Bir Aşkın Tarihi - Mehmet Rauf Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Bir Aşkın Tarihi kimin eseri? Bir Aşkın Tarihi kitabının yazarı kimdir? Bir Aşkın Tarihi konusu ve anafikri nedir? Bir Aşkın Tarihi kitabı ne anlatıyor? Bir Aşkın Tarihi kitabının yazarı Mehmet Rauf kimdir? İşte Bir Aşkın Tarihi kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi
Yazar: Mehmet Rauf
Yayın Evi: Puslu Yayıncılık
İSBN: 9786059491860
Sayfa Sayısı: 72
Bir Aşkın Tarihi Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
Mehmet Rauf, bir aşk romancısıdır. Saf ve ihtiraslı aşkların çalkantıları Eylül romanında olduğu gibi başarılı olmasa da diğer eserlerinde de yerini almıştır. Mehmet Rauf'u Serveti Fünun'un diğer yazarlarından ayıran en önemli unsur; dil ve anlatımındaki sadeliktir. Bir Aşkın Tarihi nde de duru ve rahat anlaşır bir dil kullanmıştır. Bu eserinde insan ruhunun derinliklerinde gezinmemiş, çevreyi hareketli ve canlı tasvirlerle anlatmamıştır. Buna rağmen aşk acısının insan ruhunda ortaya çıkardığı ıstırabı okuruna geçirmeyi başarmıştır. Hayal kırıklığının, aldatılmışlığın, ümitsizliğin uzun öyküsüdür, Bir Aşkın Tarihi. Bunun yanında, o döneme ait İstanbul yaşantısı, gençlerin davranış biçimleri ve Büyükada hakkında okuruna ipuçları vermiştir.
(Tanıtım Bülteninden)
Bir Aşkın Tarihi Alıntıları - Sözleri
- İnsan veda edeceği güzel şeylere acı bir intikam hissiyle ilgisiz kalmak ister.
- Zaten hayatımız tamamen zannetmekten ibaret değil midir ?
- Bilirsin ya bizde adettir, her parlayan şeye çamur atarız.
- Yalnız neşeyi değil hayatı da reddetmiş…
- Bilirsin ya, bizde âdettir, her parlayan şeye çamur atarız.
- Ne kadar unutmak istedimse o kadar unutamadım.
- Bilirsin ya, bizde âdettir, her parlayan şeye çamur atarız.
- “Aşk mı, zavallı kadınları aldatmak için kurulmuş bir tuzak?”
- Hayır, soğuyan bir kalbi ne yapsak geri almanın imkansız olduğunu bilmek kadar kalbi harap eden başka bir üzüntü yoktur… Bu öyle bir üzüntüdür ki hayatta başka bir benzeri yoktur…
- “Sebep olanlar sebepsiz kalsın!”
- Son günlerde biraz unuttum zannetmiştim… Yalan, yüz bin kere yalan… Unutamıyorum
- Ah, herkes nasıl bir cihan… Kimse yok, kimse yok ki… Dostlar mı? Duygularına, çıkarlarına uyduğun kadar…
- Aşk başlangıcı, şiddetli devresi, iyileşme süreciyle hepsi dahil ancak iki ay süren bir hastalıktır.
