diorex

Atatürk Babam ve Ben - Orhan Karaveli Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Atatürk Babam ve Ben kimin eseri? Atatürk Babam ve Ben kitabının yazarı kimdir? Atatürk Babam ve Ben konusu ve anafikri nedir? Atatürk Babam ve Ben kitabı ne anlatıyor? Atatürk Babam ve Ben PDF indirme linki var mı? Atatürk Babam ve Ben kitabının yazarı Orhan Karaveli kimdir? İşte Atatürk Babam ve Ben kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

  • 01.04.2022 16:00
Atatürk Babam ve Ben - Orhan Karaveli Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap Künyesi

Yazar: Orhan Karaveli

Yayın Evi: Doğan ve Egmont Yayıncılık

İSBN: 9786050930535

Sayfa Sayısı: 228

Atatürk Babam ve Ben Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Kitabın yazarı diyor ki... 85 yaşında Ankaralı bir Atatürk çocuğuyum. 65 yıllık da gazeteci ve yazarım. Pek çok okura ulaşmıs 15 kitabım var. Atatürk öleli 77 yıl oldu ama kurduğu Cumhuriyet hâlâ yaşıyor. Bizler görevimizi yaptıkça yasamaya da devam edecek. Atatürk'ün savaş ve siyaset arkadaşlarından artık kimse yok. Bir yerlerde, onu gören, sesini duyan birkaç çocuk kalmış olabilir. Içlerinden biri de benim. Onunla konuştum, ne mutlu bana.

Kurtuluş Savaşımız boyunca babam onun yanındaymış. Bu kitapta, onun anılarıyla benimkileri bulacaksınız.

