tatlidede

Guguklu Saat - Refik Halid Karay Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Guguklu Saat kimin eseri? Guguklu Saat kitabının yazarı kimdir? Guguklu Saat konusu ve anafikri nedir? Guguklu Saat kitabı ne anlatıyor? Guguklu Saat PDF indirme linki var mı? Guguklu Saat kitabının yazarı Refik Halid Karay kimdir? İşte Guguklu Saat kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...
  • 19.03.2022 00:00
Guguklu Saat - Refik Halid Karay Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap Künyesi

Yazar: Refik Halid Karay

Yayın Evi: İnkılap Kitabevi

İSBN: 9789751030269

Sayfa Sayısı: 192

Guguklu Saat Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

"Sabahları uyandınız mı bulunduğunuz yerden, denize bir kamış uzatmak suretiyle balık avında gönül avutuyorsunuz. Istakoz için atılmış sepetler muayene olunuyor, yahut bahçede güller budanıyor. Sonra sıcak bastı mı hemen içeri giriyorsunuz, aşağıda geniş mermer taşlığa bir masa kurulmuş, taze balıklar tavadan yeni çıkmış, rayihası ciğerlerinizi dolduruyor. İştiha ile yiyorsunuz. Kahve, sigara ve uyku... Şimdi arka odada, güneş görmeyen taraftasınız, Boğaz'dan kopan ve denizlerde serinlenen bir rüzgâr yan pencereden içeri giriyor ve cibinliğinizi hafif hafif şişiriyor, deliksiz uyuyorsunuz. Bunu müteakip kayıkhaneye iniyor ve denize giriyorsunuz. İşte bence yazın ideal olan ömür budur."

-Refik Halid Karay-

Guguklu Saat'te sosyal olaylara ve kişilere ait gözlemlerini zengin Türkçesi ve ironik anlatımıyla kaynaştırarak anlatan Refik Halid Karay'ın, rengârenk, samimi ve keyifli sohbetine dahil ettiği okur, yazarla birlikte sohbet boyunca değişik ortamlara giriyor, ilginç kişilerle tanışıyor.

(Tanıtım Bülteninden)

Guguklu Saat Alıntıları - Sözleri

  • Küstahlığın, izansızlığın bundan alası olur mu? ...
  • Meğerse görmüyormuşum, meğerse görmemek bir teselli imiş . . .
  • Çay vermek, çay günü, çay ziyafeti de nedir?
  • Düşünün bir kere benim bu yorgun, bezgin vücudumla o tütmüş odaya, bir de iki sene evvel o neşeli, ferah, sıcak kişaneye girişimi! Of, Allah, içimi bazen bir yeis kaplıyor ki ..
  • Bir hasta için yataktan muazzez, yataktan kudsi, yatak kadar mahbup ne vardır?
  • Ben de bu aleme dahildim. Fakat nedense mahzun bir günümdü ...
  • Evde mahpusum. Ah, ne hayat!!
  • "Hele bir konuşalım, uyuşuruz belki ... "
  • Çektiğimiz kâfi... Bir de lâf ile üzülmiyelim!
  • Sıhhatle içilen bir bardak su, sıhhatle uyunan bir saat uyku, sıhhatle çekilen bir nefes hava ne büyük nimettir.
  • Ah, bu rüyalar...Uyanışı ne berbat oluyor!
  • "Muhakkak," diyordum, "arkamızda bizi bir dinleyen var, yeri geldikçe ipini çekiyor ve saati öttürüyor!"
  • Sıhhatte bir adam yatağa karşı daima nankördür. Uyanır uyanmaz fırlar.
  • Evet, bilmem bu şarkı parçası da nereden, nasıl, birdenbire aklıma geldi: "Ağla çeşmim, ağ la, d urma!" Saatler var ki kendime hakim olamayarak muttasıl onu tekrarlıyor, evde hem aşağı yukarı dolaşıyor, hem de onu mınldanıyorum: Ah, eski ramazanlar, çocukluğurnun ramazanları!
  • Benim fikriınce yazın rahat etmek için iki türlü hayat geçirmek lazım gelir. Biri gayet alaturka bir yalı hayatı , diğeri gayet alafranga bir otel hayatı ...

