Derviş ve Ölüm - Meşa Selimoviç Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Derviş ve Ölüm kimin eseri? Derviş ve Ölüm kitabının yazarı kimdir? Derviş ve Ölüm konusu ve anafikri nedir? Derviş ve Ölüm kitabı ne anlatıyor? Derviş ve Ölüm PDF indirme linki var mı? Derviş ve Ölüm kitabının yazarı Meşa Selimoviç kimdir? İşte Derviş ve Ölüm kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi
Yazar: Meşa Selimoviç
Çevirmen: Mahmut Kıratlı
Orijinal Adı: Dervis i Smrt
Yayın Evi: Timaş Yayınları
İSBN: 9789752639515
Sayfa Sayısı: 464
Derviş ve Ölüm Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
Meşa Selimoviç, Derviş ve Ölüm'de mutlak dinî doğrular üzerine kurulu dünyasında yaşayan Mevlevî şeyhi Ahmed Nureddin'in, erkek kardeşinin suçsuz yere tutuklanıp idam edilmesinden sonra düştüğü derin karmaşayı resmediyor. Suç, ceza, adalet, din ve otorite kavramları çerçevesinde insanın ruh dünyasındaki çelişkileri, gelgitleri incelikle işliyor.
1967'de yayımlanan Derviş ve Ölüm, değişik dönemlerde birçok eleştirmenin övgüsünü kazanan, sinemaya uyarlanan, MEB'in tavsiye ettiği 100 Temel Eser listesinde yer alan, otuz dile çevrilmiş ve birçok önemli edebiyat ödülüne layık görülmüş bir başyapıt.
“Modern(ist) edebiyatçıların benmerkezci hayalciliğin pençesinde kıvrandığı bir dönemde Selimoviç, dervişliğe, ölüme ve adalet(sizlik)e ilişkin bu ölümsüz eseri yazmıştır. […] Mahmut Kıratlı’nın enfes çevirisinden okuyacağınız eser, bu yönüyle, yani ahlaki olanla politik olan arasındaki çatışmayı eksene alması, geleneksel bilgeliğin modern zamanlarla karşılaşması, ‘öteki’nin ölümü üzerinden adaleti sorgulaması bakımından son derece değerli bir hikâyedir; çok önemli bir meseleyi önümüze getirir.”
Sadık Yalsızuçanlar
Derviş ve Ölüm Alıntıları - Sözleri
- Çevremle olan ilişkimi kestikten sonra dünya bana daha canlı, fakat aldırmazlık içinde ve oldukça sevimli göründü. Ben de bağımsız ve içine girilmez oldum.
- İnsan söyleyemediklerinden ötürü çok az, ama söylediklerinden ötürü bin kez pişmanlık duyabilir.
- “İyilik, sevgiye benzer. Onu yaparken gizlemeli ki bizde kalsın.”
- İnsanlar, hayatta başarı sağlayamayanları küçümser, kendilerinden üstün olanları da çekemezler.
- Felaket ve kötülükleri her vakit herkes bilir; gizli kalan, yalnız iyiliklerdir.
- Dayandığın bir şey olmayınca, dünya tuzaklarla doludur.
- Dürüstlük inancımdan başka neyim var benim? Onu da yitirdikten sonra bir yıkıntı dönerim ben.
- “Bize yetişeceğini bildiğimiz tek şey ölümdür.”
- İnsan söylemediklerinden ötürü çok az, ama söylediklerinden ötürü bin kez pişmanlık duyabilir.
- “ Yalnızdım. Belki de böylesi en iyisidir. Ne yardım beklersin, ne de ihanete uğramaktan korkarsın. “
- Kendinizi göstermeniz boşunadır anılar, artık çok geç. Eskiden olması mümkünmüş gibi görünen şeyler hakkındaki güçsüz avundurma ve hatırlatmalarınızın hiçbir faydası yoktur. Çünkü bir şey olmadığına göre, olmazmış demektir.
- Lanetlenmiştir insan, geçmediği yolların özlemini çeker daima.
- ... güçlü ve duygusuz olmayı arzulamak, uğradığı hayal kırıklığı yüzünden insanın kendi kendinden öç alması demektir.
- "Kişi çoğunlukla kendisi için konuşur, ama yine de söylediklerinin karşısındakini nasıl etkilediğini duymak ister."
- "İnsan ağaç değildir. İnsanın mutsuzluğu bağlılıktır. Bağlılık, insanın cesaretini yok eder, kendine güvenini azaltır."
