diorex
Dedas

Bizim Köy - Mahmut Makal Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Bizim Köy kimin eseri? Bizim Köy kitabının yazarı kimdir? Bizim Köy konusu ve anafikri nedir? Bizim Köy kitabı ne anlatıyor? Bizim Köy PDF indirme linki var mı? Bizim Köy kitabının yazarı Mahmut Makal kimdir? İşte Bizim Köy kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

  • 06.04.2022 14:00
Bizim Köy - Mahmut Makal Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap Künyesi

Yazar: Mahmut Makal

Tasarımcı: Mithat Çınar

Yayın Evi: Literatür Yayıncılık Dağıtım

İSBN: 9789750404443

Sayfa Sayısı: 195

Bizim Köy Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Bizim Köy 1950’de yayımlandığında toplumun geniş kesimlerinde tam anlamıyla bir depreme yol açtı. Yazarın, 17 yaşında gencecik bir öğretmenken kaleme almaya başladığı “köy notları” kitap haline getirilip de basıldığı zaman önce iktidarın öfkesini üzerine çekti. Çünkü köyden yükselen yoksulluk çığlığı, kulaklarını ve gözlerini her türlü olumsuzluğa kapamak isteyenlere, köyleri yemyeşil, bereketli, güzel köylü kızlarının berrak pınarlardan su taşıdığı yerler olarak gösterme çabasında olanlara atılan bir tokattı. Köylerde hâlâ taş devrinin yaşandığı gerçeğini dile getirmenin bir cezası olacaktı elbette. Her yer kar altındayken, köylere ulaşım sağlanamazken köyünde öğrencilerini “hayata hazırlamaya” çalışan genç öğretmenin haberi olmadı kitabının kopardığı gürültüden. Karlar erimeye başlayıp, yollar açılınca ilk ziyaretçileri jandarmalar oldu Makal’ın. Tutuklandı. Bizim Köy ise tam tersine çeşitli dillere çevrilip ülke sınırlarını aşmaya başladı.

Dönemin cumhurbaşkanı, yazarı Çankaya Köşkü’ne davet ettiğinde, bu tutum Demokrat Parti’nin köye ve köylünün sorunlarına önem vermesi olarak algılandı. Ama bu da uzun sürmedi. Önce çeşitli karalamaların boy hedefi haline gelen Köy Enstitüleri kapatıldı, ardından Enstitülü öğretmenlere baskılar başladı. Köye ve köylülerin içinde bulunduğu çağdışı koşullara değinen yazarlara, aydınlara karşı sistemli bir linç kampanyası başlatıldı.

Tahsin Yücel’in “Bizim Köy 1950’de bir başyapıttı. 1995’te de bir başyapıt” saptaması, aradan geçen yarım asırlık bir sürece rağmen, yazarın ve eserinin hâlâ güncelliğini koruduğunu

göstermesi açısından son derece isabetli bir değerlendirme.

Bizim Köy, Türk edebiyatında köy gerçekliğine dayanan bir ilk kitap ve toplumcu gerçekçiliğin öncüsü olarak kabul edilmektedir.

Bizim Köy Alıntıları - Sözleri

  • "Makineleşmekten geçtik, insanın yerine hayvanı koyabilsek o da yeter."
  • "Cahillik sarmış yöremi."
  • Kalbinizi düzeltin önce...
  • "İnsan neye alışmıyor ki..."
  • "Yahu, açıp okuyorsunuz kitapları, bir diyeceğim yok, okuyun. Ama harap etmeyin, kaybetmeyin ne olur, yazıktır..."
  • "İyi havalar neredesiniz? Gözümüz yolda kaldı."
  • Yaşamımız ne kadar durgun, düşünce ve yoksulluk içindeyse, besinlerimiz de o kadar basit ve sayılı. En ilkel bir yiyecek olan pirinç, bizim için lükstür. Kırk yılda bir canın çekse, ara babam ara işin yoksa...
  • İnsan, alışan bir yaratık...
  • Ah ! En küçük bir çıkar karşısında ,insanları kardeşlerine düşman eden cehalet.
  • İnsan alışan bir yaratık .
  • Topluluktan uzak yaşamak, insanı yabancılaştırıyor sanırım...
  • Zaten gök ağladı mı, biz güleriz. O ağlamazsa, biz dökeriz gözyaşını. En önemli beklentimiz gökyüzünden çünkü.
  • Gerçeği söylemekten korkmayınız !
  • Gemisini kurtarabilen çıkar karaya, kurtaramayan gider araya!
  • "Her acıyı bir sevinç kovalıyor, yoksa katlanılmazdı bu yaşamın acılarına."

