matesis
dedas

Levent Kırca kimdir? Levent Kırca kitapları ve sözleri

Türk Komedyen, Tiyatro Sinema Oyuncusu, Aydınlık Gazetesi Yazarı ve İşçi Partisi'nin Merkez Yürütme Kurulu Üyesi Levent Kırca hayatı araştırılıyor. Peki Levent Kırca kimdir? Levent Kırca aslen nerelidir? Levent Kırca ne zaman, nerede doğdu? Levent Kırca hayatta mı? İşte Levent Kırca hayatı... Levent Kırca yaşıyor mu? Levent Kırca ne zaman, nerede öldü?
  • 05.06.2022 11:00
Levent Kırca kimdir? Levent Kırca kitapları ve sözleri
Türk Komedyen, Tiyatro Sinema Oyuncusu, Aydınlık Gazetesi Yazarı ve İşçi Partisi'nin Merkez Yürütme Kurulu Üyesi Levent Kırca edebi kişiliği, hayat hikayesi ve eserleri merak ediliyor. Kitap severler arama motorlarında Levent Kırca hakkında bilgi edinmeye çalışıyor. Levent Kırca hayatını, kitaplarını, sözlerini ve alıntılarını sizler için hazırladık. İşte Levent Kırca hayatı, eserleri, sözleri ve alıntıları...

Doğum Tarihi: 28 Eylül 1950

Doğum Yeri: Ladik, Samsun

Ölüm Tarihi: 12 Ekim 2015

Ölüm Yeri: İstanbul

Levent Kırca kimdir?

İlk kez 1964'te Ankara Devlet Tiyatrosu'nda sahneye çıktı. Ankara Birlik Sahnesi ve Halk Oyuncuları'nda çalıştı. Nasreddin Hoca Oyun Treni, Siz Olsaydınız Ne Yapardınız?, Bu Oyun Nasıl Oynanmalı?, Sağlık Olsun!, Ne Olur Ne Olmaz gibi televizyon dizilerinin yapımcılığını üstlendi.

1978'de Altınşehir adlı filmle sinemaya geçti. Ne Olacak Şimdi? ve Mavi Muammer adlı filmlerde oynadı. Hodri Meydan Topluluğu adlı Tiyatro Grubu'nu kurdu. Eski eşi Oya Başar ile birlikte Güzel ve Çirkin ve Sefiller adlı oyunları sergiledi. Üç Baba Hasan, Kadıncıklar adlı oyunları sergiledi. 1988'de başlayıp 22 yıl süren Olacak O Kadar adlı televizyon programını hazırladı. İlk sinema yönetmenlik denemesini Son adlı filmle yaptı. Daha sonra Şeytan Bunun Neresinde adlı filmi yönetti.

1998 yılında Kültür Bakanlığınca verilen Devlet Sanatçısı unvanını aldı. Sanatçının ikisi ilk eşinden, ikisi de Oya Başar'dan olan 4 çocuğu bulunuyor.

Saint Petersburg Bal Mumu Heykelleri Müzesi'nde heykeli olan nadir Türk sanatçılardandır. 2011 yılında Karımın Dediği Dedik Çaldığı Kontrbas isimlikomedi dizisine başlamıştır, fakat reyting alamadığından dolayı dizi dört bölüm sürmüş ve bitmiştir. 1 Mart 2011 tarihinden itibaren yayın hayatına günlük gazete olarak devam eden Aydınlık Gazetesi'nin yazarlığı yapmıştır.

12 Ekim 2015 tarihinde karaciğer kanseri sebebiyle tedavi gördüğü hastanede hayatını kaybetmiştir.

Oyunculuk dışı kariyeri

Levent Kırca Mart 2009 Belediye Seçimleri için Demokratik Sol Parti'den Üsküdar Belediye Başkanlığı için aday olmuştur; fakat 4'üncü sırayı alarak kazanamamıştır.

2011'den beri Aydınlık gazetesinde köşe yazarlığı yapmaktadır.

2013 yılının Ocak ayında ise Ulusal Kanal genel müdürlüğü görevini üstlenmiştir.

