diorex
Dedas

Bağrı Yanık Ömer - Mahmut Yesari Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Bağrı Yanık Ömer kimin eseri? Bağrı Yanık Ömer kitabının yazarı kimdir? Bağrı Yanık Ömer konusu ve anafikri nedir? Bağrı Yanık Ömer kitabı ne anlatıyor? Bağrı Yanık Ömer PDF indirme linki var mı? Bağrı Yanık Ömer kitabının yazarı Mahmut Yesari kimdir? İşte Bağrı Yanık Ömer kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

  • 01.07.2023 22:00
Bağrı Yanık Ömer - Mahmut Yesari Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap Künyesi

Yazar: Mahmut Yesari

Yayın Evi: Evrensel İletişim Yayınları

İSBN: 9786055247935

Sayfa Sayısı: 174

Bağrı Yanık Ömer Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Bağrı Yanık Ömer romanı, kahramanı çocuk olan ilk eser kabul edilir. Kahramanı çocuk olan bu romanda, yaşadığı olumsuz olayları, çocuk bilinci ile değerlendirip hayatını devam ettirmeye çalışan Ömer'in yaşadıkları anlatılmaktadır. MEB'in ilköğretim okullarında okutulacak 100 temel eser listesinde yer almaktadır.

Bağrı Yanık Ömer Alıntıları - Sözleri

  • Düşünmek, dertsiz başına dert satın almaktı.
  • Düşünmek, dertsiz başına dert satın almaktı.
  • Hastası olan evde şenlik olur mu?
  • "Daha koklamaya kıyılmayacak taze bir fidan iken, goncası ile birlikte solmuş, toprağa düşmüştü."
  • "Her yılanın şerbeti ayrıdır."
  • "Bağırmıyordu, ne sesi, ne dudakları, hiddetle titremiyordu;fakat öyle sert, öyle kırılmaz,öyle dik, öyle acı idi ki..."
  • "Göğsünde günlerden beri halsiz halsiz, yorgun yorgun çırpınan hasta kuş, hasta gönlü gülüyor ;kahkahalarla gülüyordu."
  • "Ağır ağır yükselen aya baktıkça, geçmiş günlerin hayalleri, beyaz ışıklarla parıldayan yaprak aralarında uçuşmaya başlamışlardı."