- Yalnız neşeyi değil hayatı da reddetmiş…
Bir Aşkın Tarihi İncelemesi - Şahsi Yorumlar
Bu kitap nasıl okunmaz?!: Kütüphanede denk geldiğim bu kitabı görür görmez içimde bir his çok beğeneceğimi söylüyordu, aklım ise ya beğenmezsen diyordu. Kalbime dayanarak aldım kitabı, ayrıca Mehmet Rauf eserlerini sevdiğim için. Mehmet Rauf, Servet-i Fünûn üyelerinden biridir. Kendisi melankolik, karamsar, acı vs. konularını işleyen sonbaharın soğuk adamıdır. Bir zamanlar intihara teşebbüs etmiş, arkadaşları tarafından kurtarılmıştı. Bu arkadaşlarından biri de çok samimi olduğu Halit Ziya Uşaklıgil idi. Eylül romanı ile tanıdı çoğu kişi onu. Eylül'ü okudu sadece çoğu kişi. Acaba neden diğer yapıtları okunmadı yeterince? Öğretmenler, araştırmacılar elbette Eylül'ün daha başarılı olduğunu söyler. Nedeni de psikolojik tahlillerin olmasıdır. Oysa bu psikolojik unsurların izleri bir çok yapıtında vardı. Eylül öyle bir romandı ki kadınlar okuduğunda Mehmet Rauf’u görmeden aşık oldular. Gelelim bu değerli esere. Kısacık olan bu kitabın adı 'Bir Aşkın Tarihi' olması oldukça tuhaf. Biraz daha uzun olmasını beklerken kısacık bir aşk hikayesi bizi karşılıyor. Kitap Necip'in yıllar sonra ziyaretine gideceği Macit'e gitmesiyle başlar. Necip dostunu eskisi gibi olmadığını, herkesten uzaklaşmış, bambaşka bir insan olduğunu duyar. Necip ve Macit başbaşa kalınca iki dost, derdini anlatmaya başlar Macit. Öyle bir hikaye ki bu, etkilenmemek elde değil. İlişkilerde hep erkekleri suçlarız, oysa suçlu olan kadınlar da vardır. Kimi kızların amacı gerçekten farklı olabiliyor, bu günümüz içinde hâlâ geçerli. Burada biz bir ilişki analizini görüyoruz. Her ne kadar tek taraflı bir ilişki olsada aslında cinsiyetin hiçbir önemi kalmıyor, kişilerin önemi göze çarpıyor. Beşeri aşkın getirdiği kin, nefret, acının işlendiği bu kitap gerçekten oldukça başarılıydı. Mehmet Rauf sonbaharın temsilcisi diyebilirim. Bu eserinde bile sonbahar temasını görmekteyiz. Ayrıca şöyle bir alıntı çok yerinde olacaktır: "Bence asıl cinayet, sonbaharın o pis havasındadır." (s. 47) Mehmet Rauf eserlerini okurken bu alıntı aklınızda bulunsun ;) Ben bu eserin gözardı elmesini hiç istemiyorum, böyle bir başarı görmezden gelinmemeli. Sizi hiç sıkmayacak bir kitaptır. Herkese tavsiye ederim. Keyifli okumalar. (Duhâ)
Yedi hikayeden oluşan bu kitap, bir pazar günü kahve ya da çayın yanında bir oturuşta okumalık, çerez tadında, sıkmayan, akıcı bir dille yazılmış. Konular adından da anlaşılacağı gibi aşk, namus, aldatma üzerine işlenmiş (Miss P)
Mehmet Rauf "Bir Aşkın Tarihi" əsərinin təhlili.: Mehmet Rauf qələmindən oxuduğum ilk kitab "Bir aşkın tarihi" oldu. Kitab daxilində adını aldığı "Bir Aşkın Tarihi" adlı uzun hekayədən və eyni zamanda "Cadı" , "Beşik " "Bir Mesut " , "Komşunun Kızı " , "Bir Evlilik Talebi" və "Bir Namus Meselesi" adlı qısa hekayələrdən ibarətdir. Mehmet Rauf bütün hekayələrində insanların və cəmiyyətin fərqli hallarını , daxili simalarını , iki üzlü hərəkətlərini oxucuya göstərməklə qalmayıb bunları ədəbiyyatla harmanlayır və nəticə etibarı ilə oxumaqdan zövq aldığın yazılar meydana çıxır. "Bir Aşkın Tarihi" adlı uzun hekayə sevgi , eşq kimi mənə görə ilahi olan hisslərin sorğulanması və oxucuya göstərilməsidir.