diorex
sampiyon

Fuat Sezgin kimdir? Fuat Sezgin kitapları ve sözleri

İslam Bilim Tarihi Araştırmacısı, Profesör Fuat Sezgin hayatı araştırılıyor. Peki Fuat Sezgin kimdir? Fuat Sezgin aslen nerelidir? Fuat Sezgin ne zaman, nerede doğdu? Fuat Sezgin hayatta mı? İşte Fuat Sezgin hayatı... Fuat Sezgin yaşıyor mu? Fuat Sezgin ne zaman, nerede öldü?

  • 25.09.2022 08:00
Fuat Sezgin kimdir? Fuat Sezgin kitapları ve sözleri
İslam Bilim Tarihi Araştırmacısı, Profesör Fuat Sezgin edebi kişiliği, hayat hikayesi ve eserleri merak ediliyor. Kitap severler arama motorlarında Fuat Sezgin hakkında bilgi edinmeye çalışıyor. Fuat Sezgin hayatını, kitaplarını, sözlerini ve alıntılarını sizler için hazırladık. İşte Fuat Sezgin hayatı, eserleri, sözleri ve alıntıları...

Tam / Gerçek Adı: Mehmet Fuat Sezgin

Doğum Tarihi: 24 Ekim 1924

Doğum Yeri: Bitlis, Türkiye

Ölüm Tarihi: 30 Haziran 2018

Ölüm Yeri: İstanbul

Fuat Sezgin kimdir?

24 Ekim 1924’te Bitlis’te doğdu. 1943-1951 yılları arasında İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Şarkiyat Enstitüsü’nde İslami Bilimler ve Orientalistik alanında öncü bir yere sahip olan Alman oryantalist Hellmut Ritter (1892 - 1971)’in yanında öğrenim gördü. Hocasının, bilimlerin temelinin İslam bilimlerine dayandığını söylemesiyle bu alana yöneldi. 1954'te Arap Dili ve Edebiyatı bölümünde Buhari’nin Kaynakları adlı doktora tezini tamamladı. Bu teziyle o, hadis kaynağı olarak İslam kültüründe önemli bir yere sahip olan Buhari (810-870)’nin bir araya getirdiği hadislerde biline geldiğinin aksine sözlü kaynaklara değil İslam’ın erken dönemine, hatta 7. yüzyıla kadar geri giden yazılı kaynaklara dayandığı tezini ortaya attı. Bu tez Avrupa merkezli oryantalist çevrelerde hala tartışılmaktadır. 1954 yılında İslam Araştırmaları Enstitüsü’nde doçent oldu. Burada Zeki Velidi Togan ile çalıştı.

27 Mayıs 1960 askeri darbesi sırasında üniversiteden uzaklaştırılan ve 147’likler diye bilinen akademisyenler arasındaydı. 1961 yılında Almanya’ya giden Fuat Sezgin Frankfurt Üniversitesi'nde önce misafir doçent olarak dersler verdi. 1965 yılında Frankfurt Üniversitesi’nde profesör oldu. Oradaki bilimsel çalışmalarının ağırlık noktası Arap-İslam kültür çevresinde tabii bilimler tarihi alanı olmuştur ve bu alanda 1965 yılında rehabilitasyon çalışmasını yapmıştır. Henüz İstanbul’da iken başladığı 7. yüzyıldan itibaren gelişen Arap-İslam edebiyatı tarihi çalışmasına (Geschichte des Arabischen Schrifttums) Almanya’da da devam ederek, oryantalistik çalışmaları için kaynak eser haline gelmiş ve hala aşılamamış 13 ciltlik eserinin ilk cildini 1967 son cildini ise 2000 yılında yayınladı. Geschichte des Arabischen Schrifttums, İslam’ın ilk döneminde uğraşılmış, dini ve tarihi edebiyattan coğrafya ve haritacılığa kadar bütün ana ve yan bilim dallarını konu edinmektedir. Prof. Sezgin, Suudi Arabistan Kral Faysal Vakfı’nın İslami Bilimler Ödülü'nü 1978 yılında ilk alan kişidir. Bu ve başka desteklerle Sezgin, 1982 yılında J.W.Goethe Üniversitesi’ne bağlı Arap-İslam Bilimleri Tarihi Enstitüsü’nü ve 1983’de buranın müzesini kurdu, buranın halen direktörlüğünü yürüttü. Enstitüye bağlı olarak kurduğu müzede Sezgin, İslam kültür çevresinde Müslüman bilginler tarafından yapılmış aletlerin ve bilimsel araç ve gereçlerin yazılı kaynaklara dayanarak yaptırdığı numunelerini sergilemektedir. Müzede bulunan objeleri tanıtmak ve İslam kültür çevresindeki bilimsel gelişmeyi göstermek için hazırladığı Wissenschaft und Technik im Islam isimli kataloğu 2003 yılında yayınlanmıştır.

