Ateş Denizi - Beşir Ayvazoğlu Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Ateş Denizi kimin eseri? Ateş Denizi kitabının yazarı kimdir? Ateş Denizi konusu ve anafikri nedir? Ateş Denizi kitabı ne anlatıyor? Ateş Denizi kitabının yazarı Beşir Ayvazoğlu kimdir? İşte Ateş Denizi kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi
Yazar: Beşir Ayvazoğlu
Yayın Evi: Kapı Yayınları
İSBN: 9786054683949
Sayfa Sayısı: 515
Ateş Denizi Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
Ateşten Dönemlerin Romanı...
Bu ateş denizinin iki yakası var...
Bazen bir nehir gibi akıyor ve önüne geleni sürüklüyor. Bazen kara bir rüzgâr onun başını döndürüyor. Ateş, içindeki balıklan da yakıyor. Akılla ruh cenk ediyor orada. Doğu ile Batı ateş iğneleriyle birbirine geçiyor. Aşk, bazen yokluk elbisesi giyiyor. Bazen bir yağmura dönüyor. Edebiyat, tarih, müzik alev almış at gibi koşuyor. Ses bir ruh bulutu gibi sürükleniyor meçhulde. Kültür tarihinin son bestesi.
"Gazetelerin birinci sayfaları bir aydır öztürkçe, öztürkçe soyadı, radyolarda alaturkanın yasaklanması, öz Türk musikisinin yaratılması, millî opera, Ayasofya Camii'nin müze yapılması, iki gündür de ağa, hacı, hafız, hoca, efendi, bey, beyefendi, paşa, hanım, hanımefendi, molla, hazretleri gibi lakap ve unvanların kaldırılması hakkında haberlerle dolup taşıyordu. Ama mesela Muş'taki zelzele felâketi kısacık bir haberle geçiştirilmişti."
Bir yüzyıl yangınlarla, savaşlarla, işgalle boğuşmuş, perişan bir İstanbul.
Cumhuriyetle birlikte her gün yeniden kurulan bir ülke. Her sabah yeni bir değişime uyanan aydınlar. İnkılâp ruhunun kimi zaman serseri kurşunlarının gölgesinde hayatta kalma çabaları. Üniversite reformuyla Darülfünun'daki görevinden kovulan Galip Bey'in evrakından yola çıkılarak yazılan bir serencam.
Beşir Ayvazoğlu'nun kaleminden, 1930'lu yılların Türkiye'sine dair, belge niteliğinde bir roman.
Ateş Denizi Alıntıları - Sözleri
- Resûlullah Efendimiz (a.s.m) bir gün otururlarken, kedisi cübbesinin eteğine kıvrılıp uyumuştu. Resûlullah (a.s.m) kediyi uyandırmaya kıyamayıp cübbesinin o kısmını keserek yerinden kalktı.
- Şiir galiba sesini bulduktan sonra kendi kendini inşa eden bir şey...
- Bir şû'lesi var ki şem'i cânın Fanûsuna sığmaz âsumânın
- Feryâd ki feryâdıma imdâd edecek yok Efsûs ki gamdan beni âzâd edecek yok Te’sîr-i muhabbetle yıkılmış müteellîm Vîrâne dili bir dahî âbâd edecek yok
- Necip Fazıl'ın o müthiş "Kaldırımlar" şiirinin içinde gibiyim. "Kara gökler kül rengi bulutlarla kapanık"
- Kimsesiz odanda kış geceleri İçin ürperdiği demler beni an! De ki: "Odur sarsan pencereleri!.." De ki: "Rüzgar değil odur haykıran!" ... Hırsım gibi sonsuz yaşarsan sen de, Ben ölümle sırdaş olur beklerim. Hırsıma toprağı rakib etsen de, Mezarında bir taş olur beklerim.
- Hasreti denizlerin, Denizler kadar derin Ve o kadar bucaksız… Ta karşımda, yapraksız, Kullanılmış bir takvim… Üzerinde bir resim: Azgın, sonsuz bir deniz; Kaygısız, düşüncesiz, Çalkanıyor boşlukta. Resimdeyse bir nokta: Yana yatmış bir gemi… Kaybettiği âlemi Arıyor deryalarda.
