diorex
life

Erdoğan Tokmakçıoğlu kimdir? Erdoğan Tokmakçıoğlu kitapları ve sözleri

Türk yazar Erdoğan Tokmakçıoğlu hayatı araştırılıyor. Peki Erdoğan Tokmakçıoğlu kimdir? Erdoğan Tokmakçıoğlu aslen nerelidir? Erdoğan Tokmakçıoğlu ne zaman, nerede doğdu? Erdoğan Tokmakçıoğlu hayatta mı? İşte Erdoğan Tokmakçıoğlu hayatı...

  • 11.07.2022 14:00
Erdoğan Tokmakçıoğlu kimdir? Erdoğan Tokmakçıoğlu kitapları ve sözleri
Türk yazar Erdoğan Tokmakçıoğlu edebi kişiliği, hayat hikayesi ve eserleri merak ediliyor. Kitap severler arama motorlarında Erdoğan Tokmakçıoğlu hakkında bilgi edinmeye çalışıyor. Erdoğan Tokmakçıoğlu hayatını, kitaplarını, sözlerini ve alıntılarını sizler için hazırladık. İşte Erdoğan Tokmakçıoğlu hayatı, eserleri, sözleri ve alıntıları...

Doğum Tarihi: 1934

Doğum Yeri: Sarayköy, Denizli

Erdoğan Tokmakçıoğlu kimdir?

Erdoğan Tokmakçıoğlu, 1934'te Sarayköy'de (Denizli) doğdu. İlk ve ortaöğrenimini çok değişik yerlerde yaptı, 1951'de İzmit Lisesi'ni bitirdi. Ankara Hukuk Fakültesi ve DTCF Tiyatro Enstitüsü'nde öğrenim gördü (1951-1959). Ankara ve İstanbul'da 1952'den bu yana çeşitli gazetelerde, belli başlı ansiklopedilerde çalıştı. Edebiyata şiirle başladı. İlk öyküsü ‘Dolmuş’, Türk Dili Dergisi Öykü Yarışması'nda derece alınca (1953) öyküye yöneldi. Çocuğun Biri adlı öyküsü Dünya Gazetesi Yarışması'nda birincilik kazandı (1954).1951'de ilk baskısı yapılan Bütün Yönleriyle Nasreddin Hoca adlı yapıtı yurtiçinde ve dışında geniş yankılar uyandırdı. Kültür ve Dışişleri bakanlıklarının seçkisiyle yapıt, Bulgaristan'da Gobrova-836. Uluslararası Biennali'nde Türkiye'yi temsil etti. Çocuk edebiyatı dalında da çok sayıda yapıtları olan Erdoğan Tokmakçıoğlu'nun başlıca kitapları: Çingene Pilici (roman, 1955), Sıfırdan Önce (öyküler, 1959), Ünlü Türk Masalları (1968), Kalbur Saman İçinde (1973), Bütün Yönleriyle Nasreddin Hoca (1971), Mavi Şapkalı Çocuk (1976), Karanfil Sokağı (1977), Yedi Köyün Eşeği (1977), Keçi Ayaklılar (1980), Ödünç Eşek (1983), İncili Çavuş (1983), Bekri Mustafa (1983), Çocuk Oyunları (1984), Kelalâka-Osmanlılarda Lâkaplar ve Hikâyeleri (1990), Kurbağa Gelin (1983), Ülkemden Hayvan Masalları (1991), Zurna Çalan Kuş (1991).

Erdoğan Tokmakçıoğlu Kitapları - Eserleri

  • Osmanlı'da İsyanlar
  • Şehzadeler
  • İdam Edilen 44 Sadrazam
  • Türk Basın Tarihi
  • Acayip İşler İlginç Kişiler
  • Kentlerimizin Adı Nereden Geliyor
  • Deyimler ve Öyküleri
  • Bitki ve Hayvan Bilmeceleri
  • Zıvana
  • Hayatım Roman
  • Osmanlı Kadın Alemleri
  • Nasreddin Hoca Fıkraları / Bir Gün Nasreddin Hoca
  • Zurna Çalan Kuş
  • Ünlü Türk Hainleri
  • Bütün Yönleriyle Nasrettin Hoca
  • Türkçenin Anatomisi
  • Adlarımız - Anlamları ve Şifreleri
  • Jandarma Çiçekleri

