diorex
life
Dedas

Bir Son Duygusu - Julian Barnes Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Bir Son Duygusu kimin eseri? Bir Son Duygusu kitabının yazarı kimdir? Bir Son Duygusu konusu ve anafikri nedir? Bir Son Duygusu kitabı ne anlatıyor? Bir Son Duygusu PDF indirme linki var mı? Bir Son Duygusu kitabının yazarı Julian Barnes kimdir? İşte Bir Son Duygusu kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

  • 30.03.2022 06:00
Bir Son Duygusu - Julian Barnes Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap Künyesi

Yazar: Julian Barnes

Çevirmen: Serdar Rifat Kırkoğlu

Orijinal Adı: The Sense of an Ending

Yayın Evi: Ayrıntı Yayınları

İSBN: 9789755397214

Sayfa Sayısı: 160

Bir Son Duygusu Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Julian Barnesın son romanı Bir Son Duygusu, yazarın önceki birkaç yapıtında da görüldüğü üzere, Barnesın yazarlığının gitgide başat öğesi haline gelmiş olan anımsama yoluyla hayatı irdeleme izleğinin çarpıcı bir açılımıyla başlıyor. Hikâyenin ana kahramanı Tony Webster, kırk yıl önce yaşadığı bazı olayları anımsar ve onları zihninde gelişigüzel bir sıraya dizer. Ne var ki, başlangıçta sıradan bir şeymiş gibi görünen bu anımsama edimi, Tony Websterin kendisine bir günce bırakıldığını öğrenmesiyle birlikte, kahramanın hayatını durmadan sorguladığı ve sonunda kendi kişiliğine ilişkin son derece karamsar sonuçlara varacağı acımasız bir kimlik arayışına dönüşecektir.

Emekli bir tarihçi olan ve şimdi pek etliye sütlüye karışmadan, hayatını tek başına sürdüren Tony Webster, geçmişinde bir kez evlenip boşanmıştır; Susie adında, iyi anlaştığını söylediği yetişkin bir kızı vardır. Günün birinde, bir avukattan aldığı bir e-postayla, kırk yıl önceki kız arkadaşı Veronica Fordun annesinin ona vasiyetinde bir günce bırakmış olduğunu öğrenir ve çok şaşırır. Güncenin gerçek sahibiyse kırk yıl önce birlikte aynı okula gittiği, birçok yaşantıyı ve fikri paylaştığı ama ne yazık ki sonunda, kız arkadaşı Veronicayı elinden alıp sonra da beklenmedik bir şekilde sahneden çekilmiş olan Adrian Finndir. Aralarında geçen olumsuzluklara karşın, zekâsına ve hayatı derinlemesine kavrayışına büyük hayranlık duyduğunu söylediği ve evet, artık sahnede olmayan Adrian FinnTony Webster, kendisine ait olduğunu ileri sürdüğü bu günceyi, Veronicanın kendisinden ister ancak Veronica, onun bu isteğini yerine getirmeye yanaşmaz. Birkaç kez buluşurlar ve her buluşmalarında, Veronicanın keskin sözlerinin yüzünde patladığını hisseder: Anlamıyorsun işte. Hiçbir zaman anlamadın ve asla da anlamayacaksın!Tony Websterın bir türlü anlayamadığı şey nedir? Tonynin hayatla ne alıp veremediği vardır? Yoksa, hikâyesinin sonunda acı bir şekilde düşündüğü gibi, her yerde kargaşa mı vardır?

Julian Barnesa Anglosakson dünyasının Nobeli sayılan The Man Booker 2011 Ödülünü kazandırmış olan ve artık çok iyi tanıdığımız ironi anlayışının damgasını taşıyan Bir Son Duygusu, belleğin sonsuz değişkenliği, geçmişi yeniden inşa etmek denilen o devasa insanî tutku ve her şeyden önce de, hayatın anlamı üzerine kaleme alınmış incelikli, sorgulayıcı bir ustalık romanı.