Prof.Dr. Fuat Sezgin, Arap-İslam Bilimleri Enstitüsü için hazırladığı bilimsel araç ve gereçlerin benzerlerini yaptırarak, açılışını 25 Mayıs 2008 tarihinde Başbakan Tayyip Erdoğan'ın yaptığı İstanbul İslam, Bilim ve Teknoloji Müzesi'nin açılmasına önayak olmuştur.

İstanbul İslam Bilim ve Teknoloji Müzesi'nin faaliyetlerini desteklemek amacıyla 2010'da Prof. Dr. Fuat Sezgin İslam Bilim Tarihi Araştırmaları Vakfı kuruldu.

Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi bünyesinde kurulan Prof. Dr. Fuat Sezgin İslam Bilim Tarihi Enstitüsü ise 2013 yılında faaliyetlerine başladı.

Uluslararası çeşitli akademilerin üyesi de olan Prof. Dr. Fuat Sezgin, yaşamı boyunca Kahire Arap Dili Akademisi, Şam Arap Dili Akademisi, Fas Rabat Kraliyet Akademisi, Bağdat Arap Dili Akademisi, Türkiye Bilimler Akademisi şeref üyeliği de dahil olmak üzere çok sayıda önemli ödül ve nişana layık görüldü.

Fuat Sezgin ayrıca Erzurum Atatürk Üniversitesi, Isparta Süleyman Demirel Üniversitesi, Kayseri Erciyes Üniversitesi ve İstanbul Üniversitesi tarafından Sezgin'e fahri doktora unvanı verildi. Ayrıca Frankfurt am Main Goethe Plaketi, Almanya Birinci Derece Federal Hizmet Madalyası, Almanya Üstün Hizmet Madalyası, İran İslami Bilimler Kitap Ödülü, Hessen Kültür Ödülü ve Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülü sahibidir.

Prof. Dr. Fuat Sezgin'in öncülüğünde kurulan İstanbul İslam Bilim ve Teknoloji Tarihi Müzesi de üstün nitelikli eser ve ortaya konan özgün çalışmalardan dolayı kurum statüsünde Kültür ve Turizm Bakanlığı 2016 Özel Ödülü'ne layık görüldü.

30 Haziran 2018 tarihinde sağlık sorunları nedeniyle tedavi gördüğü hastanede hayatını kaybetti.

Fuat Sezgin Kitapları - Eserleri

  • Bilim Tarihi Sohbetleri
  • İslam Bilimler Tarihi Üzerine Konferanslar
  • Tanınmayan Büyük Çağ
  • Buhari'nin Kaynakları
  • Amerika Kıtasının Müslüman Denizciler Tarafından Kolomb Öncesi Keşfi ve Piri Reis
  • İslam'da Bilim ve Teknik
  • İslam Kültür Dünyasının Bilimler Tarihindeki Yeri
  • 1984 Yılından 2011 Yılına Kadar Arap-İslam Bilimleri Tarihi Enstitüsü Yayınlarına Yazılan Avrupa Dillerindeki Önsözler
  • İslam Uygarlığında Astronomi Coğrafya ve Denizcilik
  • İstanbul İslam Bilim ve Teknoloji Tarihi Müzesi (Toplu Bir Bakış)
  • İslam Uygarlığında Mimari, Geometri, Fizik, Kimya, Tıp
  • Katip Çelebi'nin Esas Kitab-ı Cihannüması ve Coğrafya Tarihi'ndeki Yeri
  • Prof. Dr. Fuat Sezgin’e Vefa
  • Ege ile Ece Topkapı Sarayında
  • İslam’da Bilim ve Teknik
  • Arap İslâm Bilimleri Tarihi Cilt-I

