Din Bu 4: Tabu Can Çekişiyor - Turan Dursun Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Din Bu 4: Tabu Can Çekişiyor kimin eseri? Din Bu 4: Tabu Can Çekişiyor kitabının yazarı kimdir? Din Bu 4: Tabu Can Çekişiyor konusu ve anafikri nedir? Din Bu 4: Tabu Can Çekişiyor kitabı ne anlatıyor? Din Bu 4: Tabu Can Çekişiyor PDF indirme linki var mı? Din Bu 4: Tabu Can Çekişiyor kitabının yazarı Turan Dursun kimdir? İşte Din Bu 4: Tabu Can Çekişiyor kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi
Yazar: Turan Dursun
Yayın Evi: Kaynak Yayıncılık
İSBN: 9789753430609
Sayfa Sayısı: 283
Din Bu 4: Tabu Can Çekişiyor Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
'Din Bu'nun 4. cildi, yeni bulduğumuz veya çeşitli yerlerde yayınlanmakla birlikte ilk ciltlerde yer almamış eserlerden oluşuyor. Turan Dursun, 'Din Bu' adlı eserinin ilk cildini kendisi yayıma hazırlamış, fakat eserini kitap halinde göremeden katledilmişti. Aslında toplumumuz Turan Dursun'u yitirmemiş O'na vurulmasından sonra kavuşmuştu. Turan Dursun'un bilinmeyen veya el konan eserlerini bulmak, O'na yeniden kavuşmak gibi oluyor. Bu ciltte yazıları sıralarken, konulara göre bir akışı esas aldık. Kur'an, İslamın kökenleri, Muhammed ve cinsel hayatı, işkence, dua, din ve demokrasi, İbn Haldun ve Mukaddime'si konuları, laikliğe ilişkin bir incelemeyle bağlanıyor. Bunların yanında kendisinin hazırladığı ve mahkemeye sunulan savunma metni. Kitabın sonunda, Turan Dursun'un gazetelere önerdiği "Ansiklopedi Köşesi" projesi ve Kur'an Ansiklopedisi'ne ilişkin sunuşu da yer alıyor.
(Arka Kapak)
Din Bu 4: Tabu Can Çekişiyor Alıntıları - Sözleri
- Kur'an'daki "Tanrı", her zamanki gibi ant içerek açıklama yapıyor: —"And olsun ki biz, onların: 'Ona (Muhammed'e) bir insan öğreti yor kesinlikle.' dediklerini biliyoruz. Savlarını dayandırdıkları kimse nin dili yabancıdır. Buysa (Kur'an), apaçık bir Arapça'dır." (Nahl, ayet: 103.) Bundan sonraki ayetlerde, "inanmayanlar", korkutuluyor, "yalancı, iftiracı" olarak niteleniyor ve "işkenceli bir ceza"yla cezalandırılacak ları bildiriliyor. Yukarıdaki ayette, Muhammed'e öğreticilik ettiği söylenen kimse nin, "Arap olmadığı, yabancı olduğu" belirtiliyor. —Yunanlı BEL'AM, YAİŞ... Kimilerine göre, Muhammed'in öğretmeni, bir Yunanlı köleydi. Bel'am adında bir köle. İbn Abbas anlatıyor: "Peygamber, Mekke'de köle olan birine öğretimde bulunuyordu. Yabancıydı. Adı da Bel'am'dı. Peygamberin yanına girişinde ve çıkı şında putataparlar görüyorlardı.’