Bir Son Duygusu Alıntıları - Sözleri

  • Eğer insanların söylediklerinize dikkat etmesini istiyorsanız, sesinizi yükseltmeniz değil de alçaltmanız gerekir; gerçekte asıl dikkat çeken şey budur.
  • Korkularımızın bir başkası da buydu: Yaşam'ın Edebiyat gibi çıkmayacağı korkusu.
  • Kendi hayat hikayemizi ne kadar sık anlatırız, ne kadar sık düzeltmeler, güzelleştirmeler, kesintiler yaparız; Aslında kendimize anlattığımız bir hikayedir bu.
  • Gençlikte kendimize farklı gelecekler yaratırız, yaşlandığımızda ise başkaları için farklı geçmişler uydururuz.
  • Aşkın Istırap içerdiğini ve yolumuza çıkacağına ilişkin örtük, hatta belki de mantıki bir vaat varsa, seve seve bir Istırap pratiği yapabileceğimizi biliyorduk.
  • Şarkılar zaman zaman gerçeği söyler.
  • Bir yanım her zaman duygulanır ve neşelenmek ister ama bir başka yanım sakınımlı ve şaşkındır.
  • "Düşe kalka yaşayıp dururuz, yaşamın başımıza gelmesine izin veririz"...
  • Şey bazı şeylerden ders çıkarıyor muyuz hiç?
  • Ne kadar çok öğrenirseniz, o kadar az korkuyorsunuz.
  • “Anlamıyorsun işte... Hiçbir zaman anlamadın ve asla anlamayacaksın”
  • Hepimizin de şu ya da bu şekilde travma yaşadığımıza kesinlikle inanıyorum.
  • "Hayatın ne olduğunu anlayamadan en iyi yıllar arkada bırakılır."
  • "Zaman içinde yaşıyoruz , zaman bizi tutuyor ve kalıba döküyor."

Bir Son Duygusu İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Çok zekice kurgulanmış harika bir kitaptın Bir Son Duygusu. Bende bıraktığın son duygu bu oldu haa bir de bunca zaman seni kitaplıkta bekletmenin pişmanlığı. Julian Barnes'a 2011 yılında Man Booker Ödülünü kazandıran kitap benim yazardan okuduğum ikinci kitap oldu. İlk okuduğum Flaubert'in Papağanı'ndan daha çok sevdiğimi hemen söylemeliyim. Kitap emekli bir tarihçi olan Tony Webster'ın küçük yaşlardan itibaren hayatından kesitleri okuduğumuz bir kurgu üzerine kurulmuş. Tony evlenip boşanmış, bir kızı olan artık hayatının ikinci baharında kendi halinde bir adam olarak yaşayıp giderken, bir gün bir avukattan gelen e-posta ile birden kırk yıl öncesine döner. Kırk yıl önceki kız arkadaşı Veronica'nın annesi vefat etmiştir ve vasiyetinde Tony'ye verilmek üzere bir günlük ve 500 sterlin bırakmıştır. 60'lı yaşlarınıza geldiğinizi ve kırk yıl önceki sevgilinizin annesinin vasiyetinde yer aldığınızı bir düşünsenize? Bu bile kitabı okumak için yeterli bir sebep bence.:)) Tony'yi geçmişe götüren bu vasiyet kırk yıl sonra onu eski sevgilisi Veronica ile de tekrar bir araya getirir. Tony'nin hayatı boyunca en çok duyduğu, bizimde kitap boyunca en çok okuduğumuz söz: "Anlamıyorsun işte, öyle değil mi? Ama zaten hiçbir zaman anlamadın?" dır. Bu sözü daha çok Tony'ye hayatındaki kadınlar söyler. Tony gerçekten bazı şeyleri anlamıyor muydu yoksa işine mi öyle geliyordu bunu biraz da okuyucuya bırakıyor yazar. Kitabın beni en çok etkileyen kısmı ise sonu oldu ne yalan söyleyeyim. Son sayfaları okurken kendimden gelen "Aaa, aaa, aaaa" sesleriyle bitirdim kitabı. Bu son için bile okunacak bir kitap Bir Son Duygusu. "sonunda anımsadığınız şeyler tanık olduklarımızla aynı olmuyor " diyor yazar. Bence kitabın en can alıcı cümlesiydi bu. Bir Son Duygusu düşündüren, zamanla bizi karşı karşıya getiren, belki biraz da insanı kendisi ile yüzleştiren bir roman. Ben çok severek okudum. Kesinlikle tavsiye ederim, özellikle İngiliz edebiyatı sevenlere. Keyifle okunsun... (Filiz)

