diorex
life

Buhari'nin Kaynakları - Fuat Sezgin Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Buhari'nin Kaynakları kimin eseri? Buhari'nin Kaynakları kitabının yazarı kimdir? Buhari'nin Kaynakları konusu ve anafikri nedir? Buhari'nin Kaynakları kitabı ne anlatıyor? Buhari'nin Kaynakları PDF indirme linki var mı? Buhari'nin Kaynakları kitabının yazarı Fuat Sezgin kimdir? İşte Buhari'nin Kaynakları kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

  • 25.09.2022 08:00
Buhari'nin Kaynakları - Fuat Sezgin Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap Künyesi

Yazar: Fuat Sezgin

Yayın Evi: Otto Yayınevi

İSBN: 9786054696192

Sayfa Sayısı: 400

Buhari'nin Kaynakları Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Bu kitap, Buhârî’nin Sahîh’ini ciddi tedkik etmeden verilen birçok yaygın ve yanlış kanaati düzeltmektedir.

Bu yanlış kanaatlerden biri; Buhârî’nin Sahîh’ini oluştururken İslam ülkesinin muhtelif yerlerini bir bir dolaşarak hadis rivayetlerini şifahi olarak topladığıdır. Ancak bu eser, Buhârî’nin faydalandığı muhtemel birkaç yazılı kaynağı ortaya koymaktadır.

Diğeri ise Buhârî’nin isnadı ilk defa ilim hâline getiren kişi olduğu yönündedir.

Hâlbuki rivayetler zincirini bertaraf edip hadis ve haberleri çeşitli tabirlerle kitabına geniş ölçüde alan Buhârî, rivayetler zincirini Peygamber’e kadar yükselten musned bir hadis kitabı meydana getirmek şeklindeki prensibe sadık kalmamış, ciddi bir şekilde isnadın otoritesini sarsan ilk kimse olmuştur.

Bu eser, bir literatürün adım adım nasıl değerlendirilebileceğinin metodunu sergilemektedir.

