diorex
sampiyon

Beni Asla Bırakma - Kazuo Ishiguro Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Beni Asla Bırakma kimin eseri? Beni Asla Bırakma kitabının yazarı kimdir? Beni Asla Bırakma konusu ve anafikri nedir? Beni Asla Bırakma kitabı ne anlatıyor? Beni Asla Bırakma PDF indirme linki var mı? Beni Asla Bırakma kitabının yazarı Kazuo Ishiguro kimdir? İşte Beni Asla Bırakma kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

  • 13.05.2022 18:00
Beni Asla Bırakma - Kazuo Ishiguro Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap Künyesi

Yazar: Kazuo Ishiguro

Çevirmen: Mine Haydaroğlu

Orijinal Adı: Never Let Me Go

Yayın Evi: Yapı Kredi Yayınları

İSBN: 9789750811876

Sayfa Sayısı: 272

Beni Asla Bırakma Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Yatılı okul Hailshamın öğrencileri, bahçe duvarının arkasındaki karanlık ormandan çok korkarlar. Hafta sonları veya tatillerde evlerine gitmez., Hailshamdan önceki yaşamlarını hatırlamazlar. Dış dünyayla bağlantıları yoktur. Öğretmenler değil, gözetmenler tarafından eğitilirler. Spor ve sanata büyük önem veren gözetmenler, Hailsham öğrencilerine sürekli özel olduklarını hatırlatır ve bedenlerine çok iyi bakmaları gerektiğini tekrarlar. 

Kazuo Ishiguro, yayımlandığı yıl Time tarafından İngilizce yazılmış en iyi 100 roman listesine alınan Beni Asla Bırakmada, yıkıma götüreceğini bile bile kendi kaderini kabullenenlere odaklanmış görünüyor.

Beni Asla Bırakma Alıntıları - Sözleri

  • Kendime geriye bakmamayı telkin ettiğim zamanlar oldu. Sonra bir an geldi ki direnmeyi bıraktım.
  • Vakit öldürmek için nostaljik hayaller kuruyorum hepsi bu.
  • İçimde bir şey vazgeçti...
  • Tabii ki seçme şansı olunca, kendine benzeyeni seçer insan.
  • Bir yerlerde bir ırmak olduğunu düşünüp duruyorum. Suları coşkun bir ırmak. Suyun içinde iki kişi var ve birbirlerine tutunmaya çalışıyorlar, bütün güçleriyle uğraşıyorlar, ama sonunda dayanamıyorlar. Akıntı çok kuvvetli. Birbirlerini bırakmak, ayrı yerlere sürüklenmek zorundalar. Sanırım bizim durumumuz da bu.
  • Çünkü belki de sandığımız kadar geride bırakmamıştık birçok şeyi.
  • Doğru insanı bulursan, kendini çok iyi hissedersin.
  • "Değerli bir şeyi kaybettiğimizde ve arayıp bulamadığımızda, kalbimizin kırılması gerekmiyordu."
  • “Bir yerlerde bir ırmak olduğunu düşünüp duruyorum,” dedi. “Suları coşkun bir ırmak. Suyun içinde iki kişi var ve birbirlerine tutunmaya çalışıyorlar, bütün güçleriyle uğraşıyorlar, ama sonunda dayanamıyorlar. Akıntı çok kuvvetli. Birbirlerini bırakmak, ayrı yerlere sürüklenmek zorundalar. Sanırım bizim durumumuz da bu. Çok yazık, Kath, çünkü birbirimizi bütün hayatımız boyunca sevdik. Ama sonuçta, sonsuza kadar birlikte olamayız.”
  • İçimde bir şey vazgeçti...

