diorex
life

Osman Fikri Sertkaya kimdir? Osman Fikri Sertkaya kitapları ve sözleri

Yazar Osman Fikri Sertkaya hayatı araştırılıyor. Peki Osman Fikri Sertkaya kimdir? Osman Fikri Sertkaya aslen nerelidir? Osman Fikri Sertkaya ne zaman, nerede doğdu? Osman Fikri Sertkaya hayatta mı? İşte Osman Fikri Sertkaya hayatı...

  • 26.10.2022 01:00
Osman Fikri Sertkaya kimdir? Osman Fikri Sertkaya kitapları ve sözleri
Yazar Osman Fikri Sertkaya edebi kişiliği, hayat hikayesi ve eserleri merak ediliyor. Kitap severler arama motorlarında Osman Fikri Sertkaya hakkında bilgi edinmeye çalışıyor. Osman Fikri Sertkaya hayatını, kitaplarını, sözlerini ve alıntılarını sizler için hazırladık. İşte Osman Fikri Sertkaya hayatı, eserleri, sözleri ve alıntıları...

Doğum Tarihi: 11 Ağustos 1946

Doğum Yeri: Adana, Türkiye

Osman Fikri Sertkaya kimdir?

Osman Fikri Sertkaya, 11 Ağustos 1946’da Adana’da doğdu. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi T’ürk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nden (1964-1968) mezun oldu. 1970’te Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü, Eski Türk Dili Anabilim Dalına intisap etti. 1975 yılında Türk Hava Kuvvetlerinde askerlik görevini yaptı.

1976’da “Pek iyi” derece ile “Dr. phil,” unvanını aldı. Haziran 1982’de “Yardımcı Doçent Doktor” unvanı ile “Öğretim Üyesi” olarak atandı. Ekim 1989’da “Doçent Doktor” unvanını aldı. Ağustos 1996’da profesörlüğe yükseltildi.

Alexander Von Humbolt Vakfı Araştırma Bursu ile Haziran 1977-Şubat 1979 tarihleri arasında; Almanya’da Ruhr Üniversitesi/Bochum (Abteilung für Geschichtswissen-schaft ile

Sprachwissensschaftliches Institut)’da, Justus-Liebig Üniversitesi/Giessen (Seminar für Sprachen und Kulturen Nordafrikas)’de, Bonn Üniversitesi (Seminar für Sprach-und Kulturwissenschaft)’nde, Göttingen Üniversitesi (Seminar für Turkologie und Altaistik)’nde Batı Berlin (Staatsbibliothek Preussischer Kulturbesitz, Oriental Abtcilung)’de, Doğu Berlin İlimler Akademisi (Zentral.Institut für Alte Geschihchte und Archaeologie, Bereich Alter Orient)’nde, İngiltere’de, Manchester (Üniversitesi’nde ve John Rylands Kütüphanesi’nde, Londra Üniversitesi (School of Oriental and African Studies)’nde ve British Library (Department of Oricntal Manuscript)’de, Fransa’da (Bibliothèque Nationale)’de Köktürk, Uygur, Karahanlı, Kıpçak, Çağatay ve Osmanlı yazma ve basmaları üzerinde Türk dili araştırmaları yaptı.

1982-1983 yılları arasında Almanya’da Justus Liebig Üniversitesi Şarkiyat Enstitüsü (Institut für Orientalistik)’nde “Lektor für Turkisch [Türkçe Lektörü]”olarak çalıştı.

1986 yılının yazında, üç ay, tekrar Alexander von Humbolt Vakfı’nın bursiyeri olarak Justus Liebig Üniversitesi (Giessen)’nde “Uygur Tıp Metinleri” konulu bir araştırma yaptı.

Anayasanın 134. maddesi gereği 2876 sayılı kanunla yeniden yapılanan Türk Dil Kurumu’nda başta “Yürütme Kurulu” üyeliği olmak üzere çeşitli görevler aldı.

1987-1990 yılları arasında Kültür ve Turizm Bakanlığı “Kaynak Eserler Yayın ve İstişare Kurulu” ve “1000 Temel Eser Yayın ve İstişare Kurulu” üyeliklerinde bulundu.