Derviş ve Ölüm İncelemesi - Şahsi Yorumlar
"yürek elbet acıyor esvap değiştirirken": Kendime yakın bulduğum, içimde hissettiğim, aynı duygularla taştığım kelimlerle başladı.. Tekkeyi hem seven; hemde içinde sıkışmış gibi daralan bir ruhun feryadı niteliğinde ulaştı bana. Bir insan ya bulunduğu yere uyum sağlamaz mutsuz olur; ya da kök salar huzur bulur sanırdım. Hem sevip hem de içinde daralan ruhların çokluğuna tanık oldum. Güvenli sevgi dolu bahçemizden uzanan boğucu surları gözümüze gösteren zamanları gelecektir hayatın: "Dünya ile ben, birdenbire birbirimiz için birer sır olduk; karşılıklı olarak şaşkınlıkla bakıştığımız halde, birbirimizi ne tanıyabiliyor, ne de anlayabiliyoruz artık." Huzurlu tekke hayatında yaşayan Mevlevî Şeyhi Ahmet Nureddin'in, kardeşini hapisten kurtarmak için giriştiği yanlış düşüncelerle başlayan, hayatının alt üst oluşunu, ruhunun devinimlerini, nefsiyle cengini, konumunu yadırgamasını, köklerinin sarsılmasını çok çarpıcı ve insani buldum. Düşünceleri, kendiyle savaşı çok canlı; çok çarpıcı kelimelerle hayat bulmuş. İnsanın iç savaşı, kendi nefsiyle cengi güzel giydirilmiş Mevlevî Şeyhine. Bu soruyu sordurdu bana: Bir insan bunca değişebilir mi? Değişim öyle kolay mı? Bana daha çok insanın içinde uyuyan yanının, olaylar ve gelişmeler tarafından dokunularak uyandırılması gibi geliyor.. Ruhun yeni bir kalıba girmeye çalışma sancısını okumak keyifliydi; düşündürücü ve tabiki acı vericiydi. Bunca düşünce akışını dıştan izleyen biri olarak da acayip yoruldum. Benim zihnim de sürekli böyle çalkalanıyor. Kendimkinden neden bu kadar yorulmuyorum? Bir nehir gibi kapılıp gittiğim için mi? Tuhaf.. Belki de ben farkında olmadan beni yıpratan bir nehirdir.. Son olarak bu karmaşık, düşünceler içinde bocalayan, yaşadıklarının yükünü kaldıramayan zayıf ruhun özetini çıkarmayı İsmet Özel'e bırakıyorum: "yürek elbet acıyor esvap değiştirirken" Faydalı ve düşündürücü bir okuma serüveni oldu; İnsanın zayıflığını, aczini anlatan her eserde olduğu gibi. (Hîm)
şahane bir kitap: Hokka ile kalemi ve yazmakta olan şeyleri tanıklığa çağırıyorum. Yanıltıcı akşam karanlığını, geceyi ve gecenin canlandırdığı her şeyi tanıklığa çağırıyorum. Ayın on dördü ile şafak vaktini tanıklığa çağırıyorum. Kıyamet gününü ve kendi kendini kınayan ruhu tanıklığa çağırıyorum. Her insanın daima zararda olduğuna dair, her şeyin başlangıcı ve sonu olan zamanı tanıklığa çağırıyorum Hakikat nedir ? Bu kitap bu soruyu kendimize uzun uzadıya soracağımız bir kapıyı aralıyor. Derviş Nuri üstelik bunu insanın en savunmasız belki de en tabusu olduğu yerden sorgulamaya başlıyor. Allah'ı ve bu dünya denkleminde Derviş Nuri ve ailesine düşen payı onunla birlikte okuyucuda kendi hayatı üzerinden ele alıyor. “ Benim bir yüreğim var, o da acıyla dolu şimdi. Duam, cezam, hayatım, ölümüm, hep dünyayı yaratan Allah’a; acımsa bana aittir.” Ne için buradayız bu dünyanın bir derdi mi var yoksa bütün mesele bizim içimizdeki dünyada mı olup bitiveriyor. Dış dünyamızda kadere teslim olalım iyi ya iç dünyamız kalbimizin sahipleri işte onları tüm özgürlüğümüzle biz yerleştiriyoruz ya oraya bunun sevincini de kederini de nasıl bizden başkasına yükleyebiliriz ki ? “Herkesin geziye çıkmasını, hatta gereğinden çok aynı yerde kalmamasını sağlamak gerekir. İnsan ağaç değildir. İnsanın mutsuzluğu bağlılıktır. Bağlılık insanın cesaretini yok