Buhari'nin Kaynakları Alıntıları - Sözleri

  • Abdullâh b. El-Mubârek (öl. 181) kitaplarla geçirilen vakti, Peygamber'in (s.a.v.) ashâbıyla birlikte sohbet telakki ederdi.
  • Buhârî'nin kitabı, İslami edebiyatta Allah'ın kitabından sonra en çok değer ve itibar kazanmış bir eser mertebesine erişmiştir.
  • Abdullâh b. El-Mubârek (öl. 181) kitaplarla geçirilen vakti, Peygamber'in (s.a.v.) ashâbıyla birlikte sohbet telakki ederdi.
  • Buhari’nin Sahih’inde Ebu Ubeyde’den veya başka birinden alındığına dair her hangi bir şekilde işaret edilmeden iktibas olunmuş öyle garip gramer meseleleri vardır ki, bunların mülahazası, kitaba sonradan izafe edilen şartların ne kadar muhayyel olduğunu göstermeğe kâfidir. Bu hususun şarihler içinde Buhari’yi en çok savunan İbni Hacer tarafından bile itiraf edilmesi, Buhari’nin, kendisine atfedilen şartları taşımaktan ziyade, kitabını tasnif ederken kendinden önceki bazı eserlerin üslûb ve muhtevasına tabi olduğunu gösterir.(1) . Buhari’nin Sahih’inde Ebu Ubeyde’nin izahlarının biraz değiştirilerek alınması yüzünden meydana gelen bazı filolojik yanlışlıklar vardır. Bunların bir kısmı oldukça mühimdir. Bunların hemen hemen biç biri şarihlerin dikkatinde kaçmamış ve şiddetli tenkidlere uğramıştır.(2) . Mesela, Buhari, İsra suresi ayet 31 ile ilgili olarak İbni Abbas'tan isnadları hazfederek bazı filolojik izahlarda bulunur. Müteakiben ‘ve kale ğayruhu’ telmihiyle Ebu Ubeyde’den ardı ardına birçok ibare nakleder. Lakin bu ibarelerin sonuna doğru, filolojik bir izahın biraz değiştirilmiş olduğunu ama bu ufak değiştirme ile mühim bir yanlışlığın meydana geldiğini görüyoruz. Şöyle ki, Ebu Ubeyde’nin ‘hati’tu ve ahtat’tu luğatâni … ilh’ şeklindeki ibaresi Buhari’de ‘hat’itu bi-ma’na ahta’tu’ haline gelmiştir. Halbuki Ebu Ubeyde mevzubahis fiilin sül’asî şeklinin kasten işlenen, rubâ'isinin ise gayr-i iradî işlenen hatalar için kullanıldığını tasrih suretiyle, ikisinin ayni manaya gelmediğini açıkça ifade etmiştir.(3) . Fuat Sezgin, ‘böyle bir yanlışlığın nasıl meydana geldiğini izah etmek güçtür’ dedikten sonra Buhari’yi bu hata konusunda aklamaya çalışan İbni Hacer’in de ilginç bir çelişkisini ortaya koyar. Zira Ebu Ubeyde bu iki fiili mana bakımından birbirinden ayırdığı ve kitabındaki ifadesi de vazıh olduğu halde, İbni Hacer, yanlışlığı ona hamleder. Oysa Macâz al-Qur'ân'ın bizzat İbni Hacer tarafından iktibas edilen ibaresinde bile böyle bir yanlışlık bulunmamaktadır.(4) . Buhari’nin bazı iktibasları da iktibas olunan ibarenin esas sahibinin maksad ve ifadesini değiştirecek mahiyettedir. Mesela Ebu Ubeyde’den alarak hem ‘Kitâbu bed’il-halk’ta hem de ‘Kitâbu’t-tefsir’de iktibas ettiği ‘valiceten’ (9/16) kullu şey’in edhaltehu fi şey’in’ ibaresi buna örnek gösterilebilir. Bu ibarenin Mecâz al-Kur'ân'daki aslı ‘valiceten’ (9/16) kullu şey’in edhaltehu fi şey’in leyse minhu’ şeklindedir. Yani aralarında mana bakımından oldukça mühim bir fark vardır. ‘Valica’ Ebu Ubeyde’nin kitabında ‘kendi cinsinden olmayan, diğer bir şeye ithal edilen her şey’ şeklinde tarif edilmişken Buhari’nin kitabında bu ifadedeki ‘kendi cinsinden olmayan’ kaydı hazfe uğramıştır. Lakin bu hazfın ibarenin manasını ciddi biçimde değiştirdiği açıktır.(5) . Buhari metnindeki filolojik izahlar arasında mana bakımından oldukça tehlikeli sayılabilecek bir başka yanlışlık da yine Ebu Ubeyde’den ve ‘kala ğahruhu’ telmihiyle naklettiği ibarelerde bulunur. Mesela Abese süresinin 6. ve 10. Ayetinde bulunan iki kelime ile ilgili Mecazu’l-Kur’an’da bulunan ‘tesadda: te’arrada lehu ve telehha:teğaffele anhu’ şeklindeki tefsir, Buhari tarafından bu ibaredeki te’arrada lehu ve telehhâ kelimeleri düşürülerek yani ikinci ayetin tefsiri birinci ayete mal edilerek -tesadda, teğaffele anhu şeklinde- iktibas edilmiştir. Yani sürede geçen tesadda fiilinin faili peygamber olduğuna göre bu iktibas ile –peygambere- isnad edilen fiil değiştirilmiştir. Ravilerden Ebu Zerr ve diğer birçok şarih buna itiraz etmişlerdir.(6) . Bütün bunlardan başka, Sahih’de, Buhari’ye kendisine sonradan izafe edilen şartlardan uzaklaştıracak kadar kuvvetli deliller bulmak kabildir…(7) …. …. Yukarıda gözden geçirdiğimiz misallerden vazıhen anlaşılıyor ki, Buhari, Peygamberin hadis ve sünnetlerini içine alan muhtasar bir kitap meydana getirmek şeklindeki gayesinin dışına çıkarak filolojik eserlerin cazibesine kapılmıştır. Hassaten Ebu Ubeyde ve sonra Ferrâ'nın fikirlerine Sahih’inde ehemmiyetli bir yer ayırmıştır. Ebu Ubeyde’nin naklinin hususiyetlerini hulâsa edecek olursak, Buhari bu iş için ya ‘kâle Ma’mer’ şeklinde tasrihi veya ‘kâle gâyruhu’, ‘yukâlu’ gibi müphem ifadeleri gelişi güzel bir şekilde seçer. Hiç bir telmihte bulunmadan aldıkları ise diğerlerinin toplamından fazladır.(8) * 1)M.Fuad Sezgin, Buhari’nin kaynakları, Otto yayınları, Ankara, 2015, s.165-166 2)Sezgin, age, s.172 3)Sezgin, age, s.172 4)Sezgin, age, s.172 5)Sezgin, age, s.170 6)Sezgin, age, s.175 7)Sezgin, age, s.175 8)Sezgin, age, s.177
  • Buhari'nin kendinden evvelki devrin, musannaf yani malzemelerini sistematik bir şekilde tasnif eden kitaplarını hülasaya teşebbüs ettiğini izaha çalıştık.
  • Buhârî'nin kitabı, İslami edebiyatta Allah'ın kitabından sonra en çok değer ve itibar kazanmış bir eser mertebesine erişmiştir.
  • Peygamber, önce sözlerinin yazılmasını yasak etmiş, sonra sünnetin çoğalmakta olduğu ve hafızanın bunu tamamen saklayamayacağı tebeyyün edince, yazılması lazım geldiğini beyan etmiştir. Saniyen, hadislerin yazılmasına ait müsaade Abdullah b. Amr'a tahsis edilmiştir; zira o, kudemanın kitaplarını okumakta, Süryanice ve Arapça yazmakta idi.

