matesis
dedas

Francis Marion Crawford kimdir? Francis Marion Crawford kitapları ve sözleri

Amerikalı yazar Francis Marion Crawford hayatı araştırılıyor. Peki Francis Marion Crawford kimdir? Francis Marion Crawford aslen nerelidir? Francis Marion Crawford ne zaman, nerede doğdu? Francis Marion Crawford hayatta mı? İşte Francis Marion Crawford hayatı...
  • 03.12.2022 14:00
Francis Marion Crawford kimdir? Francis Marion Crawford kitapları ve sözleri
Amerikalı yazar Francis Marion Crawford edebi kişiliği, hayat hikayesi ve eserleri merak ediliyor. Kitap severler arama motorlarında Francis Marion Crawford hakkında bilgi edinmeye çalışıyor. Francis Marion Crawford hayatını, kitaplarını, sözlerini ve alıntılarını sizler için hazırladık. İşte Francis Marion Crawford hayatı, eserleri, sözleri ve alıntıları...

Doğum Tarihi: 2 Ağustos 1854

Doğum Yeri: Bagni di Lucca, İtalya

Francis Marion Crawford kimdir?

Francis Marion Crawford Kitapları - Eserleri

  • 1890'larda İstanbul
  • Kalbe Seslenmek Zordur-Roman Dediğimiz Şey
  • İstanbul 1890
  • The Upper Berth
  • By the Waters of Paradise