Osman Fikri Sertkaya’nın geçen 40 yıl içerisinde Türkoloji biliminin yurt içinde ve dışında yayılması ve milletlerarası ilim dünyasında yerini alması için yapmış olduğu çalışmalar arasında kısaca şunlar zikredilebilir: 1973-1999 yılları arasında yedisi Milletlerarası ve onu Millî olmak üzere on yedi Türkoloji Kongresi’nin Sekreter Yardımcısı (1973-1982), Genel Sekreteri (1983-1988) ve Başkanı (1997-1999); Türkçenin Tarihi, Orhun Abideleri, Anlatım Bozuklukları, Cümlenin Öğeleri, Yazım ve Noktalama, Türkoloji Makaleleri, Edebiyat Nedir?, Alfabelerimiz, Atasözleri, Bulmacalar, Edebi Sanatlar, Sınav Soruları, Kpss, Oks, Öss, Bunları Biliyor musunuz?, Özlü Sözler, Güzel Sözler, Türkçe, Edebiyat, Masallar, Destanlar, Astroloji, Roman Özetleri

1988-1992 yılları arasında Bakü, Elazığ, Almatı, Konya ve Bişkek’te toplanan Türk - Sovyet İkili Kollekyumları” nın kurucusu, yürütücüsü ve Türk tarafının başkanı; Türk Dil Kurumu’nun 1988, 1992, 1996 ve 2000 yıllarında tertiplediği; Uluslararası Türk Dili Kongresi ile Ali Şir Nevayi’nin 550 Doğum Yıldönümü Paneli, Wilhelm Radloff’un Doğumunun 100. Yıldönümünü Anma Paneli ve Göktürk Harflerinin Okunuşunun 100. Yıldönümü Anma Günü toplantılarının düzenleyicisi ve uygulayıcısı;

Kültür Bakanlığı’nın tertiplediği Milletlerarası Yesevi Kongresi ile Türkiye-Rusya veKazakistan tarafından tertiplenen Ahmet Yesevî’nin Dünyası adlı Kongrelerinin düzenleyicisi yürütücüsü;

İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’nin yayımladığı Türk Dili ve Edebiyatı Dergisi’nin Yayın Kurulu Üyesi;

Türk Dil Kurumu’nun yayımladığı Türk Dili Araştırmaları Yıllığı-Belleten’in 1982-2001 yılları arası Yazı Kurulu Sekreteri ve Yazı Kurulu Başkanı; Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü’nün yayımladığı Türk Kültürü Araştırmaları’nın Yayın Kurulu Üyesi

Osman Fikri Sertkaya 1966-2005 yılları arasında Göktürk, Uygur, Karahanlı, Kıpçak, Çağatay, Erken Osmanlı ve Çağdaş Uygur Türkçesi devrelerinin dili, edebiyatı, tarihi, sanatı, musikisi, folkloru kısacası Türk dili ve kültürünün çeşitli sahalarında 40 kadarı Almanca, Fransızca, İngilizce, Kırgız Türkçesi, Rusça ve Japonca olmak üzere 330’dan fazla araştırmayı yerli ve yabancı ilim dergilerinde yayımlayarak Türkoloji biliminin yurt içinde ve dışında yayılması ve tanınması için katkı ve çalışmalarda bulundu.

Yurt içinde ve dışında 120’yi aşkın millî ve milletlerarası kongre, konferans kollokyum, sempozyum, seminer panel gibi ilmî toplantılara bildiri ile katıldı.

Yurt içinde Türkiyat Enstitüsü (1970), Türk Edebiyatı Vakfı (1972), Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü (1976), Türk Dil Kurumu (1983), Türk Tıp Tarihi Kurumu (1985) ve TAÇ Vakfı (1987) gibi kuruluşlarda tabiî üye, aslî üye, bilim kurulu üyesi ve mütevellî heyeti üyesi olan Sertkaya, yurt dışında da PIAC (Permanent International Altaistic Conference=1972), DMG (Deutsche Morgenländische Gesellschaft=1979), SUA (Societas Uralo-Altaica=1980), CASA (Assocation for Central Asian Studies=1988) gibi kuruluşların aslî üyesidir.