Buhari'nin Kaynakları İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Buharî'nin Kaynakları Hakkında Araştırmalar: Fuat Sezgin, İslam Bilim Tarihçisi olarak okuma, tarama ve sentezlerinde önemli çalışmalar ortaya koymuştur. Ilk çalışmalarından biri de Buharî'nin Kaynakları olmuştur. Daha sonraki çalışmalarında Bilimin her alanında ilk kaynağı bulup okuma yöntemini devam ettirmiştir. Doktora tezini "Buhari'nin Kaynakları" başlıklı eseriyle tamamlayan Fuat Sezgin, bu çalışmasıyla alışılmışın dışına çıkarak İslâm hadis kaynaklarında ki en önemlisi olan Buhari hakkında sözlü kaynak yerine yazılı kaynağı bulmayı başarmıştır. Fuat Sezgin, 1956'da "Buhârî'nin Kaynakları Hakkında Araştırmalar" tezini takdim eder. Mecazu'l Kur'an'nın kaynaklarını aradığı sırada, İbn Hacer el-Askalanî'nin Tehzip adlı eseriyle karşılaşan Fuat Sezgin, Muammer b. Musemma'yı Buharî'nin kitabında Muammer diye zikrettigini öğrendi. Buhârî'nin bu kitapla ilgisini araştırmaya başlayan Sezgin, Buhârî'nin yazılı kaynaklar kullanıp kullanmadığını merak etmiş ve araştırmaya koyulmuştu. Fuat Sezgin'nin bu çalışması, El Buharî'nin yazılı kaynakları kullandığı ortaya koyarak, daha önce akademisyenlerin ve muhaddislerin mecmualarının sadece sözlü geleneklerine dayandığı tezlerin yanlış olduğunu kanıtladı. Rivayet formu ile İslâm literatürün, usulcu bakış açısı ile münferit konuları, bu konuları ele alırken, kaynakların iç dinamiği ve özgünlükleri gibi hususların tetkikine gereken ehemmiyeti zayıflatıyordu. Bununla beraber tutarlı olmayan bu rivayet formu, bir literatür silsilesi üzerinden tarihi zihniyeti tahlil etme imkanının önünü kesiyordu. Bilimsel çalışmaları yoğunlaştığı her alanda ezberleri bozmuş, sözlü kaynakları, yazılı kaynaklarla güvenilir, doğru hale getirmeye çalışmıştır. Ayrıca bu eser, temel kaynak literatür tarihi acısından ele almanın ne gibi üstünlük sağladığını gösterdi. Normatif yaklaşımın bu esere ilişkin çözemediği sorunlarda bile isabetli izahlara ulaşılmıştır. Burada sunulan izahlar ise, gerek Batı ve gerekse İslâm dünyasındaki yanlış bir çok kanaate mukni cevap mahiyeti taşımaktadır. Sezgin'nin bu çalışmasında iki önemli nokta vardır. Biri eserin kaynağın iç dinamiğiyle sağlam bilgiler, diğeri rivayet literatürünü aşarak yazılı kaynağa nasıl ve ne tarzla ulaşıldığı yöntemidir. Fuat Sezgin, Buhârî'nin Kaynakları Hakkında Araştırmalar, Otto yay., 6. Baskı, Mart 2018. Yunus Özdemir. (Yunus Özdemir)