Beni Asla Bırakma İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Bir başkası için yaşamak. Kelimenin tam anlamıyla.. Kendisi de bir klon olan Kathy H. bağışçı klonlara bakıcılık yapmakla görevliydi. Ve bu görevi de on bir yıldır yapıyordu. Son altı yıldır ise Kathy bağışcılarını seçme hakkına sahip. Diğer bakıcıların kıskanmasına ve arkasından konuşmalarına neden olan bir durumdu bu. Özellikle kendisi gibi Hailsham mezunu olan bağışçıları seçmesi diğerlerinin dikkatini çekiyordu. Tıpkı Ruth ve Tommy' i seçtiğinde olduğu gibi.. Kathy, Ruth ve Tommy'i tekrar görmek istiyordu. Bunu onların bakıcısı olmadan nasıl sağlayabilirdi ki? Geçmişinden bir parçaydı onlar, birlikte büyümüşlerdi. Ve her zaman iyi anıları olmasa da geçmişini, Hailsham'ı hatırlamak istiyordu.. Eğer bağışçılar hakkında şanslı kelimesi kullanılabilirse bu Hailsham'da kalan bağışçılar için olacaktır. En azından Kathy'nin düşüncesi bu yöndeydi. Bir kız arkadaş grubu vardı o zamanlar Kathy'nin. Birlikte eğlenirler, birlikte de üzülürlerdi. Eğer öyle bir yerde büyümüşseniz böyle bir şeye de çok ihtiyacınız olurdu. Sıkı kurallar, sıkı kontroller dünyasıydı Hailsham.. Aynı zamanda gizemlerin de olduğu bir yerdi.. Günümüzde Kathy bir bakıcı, arkadaşları Ruth ve Tommy ise bir bağışcı iken yolları kesişiyor. Kathy bu birleşmeyle sık sık geçmişe dönecek, bazı şeyleri yeniden yaşayacak ve birçok şeyi de sorgulamaya başlayacaktı.. Geçmişi tekrar tekrar yaşayan Kathy eskiden farkında olmadığı şeyleri fark ediyordu. O zamanlar Ruth grubun lideri gibiydi. Diğerleri onun ağzından çıkanlara bakardı. Kathy ise biraz daha geri plandaydı. Tommy'e gelince o daha başkaydı. Okulun dışlanmışı, mimlenmiş bir çocuktu o zamanlar. Zamanla çok şey değişecekti. Hem okul hem de küçük gruplarındaki dinamikler gibi.. Kapalı bir kutuda çocukluk geçirmiş, gençlikleri ise çeşitli kalp kırıklarıyla dolu olan üç yetişkin bir araya geldiğinde neler olacaktı? Ne olduklarının, ne için yetiştirildiklerinin farkında olan klonlar.. Hangisi daha iyiydi? Bilmek mi, bilmemek mi?  Bilmemek işleri daha mı kolaylaştırdı sanki? Ya da küçüklükten bu ağır bilgiyle büyümek ileride yaşanabilecek olayları engellemek adına bir uysallık mı getirirdi? Dünyaya sade ve sadece tek bir amaçla geldiğini bilmek nasıl bir duygu olabilirdi? Bunun doğruluğuna ve yanlışlığına karar verme hakkı kimdeydi? Siz sadece birinin 'kopyası'yken ve yedek olmak için hayatta olduğunuzu bilirken buna yaşamak diyebilir miydiniz? Bir yedek olarak asıl olan kişi için kişiliğinizin, bedeninizin talan edilmesini kabullenebilir miydiniz? Kendine iyi bakmak zorunda olan birini düşünün ancak bu kendi iyiliği için değil. Bir başkası için.. Oldukça etkileyeci bir kitap ve çokça da düşündüren bir kitap. Beni kitapla ilgili asıl şaşırtan kısım ise bu konu ve benzerini işleyen eserlerde genelde bir başkaldırı, isyan görülür. Burada ise olanı olduğu gibi kabul etme durumu var. Hikaye ilerlerken belki buna neden olan sebepleri görüyoruz. Ama yine de insanı düşündürüyor. Bir başkası için yaşamayı bile isteye, uysal bir şekilde kabul eder miydim? Geçmişten günümüze yaşanılan gelişmeleri düşündüğümüzde kitapta bahsi geçen konunun yaşanması da imkansız görünmüyor. Her zaman da tartışmaya açık bir konu. Hak, adalet, merhamet, empati gibi birçok konuyu ele almak gerekiyor. Konusuyla ve konunun ele alınışı ile benim severek okuduğum bir kitap oldu. Okuyacak olanlara keyifli okumalar. (Neslihan TÜRKMEN)

