matesis
dedas

602. Gece - Murat Gülsoy Kitap özeti, konusu ve incelemesi

602. Gece kimin eseri? 602. Gece kitabının yazarı kimdir? 602. Gece konusu ve anafikri nedir? 602. Gece kitabı ne anlatıyor? 602. Gece PDF indirme linki var mı? 602. Gece kitabının yazarı Murat Gülsoy kimdir? İşte 602. Gece kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...
  • 25.05.2022 16:00
602. Gece - Murat Gülsoy Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap Künyesi

Yazar: Murat Gülsoy

Yayın Evi: Can Yayınları

İSBN: 9789750722318

Sayfa Sayısı: 204

602. Gece Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

“Hiçbiri, tüm o gecelerin içindeki büyülü 602. gece kadar altüst edici değildir.” Yazma eylemi üzerine düşünmeye devam eden Murat Gülsoy, bu kez Borges'in sözünü ettiği o büyülü gecenin izini sürerek, genel olarak sanat ve özel olarak edebiyatta temsil meselesinin açtığı kapıdan giriyor yazının bahçesine. Bu bahçede, kendi içine doğru genişleyen resimler, sonsuzluğa doğru düşme hissi veren hikâyeler, roman kahramanı olduğunun farkında olan metakurmaca karakterler, kendinin aynası olan metinler arasında gezinirken, bir yandan da kendi edebiyatının köklerini arıyor. 602. Gece, insanlığın bilinen en cesur özgürlük projelerinden biri olarak sahiplendiği modernizmin edebi mirasını tartışırken, bu coğrafyadaki izdüşümlerini de Ahmet Hamdi Tanpınar, Oğuz Atay ve Orhan Pamuk gibi kilit isimler üzerinden yeniden ve yakından okuyor.

602. Gece Alıntıları - Sözleri

  • "Duvarı delmelisin. Delmek zor değil; ince kâ­ğıttan yapılmış. Zor olan, kâğıdın üzerindeki du­varı nasıl deleceğini gösteren resim tarafından kandırılmamak. O kadar aldatıcı bir resim ki, 'Durmadan deliyor olmayayım?' demekten ken­dini alamazsın. "
  • Okumak her seferinde yeni coğrafyalara açılan gizemli yolculuklar silsilesiydi benim için.
  • Böylesine gelişkin bir uygarlık, böylesine incelmiş bir kültür nasıl olur da böylesine büyük bir barbarlık üretebilmişti?
  • Yazarları ve yapıtlarını sevmemin, onlardan etkilenmemin başlıca nedeni bu olsa gerek : baktığımda kendi yüzümü görmek.
  • Modernizm ilerlemeyle barbarlıktan kurtulunacağını vaat ediyordu. Oysa tam tersi olmuştu, barbarlık steril ve organize bir hal almıştı. İşte modernliğin ürünleri olan Nazizm ve dünya savaşları ortadaydı. Insanlar şu sorunun yanıtını bulamıyorlardı: Böylesine gelişkin bir uygarlık, böylesine incelmiş bir kültür nasıl olur da böylesine büyük bir barbarlık üretebilmişti? Üstelik bilimcilerin bu süreçteki rolü hiç de azımsanmayacak kadar önemliydi. Bir çoğu gönüllü olarak bu süreçte rol almış, savaş endüstrisinin kilit noktalarında görev yapmış, insanlar üzerinde yapılan korkunç deneyleri tasarlayıp gerçekleştirmişti.
  • Ben buradayım sevgili okuyucum, sen neredesin acaba?
  • "Anlatamadığım bir 'şey' yüzünden kimseyi suçlayamam. İçimdeki düzenle ilgiliydi huzursuzluğum. Dışımdaki düzenle bir ilgisi yok."
  • Kim kendi hayal kırıklığını veya yenilgisini samimiyetle planlayabilir ki?
  • Halbuki bilir misiniz ben bunu istiyordum bir erkeğin ağzından güzelliğimin methedilmesini istiyordum
  • Bizi biz yapan başkalarının bize bakışıdır biraz da
  • “ Yabancının biri... hem de karşı cinstense... genellikle en az önyargılı olan yargıçtır.” John Fowles
  • Modernist edebiyat ve sanat anlayışının temelinde yeni algılama,düşünme ve anlatma biçimlerini arayış olduğunu;modernist sanatçının yapıtını oluştururken yaşadığı deneyime özel bir önem verdiğini,ancak yeni bir dünyanın mümkün olduğuna dair iyimserliğin sanayileşmenin ve modernleşmenin doğurduğu felaketler sonrasında kötümserliğe dönüştüğünü;bu yüzden de kötülüğün ve çirkinliğin,saçmanın ve akıl dışının sanatın merkezine yaklaştığını söylemek çok da fazla indirgemeci olmaz.
  • Elimden geldiği kadar hikaye kahramanlarının konuşmalarını canlandırmaya çalışırdım okurken. Sonunda sucuk-ekmekçi başını sallar, kötü günler yaşıyoruz diyerek içini çekerdi. Olur böyle şeyler derdi elmacı da: insan neler görüyor yaşadıkça.
  • Uzunca bir dönem hem Türkiye'de hem dünyada modernist sanat yerine modern sanat denildi, modern olan modernist olanla özdeş tutuldu. Çağdaş olan moderndi, dolayısıyla modernist. Tabii bu özdeşlik belli bir dönem için geçerliydi. Ama o dönemlerden kalan bir alışkanlıkla, insanlar yeni ve anlamakta güçlük çektikleri her şeye modern demeye başladılar, şimdi de bu görevi postmodern sıfatı üstlenmiş görünüyor.
  • Bir tutunamayan için özgürlük, oyundan hiçbir şey almamakla mümkündür