Atatürk Babam ve Ben Alıntıları - Sözleri

  • Mersin milletvekili Çolak Selahattin Bey'le Samsun milletvekili Emin ve Erzurum milletvekili Süleyman Necati Beyler o gün bir yasa teklifi vermişler. Istiyorlar ki ülkenin bu günkü sınırları içinde doğmamış olanlarla belli bir yerinde en az beş yıl oturmayanlar, yapılacak olan yeni Meclis seçimlerinde aday olamasınlar... Bu adamların hedefi doğrudan Mustafa Kemal Paşa'ydı. Niyetleri onu kendi kurduğu Meclis'e sokmamaktı. Çünkü, doğduğu yüzlerce yıllık Türk kenti Selanik, sinirlarımızın dışında kalmıştı artık... Paşa'ya gelince... O kimseye kin beslemez; kendisine yapılan haksızlık ve kötülüklerin sahiplerini bile kin tutmayıp affederdi. Hatta onlara iyilikle karşılık verirdi. Nitekim, teklif sahiplerinden Erzurum milletvekili Süleyman Necati Bey'e yıllar sonra Eskişehir'de rastladı. Eski 'mebus' buradaki bir lisede öğretmenlik yapıyordu. Paşa ona, böyle bir olay sanki hiç yaşanmamış gibi yakınlık gösterdi. Gene teklif sahiplerinden bir başkası olan Samsunlu Emin Bey'in ileri bir tarihte yeniden milletvekili seçilmesine ise hiç ses çıkarmamıştı...”
  • ~ Annem bazen elime para verip bakkala yollardı beni. Giderken de , "Ellerini cebine sokma, sakın yere tükürme! Atatürk'le karşılaşıp mahcup olursun." demeyi unutmazdı.~
  • Ulusumuzun ve ülkemizin kurtarıcısı; Cumhuriyetimizin kurucusu ve devrimlerimizin yaratıcısı sevgili Atatürk'ü ben yakından gördüm. Çocukluğumda. Hem de birkaç kez. Onunla konuşmak mutluluğunu yaşadım.
  • Bir millet kendi gücüne dayanarak varlığını ve bağımsızlığını sağlayamazsa şunun bunun oyuncağı olur. Kusur ve kabahat de kendi üzerinde kalır. Bizim milletimiz varlığını ve bağımsızlığını korumaktan aciz ve kabiliyetsiz bir millet değildir. Mustafa Kemal Atatürk
  • Paşa'nın bindiği arabayı ise genellikle Çavuş Mehmet Efendi kullanırdı. Konukları da Köşk'e o getirip götürürdü. Bir gün Mehmet Efendi'ye sordum: 'Arabaların ne durumda oldukları ortada. Paşa için neden daha yeni ve korunaklı bir otomobil alınmıyor?' 'Ne diyorsun be genç adam?' der gibi yüzüme baktığını çok iyi anımsıyorum: 'Halkın durumu ortada! Askerin midesine bir lokma sıcak yemek girmeden, ayağındaki çarığın yerine ayakkabı, eline de silah vermeden, Paşa gibi yüce bir vatan evladı yeni bir arabaya biner mi sanıyorsun?'
  • Unutturulmak istense de 19 Mayıs yalnızca Ulu Önderimizin değil, ülkemizin de, bizlerin de gerçek doğum günümüzdür. 23 Nisan gibi 19 Mayıs da "Gençlik ve Spor Bayramı" olarak sizlere, geleceğin büyüklerine adanmıştır. Unutturulmasına, önemsizleştirilmesine izin vermeyin. Vermeyelim.
  • O zamanlar koruma denilen koyu renk elbiseli, kara gözlüklü biraz itici tiplerden söz edilmezdi! Var olsalar bile Atatürk'ün sağında solunda görünmezlerdi. Resmi giyimli polis memuru da olmazdı yanında. Kadınlı erkekli halkla, çocuk ve öğrencilerle; asker veya sivil arkadaş ve konuklarıyla çekilmiş sayısız fotoğrafı vardır ama bunların hiçbirinde koruma denilen kişilere veya üniformalı polislere rastlayamazsınız.
  • Evlerimizde renkli televizyonlarımız, ceplerimizde telefonlarımız, ellerimizde tabletlerimiz ve ayaklarımızda ithal malı marka ayakkabılarımız yoktu ama başımızda ve kalbimizde "Müşir Gazi Mustafa Kemal Paşamız," Soyadı Kanunu'nun kabulünden sonra da "Mustafa Kemal Atatürkümüz" vardı.
  • Bana gelince... Cumhuriyetimizin eski günlerine özlemim dayanılmaz hale geldikçe odama kapanıyorum. Kendi kendime sessizce mırıldanırken dudaklarım oynuyor, gözlerim doluyor: Türküm doğruyum çalışkanım... Varlığım Türk varlığına armağan olsun.
  • Gene, Atatürk'ün yolundan sapanlar vardı ve ülkemde hava gene parçalı bulutluydu. Atatürkiye'nin insanları endişeli günler geçiriyordu. Gene gök gürlüyor, fırtına bekleniyordu. Gözlerimin önüne birden Söğütözü'ndeki görüntüsü düştü: "Üzülme, geçer" der gibi gülümsüyordu ve elleri gene saçlarımdaydı. "Sizler sağlam durun, yeter" der gibiydi. Önümdeki kâğıda o an şu sözcükler döküldü: Onu gördüm: Gülen gözleri mavi Karşımdaydı koca Gazi Onu gördüm: İnce uzun parmakları Saçlarımda gezdi bir an Karşımdaydı bu kahraman
  • Atatürk bir çocuk bırakmadı ama "Sen bizim babamızsın!.." diyen büyük bir millet bıraktı.
  • Atatürk diyor ki... Bence bir ulusta onurun, halsiyetin, namusun ve insanlığın varlığı ve sürekliliği, o ulusun özgürlük ve bağımsızlığına sahip olmasına bağlıdır.
  • ~ Annem yaşlılığında bir gün , " Oğlum biz eskiden Türk olduğumuzu bilmezdik. Biz Ankaralıların çoğunluğu Müslüman'dı. Bir de azınlık gayrimüslimler vardı ki onlardan yeri geldikçe Yahudi , Ermeni , Rum diye söz edilirdi de bizlere kimse Türk demezdi. Önce Müslüman sonra da Osmanlıydık ! Türk sözü hemen hiç geçmezdi. Okullarda bile! İşte bu nedenlerle Türk olduğumuzu o zamanlar ne öğrendik ne bildik. Mustafa Kemal Paşa Ankara'ya geldikten sonra anladık ki Müslümanlık sadece dinimizdi, ayrıca bir de milliyetimiz vardı. Türktük!.." ~
  • 27 Aralık 1919 gününün öğleden sonrasında destansı bir konuşma başlıyor: 'Arkadaşlar, buraya neden geldiniz?' 'Millet yolunda kanımızı dökmeye ve bu uğurda ölmeye geldik' 'Kararınız kesin midir?' 'And olsun ki öyledir!' Mustafa Kemal Paşa, dimdik duruyordu ve güzel yüzü onlara dönüktü. Ankara'ya adım atarken böylesi bir coşkuyla, böylesi inançlı ve kararlı bir yeminle karşılaşacağını acaba düşünmüş müydü? Gözlerinden iki damla yaş kayarken: 'Var olun yiğitlerim,' diyebildi..."
  • Ben inanırım ki Atatürk'ü anlamış olanlardan kötü insan pek çıkmaz! Çünkü onların aydınlığa; insanı, doğayı ve hayvanları sevmeye açık bir ruhları, beyinleri vardır. Evet, hislidirler ama gerektiğinde akıllarını kullanmayı çok iyi bilirler. Atatürk'ü sevip sayanlardan nankör çıkmaz. Nankörlerden ise kimseye hayır gelmez!