Bizim Köy İncelemesi - Şahsi Yorumlar

1 Büyük Aşık, 2 Büyük Yazar, Bir Başka Köy Yeri..: NOT : YOK !! KEK -KURABİYE TARİFİ FALAN VERMİYORUM ! Offf sadeli kek olsa da yesek yalnız !!! Anüüüü!!! =(( Fındıh fıstıh olmasın içinde .. Ona bile razıyım !! =(( Gecikmiş bir incelemeden daha hepinize günaydınlar , selamlar ,saygılar , hörmetler falan fistan ... Dün yazacaktım ama ne yazık ki klavyenin azizliğine uğradık , silindi inceleme .. Kısmet bugüneymiş .. Site içerisinde az okunmuş ama okunmayı fazlasıyla hem de hayli hayli fazlasıyla hak eden bir yazar Mahmut Makal .. Bir ilki gerçekleştirerek elini taşın altına sokmuş ,kıçları kadife kaplı berjer koltuklara kaynak olup yapışmış ,Cadillacla gezip şampanya yudumlayan o günki kodamanların gazetelerinde toz pembe gösterdikleri Anadolu' nun köylerini tarihimizde ilk kez "TAM" manasıyla ve tüm yalınlığı ile eksiksiz önümüze getiren isim Mahmut Makal.. İncelemesini okuduğunuz kitap da Köy Edebiyatının , edebiyatımızdaki İLK basılmış örneği.. Sene 1950.. Türkiye Adnan Menderes 'in yönetiminde .. Defalarca yazdım o dönemi , partinin içindeki toprak ağalarını , toprak reformu ve Mahmut Makal , Talip Apaydın gibi isimlerin mezun olduğu Köy Enstitülerini neden baltaladıklarını .. O yüzden o kısma hiç girmeden devam ediyorum .. Kitap çıkar çıkmaz inanılmaz bir sükse yapıyor .. Kısa zamanda pek çok baskı yapıyor ve tahmin edin ne oluyor ? Pek tabii yasaklanıyor .. Neden mi ? Nedenin cevabınının bir kısmını sizlere "BABALARIN BABASI" yazar/Aziz-Nesin versin! "- YASAK? - Türkiye' nin değişmez anayasası." Mahmut Makal'ın üstünü çiziyorlar çizmeye ama kitap 7 farklı dile çevriliyor .. Bir mucize !! Bizim "demokratlar" kitabı Türkiye'de toplatıyorlar.. Gözleri öyle dönüyor ki İngiltere'de yapılan ilk baskıyı komple satın alıyorlar .. Kitabevi durur mu? Yapıyor ikinci baskıyı hemen .. Eloğlu dinler mi ulan seni .. Mahmut Makal dünya çapında bir üne sahip oluyor o dönem .. Velhasıl kelam ben size bu yasağın ardındaki gerçek niyeti ,biri işbu kitabın yazarı olan üç çok ama çok büyük isimin arasında geçen yaşanmış bir hikayeyle açıklamaya çalışıcam .. Beni takip edip okuyanlar zaten biliyorlar .. Spoiler vermeden anlatırım anlatacağımı .. Bu sefer bu geleneği iki üç örnek vererek bozucam.. Neşeler kaçmayacak ama caniko !! İçin rahat olsun! Yazarımız bu kitabı yazdığı dönemler Gazi Eğitim Fakültesinde .. O zamanki adıyla "Garibanlar Fakültesi" .. Yatılı okuyorlar "bir arkadaşıyla" beraber .. O zamanlar olanaklar her ne kadar kısıtlı da olsa , henüz YÖK denen kurum kurulmuş değil.. Üniversiteler özgür! Bizim bu iki kafadarın okudukları yıllarda , tesadüf bu ya ,bir büyük ozan , bir büyük aşık geliyor Ankara'ya .. O da YASAKLILARDAN ! O da SANSÜRLENENLERDEN! Bilir misiniz Neşet Ertaş ne demiş ? "Allah'tan korkmasam şu bağlamayı konuştururdum." O Neşet Ertaş dahi bu büyük ozanın karşısına geçse el pençe divan durur önünü ilikleyip .. Rakıyı uzun bardaklara doldurduğum bir tek gün yoktur ki soframda dinlememiş olayım .. Muazzam bir ses , eşsiz bir stil .. Her neyse..Bizim iki kafadar acaba bizim okulda konser verir mi diye düşünüyorlar .. Olurdu olmazdı , anan aşağı baban yukarı derken karar veriyorlar gitmeye .. Öyle ya !! İsteyenin bir yüzü , vermeyenin iki yüzü bebiş ... Gidip buluyorlar onu Ulus'taki VİRANE bir otelde.. Biliyorsunuz , Adnan Menderes sanatın , sanatçının ve yazarların "dostudur"! Destur veriliyor , çıkıyorlar huzuruna .. El öpüyorlar .. Takdim ediyorlar kendilerini .. Mahmut Makal'ın "arkadaşının" kaleme aldığı satırlardan aynen aktarıyorum : "Yün yeleği sırtında .. Pijaması üstünde .. Biz tıklatınca ayağa kalkmış. Sordu : - "Buyurun bir arzunuz mu var?" Fısıltıyla konuşmaya başladık .Mahmut : - "Ankara'ya hoşgeldin Aşık ! Sen bizi tanımazsın. - "Gözlerim görmüyor nasıl tanıyayım?" - (tüyler diken diken!!) - "Biz Gazi Eğitimden geliyoruz." - "Orada öğrenci misiniz ?" - "Öğrenciyiz." - "Gozel, çook gozel! Birden Mahmut'tan yana döndü: Yahu Mamıdefendi, ne zaman yolum İstanbul'a düşse, orada herkes Makal Makal deyi seni konuşuyor. Bakıyom ünde beni geçtin. Sen asıl ne iş yapan aslanım?" Mahmut güldü: - "Ben önce öğretmendim.' - "Nerede öğretmen?" - "Bizim