HAYATIMIZ PAHASINA NELERİ BAĞIŞLIYORUZ?: 2017 yılında Nobel edebiyat ödülü alan Kazuo Ishıguro’nun “Beni Asla Bırakma” adlı romanı, Ishiguro’dan okuduğum ilk romandı ve kitabı okuyup bitirdiğimde karışık duygular yaşadım. Kitabı okurken pek çok eserle bağlantı kurdum -bu bağlamda kitap zihin açıcıydı benim için- ancak diğer taraftan kitap bende sebebini bilmediğim bir eksiklik hissi uyandırdı. Esere bir bütün olarak baktığımda bu eksiklik hissinin pek çok nedeni olabileceğini düşündüm: Yazarın diline ve üslûbuna alışkın olmamam, okuduğum metinlerde az da olsa edebî bir lezzet arıyor olmam, “ben anlatıcı”dan kaynaklı olarak metnin anlatımının bana tekdüze gelmesi, anlatılan konu son derece merak uyandırıcı olduğu halde konuya ilişkin detayların yetersizliği gibi sebepler ilk aklıma gelenler. Ancak kitabın son elli sayfasından sonra açıldığını ve finalde de bana çok derin bir hüzün duygusu yaşattığını da sözlerime eklemeliyim. Ben bu yazıda kitabı bendeki çağrışımlarımdan hareketle değerlendirirken diğer taraftan da “Kitap bize ne anlatmak istiyor olabilir?” sorusuna da cevap aramak istiyorum. Kazuo Ishiguro’nun “Beni Asla Bırakma” adlı romanının kahramanı Kathy H., otuz bir yaşında, organ bağışçısı olması için klonlanmış insanlara bakıcılık yapan (kendisi de klon olan) bir kadındır. Sekiz ay daha çalıştığı takdirde bu işte on iki yılı dolacaktır. Önceleri bakıcılık yapacağı hastaları seçme hakkı yokken son yıllarda kendisine seçme hakkı verilmeye başlanmış ve Kathy de Hailsham’da (klonların eğitim aldıkları yatılı okul) beraber okuduğu arkadaşları Ruth ve Tommy’ye -farklı zamanlarda- bakıcı olma görevini üstlenmiştir. Romanda olaylar Kathy’nin ağzından anlatılır ve Kathy sık sık geçmişe dönerek roman boyunca yaklaşık yirmi beş yıllık bir süreci farklı dönemler halinde okuyucuya aktarır. Bu aktarımlar sayesinde okuyucu farklı karakterlere sahip bireyler olan Ruth, Tommy ve Kathy ile birlikte onların Hailsham yıllarındaki gözetmenlerini ve arkadaşlarını da ana hatlarıyla tanır. Roman bir taraftan organ bağışçısı olması için özel olarak klonlanmış bireylerin çocukluk ve gençlik yıllarından çeşitli kesitler aktarırken diğer taraftan da satır arasında verdiği bazı detaylarla bizim çağrışım dünyamızı harekete geçirir. Kitap, klonlanmış bireylerin hayatını anlattığı için karakterlere farklı bir gözle bakıyor ve ilk etapta  onların hayatıyla kendi yaşadığımız hayat arasında bağ kurmuyor özdeşim yapmıyoruz. Bu durum yazarın bilinçli tercihi olabilir. Yazar, bizimle karakterleri arasına böyle bir engel koymak suretiyle onların hayatına dışardan bir gözle bakmamızı istiyor olabilir. Oysaki kitaba biraz daha derin bir gözle baktığımızda, perdenin arkasına geçtiğimizde, anlatılanın bizim hikayemizden hiç de farklı olmadığı gerçeğiyle çarpılıyoruz ve adeta soğuk bir duş etkisi yaşıyoruz, bu da ister istemez romanı en baştan itibaren yeniden gözden geçirmemize sebep oluyor ve roman tam da bu noktada kat kat açılmaya başlıyor. Kazuo Ishiguro’nun hayat hikâyesine baktığımızda, 1954 yılında Nagazaki’de dünyaya geldiğini, beş yaşında ailesiyle birlikte İngiltere’ye taşındığını ve eğitimini İngiltere’de tamamladığını görüyoruz. Kaynaklarda kendisinden “Japon asıllı İngiliz” diye söz ediliyor. Ishiguro, bol ödüllü bir yazar ve “Beni Asla Bırakma” yayımlandığı yıl Time tarafından "İngilizce yazılmış en iyi 100 roman" listesine alınmış. Ishiguro’nun hayat hikayesinde bana göre dikkati çeken bir ayrıntı da onun yaratıcı yazarlık eğitimi alması. Bu bilgilerle esere yeniden baktığımızda eserde pek çok önemli edebî esere göndermeler olduğunu söylememiz mümkün. Kitabın başlarında  şöyle bir alıntı dikkatimizi çekiyor: “Tommy kendine has bir suluboya resim yapmıştı -yüksek çalılıklar arasında duran bir fil- ve her şeyi başlatan da buydu. Bu resmi bir tür şaka olarak yaptığını söyledi.”