— Muhammed'e (her şeyi) öğreten Bel'am'dır...' diye konuştular." (Bkz. Taberi, Câmiu'l-Beyân, 14/119.) Ya da "Yaiş"ti üzerinde durulan köle. Bel'am için söylenen, Yaiş için de söyleniyordu: "Yaiş, Muhammed'e öğretmenlik yapıyor." de niyordu. (Bkz. Aynı yer.) Ya da Muhammed'e öğreticilik eden köle, Cebr'di. (Bkz. Aynı yer.) — Ya da Yemenli CEBR, YESSAR, ADDAS. "Hadramî'Ierin iki genç köleleri vardı. Yemen halkından olan bu iki köleden birinin adı Yessar, öbürünün adı Cebr'di." diye aktarılır. Bu kölelerin sahiplerinin tanıklığı şöyle: "Bizim iki genç kölemiz vardı. Kendi dilleriyle kitaplarını okurlardı. Peygamber de bunlara uğrar, durup bunları dinlerdi. İşte bunun için putataparlar: 'Muhammed bunlardan öğreniyor...' dediler. (Taberi, 14/119.) Fahruddin Râzî'nin yer verdiği aktarmada, bunların yanında bir üçüncü köle daha var: Huvaytıb'm kölesi Addas. (Bkz. F. Râzî, tefsir, 24/50.) Görülüyor ki ister Yunanlı, ister Yemenli olsunlar kölelerin Muhammed'le ilişkilerine bakışlar değişik açılardan: Müslümanların bakışları ve savları başka; "putatapar" dedikleri inanmazların bakışları ve savları başka. Müslümanlardan kimine göre: Muhammed'le köleler arasında bir "öğretme ve öğrenme ilişkisi" vardı, ama öğreten Muhammed'di, öğ renense köleler. İnanmayanlara göreyse bunun tersi gerçekti. Yani öğ reten, kölelerdi. Muhammed'se öğreniyordu bunlardan. Müslümanlardan kimine göre de, aradaki ilişki, "okuma ve dinlen me ilişkisi"ni geçmiyordu. Köleler, kutsal kitaplarını kendi dillerin den okuyorlar; "peygamber"de "dinliyordu" yalnızca. Müslümanların bu savları karşısında şu soru yanıtsız kalıyor: —"Dillerini bilmiyordu"ysa Muhammed'in bu köleler yanında sürekli işi neydi? Ve kendi dilleriyle okuduklarını Muhammed'in dinlemesinin ne yararı oluyordu? Kısacası, müslümanların savları, akla sığacak türden değil.
- Kur'an'da kimi ayetlerde, Muhammed'in ve Kur'an'ın "nâs"a, yoruma göre insanlığa gönderildiği bildirilirken, En'am Suresinin 92. ve şura Suresinin 7. ayetlerine göre, yalnızca "Ümmü’l-Kura" yani Mekke ve çevresine gönderildiği bildiriliyor. Hiçbir tanrı inancında rastlanamaz ki, "Eksiksiz", "Bilgisi Sonsuz" diye nitelenen bir Tanrı, birini önce bir yere, dar bir çevreye Peygamber olarak göndersin, sonra da "şimdi seni tüm insanlığa Peygamber yaptım!" desin.
- Aslında Tanrı'nın kendisi indirdiği için Kur'an'ı koruyacağı yolunda ayet var diye " Kur'an'ı tahriflerden koruyacağı" ileri sürülemez. Çünkü Kur'an'da ileri sürüldüğüne göre, Musa'ya ve İsa'ya da "Kitap İndirilmiştir" ama İslam'da benimsenen o dur ki, bu kitaplarda tahrif"ler olmuştur... Tanrı onları korumadığı halde, Kur'an'ı niçin korusun?!
- Aslında Tanrı'nın kendisi indirdiği için Kur'an'ı koruyacağı yolunda ayet var diye " Kur'an'ı tariflerden koruyacağı" ileri sürülemez. Çünkü Kur'an'da ileri sürüldüğüne göre, Musa'ya ve İsa'ya da "Kitap İndirilmiştir" ama İslam'da benimsenen o dur ki, bu kitaplarda tahrif"ler olmuştur... Tanrı onları korumadığı halde, Kur'an'ı niçin korusun?!