köyde. Ben Aksaray'danım. Sonra gene öğrenci olduk arkadaşımla. Daha önce de enstitüde okuduk. O Isparta - Gönen'de, ben Konya - İvriz'de." - "Hakkı Beyi tanır mısınız, Tonguç'u?" - "Aşık o nasıl soru? İnsan babasını tanımaz mı?" - "Lan yeğenlerim oturun hele! Siz demek enstitüdensiniz? Açtı kollarını; sarmaş dolaş olduk. Ayrı ayrı kucakladı ikimizi. Neyse oturduk yatağa , sandalyeye. - " Rahat oturun! İkinizin de hocası sayılırım." "Öyle ama Gönen'e, İvriz'e uğramadın ne yazık!" "Enistülerin hepisine gidemedim. Doğru." Mahmut tan yana döndü, aranıp elini onun dizine koydu: - "Peki o gocaa Istanbul seni nereden tanır o kadar?" - " ...... emmi, Mahmut önemli bir yazar. Duymuşundur, Bizim Köy kitabını yazıp dünyayı ayağa kaldırdı. Birden yedi dile çevrildi," diye araya girdim. - "Haşşöylee! Şimdi anlaşıldı. Buraya da benim üstüme kitap yazmak amacıyla mı geldiniz?" - "Hayır! Amacımız seni bizim Gazi'ye çağırmak. İznin, hem de vaktin olursa, gel bizim orada bir küçük konser ver." - "KONSER VERMEM! SAZ ÇALAR, TÜRKÜ SÖYLERİM. Bunlar kolay. Kitap işi olmasın da. - BURAYA ÇOK AMA ÇOK DİKKAT !! - - "Ben bir kezinde yaşamımı Bedri Beye vermeye ırazı oldum. O da kalktı bizim Sivralan'a geldi. Anlattık, gastettik. Allah ırazı olsun memnun galdı, gözel de yazdı çizdi. Senarisini Metin diye bir arkadaşa verdi. Şimdi bu sinemanın her bir işi ayrı adamım. O da geldi hepimizi filme aldı. Ürgüp'e ney de gettik. Fakat nedense "hökümet bu işe kızdı". Bir iki dönem filmi yasak etti. Yani onca emek, emeği geç, onca para boşa gitti diye tasalandık. Sonra duyduk, izin çıkmış. İzin çıkmış, ama bizim köyü çok MODERİN KÖY YAPARAK. Habarımız yok köye neler gelmiş: Sağlık ocağı açılmış, traktörler çift sürüyor. Gençler ağ kurmuş, top oynuyor. Ben de sazı kucağıma almışım, traktörden yana bakarak çalıp söylüyorum. ASLININ YERİNE SAHTESİNİ SÜRMÜŞ YALANÇILAR...." "GÖRDÜK," dedi Mahmut. İşte Mahmut Makal sanki doğruymuş gibi halka gösterilen YALANLARI , OYNANAN OYUNU "GÖRDÜĞÜ" İÇİN BU KİTABI YAZDI .. Kim olduğunu sanırım anladınız "UZUN İNCE YOLLARDA GEZEN" bu büyük ozanın .. Konser ne oldu derseniz diye , Mahmut Makal ile AŞIK'ların PİRİ' nin yanına giden yazar/Fakir-Baykurt 'u şu dizeler eşliğinde sahnede harmandalı oynattığını da ekleyip ilgili dizeleri şuracığa bırakıyorum .. Tokat bazarından aldım bakırı Ellemen incitmen FUKARAYI FAKIRI Boz bulanık seller gibi RAKIYI İçirin "BEYLERE" ben gelene dek Ben bir KÖROĞLU'yum dağda gezerim Esen örüzgerden hile sezerim DEMİR KÜLÜNK İLE KAFAN EZERİM ELLEMEN İLİŞMEN FAKIRA BEN GELENE DEK ! Bir zamanlar Türkiye 'de böyle konserler de oluyormuş demek ki .. Şimdilerde CENİFIR LOPET 'in bilmem hangi bölgesini görmek için binlerce dolar veren AKIL KÜPLERİNE selam olsun burdan bir kez daha.. Çok büyük ADAMLARMIŞ .. HUZUR İÇİNDE YATSINLAR .. Hele Makal !! O olmasaydı biz sanırım ne bu Aşık Veysel'le geçen anıyı , ne de Fakir Baykurt' u hiç okuyamayacaktık .. Tekrar tekrar huzur içinde uyuyun .. İki kelam da kitaptan için edeyim .. Arkadaşlar biliyorum hepiniz iflah olmaz Yaşar Kemal fanlarısınız.. Doğrudur bu .. Ben de çok seviyorum .. Bir karşılaştırma da yapmıyorum .. Yalnız şunu hiç unutmayın .. Orda geçenlerin %60'ı kurgu .. Bu kitap SAFİ gerçekler .. Kışın aç kalıp davarlara yedirdiği arpayı , hayvanın " *OKUNUN " içinden ayıklamak zorunda kalan köylüyü (böyle yazdım ki aklınızda yer etsin!) , tezek yapabilmek için yollarda davarların yerlere bıraktıklarını kucaklayan , birbirleriyle kavga eden fakir Anadolu insanını , hayatında hiç ama hiç BAL görmemiş köy çocuklarına " Baba bana bal al." cümlesini okuturken , balı tanımlayamayan öğretmenin içine düştüğü durumu o kitaplar da bulamazsınız .. Gelin beni dinleyin ..Bir şans verin şu kitaba.. Bir şans verin Mahmut Makal'a .. Pişman olmazsınız ! Kararını verip "Uzun ince bir yola" çıkacaklar ... Bu da yolluğunuz !! =)) Müesseseden ! https://www.youtube.com/watch?v=7YZ2JmMUUg8 Bkz : Oh Sinyor Tuco !! Ne "mübarek" bir adamsın !! Merak edenlere not : İncelemedeki diyalog Fakir Baykurt 'un özyaşam öyküsü olan 8 kitaplık serinin üçüncü kitabı olan kitap/kavacik-koyunun-ogretmeni--2391 isimli kitaptan alınmıştır.. (Tuco Herrera)

