diorex

Buhranlarımız - Said Halim Paşa Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Buhranlarımız kimin eseri? Buhranlarımız kitabının yazarı kimdir? Buhranlarımız konusu ve anafikri nedir? Buhranlarımız kitabı ne anlatıyor? Buhranlarımız kitabının yazarı Said Halim Paşa kimdir? İşte Buhranlarımız kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

  • 17.02.2022 18:00
Buhranlarımız - Said Halim Paşa Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap Künyesi

Yazar: Said Halim Paşa

Yayın Evi: Kitap Dünyası

İSBN: 9786053511663

Sayfa Sayısı:

Buhranlarımız Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Toplumsal hafızamızın en değerli hazinelerinden biri olan Osmanlıca eserler ve bu alfabe kullanılarak oluşturulan kıymetli belgeler bugün birçoğumuz için meçhul hükmündedir. Tarihsel izleğe ve değerlere sahip çıkabilmek adına Osmanlıca okur yazarlığı bu yolun ilk adımı hükmündedir. Bu düşünceyle yola çıkarak hazırladığımız Osmanlıca Eğitim Seti'nin ilk on eseri başlangıç düzeyi kitaplardan oluşmaktadır. Bu seriyle okuyucularımızın okuma melekelerinin gelişmesi, basit ve orta düzeye yakın metinleri hızlı okuma becerisine sahip olmaları hedeflenmiştir.

Gerek üniversitede Osmanlıca eğitimi alan gençlerimizin gerekse Osmanlıca öğrenmeyi bir borç bilerek bu yola gönül veren kıymetli okuyucularımızın ihtiyaç duydukları okuma parçası gereksinimini karşılayacak olan bu çalışmamızın tüm okuyucularımıza faydalı olmasını diler, bu yolda emek sarf eden tüm okuyucularımıza başarılar dileriz.

Buhranlarımız Alıntıları - Sözleri

  • peygamberimiz bize müslümanların başına gelecek en büyük felaketin "Cehalet " olduğunu haber vermişti
  • Bir ferdin veya bir cemiyetin düzelmesi, mânen ve fikren yücelmesi, ancak kendi gayretleri sayesinde müyesser olur.
  • Türklerin İslâm’dan uzaklaşmalarının sebebini sadece Batı medeniyetinin manevî tesirlerinde aramayalım. Bu büyük bir hata olur. Çünkü Hristiyan hükümetlerin bize karşı besledikleri derin ve tükenmez kin de aynı derecede tesirli olmuştur. Bu «yenileşme»lerin başladığı devirlerde devlet adamlarımız: Memlekete Batı taklidi müesseseleri ve onlarla beraber Avrupalı telâkki ve esasları getirirsek, Avrupa hükümetlerinin sevgilerini kazanmaya, eski düşmanlıklarını hafifletmeye ve bencilliklerini yumuşatmaya muvaffak olacağız sandılar. Bu zanna düştükten sonra da, memleketi İslâm’dan uzaklaştırmak mecburiyetinde olduklarına inandılar. Yukarıda yazdıklarımızla, Türkiye'nin nasıl olup da kendisini mâzisine bağlayan rabıtalardan büyük kısmını koparmış ve nasıl olup da saadetini temin edecek olan gâyeden bu kadar uzaklara düşmüş olduğunu, kısaca anlatmış bulunuyoruz. Görülüyor ki, birincisinde Şarklı milletlerin tesiri ile İslâm’dan uzaklaşmıştık, ikincisinde ise Garplı milletlerin tesiri ile uzaklaşmış olduk. Fakat bu ikincisine bir an evvel son verilmezse bizim için çok tehlikeli olacaktır. Çünkü bu seferki uzaklaşmamızda, İslâmî hakikatlerin yerine bazı nazariye ve faraziyeler koyuyoruz. Bunlar ise Batı cemiyetlerinin gelişmelerine bağlı olarak doğan, değişen ve ölen birtakım görüşlerdir. Varlıkları ve yok olmaları anidir. Evvelden bu millet, istemeyerek, bilmeyerek İslâm’dan uzaklaşıyordu. Hattâ bu uzaklaşma sırasında gücü yettiği kadar, daha çok İslâmlaşmaya çalıştığını zannediyordu. Bugün ise bilerek ve büyük bir istekle, her türlü vasıtaya başvurarak İslâm’dan uzaklaşıyor. Bizler önceleri, milletçe geri kalmamıza sebep olarak «İslâmiyeti daha çok anlayıp daha iyi tatbik edemeyişimizi» gösteriyorduk. Kabahati kendimizde buluyorduk. Bugün ise geriliğimizin sebebini kusur ve ihmallerimizde değil, «dinimizin bizi bağladığı esasların noksan oluşunda» arıyoruz.

