Arada Kalmış Tebessüm - Sevinç Çokum Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Arada Kalmış Tebessüm kimin eseri? Arada Kalmış Tebessüm kitabının yazarı kimdir? Arada Kalmış Tebessüm konusu ve anafikri nedir? Arada Kalmış Tebessüm kitabı ne anlatıyor? Arada Kalmış Tebessüm PDF indirme linki var mı? Arada Kalmış Tebessüm kitabının yazarı Sevinç Çokum kimdir? İşte Arada Kalmış Tebessüm kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi
Yazar: Sevinç Çokum
Yayın Evi: Ötüken Neşriyat
İSBN: 9789754377507
Sayfa Sayısı: 300
Arada Kalmış Tebessüm Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
"Canım Ilgın...
Kına çiçeği tohumlarını baban vermişti; elimize alır almaz, küçücük bir baskıyla içinde böcek varmışçasına patlıyor ve yuvarlacık, kahverengi tohumlar parmak aralarımıza, avucumuza yapışıyordu. Sanki minicik bir depoydu ve içersine hayatın sıcaklığı, kükreyişi birikmişti de bir an önce kabuğu yarıyor, dışarıya fırlıyordu.
Ölüm geldikten sonra, insanın bir öncesine dönmeyişine benziyor. "Bunlar halkın çiçekleri" demişti baban; Seyhan Amca...
Evet Türk Halkı korur onları. Akşam sefalarını, kadifeleri, kral kızlarını, boru sarmaşıklarını nasıl saklıyorsa...
Ve tıpkı hikâyeleri, masalları, darb-ı meselleri, hikmetleri, merhameti, vicdanı sakladığı gibi...
"Seyhan Amcanın bu sözlerini hiç unutma..."
Müziğin birleştirdiği dört arkadaştılar. Sonra yolları ayrıldı. Derken yine birleşti. Ankara, İstanbul, Yalova kent üçlemesinde geçen, Arada Kalmış Tebessüm, 2001 yılını çevrelemekle beraber, yakın geçmişin puslu tablolarına da yer veriyor. Darbeleri görmüş geçirmiş anne ve babaların kuşak farklılığı taşıyan çocuklarıdır onlar...
Bütün o çalkantıların temelinde bir başka gerçek daha vardır. Sınıf çatışması...
Yaylı sazlar dörtlüsünün bireyleri, o gerçeği parçalarını hayatın başka yanlarında zedelenerek görürler. Ressam Feda ile sosyolog dayısı Profesör Usveren arasındaki bağ ve çatışma zemininde yürüyen roman, sosyal psikolojinin bugünkü önemini de vurguluyor. Böylelikle Sevinç Çokum, çok görüntülü bir roman dokusu elde ediyor. Her zamanki şiirli bakış ve anlatımıyla...
Arada Kalmış Tebessüm Alıntıları - Sözleri
- Sistemler olmasa, birileri diğerlerini yönetemez. Yönetemezse çıkar ilişkisi kurulamaz.
- "Ne dolaşıyorsun lan oğlum?" "Yoklukla terbiye oluyorum abi" " Manyak mısın sen yav? Yoklukla terbiye olunmaz ancak ifrit olunur. Varlıkla var olmaya bak sen! Yürü hele..."
- Sen de yükseleceksin oğlum, yükseldikçe sınanacaksın unutma!
- Sevgi belki de milyonlarca anlardan birindeki birkaç saniyedir; fakat o birkaç saniye aslında ömürleri içine alabilir.
- İnsan gözleri ile çektiği fotoğrafları nereye yolluyor.
- Bazen bir eşeğe bir insana acıdığımdan daha fazla acıyorum.
- Bazen esirgenmiş bir şeyin, bir insan için hayatı sevdirecek gücünü anlayamayız.
- Feda, bazı yanılgıların hayat boyu insanın peşinden geldiğini düşünürdü.
- zaten seksenli yıllar iyi niyetlerin tırpalandığı bir devir...
- Seni gezemediğim, keşfedemediğim, bozulmamış çok yakın bir kent gibi hatırlamalıyım.
