diorex
life

Atlantik Ötesi - Witold Gombrowicz Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Atlantik Ötesi kimin eseri? Atlantik Ötesi kitabının yazarı kimdir? Atlantik Ötesi konusu ve anafikri nedir? Atlantik Ötesi kitabı ne anlatıyor? Atlantik Ötesi PDF indirme linki var mı? Atlantik Ötesi kitabının yazarı Witold Gombrowicz kimdir? İşte Atlantik Ötesi kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

  • 27.12.2022 18:00
Atlantik Ötesi - Witold Gombrowicz Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap Künyesi

Yazar: Witold Gombrowicz

Çevirmen: Yaşar Avunç

Orijinal Adı: Trans-Atlantyk

Yayın Evi: Ayrıntı Yayınları

İSBN: 9789755391144

Sayfa Sayısı: 140

Atlantik Ötesi Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Milliyetçiliğin, tutuculuğun, savaş çığırtkanlığının gemi azıya aldığı bir dönemde, edebiyatın diliyle şovenist-faşist eğilimlere karşı çıkışın adı: Atlantik Ötesi.

Çağımız edebiyatının en gözüpek yazarlarından Witold Gombrowicz, 1939 yılında bir gezi için Arjantin’de bulunduğu sırada savaşa giren ülkesi Polonya’ya dönmeyi reddederek Güney Amerika’da uzun yıllar sürecek bir sürgünlüğü yeğlemişti. 1953’te yayımlanan Atlantik Ötesi bu olayın hikâyesidir.

Arjantin’de parasız pulsuz kalan yazar, Polonya kolonisinin üçkâğıtçı zenginleri ve Arjantinli bir eşcinsel arasında gelişen olaylar eşliğinde milliyetçiliği ve ona bağlı olan yiğitlik, savaşçılık, soyluluk, inanç, güç vb. tutucu ve şoven kavramları acımasızca alaya alır.

Çöken dünyayı olduğu kadar, geleceği simgeleyen genç kuşakları da hiçliğin ve boşluğun çıkışsız labirentlerine hapseden Gombrowicz, Atlantik Ötesi’yle, çoğu kez groteskin de sınırlarını zorlayan bir ironi şaheseri yaratır.

Milliyetçiliği yerin dibine batırdıkça alayın zirvelerine çıkan Gombrowicz “saçma”ya ve “soyut”a ulaşan özgün mizahı, “anarşist” ya da “karanlık” diye nitelenebilecek radikal yıkıcılığı ile dünya

edebiyatında öncü bir yere sahiptir.

Atlantik Ötesi, dil ve anlatım özgünlükleri, hızlı ritim ve temposuyla zevkle okunacak bir edebiyat metni...

Atlantik Ötesi Alıntıları - Sözleri

  • Hay kör kurşunlara gelesin! Ben saklanmak için çömeldikçe, onlar bana şamdan tutuyorlar! Bu saygının bolluğu karşısında şaşkına dönen pansiyon sahibi kadın, itirazlarımı dinlemeden beni küçük odamdan alıp pansiyonun en iyi odasına taşımıştı: bu zor ve güvenliksiz zamanda küçük odamda kalmak yerine, kendimi iki pencereli kocaman bir salonda buldum. Bu lanet olası haber, benim büyük bir insan olduğum haberi, tüm Yurttaşlar arasında yayılmıştı: ertesi gün iş yerinde bir saygı bir hürmet; öyle ki insanlar yanımda konuşmaktan, şakalaşmaktan çekiniyorlardı hatta. Hay Lanet, Lanet olsun! Bu kutlama işi güç kazanıyordu, görünüşe göre, Ekselansları Büyükelçi benim isteksizliğime ve şiddetli karşı koymama karşın bildiğini okuyor, her yerde Kutlama yaptırıyordu. Hay lanet herif, nereden göründüm gözüne! Ne tekinsiz bir iş yapmışım! Hayır, normal bir zaman olsa neyse, ama orada Öldürmeler, Katletmeler gırla giderken, en iyisi başıma kötü bir şey gelmesin diye dua edip sessizce oturmak.
  • Gidin ona doğru gidin; sizi ne yaşatacak ne de gebertecek, sizi varolmakla varolmamak arasında sonsuza dek kararsız bırakacak o ülkeye gidin; burnunuzu o kutsal salyangoz ülkenize doğru yöneltin; gidin de sizi salyangozlaştırmayı sürdürsün!

