diorex
Dedas

Yusuf Halaçoğlu kimdir? Yusuf Halaçoğlu kitapları ve sözleri

Türk Tarihçi ve Siyasetçi Yusuf Halaçoğlu hayatı araştırılıyor. Peki Yusuf Halaçoğlu kimdir? Yusuf Halaçoğlu aslen nerelidir? Yusuf Halaçoğlu ne zaman, nerede doğdu? Yusuf Halaçoğlu hayatta mı? İşte Yusuf Halaçoğlu hayatı...

  • 30.06.2022 07:00
Yusuf Halaçoğlu kimdir? Yusuf Halaçoğlu kitapları ve sözleri
Türk Tarihçi ve Siyasetçi Yusuf Halaçoğlu edebi kişiliği, hayat hikayesi ve eserleri merak ediliyor. Kitap severler arama motorlarında Yusuf Halaçoğlu hakkında bilgi edinmeye çalışıyor. Yusuf Halaçoğlu hayatını, kitaplarını, sözlerini ve alıntılarını sizler için hazırladık. İşte Yusuf Halaçoğlu hayatı, eserleri, sözleri ve alıntıları...

Doğum Tarihi: 10 Mayıs 1949

Doğum Yeri: Kozan, Adana

Yusuf Halaçoğlu kimdir?

Yusuf Halaçoğlu (d. 10 Mayıs 1949, Kozan), Türk tarihçi ve siyasetçi. Türk Tarih Kurumunun eski başkanlarından olan Halaçoğlu, Milliyetçi Hareket Partisi'nin Kayseri milletvekilidir.

Hayatı

Adana'nın Kozan ilçesinde, 10 Mayıs 1949 tarihinde doğdu. 1967'de liseyi, 1971 yılında İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Yeniçağ Tarihi Kürsüsünden Fırka-i İslâhiye ve Kozanisimli lisans tezini hazırlayarak mezun oldu.

1974 yılında, mezunu olduğu İstanbul Üniversitesi'nde Yeniçağ Tarihi Kürsüsü asistanı oldu.1978 yılında XVIII. yüzyılda Osmanlı İmparatorluğu'nda İskân Siyaseti adlı doktora tezi ile doktor oldu. 1982'de yardımcı doçentliğe, Nisan 1983'te ise Osmanlı İmparatorluğu'nda Menzil Teşkilâtı ve Yol Sistemi isimli doçentlik tezini hazırlayarak doçentliğe yükseldi.1983-84 öğretim döneminde bir yıl süreyle 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu'nun 41. maddesi uyarınca Elâzığ'da Fırat Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü'nde görev yaptı. 1986 yılında Marmara Üniversitesi Atatürk Eğitim Fakültesi Sosyal Bilimler Eğitimi Bölümüne geçti. 20 Mart 1989'da XVI. Yüzyılda Sosyal, Ekonomik ve Demografik Bakımdan Balkanlar'da Bazı Osmanlı Şehirlerikonulu takdim tezi ile profesörlüğe yükseldi. Aynı tarihlerde Türk Tarih Kurumu asıl üyesi seçildi.

1989 yılında Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü Osmanlı Arşivi Daire Başkanlığına tayin edildi, 17 Aralık 1990'da ise genel müdür yardımcılığına getirildi.Bu sırada, Osmanlı Arşivi'nin otomasyonunu başlattı. Bu görevinden 2 Mart 1992'de istifa etti ve Marmara Üniversitesi'ndeki görevine döndü.26 Ağustos 1992 tarihinde rektör yardımcısı oldu. 23 Ekim 1992'de rektör vekili ve Kasım 1992'de tekrar rektör yardımcılığında bulundu.Bu görevini sürdürürken 21 Eylül 1993'te Türk Tarih Kurumu Başkanlığına getirildi.23 Temmuz 2008'de, hâlen sürdürdüğü Gazi Üniversitesi'ndeki asli görevine iade edilmek üzere görevden alındı.

Siyasi kariyeri

28 Ocak 2011'de Milliyetçi Hareket Partisi'ne katıldı.Kayseri'den 1. sıra milletvekili adayı oldu ve 2011 Türkiye genel seçimleri sonrasında milletvekili seçildi.Öte yandan Halaçoğlu, Türkiye-Kırgızistan Parlamentolararası Dostluk Grubu saymanı ve Türkiye-İran Parlamentolararası Dostluk Grubu üyesidir.