602. Gece İncelemesi - Şahsi Yorumlar

YAZARLARI DAHA İYİ ANLAMAK: 602.Gece kitabını tavsiye üzerine aldım. Öneren arkadaş kitabı bitirdikten sonra kitapları anlıcaksın ve daha iyi yorumlama yapabilirsin demesi üzerine kitabı alma isteği geldi. Kitabı en çok Oğuz Atay için aldığım aşikardır. Değerli okurlar kitap çok iyi ama anlamadığım yerler çok oldu. Sebebi hem yazarları ismen bilmemden ötürü hem de kitap geçmişim az olduğu için. Borges, Ahmet Hamdi Tanpınar, Oğuz Atay, Orhan Pamuk gibi yazarların kitaplarından kesit alarak burada bunu anlatıyor, önceki kitabında da bunu şöyle dile getirdi gibi tarzında yorumları var. Zaten o kesitleri okuyunca, benim anlamam ile yazarın anladığı arasında uçurum var..İleri yaşlarda tekrar okuyunca fazlasıyla bana çok şey katıcağından emin olacağım tek kitap. Oğuz Atay'ı anlamak isteyenler için rehber kitaptır. Oğuz Atay yaşıyor olsaydı sanırsam sonunda beni anlayan biri çıktı. Evet burda bunu anlatmak istemiştim derdi diye düşünüyorum. (Ömer Faruk Çelik)

Tanpınar okumak zor mu geliyor size? Oğuz Atay okurken kaybolmuş gibi mi hissediyorsunuz? Peki, Orhan Pamuk çok mu karmaşık geliyor? 2020 yılı boyunca külliyatının büyük bir bölümünü okumayı planladığım Murat Gülsoy’un düzyazı olarak kaleme aldığı ve yukarıda bahsi geçen yazarları incelediği bu kitabını keyifle okudum. Kitabın başlığının Binbir Gece masallarına uzanan bir anlamı var ama okumak isteyenler için bunun detaylarından bahsetmeyeceğim çünkü çok ilginç bir hikayesi var Yazar, Borges’ten biraz da sürprizli bir şekilde yola çıkarak bu bağlamda kitabının alt başlığı olan “kendini fark eden hikaye” olgusunu hem açıklıkla hem de keyifle anlatmayı başarıyor. Böyle bir başlangıçla okuyucuyu olumlu anlamda şaşırtmayı başarmış olduğunu düşünüyorum. İlk bölümde, yazarın yaptığı modern ve postmodern edebiyat hakkındaki açıklamalar oldukça doyurucu nitelikte. Bu konularda kafanız karışıksa, kitap sade anlatımı ile bu karışıklığı giderici iyi bir kaynak bence. Sonrasında, edebiyatımızın üç önemli yazarının (Ahmet Hamdi Tanpınar, Oğuz Atay ve Orhan Pamuk’un) eserlerine yaptığı yakın okumalar yoluyla Gülsoy, bu yazarların edebî dünyasına ışık tutarak okuyucuyu yönlendirmeden aydınlatmayı başarıyor. Özellikle bu yazarların eserlerini okuduysanız, “602. Gece” size çok keyifli bir edebiyat şöleni sunacaktır, hiç şüphesiz. Adı geçen eserleri okumadıysanız, okudukça Gülsoy’un bu kitabını referans olarak kullanarak eserlere daha hakim bir okuma gerçekleştireceğinize inanıyorum. Zaten bu eserleri okumadıysanız bu kitabı henüz okumayın derim çünkü haliyle ciddi sürpriz kaçırıcı detaylar var Gülsoy’un incelemelerinde. Görseli sağa kaydırdığınızda kitabın içindeki bölümlerin başlıklarını görebilirsiniz. Tek yapıcı eleştirim, daha önce konferans konuşması ya da dergi yayını olarak hazırlanmış bu yazılarda zaman zaman belli noktalar örtüştüğü için farklı bölümler tekrara düşmüş izlenimi yaratıyor okuyucuda. Ama bu durumun kitabın genel anlamına bir zarar vermediğini aksine, böylelikle bu bilgilerin okuyucunun zihninde pekiştirildiğini düşünüyorum. (Nur)