Fuat Sezgin Alıntıları - Sözleri

  • 712/1312'den kısa bir zaman önce Sultan Muhammed Abū Bakr'in "okyanusun öbür tarafına" ulaşmak üzere bir filo yola çıkardığı bildirilmektedir. İbn Fadlallâh al-'Umarī'nin ifadesine göre, gerekli hazırlıkların yapılmasından sonra filo açık denize açılmış, yoksa tehlikeli bir akıntıya yakalanmış ve biri dışında bütün gemiler batmıştı. Bunun üzerine sultan ikinci bir filo donatmış ve kendisi de filoyla birlikte yola çıkmış ama hiçbir zaman geri dönmemişti. (Amerika Kıtasının Müslüman Denizciler Tarafından Kolomb Öncesi Keşfi ve Piri Reis)
  • Cābir’in daha önceki büyük külliyatı olmaksızın, bence er-Rāzī’nin eserlerinde tanıdığımız kimya bilimi düşünülemezdi. Er-Rāzī’nin eserleri de, Cābir’inkiler gibi, kimya ile uğraşı sürecine ve 17. yüzyılda Avrupa’daki yeni bir gelişim basamağına doğru hareket sürecine kesin bir etkide bulunmuştur. (İslam'da Bilim ve Teknik)
  • Buhari'nin kendinden evvelki devrin, musannaf yani malzemelerini sistematik bir şekilde tasnif eden kitaplarını hülasaya teşebbüs ettiğini izaha çalıştık. (Buhari'nin Kaynakları)
  • Cābir’in daha önceki büyük külliyatı olmaksızın, bence er-Rāzī’nin eserlerinde tanıdığımız kimya bilimi düşünülemezdi. Er-Rāzī’nin eserleri de, Cābir’inkiler gibi, kimya ile uğraşı sürecine ve 17. yüzyılda Avrupa’daki yeni bir gelişim basamağına doğru hareket sürecine kesin bir etkide bulunmuştur. (İslam’da Bilim ve Teknik)
  • Abdullâh b. El-Mubârek (öl. 181) kitaplarla geçirilen vakti, Peygamber'in (s.a.v.) ashâbıyla birlikte sohbet telakki ederdi. (Buhari'nin Kaynakları)
  • İnsanlığın ortak bilimsel mirası, süreğen adımlarla, her zaman düz bir çizgi halinde olmasa da, değişken bir hızla büyümektedir... (Tanınmayan Büyük Çağ)
  • (Almagest'in geleneksel sunumunun değişimi) 1. Doğal bir cisimden sadece tek doğal hareket ortaya çıkar. 2. Doğal cisim hiçbir değişik hızlı hareket yapmaz, yani devamlı suretle daireler üzerinde aynı zamanlarda aynı mesafeleri kateder. 3. Göğün cisminin (hareketlerde) hiçbir etkisi yoktur. 4. Boşluk mevcut değildir. . "Kitab Hey'et el-Alem" (İslam Uygarlığında Astronomi Coğrafya ve Denizcilik)
  • Talebeleri aşağılık duygusundan kurtarmaya çalışsınlar. Türk milletini aşağılık duygusu bir kanser gibi kemiriyor. (Prof. Dr. Fuat Sezgin’e Vefa)
  • Abdurrahman b. Ömer b. Muhammed es Sufi, modern araştırmalar tarafından Ptoleme ve Argelander ile birlikte sabit yıldızlar astronomisi alanınının üç büyük bilgininden birisi olarak nitelendirilmektedir. Ptoleme'yle karşılaştırıldığında o gök atlasını sadece Arap öncelleri tarafından yapılan katkılar ve kendi gözlemleri temelinde genişletmekle kalmamış, ayrıca yeni pozisyon verileriyle göstermiş ve yeni parlaklık ölçeklerine göre gruplandırmıştır. (İslam Uygarlığında Astronomi Coğrafya ve Denizcilik)
  • «Rastlantı, tekniklerin ve sanatların ilerlemesinde çok büyük bir rol oynamaz. İnsanlık bütün keşiflerinde istikrarlı bir şekilde ileriye doğru, birdenbire bir sıçrayışla değil, adım adım hareket eder. Her zaman aynı hızla ilerlemez, fakat hareket süreğendir. İnsan icat etmez, sonuçlar çıkarır. (İslam’da Bilim ve Teknik)
  • Bīrūnī'nin (ölüm tarihi 440/1048) ortaya attığı, az bilinen ama çok önemli bir görüşü hatırlatılmalıdır: "Meskûn dünya, batıyı ve doğuyu [en dıştaki sonlarında] birbirinden ve belki de arada bulunan bir kara parçasından, yahut ta kendisinde yaşanılan bir adadan ayıran bir okyanus tarafından kuşatılmaktadır." (Amerika Kıtasının Müslüman Denizciler Tarafından Kolomb Öncesi Keşfi ve Piri Reis)
  • Artık Türkler korkak ve taklitçi bir millet olmaktan kurtulmalıdır. Türkler yaratıcı olmalıdır! (Bilim Tarihi Sohbetleri)
