matesis
dedas

Üç Nesil Üç Hayat - Refik Halid Karay Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Üç Nesil Üç Hayat kimin eseri? Üç Nesil Üç Hayat kitabının yazarı kimdir? Üç Nesil Üç Hayat konusu ve anafikri nedir? Üç Nesil Üç Hayat kitabı ne anlatıyor? Üç Nesil Üç Hayat PDF indirme linki var mı? Üç Nesil Üç Hayat kitabının yazarı Refik Halid Karay kimdir? İşte Üç Nesil Üç Hayat kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...
  • 19.03.2022 00:00
Üç Nesil Üç Hayat - Refik Halid Karay Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap Künyesi

Yazar: Refik Halid Karay

Yayın Evi: İnkılap Kitabevi

İSBN: 9789751029690

Sayfa Sayısı: 232

Üç Nesil Üç Hayat Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

"Cadıbostanı, yani şimdiki Caddebostanı... O tarihte, haftada bir kere İstanbul'dan kalkan, yandan çarklı, bir ufacık vapur, muayyen yerlere uğraya uğraya İzmit'e kadar gider. Fakat uğradığı yerlerde iskele, rıhtım yoktur; açıkta durur, vapura kayıklar yanaşır ve müşterilerle eşya uzak bir yolculukta olduğu gibi zorlukla, bağrışa haykırışa çıkarılır. Cadıbostanı bu duraklardan biridir ve hakikaten bir bostandan başka bir yer değildir. Etrafgöz alabildiğine yalnız bağ ve bağlar ortasında tek tük köşkler. Köşkler ya aşıboyalı, yahut kaplamaları siyahlaşmış, boyasızdır. Biricik yol, yine Bağdat Caddesi'dir; ama eski usul, iri iri kaldırım taşlarıyla döşenmiş. Bugünkü çeşmeler yine yerli yerinde: Ayrılık, Selami, Çatal ve Bostancı çeşmeleri ..."

-Refik Halid Karay-

Refik Halid Karay, Üç Nesil Üç Hayat'ta okuru Abdülaziz, II. Abdülhamit ve Cumhuriyet'in ilk yıllarındaki İstanbul'a götürüyor; yemek sofralarından, ramazanlardan, kadın erkek ilişkilerine kadar pek çok sosyal unsuru gözlemleyerek gazeteci kalemiyle anlatırken, yakın tarihin gündelik olaylarını, kültürel dönüşümlerini renkli, mizahi ve son derece keyifli bir üslupla gözler önüne seriyor.

(Tanıtım Bülteninden)