- Babam 80 yaşındayken, Âişe'nin Mushafında bana şunları oku muştu. (Burada Ahzab Suresinin 56: ayetini okuyor. Sonra burada bu lunmayan şu parçayı okuyor:)... Ve alellezine yusallûne'es- sufûfe'l- evvele= ve birinci saflarda namaz kılanlara da (tanrı ve melekleri salat eder). Bu ayeti, Osman mushafları tağyir etmezden önce böyle oku yorduk." (Bkz. Süyûti, el İtkân c. 2, s. 32-33) (Fotokopi 8)
- Aktarıldığına göre, Ömer'in oğlu şöyle demiştir: "Hiçbiriniz, 'Kuran'ın tümünü elinde tutuyorum' demesin. Bilir mi ki Kur'an'ın(ayetlerinin) çoğu, yitip girmiştir. Ama herhangi biriniz, Kur'an'dan ne kalmışsa ( görünüşte ne varsa) o kadarını elimde tutuyorum" desin. ( Celaaddin Süyütī, el itkân Fi Ulûmi'l Kur'an, 2/32)
- Yine Siiyûti'de, ünlü Übeyy İbn Ka'b ile Zerr İbn Habiş arasında şu konuşmanın geçtiği aktarılır: —Ahzab Suresini kaç ayet sayarsın? —72-73 ayet. —Hayır, bu sure ayet sayısı yönünden Bakara Suresine denkti. (Bakara Suresinin eldeki Kur'an'da ayet sayısı: 286), (Bkz. Süyûti, el Itkân, 2/32) (Fotokopi 10)
- "Devrimci Kurtuluş Murtaza Hareketi" adlı örgütün bildirisinde, bir başka noktaya daha dikkat çekiliyor: "Libya Kur'am"nda "ayet sonu" olarak gösterilen kesim, İslam dünyasında bilinen Kur'an'da ayet sonu değildir. Ya da birincisinde ayet sonu gösterilmemişken, İkincisinde ayet sonudur. Ve örnekler sıralanmakta: Bakara Suresinin 219. ayetindeki “yünfikûne", "Libya Kur’anY'nda ayet sonu olarak gösterilmiştir, oysa bilinen Kur'an'da ayet sonu değildir. Âli İmran Suresinin 4. ayetindeki O " ve enzele'l-fur'kâne", bilinen Kur'an'da işet sonu değilken, "Libya Kur'anı"nda ayet sonudur. Ali Imran Suresinin 97. ayetindeki « *' "İbrahime", bilinen Kur'an'da ayet sonu değilken,"Libya Kur'an"ında ayet sonudur. Mâide Suresinin 1. ayetindeki "bi'l-ukûd" bilinen Kur'an'da ayet sonudur. En'am Suresinin 1. ayetin deki " ve'n-Nur", bilinen Kur'an'da ayet sonu değilken, "Libya Kur'anı"nda ayet sonudur. . u x > » C1 — 7En'am Suresinin 73 ayetindeki __^ "fe yekûn”, eldeki Kur'an'da ayet sonu değilken, "Libya Kur'anı"nda ayet sonudur. En'am Suresinin 161. ayetindeki "Sıratın müstakim", bilinen Kur'an'da ayet sonu değilken "Libya Kur'anı"nda ayet sonudur. Ûa lTî: ” Bakara Suresinin 219. ayetindeki y "tetefekkerûn", bilinen Kur'an'da ayet sonuyken, "Libya Kur'anı"nda ayet sonu değildir.
- Din ve çıkar çevreleri, Kur'an üstüne bir "kuşku" kondurmak istemiyorlar. Ama bu kuşkuyu önlemeye güçleri yetmez. Bu kuşkuyu yok etmek için ellerinde "kanıt" yoktur. Her şeyden önce, "Kur'an'ın orijinalleri'ni göstermeleri gerekir. Bunu hiçbir yerde bulamazlar. Çünkü hiçbir yerde yoktur. Çünkü yakılıp yok edilmiştir.
- "Hazreti Osman zamanında 7 nüsha yazılmış ve İslam merkezleri ne gönderilmiştir. (...) Elimizdeki Kur'an budur. Bu nüshanın asılları da bugün İstanbul'da ve bazı dünya müzelerinde mevcuttur. Bu "iddia", Türkiye gazetesinin 31.5.1988 günlü sayısında, "Prof." olma dığı halde böyle gösterilen Doç. Dr. Ali Özek'ten alınıp yayımlan mıştır. Zaman Gazetesinde de şunları okuyoruz: "Prof. Süleyman Hayri Bolay'da, iddiaların asılsız olduğunu, Hz. Osman'ın (r.a) çoğalttığı Kur'an-ı Kerim'den alınan nüshadan bugün elde iki tane bulunduğunu belirterek, bunlardan birinin İstanbul'da Türk İslam Eserleri Müzesi'nde, diğerinin de Leningrad'da bulunduğu nu söyledi" (Zaman, 1 Haziran 1988) İşte "din uleması"nın "ilim" anlayışının çarpıcı örneği. Bu doçent ve profesörler bu iddiayı ileri sürerlerken, görüşlerine başvurulan "müze yetkilisi" açıklıyor: "Elimizdeki en eski Kur'an parçası, 8. yüzyıla ait" (2000'e Doğru, 5.6.1988, s. 13). Aslında sözkonu- su müzede, 8. yüzyıla ait Kur'an bulunduğu da kesin değil. Bu da şişirme.