eder, kendine güvenini azaltır. Bir yere bağlanmakla insan, uygun olmayanlar dahil, bütün şartları kabullenmiş ve kendisini bekleyen belirsizlikle kendi kendini korkutmuş olur. Değişiklik ona, terk etmek, elde ettiklerini yitirmek gibi görünür. İşgal ettiği yere gelip başkasının yerleşeceğini, kendisinin de her şeye yeniden başlamak zorunda kalacağını sanır. Gerçek yaşlılığın başlangıcı , yerleşmektir. Korkmadığı sürece, gençtir insan. Aynı yerde kaldıkça ya katlanır ya saldırır. Gitmekle, özgürlüğünü korumaya, çevreyle birlikte benimsemediği yaşama koşullarını değiştirmeye hazırlıklı olduğunu gösterir. Ama nereye, nasıl gidebilir insan?” Derviş Nuri bir Mevlevi şeyhi ve kardeşi suçsuz yere tutuklanıp idam edildikten sonra kendisiyle çetin bir savaşa giriyor. “Şimdi ben neyim? Ödlek bir kardeş mi, yoksa inançsız bir derviş miyim? insanlara olan sevgimi mi yitirdim, yoksa inancım mı zayıfladı? İnsan şeklini mi, inancımı mı yoksa ikisini birden mi yitirdim ben?” Kardeşinin ölümü ile adaleti arayan, sorgulayan kendi iç hesaplaşmalarına tanıklık ettiğimiz Derviş Nuri ile okuyucuda dünyanın bu koca anlamsızlığı ile karşı karşıya kalıyor. Belki de bu kitabı bu denli insanın içine işler kılan şey yalnızca karakter isimlerinin kurgu olmasıdır. Kitabın yazarı Meşa Selimoviç de ağabeyinin işlemediği bir suç yüzünden idam edilmesine tanıklık etmiş. Hepimizin bu dünyayla, kendi dünyasıyla iç hesaplaşmaları var kitapta ise yazar tasavvufi bir yoldan cevaplara gidiyor. “Karanlıklar içinde olan bir insana, bütün engeller aşılmaz, bütün güçlükler yenilmez görülür. Ama üzerinden bu miskinliği atıp yüreklendikten sonra, insanın önünde daha önce hiç sezmediği yollar açılır, daracık ve tehditlerle dolu olan dünyası birdenbire genişler.” Esasında tüm olay örgüsü Derviş Nuri’nin kardeş kaybı üzerine kurulu ancak her sayfasında her satırında dikkatli ve düşünerek belki tekrar tekrar okuyarak ilerlemek okuyucusu için alacağı verimi arttıracaktır. Elimden gelse tüm kitabı alıntılamak isterim. Kitapta geçen olaylar örgüsü kurgu olsa da yaşanan duygular gerçek. Evet kayıplar çok acı ama neyse ki kavuşacağız, kendi iç yolculuğumuzu en doğru cevapları bulmuş şekilde tamamlamamız dileğimle. Yolun sonunda buluşmak ümidiyle. (Nevin sevinc)
Derviş ve Ölüm PDF indirme linki var mı?
Meşa Selimoviç - Derviş ve Ölüm kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Derviş ve Ölüm PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.
Kitabın Yazarı Meşa Selimoviç Kimdir?
26 Nisan 1910′da Bosna’nın Tuzla kentinde doğmuştur. Selimoviç, yetişme döneminde Andersen’den Charles Dickens‘a, Dostoyevski‘ye kadar birçok ünlü yazardan beslenmiştir. Beslendiği bu yazarlar içerisinde özellikle Dostoyevski’nin fazlaca etkisi altında kaldığı görülür. 1930 yılında Belgrad Üniversitesi Felsefe Fakültesi’nde, Sırp Dili ve Yugoslav Edebiyatı eğitimi almıştır. Üniversite eğitiminin ardından öğretmenliğe başlayan Meşa Selimoviç, Halk Kurtuluş Hareketi’yle iş birliği yaptığı gerekçesiyle, 1942′de, kız kardeşi ve ortanca kardeşiyle birlikte, Hırvat faşist güçleri tarafından tutuklanmıştır. Dört aylık hapishane hayatının ardından delil yetersizliği sonucu serbest bırakılmıştır. ‘Çember’ adlı son romanını tamamlayamadan 11 Temmuz 1982′de Belgrad’da vefat eden Selimoviç’in bugün özellikle ‘Kale’ ve ‘Derviş ve Ölüm‘ adlı eserleri dünyaca üne sahiptir.