Arada Kalmış Tebessüm İncelemesi - Şahsi Yorumlar
Sevinç Çokum'un okuduğum üçüncü kitabı Arada Kalmış Tebessüm.Kitap bir Türkiye panoraması . 12 Martı, 12 Eylülü, 28 Şubatı görmüş bir nesil, onların çocukları ve ortaya çıkan Türkiye gerçeği. Bir evde farklı görüşte birçok kişi. Gençlerin birbirini kırdığı sancılı yıllar... Kimi zaman darbelerin kılıfı olan ifadeler:Özgürlük, barış, demokrasi, İslamiyet, adalet, eşitlik, Atatürkçülük... İyi yerde ve kötü yerde kullanılarak ülkemiz insanını bölmüşler... İşte bunu kişiler üzerinden Abukizmle anlatan bir eser bu kitap. Çok kişi ve çok olay var lakin bunların hepsi toplumdaki değişiklikleri ve değişen toplumu anlatmak için de veriliyor. Abukizm romanın odağına gelip yerleşiyor ve sözcük olarak da teknik olarak da eserde kullanılıyor. Abukizm ışığında resim yapan Feda ise eserin odak noktası. Onun anlatımıyla ilerler eser. Toplumsal çizgiden bireysele giden tablolarıyla dikkat çeken bir ressamdır. Ana karakterimiz Feda'nın yaşadıkları, geçmişi, yalnızlığı bilinçakışı tekniğiyle ve geriye dönüşlerle çok başarılı işlenmiş. Feda'nın Yalova'da geçen ilk gençlik yılları ve dört arkadaşın kurduğu "Yaylı Sazlar Dörtlüsü" grubunun yaşadıklarına da geriye dönüş tekniğiyle tanıklık edeceksiniz. Feda, Gülheves, Ilgın ve Güney dörtlünün üyeleri. Eserde Feda üzerinden hakkında çokça şey öğrendiğimiz kuzeni Günce de var. Feda'nın yalnızlığı son derece başarılı işlenmiş. Yakup Kadri'nin Ankara romanına da gönderme yapılan eserde alıntı yapılan kısımda Atatürk'le ilgili verilen kısımlar onun mütevazı yaşamını gözler önüne serdiği için çok değerli... Eserde İran Şahı ve Prenses Süreyya'dan tutun, 99 Marmara depremine, ünlü ressamlara, üfürükçü hocalara kadar kurgu çok geniş... Olayların değil durumun ön planda olduğu başarılı ve postmodern özellikler taşıyan bir eser. Yazar roman tekniklerini çok ustaca kullanmış. Edebi eser okumayı seviyorsanız listenize ekleyiniz... (Arzu Polatkan)
"Abukizm, yeni bir felsefe değildir; başlangıçtan beri vardır, hükümlüdür, belirgin bir rengi yoktur. Eflatundur, turuncudur, gridir, petrol rengidir, küf yeşili, vişne moru, narçiçeği, yavruağzı sır. Sınıf ayrımı gerçeğini kabul eder, ama buna karşı direnir. Güçlülerle, güç sahibi olamamışların kavgasını ezeli bir dram olarak ortaya koyar." Felsefesini böyle açıklıyor yazar. Ona göre hepimiz farklı farklıyız, hepimiz bir rengiz. Ancak bir arada uyum içinde yaşayabiliriz. Zaten kitapta da ülkeyi Birol Morca'nın bestelediği konçertoya benzetiyor. Farklı farklı ama uyum içinde. . Kitap merkezinde Feda adındaki bir "Abukist" ressam var. Onun yaşadıklarını zaman zaman bilinç akışı tekniğiyle, zaman zaman geriye dönüşlerle öğreniyoruz. Kimi zaman sayıklamalar olarak da düşünülebilecek olan duygu ve düşüncelerine de şahit oluyoruz. Daha en başta Feda'nın sessiz çığlığını duyuyoruz: "Beni ailenin yoz bir dalı saydınız. Bırakmadınız yeşereyim. Ressam Ramadan Radoviç'i tanımamı engellediniz. Adnan Kırkbayır'ı da... Onları çok iyi tanıyordunuz. Fakat yanaşmadınız. Ben yeteneksiz biriydim, konuşamayan, düşünemeyen, takıntılı, uğursuz. Daha birçok konuda beni yalnız bıraktınız... . Feda'nın yakın çevresini de görüyoruz eserde. Yakın arkadaşları ve "Yaylı Sazlar Dörtlüsü" olarak tanınan Feda'dan başka Gülheves, Ilgın ve Güney...Bir de dayısı Duran Usveren'in kızı Günce... . Karakterler bir yandan kendi iç sorunlarıyla boğuşup iç çatışmalarını çözümlerken arka planda da yakın tarihimizin bir portresi çiziliyor. 