tatlidede

Nihad Sâmi Banarlı kimdir? Nihad Sâmi Banarlı kitapları ve sözleri

Edebiyat Tarihçisi, Yazar, Şair ve Edebiyat Öğretmeni Nihad Sâmi Banarlı hayatı araştırılıyor. Peki Nihad Sâmi Banarlı kimdir? Nihad Sâmi Banarlı aslen nerelidir? Nihad Sâmi Banarlı ne zaman, nerede doğdu? Nihad Sâmi Banarlı hayatta mı? İşte Nihad Sâmi Banarlı hayatı... Nihad Sâmi Banarlı yaşıyor mu? Nihad Sâmi Banarlı ne zaman, nerede öldü?
  • 01.08.2022 22:00
Nihad Sâmi Banarlı kimdir? Nihad Sâmi Banarlı kitapları ve sözleri
Edebiyat Tarihçisi, Yazar, Şair ve Edebiyat Öğretmeni Nihad Sâmi Banarlı edebi kişiliği, hayat hikayesi ve eserleri merak ediliyor. Kitap severler arama motorlarında Nihad Sâmi Banarlı hakkında bilgi edinmeye çalışıyor. Nihad Sâmi Banarlı hayatını, kitaplarını, sözlerini ve alıntılarını sizler için hazırladık. İşte Nihad Sâmi Banarlı hayatı, eserleri, sözleri ve alıntıları...

Doğum Tarihi: 1907

Doğum Yeri: Fatih, İstanbul, Osmanlı İmparatorluğu

Ölüm Tarihi: 13 Ağustos 1974

Ölüm Yeri: İstanbul, Türkiye

Nihad Sâmi Banarlı kimdir?

1907 yılında İstanbul Fatih'te dünyaya gelen Banarlı, Trabzon milletvekili, şair Ömer Hilmi'nin torunu, vali ve şair İlyas Sami ile Nadire Hanım'ın oğludur. Soyadını babasının ve annesinin mezarlarının bulunduğu Tekirdağ'ın Banarlı ķöyünden almıştır.

Banarlı, ilk ve orta öğrenimini İstanbul’da yaptı. İstanbul Yüksek Öğretmen Okulu'ndan 1927 yılında İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi'nden 1929'da mezun oldu.

Daha sonra 1929-1934 yılları arasında Edirne Lisesi ile Kız ve Erkek Öğretmen Okulu'nda edebiyat öğretmenliği yaptı. 1947 yılına kadar ise sırayla İstanbul'da Kabataş, Galatasaray, Boğaziçi, Şişli Terakki ve Işık liselerinde öğretmenlik yaptı.

1947-1969 yılları arasında Eğitim Enstitüsü (1947-1967), ile Yüksek Öğretmen Okulu'nda edebiyat öğretmenliği, Yüksek İslam Enstitüsü'nde İslami Türk Edebiyatı Tarihi öğretmenliklerinde bulundu. 1969 yılında kendi isteği ile emekliye ayrıldı. Öğretmenlik yaparken birçok kuruluşta ek görevlerde bulundu. 1948 yılından itibaren Hürriyet Gazetesi'nin Edebi Sohbetler sütununda devamlı yazılar yazdı.

1953 yılında kurulan İstanbul Fetih Cemiyeti'ne girdi. Bu kuruluşa bağlı olan İstanbul Enstitüsü'ne müdür oldu. 1958 yılında Yahya Kemal Enstitüsü yayın işlerini yürüttü. Milli Eğitim Bakanlığı 1000 Temel Eser ve Çağdaş Türk Yazarları komisyonlarına üye ve başkan seçildi. 1971 yılında kurulan Kubbealtı Akademisi'ne Edebiyat Kolu Başkanı ve Akademi Dergisi müdürü oldu.