- Bilsen, Melâl-i hasret ü gurbetle ufk-i şâma bakan Bu gözlerinle, bu hüznünle sen ne dilbersin! Ne sen, Ne ben, Ne de hüsnünde toplanan bu mesâ, Ne de âlâm-i fikre bir mersâ Olan bu mâi deniz, Melâli anlamayan nesle âşinâ değiliz.
- İnsan, buhran anlarında kafasında neler kurmuyor ki!
- Her yürüyüş benim için aynı zamanda kendi içime doğru bir yolculuğa çıkmaktı; ne var ki son bir yıldır oradaki kargaşadan, alt üst oluştan ürküyorum.
- Ah,lâpa lâpa kar yağıyor olsaydı şimdi! Belkide sımsıkı giyinip sokağa cıkarak yüreyebildiğim kadar yürürdüm.Kar beni eskiden beri teskin eder, içimi rahatlatıp aydınlatır.
- Ben yerde, sen eflâkde bir hüsn-ü münevver, Mümkün mü yetişsin sana mümkün mü bu eller? Lâkin yine gönlüm seni ister, seni bekler.
- Zeytini bilirsiniz, en güzel olduğu an, çürümeye yüz tuttuğu andır... İnsanlar da öyledir... Her şey bitti dendiği an, eğer yeniden hayata dönerseniz, işte bu sizin en lezzetli anınız olacaktır unutmayın. Şimdi her şeyin bittiği yerden yeniden başlıyorum.
Ateş Denizi İncelemesi - Şahsi Yorumlar
Ateş Denizi: "Bir şeyleri yok olmaktan kurtarmak için ümitsizce çabalayarak çölleşen hayatında vaha yeşertmek isteyen bir adam." Öncelik olarak kitabın bir kurgu oldugunu söylemek isterim ama olaylar o kadar gerçekçi bir şekilde ele alınmış ki kurgu olduğu ihtimalini göz ardı ediyordum okurken, acaba buda mı kurgu diye içimden geçirmediğim değil. Ama kitap o kadar yoğun sanat, edebiyat, ve toplumsal hayatı içeriyor ve insanla bütünleşen bir kitap.Çok yoğun politik ve peotik bir anlatımı var bu da benim çok hoşuma gitti okuma hevesini insanda canlandırıyor ve daha çok okuma isteği geliyor acaba diyer bir sayfada nelerden bahsediyor diye kendi kendine sorular soruyor insan.Ve bu da kitabın bana sunduğu en güzel duygu. BEŞİR AYVAZOGLU bir röportajında bu kitabın bir kurgu olduğunu ve hiç bir gerçeklik payının olmadığını duyduğumda bir hayal kırıklığına uğramıştım acıkcası çünkü bu kadar güzel bir gerçekçilik kurgu olamazdı:) anlıyoruz ki gerçekten insanlara gercekçi olduğuna inandırmışsa edebiyatının hakkını vermiştir. -Şu yüzyılda yaşamanın zorluğunu bir kitapta daha hissettim. Siz değerli okurlarım severek okuyacağınız bir kitap mutlaka istifade ediniz. ~Vesselam~ (mevakitap)
Oldukça keyifli bir yolculuktu Ateş Denizi. Kitabı okurken bazen kendinizi Peyami Safa'nın kalem arkadaşı, bazen de Tanburi Cemil Bey'in musıkî talebesi gibi hissediyorsunuz. Bir edebiyat meraklısının karşılaşacağı keyifli eserlerden biri. Bir süre sonra 'istirham ederim hanımefendi' diye hitap edesiniz geliyor.:) Kitapta dikkatimi çeken en nahif ifade ise vefat edenler için defnetmek anlamında kullanılan sırlamak ifadesi. Mevlevî dervişlerinin söylemlerinden biri. (Ebru)