Üç Nesil Üç Hayat Alıntıları - Sözleri

  • Acı bir levha şüphe yok ki hayat Görmemek en büyük tesellidir
  • Eyvah, ne yer, ne yâr kaldı! Gönlüm dolu ahü zar kaldı
  • "Ayvaz kasap, hep bir hesap"
  • "Ne huzur ne bolluk, ne tokluk bu... Bir gonca koparmak için elimize bin diken batardı, bugün bir gül istesek bin gülzar kucağımıza demetlerini döküyor!"
  • Binaenaleyh bugünün aşklarında bir türlü yanaşılamayana, ele avuca sığamayana karşı duyulan tatlı tahassür, şiir, hülya yoktur.
  • asır çocuğu fazla maddidir; gözlerini yumduğu zaman gönlünde, otomobillerin koşuştuğu asfalt caddeli ve kübik apartmanlı bir dünya haricinde ruhunu başka türlü oyalayan bir manevi âlem doğmalıdır.
  • Bu devirde İstanbul’dan çıkmak, velev ki, memuriyetle de olsa, bir nevi sürgünlüktür. Zaten memurlar iki kısma ayrılmıştır: Birincisi, hayatlarının sonuna kadar, o zamanki tabirle “taşra”ya gitmeyecek olanlar; ikincisi, ömürleri “taşra”da geçecek olanlar… (Devir, Sultan Hamit devridir.)
  • şehirlerde çocuk bakımı oldukça temin edilmiştir; iş çocuk ruhunun terbiyesine kalıyor.
  • en güzel, ılık, gıpta verici tablo, sofra başında toplanmış neşeli ve iştahlı bir aile manzarasıdır. bunun ne derece hasret çektirici bir şey olduğunu ve elde fırsat varken ondan istifade edilmesi lazım geldiğini uzun müddet gurbette yalnız kalanlar pek iyi bilirler. gurbettekini yalnız yemek doyurmaz; manen de gıdalanması için aile sofrasına muhtaçtır.
  • Görenek denilen şey ekseriya her endişenin önüne geçen bir körlüktü.
  • ayıp değil adeta günah sayılan bir nokta şudur: önünde ekmek parçası bırakmak. o bolluk zamanında bile ekmek dilimini hesaplı koparmanız ve son parçasıyla en son yemek lokmasını beraber yuvarlamanız hem terbiye, hem din kaidesiydi. bugün ekonomik bir mecburiyet halini aldı.
  • Binaenaleyh bugünün aşklarında bir türlü yanaşılamayana ele avuca sığamayana karşı duyulan " tatlı tahassür , " şiir hülya yoktur ; fakat maddi ve müspet ilimlerin , bilme ve tanımanın zevki , bu büsbütün ayrı keyif mevcuttur. Onun içindir ki , artık, âşık olmayı sevmiyoruz ; daha ziyade tanıyıp hoşlandığımızı seviyoruz ; sevda, şimdi ilme müstenittir ; mafih unutmamalı ki , ilimde dahi aldanmak ve boşa çıkan bir netice ile karşılaşmak mümkündür .
  • Ramazan ayı boyunca şehrin ileri gelenlerinin iftar verme geleneği meşhurdu. On bir ayın bir sultanı unvanıyla anılan Ramazan, her şeyden evvel, boğaz ve mideyle alakadardı; bu ayda bazen israf denilebilecek bir bolluk hüküm sürer; İstanbul, en nefis yemeklerin her ‘Merhaba’ diyene sunulduğu muazzam bir imarethaneye dönerdi. Büyük konakların iftar sofrasında yer almak için tanıdık olmaya lüzum yoktu ki… Gözüne kestirdiğine girerdin. Kimse kim olduğunuzu, nerede ve ne münasebetle tanışıldığını, isminizi, işinizi sormazdı. Sadece, kapıda duran ağa, kılığınıza kıyafetinize bakarak size yer gösterirdi: Ya büyük sofrada ya orta sofrada yahut da alt katta kahve ocağı sofrasında… Otur masanın bir kenarına; istersen ne konuş ne dinle; yaranmaya çalışma; sekiz on türlü yemekten, tıka basa karnını doyur; kahveni iç, usulcacık sıvış, git. Kimse farkında olmaz, onlar dahi işi acayip bulmazdı. Otuz gün Ramazan’ı böylece, yabancı konaklarda iftar etmek suretiyle lord gibi yiyip içerek geçiren binlerce adam vardı!

Üç Nesil Üç Hayat İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Kitapta üç devirdeki ( Abdülaziz, Abdülhamid ve Cumhuriyet) doğum, çocuk, okul, kalem ve memuriyet, aşk ve alaka, düğün, hamam, yemek sofrası vs. gibi konuları anlatmış. Ayrıca edebiyat dönemleri, gördüğü savaşlar, gazetecilik, unuttuğumuz adetler, eski ramazan hazırlığı ve Türk yemekleri gibi konularda bilgi vermiş. Geçmişle ilgili bilgiler öğrenmek güzeldi. Değişik bir eser okumak isteyenler okuyabilir. (Gülhan)

Eserlerinde Türkçeyi büyük bir ustalıkla kullanan Refik Halid Karay, Üç Nesil Üç Hayat’ta okuru Abdülaziz, II. Abdülhamid ve Cumhuriyet’in ilk yıllarındaki İstanbul’a götürüyor. Kitap, o dönemlerin yemek sofralarından, ramazan geleneklerinden, kadın erkek ilişkilerine kadar pek çok sosyal unsuru gözlemleyerek bir gazeteci kalemiyle anlatırken bir yandan da yakın tarihin gündelik olaylarını ve kültürel dönüşümlerini gözler önüne seriyor. (Serkan Köken)