Levent Kırca Kitapları - Eserleri

  • Önüm Arkam Sağım Solum Dönek
  • Habudiyar
  • Paldırkültür

Levent Kırca Alıntıları - Sözleri

  • Çocukluk güzeldi. Bunu bilir, bunu söylerim ... (Önüm Arkam Sağım Solum Dönek)
  • Geçen gün Devlet Bahçeli bisküviye, "püskevit" dedi. Sonra da, "Doğrusunu biliyorum ama halka yakın olmak için yanlış söyledim," dedi. Akıl hastanesinin önüne akıllı bir vatandaş yanaşmış, demir parmaklıklı pencereden dışarıyı seyreden akıl hastasına sormuş: "Siz," demiş, "İçeride kaç kişisiniz?" Akıl hastası vatandaşın sorusunu, bir başka soruyla yanıtlamış: "Siz dışanda kaç kişisiniz?" (Önüm Arkam Sağım Solum Dönek)
  • Nuri Bilge'nin filmine gittim. İlk yarıda filmden çıksam mı, çıkmasam mı, diye çok mücadele ettim kendimle. İkinci yarıyı da seyretmeye karar verdim. Bir sakinleştirici aldım, koyuldum seyretmeye. Bitmek bilmeyen bir film yapmış sağ olsun. Seyretti­ğim sahnelerden bir anlam çıkarmak için uğraştim durdum. Nafile ... "Herhalde ben geri zekalıyım," dedim kendi kendime. (...) Aslında benim de bir film senaryom var. Bu filmi çektikten sonra ben de festivallerde ödüller almak, eleştirmenlerden ka­yıtsız şartsız takdir toplamak istiyorum. Filmin adı "Çıt." Ama filmde tam tersine çıt çıkmıyor. Bir adam pencerenin önünde oturuyor. Yüzü kameraya dönük. Bir süre gerçek bir insan mı, yoksa cansız bir vitrin mankeni mi, diye düşünüyoruz. Az son­ra adam sağ elinin başparmağını oynatıyor. Kimse görmüyor bunu, ben biliyorum yalnızca. Adamın yüzündeki ifadeden ca­nının sıkkın olduğunu anlıyoruz. Belki de sıkkın değil, neşeli. Ama oyuncumuz suratsız olduğu için sıkkın geliyor. Uzun bir süre kıpırdamadan oturuyor. Salonda hala seyirci varsa onlar da oturuyor. Bir süre karşılıklı oturuyorlar. Hava soğuk ... Belki de değil. Biz bu kanıya oturan adamın sırtındaki kalın ceket yüzün­den varıyoruz. Adam hala oturuyor. İnanılmaz bir şey fakat ilk hareketini filmin yirminci dakikasında gerçekleştiriyor ve bacak bacak üstüne atıyor. Salon bu hareketi alkışladı alkışlayacak. Ne var ki salon boşalmış. Kamera evin önüne çıkıyor. Bir süre boz­kırı izliyoruz. Yaklaşık on yedi dakika kadar. Kameranın önün­den uçarak bir yaprak geçiyor. Asma yaprağı da olabilir, incir de. Bunu seyirciye bırakıyorum. Adamı evin kapısında görüyoruz. Çırılçıplak. Tam o sırada elektrikler kesiliyor. Ama gündüz ol­duğu için biz bunu fark etmiyoruz. Gelip yerdeki yaprağı alıyor ve tıpkı Adem efendimiz gibi önüne kapatıyor. Bu anlamlı film de burada sona eriyor. Seyirci filmin bittiğini anlamıyor. Çünkü salonda seyirci yok. Makinist makineyi durduruyor. Teşrifatçı da şalteri indiriyor. Zifiri karanlıkta yazılar akmaya başlıyor ... Nasıl ama senaryom? .. Bu filme ödül vermeyecek Cannes'ın alnını karışlarım ben ... Evet... Filmim biraz sert ve ağır olduğunun ben de farkındayım. Ama bu devirde birileri de bir şey söylemeli, öyle değil mi? (Önüm Arkam Sağım Solum Dönek)
  • Evet, uyuyun ve hemencecik büyüyün. Sizi açlık bekliyor, işsizlik bekliyor. Sizi sınavlarda hayal kırıklığı bekliyor. Hatta işkence bekliyor ve daha saymaya elimin ve dilimin varmadığı pek çok şey. (Önüm Arkam Sağım Solum Dönek)
  • Sanatın, toplumun kültür ve eğitim seviyesine göre standardı vardır. Sanatçının da dereceleri vardır. İyi bir maymun taklidiyle insanları güldürene de sanatçı diyorlar, dört notayı yan yana getirene de, gaz çıkararak şişe devirene de, günümüz dizilerinde karşıya bakarak replikleri okuyana da sanatçı diyorlar. Kağıda tek satırla dağ çizip, M harfinden martı yapanın da kendini ressam zannetmesi bundan, aynanın karşısında sevdiği karakterin bir cümlesini söyleyebilenin de kendini artist sanması bundan, kaşı gözü düzgün olanın kendini oyunculuk ajanslarına atması da bundandır. (Önüm Arkam Sağım Solum Dönek)