Guguklu Saat İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Guguklu Saat... #1edebiyat1bilim1film maratonumuzun Mayıs ayı ilk kitabıydı ve okuduk bitti... Refik Halid Karay daha önce okuduğum bir yazar değildi... Yeni tanıştık kendisiyle... . Guguklu Saat makalelerden oluşan bir kitap... Yazar mahalle kültürünü, Ramazan günlerini, Anadolu'yu, İstanbul'u, eskiye özlemi, yaşamın ve insanların görüneni ve arka yüzünü, ölümü ve daha birçok şeyi anlatıyor bizlere o dönemin ruhu içinde... . Türkçe'yi en iyi kullanan yazar olarak ün salmış ki okurken bunu hissediyorsunuz... Artık bize eski gelse de o kelimeler cümle içinde nasıl ahenkle dans ediyor... . Yazarın kaleminin Memleket Hikayeleri'nde güçlendiği söyleniyor... İlk sürgününden sonra kaleme aldığı kitabı... Daha sonra ikinci sürgünü ile Halep'e gönderilince de Gurbet Hikayeleri çıkmış ortaya... Kesinlikle okunması gereken kitaplar deniliyor ki okuyacağım kesin... . Milli Mücadele döneminde Mustafa Kemal'e muhalif, ona inanmıyor ve onun deli olduğunu düşünüyor... Sonrasında 150'likler arasına giriyor ve 1922-1938 yılları arasında sürgüne gönderiliyor... Ardından da pişmanlık ve kendini edebiyata adama... . İşte Atatürk için söylediği o söz: “Anadolu’da bir patırtı, bir gürültü, kongreler, beyannameler falan, sanki bir şey yapabilecekler. Blöf yapmanın sırası mı? Hangi teşkilatın, hangi kuvvetin var? Bu ne hayal! Kuzum Mustafa, sen deli misin?” (Emet Denizci)

Refik Halid Karay'ın rengarenk samimi ve keyifli sohbetine dahil ettiği okur yazarla birlikte sohbet boyunca değişik ortamlara giriyor ilginç kişilerle taşınıyor ve benim kütüphanemde olduğu için mutlu olduğu en nadir kitaplardan birisidir tavsiye ediyorum ve eserde kullanılan edebi niteliği göz önünde tutularak yazarın özgün anlatımı korunmuş olup okuyuculara yararlanmaları amacıyla bazı sözcükler dipnot ile açıklanmış (SAMED BAKKAL)

O kadar eğlenceli bir eser ki mutlaka kütüphanenizde bulunmalı. Üstelik Türkçe öylesine güzel kullanılmış ki... Refik Halid Karay'ın okuduğum ilk mizah içeren kitabı. Bayıldım. (SihirliFlut)

Guguklu Saat PDF indirme linki var mı?

Refik Halid Karay - Guguklu Saat kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Guguklu Saat PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Refik Halid Karay Kimdir?

Bolu Mudurnu'dan İstanbul'a göçen Karakayış ailesinden Maliye Başveznedarı Mehmed Halid Bey'in oğlu olarak 15 Mart 1888’de İstanbul’da doğdu. Galatasaray Sultanisi'nde ve Hukuk Mektebi'nde okudu. Maliye Nezareti'nde (Hazine ve Maliye Bakanlığı) memur olarak çalıştı.

II. Meşrutiyet'in ilanından sonra gazetecilik ile uğraşmaya başladı. 1909 yılında girdiği Tercüman-ı Hakikat gazetesinde mütercimlik ve muhabirlik yaptı.

Fecriâtî topluluğuna katıldı ve "Kirpi" imzasıyla mizah dergisi Kalem'e yazılar yazmaya başladı.

Yazıları yüzünden 1913'te önce Sinop'a sürüldü. Daha sonra Çorum, Ankara, ve Bilecik'e gönderildi. İstanbul'a dönünce bir süre Robert Kolej'de Türkçe öğretmenliği yaptı. Posta-Telgraf Umum Müdürlüğü'ne atandı. Bu sırada Hürriyet ve İtilaf Fırkası'na üye oldu, Aydede adlı siyasi mizah dergisini çıkarmaya başladı.

İstiklal Savaşı aleyhine yazdığı yazılardan ötürü vatan hainliğiyle suçlandı, Yüzellilikler listesine alındı. Uzun süre yurt dışında, Beyrut ve Halep'te sürgün yaşadı. Mustafa Kemal Atatürk'e yazdığı şiir ve mektuplarla, Yüzellilikler listesindekilerin affedilmesinde önemli rol oynadı. 16 senelik sürgün hayatının ardından 1938 yılının Temmuz ayında yurda döndü. 1948 yılında, Aydede dergisini tekrar yayımlamaya başladı.

18 Temmuz 1965’te İstanbul’da vefat eden Karay, Zincirlikuyu Mezarlığı'na defnedildi.

Türk Edebiyatındaki Yeri

Refik Halid, Türk edebiyatında ilk defa Anadolu'yu tanıtan eserleri ile ismini duyurmuş, yergi ve mizah türündeki yazıları ile de üne kavuşmuştur. Gözleme dayanan eserlerinde, tasvirler, portreler ve benzetmeler kullanarak sade, akıcı dili ve güçlü tekniği ile 20. yüzyıl romancıları arasında seçkin bir yere sahip olmuştur. İstanbul'u bütün renk ve çizgileriyle yansıtarak Türkçeyi ustalıkla kullanan Refik Halid, Türk edebiyatına birçok eser kazandırmıştır.