Buhranlarımız İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Bir kitabı daha okurken, ilk bölümünü henüz bitirmiş iken, hakkında bir şeyler yazma ihtiyacı duymuş olmak; Bu demektir ki, bu kitabı yavaş yavaş sindirerek ve gerekirse bir daha bir daha okumalıyım.... Meşrutiyet hakkında yazılan ilk bölümü okuduğumda, bugüne kadar hiç bir yazarda okumadığım bir değerlendirme ile karşılaştım. Ve maalesef ülkemizde yazılanların çoğunun taraflı ve kurgulanarak yazıldığını bir kez daha görmek beni çok fazla üzüyor. Tarihî kişiliklerin yazdıklarında, çoğunlukla dönemlerinde yaşananlar anlatılırken daha çok bir savunma niteliğinde anlatım söz konusudur. Gerçekçi bir tahlil göremeyiz. Said Halim Paşa, sadece "Meşrutiyet" bölümünde yazdıkları ile bile tam bir on puanı hak ediyor... (Hayata 1 Yorum)

Kitabın Yazarı Said Halim Paşa Kimdir?

Sait Halim Paşa, 11 Haziran 1913 - 14 Şubat 1917 tarihleri arasında, fiili gücün İttihat ve Terakki ve özellikle de Talat Paşa - Enver Paşa - Cemal Paşa üçlüsü elinde olduğu bir dönemde sadrazamlık yapmış bir Osmanlı devlet adamıdır.rnrn1863 yılında Kahirede doğmuştur. Mısır Valisi Kavalalı Mehmet Ali Paşanın dört oğlundan biri olan Mehmet Abdülhalim Paşanın oğludur. Sait Halim Paşa ilk ve orta tahsilini Kahirede özel olarak yapmış, Arapça, Farsça, İngilizce ve Fransızca öğrenmiştir. Daha sonra İsviçrede beş yıl siyasal bilgiler öğrenimi görmüştür.rnrn1888de Mîr-i Mîran rütbesi ile ve Mecîdî nişanı ile Şûra-yı Devlet (Danıştay) âzâsı olmuştur. Kendisine, 1889da II. ve 1892de I. rütbe Osmânî ve 1899da murassa Mecîdî nişanı, 1900de de Rumeli Beylerbeyi pâyesi verilmiştir. 1908de ise bulunduğu Şûrâ-yı Devlet âzâlığından kadro dışı bırakılmış, ancak aynı dönemde Belediye genel seçimlerinde Yeniköy belediye dairesi reisliğine tayin olunmuştur. Daha sonra ise Cemiyet-i Umumiye-i Belediye ikinci reisliği, 1908de de Âyân Meclisi âzâlığı yapmıştır. 23 Ocak 1912-23 Temmuz 1912 tarihlerinde Şura-yı Devlet reisliği de kendisine verilmiştir.rnrnSait Halim Paşa 1912de reislikten çekilmiştir. Bu sırada İttihat ve Terakki Cemiyetinin genel sekreterliğine seçilmiş, Mahmut Şevket Paşanın sadrazamlığı sırasında 1913de de 2. defa Şûrâ-yı Devlet reisliğine ve üç gün sonra Hariciye Nezaretine (Dışişleri Bakanlığına) atanmıştır. Mahmut Şevket Paşanın şehit edilmesinden sonra 1913de Sadrazamlığa (Başbakanlığa) ile getirilmiştir.rnrnSait Halim Paşa, 1913 Eylülünde, Bulgarlarla Edirnenin Osmanlı devletinde kalması ve Meriç nehri hudut olmak üzere sulh imzalanması hizmeti sebebi ile Padişah tarafından İmtiyaz Nişanı ile onurlandırılmıştır.rnSait Halim Paşanın mezarırnrnOsmanlı Devleti 1914 yılında tarafsızlığının ihlal edilmesi nedeni ile I. Dünya Savaşına katıldı. Bu süreçte Almanya sefiri Baron Wangenheim ile Yeniköyde Sait Halim Paşa Yalısında ittifak anlaşması imza edilmiştir. 1915te Hariciye Nazırlığından, 1917de Sadrazamlıktan çekilmiştir (yerine Talat Paşa geçmiştir).rnrn1919 Mart ayında harp ilanı sırasındaki bazı kabine azaları ve Sait Halim Paşa tutuklanmış, Paşa, diğer milletvekilleri ile beraber tahliye olunduktan sonra Romaya gitmiştir. 6 Aralık 1921de bir Salı günü akşamı araba ile evinin kapısına geldiği sırada Ermeni komitacısının silahlı saldırısına uğrayarak hayatını kaybetmiştir. Naşı İstanbula getirilmiş ve 30 Aralık 1921 günü Yeniköydeki yalısından alınarak büyük törenle II. Mahmut Türbesinin bahçesine defnedilmiştir.