Erdoğan Tokmakçıoğlu Alıntıları - Sözleri

  • 2.Mehmet ( Fatih Sultan Mehmet) tahta çıkacağı sırada bir tek şehzade Küçük Ahmet hayattaydı.Şehzade küçük Ahmed henüz kundaktaydı.2.Mehmet(Fatih) ilerde belki saltanat iddiasında bulunarak taht kavgalarina yol açabilir düşüncesiyle kundaktaki kardeşini boğdurttu. Küçük Ahmed Bursa'da babasının türbesinde defnedildi. (Şehzadeler)
  • Fatih Sultan Mehmed, Avrupa Yakası'ndaki Ortaköy'ün karşısında yer alan Çengelköy'ün kıyılarında gezinti yapar­ken, kumsalda eski bir gemi demiri (büyük bir ihtimalle 'ça­pa') buldu. Bu olay, halk arasında 'Padişah, sahilde bir 'çengel' bul­du' şeklinde dillendi ve yayıldı. O zamanlar küçük bir kıyı köyü olan semt, bu olayın ardından 'Çengelköy' diye anıl­maya başlandı. 'Çengelköy'ün adı ile ilgili bu öykü, İtalyan yazar Amicis'in "İstanbul-1874" adlı yapıtında ayrınhlı bir biçimde anlatılmıştır. (Kentlerimizin Adı Nereden Geliyor)
  • "Padişah 3.Mehmed, saltanata rakipsiz kalmak için, 19 erkek kardeşini bir anda idam ettirmiş ve babası 3.Murad'ın tabutunu 19 oğlunun tabutu izlemiş, iş bununla da kalmayarak hamile oldukları anlaşılan 7 masum cariye bir kayığa bindirilerek ayaklarına ağırlık bağlanıp kızkulesi açıklarında denize atılmak suretiyle daha ömürlerinin baharına doymadan yaşamlarına gaddarca son verilmişti..." (Şehzadeler)
  • Bazı hanendeler, rakkaseler, hadım saray cücesi doğum sırasında gebeyi oyalayıp eğlendirmek için çağ rı lı rlardı . .. (Osmanlı Kadın Alemleri)
  • Ne ülke be!.. Ne toplum be!.. Ne olacak bu ülkenin, bu toplumun hâli? (Zıvana)
  • "ilk iş olarak, Valid e Sultan'ın hamamına götürdüler beni. Yıkadılar, ovup yağla masaj yaptı lar. Sonra, sırtımda serbest bırakı lmaya karar verilen uzun saçlarımı fırçaladı lar. Bohemya kristalinden bir şişe koleksiyonuyla oynayan natır, vücudumun her yanına ayrı koku sürdü. Bundan sonra esvapçıbaşı bana hemen hemen saydam, hafifçe sim işli, beyaz müslin bir gömlek giydirdi. Esvapçıbaşı kırmızı saten bir şalvar, gümüş simli çiçeklerden oluşan şeritlerle süslü bir giysi getirdi. Vartuhi kalçalarımın üzerine mor renkli iran brokarından bir kuşak bağladı. Son evre mücevherlerle ilgili sır katibine düşüyordu. Çok çekmeceli küçük sandığını getirip içinden benim için, yakut kakmalı altın halkalar arasında sıkışmış burgaml ı, çok uzun bir kolye seçti . Kulaklarımın her birine kocaman bir inci takı ldı , saçımın üzerine yakut ve elmasLarla burgamlanmış, pembe renkli bir tül tutturdular. Hazırdım; korkudan taş kesilmiştim ... Vartuhi, bana yapacaklarımı tane tane anlattı : 'Yarım saat sonra Sultan hazretleri dairelerine çekilecek. O zaman, seni ona götürecekler. Karyolaya diz çökerek yaklaşman, karyola örtüsünün bir ucundan tutup öpmen ve beklemen gerektiğini unutma sakın .. .' " " ... Derken, kırmızı ipek giysilerinin, samur kürklerinin tüm görkemi içerisinde Kızlarağası göründü. Haremağaları onu izliyordu. Beni almaya geliyorlar- dı. .. " " .... olabildiğince güvenli bir sesle: 'Hazırım!' dedim.Koridorların ve avlunun tüm ışıkları kısılmıştı ve Harem, Kızlarağası'nı izlediğim sırada uykuya hazırlanıyordu. Valide Sultan'ın dairelerini ve Sultan hamamının uzun, ışıksız ve boş koridorunu geçtik. Yüce kapının önüne gelince Kızlarağası önümde yerlere kadar eğilip giysimin kol ağzını öptü ve bana yol verdi. Alaca karanlığa gömülmüş olan Abdülhamit'in yatak odasına girdim. Kısa bir süre kapının yanında durup karyolayı içine alması gerekl i olan süslü ve pırıl pırıl pırı ldayan tavanı izledim. Koyu renk giysiler giyinmiş iki ihtiyar kadın yerde oturmuş, kımıldanmadan ve suskun duruyorlardı . Kuşkusuz bunlar, ışıkları , yakmakla yükümlü kimselerdi. 