Bilindiği üzere Buhârî'nin hadis kitabı, İslami edebiyatta Allah'ın kitabından sonra en çok değer ve itibar kazanmış bir eserdir. Buhârî'nin İslam ülkesinin muhtelif yerlerini bir bir dolaşıp hadis ravileriyle temas etmek suretiyle topladığı şifahi haberlerden eserini oluşturduğu şeklindeki yargı hâkimdi. Fuat Sezgin bu eserinde Hadislerin naklinde sahabeden itibaren yazılmış kitapların yerini ve itibarını özümleyerek ortaya koymaya çalışır ve bilinen yaygın kanaatin tersine İslam'ın ilk dönemlerindeki Hadis nakillerinin sözlü değil yazılı kaynaklara dayandığını savunuyor. Yani Buhari’nin bir araya getirdiği hadislerde biline geldiğinin aksine sözlü kaynaklara değil İslam’ın erken dönemindeki yazılı kaynaklara dayandırıyor. Bu esere büyük bir emek verildiği görülüyor. Bu eseri okurken insan “Keşke her akademisyen Fuat Sezgin gibi olsa” diyor. Kitap akademik bir çalışma olduğu için dili biraz ağır. (Halil İbrahim)

Buhari'nin Kaynakları PDF indirme linki var mı?

Fuat Sezgin - Buhari'nin Kaynakları kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Buhari'nin Kaynakları PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Fuat Sezgin Kimdir?

24 Ekim 1924’te Bitlis’te doğdu. 1943-1951 yılları arasında İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Şarkiyat Enstitüsü’nde İslami Bilimler ve Orientalistik alanında öncü bir yere sahip olan Alman oryantalist Hellmut Ritter (1892 - 1971)’in yanında öğrenim gördü. Hocasının, bilimlerin temelinin İslam bilimlerine dayandığını söylemesiyle bu alana yöneldi. 1954'te Arap Dili ve Edebiyatı bölümünde Buhari’nin Kaynakları adlı doktora tezini tamamladı. Bu teziyle o, hadis kaynağı olarak İslam kültüründe önemli bir yere sahip olan Buhari (810-870)’nin bir araya getirdiği hadislerde biline geldiğinin aksine sözlü kaynaklara değil İslam’ın erken dönemine, hatta 7. yüzyıla kadar geri giden yazılı kaynaklara dayandığı tezini ortaya attı. Bu tez Avrupa merkezli oryantalist çevrelerde hala tartışılmaktadır. 1954 yılında İslam Araştırmaları Enstitüsü’nde doçent oldu. Burada Zeki Velidi Togan ile çalıştı.