1977 yılının 1 Mayıs'ı, 12 Eylül, 28 Şubat, 12 Mart Muhtırası, Özal dönemi, Ecevit'e ana yasa kitapçığı fırlatılması, koalisyon hükümetleri, ekonomik krizler, deprem, tarikatlar (Leylakî / Leylekî Efendiler) değinilen konular arasında. Bir de kuşak çatışmaları... . Ayrıca bölüm başlarında bulunan ve yazarın "Tren Burdan Geçmiyor" romanının kahramanı Sokak Çocuğu Sonsuz (S.Ç.S) ağzından yazılan şiir parçaları da esere güzel bir hava katmış. (Harun Eytemiş)
Geç tanıdığım yazarlardan birinin akıcı kitabı. Anlatımı o kadar içten, dili o kadar güzel ki bir solukta okunacak kitaplardan. Romanda olay değil de durumlar ele alınıyor. Başkahraman Feda'nın 78'lere uzanan çocukluğu, o yıllarda kurulan masum arkadaşlıklar, günümüz sosyetesinin eleştirisi, arada kalmış aşklar, beklentiler... Eleştirilerini satır aralarına öyle güzel sıkıştırmış ki hiç sıkıcı gelmiyor. Ankara betimlemeleri beni üniversite yıllarıma götürdü. O güzel şehri güzel anlatmak için orada yaşamak gerekir, orada yaşayan her bakışında başka görür Ankara'yı. Ahh Ankara!.. Eski Ankara'yla yeni Ankara'yı da Yakup Kadri'nin Ankara'sından alıntıladığı metinlerle karşılaştırmış. Beni en çok da dili etkiledi. Artık günümüzde sadece ağızlarda kullanılan ya da Eski Türkçede kullanılan şıvga vermek, fışkın fışkın ötmek, ibrim ibrim, içi bunguldamak, burgaç gibi öz Türkçe kokan sözcükler romanın anlatımını özgün kılmış. Günümüz Türkiyesinde "Abukizm"i benimseyen çok insan var. Güzel bir felsefe. (Betül ŞEN)
Arada Kalmış Tebessüm PDF indirme linki var mı?
Sevinç Çokum - Arada Kalmış Tebessüm kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Arada Kalmış Tebessüm PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.
Kitabın Yazarı Sevinç Çokum Kimdir?
Sevinç Çokum 25 Ağustos 1943’te İstanbul Beşiktaş’ta dünyaya geldi. Üç kız evlada sahip olan ailenin en küçük çocuğudur. Beşiktaş Büyük Esma Sultan İlkokulunu, Beşiktaş Ortaokulu ve Lisesini bitirdi. İstanbul Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümünden mezun oldu; ayrıca Umumi Sosyoloji dalında öğrenim gördü. Acıbadem Özel Anadolu Lisesinde ve Etfal Hastanesine bağlı hemşire okulunda Türkçe ve Edebiyat dersleri verdi.
Orta öğrenimi sırasında bir süre İstanbul Radyosu çocuk korosunun haftalık programlarına katıldı. Klasik Batı müziği dalında özel keman dersleri alarak Türk ve değişik ülkelerin temsilcilerinden oluşan A. Kavafyan yönetimindeki İstanbul Amatör Senfoni Orkestrasında ikinci kemanlarda çaldı, konserlere katıldı. Üniversitedeyken politikayla ilgilenmeğe başladı. Bir siyasi partinin ilçe gençlik kolu başkanı oldu, daha sonra İl Gençlik Teşkilâtına geçti, bir süre sonra politikada aktif rol almaktan vazgeçti. Öğrenimi sırasında evlenen Sevinç Çokum, 1968 çalkantılı döneminde öğrenci hareketlerine fikirleriyle katıldı.