Oğuz Atay, Orhan Pamuk ve Ahmet Hamdi Tanpınar'ın eserleri üzerinden bir yazma / yaratma incelemesi. Kitap ismini, Borges'in, Binbir Gece Masalları'nda Şehrazat tarafından Şehriyar'a kendilerini içeren masalı anlattığını iddia ettiği 602. geceden alıyor. Bu masalda Şehrazat Binbir Gece Masalları'nın en başından itibaren geçenleri ve anlatılan masalları anlatmaya başlar. Ancak 602. gece böyle bir masal eserin hiç bir baskısında yoktur. Buradan yola çıkarak yaratıcılık ve yazarlık sürecinin detayları inceleniyor. (Çağatay T.)

602. Gece PDF indirme linki var mı?

Murat Gülsoy - 602. Gece kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de 602. Gece PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Murat Gülsoy Kimdir?

1967'de İstanbul'da doğdu. Kabataş Erkek Lisesi'ni bitirdi. Boğaziçi Üniversitesi'nde Elektrik-Elektronik Mühendisliğini bitirdikten sonra yüksek lisans çalışmasını aynı üniversitenin Psikoloji Bölümü'nde tamamladı. İnsan yüzlerine ilişkin uyarılmış beyin potansiyelleri üzerine yaptığı deneysel tez çalışmasından sonra İstanbul Teknik Üniversitesi Elektrik-Elektronik Mühendisliği Biyomedikal Mühendisliği Programında doktora yaptı. Beyin cerrahisinde kullanılacak bir cerrahi lazer sistemi üzerinde temel bilimsel çalışmalar yaptı. 2000 Yılından beri Boğaziçi Üniversitesi Biyomedikal Mühendisliği Enstitüsü’nde öğretim üyesi olarak çalışmakta Biyofotonik konusunda dersler vermekte, araştırmalar yapmaktadır. Lazer-doku etkileşimi, lazerle doku kaynağı, cerrahi lazer sistemi tasarımı konularında çok sayıda makalesi bulunmaktadır.

Arkadaşlarıyla birlikte 1992-2002 yılları arasında çıkardığı Hayalet Gemi dergisi ile edebiyat alanında adını duyurmaya başladı. Bu dergide öykü ve deneme türünde yazılarını yayımlayan Gülsoy ilk kitabını 1999 yılında Can Yayınları'ndan çıkardı. 2001 yılı Sait Faik Hikâye Armağanı, "Bu Kitabı Çalın" adlı kitabına, 2004 yılı Yunus Nadi Roman Ödülü, "Bu Filmin Kötü Adamı Benim" adlı romanına, 2013 yılı Notre Dame de Sion Edebiyat Ödülü "Baba, Oğul ve Kutsal Roman" adlı romanına verildi. Kitapları çeşitli dillere (İngilizce, Almanca, Çince, Makedonca, Rumence, Bulgarca, Arapça, Arnavutça) çevrilmektedir. Yapıtlarında akıcı bir üslup kullanan yazarın gerçekliğin ve zihinsel deneyimlerin aldatıcılığı, rüyalar, ölüm ve aklın sınırları gibi konuları ele aldığı söylenebilir. Öykü ve romanlarında türler arasında gidip gelmekten çekinmeyen Gülsoy edebiyat üzerine de inceleme ve denemeler yazmaktadır. Borges, Kafka, Orwell, John Fowles, Coetzee, Tanpınar, Yusuf Atılgan, Oğuz Atay ve Orhan Pamuk sıklıkla andığı yazarlar arasında sayılabilir. Boğaziçi Üniversitesi'nde vermekte olduğu yaratıcı yazarlık derslerini Büyübozumu: Yaratıcı Yazarlık adlı kitabında, Modernizm/Postmodernizm üzerine görüşlerini 602.Gece adlı inceleme kitabında yayımlamıştır.