  • Ölürsem Devlet Töreni istemiyorum. Eksik olsun. Bir de mümkünse cenazemde bugünkü hükümet mensuplarını görmek istemiyorum. Gelmez demeyin. Hiç belli olmaz. Politikacılar arsız olur. Varsayalım ki, geldiler. Ne olacak? "Yuh"lanacaklar. Yuhalayan vatandaş tespit edilip fişlenecek. Haydi, cenaze me­rasiminden doğru "kodese." Derken "Cenazede tören yapmak" yasaklanacak. İnsanlar ölülerini "el altından" gömmek zorunda kalacaklar. Hayır, bir şey değil, içeri ata ata ortalıkta vatandaş kalmayacak. Açık söyleyeyim: Bir "mevta" olarak, bütün bunlara sebep olmak istemem. (Önüm Arkam Sağım Solum Dönek)
  • Kadınsın, evlendin, hadi koca dayağı. Gözün mor, ananın evine gidiyorsun. Sana “Kocandır, döver de, sever de,” diyorlar. Tekrar dönüyorsun evine. Koca dayağı yemedim, diyen kaç kadın var? Ne var ki bu dayaklar bizim iyiliğimiz için. Dayak yiye yiye büyüyor, yetişkin bir birey oluyoruz. Ezik, korkak, kompleksli, bükük boyunlu. Polis gördü mü ürken, asker gördü mü kaçan, hayatında telafisi mümkün olmayan yara izleri taşıyan bir birey. Bu psikolojik bozukluğu düzeltmeye nereden başlamalı, bilmem ki? (Önüm Arkam Sağım Solum Dönek)
  • Herkese kafayı yedirdiler bu ara. Kafayı yemeyenlere selam olsun... (Önüm Arkam Sağım Solum Dönek)
  • Düşünsenize, sabahın beşinde kapınızı yumruklamışlar. Aile efradının şaşkın bakışları arasında, iki ayağınız bir paçanızda adeta sürüklenircesine götürülürken; komşuların perde aralıklarından dikizleyerek, “Oh olsun! Yazar mısın o kitabı?” diye dü­şündüğünü. İşin kötüsü kitap bile yazmadım... “Ama yazmayı düşündün! Düşünmek yazmaktan daha büyük suç!” “Ben sadece oynadım.” (Önüm Arkam Sağım Solum Dönek)
  • Bir ülke düşünün, son derece modern. Çıkar uğruna insanlığın yok olmadığı, herkesin gazete ve kitap okuduğu; paranın, geçim derdinin değil de zevkin, kültürün malzemesi olduğu; büyük opera binalarının, bale ve müzikal salonlarının bulunduğu ve bu salonların tıklım tıklım dolduğu, sokaklarının her köşesinde hayat fışkıran, herkesin birbirine saygılı olduğu, düzenli, adaletli bir ülke düşünün... (Önüm Arkam Sağım Solum Dönek)
  • Düşünün; sizin belirlediğiniz bir kriterde, sizin sanat dediğiniz bir işle iştigal ediyorsunuz. Kendi başınıza yapıyor, kendi başınıza bakıyor, kendi kendinizi alkışlıyorsunuz. Ama bu, baş­kalarına hiçbir şey ifade etmiyor. (Önüm Arkam Sağım Solum Dönek)
  • Öyle bir muhalefet lideri var ki, mektup yazsa postaya veremez. Bir seçim olsa oy kullanamaz. Bakın size bir şey söyleyeyim de biraz gülelim: Adam yürüyen merdivenle­re tersinden biniyor. Ne kadar çıkarsa çıksın hep aynı basamak­ta. (Önüm Arkam Sağım Solum Dönek)
  • Çocukluk işte... Ikına sıkına mutfağın üst rafından bir kavanoz kayısı reçelini indirmişim, açıp kapağını kayısıların yarısından çoğunu yemişim, üstüne de şerbetinden biraz içmişim. Sonra bakmışım ki reçel yarıya inmiş. Anlaşılmasın diye kavanozu suyla doldurup, tekrar rafa yerleştirmişim. Suçum bu. (Önüm Arkam Sağım Solum Dönek)
  • Nedir gerçek sanatçı? Sanatın ve sanatçının yanına niçin bir de “gerçek” kelimesi ekleme gereğini duyuyoruz? (Önüm Arkam Sağım Solum Dönek)
  • İşte böyle... Herkese kafayı yedirdiler bu ara. Kafayı yemeyenlere selam olsun... (Önüm Arkam Sağım Solum Dönek)

Yorum Yaz