27 Mayıs 1960 askeri darbesi sırasında üniversiteden uzaklaştırılan ve 147’likler diye bilinen akademisyenler arasındaydı. 1961 yılında Almanya’ya giden Fuat Sezgin Frankfurt Üniversitesi'nde önce misafir doçent olarak dersler verdi. 1965 yılında Frankfurt Üniversitesi’nde profesör oldu. Oradaki bilimsel çalışmalarının ağırlık noktası Arap-İslam kültür çevresinde tabii bilimler tarihi alanı olmuştur ve bu alanda 1965 yılında rehabilitasyon çalışmasını yapmıştır. Henüz İstanbul’da iken başladığı 7. yüzyıldan itibaren gelişen Arap-İslam edebiyatı tarihi çalışmasına (Geschichte des Arabischen Schrifttums) Almanya’da da devam ederek, oryantalistik çalışmaları için kaynak eser haline gelmiş ve hala aşılamamış 13 ciltlik eserinin ilk cildini 1967 son cildini ise 2000 yılında yayınladı. Geschichte des Arabischen Schrifttums, İslam’ın ilk döneminde uğraşılmış, dini ve tarihi edebiyattan coğrafya ve haritacılığa kadar bütün ana ve yan bilim dallarını konu edinmektedir. Prof. Sezgin, Suudi Arabistan Kral Faysal Vakfı’nın İslami Bilimler Ödülü'nü 1978 yılında ilk alan kişidir. Bu ve başka desteklerle Sezgin, 1982 yılında J.W.Goethe Üniversitesi’ne bağlı Arap-İslam Bilimleri Tarihi Enstitüsü’nü ve 1983’de buranın müzesini kurdu, buranın halen direktörlüğünü yürüttü. Enstitüye bağlı olarak kurduğu müzede Sezgin, İslam kültür çevresinde Müslüman bilginler tarafından yapılmış aletlerin ve bilimsel araç ve gereçlerin yazılı kaynaklara dayanarak yaptırdığı numunelerini sergilemektedir. Müzede bulunan objeleri tanıtmak ve İslam kültür çevresindeki bilimsel gelişmeyi göstermek için hazırladığı Wissenschaft und Technik im Islam isimli kataloğu 2003 yılında yayınlanmıştır.

Prof.Dr. Fuat Sezgin, Arap-İslam Bilimleri Enstitüsü için hazırladığı bilimsel araç ve gereçlerin benzerlerini yaptırarak, açılışını 25 Mayıs 2008 tarihinde Başbakan Tayyip Erdoğan'ın yaptığı İstanbul İslam, Bilim ve Teknoloji Müzesi'nin açılmasına önayak olmuştur.

İstanbul İslam Bilim ve Teknoloji Müzesi'nin faaliyetlerini desteklemek amacıyla 2010'da Prof. Dr. Fuat Sezgin İslam Bilim Tarihi Araştırmaları Vakfı kuruldu.

Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi bünyesinde kurulan Prof. Dr. Fuat Sezgin İslam Bilim Tarihi Enstitüsü ise 2013 yılında faaliyetlerine başladı.

Uluslararası çeşitli akademilerin üyesi de olan Prof. Dr. Fuat Sezgin, yaşamı boyunca Kahire Arap Dili Akademisi, Şam Arap Dili Akademisi, Fas Rabat Kraliyet Akademisi, Bağdat Arap Dili Akademisi, Türkiye Bilimler Akademisi şeref üyeliği de dahil olmak üzere çok sayıda önemli ödül ve nişana layık görüldü.

Fuat Sezgin ayrıca Erzurum Atatürk Üniversitesi, Isparta Süleyman Demirel Üniversitesi, Kayseri Erciyes Üniversitesi ve İstanbul Üniversitesi tarafından Sezgin'e fahri doktora unvanı verildi. Ayrıca Frankfurt am Main Goethe Plaketi, Almanya Birinci Derece Federal Hizmet Madalyası, Almanya Üstün Hizmet Madalyası, İran İslami Bilimler Kitap Ödülü, Hessen Kültür Ödülü ve Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülü sahibidir.