Açık Radyo'da 1995-2002 yılları arasında Hayalet Gemi, Simgeler Sözlüğü, Ubor Metenga gibi programlarda yer almış olan Gülsoy 2010 yılından bu yana TRTTURK kanalında Açık Şehir programında Sinemada Edebiyat Uyarlamaları hakkında yorumlar yapıyor. Murat Gülsoy aynı zamanda 2004 Yılından beri Boğaziçi Üniversitesi Yayınevi'nin Genel Yayın Yönetmenliği görevini sürdürüyor.

Murat Gülsoy Kitapları - Eserleri

  • Bu Kitabı Çalın
  • Büyübozumu: Yaratıcı Yazarlık
  • Ve Ateş Bizi Tüketiyor
  • Öyle Güzel Bir Yer ki
  • Yalnızlar İçin Çok Özel Bir Hizmet
  • Gölgeler ve Hayaller Şehrinde
  • Baba Oğul ve Kutsal Roman
  • Nisyan
  • Bu Filmin Kötü Adamı Benim
  • Belirsiz Bir Ânın Kıyısında
  • İstanbul'da Bir Merhamet Haftası
  • Tanrı Beni Görüyor mu?
  • Oysa Herkes Kendisiyle Meşgul
  • Sevgilinin Geciken Ölümü
  • Binbir Gece Mektupları
  • Karanlığın Aynasında
  • 602. Gece
  • Türkiye Hikayelerini Anlatıyor
  • Alemlerin Sürekliliği ve Diğer Hikâyeler
  • Bu An'ı Daha Önce Yaşamıştım
  • Sindirella’nın Bilmecesi
  • Belki de Gerçekten İstiyorsun
  • Şiir Dünyadan İbaret