Atlantik Ötesi İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Çok beğenerek okuduğum diğer iki romanından (ferdydurke pornografi) sonra hayal kırıklığı oldu benim için. Otobiyografi şeklinde yazılmış bu eserinde yazar, savaş tehlikesi sebebiyle, Polonyadan ayrıldıktan sonra gelip yerleştiği Arjantin Buenos Aires'te, kendi vatandaşı polonyadan göçenlerin oluşturduğu çevre içinde yaşadıklarını mizahi bakış açısıyla absürt bir şekilde ele almış. Savaş karşıtı söylemleri üzerinden milliyetçiliği hoyratça alaya alması ve farklı cinsel tercihlerin arkasında duran hakim görüşleri itibarıyla dönemi için yazarı oldukça cesur buldum, ancak başta söylediğim gibi belki de çevirinin orijinal dilinden değil de Fransızca baskısından yapılmış olması eserden bir şeyleri götürdü, çok tat alamadım. (Emre Başatlı)

İlk defa okuduğum ve beni şaşırtan bir yazar oldu. Toplumu bu kadar absürt bir şekilde eleştireceği aklıma gelmezdi. Kitapta olan olaylar bazen saçma bir hal alıyor ama siz acaba şimdi ne olacak diye merak etmekten kendinizi alamıyorsunuz. Sürekli kınadığımız şeyleri yapmamız, savunduğumuz şeylere ihanet etmemiz, ahlak anlayışımızın bozukluğu yazar tarafından çok iyi eleştirilmiş. Bunun yanında milliyetçilik ile arası iyi değil yazarın. Kitapta bir yerde savaş olup bunun için ahlanan vahlanan vatandaşlar diğer ülkede hayatlarını yaşıyorlar. Tabii ki savaştan uzakta ve güvende. İroninin derecesi biraz fazla olsa da okuması kesinlikle zor değil. Bazı yerleri anlaması zor olabilir ve bu kitap ne biçim kesinlikle okumayın diye tavsiye edebilirsiniz. Kendinize güveniyorsanız sevebileceğiniz bir kitap. (Tuğba Çakmak)

Ülkesi olan polonya'dan Arjantine giden gombrowicz ikinci dünya savaşının dünyasından kurtulmak ister.Yiğitlikle,soylulukla,kahramanlıkla ve buna benzer tüm insan yapımı değerlerle adeta dalga geçer,bu değerlerin ne kadar anlamsız ve hayatı yaşama karşısında ne kadar değersiz olduğunu gösterip ti ye alır.Yönetenlerin insanları adeta "havaya" sokmak için abarttığı ve pohpohladığı bu değerlerin kıyısından bile geçmez o.Onun derdi başkadır zaten,o anlamsızlık sancısını sürekli içinde taşır,onun derdi budur.Bu yüzden herşey gülünçtür,saçmadır.Gayet akıcıcı bir dili olan kitap eğlencili,çoğu zaman da komiktir,bir oturuşta okunabilecek kitaplardandır. (şinasi türmüş)

Atlantik Ötesi PDF indirme linki var mı?

Witold Gombrowicz - Atlantik Ötesi kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Atlantik Ötesi PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Witold Gombrowicz Kimdir?

1904’te, Varşova’nın iki yüz kilometre güneyindeki Maloszyce kasabasında doğdu. O sıralarda Polonya’nın büyük bir bölümü Rusya işgali altında olsa da Gombrowicz, refah içinde mutlu bir çocukluk geçirdi. Ailesi 1911’de Varşova’ya taşındı ve Gombrowicz, ilk öğretimini Varşova’da Katolik eğitim veren bir okulda tamamladı. Varşova Üniversitesi’nde hukuk okudu. Eğitim amacıyla gittiği halde vaktini daha çok yazar kahvelerinde geçirdiği Paris’te bir yıl yaşadıktan sonra Varşova’ya dönüp adliye memurluğuna başladı. Bir süre sonra bu işten sıkıldı, hele bir de Radom Mahkemesi’ndeki üst düzey görev talebi reddedilince hukuk kariyerini bırakıp kendisini tümüyle edebiyata verdi. Daha sonra hepsini yakacağı romanlarını yazmaya başladı. İlk eseri 1933’te -bundan birkaç ay sonra vefat edecek olan- babasının da desteğiyle yayımlanan Bir Ergenlik Çağı Günlüğü [Pamiętnik z Okresu Dojrzewania] oldu. Bu seçki, dönemin eleştirmenleri tarafından görmezden gelindi, görenlerse pek ciddiye almadı. 1937’de Ferdydurke yayımladı. Bir yıl sonra ilk oyunu yayımlandı. Yaşadığı ekonomik sıkıntılar nedeniyle takma isimlerle gazetelerde polisiye hikâyeler tefrika etti. Jerzy Giedroyc’un tavsiyesine uyarak Arjantin’e muhabir olarak gitti. Gombrowicz’in Arjantin’e ulaşmasından bir hafta sonra Almanlar Polonya’yı işgal etti ve İkinci Dünya Savaşı resmen başladı. Gombrowicz’in Arjantin’deki ilk yılları yoksulluk içinde fakat yeni arkadaşlarından oluşan kalabalık bir topluluk içinde geçti. Onların da teşviki ve yardımıyla Ferdydurke’yi İspanyolcaya çevirmeye başladı. 1947’de Ferdydurke, İspanyolca yayımlandı. Kosmos, Pornografi, Atlantik Ötesi gibi yeni romanlarının ve Ferdydurke çevirisinin etkisiyle Gombrowicz, birkaç yıl sonra hak ettiği değeri görmeye başlasa da ülkesinde hâlâ yasaklıydı. Neyse ki 1960’ların başında Polonya’da yaşanan kültürel değişimle birlikte kitapları yeniden yayımlandı ve her biri büyük ilgi görmeye başladı. Gombrowicz 1963’te Avrupa’ya döndü. 1968’de Nobel’e aday gösterildi; fakat ödülü tek oyla kaçırdı. 24 Temmuz 1969’da Venedik’te, solunum yetmezliği nedeniyle hayatını kaybetti.