Köy gerçeği: yazar/fakir-baykurt 'un yaşam öyküsünün üçüncü kitabı olan kitap/kavacik-koyunun-ogretmeni--230748 ni okurken, Gazi eğitim enstitüsünden arkadaşı ve kendisi de köy enstitülu bir yazar olan yazar/mahmut-makal in yazdığı Bizim köy kitabının epey ses getirdiğini, yeni Menderes hükümetinin bu kitaba çok bozulduğunu, yazarın birçok soruşturma, kovuşturma geçirdiğini, kısaca direkten döndüğunu okumuştum. Haliyle ilgi uyandırdı bizim köy. Meap Menderes'in niye bu kadar kızdığıni merak edip okumaya başladık. 1933 doğumlu Makal. Niğde'li. İvriz köy enstitüsü mezunu. İlk öğretmenligini de Nurgüz köyünde yapmış. Aslında yüksek köy enstitüsü okuma heveslisi, Baykurt gibi. Ancak kapısına kilit vurulduğu için bu imkani kalmamış. Tek seçenek Gazi eğitim fakültesi. İşte bu sıralarda yazıyor bizim köy'u. Yıl 1950. İktidarda ağaların, beylerin, yobazlarin, Atatürk düşmanlarinin desteklediği DP var. Türkiye Cumhuriyeti milli şef İnönuden kurtulmuş!, ülkede özgürlükler havası esiyor. Ülke gavurlardan, gomanislerden kurtulup, tekrar İslam'a kavuşacak. İşte tam da böyle bir siyasi ortamda çıkıyor kitap. Fırtınalar kopuyor, sansasyon yaratıyor. Baskı üstüne baskı yapıyor. Yedi dile çevriliyor. Hatta ironik, İngilizce çevirisini DP toplatiyor. Peki ne anlatıyor Bizim köy? Bizim köy, o güne kadar belki de hiçbir siyasinin bilmesinin işine gelmediği,sırtını döndüğü Türk köyünü ve Türk köylüsünün gerçeklerini anlatıyor. Çok fazla detaya girmeyeceğim, tadı kaçmasın, çünkü mutlaka okuyun, ama şu kadarını söyleyeyim. Türk köylüsü barınma sıkıntısı çekiyor, yaşadıkları evler bir insana yakışmayacak derece kötü evler. Tek odada genellikle hayvanlarıyla birlikte yaşıyorlar. Beslenme sorunları var, yedikleri sınırlı. Kuru ekmek, yağsız bulgur pilavı, bulgur çorbası. Fasülye, mercimek lüks. Çay hak getire. Karışık ot çayı içiyorlar. maalesef durum bu. Sağlık sorunları diz boyu. Doktor,ebe, hemşire... Gören yok. Duyan yok. İlaç hiç yok. Çocuk ölümleri yüzde elli bin üstünde. Eğitim... Bundan anladıkları din eğitimi. Fazlasını ne talep edebilirler, ne de istekli olabilirler. Öğretmen imamdan sonra. Değeri sıfır. Yol yok, yolak yok. Olsa da taşıt yok. Ve daha nice sorun... Yürek burkan, hatta ağlatan bir yapıt. Korkutacak kadar var, Makal da gerektiği saygıyı bizden görüyor. İyi okumalar... Mutlaka okumalısınız. (Barış)

