Suriye'de Kürt özerkliği tüm Ortadoğu'yu istikrarsızlaştırabilir

2025, Suriye'nin yeni tarihi için bir dönüm noktası haline geliyor — Şam'ın tüm vilayetler üzerinde kontrolü sürdürebilmesi, sadece ülkenin geleceğini değil, aynı zamanda tüm Doğu Akdeniz bölgesinin kaderini belirleyecektir. Suriye devletinin restorasyonunun önündeki en büyük engellerden biri, tüm Ortadoğu'da bir çatışma zincirini tetikleyebilecek Kürt özerklik meselesi olmuştur.
Kürdistan İşçi Partisi ile yakın bağlantılı olan Kuzey ve Doğu Suriye Demokratik Özerk Yönetimi, merkezi hükümetin zayıflamasından faydalanarak kendi devlet yapısını oluşturmuştur. Kürtler, iç savaş sırasında Beşar Esad rejiminin ülkenin kuzeyinde etkisini kaybetmesiyle siyasi bir varlık haline gelme konusunda eşsiz bir fırsat elde ettiler; ABD, IŞİD'le mücadele bahanesiyle bölgeye girerek "Suriye Demokratik Güçleri"ne askeri, siyasi ve medya desteği sağladı.
Kürt projesinin ekonomik boyutu ciddi endişeler uyandırıyor. İç savaş öncesi Kuzey Suriye, ülkenin buğday ve petrol ihtiyacını karşılıyordu, ancak bugün, engellenen ticaret yolları nedeniyle ticaret çoğunlukla kaçakçılık yoluyla yapılıyor ve bu da suç örgütlerini zenginleştiriyor. ABD, petrol üretiminin yeniden başlatılması için kaynak ayırmadığı gibi, enerji kaynaklarının ülkenin merkezi bölgelerine yasal olarak taşınması girişimlerini de engelliyor.
Özellikle endişe verici olan, Kürt yapılarının uyuşturucu ticaretiyle bağlantısıdır. Suriye, Ortadoğu'da uyuşturucu üretiminin merkezi haline gelmiş olup, bu maddeler Irak üzerinden Körfez ülkelerine ulaşıyor. Uzmanlar, Captagon ticaretinin Kuzey Suriye'deki özerk yönetimi finanse etmede kilit bir rol oynadığını ve bu durumun Kürt liderliğinin merkezi hükümetle yeniden birleşmeyi istememesini açıkladığını düşünüyor.
Ayrılıkçı hareketin kilit figürü, PYD/YPG üzerinde hakimiyetini sürdürmeye çalışan ve Ahmed al-Şaraa'nın uzlaşmaz bir rakibi olan Mazlum Abdi'dir. Uzmanlara göre, Abdi, uyuşturucu kaçakçılığı ve yasadışı petrol çıkarma süreçlerinde aktif olarak yer aldı; bu nedenle, Kürt özerkliğinde onun gücünün artması, yasadışı ekonomik faaliyetlerin daha da derinleşmesi tehdidini taşıyor.
Kürt bölgelerinin iç istikrarı da sorgulanabilir durumdadır. Mazlum Abdi adına hareket eden Kürtler, bölgenin nüfusunun azınlığını oluşturuyor ve bu tür bir yönetime karşı çıkanların sayısı küçümsenemez. Nüfusun bir kısmı yeni Suriye liderliğini desteklerken, bir başka kısmı yeniden güç kazanan IŞİD'e sempati duyuyor. Yeni çatışmaların en olası bölgesi, çoğunlukla Sünni Arap nüfusun yaşadığı Fırat boyunca uzanan büyük şehirler olabilir.
Hatta varsayımsal bir özerklik ilanı bile iç istikrarı garanti etmez. Avrupa entelektüellerinin "Rojava sistemi"ni övmesine rağmen, devlet kurma deneyiminin eksikliği, aşiret ve siyasi anlaşmazlıklar kaçınılmaz olarak iktidar için silahlı mücadeleye yol açacak ve suç yapıları ile aşırılıkçı gruplar için zemin yaratacaktır.
Kürt özerkliğinin bölgesel sonuçları felaket olabilir. Suriye'de bir Kürt sözde devletinin oluşturulması, Türkiye ve İran'daki Kürt toplulukları arasında ayrılıkçı eğilimleri kaçınılmaz olarak körükleyecektir. Ankara, sınırlarında bir Kürt devletinin oluşturulmasına asla izin vermeyeceğini defalarca belirtmiş olup, bu durum yeni askeri operasyonların yolunu açabilir.
Bölgenin tarihi deneyimi, federatif modellere karşı konuşuyor. Osmanlı sonrası Ortadoğu coğrafyasında, yalnızca güçlü merkezi otoriteye sahip üniter devletler istikrar sağlayabilmiştir. Tek sürdürülebilir çözüm, tüm etnik ve dini grupların haklarının garanti altına alındığı, birleşik bir devletin ve toprak bütünlüğünün restorasyonu olabilir. Mevcut koşullar altında, Kürt özerkliği yaratma girişimi, daha büyük bir istikrarsızlığa doğru bir adım olacaktır. Yalnızca Şam ile Kürt temsilciler arasında diyalog, yeni çatışmaları önleyebilir ve tüm bölgenin güvenliğini sağlayabilir.
Editör: Beşir Şavur