1985-2005 arasında İstanbul Üniversitesi Rektörlüğüne bağlı Uluslararası Akademik İlişkiler Kurulu üyesi olarak çalışan ve hâlen Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nün Eski Türk Dili Anabilim Dalı Öğretim Üyesi ve Edebiyatı arasında İstanbul Üniversitesi Rektörlüğüne bağlı Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü’nün Müdürlüğü görevini de yürütmektedir.

Osman Fikri Sertkaya Kitapları - Eserleri

  • Hüseyin Nihal Atsız/ Hayatı ve Eserleri
  • Etimoloji Araştırmaları
  • Nihâl Atsız
  • Eski Türklerde Para
  • Dede Korkut Kitabı
  • Dede Korkut Kitabı Üzerine Araştırmalar ve İncelemeler
  • Dede Korkut’un Günbed Yazması Üzerine
  • Bir Türk Ailesi Rif’at Paşa Sülalesi

Osman Fikri Sertkaya Alıntıları - Sözleri

  • Gün senden ışık alsa da bir renge bürünse. (Hüseyin Nihal Atsız/ Hayatı ve Eserleri)
  • Ruhun mu ateş, yoksa o gözler mi alevden? Bilmem bu yanardağ ne biçim korla tutuştu? Pervane olan kendini gizler mi hiç alevden? Sen istedin ondan bu gönül zorla tutuştu. Gün, senden ışık alsa da bir renge bürünse; Ay, secde edip çehrene, yerlerde sürünse; Her şey silinip kayboluyorken nazarımdan, Yalnız o yeşil gözlerinin nuru görünse... Ey sen ki kül ettin beni onmaz yakışınla, Ey sen ki gönüller tutuşur her bakışınla! Hançer gibi keskin ve çiçekler gibi ince Çehren bana uğrunda ölüm hazzı verince Gönlümdeki azgın devi rüzgarlara attım; Gözlerle günah işlemenin zevkini tattım. Gözler ki birer parçasıdır sende İlahın, Gözler ki senin en katı zulmün ve silahın, Vur şanlı silahınla gönül mülkü düzelsin; Sen öldürüyorken de vururken de güzelsin! Bir başka füsun fışkırıyor sanki yüzünden, Bir yüz ki yapılmış dişi kaplanla hüzünden... Hasret sana ey yirmi yılın taze baharı, Vaslınla da dinmez yine bağrımdaki ağrı. Dinmez! Gönülün, tapmanın, aşkın sesidir bu! Dinmez! Ebedi özleyişin bestesidir bu! Hasret çekerek uğruna ölmek de kolaydı, Görmek seni ukbadan eğer mümkün olaydı. Dünyayı boğup mahşere döndürse denizler, Tek bendeki volkanları söndürse denizler! Hala yaşıyor gizlenerek ruhuma 'Kaabil' İmkanı bulunsaydı bütün ömre mukabil Sırretmeye elden seni bir perde olurdum. Toprak gibi her çiğnediğin yerde olurdum. Mehtaplı yüzün Tanrı'yı kıskandırıyordur. En hisli şiirden de örülmez bu güzellik. Yaklaşması güç, senden uzaklaşması zordur; Kalbin işidir, gözle görülmez bu güzellik... (Hüseyin Nihal Atsız/ Hayatı ve Eserleri)
  • Istırap çekiyorum, sen de beni seviyor musun? (Hüseyin Nihal Atsız/ Hayatı ve Eserleri)
  • . Milli şuurla yoğrulmuş, engin ve coşkun bir ruha, zengin bir muhayyeleye sahip; mevcut küçüklük ve çirkinliklerden mazinin epik ve muhteşem devirlerine kaçmaya meyyal bir mizaç tarihi roman yazarının önde gelen özelliğidir. Atsız'ın san'atını ve hayatını yoğuran en kuvvetli sebep budur. Bu mizaç için "Bahtiyarlık: Boraca yüce dağları aşmak Varılmadan ölünen uzak yerlere koşmak Tanrının sofrasında mest olarak konuşmak Ve ömründe bir kere, bir kere sevinmektir" Ve bu mizacın özlemini duyduğu kahramanlar ve "Kahramanlık, ne yalnız bir yükseliş demektir Ne de yıldızlar gibi parlayıp sönmemektir Ölmezliği düşünmek boşuna bir emektir Kahramanlık: Saldırıp bir daha dönmemektir," . (Nihâl Atsız)