Mahmut Makal İvriz Köy Enstitüsü'nü 1947 yılında bitirdikten sonra aynı yıl Aksaray'ın Nurgöz köyünde öğretmenliğe başlar. Tek sınıflı okulun, tek öğretmenidir. İdealist genç bir öğretmen olarak koşullar her ne kadar güç olsa da hem köylüye yardımcı olmak hem de tüm imkansızlıklar içinde öğrencilerini hayata hazırlamak için bütün özverisiyle çalışır. Bir yandan da gördüklerini, yaşadıklarını, tanık olduklarını Anadolu'nun orta yerinde yaşanan zorlukları yazmaya başlar. 18 yaşında genç bir öğretmenin kaleminden dökülenler önce "Bir Köy Öğretmeninin Notları" adıyla Varlık dergisinde yayınlanır. 1950 yılında bu yazılar Bizim Köy adıyla kitaplaştırıldığında ise yer yerinden oynar. Toplumun her kesiminde etki yaratan kitap en çok da iktidar sahiplerini rahatsız eder. Basındaki eleştirilerden ve saldırılardan genç yazarın uzunca bir süre haberi olmaz taa ki karlar eriyip, yollar açıldığında jandarma kendisini ziyaret edene kadar. Yazdıklarıyla dönemin başbakanı Menderes'in şimşeklerini üzerine çeken genç öğretmen "Anadolu köylerinin ekonomik ve sosyal yapısını kötü göstererek komünizm propagandası yaptığı" gerekçesiyle tutuklanır. Ne vardır peki Bizim Köy'de? Anadolu köylerinin gerçekleri vardır, insanların zor yaşam koşulları, doğayla mücadelesi, çaresizliği vardır. Genç bir öğretmenin imdat çığlığı vardır. Bilgisizliğe, boş inanışlara batmış insanların sefaleti ve geriliği vardır. Mahmut Makal Bizim Köy'de genç yaşına rağmen gerçekleri söylemekten çekinmemiş, Cumhuriyeti temellerinden sarsanlara karşı genç bir aydın olarak üzerine düşeni yapmış ve karşılığında da cezalandırılmıştır. Tıpkı şimdilerde olduğu gibi. Kitabı okurken hep en zor mücadele edilen şeyin cehalet olduğunu düşündüm durdum. Hatta "Köylü milletin efendisidir." diyen Atam'a "Acaba yanılmış olabilir misin?" diye sormadan edemedim. Bir de aklımda hep Şükrü Erbaş'ın "Köylüleri Niçin Öldürmeliyiz?" şiiri dolanıp durdu. Acı ama gerçekti Bizim Köy. Okunması tavsiye olunur. (Filiz)

Bizim Köy PDF indirme linki var mı?

Mahmut Makal - Bizim Köy kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Bizim Köy PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Mahmut Makal Kimdir?

Bir çiftçinin oğlu olarak Aksaray'da doğan Mahmut Makal, Konya Ereğlisi'nde bulunan İviz Köy Enstitüsü'nü bitirdi. Altı yıl köy öğretmenliği görevinde bulundu ve Ankara Gazi Eğitim Enstitüsü'ne gitti. Mezun olduktan sonra çeşitli illerde ilköğretim müfettişliği yaptı, 1971'de Venedik Üniversitesi'ne giderek Türk Dili ve Edebiyatı eğitimi verdi.