Yusuf Halaçoğlu Kitapları - Eserleri

  • Ermeni Tehciri
  • Sürgünden Soykırıma - Ermeni İddiaları
  • Tarih Gelecektir
  • XIV-XVII. Yüzyıllarda Osmanlılarda Devlet Teşkilatı ve Sosyal Yapı
  • Osmanlı Kimliği ve Aşiretler
  • Anadolu'da Aşiretler, Cemaatler, Oymaklar
  • Tarih Korkusu
  • XVIII. Yüzyılda Osmanlı İmparatorluğu'nun İskan Siyaseti ve Aşiretlerin Yerleştirilmesi
  • Osmanlılarda Ulaşım ve Haberleşme

Yusuf Halaçoğlu Alıntıları - Sözleri

  • Bütün o savaş yollarında hiç kimsenin, Ermenilerin bile, Türkler kadar kanı akmamıştır. Artık savaş yılları sona ermiştir. (Sürgünden Soykırıma - Ermeni İddiaları)
  • Erivan’dan ve Kafkasya’dan sürgün edilen Müslümanların mallarını da sormayı düşünmezsiniz; onların da Ermeniler gibi mağdur olup olmadıkları sizi hiç ilgilendirmez. Zira insanlık sadece Ermenilerin haklarını aramaktır size göre. (Tarih Gelecektir)
  • Başlangıçta 600 binlerle ifade edilen, daha sonra 800 bin'e, bir milyona v nihayet 1.5 milyona çıkarılan Ermeni kayıplarına karşılık, savaş sonrasında ölmediği belirlenen ve değişik ülkelere göç etmiş bulunan bir milyon ikiyüz bin kişi tespit edilmiştir. (Sürgünden Soykırıma - Ermeni İddiaları)
  • I.Dünya Savaşı sebebiyle Kafkas Cephesi'nde bulunan Osmanlı ordularına ihanet eden ve Ruslarla birlikte hareket ederek Van, Kars ve Erzurum gibi Osmanlı vilâyetlerinin Rusların eline geçmesine yardımcı olan Ermenilere karşı, Osmanlı Devleti'nin tehcir uygulaması, her devletin tabii olarak kendini savunması olarak görülmelidir. Özellikle, Osmanlı Devleti'ni aralarında paylaşmayı düşünen Rusya, İngiltere, Almanya, Fransa gibi Batı devletleri tarafından kışkırtılarak harekete geçirilen Ermenilerin, komiteler ve dernekler kurarak bağımsız bir Ermenistan oluşturma çabaları, savunmasız masum pek çok Türk’ün öldürülmesiyle sonuçlanmıştır. Öyle ki, Kars'ta, Van'da, İzmit'te, Erzurum'da, Bitlis'te ve diğer Osmanlı vilâyetlerinde akıl almaz hunharlıkla gerçekleştirilen katliamlar, işgalci Rus komutanları bile tiksindiren boyutlara ulaşmıştır.Nitekim Rus ve Ermeniler tarafından sadece Kars ve Ardahan'da otuz bin Müslümanın katledildiği belirtilmekte, bu sayı bütün Osmanlı vilayetleri genelinde düşünülecek olursa yüz binleri geçmektedir Osmanlı Devleti, bir tedbir olarak savaş müddetince, önce savaş sahasına yakın yerlerdeki Ermeniler’den başlamak üzere mecburi iskân uygulamıştır. Daha sonra bu nakil, Ermeni çetelerinin katliamdan vazgeçmemeleri ve Osmanlı Devleti aleyhine yabancı devlet mensuplarına bilgi aktarmaları sebebiyle, Katolik ve Protestan mezhebinde olanlar ile yetimler, kimsesiz kadınlar ve hastalar hariç olmak üzere, diğer bütün Ermenileri de kapsayacak şekilde genişletilmiştir. Bununla beraber devlete bağlılığı bilinen Ermeniler, bu kararın alınmasına rağmen tehcir harici tutulmuştur. (Ermeni Tehciri)
  • Türk devlet felsefesindeki anlayış, Bilge Kağan’da da aynıdır, Şeyh Edebâli’nin Osman Gazi’ye verdiği öğütte de aynıdır. O da insanı insan olarak düşünen, insan olarak değerlendiren bir anlayışın devleti yücelteceği felsefesidir. Bilge Kağan “Açtınız doyurdum, çıplaktınız giydirdim” diyor. Ama Türklere mi sesleniyor böyle derken? Hayır! Diyor ki “Yukarıda mavi gök, aşağıda yağız yer yaratıldığında, ikisinin arasında kişi oğlu oldu.” Türk demiyor, aksine “insan yaratıldı” diyor. Ya Şeyh Edebâli ne diyor: “Ey oğul! İnsana değer ver ki devlet