matesis
dedas

Clea - Lawrence Durrell Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Clea kimin eseri? Clea kitabının yazarı kimdir? Clea konusu ve anafikri nedir? Clea kitabı ne anlatıyor? Clea PDF indirme linki var mı? Clea kitabının yazarı Lawrence Durrell kimdir? İşte Clea kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...
  • 30.05.2022 17:00
Clea - Lawrence Durrell Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap Künyesi

Yazar: Lawrence Durrell

Çevirmen: Ülker İnce

Orijinal Adı: The Alexandria Quartet 4: Clea

Yayın Evi: Can Yayınları

İSBN: 9789755104607

Sayfa Sayısı: 352

Clea Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Lawrence Durrell’ın İskenderiye Dörtlüsü, dünya edebiyatına bütün benzersizliğiyle İskenderiye’yi hediye etmiş, yazarlara ilham veren bir başyapıt. XX. yüzyılın önemli yazarı, bu büyük eseriyle, “kendi zamanının klasiği”ni yaratmak için yeni bir biçim arayışındaydı. Bu arayış onu Einstein’ın görelilik kuramını, roman sanatında canlandırmaya götürdü.

İskenderiye Dörtlüsü’nün ilk iki eseri Justine ve Balthazar, Darley’nin ağzından, onun yanılgılar ve şaşkınlıklarla dolu öyküsünü, İsken­deriye’nin çokuluslu, çokdinli gündelik yaşamını, tüm renkliliğiyle benzersiz bir edebî atmosferde aktarır. İkinci kitap, Balthazar’ın Darley’ye mektubuna odaklıdır ve yanılgılar üzerine inşa edilen bir kenti yıkıp yerine yenisini koyar. Üçüncü kitap Mountolive ise yazarın deyimiyle “düpedüz doğalcı roman geleneği”nde kaleme alınmıştır.

Dörtlü’nün son kitabı Clea, uzun bir ayrılıktan sonra İkinci Dünya Savaşı’nın karanlık atmosferinde kente dönen Darley’nin, bu kez yaşamın ağırlığını, çekilen acıların izlerini ve uzun yıllar üzerinde düşünülmüş deneyimlerin çok yönlü bakışını taşıyan anlatısıyla zamanın büyük çemberini tamamlıyor.

Clea Alıntıları - Sözleri

  • "Birbirimize ne kadar yakın olmak istersek o kadar uzak kalıyoruz ."
  • "Din ,tanınmayaçak kadar yozlaşmış sanattan başka birşey değildir."
  • "Tarih her şeyi onaylıyor, her şeyi bağışlıyor__bizim kendimizin bağışlamadığı şeyleri bile.."
  • "Sevmek için olmasa bile yeniden gülümsemek için yaşayabilirim."
  • "Asıl engel insanın kendisidir.Sanatçıların boş gurur , tembellik ve özsaygıdan oluştuğuna inanıyorum."
  • "Birşey saklamak istiyorsan,... kolay görülebilecek yere sakla."
  • "Gerçek aşıklar aşkları için yaşarlar."
  • "..beden ruhun dış çizgilerinden,sınırlarından,somut yanından başka birşey değildir."
  • "Yaşam ancak ölümü yanlarına alanlar için boş değildir!"
  • "Birbirimizi ,koku,tat ,dokunma duyuları yoluyla tanır, birbirimizin zihnini ateşleriz."
  • "...anlama,ince düşüncenin değil,insan ruhunun büyüme evresinin işidir."
  • "Ya insan kişiliği bir yanılsamaysa?"
  • "Dünyayı kabul etmek için iyilik ve kötülüğün sınırlarının ölçüsüz derecede geniş olduğunu anlamak gerekir,"
  • "Bir kadın uyurken gafil avlayıp seyretmek haksızlıktır."
  • "Önümüzdeki yıl ne kadar çetin olursa olsun önünde sonunda doğruya ulaşmak zorundayız."