  • . Yamtar yüzünü göğe kaldırıp söylenmeye başladı: "- İsa Tanrının oğlu. İsa'yı Meryem doğurdu. Ama Meryem, Tanrının katunu değil. Tanrı, İsa'nın babası.. İsa'nın anası, babası var. Babası Tanrı... Anası Meryem... Ama Meryem, Tanrının katunu değil... İsa... ... " - Bana bak koca papaz . Türk Tanrısı, Türk yasasına aykırı iş yapmaz. Sizin Tanrınız Ötüken'e gelirse işi yamandır" . (Nihâl Atsız)
  • Vazgeçmek, geri gitmek demektir. Farsça baz “geri” ve Türkçe geçmek kelimelerinden oluşan sözcüğün günümüzdeki anlamı; hakkı saydığı bir şeyi artık istemez olmak, bırakmak demek. “Her adam ne bilir aşkın hâlinden / Bülbül vazgeçer mi gonca gülünden?” der Karacaoğlan. (Etimoloji Araştırmaları)
  • . Kronolojik sıra açısından bakarsak Deli Kurt, Bozkurtlar ile Ruh Adam'ın orta yerinde durmakta ve bazı unsurlarla, ardındaki ve önundeki esere bağlanmaktadır. Bağlantı unsurlarından biri Urungu ve Deli Kurt'un Ay Hanım ve Gökçen gibi tabiat üstü vasıflar taşıyan iki genç kıza olan derin ve fakat tertemiz aşkları ; Selim Pusat ile Güntülü arasındaki ümitsiz ve tertemiz gönül ba­ğı ve buna Ruh Adam'ın çerçevesini hazırlayan Uygur destanındaki vak'a, konu ve üslubu ilave edelim... . (Nihâl Atsız)
  • Gün, senden ışık alsa da bir renge bürünse; Ay, secde edip çehrene, yerlerde sürünse; Her şey silinip kayboluyorken nazarımdan, Yalnız o yeşil gözlerinin nuru görünse… (Hüseyin Nihal Atsız/ Hayatı ve Eserleri)
  • Türk'ün toplu halde İslamiyete girişinin gerekçesini hiç-bir eser "Bozkurtlar" kadar veremez.. (Nihâl Atsız)
  • Ruhun mu ateş, yoksa o gözler mi alevden? Bilmem bu yanardağ ne biçim korla tutuştu? Pervane olan kendini gizler mi hiç alevden? Sen istedin ondan bu gönül zorla tutuştu. Gün, senden ışık alsa da bir renge bürünse; Ay, secde edip çehrene, yerlerde sürünse; Herşey silinip kayboluyorken nazarımdan, Yalnız o yeşil gözlerinin nuru görünse... Ey sen ki kül ettin beni onmaz yakışınla, Ey sen ki gönüller tutuşur her bakışınla! Hançer gibi keskin ve çiçekler gibi ince Çehren bana uğrunda ölüm hazzı verince Gönlümdeki azgın devi rüzgarlara attım; Gözlerle günah işlemenin zevkini tattım. Gözler ki birer parçasıdır sende İlahın, Gözler ki senin en katı zulmün ve silahın, Vur şanlı silahınla gönül mülkü düzelsin; Sen öldürüyorken de vururken de güzelsin! (Hüseyin Nihal Atsız/ Hayatı ve Eserleri)
  • "Siyasette muhabbet" hepsi yalan palavra Doğru sözü " Kül Tegin" kitabesinde ara (Nihâl Atsız)
  • Vakur davranışı ve tevazu içinde yaşayışı ile, dimdik başı ve sağlam karakteri ile Atsız Bey, Türk tarihinin derinliklerinden kopup gelen bir "Türk Beyi" idi. (Nihâl Atsız)
  • Ümit ölmez. Ümit en son bırakılan şeydir. (Hüseyin Nihal Atsız/ Hayatı ve Eserleri)