Edebiyata sevgisi ortaokul sıralarında Türkçe Öğretmeni Necmi Seren’in, lisede ise Suzan Karamanlıoğlu’nun yönlendirmeleriyle yol aldı. Necmi Seren öğretmenliğin dışında Macarca’dan çeviriler yapmış, ünlü “Pal Sokağı Çocukları” romanını Türkçeye kazandırmıştı. Sevinç Çokum daha o tarihlerde günlük tuttu, şiirler yazdı. Lisede öğrenciyken büyüklerin katıldığı Kudret Gazetesindeki bir yarışmaya girerek ikinci oldu. Üniversitede hikâyeler yazmağa başlayan yazarın Bir Eski Sokak Sesi adlı öyküsü Hisar Dergisinde (Şubat 1972) yer aldı. O sıralarda Yelken ve Eflatun Dergilerinde de birkaç hikâyesi görüldü, Ahmet Nadir Caner’in yönettiği Başkent Gazetesinde şiirlerinden bazıları neşredildi. İlk hikâyelerini Eğik Ağaçlar adlı kitabında toplayan yazar, Behçet Necatigil’in tavsiyesiyle öyküde yoğunlaştı. Bu kitabın ardından Hisar Dergisinin yanısıra Türk Edebiyatı Dergisinde de yazmağa başladı. 1975-76 yıllarında Kültür Bakanlığı bünyesinde düzenlenen komisyonlardan Halk ve Çocuk Yayınları Kurulundaki çalışmalara katıldı. 1977-79 yıllarında Türk Edebiyatı Dergisinin yazı işleri müdürlüğünde bulundu. Daha sonra, (1981-85) eşi Rıfat İzzet Çokum’la kurdukları Cönk Yayınlarını yönetti. Sevinç Çokum’un öykü, söyleşi ve diğer yazıları, Hisar, Türk Edebiyatı, Gösteri, Varlık Dergilerinde ve Dünya- Kitap’ta yer aldı.
Öyküleri:
Eğik Ağaçlar (1972), Bölüşmek (1974), Makina (1976), Derin Yara (1984),Onlardan Kalan (1987 ) Bu kitaplar birleştirilerek, Bir Eski Sokak Sesi, Evlerinin Önü, Onlardan Kalan adlarıyla yeniden yayımlandı. Rozalya Ana (1993- Türkiye Yazarlar Birliği Armağanı), Beyaz Bir Kıyı (Fas’ta geçen hikâyeleri 1998), Gece Kuşu Uzun Öter (2001 ), Al Çiçeğin Moru (2010).
Romanları:
Zor (1977), Bizim Diyar (1978), Hilal Görününce (1984- Milli Kültür Vakfı ve TYB Armağanları), Ağustos Başağı (1989), Çırpıntılar (1991), Karanlığa Direnen Yıldız (1996), Deli Zamanlar (2000), Gülyüzlüm (Tefrika roman olarak yazılışı 1988, kitaplaşması 2003 ), Gece Rüzgârları (2004), Tren Burdan Geçmiyor (2007), Arada Kalmış Tebessüm (2010), Lacivert Taşı (2011- Eskader Roman Armağanı)
Gazete Yazıları: Güzele Bakan Karınca (1997), Vaktini Bekleyen Tohum (2000 )
Anlatı: Hevenk- Kayıp İstanbul (1993-TYB Armağanı)
Radyo programları ve TV senaryoları da bulunan Çokum, Yeniden Doğmak adlı dizi senaryosuyla Ankara Gazeteciler Cemiyeti, 1988 Basın Şeref Belgesine lâyık görülmüştür.
Çevrilmiş Eserleri:
Çarmıh,Bir Geminin Getirdikleri, Der Neu Mensch İn Der Türkei – Almanya(Seçkiye Katılan Öyküler)
BizimDiyar, Prof.Dr. Azize Cefarzade’nin çevirisiyle- Azerbaycan-Baku.(Roman)
Tarifsiz Bir Sesin Hikâyesi, Moderne Turkse Verhalen- Hollanda (Seçkiye Katılan Öykü)
Denizin Dalgası Saçların, Racconti dell Anatolia-İtalya (Seçkiye Katılan Öykü)
Deli Zamanlar Arapçaya çevrilerek Mısır’da yayımlandı (Roman)
Tarlabaşı’nda Sabah Oluyor, Istanbul In Women’s Short Storıes – England ( Seçkiye Katılmış Öykü)
Deli Zamanlar Arnavutluk, Bulgaristan ve Hindistan’da yayımlanmak üzere çevrilmektedir.