Prof. Dr. Fuat Sezgin'in öncülüğünde kurulan İstanbul İslam Bilim ve Teknoloji Tarihi Müzesi de üstün nitelikli eser ve ortaya konan özgün çalışmalardan dolayı kurum statüsünde Kültür ve Turizm Bakanlığı 2016 Özel Ödülü'ne layık görüldü.

30 Haziran 2018 tarihinde sağlık sorunları nedeniyle tedavi gördüğü hastanede hayatını kaybetti.

Fuat Sezgin Kitapları - Eserleri

  • Bilim Tarihi Sohbetleri
  • İslam Bilimler Tarihi Üzerine Konferanslar
  • Tanınmayan Büyük Çağ
  • Buhari'nin Kaynakları
  • Amerika Kıtasının Müslüman Denizciler Tarafından Kolomb Öncesi Keşfi ve Piri Reis
  • İslam'da Bilim ve Teknik
  • İslam Kültür Dünyasının Bilimler Tarihindeki Yeri
  • 1984 Yılından 2011 Yılına Kadar Arap-İslam Bilimleri Tarihi Enstitüsü Yayınlarına Yazılan Avrupa Dillerindeki Önsözler
  • İslam Uygarlığında Astronomi Coğrafya ve Denizcilik
  • İstanbul İslam Bilim ve Teknoloji Tarihi Müzesi (Toplu Bir Bakış)
  • İslam Uygarlığında Mimari, Geometri, Fizik, Kimya, Tıp
  • Katip Çelebi'nin Esas Kitab-ı Cihannüması ve Coğrafya Tarihi'ndeki Yeri
  • Prof. Dr. Fuat Sezgin’e Vefa
  • Ege ile Ece Topkapı Sarayında
  • İslam’da Bilim ve Teknik
  • Arap İslâm Bilimleri Tarihi Cilt-I