Kitapta üç neslin kültürü ve dönemlere göre bu kültürün değişimi anlatılıyor.Sultan Aziz,Sultan Hamit ve Cumhuriyetin ilk yılları yazarın da anılarıyla harmanlanarak karşılaştırılıyor. Yaşayışımızdaki değişimleri görmek için okunabilir bir kitap ancak çok kapsamlı değil sadece bazı konular incelenmiş. Ayrıca yazarın kişisel yargılarını içeriyor. Kitabı okursanız şu an hayatımızda bulunan adetlerin çoğunun Cumhuriyetin ilk yıllarında bize yerleştiğini göreceksiniz. (Türkcecimelis)

Üç Nesil Üç Hayat PDF indirme linki var mı?

Refik Halid Karay - Üç Nesil Üç Hayat kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Üç Nesil Üç Hayat PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Refik Halid Karay Kimdir?

Bolu Mudurnu'dan İstanbul'a göçen Karakayış ailesinden Maliye Başveznedarı Mehmed Halid Bey'in oğlu olarak 15 Mart 1888’de İstanbul’da doğdu. Galatasaray Sultanisi'nde ve Hukuk Mektebi'nde okudu. Maliye Nezareti'nde (Hazine ve Maliye Bakanlığı) memur olarak çalıştı.

II. Meşrutiyet'in ilanından sonra gazetecilik ile uğraşmaya başladı. 1909 yılında girdiği Tercüman-ı Hakikat gazetesinde mütercimlik ve muhabirlik yaptı.

Fecriâtî topluluğuna katıldı ve "Kirpi" imzasıyla mizah dergisi Kalem'e yazılar yazmaya başladı.

Yazıları yüzünden 1913'te önce Sinop'a sürüldü. Daha sonra Çorum, Ankara, ve Bilecik'e gönderildi. İstanbul'a dönünce bir süre Robert Kolej'de Türkçe öğretmenliği yaptı. Posta-Telgraf Umum Müdürlüğü'ne atandı. Bu sırada Hürriyet ve İtilaf Fırkası'na üye oldu, Aydede adlı siyasi mizah dergisini çıkarmaya başladı.

İstiklal Savaşı aleyhine yazdığı yazılardan ötürü vatan hainliğiyle suçlandı, Yüzellilikler listesine alındı. Uzun süre yurt dışında, Beyrut ve Halep'te sürgün yaşadı. Mustafa Kemal Atatürk'e yazdığı şiir ve mektuplarla, Yüzellilikler listesindekilerin affedilmesinde önemli rol oynadı. 16 senelik sürgün hayatının ardından 1938 yılının Temmuz ayında yurda döndü. 1948 yılında, Aydede dergisini tekrar yayımlamaya başladı.

18 Temmuz 1965’te İstanbul’da vefat eden Karay, Zincirlikuyu Mezarlığı'na defnedildi.

Türk Edebiyatındaki Yeri

Refik Halid, Türk edebiyatında ilk defa Anadolu'yu tanıtan eserleri ile ismini duyurmuş, yergi ve mizah türündeki yazıları ile de üne kavuşmuştur. Gözleme dayanan eserlerinde, tasvirler, portreler ve benzetmeler kullanarak sade, akıcı dili ve güçlü tekniği ile 20. yüzyıl romancıları arasında seçkin bir yere sahip olmuştur. İstanbul'u bütün renk ve çizgileriyle yansıtarak Türkçeyi ustalıkla kullanan Refik Halid, Türk edebiyatına birçok eser kazandırmıştır.

Seyit Kemal Karaalioğlu onu şöyle tarif eder: Refik Halit Karay; «Yeni Lisan» akımının tutunmasında önemli payı bulu­nan, konuşma dilini yazılarında büyük bir ustalıkla uygulayan bir yazardır. Hikâyeleriyle romanlarında renkli bir görgü ve gözlem zenginliği göze çarpar. Ro­manlarında, çoğunlukla aile üstünde durur. Hiçbir belli teze bağlanmaksızın, sağlam bir teknikle, başarılı çevre tasvirleri içerisinde nefis bir üslupla olayları anlatır. Ağır fikre, derin çözümlemelere, tezli saplantılara girmeden, «ak rea­lizm» diyebileceğimiz bir görüşle yazardır.