Seyit Kemal Karaalioğlu onu şöyle tarif eder: Refik Halit Karay; «Yeni Lisan» akımının tutunmasında önemli payı bulu­nan, konuşma dilini yazılarında büyük bir ustalıkla uygulayan bir yazardır. Hikâyeleriyle romanlarında renkli bir görgü ve gözlem zenginliği göze çarpar. Ro­manlarında, çoğunlukla aile üstünde durur. Hiçbir belli teze bağlanmaksızın, sağlam bir teknikle, başarılı çevre tasvirleri içerisinde nefis bir üslupla olayları anlatır. Ağır fikre, derin çözümlemelere, tezli saplantılara girmeden, «ak rea­lizm» diyebileceğimiz bir görüşle yazardır.

Kaynak: https://tr.wikipedia.org/wiki/Refik_Halit_Karay

Refik Halid Karay Kitapları - Eserleri

  • Memleket Hikayeleri
  • Gurbet Hikayeleri - Yeraltında Dünya Var
  • Gurbet Hikayeleri
  • Bugünün Saraylısı
  • Sürgün
  • Yezidin Kızı
  • İstanbul'un Bir Yüzü
  • Üç Nesil Üç Hayat
  • Anahtar
  • Guguklu Saat
  • Nilgün
  • Kadınlar Tekkesi
  • Deli
  • Dört Yapraklı Yonca
  • 2000 Yılın Sevgilisi
  • Karlı Dağdaki Ateş
  • Bu Bizim Hayatımız
  • Çete
  • Sakın Aldanma, İnanma, Kanma
  • Ago Paşa`nın Hatıratı
  • Kirpinin Dedikleri
  • Dişi Örümcek
  • Bir Avuç Saçma
  • Bir İçim Su
  • Tanıdıklarım
  • Ay Peşinde
  • Yüzen Bahçe
  • Ayın On Dördü
  • Bir Ömür Boyunca
  • Ekmek Elden Su Gölden
  • Ağaç ve Ahlak
  • Minelbab İlelmihrab
  • İki Cisimli Kadın
  • Sonuncu Kadeh
  • İlk Adım
  • Kırk Yıl Evvel Kırk Yıl Sonra Anadolu'da
  • Hep İstanbul
  • Makyajlı Kadın
  • Gurbet Hikayeleri
  • Tanrı`ya Şikayet
  • Yerini Seven Fidan
  • Mutfak Zevkinin Son Günleri
  • Türkçenin Tadı ve Ahengi
  • Karga Bana Dedi ki: Mizah Yazıları
  • Edebiyatı Öldüren Rejim
  • Yeraltında Dünya Var
  • Taklitten Adete Gündelik Hayat
  • Pek İyi Hatırlarım
  • Yer Altında Dünya Var
  • Gurbet Hikayeleri
  • İnsanlık Halleri Huy Arabeskleri
  • Bir Denizden Bir Denize
  • Ankara
  • Elli Yıl Önceki
  • Aydede 1922 - 1
  • Atatürk’e Eğilen Bir Sürgün
  • Sonuncu Kadeh
  • Aydede 1948 - 2
  • Doğuştan Kadıncıl
  • Sulhte Cimri Harpte Müsrif
  • Bu Bizim Hayatımız
  • Bu Gazeteciler
  • Güzel Sanat Suçları
  • Cihangir Dalkavuğu Tarih
  • Sarıbal
  • Aydede 1949 - 3