Witold Gombrowicz Kitapları - Eserleri

  • Ferdydurke
  • Kozmos
  • Taamüden Cinayet
  • Pornografi
  • Bakakaï
  • Atlantik Ötesi
  • Günlük
  • Günlük
  • Kronos

Witold Gombrowicz Alıntıları - Sözleri

  • Bir cinayet kendiliğinden gelmez, beyler zekayla tasarlamak, düzenlemek ve kurmak gerekir! Armut piştikten sonra düşmez ağzınıza. (Taamüden Cinayet)
  • “Dış, için yansıdığı bir aynadır.” (Bakakaï)
  • Hay kör kurşunlara gelesin! Ben saklanmak için çömeldikçe, onlar bana şamdan tutuyorlar! Bu saygının bolluğu karşısında şaşkına dönen pansiyon sahibi kadın, itirazlarımı dinlemeden beni küçük odamdan alıp pansiyonun en iyi odasına taşımıştı: bu zor ve güvenliksiz zamanda küçük odamda kalmak yerine, kendimi iki pencereli kocaman bir salonda buldum. Bu lanet olası haber, benim büyük bir insan olduğum haberi, tüm Yurttaşlar arasında yayılmıştı: ertesi gün iş yerinde bir saygı bir hürmet; öyle ki insanlar yanımda konuşmaktan, şakalaşmaktan çekiniyorlardı hatta. Hay Lanet, Lanet olsun! Bu kutlama işi güç kazanıyordu, görünüşe göre, Ekselansları Büyükelçi benim isteksizliğime ve şiddetli karşı koymama karşın bildiğini okuyor, her yerde Kutlama yaptırıyordu. Hay lanet herif, nereden göründüm gözüne! Ne tekinsiz bir iş yapmışım! Hayır, normal bir zaman olsa neyse, ama orada Öldürmeler, Katletmeler gırla giderken, en iyisi başıma kötü bir şey gelmesin diye dua edip sessizce oturmak. (Atlantik Ötesi)
  • “Tembellik çok yetenekli insanların kaçınılmaz özelliğidir.” (Bakakaï)
  • İnsan doğası, kendini yaşamsal bir genişleme içerisinde günahta açıkça gösterir ve yaşamsallığın böyle bir dönemini tanımayan ve çocukluğundan beri erdemli olan, kendisi hakkında çok şey bilemez. (Günlük)
  • ... insan, neredeyse hiç, bulunduğu yerde değildir ya da tam anlamıyla değildir; bu durum çevredeki şeylerle ilişkimizin parçalı, karışık ve kaygan, güvenilmez ve alçakça oluşundan ileri gelir; bir eğlenceye katılan insanlar, diyelim ki bir geziye katılıyor olsunlar, (hesabıma göre) ancak yüzde on orada olurlar. Bizim durumumuzda da üzerimize gelen nesneler ve nesneler, görüntüler ve görüntülerden oluşan bu inatçı dalga, daha dün olandan kopan uzaklık, sıkı kesekler içindeki dönüşler, toz, toprak, çatlaklar vb. camlar, şişeler, mantarlar vb. vb. onlardan ortaya çıkan örüntüler vb. vb. eriyordu, kocaman bir ırmak, uçsuz bucaksız bir su, sel, tufan örneği. (Kozmos)
  • Utanmanın garip, çelişkili bir doğası vardır; bir şeye karşı kendini savunurken, o savunulan şeyi alıp en derine en kişisel, en mahrem yere götürür. (Kozmos)
  • Hatta düşünmek için durdum, ne de olsa herkes kendisi olmak isterdi, demek ki ben de kendim olmak istiyordum, örneğin kim frengiyi sever, tabii ki kimse frengiyi sevmez, ama frengili bile kendi olmak, yani frengili olmak ister; ''tekrar sağlıklı olmak istiyorum.'' demek kolay, ancak bu sanki ''olduğum gibi olmak istemiyorum.'' demek gibi bir garip kaçıyor. (Kozmos)
  • — Özür dilerim... diye mırıldandım. Şey, ben... ben... daha gitmiyorum, biraz daha kalmak isterdim... (Taamüden Cinayet)
