Benim Durumumdaki Erkekler - Per Petterson Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Benim Durumumdaki Erkekler kimin eseri? Benim Durumumdaki Erkekler kitabının yazarı kimdir? Benim Durumumdaki Erkekler konusu ve anafikri nedir? Benim Durumumdaki Erkekler kitabı ne anlatıyor? Benim Durumumdaki Erkekler PDF indirme linki var mı? Benim Durumumdaki Erkekler kitabının yazarı Per Petterson kimdir? İşte Benim Durumumdaki Erkekler kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi
Yazar: Per Petterson
Çevirmen: Banu Gürsaler Syvertsen
Orijinal Adı: Menn İ Min Situasjon
Yayın Evi: Metis Yayınları
İSBN: 9786053161820
Sayfa Sayısı: 256
Benim Durumumdaki Erkekler Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
Parçalanan bir hayatın acımasız ama şefkat dolu portresi…
Karısı çocuklarını da alıp onu terk ettikten sonra Arvid Jansen, tutunacak çok az şeyinin olduğunu fark eder. Boş evini, yatağını, hayatını yadırgar; kim olduğunu pek de bilmediğini anlar. Gençlik günlerinin peşinde şehirde dolaşır, sarhoş olur, barlarda ısrarla peşine düştüğü kadınlarla yatağa girdiğindeyse ne yapacağını bilemez. İlk ayrıldığında neşeli bir zafer duygusu taşıyan karısı da ondan çok farklı durumda değil gibidir. Sadece üç kızlarından en büyüğü ebeveyninin kim olduğunu görüyor, ama ne onlara yardım edebiliyor ne de onlardan yardım alabiliyordur…
Norveçli yazar Per Petterson’un diğer yapıtlarıyla da konuşan Benim Durumumdaki Erkekler ele aldığı hikâye kadar anlatma biçimindeki inceliklerle de öne çıkıyor.
Benim Durumumdaki Erkekler Alıntıları - Sözleri
- Artık hiçbir şeyim yok diye geçirdim içimden, bu doğru değildi, bir sürü şeyim vardı. Ama neydi onlar, aklıma gelmiyordu bir türlü.
- Evet nefes alabiliyorum alamasaydım ölürdüm, ama içime hava doldurmuyorum, anlıyor musun?
- Yalnız değildim, terk edilmiştim ve bu ikisi arasındaki fark çoktu.
- Hayatı boyunca pek fazla konuşmamıştı, ben de dinlememiş olmalıyım ki hayattayken sesi nasıldı onu bile hatırlamıyorum, oysa şimdi, ölümünden sonra durum çok farklı, sanki çok önemli bir şeyi kaybetmiş gibi hissediyorum.
- Ateş olmak istemiştim ama ateşimde alevden fazla kül vardı artık.
- İnsanın yalnızken mi yoksa yanında tanıklar varken mi döktüğü gözyaşları ağlamak sayılırdı?
- "Yarından korkmaya başlamıştım ansızın. Bugünden çok daha boş bir gün olacağını biliyordum. Ben ve yazı makinem. Bugün her şeye rağmen hayatın içine karışmıştım, yarın yerçekiminin dışına itilecektim yeniden. Ya da itilmeye izin verecektim. Havada salınıp uzaklaşacaktım. Bugünden yarına geçiş için uyku dışında bir köprü göremiyordum, o da zaten şüpheli bir köprüydü."
- "Sanki beni birilerine verip kurtulmak istiyordu."
- “Sartre’da olmalıydı, onun kitaplarının birinde okumuş olmalıydım; Özgürlüğe mahkûm edildik. Mahkûm edildik. Oysa ben özgür olmak istemiyordum, yorulmuştum, biri beni kollarımdan tutup kaldırsın istiyordum, daha önce hiç girmediğim, rüya görmeksizin uyuyabileceğim serin odaya taşısın istiyordum.”
- "Plaklarımı seyrediyordum, kitap raflarımı, kitaplarla geçirdiğim onca yıl, Audun dışındaki tek gerçek dostumdu kitaplar, her kitap sırtından içeriye, bana ait olmayan, belki de bana ait olabilecek bir hayata kapı açılırdı, şöyle de diyebiliriz, belki de o hayatlar bana aitti artık, çünkü kitaplardan her birini yüreğimde bir şamandıraya bağlamıştım ve ta ortaokul günlerimden başlayarak buraya kadar onları yanımda getirmiştim, onlar olmasaydı ben kim olurdum, de Beauvoir, Sandemose, Cora Sandel, Hamsun'suz, Jan Myrdal, Hemingway ve Jayne Anne Phillips olmasaydı kim olurdum ben, Jean Rhys ve Melville, Isaak Babel, Strinberg olmasaydı kim... Bütün bu isimler ve daha niceleri. Onlarsız kim olurdum ben. Bu sorunun cevabını bilmiyordum. Başka biri olurdum, hatta olmak istediğim biri olurdum, belki de hepsini daha fazla aşkla takas ederdim."