Said Halim Paşa Kitapları - Eserleri

  • Buhranlarımız ve Son Eserleri
  • Osmanlı İmparatorluğu ve Dünya Savaşı
  • Buhranlarımız
  • Said Halim Paşa Bütün Eserleri
  • Bütün Eserleri
  • Buhranlarımız ve İçtimai Hayatımız

  • Buhranlarımız
  • Toplumsal Çözülme

Said Halim Paşa Alıntıları - Sözleri

  • Batı uygarlığının parlaklığına öyle hayran olmuş, öyle tutulmuşuz ki, onu oluşturan nedenleri kavramaktan aciz kalmışız. Söz konusu nedenlerin sonuçlarını, uygarlığı oluşturan nedenler gibi anlama yanlışına düşmüşüz... (Bütün Eserleri)
  • Kadının da bir medeniyet unsuru olmak kıymet ve ehemmiyetini taşıdığında şüphe yoktur. Buna hiçbir şekilde itiraz edilemez. (Buhranlarımız ve Son Eserleri)
  • Çünkü eğer biz bir ilerleme neticesi olarak daha fazla serbestliğe hakikaten ihtiyaç duysaydık, onu elde etmeye ciddi olarak gayret ederdik. (Buhranlarımız ve İçtimai Hayatımız)
  • Çok garip bir ihtilal devresi yaşıyoruz. Bizzat memleket, kendini idare etmekte olanlarla mücadele ediyor. Onların aşırılıklarına, evham ve hayallere dayanan tasavvurlarına karşı devamlı harp ederek aydınlarını itidale, hikmet ve basirete davet ediyor! (Buhranlarımız ve İçtimai Hayatımız)
  • Bir bireyin ya da bir toplumun durumunun iyiliğinin, manen ve fikren yükselmesinin yalnızca kendi çabasına bağlı olduğu bir gerçektir. Öyleyse başkalarının çaba ve çalışmaları sayesinde aczimizi telafi edemeyeceğimizi itiraf ve kabul etmek zorundayız. (Said Halim Paşa Bütün Eserleri)
  • Bir milletin sahip bulunduğu hürriyetinin derecesi, manevi ve fikrî ilerleme yolunda sarf edeceği cehd ve gayretlerle ölçülür. (Buhranlarımız ve İçtimai Hayatımız)