  • Ruhun mu ateş yoksa o gözler mi alevden? Bilmem bu yanar dağ ne biçim korla tutuştu (Hüseyin Nihal Atsız/ Hayatı ve Eserleri)
  • Fikirleri ile yaşayışını 'telif eden" bir karaktere ve şahsiyete sahipti . İbnülemin Mahmut Kemal İnal'ın tarifi ile "Atlıyı atından indirecek derecede şiddetli yazılar yazan" Atsız, ateşli ve keskin bir üsluba sahip olması yanında, hususi hayatında sakin, kibar, mülâyim, nüktedan ve şakacı idi. Kendisinden kaç yaş, küçük olursa olsun herkese "Bey" diye hitap ederdi. Vakur davranışı ve tevazu içinde yaşayışı ile, dimdik başı ve sağlam karakteri ile Atsız Bey, Türk tarihinin derinliklerinden kopup gelen bir "Türk Beyi" idi. (Nihâl Atsız)
  • . Bozkurtların Ölümü ile Bozkurtlar Diriliyor'un mesajını birleştirip bir cümle ile söylemek mümkündür : Türk soyu, cesur, şuurlu ve kahraman idareciler elinde , aklın almayacağı türden işler yapabilmek, Türklüğün ölümsüzlüğü yolunda dünya nimetlerinin en büyüklerini teperek ölmek; kendine olan itimadından gelen kapalı kültür hayatı ile kolay kolay yokolmamak gibi hususiyetler taşır ki, öldürülebilir fakat uşak edilemez. . (Nihâl Atsız)
  • Hüseyin Nihal Atsız öğretmen olarak atandığında gençliği fikir ve dava yolunda geçmiştir, bu yüzden hiçbir kadınla duygusal bağ kurmaya vakit ayıramamıştır. Atandığı okulda ise meslektaşı bir kadın dikkatini çeker, yeşil gözleri vardır. Atsız o zamana kadar hiçbir kadına ilgi duymamışken, gün geçtikçe bu kadına kendini kaptırır ve en sonunda kendiyle uzun mücadeleler sonucunda açılmaya karar verir. Bir şiir yazar ve sevdiği hanımın dolabına koyar. Sevdiği hanım ise zarfı bulduğunda Nihal Atsız’dan olduğunu anlayarak, zarfı açmadan, mektupta ne olduğunu merak etmeden, olduğu gibi Nihal Atsız’a geri verir. Atsız sonraları çıkardığı şiir kitabında, bu şiire “Geri Gelen Mektup” ismini koyarak yayınlar. O yeşil gözlü hanım ise Atsız ile mezara bir sır olarak gider. Şiir ise şöyledir; GERİ GELEN MEKTUP Ruhun mu ateş, yoksa o gözler mi alevden?  Bilmem bu yanardağ ne biçim korla tutuştu?  Pervane olan kendini gizler mi hiç alevden?  Sen istedin ondan bu gönül zorla tutuştu.  Gün, senden ışık alsa da bir renge bürünse;  Ay, secde edip çehrene, yerlerde sürünse;  Herşey silinip kayboluyorken nazarımdan,  Yalnız o yeşil gözlerinin nuru görünse...  (Hüseyin Nihal Atsız/ Hayatı ve Eserleri)
  • Türk soyu, cesur, şuurlu ve kahraman idareciler elinde, aklın alamayacağı türden işler yapabilmek, Türklüğün ölümsüzlüğü yolunda dünya nimetlerinin en büyüklerini teperek ölmek; kendine olan itimadından gelen kapalı kültür hayatı ile kolay kolay yok olmamak gibi hususiyetler taşır ki, öldürülebilir fakat uşak edilemez. (Nihâl Atsız)
  • . Bize göre Atsız, Bozkurtlar'da Böğü Alp, Kürşad, Tonyukuk ve Urungu'yu; Deli Kurt'ta Murad'ı benimsemiş, mizacına çok uygun düşen bu tiplerin şahsiyetlerini, zaman zaman kendi mizacının unsurları ile bezemiştir. . (Nihâl Atsız)

Yorum Yaz