Bağrı Yanık Ömer İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Acıların Çocuğu (Spoiler İçerir): ~ Ön Bilgi Kahramanı çocuk olan ilk eser kabul edilir. Anadolu'daki Ömerli isimli köylerinin destanıdır. Ne Anlatıyor? Roman bir şehirlinin yaşlı bir rehber tarafından kasabaya götürülmesiyle başlıyor. Şehirli yolculukta susuyor ve rehbere su olan bir yer var mı diye soruyor. Rehber ilerde Söğütçük eski adıyla Kızılpınar olan bir yeri söylüyor fakat oraya başından 2 nikah geçen giremiyormuş. Rehber bunu diyince şehirli şaşırmış. Oraya giderken rehber biraz olayı anlatmış. Türkü söylemiş, söğüde dayanmanın uğursuz sayılması... En sonunda şehirli kasabaya varınca bu Ömer Destanını bir yaşlıdan dinlemeye başlamış. Yüzyıllar önce burada şehir varmış. Zengin de bir şehirmiş. Bir gece bu şehri su basmış, ne varsa alıp götürmüş... Ömer, babası Bakır Efe annesi Emine olan ağa oğludur. Ailenin tek çocuğudur ve 5 yaşındadır. Ailede geçimsizlik almış başını gitmektedir. Bakır Efe sert mizacı ile ailede otorite kurmaya çalışırken kendisi de bir ağa kızı olan Emine buna karşı gelmektedir. Emine sürekli Bakır Efe'yi sinir edecek bir şey bulmaya ve yapmaya çalışır bu yüzden Bakır Efe de Emine'yi döver Her ne kadar ikisi de geçimsiz olsa da çocuklarına çok bağlıdırlar. Babası hep eve sinirle gelir bağırır Emine de Ömer uyuyor bağırma diyince Bakır Efe hemen susarmış. İkisinin boşanmama sebebi hem Ömer yüzünden hem de tarlaların evlendikten sonra birleşmiş olmasındandır. Eğer boşanırlarsa Ömer hukuken 7 yaşına kadar annesinin yanında kalacaktır Efe bu yüzden bunu göze alamaz. Emine Bakır Efe'yi sinir etmek için Fakı Hasan'ın Kızı ile takılmaya başlar. Fakı Hasan'ın Kızı pek ahlâklı birisi değildir. Kızın eve dün gece geldiğini duyan Efe sinirle eve gelir. Emine'ye vuracakken araya küçük oğlu girer ve Efe vuramaz. Ömer'e dışarı gitmesini söyler sonra da Emine'yi döver. Ömer duvarın dibinde feryatları duymuştur... Bakır Efe artık bunlardan bıkmış bir plan kurmaya başlar. Emine'ye meydanı boş bırakacaktır. Sonra onu gönderip Ömer'i kaçıracaktır. Emine bu zamanda önce biraz bekler çünkü Efe'den işkillenir. Efe'nin artık bıkmış olacağını düşünüp kendi kafasına göre takılmaya başlar. Fakı Hasan'ın Kızı gibi pek ahlâklı olmayan kişilerle takılır. Tarlasında oturan Efe'ye Sarı Süleyman bunu haber eder. Efe sevinir. Sarı Süleyman'dan önceden olan bir olay nedeniyle bağlılık alır. Efe planını uygular. Emine'yi bir gün dışarı çağırır. Emine'nin kimlerle takıldığını ve yaptıklarını ağabeyleri olan Tekeli ağalarını anlatmasını söyler ve onu arabaya bindirip gönderir. Normalde Emine bunu yemez ama o an hazırlıksız olduğundan şok geçirmiştir. Emine Tekeli ağalarının yanına giderken Efe de Ömer'i Bozpınarlı çiftliğine kaçırır. Emine ağabeylerinden yardım ister. Efe artık Ömer ortada olmadığı için Tekeli ağalarına kafa tutabilirdi bu yüzden olay ancak kadı ile çözülebilirdi. Kadı da huyu suyu pis bir adamdı. Ömer yeni çiftlikte önce annesini özlemeye başlamış sonra da çiftliğe alışmıştı. Böyle iki sene geçti. Hacı Hafız denen Efe'nin bir adamıyla iyice arkadaş olmuştu. Olay hâlen çözülememişti. Hacı Hafız Ömer'e acıyarak bir plan yapmış ve Sarı Sülemiş'in yardımıyla da uygulamıştı. Ömer'e annesini uzaktan göstermişti. Ama yavrucak fazla görememişti. Ömer'le kafayı yoran Bakır Efe tarlaları ve diğer mallarını boş bırakmış her yer bakımsızdı. İşin içinden çıkılmayacağını gören Efe bir başka ağanın kızıyla evlendi. İşler düzeldi ama üvey anne Ömer'e iyi davranmıyordu. Emine de bir başkasıyla tekrar evlendi. Bakır Efe Ömer'i eski konağa gönderdi. Bunu duyan Emine hemen konağın yanına taşındı. Ömer buna çok sevindi. Sürekli annesine gidiyordu. Böyle zaman biraz geçmiş. İki tarafında birer çocuğu doğmuştu. Bir sıcak yaz günü Ömer babasının bağında dolanıyordu. Bir üzüm koparmak istedi hemen üvey annesi bağırdı çağırdı. Ömer oradan anasının bağına gitti oradan da üvey babası taşlayarak kovdu. Ömer küçük ayaklarıyla koşarak kaçtı. Ömer susamış her yerde su arıyordu. Kendini kasaba yolundaki Kızılpınar'a attı fakat pınar kurumuştu. Elideki kırık söğüt dalıyla her yeri dolaştı fakat bir su bile bulamadı. Ömer sıcaktan bakır gibi yanan Kızılpınar'ın taşları arasındaki boşluktan kendini bıraktı... Derler ki, susuzluktan dili damağı, ana baba hasretinden içi yanmış olan Ömer'in, elindeki kırık bir söğüt dalıyla kendini boşluğuna bıraktığı Kızılpınar, o gece doldu taştı... Ve yine derler ki, Söğütçük, elinde söğüt dalıyla kaybolan Bağrı Yanık Ömer'in kaybolduğu yerdir... Ne Hissettirdi? Romanın başında Anadolu'daki Ömerli köylerinin hikayesidir deyince bizim köyün karşısındaki köy aklıma geldi. Merakla okudum. Emine'yi gram sevmedim. Efe'yi tutuyordum :D. Neyse olan Ömer'e oldu. Çocuk iki ana baba arasında kaldı daha bir de üveyler gelince 4 oldu. Çocuk yaşta her şeyi gördü. Onunla ben de üzüldüm. Dil oldukça sadeydi. Güzeldi, akıcıydı. (İsmet)