Atatürk Babam ve Ben İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Kitabın yazarının Atatürk hayranlığının altında yatan sebepler ile beraber yazarın babasının, yazarın ve arkadaşlarının Atatürk ile karşılaşmaları, bunlar üzerine değerlendirmeler kitapta yer almaktadır. (H.Nur Yüksel)

Gazi Mustafa Kemal Paşamızı görmüş bir 'çucuk'(Atatürk'ün Selanik ağzıyla söylediği şekliyle) ve babasının anlattıklarını okurken sanki onlarla berabermişim gibi hissettim...Herkese tavsiye ederim çok güzel ve huzur veriyor bu kitap okuyucusuna :) (Eda Arda Ylmz)

Atatürk'ü yaşarken görmüş, onunla sohbet edebilmiş ve hala yaşayan bir kaç değerli isimden biri olan Orhan Karaveli'nin bu değerli anlara ve cumhuriyetin ilk yıllarına dair anıları ile birlikte dünü bugünü Atatürk'ü değerlendirişi. Her satırı okumaya değer, neslimizin çocuklara şevkle okutması gereken bir anı kitabı. Atatürk sevgisini çok güzel dile getiriyor. anılarında çarpıcı detaylar var. Kalemine yüreğine sağlık Okuyun okutturun. (gece kuşağı)

Atatürk Babam ve Ben PDF indirme linki var mı?

Orhan Karaveli - Atatürk Babam ve Ben kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Atatürk Babam ve Ben PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Orhan Karaveli Kimdir?

Orhan Karaveli (d. 1930, Ankara), Türk araştırmacı-yazar...

1930 yılında Ankara'da doğdu. Galatasaray Lisesi (1937-1949), İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi (1949-1954) ve Londra Politeknik Okulu'nda (1956-1957) öğrenim gördü...

Yeni İstanbul, Milliyet, Vatan ve Cumhuriyet gazetelerinde yazdı. Üyesi olduğu Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'nin çeşitli başarı ödüllerini kazandı...

Orhan Karaveli Kitapları - Eserleri

  • Sakallı Celal
  • Atatürk Babam ve Ben
  • Tanıdığım Nazım Hikmet
  • Bir Ankara Ailesinin Öyküsü
  • Tevfik Fikret ve Haluk Gerçeği
  • Görgü Tanığı - Bir Gazetecinin Sıradışı Anıları
  • Ali Kemal 'Belki De Bir Günah Keçisi...'
  • Berlin'in Yalnız Kadınları
  • Çanakkale Olmasaydı... O Olmasaydı...
  • Ziya Gökalp'i Doğru Tanımak
  • Kendi Heykelini Yapan Adam: İlhan Selçuk
  • Kral Çıplak
  • Kişiler ve Köşeler