Clea İncelemesi - Şahsi Yorumlar

İSKENDERİYE DÖRTLÜSÜ Okuduğum kitaplar arasında inceleme yapamıyacağım, yapsamda anlatılanın kapsamını kapsam içine alamıyacağımı düşünerek incelemeden kaçınacağım kitap hangisidir diye sorulsa cevabım İskenderiye Dörtlüsü olurdu. Bu incelemeyi neden yapıyorum o zaman, yapıyorum çünkü kitap hakkında; konuyu tarif etmek bakımından değil ama kitabı iştahlandırıcı(serinin tümünü kapsayacak şekilde ) bir değerlendirme ya da tavsiye olmadığından dolayı. Niyetim sayfanızın akışında incelemenin görünür olması değil, kitabı okumaya talip olabilecek kişiyi iştahlandırmak ve kişiye iyi bir kitap okuyacağına dair güvence verebileceğim kadar güvence vermek. Kitabı daha bitirmeden, daha başlarında kendi kendime dedimki böyle bir kitap nasıl bu kadar az bilinir, nasıl özellikle oku oku mutlaka diye tavsiye ettiğimiz kitaplar arasında olmaz diye düşündüm. Ben kimsenin tavsiyesi olmaksızın, sırf seri bir kitap okuycam diye bir arayışla, piyangodan çekercesine, neredeyse tesadüfen okuduğum bir kitap oldu. Ne kadar tesadüfle karar versemde okumaya, yinede kitabın değerine dair incelemelere bakma gereği duydum. Eğer kötü yorumlar varsa ve sayısı fazlaysa okumaktan vazgeçecektim. Neyseki kötü yorumlar yoktu ve nasıl bir kitapla karşılaşacağımı tam olarak bilmeden okumaya başladım. Ve hayran kaldım kitaba ve yazara. İnanılmaz bir kitaptı. Gerek ele aldığı konular açısından,gerek konuları ele alış biçimi açısından. Kitaba hayranlık duymama yol açan konulara değinmek istiyorum incelemenin kalan bölümünde. Serinin başlangıç safhasında hikayenin anlatıcısı; bugün artık her şeyin sebebinin ben olmadığımı, bütün olanlara bu şehrin sebep olduğunu artık biliyorum mealinde bir değerlendirme yaparak başlıyordu hikayeye. İşte kitabın şifresini oluşturan cümleler bunlardı. Bu şifrenin benim anladığım kadarıyla ne anlama geldiğini anlatmak istiyorum. Ben dediğimiz ya da biz dediğimiz nedir? Bende veya bizde bize ait olan, özgün diyebileceğimiz kaynağı tamamen bize ait bir şey var mı? Bizde tarihsel kollektifliğin bize verdiği biçimin dışında bir biçim var mı? İlerleyeceğimiz yol bu tarihsel kollektifliğin bizi yönlendirdiği yolun dışında olabilir mi? Ya da duygularımızın biçimi ve içeriği tarihsel kollektifliğin verdiği içerik ve biçimin dışında olabilir mi? Bu sorular bir köşede dursun. İnsan yaşamının başlangıcında kendi hayatına müdahil olamadığı için kendine kendi biçim vermek gücünden mahrumdur. Kendini doğduğu şartların biçimlemdiriciliğine bırakmak zorunda ve verilen biçime göre yaşamaya. Kendi olusturmadığından bu biçimi ve bu biçime göre yaşayacağı için, kendini ancak kendi öz bilgisine ulaşarak verilebilecek biçimden uzakta, duygularına yabancı, şartların edilgenliğinde var edebiliyor. İşte hikayenin anlatıcısı bu bağlamda hayatındaki bütün olaylara sebebiyet veren şehri(belkide dünyayı) bize biçim veren, duygularımızın ve duygulanımımızın şeklini belirleyen,bizi edilgen kılan şartlarla özdeşleştirerek bu yargıya varıyor. Kitapta şehir her şeyi içine alan kapsam olarak ifade edilirken, aşk ise bu kapsamı belirleyen en büyük belirleyici olarak ele alınıyor. Bu şartlar altında sürdürülen hayata renk katan, onu zenginleştiren aşk,kitabın bütün anlatılarının içinden geçtiği mercek. Aşk;kitabın anlatıcısının anlatısını başlatan etken. Klasik bir soru olsada bu soru sorulmak zorunda. Aşk nedir? Bu soruya kendimden bir cevap yazmadan kitabın anlatıcısının yaşadığı tecrübelerden çıkarımlar yaparak cevaplandırmak istiyorum. Zira bu cevap kitap hakkında birçok şeyi anlatmış olacak. Hikâyenin anlatıcısı; kendi bakış açısıyla yarattığı aşkın ve dünyayı algılama şeklinin kendine verilen her yeni bilgiyle, öğrendiği her veriyle değiştiğini görür. (Zaten birazda bu dört kitaplık seri bu değişen bakış açılarının çeşitliliğinden doğan bir seri.) Ve aşkın; dar bir bakış açısıyla bakarak yarattığımız, ancak dar bir bakış açısında doğan bir duygulanımlar ve yanılsamalar olduğu gerçeği çıkartılır anlatıcı tarafından. Bu dar bakış açısı ilgi duyduğumuz kişiyi bir gizeme çeviriyor ve bu bizde bu gizemi çözme, gizemin bir parçası olma duygusu veriyor. İşte aşkın ömrünü belirleyen faktör;gizemin çözülme, ortalıkta gizem mizem kalmayana dek geçecek süreç. Gizem kalmayıncaya aşkta kalmıyor. Aşk dediğin gizemi tanımlayan bakış açısıyla, gizemi ortadan kaldıran iki bakış açısı arasında yaşadığımız duygularımlar oluyor kitabın anlatıcısının anlayışıyla ifade edilirse. Şehrin biçim verdiği aşk ve aşkın şekil verdiği şehir üzerinde durulması elzem bir konu olarak ele alınıyor kitap boyunca. Aşkın ahlaki biçimlerinin dışındada bir biçimi olduğu, ahlaki biçimlerin bazen aşkı ve cinselliği anlamamızda en büyük engel teşkil ettiği, insana ait en öz bilginin ancak doğru aşk ve cinsellikle elde edilebileceği gibi konular sıradışı bir biçimde ele alınıyor dört kitaplık seride. Gerçekten sıradışı, çok özgün bir roman. Sıradışı ve özgün bir roman okumak isteyen herkese tavsiyemdir. (B.)