Yahya Kemal’in de dediği gibi “Tanburî Cemil Bey çalıyor eski plakta” sanki tüm kitap boyunca arka fonda bir plak açık kalmış ve Cemil Bey’in o güzide eserleri kitabın son sayfasına kadar kulağıma terennüm etmekteydi. Kitap biter bitmez -bir devrin sonlandığı yıllardaki gibi- plağın sesi de bir vapur ile uzaklaşıp son bulmaktaydı... Bir dönemin içine girip o dönemin tüm hüznünü, kayboluşlarını, yaşayına gizli bir tanık olarak eşlik ettim. Kimler gelmiş geçmiş mazimizden diye düşündüm. Ve bir o kadar da mazimize yabancılaştığımızın farkına vardım. Galip Tahiroğlu’nun gözünden bir döneme tanık olmaktayız. Bir kitap, bir biyografi yazma düşüncesiyle yola çıkan Galip’in bu yolculuğunda kimler yok kimler? Tanburi Cemil Bey’den Dede efendilere, Şeyh Galip’ten Yahya Kemal’e, Peyami Safa, Necip Fazıl, Ahmet Haşim, Mehmet Akif ve bunların yanında nice musikişinaslara, mevleviliğe ve sayamadığım onlarca isme... Tanburi Cemil Bey’in biyografisinin içine girince çıkmak istemeyeceksiniz. Aşkın, musikinin, edebiyatın, inkılapların, bir dönemin kitabı. Son olarak aşağıya Cemil Bey’den bir eser bırakıp Yahya Kemal ile başladığım yazımı da yine onun bir şiirinden mısraı ile sonlandırayım: “Zihnim bu şehirden bu devirden çok uzakta. ” Cemil Bey’in eseri: https://youtu.be/7yH6o7YGG4c (Sinan)
Kitabın Yazarı Beşir Ayvazoğlu Kimdir?
Beşir Ayvazoğlu (1953 Zara, Sivas), edebiyatçı, şair, yazar, gazeteci.
Asıl ismi "Beşir Ayvaz" olup 11 şubat 1953 tarihinde Sivasın Zara ilçesinde doğmuştur. Sivas 'ta ilk ve orta öğreniminin ardından 1975'te Bursa Eğitim Enstitüsü Edebiyat Bölümünü'nü tamamlamıştır. Çeşitli liselerde Türkçe ve edebiyat öğretmenliği yapmış, TRTde uzman olarak çalışmıştır. Lise yıllarında mahallî gazetelerde amatör olarak yürüttüğü gazetecilik mesleğine Hergün, Tercüman, Türkiye, Zaman ve Yeni Ufuk gazeteleriyle, Aksiyon dergisindeki köşe yazarlığı ve yöneticilik ile devam etmiştir. 1985-1991 yılları arasında Tercüman gazetesinin Kültür-Sanat yönetmenliği yapmıştır. Yeni Ufuk gazetesinde ise genel yönetmen olarak çalışmıştır. Dergâh, Kubbealtı Akademi, Hareket, Hisar, İzlenim, Türk Edebiyatı, Türkiye Günlüğü, Yeni Türkiye gibi dergilerde birçok deneme ve makale yayımlamışltır. Bir ara Kültür Bakanlığı danışmanı olarak görev yapmıştır.[1]
ADTYK Atatürk Kültür Merkezi, İstanbul Şehir Tiyatroları Repertuar Kurulu, TDV İslâm Ansiklopedisi Türk Dili ve Edebiyatı Merkez ilim ve Redaksiyon Kurulu üyeliklerinde bulunmuştur. Ayrıca CNN Türkte Hilmi Yavuzla birlikte iki yıl Gökkubbemiz adlı kültür programını hazırlamış ve Kasım 2001-Temmuz 2005 tarihleri arasında Radyo ve Televizyon Üst Kurulu üyesi olarak görev yapmıştır.[2] TRT 2de Bir Tepeden adlı bir kültür programı hazırlayan yazar, halen Türk Edebiyatı Dergisinin genel yayın yönetmenliğini yürütmekte ve Zaman gazetesinde köşe yazarlığı yapmaktadır. Türkiye Yazarlar Birliği, iLESAM, Çocuk Vakfı ve Sezer Tansuğ Kültür ve Sanat Vakfının kurucu üyeleri arasında yer alıp Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'in de üyesidir. Şiir, deneme, araştırma, inceleme ve biyografi alanında yayımlanmış çok sayıda kitabı bulunmaktadır.