yücelsin.” Aslında bu farklılık görüldüğünde bütün mesele rahatça anlaşılıyor. Bizim mimarî tarzımıza baktığımız zaman, orada Yaratıcı ile insanı birbirine rakip kılmayan bir anlayış sergilendiğini görüyoruz. Yaratıcıya ait yapılan binâlarda, yâni cami ve hayır müesseselerinde taşı kullanıyor Türkler. Çökmemesi, yıkılmaması için, çünkü Yaratıcı ebedîdir. Ama insanla ilgili yerleri, yâni kendi oturdukları yerleri yaptıklarında ahşap kullanıyorlar. Yâni rekabete girmiyorlar O’nunla, çünkü insan fânîdir, ölümlüdür. O’nunla rekabete giremezsiniz. Kremlin Sarayı’na, Louvre Sarayı’na baktığınızda, daha kapısından içeri girerken ezilirsiniz. Oysa Topkapı Sarayı’na girerken büyürsünüz, yücelirsiniz, insanı ezmeyen bir yapısı vardır. Orada halk ile hükümdar aynı seviyededir, bayramlaşırken halkla aynı seviyede oturur. Kabul salonuna, arz salonuna baktığınızda küçücük bir oda olduğunu görürsünüz. Ama Kremlin’e, Çar Sarayı’na gittiğiniz zaman, oradaki şaşaa ve gösteriş hükümdarla konuşan insanı küçültür. İşte devlet felsefeleri arasındaki fark budur. Böyle bir ruha sahip insanların bir topluluğu yok etmesini kimse bekleyemez, beklememelidir de. Türkler, Endülüs Emevi Müslümanlarını, onları yok eden İspanyollardan kurtarırken, aynı zamanda Yahudileri de alıp kurtarmıştır. Getirip İstanbul’a, Selânik’e, Edirne’ye yerleştirmiştir. Aynı zihniyet Macaristan’da Avusturya ve Alman İmparatorluğu’nun baskısı altındaki insanları da Osmanlı Devleti’ne kabul etmiştir. Aynı zihniyet İsveç Kralı’nı kabul etmiştir. Polonyalıları kabul etmiştir. Aynı zihniyet Almanya’dan kaçan Yahudileri kabul etmiştir. Nasıl olur da aynı dönemde tutar ve başka ırkı, bin sene barış içinde yaşadığı bir topluluğu yok edebilir? Böyle bir şey asla mümkün olamaz. Ruha baktığınız zaman bunun niçin olamayacağını anlarsanız. Buna karşılık Avrupalıların tarihinde birçok soykırım vardır. (Tarih Gelecektir)
  • Bütün bu zor şartlara ve imkânsızlıklara rağmen hükûmetin, tehcire tabi tutulan Ermeniler'i büyük bir intizam içerisinde yeni yerleşme alanlarına sevk etmeyi başardığı vabancı misyon tarafından da doğrulanıyor. Nitekim, Amerika'nın Mersin Konsolosu Edward Natan, 30 Ağustos 1915'te Büyükelçi Hanry Morgenthau'a gönderdiği raporda, Tarsus'tan Adana'ya kadar bütün hat güzergâhının Ermenilerle dolu olduğunu ve Adana'dan itibaren bilet alarak trenle seyahat ettiklerini, kalabalık yüzünden sefalet ve çektikleri zahmete rağmen hükûmetin bu işi son derece intizamlı bir şekilde idare etmekde olduğunu, şiddete ve intizamsızlığa yer vermediğini, göçmenlere yeteri kadar bilet sağladığını, muhtaç olanlara yardımda bulunduğunu belirtmiştir. Amerika konsolosunun bu tespitleri, Osmanlı görevlilerinin merkeze gönderdikleri raporlarla da doğrulanmaktadır. Buna karşılık Ermeni komiteleri, tehcir sırasında bile, saldırılarına devam etmek suretiyle, âdeta tehcirde devletin ne kadar isabetli davrandığını göstermişlerdi. (Ermeni Tehciri)
  • Türk İstiklâl Savaşı’nda işgal kuvvetleriyle Osmanlı topraklarına geri dönen Ermeniler -işgal kuvvetlerinin Ermeni haklarını ve mallarını korumak düşüncesi bulunmamakla beraberne gariptir ki, mallarını fazlasıyla elde etmelerine rağmen, çocuk-kadın ihtiyar demeksizin binlerce Müslümanı katletmişlerdir. Ne garip tecelli! Bu hareket onlara 31 Aralık 1918 tarihinde çıkarılan geri dönüş kararnamesiyle sahip oldukları topraklarını ve mülklerini kaybettirmiş, yardım ettikleri işgal kuvvetleriyle birlikte terk-i vatan etmelerine sebep olmuştur. (Tarih Gelecektir)