Francis Marion Crawford Alıntıları - Sözleri

  • “Uygarlık Kostantiniye'de bayağı ileri seviyededir, çünkü her müşteri yemeği ile birlikte çatal ve bıçak verilmesini bekler ve ikisini de kullanır. İran'da müşteriye parmaklarının takviyesine de ihtiyaç duyacağı bir parça mayasız ekmek veriliyor. Ben kendi açımdan parmakların beslenme için çataldan daha uygun olduğunu düşünmüşümdür. Parmaklarımın benim olduğunu ve onları yıkadığımı biliyorum halbuki umumi yerlerdeki çatalların yıkandıklarından bile emin olamayacağım gibi, nasıl kullanılmış olduklarını düşünmek bile istemem. Başka birinin diş fırçasını kullanmaktansa her türlü sıkıntı çekmeye hazır olmamıza rağmen, bütün dünyanın kullandığı çatalı kullanmaktan çekinmeyiz. Bu da zahiri kibarlıklarımızın çoğunun boş ve anlamsız olduğunu ispatlar.” (1890'larda İstanbul)
  • Ve hemen burada belirtmek isterim ki Doğu'ya yaptığım pek çok ziyaret ve hatta bir süre ikametten sonra gerçek Türk'e -bulunabildiği zaman- güven duyma eğilimindeyim. Rumlar, Ermeniler, Acemler ve Afrikalılar kendilerine Türk diyerek ve bazen onun ülkesini kötü yöneterek adına gölge düşürmüşlerdir. Türk aslında güzel nitelikleri olan biridir ve dünyanın üstün, egemen ırklarından birine dahildir. Genellikle açık tenli, mavi gözlü, olağanüstü güçlü ve çok dayanıklıdır. İçki içmez, temizdir ve kendi zararına olacak derecede dürüsttür. Onu sürekli olarak sömüren kurnaz Rumların ve Ermenilerin dengi değildir. Doğu'da yaygın bir söz vardır, derler ki bir Ermeni'yi kandırmak için on Yahudi, bir İranlı'yı kandırmak içinse on Ermeni gerekir. Katıksız Türk'ün böyle kimseler karşısında hiç şansı yoktur, olsa olsa diğerlerinin sıradan bir Hintli karşısında sahip olacakları kadar şansı vardır. (1890'larda İstanbul)
  • “İtalya'dan gelince insan yiyecek ve içecek satan bütün bu seyyar satıcıların aşırı temizliğine ve sattıkları şeylerin gerçekten iştah kabartan görüntüsüne hayran kalıyor.” (1890'larda İstanbul)
  • Türkleri bir millet olarak mı, yoksa İslam'ın müşterek bağıyla bir araya gelmiş bir farklı ırklar topluluğu olarak mı tanımlamak daha doğrudur bilemiyorum. (1890'larda İstanbul)
  • "İnsanların meseleleriyle ilgilenen çok büyük bir otorite tarafından 'çok kitap yazmanın sonu yoktur,' denmiştir ve görünüşe bakılırsa,bu ifade ilk söylendiği zamandan ziyade bugün daha doğrudur." (Kalbe Seslenmek Zordur-Roman Dediğimiz Şey)
  • "Peki,biz buna şöyle diyemez miyiz:Müşteri içjn sanat ve satıcı için sanat?" (Kalbe Seslenmek Zordur-Roman Dediğimiz Şey)
  • “Berbat kitaplara" odaklanan sayısız göz ve hiç işi yokmuş gibi görünmeyi iş edinmiş sayılamayacak kadar çok parmak, yararlı fakat makine işi olmayan şeyler üretmekte kullanılsa dünya acaba çok daha zengin ve güzel olmaz mıydı?” (1890'larda İstanbul)
  • “…tezatlar güzelliğin dünyayı hareketlendiren kaldıraçlarıdır…” (1890'larda İstanbul)
  • İslamiyet Uzakdoğu'nun hurafelerle yüklü inançlarına kıyasla üstün bir din ve sıradan bir Hıristiyan'ın inancının fevkinde sadelik ve içtenliğe sahip. Müslümanlar arasında bir süre kalınca dini konularda son derece içten olduklarına inanmamak imkansız. Zaman zaman müphem bir ihtimal olarak ima edildiği gibi Peygamberin Sancağı açılırsa, Avrupa felsefesinde hayal bile edilemeyen sonuçlar doğabilir. (1890'larda İstanbul)
  • "Akıllı bir insan kendi söylediklerinin anlamıni çoğu zaman bilr ama bundan,aynı anlamı başkalarına ulaştırabildiğu sonucu çıkmaz." (Kalbe Seslenmek Zordur-Roman Dediğimiz Şey)
  • "Bu beraberinde 'Roman nedir?' sorusuna verilecek ilk yanıtı da getiriyor. Roman,doğrudan yasamın desteklenmesine veya sağlığın korunmasına katkıda bulunmayan,topluca 'lüks mallar' diye adlandırılan sınıfa mensup pazarlanabilir bir metadır." (Kalbe Seslenmek Zordur-Roman Dediğimiz Şey)
  • “…zengin İstanbul Çarşısı üç kıtanın, Avrupa, Asya ve Afrika'nın faal, merkezi ve adeta kaynayan bir noktada buluştuğu dünyadaki tek yerdir.” (1890'larda İstanbul)
  • Roman,doğrudan yasamın desteklenmesine veya sağlığın korunmasına katkıda bulunmayan,topluca 'lüks mallar' diye adlandırılan sınıfa mensup pazarlanabilir bir metadır. (Kalbe Seslenmek Zordur-Roman Dediğimiz Şey)
  • Türkiyeˋden ˋHASTA ADAMˋ diye söz etmek ve dünyada hayatın en doludizgin sürdüğü kentlerden biri olan bu şehri yıkım ve çürüme ile bağdaştırmak adet olmuştur. Ancak haliçˋin bir yakasında yirmi dört saat geçiren biri ne İstanbul sokaklarında ,ne de pera tepelerinde ataletle uzaktan yakından ilgili hiçbir şey düşünemez. Avrupaˋdan, İtalya veya Avusturyaˋdan gelen biri başkentin cihanşümul hayatı, canlılığı ve faaliyeti karşısında gerçekten şaşırır. (1890'larda İstanbul)
  • "Bu,gelecekteki edebi tarihin açiklamakta zorlanacağı bir gerçek." (Kalbe Seslenmek Zordur-Roman Dediğimiz Şey)
  • “Rehberiniz Rum ise, anlattığı hikâyeye kendisi de gerçekten inanıyormuş görünerek, size eski sultanların zengin Rumlara işkence yaparak gizli hazinelerinin yerini öğrenip ardından parçalanmış cesetlerini aynı kapıdan denize attıklarını anlatır. Ancak sultanların Hıristiyanlara verdiği beratlarla tanıdığı haklar bu hikâyeyi hiçbir şekilde doğrulamadığı gibi, tarihte Hıristiyanların kendi anlattıkları da bu hikâyeleri desteklemiyor.” (1890'larda İstanbul)
  • İnsanları güldürmek iyidir, bazen onlara göz yaşı döktürmek faydalıdır. (Kalbe Seslenmek Zordur-Roman Dediğimiz Şey)
  • duygulara seslenmek kolaydır ama kalbe seslenmek zordur. (Kalbe Seslenmek Zordur-Roman Dediğimiz Şey)
  • Ne kadar kötü olduğumuzu hepimiz biliyoruz;ama bazılarımızın gerçekten daha iyi olabileceğimize inanmaya ikna olmaları için çok teşvik edilmeleri gerekir. (Kalbe Seslenmek Zordur-Roman Dediğimiz Şey)
  • "Bir romancı peygambere dönüştüğünde,okurlarına kalemin ucunda din değiştirmek için uygun zaman gelmiş olacaktır.." (Kalbe Seslenmek Zordur-Roman Dediğimiz Şey)

Yorum Yaz