Kaynak: https://tr.wikipedia.org/wiki/Refik_Halit_Karay

Refik Halid Karay Kitapları - Eserleri

  • Memleket Hikayeleri
  • Gurbet Hikayeleri - Yeraltında Dünya Var
  • Gurbet Hikayeleri
  • Bugünün Saraylısı
  • Sürgün
  • Yezidin Kızı
  • İstanbul'un Bir Yüzü
  • Üç Nesil Üç Hayat
  • Anahtar
  • Guguklu Saat
  • Nilgün
  • Kadınlar Tekkesi
  • Deli
  • Dört Yapraklı Yonca
  • 2000 Yılın Sevgilisi
  • Karlı Dağdaki Ateş
  • Bu Bizim Hayatımız
  • Çete
  • Sakın Aldanma, İnanma, Kanma
  • Ago Paşa`nın Hatıratı
  • Kirpinin Dedikleri
  • Dişi Örümcek
  • Bir Avuç Saçma
  • Bir İçim Su
  • Tanıdıklarım
  • Ay Peşinde
  • Yüzen Bahçe
  • Ayın On Dördü
  • Bir Ömür Boyunca
  • Ekmek Elden Su Gölden
  • Ağaç ve Ahlak
  • Minelbab İlelmihrab
  • İki Cisimli Kadın
  • Sonuncu Kadeh
  • İlk Adım
  • Kırk Yıl Evvel Kırk Yıl Sonra Anadolu'da
  • Hep İstanbul
  • Makyajlı Kadın
  • Gurbet Hikayeleri
  • Tanrı`ya Şikayet
  • Yerini Seven Fidan
  • Mutfak Zevkinin Son Günleri
  • Türkçenin Tadı ve Ahengi
  • Karga Bana Dedi ki: Mizah Yazıları
  • Edebiyatı Öldüren Rejim
  • Yeraltında Dünya Var
  • Taklitten Adete Gündelik Hayat
  • Pek İyi Hatırlarım
  • Yer Altında Dünya Var
  • Gurbet Hikayeleri
  • İnsanlık Halleri Huy Arabeskleri
  • Bir Denizden Bir Denize
  • Ankara
  • Elli Yıl Önceki
  • Aydede 1922 - 1
  • Atatürk’e Eğilen Bir Sürgün
  • Sonuncu Kadeh
  • Aydede 1948 - 2
  • Doğuştan Kadıncıl
  • Sulhte Cimri Harpte Müsrif
  • Bu Bizim Hayatımız
  • Bu Gazeteciler
  • Güzel Sanat Suçları
  • Cihangir Dalkavuğu Tarih
  • Sarıbal
  • Aydede 1949 - 3