Beşir Ayvazoğlu Kitapları - Eserleri
- Güller Kitabı
- Aşk Estetiği
- Kuğunun Son Şarkısı
- 1924 Bir Fotoğrafın Uzun Hikâyesi
- Ateş Denizi
- Bozgunda Fetih Rüyası
- Ömrüm Benim Bir Ateşti
- Defterimde Kırk Suret
- Kahveniz Nasıl Olsun?
- Saatler, Ruhlar Ve Kediler
- Peyami
- Siretler ve Suretler
- Ney'in Sırrı
- Yunus, Ne Hoş Demişsin
- Yahya Kemal
- Büyük Ağa Tarık Buğra
- Tanrıdağı'ndan Hıra Dağı'na
- Geceleyin Dersaadet
- Kayıp Şiir
- Divanyolu
- Bir Ateşpare Bin Yangın
- Fikret
- Gel Söyleşelim Cümle Geçen Demleri
- Edebiyatın Çanakkale'yle İmtihanı
- Altı Çizili Satırlar
- Altın Kapı
- Bozgunda Fetih Rüyası
- Şehir Fotoğrafları
- He'nin İki Gözü İki Çeşme
- Dersaadet'in Kalbi Beyazıt
- Geleneğin Direnişi
- Şiirler
- İslam Estetiği ve İnsan
- Yaza Yaza Yaşamak
- Alatav'dan Şardağı'na Kültür Coğrafyamızda Gezintiler
- Doğu-Batı Arasında Peyami Safa
- Tarık Buğra - Güneş Rengi Bir Yığın Yaprak
- Her Kuyuda Bir Yusuf
- İstiklal Marşı Tarihi ve Manası
- Malik Aksel
- Florinalı Nazım
- Türk’ün Kültür Coğrafyasında Bir Gezinti
- Derkenar
- Geçmişi Yeniden Kurmak
- Üçüncü Tepede Hayat
- Kaknus
- Güller Kitabı
- Kahveniz Nasıl Olsun?
- Halk Şiirinden Tarihe
- Gel Söyleşelim Cümle Geçen Demleri
- Turkish Coffee Culture
Beşir Ayvazoğlu Alıntıları - Sözleri
- Muhteşem bir maziyi daha, muhteşem bir istikbale bağlayacak köprü olmak isterdim,diyen yiğit bir adamdı Cemil Meriç (Altı Çizili Satırlar)
- Melâli anlamayan nesle âşinâ değiliz. Sana yalnız bir ince taze kadın, Bana yalnızca eski bir budala Diyen bugünkü beşer, Bu sefil iştiha, bu kirli nazar, Bulamaz sende, bende bir mânâ, (Ömrüm Benim Bir Ateşti)
- Biz ki kaçak konar göçerleriz iskân edilmemiş hüzündür aşiretimiz (Kuğunun Son Şarkısı)
- 'Bence sanat bir lüks, ziynet değildir, bir ihtiyaçtır. Aristokrasinin yahut yalnız küçük bir zümrenin keyfine hizmet eden bir vasıta olmaktan ziyade büyük bir kitlenin manevi gıdasıdır." (Malik Aksel)
- Koruma şuuru, şehri tanıyıp sevmekle başlar. (Divanyolu)
- Gök kubbe altında söylenmemiş söz yoktur… (Aşk Estetiği)
- Bütün dinler ve mistik doktrinler, az yemeyi, perhizi tavsiye etmişlerdir. Tasavvufi eserlerin kanaatle ilgili bölümlerinde az yemekle ilgili hikâyeler anlatılır, öğütler verilir. Mesela Şirazlı Şeyh Sadi'nin Boston ve Gülistan'ında bu konuda hoş hikâyeler vardır ve bu hikâyelerin özü şu beyittir : " Ne ağzından taşasıya çok ye, Ne zayıflıktan ölesiye az ! " (Saatler, Ruhlar Ve Kediler)
- Yunus bir söz söylemiş hiç bir söze benzemez Münafıklar elinden örter ma'ni yüzini (Yunus, Ne Hoş Demişsin)