Bağrıyanık Ömer: Çocuk edebiyatımızın da önemli eserinden biri olan Bağrıyanık Ömer, bizlere anne ve babaların ailenin en önemli iki unsuru olduğunu gözler önüne sermektedir. Anne ve baba arasında mevcut olan geçimsizlik, maddi çıkarlar vs. küçük yaşta olsun büyük yaşta olsun fark etmiyor bir çocuğun her şekilde etkilendiğini göstermektedir. Kendini dünyadan soyutlamak ya da bu olumsuzluklara rağmen kendini yalnız görerek çabucak olgunlaşması gerektiğini öğrenmek...Kitabı okurken ebeveyn olarak Ömer karakterinde şuan birçok çocuğumuzun aynı kaderi yaşadığına eminim. Aslında bu kitabı çocuklardan evvel ebeveynlerin okumasını canı gönülden isterim. Her şekilde kendimizi eleştirmemiz gerekiyor. Anne, baba, abla, abi, teyze, hala olarak hepimizin bunu yapması gerekir. Bir çocuk yetiştirmek kolay değildir elbet fakat onu dünyaya getirmek gibi güzel bir düşünce varsa muhakkak ki onu koruyacak bütün zeminlerin temellerini de sağlamış olmalıyız.Yoksa çocuklarımız Ömer gibi üvey anne ve üvey baba muamelesi görür gerçek anne ve babası varken... (Hatice ÜLBEĞİ)

Kitap hakkında kişisel görüşüm: Kitap Daha 5.5 yaşında oldunlaşmış daha doğrusu olgunlaşmak zorunda kalmış bir çocuğun hikayesini anlatıyor. Ömer anası babası varken üvey ana baba insafına kalmış zavallı bir çocuk ve kitapta bu zavallı çocuğun, başta da söylediğim gibi daha küçücükken derdi oyun oynamak olması gerekirken dünyanın yükü altında ezilen Ömer 'in hikayesini anlatıyor. Okuyorsunuz, okudukça Ömer ile bağrımız yanıyor. Okuduğum en güzel kitaplardan biri. Herkes çocukluğunda dünyanın sillesini bir şekilde yemiştir. Ama peki dünyanın Ömer' e vurduğu sille hak mıdır? Okuyun. Tavsiye ederim. (Derin Zengin)

Bağrı Yanık Ömer PDF indirme linki var mı?

Mahmut Yesari - Bağrı Yanık Ömer kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Bağrı Yanık Ömer PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Mahmut Yesari Kimdir?