Orhan Karaveli Alıntıları - Sözleri

  • Türk diline gönül veren sizler, Atatürk’ün devrimlerine sahip çıktığınız sürece hepiniz O’nun çocukları, torunlarısınız! O’na ihanet etmeyin! Atatürk’ü esirgeyin günümüzün üçüncü sınıf, beşinci sınıf insanlarından... (Kral Çıplak)
  • Bu ülkeyi devlete yük olan emekliler değil, çalışıp ekonomiye katkıda bulunanlar kurtarabilir. Ben kendi hesabıma hiç emekli olmayacağım ve ‘kılıç elde’ ölünceye kadar çalışacağım! (Bir Ankara Ailesinin Öyküsü)
  • İki devlet adamının ayrılışı sırasında defalarca el sıkıştıkları görülür ve Türkiye dışına çıkmayacağını bilse de kralın Atatürk’ü İngiltere’ye davet ettiği duyulur. Halk arasında hemen yayılan şöyle bir konuşmayı aktarır tanıklık edenler: İngiltere kralı, Atatürk’e sorar: “Türkiye ne kadar asker çıkarabilir Ekselans?” “Gerektiğinde kadın erkek bütün Türkler askerdir ama talim görmüş bir milyon.” “Demek ki, savaş çıktığında iki milyonluk bir kuvvete sahipsiniz...” Atatürk, “İki değil bir milyon” diye düzeltir ama kral ısrarlıdır: “Benim hesabım doğru Ekselans. Bir milyon ordunuz, bir milyon da şahsen siz! Toplam sayı benim dediğim gibidir.” Ve, kadehini kaldırır... (Görgü Tanığı - Bir Gazetecinin Sıradışı Anıları)
  • “Bak evladım” der, memlekete hizmet etmek istiyorsan, bunu, kimseye duyurmadan, belli etmeden yapacaksın. Aksi halde, ne yapar eder engellemeye çalışırlar...” (Sakallı Celal)
  • Bugünkü bağımsızlığı, özgürlüğü ve cumhuriyeti uğruna bunca evladını feda eden bir halk nasıl oluyor da 'millet isterse şeriat gelir...'menzilime, hedefime ulaşınca ben bindiğim tramvaydan inerim...' diyebilen bir düşüncenin peşinden gidebiliyor? Nasıl bir aymazlıktır bu? (Kral Çıplak)
  • Bizde âlim yetişmiyor, diyorlar. Yetişeni ne yaptık ki, yetişeceğe hayrımız dokunsun? (Sakallı Celal)
  • Bu arada ben gizli bir "kurtuluş planı" yapıyorum kafamda, bir yandan da sünnetimizin "Berber" Hamza Efendi tarafından "icra edileceğini" öğreniyorum. Bu "berber"ler hiç de yabancısı değildi ülkenin o zamanlar. Çok güzel saç ve sakal kesip düzeltmenin yanı sıra diş çekerler; alından, dilden veya tepeden sarılık "keserler", sülük tutarlar, kan alırlar, şişe çekerler, at kılıyla ben çıkarırlar, saçkıran tedevisi yaparlardı. (Görgü Tanığı - Bir Gazetecinin Sıradışı Anıları)
  • Çanakkale savaşlarının dünya tarihinde bambaşka, benzeri olmayan bir yeri vardır. Emperyalist, sömürgeci ülkelerin en büyük ve en güçlü olanlarının topluca katıldıkları ve saldırıya geçtikleri ilk ve tek savaştır bu! (Kral Çıplak)
  • İmanımız olmasaydı, “Doğacaktır sana vaat ettiği günler Hakk’ın” diyebilir miydik? (Bir Ankara Ailesinin Öyküsü)
  • ~ Annem bazen elime para verip bakkala yollardı beni. Giderken de , "Ellerini cebine sokma, sakın yere tükürme! Atatürk'le karşılaşıp mahcup olursun." demeyi unutmazdı.~ (Atatürk Babam ve Ben)
  • Fransız mühendislerin topografya haritalarında, yakındaki 771 rakımlı "Göl Dağı" nirengi kabul edildiğinden buraya Türkçe-Fransızca karışımı "Zone Göl Dagh" yani "Göl Dağı Bölgesi" denmiş. Ve zamanla "Zone Göl Dagh" "Zonguldak" olup çıkmış. (Tanıdığım Nazım Hikmet)
