Melike İlgün kimdir? Melike İlgün kitapları ve sözleri
Türk Televizyoncu, Gazeteci, Sunucu ve Yazar Melike İlgün hayatı araştırılıyor. Peki Melike İlgün kimdir? Melike İlgün aslen nerelidir? Melike İlgün ne zaman, nerede doğdu? Melike İlgün hayatta mı? İşte Melike İlgün hayatı...

Türk Televizyoncu, Gazeteci, Sunucu ve Yazar Melike İlgün edebi kişiliği, hayat hikayesi ve eserleri merak ediliyor. Kitap severler arama motorlarında Melike İlgün hakkında bilgi edinmeye çalışıyor. Melike İlgün hayatını, kitaplarını, sözlerini ve alıntılarını sizler için hazırladık. İşte Melike İlgün hayatı, eserleri, sözleri ve alıntıları...
Doğum Tarihi: 1974
Doğum Yeri: İskenderun
Melike İlgün kimdir?
Kanal E, Kanal 6, Radikal Gazetesi, Kanal D ve Show TV'de muhabir olarak çalıştı. Kanal 6'da haftasonu ana haber bültenini, Show TV'de hafta içi her gece yayınlanan Melike İlgün ile Son Haber programını sundu. Kanaltürk'te ana haber bültenini sundu ve haber editörlüğü yaptı. Gazeteport'ta köşe yazıları yazdı. İlk kitabı Kemal'e Eren Kadınlar 2009'da, Enver Paşa'nın Sultanı 2011'de, Bir Başvekil Sevdim 2013'de yayınlandı.
Evli, Ayşe ve Yasemin'in annesi
Melike İlgün Kitapları - Eserleri
- Bir Başvekil Sevdim
- Fikriye ile Latife
- Enver Paşa'nın Sultanı
- Kemal'e Eren Kadınlar
- Paramparça
- Beni Hep Böyle Hatırla
- Arı Vızkafa
- Salyangoz Sali
- Uğur Böceği Uçuç
Melike İlgün Alıntıları - Sözleri
- Yorgundu artık, kurmaktan, kendi kendine konuşmaktan, her şeyden bir anlam çıkarmaya çalışmaktan yorgundu. (Enver Paşa'nın Sultanı)
- Ah! Naciyeciğim o hıçkırıklarını hala işitiyorum. O yanaklarını ıslatarak dükülen gözyaşlarını hala dudaklarım içiyor. (Enver Paşa'nın Sultanı)
- "Keşke şimdi bir otobüste olsaydı. Çocukluğunun uzun otobüs yolculuklarından birinde... Yanından önce elektrik direkleri geçseydi art arda, sonra onlara kavaklar karışsaydı. Muavin koltuğunun üstünde bir kasanın içinde duran küçük televizyonda Kemal Sunal filmi oynasaydı, kimse filmin sesini doğru düzgün duyamasaydı ama herkes her espriyi ezbere bildiği için yeri geldiğinde hep beraber gülüşselerdi. Sonra muavin topkek dağıtsaydı, yanında da isteyene çay, isteyene limonata..." (Beni Hep Böyle Hatırla)
- "İnsan onun yanında kendini huzurlu hissederdi. Sanki ocağa çay, kucağa kedi koymuşsun gibi bir huzur." (Beni Hep Böyle Hatırla)
- "Eskiyi insanlar hep özlemle anıyor, hayırla yad ediyordu ama eski zaman dediğin de bugün gibiydi işte, iyi de vardı kötü de. Eskiden yaşanılan her ev mutlu değildi ki azizim." (Beni Hep Böyle Hatırla)
- Biri Mustafa’yı, diğeri Kemal’i sevdi. İki kadın, bir kahraman, bir büyük hesaplaşma. Öbür dünyada en büyük düşmanınız olduğuna inandığınız bir kadınla aynı odaya kapatıldığınızı düşünün. Hiç kimse yok, O, siz, ve kininiz. O kadar ! (Fikriye ile Latife)
- Atlamak kolay, atlamak isteyip de kıyısında durmak zor. (Paramparça)
- Bazen garip bir sıcaklık dolar içinize. Bilirsiniz o anın fotoğrafını çekmiştir belleğiniz. Daha sonra, çok sonra hiç ummadığınız bir anda ruhunuza hatırlatmak için... (Paramparça)
- “Susmuş kadınların çilesi vardı Fikriye’nin yüzünde. Susmuş, kanayana kadar susmuş, tek bir kişi için avaz avaz susmuş, ama o tek kişiye sesini duyuramamış kadınların mağrur acısı.” (Fikriye ile Latife)
- Mutsuzluğu herkes paylaşırdı, mühim olan mutluluğu paylaşmaktı. (Bir Başvekil Sevdim)
- "Şairin dediği doğruydu, gökyüzü gibi bir şeydi çocukluk, hiçbir yere gitmiyordu." (Beni Hep Böyle Hatırla)
- Demek büyümek, gitmek isterken kalmak, bağırmak isterken susmaktı. (Enver Paşa'nın Sultanı)
- "Değişmek mi istiyorsun, git değiş. Kendine mana mı arıyorsun, git bul. Ben senin günah çıkardığın papaz, içini döktüğün psikolog, akıl sorduğun yaşam koçu, maziyi yad ettiğin sıkı dostun değilim. Ben senin bitki çayın değilim. Ben senin yara bandın değilim. Ben senin ayna çiziğin değilim. Ben senin hiçbir şeyin değilim." (Beni Hep Böyle Hatırla)
- Gözlerini sımsıkı kapadı, kapadı ki Naciye dolsun içine... (Enver Paşa'nın Sultanı)
- ... nasıl bir elektrik , parmak uçlarımdan ense köküme kadar nasıl bir karıncalanma , anlatamam sana. Birden al bastı yüzümü , damarlarımda kan değil , ateş dolaşıyordu sanki ... ( Fikriye ) (Kemal'e Eren Kadınlar)
- Bir şiir okudum, bedelini kaç hayat ödedi! (Paramparça)
- Siz ruhumdan, değil böyle kıymetli eşya, belki yalnız ellerinizin temas ettiği kağıt parçası gelmiş olsa bile yeniden hayat bulmuşa dönüyorum. (Enver Paşa'nın Sultanı)
- "Sustum ve bekledim. Taş olana kadar sustum. İnsana bazen ne garip bir güç geliyor, değil mi? İçinde depremler olurken o kadar sessiz kalabilmek ne garip! Taş olmak, duvar olmak, içi boşaltılmış bir çuval gibi öylece kalakalmak... İçinde sürekli bağırıp dururken susabilmek, dudakların kanayıncaya kadar susabilmek... İnsan kararıyor öyle zamanlarda. İçindeki karanlık, yüzüne, ellerine, bakışlarına vuruyor." (Fikriye ile Latife)
- "Doğruydu, bambaşka biriydi artık. Masumiyetini özlemişti en çok. Hayatı siyah ve beyaz gördüğü zamanları. Oysa şimdi o kadar griydi ki her şey." (Bir Başvekil Sevdim)
- "Bu güzel saçları hakiki olarak öpüp koklamak için başınızı ellerim arasına alıp, kalbim üzerinde istirahat ettirmek nasip olacak mı?" (Enver Paşa'nın Sultanı)