Merhaba Clea yı da okuyup serinin son kitabını da bitirmiş bulunmaktayım . Serinin son kitabın ilk üç kitapta anlatılanlar olaylar ve yaratılan Kişiler bu kitapta daha bir bütünlük kazanıyor . Okumak isteyenlere tavsiye ederim. Ama bol sabır dilerim Bu kısa incelemeyi. Kitaptan bir sözle bitirmek istiyorum. Tarih her şeyi onaylıyor, her şeyi bağışlıyor, bizim kendimizin bağışlamadığı şeyleri bile. Keyifli okumalar.  (Levent gül)

Clea ile İskenderiye manzarasına, artık arkadaşımız sayılabilecek karakterlerin değişen yaşamlarına son bir bakış atıyoruz. Bir kapanış yapılıyor tamam ama diğer kitaplara kıyasla hikayesi biraz zayıf kalmış bence. Yine de -serinin geneline bakarsak- okunması keyif veren bir yolculuktu. =) (G. İlke)

Clea PDF indirme linki var mı?

Lawrence Durrell - Clea kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Clea PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Lawrence Durrell Kimdir?

Lawrence George Durrell (d. 27 Şubat 1912 – ö. 7 Kasım 1990) Britanyalı romancı, şair, oyun yazarıdır. Kendisini Britanyalı olarak görmemiştir. Ölümünden sonra Britanya vatandaşı olmadığı ortaya çıkmıştır. En bilinen çalışması İskenderiye Dörtlüsü'dür.

27 Şubat 1912 tarihinde Hindistan'da doğdu. Öğrenimi için on iki yaşında İngiltere'ye gitti. Londra'da çeşitli işlerde çalıştıktan sonra, Yunanistan'da Korfu adasına yerleşti. İkinci Dünya Savaşı sırasında ve savaştan sonraki yıllarda Rodos, İskenderiye, Kıbrıs gibi Akdeniz ülkelerinde yaşadı.

Şiirleri, romanları bu yerlerin yankıları ile doludur. "Justine" adlı romanının yayınlandığı 1957 yılına değin az tanınan bir ozan iken "Justine", "Balthazar", "Mauntoliv", "Clea" adlı roman dizisinden sonra günümüzün en çok okunan ve sözü edilen yazarlarından biri oldu.

Lawrence Durrell Kitapları - Eserleri

  • Justine
  • Balthazar
  • Clea
  • Mountolive
  • Kıbrıs'ın Acı Limonları
  • Monsieur ya da Karanlıklar Prensi
  • Karanlık Labirent
  • Livia ya da Diri Diri Gömülmek
  • Sırbistan Üzerinde Beyaz Kartallar
  • Constance ya da Yalnızlıklar
  • Sebastian ya da Güçlü Tutkular
  • Quinx ya da Kusursuzluk Peşinde
  • Afrodit'in Başkaldırısı Tunc ve Nunquam
  • Kara Defter
  • Labirent
  • Mekan Ruhu

