tatlidede

Sevinç Çokum kimdir? Sevinç Çokum kitapları ve sözleri

Türk Yazar, Şair Sevinç Çokum hayatı araştırılıyor. Peki Sevinç Çokum kimdir? Sevinç Çokum aslen nerelidir? Sevinç Çokum ne zaman, nerede doğdu? Sevinç Çokum hayatta mı? İşte Sevinç Çokum hayatı...
  • 04.04.2022 22:00
Sevinç Çokum kimdir? Sevinç Çokum kitapları ve sözleri
Türk Yazar, Şair Sevinç Çokum edebi kişiliği, hayat hikayesi ve eserleri merak ediliyor. Kitap severler arama motorlarında Sevinç Çokum hakkında bilgi edinmeye çalışıyor. Sevinç Çokum hayatını, kitaplarını, sözlerini ve alıntılarını sizler için hazırladık. İşte Sevinç Çokum hayatı, eserleri, sözleri ve alıntıları...

Doğum Tarihi: 25 Ağustos 1943

Doğum Yeri: Beşiktaş, İstanbul, Türkiye

Sevinç Çokum kimdir?

Sevinç Çokum  25 Ağustos 1943’te  İstanbul  Beşiktaş’ta dünyaya geldi. Üç kız evlada sahip olan ailenin en küçük çocuğudur. Beşiktaş Büyük Esma Sultan İlkokulunu, Beşiktaş Ortaokulu ve Lisesini bitirdi. İstanbul Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümünden mezun oldu; ayrıca Umumi Sosyoloji dalında öğrenim gördü.  Acıbadem Özel Anadolu Lisesinde ve Etfal Hastanesine bağlı hemşire okulunda Türkçe ve Edebiyat dersleri verdi.

Orta öğrenimi sırasında bir süre İstanbul Radyosu çocuk korosunun haftalık programlarına katıldı.   Klasik Batı müziği dalında özel keman dersleri alarak Türk ve değişik ülkelerin temsilcilerinden  oluşan A. Kavafyan yönetimindeki  İstanbul Amatör Senfoni Orkestrasında ikinci kemanlarda çaldı, konserlere katıldı. Üniversitedeyken politikayla ilgilenmeğe başladı. Bir siyasi partinin ilçe gençlik kolu başkanı oldu, daha sonra İl Gençlik Teşkilâtına geçti, bir süre sonra politikada aktif rol almaktan  vazgeçti.  Öğrenimi sırasında evlenen  Sevinç Çokum, 1968 çalkantılı döneminde öğrenci hareketlerine fikirleriyle katıldı.

Edebiyata sevgisi  ortaokul sıralarında Türkçe Öğretmeni Necmi Seren’in, lisede ise Suzan Karamanlıoğlu’nun   yönlendirmeleriyle  yol aldı. Necmi Seren öğretmenliğin dışında Macarca’dan çeviriler yapmış, ünlü “Pal Sokağı Çocukları” romanını Türkçeye kazandırmıştı. Sevinç Çokum daha o tarihlerde günlük tuttu, şiirler yazdı. Lisede öğrenciyken büyüklerin katıldığı Kudret Gazetesindeki bir yarışmaya girerek ikinci oldu. Üniversitede hikâyeler yazmağa başlayan yazarın  Bir Eski Sokak Sesi adlı öyküsü Hisar Dergisinde (Şubat 1972) yer aldı. O sıralarda Yelken ve Eflatun Dergilerinde de birkaç hikâyesi görüldü, Ahmet Nadir Caner’in yönettiği Başkent Gazetesinde  şiirlerinden bazıları  neşredildi. İlk hikâyelerini  Eğik Ağaçlar adlı kitabında toplayan yazar,  Behçet Necatigil’in  tavsiyesiyle öyküde yoğunlaştı. Bu kitabın ardından Hisar Dergisinin yanısıra  Türk Edebiyatı Dergisinde de yazmağa başladı. 1975-76 yıllarında Kültür Bakanlığı bünyesinde düzenlenen komisyonlardan Halk ve Çocuk Yayınları Kurulundaki çalışmalara katıldı. 1977-79 yıllarında Türk Edebiyatı Dergisinin yazı işleri müdürlüğünde bulundu. Daha sonra,  (1981-85)  eşi Rıfat İzzet Çokum’la kurdukları Cönk Yayınlarını yönetti. Sevinç Çokum’un öykü, söyleşi ve diğer yazıları, Hisar, Türk Edebiyatı, Gösteri,  Varlık Dergilerinde ve Dünya- Kitap’ta yer aldı.

Öyküleri:

Eğik Ağaçlar (1972), Bölüşmek (1974), Makina (1976), Derin Yara (1984),Onlardan Kalan (1987 ) Bu kitaplar birleştirilerek, Bir Eski Sokak Sesi, Evlerinin Önü, Onlardan Kalan adlarıyla yeniden yayımlandı. Rozalya Ana  (1993- Türkiye Yazarlar Birliği Armağanı), Beyaz Bir Kıyı (Fas’ta geçen hikâyeleri 1998), Gece Kuşu Uzun Öter (2001 ), Al Çiçeğin Moru (2010).