  • Elimizdeki mevcut belgelerin içeriği, Ermenilerin, yolların olumsuzşartlardan en az etkilenmeleri, mümkün olduğunca en az kayıpla şevkin tamamlanması, plânlanan yerlere ulaşmaları ve yerleştirildikleri yeni yerlerde hayatlarına devam etmeleri, savaş sonrasında da evlerine dönmeleri konusunda gerekli kolaylığın sağlanmasının hedeflendiğini göstermektedir. Bilhassa Ermeni göçmenlere, gerek ABD'den gönderilen para yardımlarının Osmanlı Hükûmeti'nin izniyle dağıtılması, gerekse Kızılhaç yetkilileri ile yardım kuruluşlarının yardım etmelerine izin verilmesi ve bilhassa bu tür yardımlar için ilgili yabancı kuruluşlara çağrı yapılması, savaşın olağanüstü şartlarına rağmen, Osmanlı Hükûmeti'nin Ermeniler hakkında bir art niyet beslemediğini belgelemektedir. (Sürgünden Soykırıma - Ermeni İddiaları)
  • Doğu illerimizde yaptığımız toplu mezar kazılarında daha kundağında bebeklerin annelerinin kucağında katledildiğini görüyoruz. (Tarih Gelecektir)
  • www.history.az/pdf.php?item_id=20100913015004972&ext=pdf (Sürgünden Soykırıma - Ermeni İddiaları)
  • "Ermenilerin, yürüttükleri faaliyetler ile kendi Ülkelerine karşı dış güçlerle işbirliği yapmaları techir gibi bir kararın alınmasında önemli bir rol oynamıştır." (Sürgünden Soykırıma - Ermeni İddiaları)
  • "Geçmişte ve günümüzde olduğu gibi, hırslarına mağlup olanlar yüzünden tarih tekerrür etmektedir." (Sürgünden Soykırıma - Ermeni İddiaları)
  • Buna karşılık Osmanlı Devleti'nin yukarıdaki kararları ve uygulamaları, soykırım düşüncesinde olan bir devletin alacağı kararlar olmadığı gibi ,Dahiliye Nezareti’ne bağlı Şifre Kalemi ve Emniyet-i Umumiye Müdüriyeti gibi dairelerin gizli belgelerinin hiçbirinde de,değil katliam yapmak ,böyle bir kavramın ima bile edilmediği görülmektedir. Buna karşılık, başta Amerikan konsolosları olmak üzere, pek çok yabancı gazeteci ve misyon şeflerinin tehciri takip ettikleri, hatta fotoğraf çektikleri ve bir katliamdan söz etmedikleri belgelerden anlaşılıyor. Fakat ne gariptir ki, buna rağmen Avrupa'da ve Amerika'da, özellikle Amerika sefirinin raporları ve bazı batılı gazetelerin yayınları ile tehcir, bir Ermeni katliamı şeklinde kamuoyuna duyurulmuştur. Bunda Osmanlı Devleti'ni ve bilhassa Anadolu'yu paylaşmayı düşünenlerin, bu tehcirle emellerine belli bir süre set çekilmesi rol oynamış olsa gerektir. Yoksa İtilaf Devletler’i İstanbul'u işgal ettiklerinde, Osmanlı Devleti'nin bütün arşiv belgelerine sahip oldukları bir dönmede ,bunu zaman geçirmeksizin ortaya çıkarır ve sorumluları daha o zamandan mahkum ederlerdi. Nitekim İngilizler’in soykırımla suçladıkları Osmanlı ileri gelenlerinden pek çoğunu Malta'ya gönderdikleri ve muhakeme etmek için suçlayacak delil bulamadıkları ve bu kişilerin mahkeme edilmedikleri bilinmektedir. (Ermeni Tehciri)
  • Evet, tarihten korkmayalım. Zira tarih bilgisi tecrübe demektir, geleceğe daha emin bakmak demektir. Dolayısıyla bir bakıma tarih, geçmişten çok gelecek demektir. Bunun için tarihin günümüze taşınmaması ve geçmişte olanların günümüzde yaşanmaması ve yaşatılmaması gerekir. Böyle bir anlayışa sahip olan kişi tarihten korkar mı?  (Tarih Korkusu)