Eserleri üniversitelerde araştırma konusu olan Sevinç Çokum’un yurt dışında da bazı eserleri üzerinde çalışmalar gerçekleşti. Ayn Şems Üniversitesinden Ayşe Abdülvahid Çırpıntılar romanıyla ilgili, Batıda Türk Göçmenlerinin Sorunları adıyla yüksek lisans yaptı.(2008-2010) Ayrıca yine Mısır’da Kahire Üniversitesinden Muhammed Eyd, yazarın Beyaz Bir Kıyı adlı eserini dil bakımından inceleyen bir çalışma ortaya koydu.(2010-2011)
İlk kitabıyla insan sevgisi ve hümanizma çizgisinde görünen Sevinç Çokum, zaman içerisinde öykü ve romanlarında değişimler yaşadı. Toplum ve birey arasındaki ilişkileri kurcalayan yazar, ilk romanlarında ulusun değerlerini kişilerine aktararak onları tarih perspektifi içinde ele aldı. Giderek insanın iç yapısındaki derinliklere yönelen yazar, sanatın sınırları olmayacağını savunarak evrenselliğe ulaştı. Deli Zamanlar romanıyla birlikte hikâyelerindeki ince gözlemleri, dil özenini ve ironik bakışı romanlarına taşıdı. Tren Burdan Geçmiyor ve Arada Kalmış Tebessüm, Lacivert Taşı gibi son romanlarında sosyal-psikolojinin verileriyle insanı anlamaya çalıştı. Abukiz adını verdiği bir felsefe ortaya atarak, çok renkli ve prizmatik bir yapı içinden dünyaya baktı. İçtenliği önemseyerek öğretilerin dışındaki doğruları aradı.
Sevinç Çokum Kitapları - Eserleri
- Hilal Görününce
- Ağustos Başağı
- Lacivert Taşı
- Bizim Diyar
- Rozalya Ana
- Gece Kuşu Uzun Öter
- Tren Burdan Geçmiyor
- Bir Eski Sokak Sesi
- Al Çiçeğin Moru
- Arada Kalmış Tebessüm
- Deli Zamanlar
- Gece Rüzgarları
- Onlardan Kalan
- Çırpıntılar
- Evlerinin Önü
- Yüzünü Sıyır Karanlığından
- Kırmalı Etekler
- Hevenk - Kayıp İstanbul
- Güzele Bakan Karınca
- Karanlığa Direnen Yıldız
- Gülyüzlüm
- Zor
- Vaktini Bekleyen Tohum
- Çok Yapraklı İlişkiler
- Beyaz Bir Kıyı
- Gözyaşı Çeşmesi
- Bölüşmek
- Tek Kalan Fincan
- Makina
- Eğik Ağaçlar
- İskele Gazinosu
- Beyaz Bir Kıyı
Sevinç Çokum Alıntıları - Sözleri
- Varsın adları "göçmen " olsun. Çok sürmez , Avustralyalı olurdu onlar da. Ne kadar olunabiliyorsa tabii. (Çırpıntılar)
- İnsanın, kimi zaman canını veresiye önemsediği birinin ya da bir nesnenin gün gelip kendisi için anlamını yitirdiğini anlaması doğal yaşanmışlıklardan değil miydi? (Tren Burdan Geçmiyor)
- Hani bazen bir kuşa sevgiyle coşkuyla bağlanirsin, sonra kuşa bir hal olur. Hani yemez de yermiş gibi yapar, durmadan uyur; kanatları düşer. Hani solmakta olan bir çiçeğe dönüşür... gayrı parlatamaz tüylerini, matlaşır o tüyler, belki çoktan ölür derisi, yenilemez kendini geri dönülmezliklerde. Sonra bir bakarsın... (Gülyüzlüm)
- Sevgi belki de milyonlarca anlardan birindeki birkaç saniyedir; fakat o birkaç saniye aslında ömürleri içine alabilir. (Arada Kalmış Tebessüm)
- "Gül alır, gül satarlar.. Gülden terazi tutarlar Gülü gül ile tatarlar Çarşı pazar güldür gül.." (Ağustos Başağı)
