimiyet sahasına sahiptir. Vatikan Devleti'nin kurulmasıyla, bu hâkimiyetin sadece toprak açısından sınırlari değişmiştir. Uluslararası hukuk ve devlet protokolleri açısından Vatikan’ın, diğer devletlerden herhangi bir farkı yoktur. Papa, başka ülkelere gittiğinde, devlet başkanı olarak karşılanır ve uğurlanır. Vatikan'ın 172 ülkeyle, yani neredeyse dünyanın tüm devletleriyle diplomatik ilişkisi vardır. Bunun tek istisnası Rusya'dır. (Geçmişten Günümüze Papalık)
  • Kilisenin resmî tarih anlayışına göre Hıristiyanlık, Constantine’in 313 yılında ilan ettiği Milan Fermanı ile birlikte, imparatorlukta serbestlik kazanmıştır. Hıristiyanlığa özgürlük verilmiştir; ancak imparatorluk henüz paganlıktan vazgeçmiş değildir. Constantine, paganizmin aleyhine ve yeni dinin lehine bir tavır ortaya koymakla birlikte, hâlâ paganizmin Pontifex Maximus’u, yani başrahibidir. O ve halefleri, 379 yılına kadar bu unvanı kullanmaya devam edeceklerdir. İmparatorluğun resmî dini hâlâ paganizmdir. (Geçmişten Günümüze Papalık)
  • İsa gibi, Pavlus’un da insanlara ilk hitap ettiği yerler sinagoglardır. Ancak daha sonra Yahudi olmayanlara tebliğe önem vermesinden dolayı kendisine “yabancıların havarisi” denmiştir. Pavlus'un kendisi de bizzat, "Tanrı'nın müjdeyi sünnetlilere bildirme işini Petrus’a, sünnetsizlere bildirme işini ise kendisine verdiğini" söyler. (Yahudilerden Sonra Hıristiyanlardan Önce Hz. İsa)
  • Venedik gemileri ile Mısır'a doğru yola çıkan Haçlılar, "Nakliye ücreti konusundaki anlaşmazlık" diye anlatılan bir nedenden dolayı, 1203 Haziran’ında İstanbul'a gelirler. Amaçları artık Kutsal Topraklar değil, taht kavgalarından yorgun düşmüş İstanbul'dur. Bizans kuvvetleriyle yaklaşık bir ay süren çarpışmalar sonucunda şehir, Haçlıların kontrolüne girer. Nisan ayında ise, isimlerine yaraşır bir şekilde, tam bir Haçlı gibi şehri, hiçbir dinî eşyaya saygı duymadan üç gün boyunca yağmalarlar ve binlerce insanı katlederler. Ardından Bizans hükümeti lağvedilerek, 1204'te İstanbul'da resmen bir Latin Krallığı kurulur. Bu krallık Paleologos Hânedânının Latinleri alt ederek Bizans'ı tekrar ihyâ ettiği 1261'e kadar varlığını sürdürür (Geçmişten Günümüze Papalık)
  • 1054'teki olayın ayrıntılarına bakacak olursak, aslında başlangıçta vâkıa, doğrudan Papalık'la ilgili değildir. Bu olay daha çok Normanların işgüzarlığından kaynaklanmıştır. 1050'li yıların başında Roma Kilisesi'nin barışık olduğu Normanlar, kendi bölgelerindeki Yunanlıları, Latin tarzı ibâdete zorlarlar. Buna tepki olarak İstanbul Patriği Cerularius, İstanbul'daki Latin kiliselerinden, âyinlerini Grek adetlerine göre yapmalarını ister; söz konusu kiliseler buna uymayınca da, 1052'de bunları kapatır. Cerularius daha sonra, muhtemelen imparatorun etkisiyle, 1053'te papaya, konuyu çözüme bağlamak isteğini belirten bir mektup gönderir. Papa Leo, bunun üzerine Kardinal Humbert başkanlığında bir heyeti İstanbul'a yollar. Fakat 1054 yazında İstanbul'a ulaşan Humbert ile, onu karşılayan Cerularius, “uzlaşma için yanlış kişilerdir." Zira Cerularius, papadan “peder” yerine “kardeş” diye söz etmektedir ve kendini “ekümenik” saymaktadır. Papalık heyeti Ayasofya'nın mihrâbına, patriği aforoz eden bir belge bırakır ve gider. Patriğin de bir sinod toplayıp Papalık heyetini aforoz etmesi uzun sürmez. (Geçmişten Günümüze Papalık)
  • Yahudilerin bekledikleri mesih de de dinî değil askerî ve siyasî bir kişiliktir. O, Rabbin kendisi vasıtasıyla İsrailoğullarını esaretten kurtaracağı kimsedir. Genelde Yahudilerin Babil Sürgünü döneminde böyle bir mesih beklentisi içerisine girdikleri söylenir. Fakat gözden kaçmaması gereken nokta şudur: Hıristiyanlık öncesinde yahudilerce beklenen bir mesih söz konusudur. Ancak yahudi tarihinde mesih diye adlandırılan başka şahsiyetler de vardır ve bunların misyonu gelmesi beklenen ile aynıdır. Yani Yahudilik için mesih anlayışı bir tek şahsiyetle ilgili değildir; söz konusu olan bir mesih geleneğidir. (Yahudilerden Sonra Hıristiyanlardan Önce Hz. İsa)
  • Fransız İhtilâli ve sonradan Napolyon’un Avrupa’da oluşturduğu siyasî düzen, Roma Kilisesini derinden etkiledi. Devrime eşlik eden milliyetçilik tutkusu, Fransa'yı Hıristiyanlık’tan arındırma, sekülerleşme ve din adamı karşıtlığının merkezi hâline getirdi. Devrim karşıtı Papa VI. Pius, Napolyon tarafından esir alındı ve Papa Paris'te, sürgünde öldü. (Geçmişten Günümüze Papalık)
  • Yeni Constantine yasalarına göre, putperest mabedler kapatılmamıştır; ama yenilerinin yapılmasına izin verilmeyecektir. Yeni düzenlemelerle, haça gererek ölüm cezası kaldırılır; gladyatör dövüşleri ve işkence yasaklanir; boşanma daha zor şartlara bağlanır. Din adamları ayrı bir sınıf kabul edilirler ve askerî yükümlülüklerden muaf tutuldukları gibi, dinî konularda da yargılama yetkisine kavuşurlar. Hukukî alanda Hıristiyan değerlerin göz önüne alınmasına çalışılır ve pazar günü imparatorluk genelinde tatil ilan edilir. Tüm bunlar, Hıristiyanlık'la imparatorluğun uzlaşmasının işaretleridir; fakat bu uzlaşmanın, hem Hıristiyanlar hem de imparatorluk açısından avantajları olduğu gibi, dezavantajları da ortaya çıkacaktır. (Geçmişten Günümüze Papalık)

Yorum Yaz