Lawrence Durrell Alıntıları - Sözleri

  • "bir Müslümanın kafasına bir düşünce sokmak ,bir duvarı boyamak çalışmak gibidir: İkinci kat boyayı sürmeden birinci katın(birinci düşüncenin) kurumasını beklemek zorundasınız." (Mountolive)
  • Zihni asılsız değerlerle bulanmış romantikler için aşkın son trajedisi ölümdür. (Kara Defter)
  • İç dünyamızdaki simgeleri dış dünyaya taşırız. Tam olarak çevremizde iç dünyamızı yansıtan bir dünya yaratırız. Herkes içinde mit üreten bir makine taşır, onun çalıştığını bile fark etmez. Demek ki merak dolu şiirsel bir mantıkla yaşadığımız söylenebilir - çünkü ne istersek onu elde ederiz, ne azı ne fazlası. (Karanlık Labirent)
  • "...anlama,ince düşüncenin değil,insan ruhunun büyüme evresinin işidir." (Clea)
  • "Çağımızın aşırı öz­gürlüğü, insanlann bağlılıklanna biçimini ve özünü -yani gerçekliğini veren o incecik örümcek ağını parçaladı. Sağ­lık, bir diş ağrısı gibi zonkluyor içimizde, ama yazıda oldu­ğu gibi, yaşamdaki ince üslup da hoyratlığa.yenik düştü." (Monsieur ya da Karanlıklar Prensi)
  • Clare'e kalırsa, Gracie'nin bu süre içinde ona âşık olması gerekiyordu. Bu onun hakkıydı, öyle değil mi? Kendisiyse kıza yalnızca azıcık âşık olmalıydı;yatak odasına adım atmaya yetecek kadar. (Kara Defter)
  • ...1kadınla üç şey yapabilirsin: ya onu seversin, ya onun için acı çekersin ya da onun için yazarsın... (Justine)
  • Aşk olağanüstü gösterişli bir çiçek ,ama gerçekten sınıflandırılması olanaksız.Bir ucu gizemciliğe ,bir ucu düpedüz doğmazlığa dayanıyor. (Balthazar)
  • Kişinin kendi ölümünü kavraması, olgunluk noktasına erişmesidir. (Monsieur ya da Karanlıklar Prensi)
  • "Bir kadın uyurken gafil avlayıp seyretmek haksızlıktır." (Clea)
  • Yüreğin kendince,aklın bilmedigi bir mantığı vardır. (Karanlık Labirent)
  • “En son Yunanlar geldi ve Tanrı’dan armağanlarını istediler. ‘Size ne armağan etmemi istersiniz?’ dedi Tanrı. ‘Bize güç ver,’ dedi Yunanlar. Tanrı, ‘Ah, zavallı Yunan’larım,’ dedi,’çok geç kaldınız. Bütün armağanlar dağıtıldı. Aslında geriye pek birşey kalmadı. Gücü Türklere verdim, Bulgarlara çalışmayı; Yahudilere hesabı, Fransızlara oyunbazlığı, İngilizlere aptallığı.’ Yunanlar buna çok kızdılar ve bağırdılar: ‘Bu nasıl entrika böyle, bizi nasıl açıkta bırakırsınız?’ ‘Peki,’ dedi Tanrı. ‘Mademki ısrar ediyorsunuz, size de bir armağan vereyim, eli boş dönmeyin—sizin armağanınız da entrika olsun’. ” (Kıbrıs'ın Acı Limonları)
  • "Birbirimize ne kadar yakın olmak istersek o kadar uzak kalıyoruz ." (Clea)
  • "Ama kültürden gelen alışkanlık , insanı kendi çekiciliğine karşı korumaya yetmez ." (Mountolive)
  • "Din ,tanınmayaçak kadar yozlaşmış sanattan başka birşey değildir." (Clea)
  • Muayeneden önce soyunmanı söyleyen doktorun ahlaksızlığından kuşkulanmazsın, öyle değil mi? Aynı güveni, kuşkulanmama ayrıcalığını neden yazarlara tanımayacakmışız? (Kara Defter)
  • Girneye gidersen Surların içine girme Girersen çok kalma Çok kalırsan evlenme Evlenirsen çocuk yapma..! (Kıbrıs'ın Acı Limonları)
  • "... meslekleri yasçılık olan kişilerde vardı, onlar için ölüm, yas şiirleri yarışması gibiydi..." (Mountolive)
  • "Bir dili çok iyi bilmenin hiç anlamı yoktu, bunu ançak şimdi anlıyordu, çünkü Leyla ona anlamaya dayanmayan bilginin boşluğunu göstermişti." (Mountolive)
  • Ben kendi hayatımı yaşadığımı sanıyordum,oysa hayatım beni yazıyordu hep,dış yardım almadan.Bunu anlamam yarım yüzyıl sürdü. Özsaygıma ne büyük bir darbe. (Sebastian ya da Güçlü Tutkular)

Yorum Yaz