Əslində bu uzun hekayə təməldə bizə eşqin xoşbəxt sonluqla bitdiyində əfsanəyə , ayrılıqla bitdiyində isə nifrətə çevrilməsini göstərir. Yəni sevgi və nifrət ən təməl də qəlbdə incə bir xəttlə bir-birindən ayrılıb və onların bir birinə üstünlüyünə yenə biz qərar veririk."Bir Aşkın Tarihi" dəyərli bir uzun hekayədir oxumağa dəyər. "Beşik" hekayəsində qaynanası ilə keçinə bilməyən , yoldaşını sevməyən gənc qadının xoşbəxtliyə olan ümidindən (xəyallarından) bəhs etsə də bizlərə analıq hissinin heç bir hisslə əvəz oluna bilməyəcəyini göstərir. "Bir Mesut " evlənənə qədər maska taxaraq , evləndikdən sonra həqiqi simasını göstərən qadınların timsalını tək bir obraz üzərindən bizlərə göstərir. Və birdə insanları ailəvi məsələləri səbəbiylə məsələnin dərinliyinə varılmadan qınanmamasını xatırladır.Yəni heç kim heç kimin evinin içini bilmir məsələsi bu hekayənin özətidir. "Bir Evlilik talebi" , "Komşunun Kızı " , "Bir Namus Meselesi" də həqiqətən maraqlı hekayələrdir.Xüsusən "Bir Namus Meselesi" "Ən böyük namussuz , namus haqqında ən çox danışandır" aforizmini göstərir. Mehmet Rauf'u oxumağa dəyər.Dəyərli qələmdir.Allah ruhuna rəhmət etsin. (Balzakokur)
Kitabın Yazarı Mehmet Rauf Kimdir?
Mehmed Rauf Servetifünun romancılarından, 1875 yılında doğdu, 1931 yılında İstanbul'da öldü. Bahriye Mektebi'ni bitirdi (1893), deniz subayı oldu, staj için Girit'e (1894), Kiel kanalının açılış töreninde bulunmak üzere Almanya'ya (1895) gönderildi, dönüşte İstanbul'da Tarabya'da elçilik gemilerinin irtibat subaylığına atandı. 1908'den sonra bahriye'den ayrıldı, hayatını yazarlıkla kazanmaya başladı. Cumhuriyet devrinde kadın dergileri çıkardı, ticaretli uğraştı. On altı yaşındayken yazdığı Düşmüş adlı hikayesini İzmir'e, Halit Ziya'ya göndermiş, Halit Ziya da Hizmet gazetesinde basmıştı, daha sonra İstanbul'da Mektep dergisinde yazıları çıktı. Halit Ziya, Cenap Şehabettin, Hüseyin Cahit'le böylece önceden tanışan Mehmed Rauf, sanatının en başarılı eserini Eylül romanıyla verdi; psikolojik roman örneği olan Eylül'de olduğu gibi öteki eserlerinde de özellikle aşk maceralarını konu yaptı. Romanları: Eylül (1901), Genç Kız Kalbi (1925), Böğütlen (1926), Define (1927), Son Yıldız (1927), Kan Damlası (1928), Halâs (1929) Hikâye Kitapları: İhtizar (Cançekişme, 1909), Âşıknâme (1909), Son Emel (1913), Hanımlar Arasında (1914), Bir Aşkın Tarihi (1915), Üç Hikâye (1919), İlk Temas İlk Zevk (1923), Aşk Kadını (1923), Eski Aşk Geceeri (1924) Mensur Şiir: Siyah İnciler (1901, 1925) Oyunlar: Ferdi ve Şürekâsı (1909, filme de alındı: 1917), Cidal (Kavga, 1911), Sansar (1920), Ceriha (Yara, 1927)
Mehmet Rauf Kitapları - Eserleri
- Eylül
- Genç Kız Kalbi
- Böğürtlen
- Ferdâ-yı Garâm
- Define
- Kan Damlası
- Halas
- Eski Aşk Geceleri