'Yaklaş, yaklaş, çocuk, korkma!' Beni tatlı bir sesle çağıran adamı henüz göremiyordum. Bir, sonra iki adım attım. Vartuhi'nin öğütlerine rağmen, sultan yatağına ayakta, dimdik yaklaştım. Bir el hareketiyle Sultan, beni işli yastıklarla örülü karyolanın kıyısına oturttu. Bana rahat bir biçimde bakıyordu. Ben de gözümü kırpmadan bakışlarına karşılık veriyordum. Yakından, deniz mavisi rengindeki uzun gömleğiyle sarıksız, elmassız, Padişah pek etkileyici değildi. Hemen hemen başında saç yoktu. Birden bana Şair Nedim'in 'Servinazım kim büyüttü böyle biperva seni' diye başlayan gazelini okudu. Şiir bitince gözlerini benden ayırmadan bana yaklaştı, yavaş yavaş saçlarımı, kollarımı, omuzlarımı örten ince kumaşın üzerinden, göğüslerimi okşamaya başladı. Kulağıma sürekli olarak sözcükler, gönül okşayıcı sözcükler mırıldanıyordu. Sesi, ses tonunun uyumu beni tuhaf bir biçimde şaşkına çeviriyordu. Yavaş yavaş karşı konulmaz bir uyuşukluğun, bir tür sıcakl ığın içimi sardığını duyumsadım. (Osmanlı Kadın Alemleri)
  • o dönemlerde -ki uzun yıllar devam etmiştir- bir de "Kırk Hamam Adetı" vardı. Doğumdan sonra kırkıncı gün, loğusa ve bebeği hamama götürürlürdü. Hamama, akrabalar, komşular ve tanıdıklar davet edilirlerdi. Loğusayı , ebe hanımın kucağındaki çocuğu, çalgıcı lar ve çengiler çal ıp oynayarak hamamın dışında üç kez dolaştırırlardı. Bundan sonra içeriye girilir, çengi, çalgı, eğlence, yiyip içme akşama kadar sürüp giderdi. Kırk hamamı için, hamama ikinci bir çocuk gelecek olursa, kırk basmaması için, çocuk hemen kucağa al ınıp havaya kaldırılırdı; bu davranış, bir gelenekti. (Osmanlı Kadın Alemleri)
  • Cem Sultan,2.Bayezid ile Papa 2.Borgianın işbirliği sonucu zehirlenerek öldürülmüştür.Siyanürlü ustura ile traş edilerek berberi tarafından öldürüldüğü ve sonrasında bu berberi Bayezid'in veziriazam yaptığı bilinmektedir. (Şehzadeler)
  • Doğum duyulur duyulmaz, sarayın her dairesi bebek erkek ise beş, kız Ise Oç koç kurban ederdi (Feministler darılmasın, n'apal ım, gelenek böyleydi). Ayrıca erkek dünyaya geldiyse yedi, kız dOnyaya geldiyse Oç pare top atışı yapılırdı (Bu gidişle feminist hanımlarla başımız dertten kurtulmayacak). Bu atışlar 24 saatte beş kez, yani her ezandan sonra yinelenirdi. Doğum, haftalarca süren şenliklerle kutlanırdı, tabii görkemli törenlerle ... (Osmanlı Kadın Alemleri)
  • Şehzade Mehmed cellatlar üzerine gelirken Genç Osman'a : "Osman ,be hey Osman !..Dilerim ki ömr-ü devletin berbâd olsun!Beni bu dünyadan mahrum edersin ,sen de bu dünyada Allah'dan mahrum olasın! (Şehzadeler)
  • Padişahların cariyelerden biri ,herhangi bir nedenle saraydan dışlanıp,uzaklaştırılıp,başkasıyla nikâhlanırsa , önce padişahtan hamile kaldığı ortaya çıksa,anlaşılsa bile ; dünyaya gelen çocuk ğadişah ile ilişkilendiril-mez,onun sayılmaz. (Şehzadeler)
  • Doğum yapan kadın, artık el üstündedir. (Osmanlı Kadın Alemleri)