- "Yaptığın şeye sanki bir başkasını seyrediyormuşçasına dışarıdan bakmak iyi bir ölçü olabilir."
- aslında müthiş kederliydim, hayatımın en kötü dönemiydi, kendimi çırılçıplak soyulmuş ve üşümüş hissediyordum.
- Özgürlüğe mahkum edildik. Mahkum edildik. Oysa ben özgür olmak istemiyordum, yorulmuştum, biri beni kollarımdan tutup kaldırsın istiyordum.
- …işte bu yüzden arıyorum, senden başka kimsem yok, şöyle düşündüm, benden başka kimsen yoksa, pek bir şeyin var sayılmaz.
- Çok hoş görünüyordu.Yüzüne baktım.Beni istemiyor musun, dedi, nedir bu yahu, beni istemiyor musun yani.Mesele o değil dedim.Ben öyle biri değilim.Ama zevk alacaksın, dedi seni temin ederim.Marifetliyimdir.Tabi ama benim tek istediğim karımla beraber olmak.Hep böyleyimdir ben.Sinirlenmişti hiç bir erkek böyle değildir dedi.
Benim Durumumdaki Erkekler İncelemesi - Şahsi Yorumlar
“Artık hiçbir şeyim yok diye geçirdim içimden, bu doğru değildi, bir sürü şeyim vardı. Ama neydi onlar aklıma gelmiyordu bir türlü.” Arvid Jansen’in hikayesi bu. Tüm gidişlerin ardından sağ kalabilmesinin. Ölüm ve ayrılıklardan sonra yoluna devam edebilmenin hikayesi. . Önce şaşkınlık. Ardından dibe vuruş. Tutunabildiği şeylerin teker teker ellerinde kalması. Üç kızı var aslında Tone, Tine ve Vigdis. Ve yazmaya devam ettiği bir kitabı. Ancak içindeki boşluk öyle derin ve karanlık ki.. Işığı henüz düşünebilecek durumda değil Jansen. Onun durumundaki erkekler gibi. Onun durumundaki pek çoğumuz gibi. . Per Petterson ile tanışma kitabım oldu Benim Durumumdaki Erkekler. Yazarın iki kitabı daha mevcut kitaplığımda. Neden bu kadar bekletmişim diye hayıflanmadım değil. Ama bu kitabıyla tanışmalıymışım, Arvid Jansen’i dinlemeliymişim. Petterson’un zaman atlamalı anlatımını, okuyucuyu karakterle bir yola çıkarmasını, sokakları beraber arşınlatmasını kendime çok yakın hissettim. Hani bilirsiniz bir yazar olur ve şöyle düşünürsünüz ‘ne kadar yazarsa yazsın sıkılacağımı ve kitabını yarım bırakacağımı sanmıyorum’. Bu eser bana bunu söyletti. Jansen daha yürüseydi, Vigdis babasının gözlerine hiçbir şey söylemeden bakmaya devam etseydi de sıkılmaz eşlik ederim yazılanlara.. . Norveççe aslından çeviride Banu Gürsaler Syvertsen yer alırken (ki çok sevdim!), kapak fotoğrafı Leif Ørnelund’a ait. (Hülya Açılan)
Daha öncede belirttiğim gibi İskandinav yazarların eserlerini oldukça beğeniyorum. Per Petterson’da “At Çalmaya Gidiyoruz” kitabıyla tanıştığım İskandinav edebiyatının en önemli yazarlarından. Kitabın dili o kadar güzel ki kendisini çok rahat okutuyor. Konu olarak eşinden ve üç kızından yeni ayrılmış, anne-baba ve iki kardeşinin 2 yıl önce bir gemi yanığında kaybetmiş eski fabrika işçisi yeni yazar bir adamın bocalama dönemine konuk oluyoruz. Bu bocalama ve ne yapacağını bilememe döneminde boş boş Oslo sokaklarında geziyoruz, ayrılmış ebeveynlerin çocuk problemlerini gözlemliyoruz. Kitabın deminde söylediğim gibi oldukça samimi bir dili var. Yazarla beraber tüm duyguları, olayları yaşadığınızı, gerçekten Oslo sokaklarında gezdiğinizi, barlara kafelere girerek etrafı gözlemlediğinizi hissediyorsunuz. Okumanızı gerçekten tavsiye edeceğim bir başka Per Petterson kitabı oldu Benim Durumumdaki Erkekler. (Barış Şahin)