Fuat Sezgin Alıntıları - Sözleri

  • 712/1312'den kısa bir zaman önce Sultan Muhammed Abū Bakr'in "okyanusun öbür tarafına" ulaşmak üzere bir filo yola çıkardığı bildirilmektedir. İbn Fadlallâh al-'Umarī'nin ifadesine göre, gerekli hazırlıkların yapılmasından sonra filo açık denize açılmış, yoksa tehlikeli bir akıntıya yakalanmış ve biri dışında bütün gemiler batmıştı. Bunun üzerine sultan ikinci bir filo donatmış ve kendisi de filoyla birlikte yola çıkmış ama hiçbir zaman geri dönmemişti. (Amerika Kıtasının Müslüman Denizciler Tarafından Kolomb Öncesi Keşfi ve Piri Reis)
  • Cābir’in daha önceki büyük külliyatı olmaksızın, bence er-Rāzī’nin eserlerinde tanıdığımız kimya bilimi düşünülemezdi. Er-Rāzī’nin eserleri de, Cābir’inkiler gibi, kimya ile uğraşı sürecine ve 17. yüzyılda Avrupa’daki yeni bir gelişim basamağına doğru hareket sürecine kesin bir etkide bulunmuştur. (İslam'da Bilim ve Teknik)
  • Buhari'nin kendinden evvelki devrin, musannaf yani malzemelerini sistematik bir şekilde tasnif eden kitaplarını hülasaya teşebbüs ettiğini izaha çalıştık. (Buhari'nin Kaynakları)
  • Cābir’in daha önceki büyük külliyatı olmaksızın, bence er-Rāzī’nin eserlerinde tanıdığımız kimya bilimi düşünülemezdi. Er-Rāzī’nin eserleri de, Cābir’inkiler gibi, kimya ile uğraşı sürecine ve 17. yüzyılda Avrupa’daki yeni bir gelişim basamağına doğru hareket sürecine kesin bir etkide bulunmuştur. (İslam’da Bilim ve Teknik)
  • Abdullâh b. El-Mubârek (öl. 181) kitaplarla geçirilen vakti, Peygamber'in (s.a.v.) ashâbıyla birlikte sohbet telakki ederdi. (Buhari'nin Kaynakları)
  • İnsanlığın ortak bilimsel mirası, süreğen adımlarla, her zaman düz bir çizgi halinde olmasa da, değişken bir hızla büyümektedir... (Tanınmayan Büyük Çağ)
  • (Almagest'in geleneksel sunumunun değişimi) 1. Doğal bir cisimden sadece tek doğal hareket ortaya çıkar. 2. Doğal cisim hiçbir değişik hızlı hareket yapmaz, yani devamlı suretle daireler üzerinde aynı zamanlarda aynı mesafeleri kateder. 3. Göğün cisminin (hareketlerde) hiçbir etkisi yoktur. 4. Boşluk mevcut değildir. . "Kitab Hey'et el-Alem" (İslam Uygarlığında Astronomi Coğrafya ve Denizcilik)
  • Talebeleri aşağılık duygusundan kurtarmaya çalışsınlar. Türk milletini aşağılık duygusu bir kanser gibi kemiriyor. (Prof. Dr. Fuat Sezgin’e Vefa)
  • Abdurrahman b. Ömer b. Muhammed es Sufi, modern araştırmalar tarafından Ptoleme ve Argelander ile birlikte sabit yıldızlar astronomisi alanınının üç büyük bilgininden birisi olarak nitelendirilmektedir. Ptoleme'yle karşılaştırıldığında o gök atlasını sadece Arap öncelleri tarafından yapılan katkılar ve kendi gözlemleri temelinde genişletmekle kalmamış, ayrıca yeni pozisyon verileriyle göstermiş ve yeni parlaklık ölçeklerine göre gruplandırmıştır. (İslam Uygarlığında Astronomi Coğrafya ve Denizcilik)
  • «Rastlantı, tekniklerin ve sanatların ilerlemesinde çok büyük bir rol oynamaz. İnsanlık bütün keşiflerinde istikrarlı bir şekilde ileriye doğru, birdenbire bir sıçrayışla değil, adım adım hareket eder. Her zaman aynı hızla ilerlemez, fakat hareket süreğendir. İnsan icat etmez, sonuçlar çıkarır. (İslam’da Bilim ve Teknik)
  • Bīrūnī'nin (ölüm tarihi 440/1048) ortaya attığı, az bilinen ama çok önemli bir görüşü hatırlatılmalıdır: "Meskûn dünya, batıyı ve doğuyu [en dıştaki sonlarında] birbirinden ve belki de arada bulunan bir kara parçasından, yahut ta kendisinde yaşanılan bir adadan ayıran bir okyanus tarafından kuşatılmaktadır." (Amerika Kıtasının Müslüman Denizciler Tarafından Kolomb Öncesi Keşfi ve Piri Reis)
  • Artık Türkler korkak ve taklitçi bir millet olmaktan kurtulmalıdır. Türkler yaratıcı olmalıdır! (Bilim Tarihi Sohbetleri)