Refik Halid Karay Alıntıları - Sözleri

  • Memur sayısını elbette azaltmalıyız; lakin mevcut memurları lüzumlu işlerde çalıştırmaya daha ziyade ehemmiyet vermeliyiz. (Aydede 1948 - 2)
  • O akşam vezicebaşını kulüpte yemeğe davet etmişler di:masa başındaydılar, dört kişi... İki hanım n:Fergün ve anası Ferda, erkek olarak da onun genç kocası İnayetve bir de Süha.. (Kadınlar Tekkesi)
  • Ne tuhaf şu dünya! (Bugünün Saraylısı)
  • Güzellik ,tabiatın bağışladığı bir ayrıcalıktır. (Çete)
  • Üşümeyi, aşağı yukarı hepiniz bilirsiniz: Titremek, içi katılmak, buz kesmek... Hayır, asıl üşümek onlar değildir. Üşümek bir nevi yanmaktır. Hiç bir uzvumu duymuyordum, ne ellerimi, ne ayaklarımı... Bedenim kalmamıştı, yoktu, Yalnız içimi hissediyordum ve içimde yanarak tükenen bir yerimi! Bu, galiba, yüreğimdi. Benliğim yanan bir kalpten ibaret kalmıştı; kar içinde tutuşmuş bir kalbin tek başına depreştiğini biliyordum, o kadar.. (Yer Altında Dünya Var)
  • Aldanmaktan daha büyük teselli vardır: Unutmak! (Pek İyi Hatırlarım)
  • Bütçe komisyonu sadece eski arkadaşlarının bugün ne vazifede bulunduklarını araştırsa başka hiçbir tahkika lüzum kalmadan ilgası lâzım fuzulî memuriyetler kendiliğinden anlaşılır. Himaye edilemez hale gelenleri kendi akıbetlerine veya şahsî teşebbüslerine bırakmak daha iyidir. Zaten böyle küçük himayelerle onların ne minnettarlığı kazanılır, ne alâkaları devam ettirilir. Daima eski parlak günlerin hasretini çekerler ve sinsi birer muhalif kesilirler. (Aydede 1949 - 3)
  • "Bir kızım var, gelen öper, giden öper," bu hoş olanlardan bir tanesidir; bilmiyorsanız ve merak ediyorsanız söyleyeyim: Bardak. (İlk Adım)
  • ...bıçkıdan geçen bir çam tahtasının ıtırı, o sıcak, mahrem ve kuvvet arttırıcı esans niçin nadide pa­fönler arasında satılamaz diye şaşarım! (Makyajlı Kadın)
  • Siz ıstırap kuşlarının başınız üzerinde uçmalarına mani olamazsınız ama, saçlarınızın arasına yuva yapmasını önleyebilirsiniz. (Karlı Dağdaki Ateş)
  • Aşk hatırlamalarla yaşar, unutmalarla ölür. (Nilgün)
  • " Ben romantik eserleri daima sevdim. Hayali esirleştiren, saf heyecanlar verip melankolik düşüncelere sevk eden romanları.." (Çete)
  • Bedenim kalmamıştı, yoktu. Yalnız içimi duyuyordum ve içimde yanarak tükenen bir yerimi! Bu, sanırım yüreğimdi. (Gurbet Hikayeleri)
  • " İçmişim içtiğimin farkında değilim... Yemişim, ama ne ? Gezmişim, acaba nerede? Konuşmuşum, neye dair? Bu dört günden aklıma bir güzel söz, bir çift latif göz, bir dakika huzur, bir lahza zevk kalmamış! Buna mı yaşamak diyoruz? Yarın da mı bu böyle? Bu mu hayat? Yazık bize ! " (Aydede 1922 - 1)
  • Yeni nesil mesela süpürge tohumundan ekmek yemedi; biz yedik. Yine onlar İspanyol nezlesinden bazı evlerin büsbütün kapandığını ve sıra sıra yangınlarla İstanbul semtinin dörtte ikiye, eski Ankara'nın dörtte bire indiğini bilmezler. (Bir Ömür Boyunca)
  • Aman Yarabbi! Tebessüm ne büyük kuvvetmiş. (Nilgün)
  • Rabbim her lisanı böyle uydurmalıklardan muhafaza buyursun. (Türkçenin Tadı ve Ahengi)
  • Hasis, paraya kıymet veren adamdır; cimri paraya tapan; pinti para için her zillete katlanan; nekes, başkasına parayı yakıştıramıyan; tamahkâr bire beş yüz kâr elde etmek maksadını güdüp neticede zarara uğrıyan... Hasis, mesela kunduralarını kendi aldığı Amerikan mamulâtiyle evinde boyar veya boyatır; cimri son haddine varıncaya kadar bir bezle eski boyasını tazelemiye çabalar; pinti bu işe hiç yanaşmaz; nekes, ara sıra boyatır, çokça boyatanlara öfkelenir; tamahkâr, pazarlık ederek bir köşebaşı lostracısına kontrolü altında boyatır, fakat boyanın âdi cinsten olduğunu hesaba katmadığı cihetle derinin çatlaması yüzünden zarara girer! (İnsanlık Halleri Huy Arabeskleri)
  • Hayhuy-ı ehl-i dünya bitmeden dünya biter Dünya bitecek bu işler bitmeyecek, galiba! (Aydede 1948 - 2)
  • Tek taraflı aşk, tek kürekli kayık gibidir; bulunduğun yerde dönüp durursun, engine açılamazsın. (Bugünün Saraylısı)

Yorum Yaz