  • Bir yönetim, yalnız bir adamın veya bir partinin değil, belki bütün bir kuşağın eseridir. (Buhranlarımız)
  • Bir Fransız'a sorunuz ki eğer Fransa hükümet adamları, komşuları olan İngilizlerin kanun ve tüzüklerini uygulamaya kalkışacak olurlarsa Fransa'nın hâli ne olur? Buna cevap olarak, şüphesiz Fransa'nın mahvına sebep olur diyeceğinden şüphe yok. (Buhranlarımız)
  • Özgürlük, insanoğlunun gerçeği arayıp bulma ve adaleti uygulama yolunda harcanan çabasının ürününden başka bir şey değildir ve bir milletin eriştiği özgürlüğün derecesi, ancak fikri ve manevi ilerlemenin ana yolunda harcayabileceği adımların ölçüsüdür. (Buhranlarımız)
  • Bir idare yalnız bir adamın veya bir partinin değil, bütün bir neslin eseridir. (Buhranlarımız ve İçtimai Hayatımız)
  • Ona göre "her yol Roma'ya değil, "her yol Mekke'ye gider". (Buhranlarımız ve İçtimai Hayatımız)
  • Çünkü memleketin çöküşüne sebep olan eski nesiller gibi duyup düşündüğümüz müddetçe ve onlarla aramızdaki fark aynı fikir ve hislerin meydana çıkış şeklinden ibaret bulundukça, bizim neslimizin de geçen nesillerden daha iyi bir şey yapamayacağı apaçık ortadadır. (Buhranlarımız ve İçtimai Hayatımız)
  • Yine öğreneceğiz ki, herhangi bir ulusun yasa ve gelenekleri, üzerinde yaşadığı topraktan daha değerli olan manevi yurdunu temsil eder. Çünkü, herhangi bir topluluğu ulus durumuna getirenler bunlardır. Başka bir ulusun egemenliği altına giren bir toplum, toprağını değil, yasa ve geleneklerini kaybettiği için bağımsızlığını kaybeder... (Bütün Eserleri)

  • Toplumsal sorunlar konusunda gösterdiğimiz bütün bu Batıperestlik bizi, Batı biçimide demokratlaştırma isteğinden başka bir şey değildir. Oysa biz, ortaya çıkışımızdan beri en gerçek bir demokrasi içinde yaşamış, temelden demokrat bir toplumuz. Uygulamak istediğimiz Batı demokrasisi ise daha dün doğmuş, türlü kötülüklerle lekelenmiş, iğreti ve geçici bir durumdur. Aristokratik bir geçmişle, bugünkü Batı toplumunu bıktıran ve bazı önlemler almaya zorlayan eşitlikçi eğilimler arasında bir değişim durumudur. (Said Halim Paşa Bütün Eserleri)
  • Batı uluslarının imrenmemiz gereken yönleri, geleceğe doğru aşama yapmak için seçtikleri ilkeler, bu ilkelere gösterdikleri saygı ve bunları korumak için gösterdikleri özveri olmalıdır. Onların amaçlarına ulaşmak için uyguladıkları yöntemlere bakmamalıdır. Asıl imrenilecek şeyler, onların çalışma biçimleri, eğitim yöntemleri ve özverili yurtseverlikleridir. İşte Batı uluslarının gerçekten hayran olunması ve örnek alınması gereken yönleri bunlardır. (Said Halim Paşa Bütün Eserleri)
  • Türkiye aleyhinde yürütülen bütün faaliyetlerde şuurlu-şuursuz, açık ya da saklı olarak katı bir Haçlı Seferleri ruhuna dönüş ortaya çıkmaktadır. (Osmanlı İmparatorluğu ve Dünya Savaşı)
  • Bir ulus, bir zorbayı zorla tahtından indirmekle özgürlüğünü kazanmış olmaz. Öncelikle yapılması gereken şey, zorbalığın geri gelmesini engelleyici önlemleri almaktır. (Bütün Eserleri)
  • Vatanın başına gelen felaketler, vatan evlatlarının ahlaki noksanları sebebiyledir. (Buhranlarımız ve Son Eserleri)
  • Mustafa Kemal'in kusuru, memleketi kurtarma meselesinde onun şanını elinden alabilecek bütün rakiplerini ortadan kaldırmak için her yola başvurmasıdır. (Osmanlı İmparatorluğu ve Dünya Savaşı)
  • Oysa biz ortaya çıkış zamanımızdan beri, en gerçek bir ” demokrasi sistemi altında yaşamış, esasen demokrat bir milletiz. Uygulamak istediğimiz Batının demokrasisi ise henüz dün varlık kazanan, çeşitli kötülüklerle lekeli, sahte ve geçici bir yapıdır. Aristokratik uzun bir geçmişle bugün Batı toplumunu bıktıran ve bazı önlemlere sarılmaya zorlayan eşitlikçi eğilimler arasında bir inkılâp durumu dur. Osmanlı demokrasisi ise esaslı ve kesin toplumsal bir durumdur. (Buhranlarımız)

Yorum Yaz