1895 yılında İstanbul’da doğdu. Soyadı, büyük dedelerinden gelmektedir. 18. yüzyılın son yarısında şöhret bulmuş hattat Mehmet Esat Efendi, sol eliyle yazdığından dolayı 'Yesari' lakabıyla anılırdı. Ailesi de bu adı muhafaza etti. Talik yazıda üstat olup, şiirleri de vardı. Osmanlı Sultanı Üçüncü Mustafa Han, bu zatı sarayına almıştı.

İstanbul Lisesi'ni bitirdi. Güzel Sanatlar Akademisi’nde okudu. Bu sırada Birinci Dünya Savaşı çıktı. Bunun üzerine askere alındı.

Dönüşünde Diken dergisinde karikatürist olarak gazeteciliğe başladı. Sonra Kelebek adlı edebiyat ve mizah dergisini çıkardı.

Piyesler yazmaya başladı. Daha sonra roman ve hikayeler yazdı. Bunlarda hayattan alınmış sahneler çoktur. Romanları daha romantiktir. Tiyatro sahasına trajedi yazmakla girdi, sonra komediye yöneldi. İlk romanının adı Namus’tur. Piyeslerinden çoğu Darülbedayi tarafından temsil edildi.

Anlaşılan bir dili ve usta bir anlatımı vardır. Hayatının sonuna kadar çeşitli dergi ve gazetelerde yazı hayatını sürdürdü. 1945 yılında tedavi gördüğü Yakacık Sanatoryumu’nda öldü.

ESERLERİ:

Çoban Yıldızı (roman, 1925)

Çulluk (roman, 1927)

Pervin Abla (roman, 1927)

Kırlangıçlar (roman, 1930)

Su Sinekleri (roman, 1932)

Bahçemde Bir Gül Açtı (roman, 1932)

Tipi Dindi (roman, 1933)

Yakut Yüzük (roman, 1937)

Yakacık Mektupları (hikayeler, 1938)

Bağrı Yanık Ömer

Geceleyin Sokaklar

PİYESLERİ:

Tablo

Asri Hülyalar

Bekir’in Rüyası

Ayrı Oda

Çürük Merdiven

Sancağın Şerefi

Sürtük

Telli Turna

Hanife Hanım Hizmetçi Arıyor

Serseri

Mahmut Yesari Kitapları - Eserleri

  • Bağrı Yanık Ömer
  • Sivrisinekler Kralı
  • Tipi Dindi
  • İstanbul'un Antika Tipleri
  • Çulluk
  • Su Sinekleri
  • Ölünün Gözleri
  • Bâbıâli Hatıraları
  • Bir Namus Meselesi
  • Yakacık Mektupları
  • Bir Aşk Uçurumu
  • Sürtük
  • Hanife Hanım'ın İstanbul Maceraları
  • Ak Saçlı Genç Kız
  • Bahçemde Bir Gül Açtı
  • Taş Bebek
  • Bâbıâli'den Son Selam
  • Pervin Abla
  • Hınç
  • Ölünün Gözleri
  • Kalbimin Suçu
  • Kırlangıçlar
  • Geceleyin Sokaklar
  • Çoban Yıldızı