Yıllar öncesinde söylediğin sözler, ağzından çıkan kelimeler, hissettiğin duygular ve bunların yüzüne yansımaları... Sen bir anda söylüyorsun. Ağzından bir anda çıkıyor. Ama karşındakinin yaşamına öyle bir etki ediyorsuki bunun farkına bile varamıyorsun. Belki de vardığında aradan 40 yıl geçiyor . Birinin yüzüne pat pat diye vurmasını bekliyorsun. Senin için bir anlık olan bir şey başkasının hayatına mal oluyor. Senin için eğlence olan şey bir başkasının acısı oluyor. Senin için öylesine çıkan sözler bir intihara neden oluyor. Sen bunları öyle rahat söylüyorsun ki yüzüne Çat Çat diye söylenene kadar hatırlamıyorsun bile. İlla ki birinin karşına geçip bunları bunları yaptın diye suratına suratına vurmasını bekliyorsun. Yaşattığın acılardan bir habersin. Hiçbir şey anlamamışsın. Daha kendinin farkına bile varamamışsın. Ne aşkı bilirsin ne de sevgiyi bilirsin. Evlendiğin karına, çocuğuna bile sahip çıkamaz eski aşkına takılı kalır verdiğin sözlerin acısını yaşarsın. (şule eş)

" Hiçbir Zaman Anlamadı ": " Biz gençken, otuz yaşının üstünde herkes orta yaşlı, ellinin üstündeki herkes ihtiyar gözüküyordu. " Benim için oldukça tanıdık bir cümle. Ama şimdi bakıyorumda ne kadar yanlış bir düşünce. Yaş aldıkça farkına varıyor olmamız ne acı. Otuzaltı yaşındayım hayır orta yaş olamaz henüz gençliğimin baharındayım ;) ;) Julian Barnes bu kitabı ile 2011 Man Booker ödülünü almış. Hiç yorum ve inceleme okumadan aldım kitabı, yazar ile tanışmak istedim. Hiç pişman olmadım. Akıcı, merak duygusunu sürekli arttıran bir üslup ve sizi sürekli geçmişinize götürüp düşündüren bir kitap. Beni oldukça hızlı yakaladı ve kalbimi hemen aldı.. Kahranımız Tony Webster'in hikâyesi. Okul hayatından başlıyor ve sevgili ,evlilik, aile ilişkilerini anlatıyor. 40 yıl sonra eline geçen mektup ile eski hatıralarının peşine düşüyor. Geçmişe dönerek hayatını, ilişkilerini en önemlisi kendini sorgulayarak hayatın anlamını arıyor. Tony, hayatın merkezi olmadığını, dünyanın onun etrafında dönmediğini anlıyor ama artık iş işten çoktan geçmiş. Kitap bitince " Anlamak ve anlaşılamamak insanları mezar taşına kadar takip eden bir şey sanırım." dedim.. Deneyimlemenizi ben çok isterim. (emine)

Bir Son Duygusu PDF indirme linki var mı?

Julian Barnes - Bir Son Duygusu kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Bir Son Duygusu PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Julian Barnes Kimdir?

Julian Patrick Barnes (d. 19 Ocak 1946,-), Man Booker Ödülü sahibi, çağdaş İngiliz roman yazarı. Dan Kavanagh takma ismiyle polisiye romanlar da yazan Barnes, Fransa'da da popüler olan İngiliz yazarlardan biridir. Sanatçı bu ülkede aralarında Médicis Ödülü ve Prix Femina'nın da bulunduğu bir çok ödül kazandı.