(s.26) Dünya edebiyatının -yetişkinler tarafından da- en çok okunan çocuk kitaplarından “Küçük Prens”in çocuk kahramanı da kitabın başında bir resim çizer. Resmini büyüklere gösterdiğinde aldığı yanıt hep aynıdır, bütün yetişkinler onun bir şapka çizdiğini söylerler. Oysaki çocuk “fil yutmuş bir boa yılanı” çizmiştir. Çocuk, büyüklerin resmini rahatça anlamaları için fil yutmuş boa yılanını bu sefer de içini göstererek çizmiştir. “Beni Asla Bırakma”ya döndüğümüzde Tommy’nin arkadaşları onun çizdiği fil resmini beğenmeyerek onu dışlarlar, öğretmenleri de çizimlerini beğenmezler, sonrasında Tommy’nin kitabın ilerleyen sayfalarında hayvanları içten resmeden detaylı çizimler yaptığını, hatta Kathy ile aşk yaşadığı dönemde bu çizimlere yeniden dönüş yaptığını görmekteyiz. Ishiguro’nun romanının daha ikinci bölümünde Küçük Prens’e yaptığı bu gönderme, Tommy’nin farklı kişiliğine bir vurgudur, ancak bence bu detay aynı zamanda insanlığa da bir uyarı niteliği taşımaktadır. Önemli olan herkes gibi olmak, herkes tarafından beğenilmek, taklitçi olmak değildir, esas olan özgünlüktür ve ancak özgün insanlar insanlığa bir değer katabilirler. Tommy özgün olmayı başarabilir mi, içinde yaşadığı çemberi kırabilir mi derseniz evet biz okur olarak onun bunu başarmasını çok isteriz, ama Tommy kendini feda ederken başka bir şey yapar, içimizdeki isyan duygularını harekete geçirir, biz romanı okuyup bitirdiğimizde Tommy ve Kathy için derin bir hüzün duyarız ve bu kahramanlar mağlubiyetleriyle galip olurlar adeta. Ishiguro, organ bağışı için klonlanan çocukların Hailsham’daki maceralarını bize Kathy vasıtasıyla aktarırken son derece normal bireylerin günlük yaşamlarını aktarıyormuş gibi bir dil kullanır, hatta yer yer “İki Yıl Okul Tatili” tadında bir kitap okuyor gibi hissettirir, öyle ki romanın başlarında okuyucu Hailsham’ı özel çocukların eğitim aldığı çok iyi bir yatılı okul, oradaki çocukları da özel çocuklar zannedebilir, ancak kitap ilerledikçe Lucy ismindeki gözetmenin de açıklamalarıyla gerçekler yavaş yavaş su yüzüne çıkmaya başlar. Bana göre kitaptaki tek aykırı karakter olan ve bazı açıklamalarından dolayı gözetmenlikten alınan Lucy’nin şu sözleri bu çocukların gerçek hikayesini okuyucuya hissettirir: “Hayatlarınız sizin için önceden kararlaştırıldı. Yetişkin olacaksınız ve sizler yaşlanmadan, hatta orta yaşa bile gelmeden, hayati organlarınızı bağışlamaya başlayacaksınız. Her biriniz bu nedenle yaratıldınız. Filmlerini seyrettiğiniz aktörler gibi değilsiniz, benim gibi bile değilsiniz. Bu dünyaya belli bir amaçla getirildiniz ve geleceğiniz, hepinizin geleceği önceden belirlendi(...) Yakında Hailsham’dan ayrılacaksınız, çok zaman geçmeden organlarınızı bağışlamaya başlayacaksınız. Bunu unutmayın. Doğru düzgün yaşayacaksanız kim olduğunuzu ve sizi nelerin beklediğini bilmeniz gerekir.” (s.83) Lucy’nin sözleri her ne kadar Hailsham çocuklarına olsa da yaşamı tüm gerçekleriyle kabullenme ve ona göre yaşama konusunda bize de çok önemli şeyler söylüyor. Kathy, Ruth, Tommy ve diğer klon çocukların her şeyi kabullenişleri, hiçbir zaman isyana yeltenmeyişleri, pasif tavırları canımızı sıksa da bizi sinirlendirse, hatta içten içe onların adına isyana itse de elimizden bir şey gelmiyor ve son kertede kabullenip oturuyoruz. Peki biz ne yapıyoruz? Altı yedi yaşında başladığımız okul hayatımıza, çoğunlukla ailemizin bizim için ve bizim yerimize çizdiği sınırlar çerçevesinde başlayıp üniversiteye kadar devam eden bir maratonu koşar gibi devam ediyoruz. Çoğumuz gelecek kaygısıyla, iş bulma endişesiyle istediğimiz bölümleri dahi okuyamıyoruz. Hadi diyelim ki o konuda şanslıyız ve istediğimiz bölümü okuduk, sonrasında eğer hala enerjimiz kaldıysa tekrar tekrar eleme ve seçmelere maruz kala kala insanlıktan çıkmıyor muyuz?   Törpülene törpülene yaşıyoruz adeta. Biraz düşünmeye kalkıştığımızda, biraz sesimizi çıkardığımızda dışlanma tehlikesiyle karşı karşıya kalıyoruz. Hayat tıpkı “boa yılanının yuttuğu fil gibi” midemize oturuyor, yaşadıklarımızı hazmetmek için çabalarken bir de insanlara dert anlatmaya çalışmak, “bu bir şapka değil aslında fil yutmuş boa yılanı” diye açıklamalarda bulunmaya çalışmak da işin bir başka boyutu. Farkında olmak yetmiyor, bu farkındalıkla yaşamak da ayrı bir mücadele, ayrı bir çaba gerektiriyor. Ve tıpkı Ishiguro’nun kahramanları gibi hayatî organlarımızı bağışlaya bağışlaya yavaş yavaş tükeniyoruz. Önce kalbimizden vazgeçiyoruz yontula yontula eskisi gibi sevemez olma pahasına. Ardından beynimizi veriyoruz “düşünsek de bir şey değişmeyecek” diyerek. Sonra belki gözlerimizden vazgeçiyoruz gerçeklere gözlerimizi kapatarak, sonra kulaklarımızı tıkıyoruz ve artık her şeyi eskisi gibi duyamaz oluyoruz. Ve böyle böyle tıpkı Ishiguro’nun kahramanları gibi tükeniyoruz. O halde bizim bu klonlardan ne farkımız var? Bir kez daha düşünelim bence… Bu uzun yazıyı BLOGUMDAN daha rahat okumak isterseniz: https://hercaiokumalar.wordpress.com/2018/04/09/kazuo-ishiguronun-beni-asla-birakma-romani-uzerine-hayatta-kalmak-pahasina-neleri-bagisliyoruz/ (Hercaiokumalar /Ayşe)