- Nuri Bey'e göre,zannedilenin aksine, hürriyetin en büyük düşmanı paradır, çünkü sizi -kendi şartlarını benimseterek- esirleştirir. (Defterimde Kırk Suret)
- Aşk, bir bakar ki seyre başladığı yerdedir; Aşk Hüsn'den, Hüsn de aşktan başkası değildir. (Kuğunun Son Şarkısı)
- Anlamıyorum; bugün gölgesinde dinlendiğimiz ağaç, yarın yerini iri yarı bir apartmana bırakıyorsa, bugün penceremizde ışıldayan gökyüzü, öbür gün beton bir blokun arkasında kalabiliyorsa, bu topraklarda asıl mânâsında nasıl mekân tutabiliriz? (Şehir Fotoğrafları)
- Ey kırk yıl önce dudağımı değdirdiğim fincanın sahibi; müddetimi doldurduğum günden beri seni aramaktayım. Nerdesin? (Kahveniz Nasıl Olsun?)
- Mağlûpken ordu, yaslı dururken bütün vatan, Rü’yâma girdi her gece bir fâtihane zan! (Bozgunda Fetih Rüyası)
- Nazım, "Eski dost düşman olmaz" atasösünün de "ozanca bir dilekten başka bir şey olmadığını" söyler. şarabın yıllanmışı makbuldür ama, dostluğunki çok zaman tam tersine olur, "yılların içinde durgun sular gibi kurtlanır, yosunlanır, tortulanır. Bunun için de düşmanların büyüğü çok kez eski dostlardan çıkar. Eski dost düşman olur, hem de nasıl!" (Peyami)
- Resûlullah Efendimiz (a.s.m) bir gün otururlarken, kedisi cübbesinin eteğine kıvrılıp uyumuştu. Resûlullah (a.s.m) kediyi uyandırmaya kıyamayıp cübbesinin o kısmını keserek yerinden kalktı. (Ateş Denizi)
- “Akşam, geceye ihtişamlı bir ön sözdür.” (Geceleyin Dersaadet)
- Mütareke devridir. 1919 yılının sonlarına doğru bir gün Ba biâli'den Fâtih'e kadar tam elli beş çeşme ve sebil sayan Emiri Efendi, hepsinin susuz olduğunu ve sanatkârane kitabelerinin toz toprak içinde kalarak okunmaz hâle geldiğini gördüğü için çok üzülür ve "Vicdannâme" başlığını uygun gördüğü bir rapor yazıp sadaret makamına arz eder. (Divanyolu)
- " Fransız toprağı bin yılda Fransiz milletini yaratti." Bu cümleyi okuduktan sonra milliyetin en mühim unsurunun toprak olduğunu anladim. Bizim milliyetimiz de Anadolu ve Rumeli toprağının eseriydi. (Bozgunda Fetih Rüyası)
- Şiir galiba sesini bulduktan sonra kendi kendini inşa eden bir şey... (Ateş Denizi)
- Aşığın çıkardığı âhın adı zefredir. Bu âhı çıkaramayan aşık, sıcak hava kalbin üst kısmındaki soğuk kısma girerek rutubete dönüştüğü için aşkını ağlayarak açığa vurur. Bu kadar da değil; İbnü'l Arabi, kalpten ciğerlere sirayet etmesi halinde âh sadasıyla birlikte çıkan nefesten yanık kokusunun yayılacağını söylemektedir... Eğer ateş kalbi ve ciğeri yakıp pişirirse, hâl sahibi ölebilir. Nitekim evliya menkıbelerinde sema meclislerinde ruhlarını böyle teslim edenlerin isimleri zikredilmiştir. İbnü'l Arabi yorumcusu Ahmet Avni Konuk "Bunlar aşk-ı İlahi'nin şehidleridir." diyor. (Kuğunun Son Şarkısı)