Köy öğretmenliği yaptığı dönemde, çeşitli dergilerde şiirleri yayınlanan Mahmut Makal, 1947 yılından başlayarak iki yıl süreyle Varlık dergisinde yayınlanan köy notları ve mektuplarıyla tanındı. Kırsal kesimde yaşayan insanların koşullarını son derece gerçekçi ve yalın bir dille kaleme aldığı bu notları ve mektupları 'Bizim Köy' adlı kitapta toplayan Mahmut Makal, geniş kitlelere seslenme imkanı buldu. Bu yazılarıyla Türk edebiyatında Köy Enstitülü yazarların ilki olarak bilinen Makal, köyü konu alan yeni bir edebiyat döneminin de ilk adımlarını attı. Bu türün ünlü isimleri, Fakir Baykurt ve Talip Apaydın onun izinden yürüdü.

Bizim Köy'ün ardından yazdığı yazılarda da Anadolu'nun çeşitli köylerini anlatan yazar; köy, kasaba, eğitim sorunları, öğretmen kıyımlarını konu alan, izlenime dayalı notlarlar yazdı.

Eserleri:

Bizim Köy (1950), Köyümden (1952), Memleketin Sahipleri (1954), Kuru Sevda (1957), Köye Gidenler (1959), 17 Nisan (1959), Kalkınma Masalı (1960), Kamçı Teslimi (1964), Ötelerin Havası (1965), Yer Altında Bir Anadolu (1968), Bu Ne Biçim Ülke (1968), Zulüm Makinası - Öğretmen Kıyımı (1969), Kokmuş Bir Düzende (1970), Bizim Köy 75 (1976), Karanlığı Zorlayanlar (1976), Bir İşçinin Günlüğünden (1980), Ağlatı (1989), Anımsı-Acımsı (1990), Bakırdaki Kıvılcım (1992)

Mahmut Makal Kitapları - Eserleri

  • Bizim Köy
  • Köy Enstitüleri ve Ötesi
  • Hayal ve Gerçek
  • Kuru Sevda
  • Yeraltında Bir Anadolu
  • Bozkırdaki Kıvılcım Enstitülüler
  • Memleketin Sahipleri
  • Anımsı Acımsı
  • Bir İşçinin Günlüğünden
  • 17 Nisan
  • Köye Gidenler
  • Deli Memedin Türküsü
  • Ötelerin Havası
  • Değişenler
  • Ağlatı
  • Kalkınma Masalı
  • Zulum Makinası
  • Bu Ne Biçim Ülke?
  • Halktan Ayrı Düşenler
  • Bizim Köy
  • Karanlığı Zorlayanlar
  • Deli Memedin Türküsü
  • Bizim Köy
  • Memleketin Sahipleri - Köye Gidenler
  • Hayal Ve Gerçek
  • Kamçı Teslimi