Beni Asla Bırakma kitabı ile tanışmamdan bahsetmek istiyorum öncelikle. Yıllar önce izlediğim bir Japon dizisi. -Never Let Me Go- Beklemelerime rağmen son bölümlerin Türkçeye çevrilmediği benim de zamanla unuttuğum bir dizi. Geçen sene, doğum günümde başrol oyuncusunun intihar ettiğini öğrendiğimde-ki kendisini çok severdim- diziyi bitirmek istedim. Yine son bölümlerini bulamadım ve bir kitaptan uyarlama olduğunu öğrendim. Böylelikle kitapla tanışmış oldum. Kitap, Hailsham yetimhanesindeki çocukların yetimhanedeki ve yetimhane sonrasındaki hayatlarını anlatan, gelecekte olabilecek şeyler üzerine kurulu bir eser. Bu çocukların aileleri yok, geçmişleri yok, dış dünyadan arındırılmış, neden yetimhanede olduklarına dair bilgileri yok, sağlıklarına çok dikkat etmeleri istenen ve sürekli sanata yönlendirilen bir düzen içerisinde yaşıyorlar. O çocuklar neden o okuldalar? Okuldan sonraki hayatlarında neler olacak? Bunlar öğrenildiğinde kanınız donuyor, durup düşünmeye başlıyorsunuz. Ve en önemlisi bu çocuklar, kendileri için hazırlanmış, ne kadar korkunç olursa olsun ve bunu bilmelerine rağmen bu hayatı olduğu gibi kabul etmiş olmaları. Kabullenmiş olmak, kabullenmek insanın hayatını cehenneme çevirebilir. Beğenmediğimiz şeyleri değiştirme imkanımız olsa bile sırf kabullenmiş olduğumuz için o hayatı yaşamak zorunda kalıyoruz. Bu kitap okunmalı. ''O çalışmaları neden yaptık biz? Niye bizi eğittiniz, bütün o şeyleri neden yaptırdınız?...Niçin bütün o kitapları okuduk, tartıştık?'' ... ''Sanat çalışmalarınızı aldık, çünkü bunların ruhlarınızı gösterdiğinize inanıyorduk. Ya da ince bir ifadeyle söyleyeyim; sizin ruhlarınız olduğunu kanıtlamak için yaptık bunu.'' -kitaptan alıntılar Okumayla kalın.. (ARZU KARATAŞ)