Mahmut Yesari Alıntıları - Sözleri

  • Islanmışın yağmurdan pervası olmaz. (İstanbul'un Antika Tipleri)
  • Fakirlikten, sefaletten, yoksulluktan gözleri kararanlar, renkler arasında çok fark görmezler. Karanlık bütün ışıkların, renklerin düşmanıdır. (Tipi Dindi)
  • Eskiden her şeye omuz silken, kaygı tutmayan, kayıtsız adam, şimdi karanlık ruhlu bir bedbin oluvermişti... Bu, hayat değil, bir işkence, her gün acısı artan bir ıstıraptı. (Çulluk)
  • Mardik Efendi : Gazinomuza lütfen teşrif etmez misiniz? Mahmut Yesari :Şöyle bir lamelif çevireceğiz. (lamelif : kısa bir süre dolaşıp gelmek.) (Hanife Hanım'ın İstanbul Maceraları)
  • -için çürümüş vesselam... -ihtimal. (Çulluk)
  • Ah, bu yalnızlık saatleri... İnsanın kendini yine kendi gözüyle gördüğü, duyduğu, dinlediği saatler...Vicdan denilen insanın kendi harimindeki*, benliğindeki ebedi muammayı çözmek, halletmek için tırnaklarını geçirip didiklediği saatler... *Harim: Kişiye özel kutsal şey; bir kimse için çok özel şey (Ak Saçlı Genç Kız)
  • "Bağırmıyordu, ne sesi, ne dudakları, hiddetle titremiyordu;fakat öyle sert, öyle kırılmaz,öyle dik, öyle acı idi ki..." (Bağrı Yanık Ömer)
  • Bu açlık denilen öyle bir ihtiyaç, öyle bir mecburiyetti ki, insana ancak, ölüm,Dur! diyebilirdi. (Çulluk)
  • "Hoca Behçet'in bir tek zaafı vardı: Baharı severdi!" (Bâbıâli Hatıraları)
  • "Bizde Tanzimat'tan sonra dahi üslup sahibi tek muharrir çıkmamıştır. Üslupkâr sanılanların üsluplarındaki şahsiyet suni tertiplerden başka bir şey değildir." (Bâbıâli Hatıraları)
  • 'Günler, günlere; saatler, saatlere uymaz. Hâlbuki bazı istemediğimiz günleri, saatleri bile aradığımız olur.' (Bir Aşk Uçurumu)
  • Kaşların da hilal olmuş.Eskiden parmak yarmaktı... Kurabiyecilerin Paytak Ayşe, yeni bir icat çıkmış, ihtiyarlar genç oluyormuş diyordu.Meğer kadının hakkı varmış.Adeta gençleşmişsin Huriyeciğim! (Hanife Hanım'ın İstanbul Maceraları)
  • — Sen maalesef asrın çocuğu değilsin. Gençlik hava istiyor, yaşamak istiyor. Bırak havaya çıksın, koşsun ve yaşasın. Elinde şiir kitabı, hayalî romanlar. Nemli gözleri ufka dalmış romantik kızlar yok artık. Güneşten kararmış, sert pazılı kollar sapsarı fakrüddemli (kansız) narin kollardan elbette daha güzel... (Bahçemde Bir Gül Açtı)
  • Herkes kaşık yapar ama sapını ortaya getiremez. (İstanbul'un Antika Tipleri)
  • — Melânkolik insanlar hayatın her şekil ıztırabından zevk aldıkları için kendilerini ölüme alıştırmışlardır, yarı ölü yaşarlar. Ölümü her an o kadar yakınlarında görürler ki, tecrübeye tenezzül etmezler. Belki geçici bir buhran esnasında canlarına kıyarlar. Lâkin gamsız, kasavetsiz insanların acıya, ıztıraba hiç tahammülleri yoktur. (Bahçemde Bir Gül Açtı)
  • İnsan kimde gözünü açtıysa ömrünün sonuna kadar onu düşünüyor, hayalinden çıkaramıyor. (Sivrisinekler Kralı)
  • Dünyada az paranın hesabı kitabı kadar güç bir şey yok... (Su Sinekleri)
  • Neşeli oluşunu tabii buluyordum. Bu, bütün ümitsiz hastalarda görülen anlaşılmaz, tahlil edilmez bir emniyetten geliyordu. (Yakacık Mektupları)
  • İnsan yaşlandıkça mesafeler de uzuyor. (Yakacık Mektupları)
  • "Ağır ağır yükselen aya baktıkça, geçmiş günlerin hayalleri, beyaz ışıklarla parıldayan yaprak aralarında uçuşmaya başlamışlardı." (Bağrı Yanık Ömer)

Yorum Yaz