Mahmut Makal Alıntıları - Sözleri

  • Ardindan Orhan Veli geliyor, « icmeyip de ne haltedeceksin?» diyor. icmek!.. Orhan gitti. Cahit bu yuzden dustu bu hale .. (Bir İşçinin Günlüğünden)
  • Ay yoksulların lambasıdır. (Memleketin Sahipleri)
  • Fatma Ankara Hastahanesinde çalışıyor. Trabzonun Kütkü köyünden gelmiş. Ufacık tefecik daha. «Yaşını biliyor musun?» diyorum. «On dört» diyor. «Peki ama on dört yaşında almazlardı seni buraya, nasıl oldu?» «Babam on sekize çıkarttı.>> Yaşı on dörttür ama, bırakmamışız on dörtte. Çalışıp para kazanmak için dört yılı bir günde yaşayıp on sekize basıvermiş kızcağız. Sararıp solmuş ekmek uğruna. Babasının kör isteği uğruna, ayakta kalabilme uğruna kızlığından önce çocukluğunu, saflığını, tombulluğunu vermiş. Körpe bedeninin gelişmesine setler çekilmiş Fatma'nın. Bir ak önlük beribenzer. Bir ak örtü başına. Bir elinde su leğeni, bir elinde fay kutusu. Odalar, odalar. Musluklar, banyolar, pencere camları, kapı kolları, etajerler... Sonra gelsin yemek tepsileri, toplansın yemek kapları.. Silmeye, taşımaya, getirmeye - götürmeye: FATMA. Saffet Hanımlar, Saynur Hanımlar da hemşire ya da hemşire adayıdırlar sözgelimi. Hemşire adaylara söylenir görevi gereği: «Etajerlere bakın, toz toprak varsa sildirin...» Her biri bir odaya girer adayların. Etajerlerin gözlerini takırtıyla çekip, ondan sonra bağırırlar: «Fatma!» Fatma günde on yedi saat çalışıyor. Kaytarma bilmediği gibi dinlenme de bilmiyor. Çok çalıştığını, bu yaşta dinlenmeye ihtiyacı olduğunu söylediğinizde darılır. Kendisine en kötü telkini yaptığınızı düşünür. «Çalışmayacam da işim ne burada?» der. Sorarsanız, aydan günden, okumadan yazmadan olduğu kadar, saatten dakikadan da haberi olmamıştır. Haktan hürriyetten hiç olmayacak bu gidişle. Fatma okulsuz, Fatma sağlıksız, sapsarı. Fatma kendinin farkında değil. (Kalkınma Masalı)
  • Ah ! En küçük bir çıkar karşısında ,insanları kardeşlerine düşman eden cehalet. (Bizim Köy)
  • Camisiz köy, minaresiz cami kalmamalıdır. Ezanın Arapça okunmasını sağlamak ilk işimiz olacaktır. (Köye Gidenler)
  • Tezek dumanı bacaları çabuk tıkadığından içerinin dumanlanmasından sonra kapının açılması ''tilki çıkarmak'' deyimiyle anlatılır. (Kamçı Teslimi)
  • Köy Enstitülerinin adını değiştirip eşin eğitimi de oralardan kaldırdıktan sonra, köy kızlarının doğdukları köyün sınırını çıkamaz olduklarını biliyorsunuz. Elli yıl ya da altmış yıl her neyse, eline geçen yaşama süresini, beş kilometre çaplı bir yer­ de tüketmek! Çok acı bu. Bunun üstünde uzun uzun düşünmeli. Üstelik son yıllarda bu köy kızları ilk­ okula bile doğru dürüst yollanmadılar. Okutmak için onların arkasını kimse aramadı. Kanun ilişemez, öğretmen ses etmez oldu. Beri yanda da havanda su döğer gibi eğitim seferberliğinin lafını ettik durduk. Erkekler hiç olmazsa askerlik dolayısiyle ya da ekmek uğruna yorganı sırtlayıp Adanalara Ankaralara gidiyorlar. Peki bu kızların bir kısmı olsun gün görmeyecek mi? Okuyup köyüne dönüp de orada kalanlara gün göstermeye çalışmayacaklar mı? (Kuru Sevda)
  • "Makineleşmekten geçtik, insanın yerine hayvanı koyabilsek o da yeter." (Bizim Köy)
  • Çocuğun konuşamamasını bir hata saymıyorum. Bunlar asırlardan beri sustukları için elbette birden bire konuşamazlar. Bunlara ilk öğreteceğiniz şey ko­nuşturmak, konuşmalarını ve düşüncelerini söyleye­bilmelerini sağlamak olmalıdır! (17 Nisan)
  • Ne deseniz, yüzyılların kuşaktan kuşağa bıraktığı ve Anadolu köylüsünün iliğine işlemiş olan kendi yağı ile kavrulma alışkanlığını kırmada etkili olamıyorsunuz. (Bir İşçinin Günlüğünden)
  • Neydi Makal'ın suçu ? Halktan yana olmak, halkın uyutulmasına karşı olmak. Göstermelik törenlerle halk kalkı­namayacağı için gerçek halk kalkınmasının yollarını yazmak. Köylünün ve de öğretmenlerin Atatürk'ü gerçek ve devrimci yönü ile tanımalarını sağlamak için onlara kitaplar, ödevler vererek gerçek ulusçunun görevini yapmak... (Zulum Makinası)