  • Davetlilere düğün yemeği bittik- ten sonra gelin, beraberinde "yenge" denilen kadın ve daha birkaç kişiyle gelin odasına getirilir. "Yenge", geline gerdek ile ilgili tüm bilgileri ayrıntılarıyla anlatır. Damat için bu görevi "sağdıç" yerine getirir. Düğünün erkek davetlileri, yemeğin ardından camiye giderek yatsı namazı kılarlar. Namazdan sonra imamla birl ikte hep beraber güvey evine gelirler. Burada, imam dua eder ve güveye nasihatte bulunur. Daha sonra güvey, gelin odasına doğru ite kaka götürülür, bazı yörelerde sırtına yumruklar vurulur. Güvey, odaya girdiğinde gelin onu ayakta karşılar. Yenge, gelin ile güveyinin ellerini tutuşturur, dua edip mutluluk diledikten sonra dışarı çıkıp şeker ve kahve getirir. Kahve bittikten sonra yine dışarı çıkar, bu kez içinde çeşitli yiyecekler bulunan tepsiyi getirip odaya kor ve çekilir. Bu sırada kendisine damat tarafından yengelik hakkı olarak yüklüce bir bahşiş verilir. Damat, daha sonra iki rekat hacet namazı kılar ve köşesine oturtmak için gelinin koltuğuna girer. Bazı yörelerde güvey gelinin yüzünü koltuk merasiminde, bazı larındaysa gerdek gecesi açar. Duvağı açtığında geline yüzgörümlüğü denilen bir mücevheri takar. Bu sırada gelin ağzını açıp hiç konuşmaz; konuşması için damadın söyletmelik denilen armağanı vermesi gerekir. (Osmanlı Kadın Alemleri)
  • Yaklaşık 622 yıl süren Osmanlı tarihinde katledilen ilk padişah Genç Osman'dır. (Şehzadeler)
  • Gece geç saatlerde gelin hanım, erkek akrabaları tarafından damadın yatak odasına teslim edilirdi. Gelin zifaf odasına yürüyerek girer, geleneğe uygun olarak yatağın örtüsünü kaldırırdı. Cennette bile eşin yerinin, kocasının "ayak tabanıarının altında" olacağı hatlJlanırdı. Ve o gece bekaretini yitirirken kanama olmazsa, yine damat beyin genç kızı reddetme hakkı olurdu. Gelinin bakire olduğunu doğrulamak için de kanlı yatak çarşafı balkan ya da pencereden sarkıtılırdı." (Osmanlı Kadın Alemleri)
  • Feminist hanım kardeşlerimiz alınmasınıar, Türk toplumunda oğlan çocuğu kız çocuğuna oldum olası hep tutulurdu . Günümüzde bile, Anadolu'da ve Trakya'da bazı yörelerde bir erkeğe "Kaç çocuğun var?" diye sorulduğunda sadece oğullarının sayısını söylemekle yetinir, soru sorulan, kızları; evet kızları , onların sayısını, sorulursa söyler ... Neyse ... "Doğumdan sonra ebe-hanım çocuğu yıkar, tuzlar, tatlı dilli olması için ağzına şeker sürer, sesinin güzel olması isteniyorsa göbeğini biraz uzunca keser ve çocuğu kendisi kundaklayarak sırasıyla aile bireylerinin kucakları na verirdi. Aile bireylerinin hepsi de ebe hanımın bahşişini vermekten kaçınmazlardi. Önceden zaten hazırlanmış bir kat elbise, usul gereğince birkaç kal ıp da sabun ilave edilerek bir bohçaya konur ve ebe hanıma verilirdi ... Loğusa kadın ise önce yer yatağına yatırı lır, arkasına ve ayaklarına sıcak suyla doldurulmuş şişeler konur, çay ya da ıhlamur gibi sıcak şeyler içirtilerek iyice örtülüp dinlenmesi sağlanırdı ... " (Osmanlı Kadın Alemleri)
  • Genç Osman köklü bir değişikliğe gitmek istiyordu.Asker,ulema sınıfdaki devşirmelerin yerine Türk ve Türkmen kökenli insanların yer alması ve 1.Ahmed döneminde 3000i bulan yabancı halayık yüzünden; hanedan erkeklerinin sadece Türk kökenli kadınlarla evlenmesini kurala bağlamış. (Şehzadeler)
  • “İçki öldürür, kumar söndürür, çapkınlık süründürür.” diye diye, üçü de bir numaralı halk düşmanı bellendiklerinden usul usul tası toprağı toplayıp çekip gitmişler." (Zıvana)
  • Sarayın içini baştan aşağı kürklerle kaplatacak kadar ünlü samur iptilası.. (Şehzadeler)
  • Sarhoşların Pîri olarak bilinen Türk folklöründe yer alan Bekri Mustafa 4.Murad'ın muhasibi(arkadaşlık eden) idi.Garip raslantı 4.Murad kardeşi Kasım'ı boğdurttuğu odada can verdi. Osmanlıyı çöküş uçurumundan kurtarmayı başarmış padişah olarak tarihe geçti.. (Şehzadeler)

Yorum Yaz