..1992 yılının eylül ayında bir pazar günüydü, saat yediye geliyordu. Geceyi dışarıda geçirmiştim, sabahın ilk saatlerinde Tollbu Caddesi’nde eski bir eczaneden bara dönüştürülmüş bir mekândaydım, ancak kimsenin peşine takılıp evine gitmemiştim. O sıralarda, o yıl, bu durum benim için pek olağan sayılmazdı, çünkü hemen her gece Oslo’nun merkezine iner ve her ne kadar yaradılışıma aykırı olsa da barlara kafelere gider, duman altı olmuş bu kalabalık mekânların kapısından içeri girer girmez kendimi yuvama gelmiş gibi hisseder ve yine her ne kadar yaradılışıma aykırı olsa da etrafa dikkatle göz gezdirirken o gece nerede yatacağımı geçirirdim aklımdan. Birkaç saat sonra kafeden ya da birahaneden ayrılırken de genellikle yalnız olmazdım. Bu ayları geride bıraktığımda, benim gibi bir erkeğin yapabileceğini önceden hiç düşünemediğim kadar çok yatak odasından, evden ve semtten geçmiştim. Ancak bu durum kendiliğinden son buldu, ateş olmak istemiştim ama ateşimde alevden fazla kül vardı artık. (sayfa 11) Parçalanan bir hayatın acımasız ama şefkat dolu portresi... Karısı çocuklarını da alıp onu terk ettikten sonra Arvid Jansen, tutunacak çok az şeyinin olduğunu fark eder. Boş evini, yatağını, hayatını yadırgar; kim olduğunu pek de bilmediğini anlar. Gençlik günlerinin peşinde şehirde dolaşır, sarhoş olur, barlarda ısrarla peşine düştüğü kadınlarla yatağa girdiğindeyse ne yapacağını bilemez. İlk ayrıldığında neşeli bir zafer duygusu taşıyan karısı da ondan çok farklı durumda değil gibidir. Sadece üç kızlarından en büyüğü ebeveyninin kim olduğunu görüyor, ama ne onlara yardım edebiliyor ne de onlardan yardım alabiliyordur... Norveçli yazar Per Petterson’un diğer yapıtlarıyla da konuşan ''Benim Durumumdaki Erkekler'' ele aldığı hikâye kadar anlatma biçimindeki inceliklerle de öne çıkıyor(alıntı) (Mehmet Sarı)
Benim Durumumdaki Erkekler PDF indirme linki var mı?
Per Petterson - Benim Durumumdaki Erkekler kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Benim Durumumdaki Erkekler PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.
Kitabın Yazarı Per Petterson Kimdir?
1952'de Oslo'da dünyaya geldi. Kütüphanecilik eğitimi alan Petterson, tüm zamanını yazarlığa vakfetmeden önce bir süre kitapçılık, çevirmenlik ve edebiyat eleştirmenliği yaptı. 1987'de öykülerden oluşan ilk eseri Aske i munnen, sand i skoa yayımlandı. Daha sonra yazdığı Ekkoland (1989), Det er greit for meg (1992), Til Sibir (1996), I kjølvannet (2000) adlı eserleriyle Norveç'in en iyi romancıları arasına girdi. At Çalmaya Gidiyoruz ile büyük bir çıkış yapan yazar hem Norveç Kitapçılar Ödülü'nü hem de Norveç Edebiyat Eleştirmenleri Ödülü'nü aldı. Eser İngilizceye çevrildikten sonra dünya çapında ün kazandı. 2004'te Månen over Porten adlı bir deneme kitabı yayımlayan Petterson'un Lanet Olsun Zaman Nehrine adlı romanı Kuzey Ülkeleri Konseyi'nin edebiyat ödülüne layık görüldü.