Romanları:

Zor (1977), Bizim Diyar (1978), Hilal Görününce (1984- Milli Kültür Vakfı ve TYB Armağanları), Ağustos Başağı (1989), Çırpıntılar  (1991), Karanlığa Direnen Yıldız (1996), Deli Zamanlar (2000),  Gülyüzlüm (Tefrika roman olarak yazılışı 1988, kitaplaşması 2003 ), Gece Rüzgârları (2004), Tren Burdan Geçmiyor (2007),  Arada Kalmış Tebessüm (2010), Lacivert Taşı (2011- Eskader Roman Armağanı)

Gazete Yazıları: Güzele Bakan Karınca (1997), Vaktini Bekleyen Tohum (2000 )

Anlatı:  Hevenk- Kayıp İstanbul (1993-TYB Armağanı)

Radyo programları ve TV senaryoları da bulunan Çokum, Yeniden Doğmak adlı dizi senaryosuyla  Ankara Gazeteciler Cemiyeti, 1988 Basın Şeref Belgesine lâyık görülmüştür.

Çevrilmiş Eserleri:

Çarmıh,Bir Geminin Getirdikleri, Der Neu Mensch İn Der Türkei – Almanya(Seçkiye Katılan Öyküler)

BizimDiyar, Prof.Dr.  Azize Cefarzade’nin çevirisiyle- Azerbaycan-Baku.(Roman)

Tarifsiz Bir Sesin Hikâyesi, Moderne Turkse Verhalen- Hollanda (Seçkiye Katılan Öykü)

Denizin Dalgası Saçların, Racconti dell Anatolia-İtalya (Seçkiye Katılan Öykü)

Deli Zamanlar  Arapçaya çevrilerek Mısır’da yayımlandı (Roman)

Tarlabaşı’nda Sabah Oluyor, Istanbul In Women’s Short Storıes – England ( Seçkiye Katılmış Öykü)

Deli Zamanlar Arnavutluk, Bulgaristan ve Hindistan’da yayımlanmak üzere çevrilmektedir.

Eserleri üniversitelerde araştırma konusu olan Sevinç Çokum’un yurt dışında da bazı eserleri üzerinde çalışmalar gerçekleşti. Ayn Şems Üniversitesinden Ayşe Abdülvahid Çırpıntılar romanıyla ilgili, Batıda Türk Göçmenlerinin  Sorunları  adıyla  yüksek lisans yaptı.(2008-2010) Ayrıca yine Mısır’da Kahire Üniversitesinden Muhammed Eyd, yazarın  Beyaz Bir Kıyı  adlı eserini dil bakımından inceleyen bir çalışma ortaya koydu.(2010-2011)

İlk kitabıyla insan sevgisi ve hümanizma çizgisinde görünen Sevinç Çokum, zaman içerisinde öykü ve romanlarında değişimler yaşadı. Toplum ve birey arasındaki ilişkileri kurcalayan yazar, ilk romanlarında ulusun değerlerini kişilerine aktararak onları tarih perspektifi içinde ele aldı. Giderek insanın iç yapısındaki  derinliklere yönelen yazar,  sanatın sınırları olmayacağını savunarak evrenselliğe ulaştı. Deli Zamanlar romanıyla birlikte hikâyelerindeki ince gözlemleri, dil özenini ve ironik bakışı romanlarına taşıdı. Tren Burdan Geçmiyor ve Arada Kalmış Tebessüm, Lacivert Taşı  gibi  son romanlarında sosyal-psikolojinin verileriyle insanı anlamaya çalıştı. Abukiz adını verdiği bir felsefe ortaya atarak, çok renkli ve prizmatik bir yapı içinden dünyaya baktı. İçtenliği önemseyerek öğretilerin dışındaki doğruları aradı.

 

Sevinç Çokum Kitapları - Eserleri

  • Hilal Görününce
  • Ağustos Başağı
  • Lacivert Taşı
  • Bizim Diyar
  • Rozalya Ana
  • Gece Kuşu Uzun Öter
  • Tren Burdan Geçmiyor
  • Bir Eski Sokak Sesi
  • Al Çiçeğin Moru
  • Arada Kalmış Tebessüm
  • Deli Zamanlar
  • Gece Rüzgarları
  • Onlardan Kalan
  • Çırpıntılar
  • Evlerinin Önü
  • Yüzünü Sıyır Karanlığından
  • Kırmalı Etekler
  • Hevenk - Kayıp İstanbul
  • Güzele Bakan Karınca
  • Karanlığa Direnen Yıldız
  • Gülyüzlüm
  • Zor
  • Vaktini Bekleyen Tohum
  • Çok Yapraklı İlişkiler
  • Beyaz Bir Kıyı
  • Gözyaşı Çeşmesi
  • Bölüşmek
  • Tek Kalan Fincan
  • Makina
  • Eğik Ağaçlar
  • İskele Gazinosu
  • Beyaz Bir Kıyı