City of London School ve Oxford'taki Magdalen Koleji'nde eğitim gören Barnes, eğitimini tamamladıktan sonra Oxford İngilizce Sözlükleri'nde sözlük düzenleyicisi olarak çalışmaya başladı. Daha sonraları edebiyat ve sinema eleştirmenliği yaptı. Uzun bir zamandır sadece yazmaktadır. Erkek kardeşi, Jonathan Barnes antik felsefe dalında uzman bir filozoftur.

Uzun yıllar yazar temsilciliği yapmakta olan eşi Pat Kavanagh ile birlikte Londra'da yaşadı. Pat Kavanagh'ı, 20 Ekim 2008'de beyin tümörü sebebiyle kaybetti

Julian Barnes Kitapları - Eserleri

  • Bir Son Duygusu
  • 10,5 Bölümde Dünya Tarihi
  • Biricik Hikâye
  • Seni Sevmiyorum
  • Flaubert'in Papağanı
  • Benimle Tanışmadan Önce
  • Zamanın Gürültüsü
  • Hayat Düzeyleri
  • Oklukirpi
  • Metroland
  • Aşk Vesaire
  • Arthur ve George
  • Korkulacak Bir Şey Yok
  • Gündoğumuna Yolculuk
  • İngiltere İngiltere'ye Karşı
  • Limon Masası
  • Bendeniz Duffy
  • Tekmeyi Yapıştırmak
  • Çulsuzlar
  • Kırmızı Giysili Adam
  • Yalan Dolan Kenti
  • Manş Ötesi
  • Nabız
  • Mutfaktaki Tarifbaz
  • Gözünü Açık Tutmak
  • Penceremden
  • Bir Çift Söz