  • Müslümanlar bahusus Türkler, bu değişen dünyada çok önemli bir yer almak istiyorlarsa, kendilerinin insanlığın ortak bilimler tarihinde çok önemli bir yeri olduğu inancını kazanmaları ve bunu yeniden gerçekleştirecek şartları kazanma sorusu üzerinde ciddi olarak durmaları gerekiyor. (Prof. Dr. Fuat Sezgin’e Vefa)
  • ' Reinaud çalışmalarının birisinde, bilimler tarihinin bütünlüğünü veciz bir şekilde ifade eden şu düşünceye ulaşmıştı: "Rastlantı, tekniklerin ve sanatların ilerlemesinde çok büyük bir rol oynamaz. İnsanlık bütün keşiflerinde istikrarlı bir şekilde ileriye doğru, birdenbire bir sıçrayışla değil, adım adım hareket eder. Her zaman aynı hızla ilerlemez, fakat hareket süreğendir. İnsan icat etmez, sonuçlar çıkarır. Mesela insan bilgisinin bir alanını ele alalım: bu alanın tarihi, yani ilerleme tarihi aralıksız bir zincir oluşturur. Olgular tarihi bize bu zincirin parçalarını verir ve bizim görevimiz, kaybolan halkaları her bir parçayı bir diğerine eklemek için yeniden bulmaktır." ' (Tanınmayan Büyük Çağ)
  • Fuat Sezgin Hoca, "Eğer geçmişi adam gibi öğrenirsek," diyor ve ekliyor "Belki bir miktar aşağılık kompleksinden ve boş böbürlenmelerden kurtuluruz." (Bilim Tarihi Sohbetleri)
  • Avrupa'da yaklaşık 17. yüzyıla kadar kaynak anma kavramı yoktu ve bu süreç çok yavaş gelişti. Ayrıca birçok Arapça kitap tercümesi ya Avrupalı veya Yunanlı bilginlerin adı altında yüzyıllarca yayınlandı ve kullanıldı. Kaynak adı vermek alışkanlığı büyük Yunan bilginlerinde de çok zayıftı. Kaynakları sistemli bir şekilde vermek, geçen kuşakların emeklerini anmak prensibi İslam kültür dünyasının karakteristik niteliklerinden biridir. Maalesef bu gerçek, bilimler tarihinde gözden kaçırılmaktadır. ... ...İslam dünyasında daha 10. yüzyılda tanıdığımız, kaynakları veren, ele alınan problemi sistematik bir şekilde okuyucuya sunan kitap tipini Avrupa'da ilk olarak 17. belki de 18. yüzyılda buluyoruz. (İslam Bilimler Tarihi Üzerine Konferanslar)
  • Dairenin ve düz çizgilerin üçüncü dereceden denklemlerde yetersizliği düşüncesi ilk olarak ʿÖmer el-Ḫayyām tarafından dile getirilmiştir, Avrupa’da ancak 1637 yılında René Descartes tarafından tekrar formule edilmiş ve sonunda P.L. Wantzel (1837) tarafından kanıtlanmıştır. (İslam'da Bilim ve Teknik)
  • Nureddin el Bitruci (Alpetragius), tıpkı İbn Rüşd gibi gezegenlerle ilgili olan eksantrik (dış merkezli) ve episikl (dış tekerleme eğrisi, dış çember) öğretilerini yadsımış ve gezegen kürelerinin ortak merkezli olarak yeryüzünün orta noktasında bulunması gerektiğini ve gezegenlerin helezonik biçimde değişik eksenler biçiminde hareket ettiğini ileri sürmüştür. Ayrıca gök cisimlerinin batı-doğu hareketini de reddetmiştir, bu hareket ona göre yalnızca, gezegenlerin doğudan batıya doğru gök küresinden çok daha yavaş hareket etmelerinden doğan optik bir yanılsamadır. El Bitruci (Alpetragius)'nin kitabı İbranice ve Latince'ye çevrildikten sonra 7./13. yüzyıldan 15./9. yüzyıla kadar Avrupa'da doğabilimsel-astronomik düşünceyi ilerletici tarzda etkilemiştir. (İslam Uygarlığında Astronomi Coğrafya ve Denizcilik)
  • Otto Werner’in Leonardo da Vinci’nin fiziği hakkındaki 1910 tarihli bilimsel bir incelemesinde, Kemāleddīn’in eserinin Avrupa’da tanınmış ve Leonardo tarafından kullanılmış olması gerektiği tahminine ulaşması oldukça anlamlıdır. (İslam’da Bilim ve Teknik)
  • Kolomb bir ekvator derecesinin 56 2/3 mil olduğunu Arap-İslam dünyasından biliyordu, ama Arap ve İtalyan millerinin birbirine karıştırılması ve dünyanın batı yarımküresinin gerçekte yuvarlak olmayıp (bir yanlış anlama sonucu) güneye doğru armut şeklinde olduğuna inanılması onu Avrupa ile Asya arasındaki mesafeyi çok kısa sanmaya götürmüştü. (Amerika Kıtasının Müslüman Denizciler Tarafından Kolomb Öncesi Keşfi ve Piri Reis)

Yorum Yaz