Refik Halid Karay Alıntıları - Sözleri

  • Memur sayısını elbette azaltmalıyız; lakin mevcut memurları lüzumlu işlerde çalıştırmaya daha ziyade ehemmiyet vermeliyiz. (Aydede 1948 - 2)
  • O akşam vezicebaşını kulüpte yemeğe davet etmişler di:masa başındaydılar, dört kişi... İki hanım n:Fergün ve anası Ferda, erkek olarak da onun genç kocası İnayetve bir de Süha.. (Kadınlar Tekkesi)
  • Ne tuhaf şu dünya! (Bugünün Saraylısı)
  • Güzellik ,tabiatın bağışladığı bir ayrıcalıktır. (Çete)
  • Üşümeyi, aşağı yukarı hepiniz bilirsiniz: Titremek, içi katılmak, buz kesmek... Hayır, asıl üşümek onlar değildir. Üşümek bir nevi yanmaktır. Hiç bir uzvumu duymuyordum, ne ellerimi, ne ayaklarımı... Bedenim kalmamıştı, yoktu, Yalnız içimi hissediyordum ve içimde yanarak tükenen bir yerimi! Bu, galiba, yüreğimdi. Benliğim yanan bir kalpten ibaret kalmıştı; kar içinde tutuşmuş bir kalbin tek başına depreştiğini biliyordum, o kadar.. (Yer Altında Dünya Var)
  • Aldanmaktan daha büyük teselli vardır: Unutmak! (Pek İyi Hatırlarım)
  • Bütçe komisyonu sadece eski arkadaşlarının bugün ne vazifede bulunduklarını araştırsa başka hiçbir tahkika lüzum kalmadan ilgası lâzım fuzulî memuriyetler kendiliğinden anlaşılır. Himaye edilemez hale gelenleri kendi akıbetlerine veya şahsî teşebbüslerine bırakmak daha iyidir. Zaten böyle küçük himayelerle onların ne minnettarlığı kazanılır, ne alâkaları devam ettirilir. Daima eski parlak günlerin hasretini çekerler ve sinsi birer muhalif kesilirler. (Aydede 1949 - 3)
  • "Bir kızım var, gelen öper, giden öper," bu hoş olanlardan bir tanesidir; bilmiyorsanız ve merak ediyorsanız söyleyeyim: Bardak. (İlk Adım)
  • ...bıçkıdan geçen bir çam tahtasının ıtırı, o sıcak, mahrem ve kuvvet arttırıcı esans niçin nadide pa­fönler arasında satılamaz diye şaşarım! (Makyajlı Kadın)
  • Siz ıstırap kuşlarının başınız üzerinde uçmalarına mani olamazsınız ama, saçlarınızın arasına yuva yapmasını önleyebilirsiniz. (Karlı Dağdaki Ateş)
  • Aşk hatırlamalarla yaşar, unutmalarla ölür. (Nilgün)
  • " Ben romantik eserleri daima sevdim. Hayali esirleştiren, saf heyecanlar verip melankolik düşüncelere sevk eden romanları.." (Çete)
  • Bedenim kalmamıştı, yoktu. Yalnız içimi duyuyordum ve içimde yanarak tükenen bir yerimi! Bu, sanırım yüreğimdi. (Gurbet Hikayeleri)
  • " İçmişim içtiğimin farkında değilim... Yemişim, ama ne ? Gezmişim, acaba nerede? Konuşmuşum, neye dair? Bu dört günden aklıma bir güzel söz, bir çift latif göz, bir dakika huzur, bir lahza zevk kalmamış! Buna mı yaşamak diyoruz? Yarın da mı bu böyle? Bu mu hayat? Yazık bize ! " (Aydede 1922 - 1)
  • Yeni nesil mesela süpürge tohumundan ekmek yemedi; biz yedik. Yine onlar İspanyol nezlesinden bazı evlerin büsbütün kapandığını ve sıra sıra yangınlarla İstanbul semtinin dörtte ikiye, eski Ankara'nın dörtte bire indiğini bilmezler. (Bir Ömür Boyunca)
  • Aman Yarabbi! Tebessüm ne büyük kuvvetmiş. (Nilgün)
  • Rabbim her lisanı böyle uydurmalıklardan muhafaza buyursun. (Türkçenin Tadı ve Ahengi)
  • Hasis, paraya kıymet veren adamdır; cimri paraya tapan; pinti para için her zillete katlanan; nekes, başkasına parayı yakıştıramıyan; tamahkâr bire beş yüz kâr elde etmek maksadını güdüp neticede zarara uğrıyan... Hasis, mesela kunduralarını kendi aldığı Amerikan mamulâtiyle evinde boyar veya boyatır; cimri son haddine varıncaya kadar bir bezle eski boyasını tazelemiye çabalar; pinti bu işe hiç yanaşmaz; nekes, ara sıra boyatır, çokça boyatanlara öfkelenir; tamahkâr, pazarlık ederek bir köşebaşı lostracısına kontrolü altında boyatır, fakat boyanın âdi cinsten olduğunu hesaba katmadığı cihetle derinin çatlaması yüzünden zarara girer! (İnsanlık Halleri Huy Arabeskleri)
  • Hayhuy-ı ehl-i dünya bitmeden dünya biter Dünya bitecek bu işler bitmeyecek, galiba! (Aydede 1948 - 2)
  • Tek taraflı aşk, tek kürekli kayık gibidir; bulunduğun yerde dönüp durursun, engine açılamazsın. (Bugünün Saraylısı)

Yorum Yaz