  • Yapılan iskân çalışmalarında çoğu defa coğrafî alanların iyi seçilememesi, yâni, konar-göçerlerin hayvanlarına gerekli otun ve suyun sağlanamaması, ayrıca zirâat için yerleştirilenlere tahsis edilen arâzinin verimsiz olması, onların yeniden konar-göçer hayata başlamalarına veya başka bir mahalle firar etmelerine sebep olmuştur. Bu şekildeki hareketin, emirlere muhalefet olarak tefsiri, bahis konusu konar-göçerlerin eşkıyâ telâkkisine yol açmış, böylece devlet yeni problemlerle karşı karşıya kalmıştır. (XVIII. Yüzyılda Osmanlı İmparatorluğu'nun İskan Siyaseti ve Aşiretlerin Yerleştirilmesi)
  • Osmanlı idaresinde Ermeniler dini vecibelerini tam hürriyet içinde yerine getirirlerken, kendi din adamlarını da yine kendilerinin tayin etmelerine izin verilmiştir. (...) Anadolu'nun Türk idaresine girmesinden sonra burada yaşayan Ermeniler, kendi dillerini tam bir serbestlikle konuşmaya devam ettiler. Osmanlı yönetimi, diğer cemaatlere uyguladığı politikayı bunlara da uygulayarak Ermenice'yi ve Ermeni adlarının kullanılmasını serbest bıraktı.Buna bağlı olarak Ermeniler ,kendi dillerinde kültürel faaliyetlerini sürdürdüler. Türk matbaasının kurulmasından 160 yıl kadar önce Venedik’te matbaacılık eğitim görmüş olan Sivaslı Apkar adındaki bir papaza 1567 de İstanbul’da bir Ermeni matbaası açması için izin verildi. (...) 1908’de bütün ülkede Ermeni matbaası sayısı 38’e ulaşmıştı.Nitekim 1910 yılında İstanbul’da Ermenice beş gazete ve yedi dergi çıkarılmaktaydı. (Ermeni Tehciri)
  • 4 Şubat 1902'de Paris'te toplanan I. Genç Türkler Kongresi'ne Ittihad ve Terakki'nin iki güçlü lideri Prens Sabahaddin ve Ahmed Riza Bey ile taraftarları yanısıra Ermeni delegeleri de katıldı. Kongrede alınan kararlardan biri inkılabın başarıya ulaşması için yabancı devletlerin müdahalesinin gerekli olduğu şeklindeydi. Bu kararı Ermeniler şiddetle istemekteydiler. Prens Sabahaddin de onlara katıldı. Ancak Ahmed Rıza Bey ve Genç Türkler'in çoğu ülkeyi parçalanmaya götürebilecek böyle bir karara karşı çıktılar. Kongre sonunda müdahale yanlıları Prens Sabahaddin'in etrafında ve karşı görüşte olanlar da Ahmed Riza Bey'in çevresinde toplandılar. (Ermeni Tehciri)
  • Osmanlı Devleti bir imparatorluk. Üniter yapıya sahip değil. 19. yüzyıla kadar böyle bir problem yoktur. 1863’ten itibaren misyonerlik çalışmaları eğitim kurumları açmaya yönelmiştir. İlk açılan Robert Kolej’dir. Bu, etnik grupları faaliyete geçirme örneğidir. Robert Kolej’in 1868’de verdiği ilk mezunlar Bulgar isyanının elebaşlarıdır. Bunu Anadolu’ya yayılan Amerikan okullarıyla değerlendirirseniz etnisite probleminin nasıl çıkarıldığını görmüş olursunuz… (Tarih Gelecektir)
  • Amerika’nın Irak işgali konusunda da Osmanlı arşivinde birçok araştırmalar yaptıklarını görmek mümkündür. Osmanlı arşivleri bölge açısından çok önemlidir ve aslında bölgede meydana gelecek olayları önceden tesbit etmede son derece belirleyicidir. Mesela 1914’te Birinci Dünya Savaşı yeni başlarken Ortadoğu ile ilgili çizilen haritaları bugünkü durumla karşılaştırdığınızda, ne yapılmak istendiğini daha rahat anlayabilirsiniz. İşte tarih budur ... (Tarih Gelecektir)
  • Ermeni tehciri sırasında görevini kötüye kullanan 1673 memur hükümet tarafından mahkemeye verilmiş. Yargılamalar sonucunda 67 kişi idama,524 kişi hapse,68 kişi kürek,para,paranga ve sürgün cezalarına çarptırılmıştır. Mahkeme kararları da gösteriyor ki hükümetin Ermenilerin iddia ettiği gibi soykırım düşüncesinde olmadığını ortaya koyuyor. (Sürgünden Soykırıma - Ermeni İddiaları)

Yorum Yaz