  • Müslümanlar bahusus Türkler, bu değişen dünyada çok önemli bir yer almak istiyorlarsa, kendilerinin insanlığın ortak bilimler tarihinde çok önemli bir yeri olduğu inancını kazanmaları ve bunu yeniden gerçekleştirecek şartları kazanma sorusu üzerinde ciddi olarak durmaları gerekiyor. (Prof. Dr. Fuat Sezgin’e Vefa)
  • ' Reinaud çalışmalarının birisinde, bilimler tarihinin bütünlüğünü veciz bir şekilde ifade eden şu düşünceye ulaşmıştı: "Rastlantı, tekniklerin ve sanatların ilerlemesinde çok büyük bir rol oynamaz. İnsanlık bütün keşiflerinde istikrarlı bir şekilde ileriye doğru, birdenbire bir sıçrayışla değil, adım adım hareket eder. Her zaman aynı hızla ilerlemez, fakat hareket süreğendir. İnsan icat etmez, sonuçlar çıkarır. Mesela insan bilgisinin bir alanını ele alalım: bu alanın tarihi, yani ilerleme tarihi aralıksız bir zincir oluşturur. Olgular tarihi bize bu zincirin parçalarını verir ve bizim görevimiz, kaybolan halkaları her bir parçayı bir diğerine eklemek için yeniden bulmaktır." ' (Tanınmayan Büyük Çağ)
  • Fuat Sezgin Hoca, "Eğer geçmişi adam gibi öğrenirsek," diyor ve ekliyor "Belki bir miktar aşağılık kompleksinden ve boş böbürlenmelerden kurtuluruz." (Bilim Tarihi Sohbetleri)
  • Avrupa'da yaklaşık 17. yüzyıla kadar kaynak anma kavramı yoktu ve bu süreç çok yavaş gelişti. Ayrıca birçok Arapça kitap tercümesi ya Avrupalı veya Yunanlı bilginlerin adı altında yüzyıllarca yayınlandı ve kullanıldı. Kaynak adı vermek alışkanlığı büyük Yunan bilginlerinde de çok zayıftı. Kaynakları sistemli bir şekilde vermek, geçen kuşakların emeklerini anmak prensibi İslam kültür dünyasının karakteristik niteliklerinden biridir. Maalesef bu gerçek, bilimler tarihinde gözden kaçırılmaktadır. ... ...İslam dünyasında daha 10. yüzyılda tanıdığımız, kaynakları veren, ele alınan problemi sistematik bir şekilde okuyucuya sunan kitap tipini Avrupa'da ilk olarak 17. belki de 18. yüzyılda buluyoruz. (İslam Bilimler Tarihi Üzerine Konferanslar)
  • Dairenin ve düz çizgilerin üçüncü dereceden denklemlerde yetersizliği düşüncesi ilk olarak ʿÖmer el-Ḫayyām tarafından dile getirilmiştir, Avrupa’da ancak 1637 yılında René Descartes tarafından tekrar formule edilmiş ve sonunda P.L. Wantzel (1837) tarafından kanıtlanmıştır. (İslam'da Bilim ve Teknik)
  • Nureddin el Bitruci (Alpetragius), tıpkı İbn Rüşd gibi gezegenlerle ilgili olan eksantrik (dış merkezli) ve episikl (dış tekerleme eğrisi, dış çember) öğretilerini yadsımış ve gezegen kürelerinin ortak merkezli olarak yeryüzünün orta noktasında bulunması gerektiğini ve gezegenlerin helezonik biçimde değişik eksenler biçiminde hareket ettiğini ileri sürmüştür. Ayrıca gök cisimlerinin batı-doğu hareketini de reddetmiştir, bu hareket ona göre yalnızca, gezegenlerin doğudan batıya doğru gök küresinden çok daha yavaş hareket etmelerinden doğan optik bir yanılsamadır. El Bitruci (Alpetragius)'nin kitabı İbranice ve Latince'ye çevrildikten sonra 7./13. yüzyıldan 15./9. yüzyıla kadar Avrupa'da doğabilimsel-astronomik düşünceyi ilerletici tarzda etkilemiştir. (İslam Uygarlığında Astronomi Coğrafya ve Denizcilik)
  • Otto Werner’in Leonardo da Vinci’nin fiziği hakkındaki 1910 tarihli bilimsel bir incelemesinde, Kemāleddīn’in eserinin Avrupa’da tanınmış ve Leonardo tarafından kullanılmış olması gerektiği tahminine ulaşması oldukça anlamlıdır. (İslam’da Bilim ve Teknik)
  • Kolomb bir ekvator derecesinin 56 2/3 mil olduğunu Arap-İslam dünyasından biliyordu, ama Arap ve İtalyan millerinin birbirine karıştırılması ve dünyanın batı yarımküresinin gerçekte yuvarlak olmayıp (bir yanlış anlama sonucu) güneye doğru armut şeklinde olduğuna inanılması onu Avrupa ile Asya arasındaki mesafeyi çok kısa sanmaya götürmüştü. (Amerika Kıtasının Müslüman Denizciler Tarafından Kolomb Öncesi Keşfi ve Piri Reis)

Yorum Yaz