Beni Asla Bırakma PDF indirme linki var mı?

Kazuo Ishiguro - Beni Asla Bırakma kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Beni Asla Bırakma PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Kazuo Ishiguro Kimdir?

Kazuo Ishiguro, 8 Kasım 1954 doğumlu Japon asıllı İngiliz romancı. Nagazaki kentinde doğan İşiguro 1960 yılında ailesiyle birlikte İngiltere'ye göçtü. University of Kent'i bitirdikten sonra (1978) University of East Anglia'da yaratıcı yazarlık yüksek lisansı yaptı. 1982 yılında İngiliz yurttaşlığına geçti.

İngilizce edebiyat dünyasının çok sevilen yazarları arasında bulunan Ishiguro, 4 kez saygın edebiyat ödülü Man Booker Prize'a aday gösterildi. 1989 yılında ise "The Remains of the Day" (Günden Kalanlar) romanıyla Man Booker Prize ödülüne layık görüldü.

Yazar Kazuo Ishiguro, 2015 yılında yazdığı ve VI.yy. İngiltere'sini anlattığı " kitap/gomulu-dev--32830 " (The Buried Giant) adlı romanıyla 2017 yılında Nobel Edebiyat Odülüne layık görülmüştür.

2005 yılında yazdığı Beni Asla Bırakma (Never Let Me Go) romanı 2010 yılında yönetmen Mark Romanek tarafından aynı adla sinemaya aktarılmıştır.

Kazuo Ishiguro Kitapları - Eserleri

  • Beni Asla Bırakma
  • Günden Kalanlar
  • Gömülü Dev
  • Uzak Tepeler
  • Klara and the Sun
  • Değişen Dünyada Bir Sanatçı
  • Noktürnler - Müziğe ve Günbatımına Dair Öyküler
  • Öksüzlüğümüz
  • Avunamayanlar
  • Yirminci Yüzyıl Filmini İzlediğim Akşam ve Başka Küçük Keşifler
  • The Remains Of The Day
  • Come Rain or Come Shine
  • When We Were Orphans