13 Ağustos 1974'de 67 yaşındayken İstanbul'da vefat etti. Mezarı Rumelihisarı’da Aşiyan Mezarlığı'ndadır.

Eserleri

Cumhuriyet devri yazarlarındandır. Yazı hayatına ortao­kulda iken başlamıștır. Sanat eserleri arasında hece ve aruz vezinleri ile şiirler, oyunlar, hikâyeler ve denemeleri bulunur. Öğretmenliğe başladığının ilk yıllarında Altı Ok, Orhun, Ötüken ve Atsız dergilerinde makale ve şiirleri yayımlanmıştır. Ülkü, Yahya Kemâl Mecmuası, Hayat Tarih Mecmuası, Meydan, Kubbealtı Akademi Mecmuası adlı dergilerde ve Hürriyet, Akşam ve Yeni Sabah gazetelerinde çok sayıda yazı, makale ve edebî sohbetleri yayımlanmıştır. En iyi tanındığı yayınları liseler için yazmış olduğu edebiyat kitabı ve "Resimli Türk Edebiyatı Tarihi" adlı eserlerdir.

Nihad Sâmi Banarlı Kitapları - Eserleri

  • Türkçenin Sırları
  • Tarih ve Tasavvuf Sohbetleri
  • Kültür Köprüsü
  • İman ve Yaşama Üslubu
  • Kitaplar ve Portreler
  • Bir Dağdan Bir Dağa
  • İstanbul'a Dair
  • Edebiyat Sohbetleri
  • Yahya Kemal Yaşarken
  • Yahya Kemal Enstitüsü Mecmuası 2. Cilt
  • Devlet ve Devlet Terbiyesi
  • Resimli Türk Edebiyatı Tarihi
  • Yahya Kemal'in Hatıraları
  • Şiir ve Edebiyat Sohbetleri - 1
  • Şiir ve Edebiyat Sohbetleri - 2