Meşa Selimoviç Kitapları - Eserleri
- Derviş ve Ölüm
- Ada
- Sis ve Ay Işığı
- Kale
- Kızıl Saçlı Kız
- Çember
Meşa Selimoviç Alıntıları - Sözleri
- İnsan onu ya öldürmek ya da dinlemek zorundaydı. Üçüncü bir seçenek yoktu. (Ada)
- Acı bir hüznün kalbine hücum ettiğini hissediyordu. (Kızıl Saçlı Kız)
- Bir kadının aklından geçenleri kim bilebilir ki! Kapalı ve dipsiz bir mağara gibidir kadın. (Sis ve Ay Işığı)
- İnsanlar, hayatta başarı sağlayamayanları küçümser, kendilerinden üstün olanları da çekemezler. (Derviş ve Ölüm)
- Küçük bir lamba gibi sallanıyor ama sönmüyor. Düşünceleri daha düzenliyken acıları da daha muntazam ve şiddetli. (Kızıl Saçlı Kız)
- “Kusursuz insanlar mezarda yatanlardır. Onlar da insan değildir artık.” (Kale)
- ... güçlü ve duygusuz olmayı arzulamak, uğradığı hayal kırıklığı yüzünden insanın kendi kendinden öç alması demektir. (Derviş ve Ölüm)
- “Doğru bildiğinden şaşmayarak çirkin amaçlara hizmet ediyorsa eğer, insan dürüst mü, yoksa ahlaksız mıdır? Çirkin yollara baş vurup doğru amaçlara hizmet ediyorsa eğer, insan dürüst mü yoksa ahlâksız mıdır?” (Kale)
- Güce dayalı ahlak, etik değildir. (Ada)
- "Dün pazardan hastaneye kadar bir hemşirenin sepetini taşıdım. Pencereden içeri bakınca çocukları gördüm. Hepsi aynı giydirilmiş, saçları tıraşlı, yatakları beyaz, zemin parlıyor. Ama yine de bir şekilde can sıkıcı." (Kızıl Saçlı Kız)
- “Öyle tatlı sözcükler vardır ki Yılan sokmasına derman olur.” (Ada)
- Ormanın sıradışı bir gücü var. Hatıraları arkaya itiyor, unutkanlık soluyor ve kendisinden olmayan her şeyi soyutluyor. (Kızıl Saçlı Kız)
- Yalnızlık ve kimselerin olmadığı sessizlik zararlı olabilir, insan kendisiyle tuhaf sohbetler yapar ve daha fazla korkuya kapılır. Yalnız bunları nasıl söyleyeyim sana? Bazen bu yalnızlığa zar zor dayandığım ve bazen de onu hiçbir şeyle değiştirmek istemediğim anları, seninle ilgisi olmayan bu tuhaflıkları kendi kendime nasıl izah edebilirim? (Sis ve Ay Işığı)
- “Aynı anda, başka şeyler düşünen iki ayrı kişiydim sanki! İki ben vardı bende barınan; birbirinden büsbütün farklı, birbirine tamamen ters düşen. İkisi de aynı anda varlıklarını olanca güçleriyle hissettiriyorlardı. Biri tehlikeyi üzerine çekmediğinden son derece memnun, ötekisi pisliğin teki olduğundan müthiş mutsuzdu. İkisi de aynı ölçüde samimi, ikisi de haklıydı. Oysa, çok kısa bir süre önce, saçak altında dururken, Mahmut Neretlyak'ın çift kişiliğini korkunç bir şey olarak görüyordum. Hepimiz aynı yaratıklar ve aynı yüz karalarıyız.” (Kale)
- "Ama siz her zaman buyurun. Bu ıssız yere uğrayan herkese müteşekkirim. Böyle olunca gün bir çırpıda geçiyor. Yalnızken mahpusluk gibi. Çevremdeki herkes bayağı, tek söz edecek kimse yok." (Kızıl Saçlı Kız)
- Lanetlenmiştir insan, geçmediği yolların özlemini çeker daima. (Derviş ve Ölüm)
- Direniyorum, o halde varım. (Çember)
- Bana zarar vermiş olanları unutalı çok oldu; kaybedilene tahammül, pişmanlıktan kolay.. (Ada)
- Çocuk bir şey söylemedi. Ebeveyn bilgeliğine verilecek cevap yoktu. Hem, büyüklerin söyleyecek bir şey bulamadıklarında nasihat vermeye başladıklarını biliyordu. (Kızıl Saçlı Kız)
- "İnsan ağaç değildir. İnsanın mutsuzluğu bağlılıktır. Bağlılık, insanın cesaretini yok eder, kendine güvenini azaltır." (Derviş ve Ölüm)