  • Antalya dolaylarındaki Aksu Köy Enstitüsü’ne Sağlık Bakanı Behçet Uz gelir bir gün. Öğrenciler okul alanına toplanacak, sayın bakan da onlara “nutuk” atacak. Tarih boyunca onlar nutuk atmış karşısındakiler ses çıkarmadan dinlemiştir. Ama bu kez bir aksilik olur. Kampana çalıp alan dolunca başlar Bakan “ Siz ne biçim öğrencisiniz? Kiminizin paçası, kiminizin yeni sallanıyor…” demeye, Bir öğrenci fırlar ortaya: “Toplantınıza yetişebilmek için koştum, paçamın lastiği koptu. Sözünüzü ettiğiniz öğrenci benim herkesi suçlamayın!” der. Köy Enstitüsü öğrencileri, paçası lastikle büzülen golf pantolon giymektedirler. Paçasının lastiği kopan öğrenci Abdullah Aksakal’dır. Ayrıca, Köy Enstitüsü öğrencileri, giysilerin, yattıkları ve çalıştıkları yerleri temiz ve düzenli tutmalarıyla, düzgün yerleştirmeleriyle bilinirler. Aksakal’ın böyle uluorta yanıtına kızan Bakan, konuşmayı da keserek Aksakal’a “Sen benimle idareye gel!” der. Lastikle birlikte yüzyılların alışkanlığı da kopmuş, bir öğrenci bir bakanın karşısına çıkmıştır. Bu durum Köy Enstitülerinde doğaldır. Doğallaşmıştır. Saygı-sevgi sınırı içinde müdür de, öğretmenleri de eleştirmek doğaldır. Düşündüklerini söylemekten onları alıkoyacak hiçbir engel yaratılmadığı gibi, olan engeller de ortadan kaldırılmıştır. 1989 yılında İzmir’de ve İstanbul Küçükköy’de birer lise öğrencisi düşündüklerini söyledikleri gerekçesiyle okullarından atılmışlar, akıllarından kuşkulanılarak adli tıbba yollanmışlar ve mahkeme edilmişlerdir. Küçükköy’deki öğrenci, kendisini eleştirdiği için Başbakanca mahkeme verilmiştir. Oysa eğitimin tek ereği, gören, düşünen ve düşündüğünü söyleyen insanı yetiştirmektir. Toplumların gereksinimi de bu tiptir. Şimdi Aksu Köy Enstitüsü’nün idare binasına gelelim: Bakan: “Sen nasıl böyle konuşabilirsin?” Aksakal: “Ben düşündüklerimi söylerim.” Bakan: “ Seni gittiğin her yerde izleteceğim!” Aksakal: “İstediğin kadar izle! Siz egemen sınıflar, suskun millete alışmışsınız, konuşana bir yumruk vurup yere deviriyorsunuz. Ezik bir toplum oluşuyor böylece.” (Deli Memedin Türküsü)
  • Deniz kiyisinda birkac saat kaldik. Aslinda denize girecektik. Hava sogudugu icin yalniz Yasar Kemal girdi. Onu da Sait taşladı. Gozüne sövdü. (Bir İşçinin Günlüğünden)
  • Benim zavallı memleketim, sana ne kötü tohumlar ekiyorlar... (Kalkınma Masalı)
  • Türkiye'de Köy Enstitüleri, köylü yığınını ilgilendiren problemlerin topuna el koyarak, onları anlayıp çözmeye çalışmışlar, çözüme yarayacak çareler teklif etmişler; köylülerin günlük çalışmalarını, yaşayışlarını, maddi ve ahlaki bakımdan iyileştirecek yeteneğe sahip öğretmenler yetiştirmişlerdir. (Köy Enstitüleri ve Ötesi)
  • Kendimize gelmeli, sağlam bir tutumla, korkusuzca iyi yayınların bütün okullarımıza sokulması için harekete geçmeliyiz. Ortaya sağlam ilkeler koymalı, günümüzle bağdaşmayan "okutmaktan korkma" anlayışını yırtıp atmalıyız. Çocuklarımızın okuma sorununu gelişigüzellikten, dilencilikten kurtarmalıyız. Çünkü, elden gelen övün olmaz, o da vaktinde bulunmaz!... (Halktan Ayrı Düşenler)
  • Köy enstitüleri robot değil, düşünen, düşündüğünü uygulayan nitelikte ögretmenler yetiştirmiştir. Ezberelikten bu memleketin neler kazandığını ise birbirimize sorma­dan kestirebiliriz. (17 Nisan)
  • Biz çoğunlukla düşünmeden yargısını belirtmek eğiliminde olan bir toplumun bireyleriyiz. Davranış­lardan çok dış görünüşler, biçimler ilgilendiriyor bi­zi. Böyle düşüne düşüne, gerçekten uzaklaşıyor, ufacık bir görüntüden tutun da yurt sorunlarına kadar her şeyi daracık açılardan görmiye alışıyoruz. (17 Nisan)
  • Bu 1946 tarihi, aynı zamanda o yıl eğitim bakanı olan Reşat Şemsettin Sirer'in, İlköğretim genel müdürlüğü'nden uzaklaştırdığı Hakkı Tonguç'a (Enstitülerin fikir babası) suçunun ne olduğunu anlattığı tarihtir: 'Hakkı, köy çocuklarına sıçmayı öğretmeden önce okumayı öğrettin sen!' (Deli Memedin Türküsü)
  • « Fatma Ankara Hastahanesi'nde çalışıyor. Trabzon'un Kütkü köyünden gelmiş. Ufacık tefecik daha. - 'Yaşını biliyor musun?' diyorum. - 'Ondört' diyor. - 'Peki ama ondört yaşında almazlardı seni buraya, nasıl oldu?' - 'Babam onsekize çıkarttı.' Yaşı ondörttür ama, bırakmamışız ondörtte. Çalışıp para kazanmak için dört yılı bir günde yaşayıp onsekize basıvermiş kızcağız. Sararıp solmuş ekmek uğruna, ayakta kalabilmek uğruna kızlığından önce çocukluğunu, saflığını, tombulluğunu vermiş. Körpe bedeninn gelişmesine setler çekilmiş Fatma'nın.» (Kuru Sevda)

Yorum Yaz