Julian Barnes Alıntıları - Sözleri

  • “zayıfın tiranlığı” diye müthiş bir cümle kurmuştu. (Benimle Tanışmadan Önce)
  • Her geçen gün daha çok zihninin içinde yaşadı ve orada olmaktan hoşnuttu. Hatıralar vardı, bir dolu hatıra; (Gündoğumuna Yolculuk)
  • " Zamanı hazmetmemizin en iyi yolu müziktir." (Korkulacak Bir Şey Yok)
  • Evliliğin üzerinden birkaç yıl geçtikten sonra daha önce yapmadığınız bir şeyi yapmanıza izin yok. Evet, biliyorum, seks hayatınızı nasıl canlandırabileceğiniz hakkındaki, onun size özel iç çamaşırları almasını sağlamak hakkındaki, bazen mum ışığında baş başa romantik bir akşam yemeği yemek ya da birlikte olmanın o keyifli vaktini yaşamak hakkındaki bütün şu makaleleri ve tavsiye sütunlarını okudum ama bunlara gülüp geçiyorum, çünkü hayat böyle değil (Aşk Vesaire)
  • Insan,ölüm tarafından düzeltilen bir yazı hatasıdır yalnızca. (Manş Ötesi)
  • Sadece belli zamanlarda belli sayıda şeyin cevabını bilmeye muktedirizdir. (Gündoğumuna Yolculuk)
  • Eğer insanların söylediklerinize dikkat etmesini istiyorsanız, sesinizi yükseltmeniz değil de alçaltmanız gerekir; gerçekte asıl dikkat çeken şey budur. (Bir Son Duygusu)
  • Hayatınız denen şeyin baş tanığı şimdi susmuş oluyor ve geriye yönelik kuşku da kaçınılmazlaşıyor. (Hayat Düzeyleri)
  • Her zaman tehlike vaktidir. (Seni Sevmiyorum)
  • Hekimlik eğitimi sırasında, ölülerin yüzlerinde, sanki yaşamanın sıkıntısı ve gerginliği yerini daha büyük bir huzura bırakmış gibi, çok daha büyük vaatler olduğunu fark etmeye başlamıştı çoğu kez. Bunun bilimsel açıklaması ölüm sonrası kasların gevşemesiydi; ama kafasının bir yerinde bunun gerçek açıklama olup olmadığını merak ediyordu. (Arthur ve George)
  • Biz hepimiz güvenli bir yer arıyoruz sadece. Eğer bu yeri bulamazsan, o zaman zaman geçirmeyi öğrenmek gerekir. (Biricik Hikâye)
  • O zamanlar otuz sekiz yaşındaydı: on beş yıldır evliydi; on yıldır aynı işteydi; esnek ödemeli bir konut kredisi borcunu yarılamıştı. Yaşamını da yarıladığını düşünüyordu; ve yokuş aşağı inişi artık hissedebiliyordu. (Benimle Tanışmadan Önce)
  • ya beyniniz sizin düşmanınız olursa, ne olurdu? (Benimle Tanışmadan Önce)
  • Bir başkasını aramamızın sebebi de bu. Tamamlanmak için. (Hayat Düzeyleri)
  • ...insan yarı isteyen, yarı razı olan, yarı seçilen bir yaratıktan başka nedir ki ? (Metroland)
  • "Eski günlerin çarpıcı yanı ,"dedi Vic feylesofça bir edayla,"o zamanlar hiç de eski günler gibi görünmemeleri." (Çulsuzlar)
  • Ölüm gibi keder de sıradan ve biriciktir. (Hayat Düzeyleri)
  • İlk anısının, mutfak döşemesinde oturmak olduğunu söylüyordu; döşeme, üzerinde delikler bulunan, gevşek dokunmuş bir rafyayla kaplıydı; içine kaşık sokup deliklerini daha da büyütebileceği ve bu yüzden de dayak yiyebileceği türden bir şeydi -ama o kendini güvende hissediyordu, çünkü annesi arkada bir yerde, kendi kendine şarkı söylüyordu -annesi yemek pişirdiğinde, başka zamanlar dinlemekten hoşlandığı şarkıları değil, hep eski şarkıları söylerdi- ve bugün bile Martha, radyoyu açıp da “You’re the Top” veya “We’ll All Gather at the River” yahut “Night and Day” gibi bir şarkıyı işittiğinde, ansızın burnunda, ısırgan çorbası ya da kavrulan soğan kokusu duyardı. En tuhaf şey de bu değil miydi? -ve sonra “Love Is the Strangest Thing” diye bir şarkı daha vardı ki, bu onun için her zaman, ansızın kesilivermiş bir portakalın suyunun sıkılması anlamına gelirdi. Ve orada, döşemenin üzerine yayılmış olarak, İngiltere Bölgeleri yapboz oyunu olurdu. Anneciği, daha oyunun başında, bütün dış kenarları ve denizi yaparak ona yardım etmeye karar vermişti ve kendi önünde de, ülkenin ana çizgileri, döşemenin bu komik şekilli rafya parçası kalmıştı. Bu şekil biraz da plajda bacaklarım açarak oturmuş, göbekli ve yaşlı bir hanımefendiyi andırıyordu -bacaklar Cornwall oluyordu, gerçi tabii o zamanlar bunu düşünmemişti, Cornwall sözcüğünü ya da parçanın hangi renkte olduğunu bile bilmiyordu, hem çocukların yapboz parçalarıyla nasıl oynadıklarım bilirsiniz, bir parçayı ellerine alırlar ve onu bir deliğe öylece sokmaya uğraşırlar, herhalde kendisi de, Lancashire’ı almış ve onu Cornwall’un yerine sokmaya çabalamıştı. (İngiltere İngiltere'ye Karşı)
  • Fitzgerald'da, bir romancının (ve çekingen bir kişinin) sıkıcı bir biçimde didaktik olma korkusu vardı: "Okurun her zaman kendisine çok fazla şey anlatılmasından fena halde hakarete uğradığını hissediyorum" diyordu. (Penceremden)
  • "Madem ki bir erkeği Ay'a gönderebiliyorlar, öyleyse neden hepsini birden oraya göndermiyorlar?" (Gündoğumuna Yolculuk)

Yorum Yaz