Per Petterson Kitapları - Eserleri
- At Çalmaya Gidiyoruz
- Lanet Olsun Zaman Nehrine
- Reddediyorum
- Benim Durumumdaki Erkekler
- Ardından
Per Petterson Alıntıları - Sözleri
- Vicdan tekerlek, hatta daire testere gibidir. Keskin dişlileriyle döner durur, canımızı delicesine yakar. Eğer çok kötü bir şey yaparsan etrafı kan götürür, ancak yaptığın kötülükler artınca testerenin dişleri körelmeye başlar, ruhun hissizleşir, hiç bir şey koymaz sana (Reddediyorum)
- İnsanın yalnızken mi yoksa yanında tanıklar varken mi döktüğü gözyaşları ağlamak sayılırdı? (Benim Durumumdaki Erkekler)
- Anılar için teşekkürler, umut için teşekkürler, buruk ıstırap hediyesi için teşekkürler. (Lanet Olsun Zaman Nehrine)
- Uzun, çok uzun zamandır sıkışmış olan göğsüme usul usul boşluk pompalıyorum, içimdeki sessizlik etrafımı saran sessizlikle uyum sağlayana dek. Sırtımı çam iğnelerine vererek tekrar uzanıyorum ve buz gibi soğuk havayı solumak iyi geliyor. Ağaç gövdelerinin arasından, tamamen açık ve yıldızlarla dolu gökyüzüne bakıyorum ve o yavaşça dönüyor, tüm dünya yavaşça dönüyor ve muazzam bir boşluk oluyor. Sessizlik her yerde, yıldızlarla benim aramda hiçbir şey yok ve bir şey düşünmeye çalıştığım zaman, hiçbir şey düşünmüyorum. Gözlerimi kapatıyorum ve kendime gülümsüyorum (Ardından)
- Etrafımdaki herkes, bütün erkekler, bütün kadınlar benden daha iyi biliyorlardı her şeyi. Ben çok az biliyordum. Yine de gri ışıkta istasyona yürümekten ve onlarla kuşatılmış olmaktan daha fazla istediğim hiçbir şey yoktu. (Lanet Olsun Zaman Nehrine)
- Vicdan ile tekerlek arasında doğrudan bir benzerlik olduğuna inanıyor musun? Nasıl yani? Şöyle, vicdan bir tekerlek hatta daire testere gibidir, keskin dişlileriyle ruhumuzda döner durur, canımızı delicesine yakar, eğer çok kötü birşey yaparsan etrafı kan götürür, ancak yaptığın kötülükler arttıkça testerenin dişleri körelmeye başlar, ruhun hissizleşir ve sonunda hiçbir şey koymaz sana, öyle biri olmuşsundur. Nasıl biri? Feci şeyler yapan ancak bunun farkında bile olmayan biri. (Reddediyorum)
- Saclarımı bir kez daha karıştırırken gözlerini kısarak, dudağında o çok hoşuma giden yarım gülümsemesiyle bana baktı. (At Çalmaya Gidiyoruz)
- Ölü bir köpek düzlükteki bir evden, boş bir odadaki tek bir sandalyeden bile daha ıssız. (Lanet Olsun Zaman Nehrine)
- İçkiden art arda yudumlar alıyor ve bu dünyada sadece içmek için yaşıyormuşum gibi yutuyordum (Ardından)
- Ondan kaçıyordum çünkü hayatım hakkında söyleyeceklerini duymak istemiyordum. (Lanet Olsun Zaman Nehrine)
- “Elinde bir kitapla koltuğuna gömülür, her şeyden kopardın, yanına gelip kolunu çekiştirerek sana ne okuduğunu sorduğumda ilk önce benim kim olduğumu çıkaramamış gibi bakardın, sonra gözlerinde ciddi bakışlarla Dickens derdin, o zamanlar ben Dickens okumanın başka kitaplar okumaya benzemediğini düşünürdüm; belki de bu biraz alışılmadık bir şeydi, herkesin yaptığı bir şey değildi, bana öyle gelirdi en azından.” (At Çalmaya Gidiyoruz)
- “'Kendi yaşamöykümün kahramanı ben mi olacağım, yoksa bu yeri başka birisi mi ele geçirecek, bu sayfalarda göreceğiz bunu.'“ (At Çalmaya Gidiyoruz)
- Artık zamanın benim için ne kadar önemli olduğunu hissediyorum. Daha hızlı ya da yavaş geçsin diye değil, yalnızca zaman olsun diye; içinde yaşadığım, fiziksel olaylar ve etkinliklerle bölebildiğim bir şey olarak benim için belirginleşsin ve farkına varmadan geçip gitmesin diye. (At Çalmaya Gidiyoruz)
- Beyaz bir sehbanın üzerinde, uzak bir ülkeden gelmiş bir kasenin içinde iki Norveç elması ve kalın bir İsveç kitabı (Ardından)
- Bazen gerçekten iyi olan tek şey ağaç tepelerindeki rüzgar olurdu (Ardından)
- "Sanki beni birilerine verip kurtulmak istiyordu." (Benim Durumumdaki Erkekler)
- "Yarından korkmaya başlamıştım ansızın. Bugünden çok daha boş bir gün olacağını biliyordum. Ben ve yazı makinem. Bugün her şeye rağmen hayatın içine karışmıştım, yarın yerçekiminin dışına itilecektim yeniden. Ya da itilmeye izin verecektim. Havada salınıp uzaklaşacaktım. Bugünden yarına geçiş için uyku dışında bir köprü göremiyordum, o da zaten şüpheli bir köprüydü." (Benim Durumumdaki Erkekler)
- Ateş olmak istemiştim ama ateşimde alevden fazla kül vardı artık. (Benim Durumumdaki Erkekler)
- Çok hayalci bir insandı, zamanının çoğunu kendi düşüncelerinin içinde kaybolarak geçirirdi. (At Çalmaya Gidiyoruz)
- Evet nefes alabiliyorum alamasaydım ölürdüm, ama içime hava doldurmuyorum, anlıyor musun? (Benim Durumumdaki Erkekler)