- Bir Aşkın Tarihi
- Define ve Kan Damlası
- Bir Hastalığın İlacı
- Yara
- Uzaktan
- Bir Zambak Hikayesi
- Üç Hikaye
- Karanfil ve Yasemin
- Siyah İnciler
- Kabus
- Serap
- Menekşe
- İsyanlar, Direnişler, Zaferler
- Âşıkane
- Edebi Hatıralar
- Son Emel
- İhtizar
- Eylül
- Eylül
- Sansar
- Son Yıldız
- Yağmurdan Doluya - Cidal - Sansar
- Seçme Hikayeler
- Harabeler
- Menekşe
Mehmet Rauf Alıntıları - Sözleri
- Yani hayale, yani şiire, yani aşka aşıktım. Aşkı evrenle hayatın tek varlık sebebi sayacak kadar deli bir aşık. (Eski Aşk Geceleri)
- Sende bir şey var, öyle bir şey ki hiçbirinde rastgelmiyorum. (Eylül)
- "Ah bu eksiklik duygusu.. İnsan değilim sanki bir denklemim.." (Eylül)
- O anda kapıdan genç bir hanım girdi. Fakat bu tam manasıyla bir güneşin doğuşu gibiydi. (Define ve Kan Damlası)
- "Ah insan denen mahlukat ne kadar zayıf ve alçak birşey (Üç Hikaye)
- “Günlerce ev bir hastane gibi, delirmiş genç kadına gelen giden hocalarla, hekimlerle dolar. (…) genç kadın bir deri bir kemik kalmıştır. (…) Hastalık geçer, fakat bu yara, bu valide yarası geçmez, aylarca kadını inletir.” (İhtizar)
- Biliyor musunuz, kadın olmasaydım belki Mesut olurdum. Zira kadın olmak, kadınlar arasında çirkin olmak gibi bir şey. (Ferdâ-yı Garâm)
- Zaten hayatımız âdet ile tesadüfün elinde zalim ve yırtıcı bir pençe içinde dayanıklılık ve katlanabilme yetisini kaybetmiş sefil bir hastalıktan başka bir şey miydi? (Serap)
- “Nedir bu insanın içten içe çürüyüşü...” (Eylül)
- Ah niçin bütün aşklar böyleydi? Niçin birbirlerini bugün sevenler hayattaki mutlulukları birbirlerinden bekler ve mutluluğu bulmakla bahtiyar ve zevk dolu olurken, iki gün sonra, birbirlerine iki amansız düşman oluyorlar, dişleri, tırnakları, pençeleri kan içinde, birbirini didiklemekten, mahvetmekten, helak etmekten başka bir şey istemiyorlardı? Buna nasıl razı oluyor, nasıl dayanıyorlardı? (Menekşe)
- Hayat böyle vesveselere değer mi? (Bir Hastalığın İlacı)
- Gök, yaldız içinde, aynı zamanda berrak, hayran hayran sevdiğine bakan bir genç kız gözü gibi saf ve berraktı (Karanfil ve Yasemin)
- "İnsanın içtenliğine inanmıyorum!" (Böğürtlen)
- “Ah, kim bilir ne nefis bir ruhu vardır.." (Menekşe)
- Dünyada şefkat, af, insanlık gibi güzel şeyler varken neydi bu insanlardaki vahşilik ki hâla birbirlerini yiyorlar, hâla birbirlerini yemekten zevk alıyorlardı ? (Kabus)
- ''Kalabalık içinde yalnız yaşamak, kalabalık içinde gezip beraber bir köşeye kaçmak, işte asıl zevk budur. İnsan, kalpleri birbirine bağlayan bu bağları o zaman anlar.'' (Eylül)
- “Zavallı hiç! Bazen ne etkili olarak zıddını ifade etmek ve anlatmak için kullanılır ve bir bakış açısına göre ne büyük, ne kahredici bir heptir!” (Serap)
- "Yaşamda o denli kötülük gördüm ki kimden olursa olsun, iyilik beklemiyorum." (Böğürtlen)
- Zaten hayatımız tamamen zannetmekten ibaret değil midir ? (Bir Aşkın Tarihi)
- Gün oluyor ki hiçbir şey görmemek için gözlerimi kapayarak oturmak istiyorum. (Ferdâ-yı Garâm)
Editör: Nasrettin Güneş