- Hayat pişmanlıklar zinciridir. Ama yıllar sonraki doğruların, sana bazı şeyler anlatır. (Yüzünü Sıyır Karanlığından)
- Gece ışığı umuttu çünkü, umuydu. Umularla ürerdi hayat; hele umumun bir parçası isen... (Al Çiçeğin Moru)
- Zamanın güzel bir noktasındaydık;zaman bizi karalamamıştı henüz ;ülkemiz karalamıştı. Ülkemiz bizi gözden çıkarmamıştı henüz. (Gece Rüzgarları)
- “Siz bilimsel çalışmalarınızı sürdürürken bunlar olmaktaydı ve sonra sis diye bir hastalık icat ettiler; sözüm ona başka ülkelerde de bu hastalığın var olduğuna dair düzmece haberler çıkmaya başladı. Hayır, hayır, bin kere hayır! Kendileri gibi düşünmeyenlerin parlak zekâlarını söndürmeye çalışıyorlardı düpedüz. Çünkü karşı çıkan çoğu insanda itiraz eden aykırı bir gene rastlanıyordu. İtiraz geni, evet! Sözgelimi diğer hücreler maviyse aykırı gen her renge dönebiliyor. Maviden mora, mordan kırmızıya, yeşile ve sarıya... İşte o dayatılmış sistemlere uymayan gen...” (Çok Yapraklı İlişkiler)
- Savaş bizim irademizden doğsa da kaderimiz gibidir. (Gözyaşı Çeşmesi)
- Seni gezemediğim, keşfedemediğim, bozulmamış çok yakın bir kent gibi hatırlamalıyım. (Arada Kalmış Tebessüm)
- Belki de ölmüşsündür, nerden bileyim, bilmeyi de istemiyorum. Ben benim işte aylardır bunu söylemeye çalışıyorum. Kimse bana hangi renkleri seveceğimi, hangi tatlardan hoşlanacağımı anlatmasındı. Beni bir makine addedip her parçamı değiştirebileceğini sanmasındı. Duvarın arkasında annen var demek! Aramızda hep bir duvar vardı zaten ve bizi hangi sersem esinti yanlışlıkla bir araya getirdi, bilemiyorum. Neyse, geldi geçti. (Kırmalı Etekler)
- Eskiden daha bakımlıydı bahçemiz. Bahçıvan da yaşlandı. Bakamıyor. Ah o kamelyaları, ortancaları, zambakları görseydiniz. Ben o zamanlar daha meraklıydım böyle şeylere şimdi çiçekleri seyretmek bile yoruyor beni. (Zor)
- Kırılsın varsın hayalleri. Pek çabuk kırılan hayal de zaten barınmamalı insanda. (Bizim Diyar)
- İnsanların uçsuz bucaksız gaddarlığını anlayamadan öleceğim. Tutkuların sonsuzluğunu da... (Kırmalı Etekler)
- .. '' O çiçekleri neden yaşatmaya çalışıyorum sanki? Çiçekler de ölür elbette. Yaşayan sadece tohumlarıdır. Yaşayan ve devam eden... " (Çırpıntılar)
- Sevdiğim, yağmurla ayrıldık biz ve yine yağmurla kavuştuk. (Yüzünü Sıyır Karanlığından)
- Kırılsın varsın hayalleri. Pek çabuk kırılan hayal de zaten barınmamalı insanda. (Bizim Diyar)
- Ah ne olur bir gün şu trenlerden değişmiş olarak insem. Evimin kapısından, bir başka ben olup girsem... (Onlardan Kalan)
- Gurur... Aşkın hem dostu hem düşmanı. Dostu, çünkü onunla yaşar ve ayakta durur o bağ. Düşmanı, çünkü yaprak uçurtmaz ortalıkta, yaprak kıpırdatmaz ki öteki ruh anlasın, sezsin, sevildiğini bilsin. (Tren Burdan Geçmiyor)