Sevinç Çokum Alıntıları - Sözleri

  • Varsın adları "göçmen " olsun. Çok sürmez , Avustralyalı olurdu onlar da. Ne kadar olunabiliyorsa tabii. (Çırpıntılar)
  • İnsanın, kimi zaman canını veresiye önemsediği birinin ya da bir nesnenin gün gelip kendisi için anlamını yitirdiğini anlaması doğal yaşanmışlıklardan değil miydi? (Tren Burdan Geçmiyor)
  • Hani bazen bir kuşa sevgiyle coşkuyla bağlanirsin, sonra kuşa bir hal olur. Hani yemez de yermiş gibi yapar, durmadan uyur; kanatları düşer. Hani solmakta olan bir çiçeğe dönüşür... gayrı parlatamaz tüylerini, matlaşır o tüyler, belki çoktan ölür derisi, yenilemez kendini geri dönülmezliklerde. Sonra bir bakarsın... (Gülyüzlüm)
  • Sevgi belki de milyonlarca anlardan birindeki birkaç saniyedir; fakat o birkaç saniye aslında ömürleri içine alabilir. (Arada Kalmış Tebessüm)
  • "Gül alır, gül satarlar.. Gülden terazi tutarlar Gülü gül ile tatarlar Çarşı pazar güldür gül.." (Ağustos Başağı)
  • Hayat pişmanlıklar zinciridir. Ama yıllar sonraki doğruların, sana bazı şeyler anlatır. (Yüzünü Sıyır Karanlığından)
  • Gece ışığı umuttu çünkü, umuydu. Umularla ürerdi hayat; hele umumun bir parçası isen... (Al Çiçeğin Moru)
  • Zamanın güzel bir noktasındaydık;zaman bizi karalamamıştı henüz ;ülkemiz karalamıştı. Ülkemiz bizi gözden çıkarmamıştı henüz. (Gece Rüzgarları)
  • “Siz bilimsel çalışmalarınızı sürdürürken bunlar olmaktaydı ve sonra sis diye bir hastalık icat ettiler; sözüm ona başka ülkelerde de bu hastalığın var olduğuna dair düzmece haberler çıkmaya başladı. Hayır, hayır, bin kere hayır! Kendileri gibi düşünmeyenlerin parlak zekâlarını söndürmeye çalışıyorlardı düpedüz. Çünkü karşı çıkan çoğu insanda itiraz eden aykırı bir gene rastlanıyordu. İtiraz geni, evet! Sözgelimi diğer hücreler maviyse aykırı gen her renge dönebiliyor. Maviden mora, mordan kırmızıya, yeşile ve sarıya... İşte o dayatılmış sistemlere uymayan gen...” (Çok Yapraklı İlişkiler)
  • Savaş bizim irademizden doğsa da kaderimiz gibidir. (Gözyaşı Çeşmesi)
  • Seni gezemediğim, keşfedemediğim, bozulmamış çok yakın bir kent gibi hatırlamalıyım. (Arada Kalmış Tebessüm)
  • Belki de ölmüşsündür, nerden bileyim, bilmeyi de istemiyorum. Ben benim işte aylardır bunu söylemeye çalışıyorum. Kimse bana hangi renkleri seveceğimi, hangi tatlardan hoşlanacağımı anlatmasındı. Beni bir makine addedip her parçamı değiştirebileceğini sanmasındı. Duvarın arkasında annen var demek! Aramızda hep bir duvar vardı zaten ve bizi hangi sersem esinti yanlışlıkla bir araya getirdi, bilemiyorum. Neyse, geldi geçti. (Kırmalı Etekler)
  • Eskiden daha bakımlıydı bahçemiz. Bahçıvan da yaşlandı. Bakamıyor. Ah o kamelyaları, ortancaları, zambakları görseydiniz. Ben o zamanlar daha meraklıydım böyle şeylere şimdi çiçekleri seyretmek bile yoruyor beni. (Zor)
  • Kırılsın varsın hayalleri. Pek çabuk kırılan hayal de zaten barınmamalı insanda. (Bizim Diyar)
  • İnsanların uçsuz bucaksız gaddarlığını anlayamadan öleceğim. Tutkuların sonsuzluğunu da... (Kırmalı Etekler)
  • .. '' O çiçekleri neden yaşatmaya çalışıyorum sanki? Çiçekler de ölür elbette. Yaşayan sadece tohumlarıdır. Yaşayan ve devam eden... " (Çırpıntılar)
  • Sevdiğim, yağmurla ayrıldık biz ve yine yağmurla kavuştuk. (Yüzünü Sıyır Karanlığından)
  • Kırılsın varsın hayalleri. Pek çabuk kırılan hayal de zaten barınmamalı insanda. (Bizim Diyar)
  • Ah ne olur bir gün şu trenlerden değişmiş olarak insem. Evimin kapısından, bir başka ben olup girsem... (Onlardan Kalan)
  • Gurur... Aşkın hem dostu hem düşmanı. Dostu, çünkü onunla yaşar ve ayakta durur o bağ. Düşmanı, çünkü yaprak uçurtmaz ortalıkta, yaprak kıpırdatmaz ki öteki ruh anlasın, sezsin, sevildiğini bilsin. (Tren Burdan Geçmiyor)

Yorum Yaz