Murat Gülsoy Alıntıları - Sözleri

  • Sıradan insanlar ancak hedeflerden söz edildiğinde rahatlarlar. Oysa çoğu zaman, gerçekte hedefin ne olduğunu asla bilmeden doğup ölürler. (Tanrı Beni Görüyor mu?)
  • Öyle... Zihin dağılmaya başladı mı toparlaması çok zordur." (Ve Ateş Bizi Tüketiyor)
  • sanki aklının içindeki bir düş dünyasında yaşıyordu (Tanrı Beni Görüyor mu?)
  • Okunan kitapların sayısı değil onların okunma yoğunlukları önemlidir. (Büyübozumu: Yaratıcı Yazarlık)
  • Onun sesini zihninde canlandırmak için çabalıyordu. O yüzden onun cümleleriyle düşünüyordu. (Sevgilinin Geciken Ölümü)
  • Madem kendisi bir yazar olarak ciddiye alınmıyor, o da gizlice yetiştireceği yazarlarla var olacaktı. Adı kimse tarafından bilinmese de olurdu. Tek istediği geleceğe bir yolla katılmaktı. (Oysa Herkes Kendisiyle Meşgul)
  • “İnsanlar... Asla yapmam dedikleri ne varsa, inan bana, şartlar müsait olduğunda herkesten önce yapıyorlar. Üstelik bunun en doğru hareket şekli olduğunda ısrar edip seni aptal yerine koyuyorlar. O yüzden en iyisi, kimseden bir şey beklememek. Böylece sukutuhayale de uğramazsın.” (Gölgeler ve Hayaller Şehrinde)
  • Kalp bir para gibi renklerini kaybediyor, gerçekler aleminden palavralar alemine doğru hızla yuvarlanıyor. (Bu Kitabı Çalın)
  • Koşuyordum; düşüncelerin, düşlerin, şakaların, oyunların, madrabazlıkların içinden geçiyor, sonra başladığım yere geliyordum nefes nefese. (İstanbul'da Bir Merhamet Haftası)
  • Modernizm ilerlemeyle barbarlıktan kurtulunacağını vaat ediyordu. Oysa tam tersi olmuştu, barbarlık steril ve organize bir hal almıştı. İşte modernliğin ürünleri olan Nazizm ve dünya savaşları ortadaydı. Insanlar şu sorunun yanıtını bulamıyorlardı: Böylesine gelişkin bir uygarlık, böylesine incelmiş bir kültür nasıl olur da böylesine büyük bir barbarlık üretebilmişti? Üstelik bilimcilerin bu süreçteki rolü hiç de azımsanmayacak kadar önemliydi. Bir çoğu gönüllü olarak bu süreçte rol almış, savaş endüstrisinin kilit noktalarında görev yapmış, insanlar üzerinde yapılan korkunç deneyleri tasarlayıp gerçekleştirmişti. (602. Gece)
  • "... Ve sonuçta yeni sanat sinemadan yararlanma deneylerini oyuncu ve tiyatro yönetmeni Nikolai Vladimroviç Ekk ile birlikte kurduğu tiyatro Metla'da dener. (Ekk 1931-41 yılları arasında Hayat Yolu, Grunya Kornakova, Bülbül. Sorochinsk Fuarı, Mayıs Gecesi adlı filmler çekecektir.)" (Şiir Dünyadan İbaret)
  • İki insanın aşkı gibi değildi bizim yakınlaşmamız, acı çeken bir insanın aynada kendini öpmesi gibi yalnızlık doluydu. (Karanlığın Aynasında)
  • İlahî adaletin tecelli ederek kendisini cezalandırdığını düşünerek kendine dur demişti. (Oysa Herkes Kendisiyle Meşgul)
  • Orta sınıfın sınırsız sorumsuz mutluluğuna küfretti Önder. Mutluydular. Ahmakçasına. Kendilerinden memnundular. Kafalarında kendilerine ve geleceklerini ilişkin net planlar vardı. Kendilerine, bahçe içindeki evlerine, birbirlerine güveniyorlardı. Yastıklı plastik sandalyelerini yaslanarak başkalarını çekiştiriyorlardı. Her evde bu küçük mahkemelerden binlercesi kuruluyordu akşamları. (Bu Filmin Kötü Adamı Benim)
  • Biliyor musun, annem gibi konuşuyorsun. O da böyledir. Ne zaman ona göre yanlış bir şey yapsam bu benim düşüncem olamaz. İlle de aklıma biri girmiştir. (Yalnızlar İçin Çok Özel Bir Hizmet)
  • İnsan her zaman aldatır, her zaman kötüdür. (Öyle Güzel Bir Yer ki)
  • Toplanmak için dağılmak gerekir. (Türkiye Hikayelerini Anlatıyor)
  • İnsanlara bakmıştım. Milyonlarca Hayat vardı dışarıda. Uzaktan birbirlerine benziyorlardı ama yeterince dikkat edince her birinin diğerinden farklı olduğu anlaşılıyordu. Her biri ayrı renkte bir kapıydı. Açması zordu belki ama hepsi de açılmayı bekliyorlardı. Benim gibi... (Bu Filmin Kötü Adamı Benim)
  • Nazım’ı önce tiyatroya, sonra da sinema dünyasına çekecek daveti Muhsin Ertuğrul yapar. Nazım 1924 yılındaki ilk dönüşünde, Süreya Paşa sinemasının müdürlüğünü yapan babası Hikmet Bey’in Osmanlıca-Fransızca Sinema Postası (Le Courrier du Cinéma) dergisine yardım eder. Ancak edebiyat eylemcisi Nazım, Şeyh Said isyanını öne sürerek çıkarılan Takrir-i Sükûn Yasasını ’nın verdiği baskılar sonucu, sadece yedi ay kalabildiği ülkesinden Sovyetler Birliği’ne kaçmak zorunda kalır. Ankara’da İstiklal Mahkemesi’nde açılan davada gıyaben on beş yıl hapse mahkûm olmuştur. (Şiir Dünyadan İbaret)
  • Gerginliği oluşturan nedenlerin başında da sosyal başarısızlık ve dışlanma korkusu gelir. (Bu Kitabı Çalın)

Yorum Yaz