Kazuo Ishiguro Alıntıları - Sözleri

  • Dünya sandığın kadar çok değişmedi sevgili çocuk. Seni biraz şok etti, o kadar. (Öksüzlüğümüz)
  • İnsana televizyonu açmakla yaşayabileceği bir deneyimin aşağı yukarı aynısını sunacaksa , roman yazmanın ne anlamı vardı ? Yazıya dökülmüş kurmaca , eşsiz bir şey , başka formların yapamadığı bir şey sunmadıkça , sinema ve televizyonun kudreti karşısında tutunmayı nasıl umabilirdi ? (Yirminci Yüzyıl Filmini İzlediğim Akşam ve Başka Küçük Keşifler)
  • (Klara and the Sun)
  • "Dönüm noktaları”ndan söz etmek iyi güzel de, kişi bu gibi anları ancak geçmişe dönüp baktığında görüyor. (Günden Kalanlar)
  • ‘Dayanırım. Dayanırım. Çok daha kötülerini yaşadım. Dayanırım.’ (Avunamayanlar)
  • Sevişmemiz gerekmeyecek. O iş birbirini yeterince tanımayan, birbirinden nefret edip sonra tekrar sevmemiş genç aşıklar için. (Avunamayanlar)
  • En iyi şeyler, derdi, gecede toplanır ve sabah gelince dağılır. (Değişen Dünyada Bir Sanatçı)
  • Ömür boyu yaşadığın yerden ayrılmak kolay değil. (Gömülü Dev)
  • Ne olursa olsun, temiz bir niyetle yapılan yanlışlar kesinlikle büyük bir utanç kaynağı sayılmamalı. Asıl büyük utanç kaynağı, yanlışları kabul edememek veya etmemek olur. (Değişen Dünyada Bir Sanatçı)
  • “Saki insani güçlü yapar mı?” …” Saki insanı güçlü olduğuna inandırır. Ama gerçekte,…, onu içmeden önceki haline göre hiç de güçlü değilsindir.” (Değişen Dünyada Bir Sanatçı)
  • İnsan oturup böyle olmasaydı nasıl olurdu diye ömür boyu kafa yoramaz. (Günden Kalanlar)
  • Vaktinden önce geliyorlar, beklemeyi bilmiyorlar, sonra çekip gidiyorlar. (Avunamayanlar)
  • Vakit öldürmek için nostaljik hayaller kuruyorum hepsi bu. (Beni Asla Bırakma)
  • Kazanmak mı? Kazanılacak bir şey yoktu kayıkçı. Aptallıktı, gururdu, o kadar. Ve bir erkeğin kalbinin derinliklerinde pusuya yatmış daha ne varsa. Belki cezalandırma arzusuydu beyim. Sözümle, davranışımla affettim, ama uzun yıllar boyunca yüreğimin küçük bir bölmesinde intikam arzusunu kilitli tuttum. Alçaklık ettim, kötülük ettim ona, oğlumuza da. (Gömülü Dev)
  • Yaşamımın geri kalanı bir boşluk olarak uzanıyor önümde. (Günden Kalanlar)
  • Ama izninizle söylüyorum, bence insan hayatının bir noktasında kararlarının arkasında durmayı öğrenmelidir. ‘Ben buyum, ben bunu yapmayı seçtim,’ diyebilmelidir. (Avunamayanlar)
  • Ne zaman bir şeyler bulduğum kanısına varsam, o bulduğum şeyin yanlış bir yanının olup olmadığını uzun uzun araştırıyor, düşüncemi her açıdan inceliyordum. (Günden Kalanlar)
  • Soğuk bir insan görünümü vermek gibi bir niyetim yok, ama başka türlü olmak için hiçbir özel çaba göstermediğim de doğru sayılırdı. Çünkü yaşamımın o noktasında hala yalnız kalmak istiyordum. (Uzak Tepeler)
  • Gençler çoğu zaman eğlenmekten suçluluk duyarlar ve sanirim ben de öyleydim. (Değişen Dünyada Bir Sanatçı)
  • İçimde bir şey vazgeçti... (Beni Asla Bırakma)

Yorum Yaz