Nihad Sâmi Banarlı Alıntıları - Sözleri

  • Misal-i cennettir evvel baharı  Açılır kırmızı gülü Tuna'nın  Öter bülbülleri leyi ü nehârı  Eser bad-ı sabâ yeli Tuna'nın.  Türaba garkolmuş yerdedir yüzü  Gökten iner cemre sökülür buzu  Arzulayıp akar Karadeniz!  Çok gedalar alur seli Tuna'nın. (Şiir ve Edebiyat Sohbetleri - 1)
  • Bizim çocuklarımız, ellerine bir kompozisyon kâğıdı verildi mi, birkaç satır yazabilmek için, saatlerce arpacı kumrusu gibi düşünür ve yine de bir şeyler yazamazlar. (Devlet ve Devlet Terbiyesi)
  • Birçok milletdaşlarım gibi, İslam diyarını enine boyuna gezmek tahassürünü besliyenlerden değilim. Ben, kendi milletimizin hatıraları nerelere kadar giderse oralara kadar mütehassirim. (Yahya Kemal'in Hatıraları)
  • Yahyâ Kemal,bir gün,Ziyâ Gökalp’i çok düşünceli bulmuştu,sebebini sordu.Aldığı cevap şöyleydi: “Tarihi araştırıyorum.Biz,büyük hükümdar,cihangirler yetiştirmişiz.Büyük amirallerimiz,şâirlerimiz,mimârlarımız var.Fakat tarihimizde büyük bir feylesof bulamıyorum! Mâmâfih aramaya devam ediyorum.Onu da bulacağım!..” (İstanbul'a Dair)
  • " Ben demez miydim ki bir gün ağlıyâsîdur gülen " (Kültür Köprüsü)
  • ..."Tarih ortasında Türklüğü aramak" ve bulmak hevesine kapılmıştım. Fakat gerek ilimde, gerek ilmi zihniyette yaşıtım olan Fransız gençlerinden, Fransız arkadaşlarımdan ne kadar geri olduğumu da hissetmekte idim. (Yahya Kemal'in Hatıraları)
  • "Eğer hakîkî Türk şiiri, sesinde bizim, rûhunda bizim, şevkinde bizim ve hâtırâlarında bizim bulunduğumuz şiirse, Yahyâ Kemal, Türk edebiyâtına bu özlenen şiiri veren" aziz ve asîl şairlerimizin en ön safındadır. (Kitaplar ve Portreler)
  • İnsan ömründe hayâl ettiği müddetçe yaşar. (Kitaplar ve Portreler)
  • Genç kızla bir ağaç gölgesinde buluşan erkek, onun elini tutuyor; serçe ve yüzük parmaklarını dudaklarına götürüyor, "Bunlar benim ceylanlarım!" diyordu. (Edebiyat Sohbetleri)
  • "Bir milletin târihe ve gelecek nesillere karşı hesâbını millet değil, devlet verir. Bir de aydınlar... (Devlet ve Devlet Terbiyesi)
  • " Gül dedi ki: Benim yüzüm kadar güzel bir başka yüz olmadığı halde, gül suyu çıkaranların bana çektirdikleri azap nedendir? Bir bilsem... Bülbül, buna kendi terennüm lisaniyle şu cevabı verdi: Dünyada bir gün güldüğü için, bir yıl azab çekmeyen kim vardır? " (Edebiyat Sohbetleri)
  • “Bütün dallarını Karadeniz’den gelen serin poyraza vererek yapraktan ciğerlerini bir teselli rüzgârıyle dolduruyor; dil ve mûsikî olarak sadece vatan rüzgârlarının sazını dinliyordu.” (İstanbul'a Dair)
  • Niçin okudum sizi ? Siz ki , göstermediniz Bana saadetlerin Çalkalandığı denizi ... Niçin kitaplar niçin? Hangi sahifenizi muskalaştırmalıydım, Murada ermek için ? Murada ermek için .. Ve bir güngörmek için ? (Resimli Türk Edebiyatı Tarihi)
  • "Osman'ın rüyâsında rüzgârların kılıçlaştırdığı yapraklar, Oğuz Destânı'ndaki altun yay'ın fırlattığı oklardır. Osmanlı Türkleri, Oğuz Türklerinin târihlerinde ve destanlarında yer alan ve zamanla gerçekleşen daha başka rüyâları da gördükleri, yâni rüyâlarını bile târihlerinin şeref ve zafer sahifelerinden alınan ilhamlarla gördükleri için, o ölçüde büyümüşlerdir." (Devlet ve Devlet Terbiyesi)
  • İnsandaki Tanrıya, biz en az beş yüz sene inandık. (Tarih ve Tasavvuf Sohbetleri)
  • Varsın seni ömrünce azabın kolu sarsın, Şair! Sen üzüldükçe ve öldükçe yaşarsın!.. (Edebiyat Sohbetleri)
  • Zulmetle ziyâ, sesle sükût anlaşacak; Sevdâ ile her zemzeme Kur'ânlaşacak... Leylâ görerek Kays'ını ceylânlarla, Bir gün o da aşk uğruna ceylânlaşacak. (Kültür Köprüsü)
  • Kahramanlık ve iman bizim milli şiarımızdır. Bir milletin şiarı ve mizacı da milli ve muhterem değilse, nesi milli ve muhterem olur? Nihad Sami Banarlı (Bir Dağdan Bir Dağa)
  • “Hangi kazan, bu vatan çocuklarını böyle bedbaht, böyle haydut yapıyor? Hangi insan vücudu, hangi zâlim potada yeniden çamur olmaya dönüyor?” (İstanbul'a Dair)
  • Osmanlı Devleti'nin yıkılış döneminde yaşamış, yıkılışın yerine kurulmuş yeni devleti görmüş biri olan Sğlryman Nazif, şiirleriyle, yazılarıyla feryat etmiş, özellikle TÜRK MİLLETİNİN HAİNLERİ UNUTMAMASINI İSTEMİŞTİ. (Kültür Köprüsü)

Yorum Yaz