  • Çünkü başlangıçtan beri her şey bana aitti,bense her şeye tıpatıp benziyordum-dış, için yansıdığı bir aynadır. (Bakakaï)
  • Halk bizden daha hasta,daha kaçık! Köylüler deli. İşçiler - Patolojik! (Günlük)
  • -gevşek dokulu bir ahlak istiyorum, doğamın ahlakını, bu tazeliği korumak istiyorum. benim için insan yersiz, rahatsız edici bir ahlaka yapılanmıştır ki, bu ahlaki yaşamın ölümüdür. -ihtiyarlığa bağlı kireçlenmenin, bunak yüzyılı, aynı zamanda, biçim ve içgüdü arasındaki ateşkes...büyük olasılıkla, kırsal ruhumuza, kendini gösteren derinlikte bir boşluk yarattığında oluşan kör bir cüretin yüzyılı. -zamandan çıkan yüzümü görmeye başlıyorum. buna, ertelenemez kesinliğin tasavvurunun önceden gelen hazzı eşlik ediyor. coşku. -köpek gibi, at gibi ahlaklı! sıradan sağlık gibi ahlaklı! ya ben? ya benzerlerim? oh, biz bedenin mantığı ile kırılmıştık, karmaşık etkinliklerin yaratısıydık, bildiğimiz doğanın değil, insan doğasının ürünüydük, biz, insanlığın ürünüydük, insan doğası olan “ikinci doğanın” üretimiydik. sapıklıktık, rafineliktik, karmaşıklıktık, ruhtuk, biz mutsuzlar!.. -neden insan ölümü, hayvan ölümüne benzer ki? neden can çekişmelerimiz böylesi yalnız ve böylesi ilkel? neden ölümü uygarlaştıramadınız? -içimde bir şey, ötekine nasıl oluyor da hep karşı koyuyor acaba! -oturuyorum ve “patlıyorum”: dramım, yazgım, kaderim, varoluşumun belirsizliği patlıyor... kuşatıyor her şey beni. son yıllarda doğamdan ve insanlardan yavaş yavaş uzaklaşışım -yaşlanma süreci- bu ruhsal durumu daha da tehditkar hale getiriyor. insan yaşamı, yaşla birlikte kalıcı bir kapana dönüşüyor. başlangıçta, yumuşaklık ve esneklik içine dalmak kolay- ama şimdi yaşamın yumuşak eli demirleşti, bu acımasız metalin soğukluğu, damarların korkunç ve zalim biçimde kemikleşmesi ortaya çıktı. -önümü göremiyorum... umut yok. içimdeki her şey bitmiş, başlamak da istemiyor. hesaplaşma mı? bunca gergin ve işle dolu yıllardan sonra kimim ben? (Günlük)
  • ...birinin çıkıp,biz istemediğimiz halde,irademiz dışında bize bizim yerimize kendi gücümüzü aşan şeyleri yaptırırak,bizi herkesin görmesi için ortalık yere atabildiği şu talih... (Bakakaï)
  • Neden suçundan kaçan bir suçlu gibi saklanıyorsunuz? (Taamüden Cinayet)
  • Eğer ayaklarımız üzerinde güçlü bir halde durabilseydik bu kadar erdemli olmazdık. Başarısız olanların erdemlerine, yoksulluktan doğan bu erdemlere güvenmem ve bu ahlaklı olma hali bana Nietzsche’nin şu sözünü anımsatır: “Törelere uymak zayıflıklarımızın sonucudur. “ (Günlük)
  • Bach,sıkıcıdır! Tarafsızdır. Soyuttur. Tekdüzedir. Matematikseldir. Yücedir. Kozmiktir. Sıkıcıdır, Bach! (Günlük)
  • ‘Sıkıntının gözü kardeşim, korkununkinden büyüktür.’ (Kozmos)
  • İnsan başka insanlar arasında köklenmiş bir varlıktır ki, dünyayla olan tüm ilişkisini, insanlarla olan ilişkisi belirler. (Günlük)
  • Senin ideallerin dünyanın en iyi idealleri olsalar bile, senden farklı olamazlar! (Ferdydurke)
  • “Aristokrasiye asla güven olmaz; aristokrasiye, evcilleştirilmiş bir leopardan daha sakınımlı yaklaşmak gerekir.” (Bakakaï)

Yorum Yaz