  • Bir millet kendi gücüne dayanarak varlığını ve bağımsızlığını sağlayamazsa şunun bunun oyuncağı olur. Kusur ve kabahat de kendi üzerinde kalır. Bizim milletimiz varlığını ve bağımsızlığını korumaktan aciz ve kabiliyetsiz bir millet değildir. Mustafa Kemal Atatürk (Atatürk Babam ve Ben)
  • . Atatürk "Heyecan ve hislerimin babası Namık Kemal, fikirlerimin babası Ziya Gökalp'tir ... " demiş ve Fikret'ten "Ben inkılap ruhunu ondan aldım ... " diye söz etmişti. İnsanın, Atatürk'le aralarında adeta kozmik ve gizemli bir iletişim olduğunu düşünmekten kendini alamadığı bu büyük insanlar "elli"li yaşlarını bile göremediler. Üstelik, sürgünler, karanlıklara isyan ve güzelliklere özlemle geçen acılı yaşamları noktalandığında üçü de kırk sekiz yaşındaydı. . (Ziya Gökalp'i Doğru Tanımak)
  • Panik şaha kalkmış korkudur ve korku her zaman korkulan şeyden daha fazla zarar verir. (Kral Çıplak)
  • . İnsanların hep iyi yanlarını ve iyi yönlerini görmeye çalıştı. Öğrenmekten yorulmadı, öğrendiklerini paylaşmaktan usanmadı. Kimseye ters bir söz etmedi. Kimseyi incitmedi. İki istisna dışında: bağrından, benliğinden, inancından ve "kanından" kopup gelen "Türklüğü" ona çok gören Ali Kemal ile Türklüğün en büyük düşmanı olarak gördüğü İngilizler... "Artin Kemal"e cevabı doğrusu çok sert olmuştu ama Kurtuluş Savaşı'na karşı çıkan adam bu cevabı hak etmişti... . (Ziya Gökalp'i Doğru Tanımak)
  • Külebi'nin "Sen Türkiye gibi aydınlık ve güzelsin" dizesini çok severdi İlhan Selçuk. Gözleri dolmuştu. Ülfet görmesin diye başını öbür yana çevirirken: - Kaçta ölmüştü Cahit Öğretmen? diye sordu. - Sanırım 97'de. - Yazık olmuş!.. (Kendi Heykelini Yapan Adam: İlhan Selçuk)
  • kimi insan otların kimi insan balıkların çeşidini bilir ben ise ayrılıkların... (Tanıdığım Nazım Hikmet)
  • 27 Aralık 1919 gününün öğleden sonrasında destansı bir konuşma başlıyor: 'Arkadaşlar, buraya neden geldiniz?' 'Millet yolunda kanımızı dökmeye ve bu uğurda ölmeye geldik' 'Kararınız kesin midir?' 'And olsun ki öyledir!' Mustafa Kemal Paşa, dimdik duruyordu ve güzel yüzü onlara dönüktü. Ankara'ya adım atarken böylesi bir coşkuyla, böylesi inançlı ve kararlı bir yeminle karşılaşacağını acaba düşünmüş müydü? Gözlerinden iki damla yaş kayarken: 'Var olun yiğitlerim,' diyebildi..." (Atatürk Babam ve Ben)
  • . ''Türk'ün köyü de, evi de, ruhu da sükûn içindedir. Ah, biz niçin bu güzel, bu mesut, Türklüğü unuttuk?'' ... Ziya Gökalp 14 haziran günü Seniha'ya yazdığı mektupta, "Bir millet uyandıktan sonra artık (bir daha) uyumaz..." diyor. Bugünleri görseydi acaba gene böyle düşünür müydü? . (Ziya Gökalp'i Doğru Tanımak)
  • . 1925'in, 1934'ün dış destekli isyancıları "Şeriat isterük..." safsatasıyla ayakları üstünde durmaya çalışan genç Cumhuriyet'i içerden yıkmaya çalışmasalar ve yeni Türk devletine en çok yedi yıl ömür biçtikleri için elçiliklerini İstanbul'dan Ankara'ya taşıma zahmetine bile uzun süre girmeyen - başta İngiltere olmak üzere - ­"Düvel-i Muazzama"nın art niyetli ham hayallere kapılmasına yol açmasalardı daha iyi olmaz mıydı? . (Ziya Gökalp'i Doğru Tanımak)

Yorumlar

Image
Ziyaretçi
14.12.2023 / 21:57

Ana fikri

Yorum Yaz