- Kur'an ilk insanın çamurdan yaratıldığını söylüyordu. İşte önünde ki kabartmada öküz başlı mısır tanrısı, Khnmeu, bir çömlekçi ustalığıyla çamura biçim verip, insanı yaratıyordu. Hemde Kur'an ayetlerinin inişinden yüzyıllar öncesine ait bir kabartmaydı bu. "Allah Allah" dedi.
- Namaz gibi Oruç da "Güneş"e ayarlı: "Güneşin dünyayı ışınlarıyla aydınlatmak üzere bulunduğu tanyerinin ağarmasıyla başlanıyor, battığı zamana değin sürdürülüyor. Tabii, gecenin ve gündüzün aylarca sürdüğü yerler, kutuplar, hesaba katılmamış
- Aklın ve mantığın kabul edemeyeceği şey, "Tanrının insanlara gökten mesaj göndermesi ve bunun için şu ya da bu insanı aracı olarak seçmesidir. Bunu insan aklı değil, ancak akılla ilgili olmayan "iman" kabul eder.
Din Bu 4: Tabu Can Çekişiyor İncelemesi - Şahsi Yorumlar
GERİCİLİĞE REDDİYE!: TABU CAN ÇEKİŞİYOR İNCELEMEM KALDIRILMIŞ TEKRARDAN YAYINLAYACAĞIM! BUNU DA SİLİN BUNU DA TEKRARDAN YAYINLAYACAĞIM! Bu inceleme benim için ayrı bir değer ve önem taşıyor. Turan Dursun’dan alıntı yaptığım ve okuduğum için, burada büyük bir saldırı ve linç girişimine uğradım. Mesaj kutusunda ve yorumlarda aileme ve şahsıma onlarca hakaret edildi. Turan Dursun’u sevip okuduğum için, aynı Turan Dursun gibi ölmemi isteyenler dahi oldu. (Eklemek isterim ki Kitaptan yaptığım bazı alıntılar 1000Kitap tarafından kaldırıldı.) Ki bu bana değil sadece, bir kadına hiç olmayacak mesajlar dahi atıldı. Buna tepki göstermek varken, gidip SAHİH-İ BUHARİ’DEN ALINTI YAPAN, TURAN DURSUN OKUYAN İNSANLARI LİNÇLEME İHTİYACI DUYULDU. Aşağıda paylaşacağım bağlantılarda göreceksiniz. Sivas’ta aydın yakan canilerin torunları, zihniyetlerinden bir şey kaybetmediklerini ve Hoşgörü denilen kavramın İslamiyet’te kesinlikle yer almadığını salyalarını akıtarak, tüm 1k kullanıcılarına kanıtlamaya çalıştılar. Bazılarını tenzih ederek yapıyorum bu yorumu. https://hizliresim.com/tYCORA https://hizliresim.com/b1W2Ei https://hizliresim.com/1hw0hM Bu olaydan sonra, Sizlerle birlikte bu gericiliğe karşı Turan Dursun Okuma etkinliği başlatmak istiyorum. Etkinliğe katılmak isteyen arkadaşlarımdan ricam, etkinliğe katıldıklarını ve hangi kitabını okuyacağını belirtmeleri. Gelelim incelemeye ve önemli bir noktaya: Daha önceden de şimdi de fark ettiğim gibi kritik olmasına rağmen burada, hayatında hiç açıp ayet hadis kavramının ve öneminin farkında olmayan ne olduğunu bilmeyen KİTLE (boş inanlar diyorum ben bu kitleye) çok kolay bir şekilde hadis reddi yapıyor. Hadisleri hoşlarına giden veya gitmeyen olarak ikiye ayırıyorlar. ÇOK KRİTİKTİR UYARIYORUM DİNDEN ÇIKARSINIZ! Bu hükmü ben vermiyorum üstelik. “Hz. Peygamber'den kendisine gelen bir haberin doğru olduğuna inandığı hâlde –hayatî bir zorlama olmaksızın- onu reddeden kâfir olur.” hükmünü vermiştir. “Hz. Peygamberin hadisi (sözü) olduğunu bildiği hâlde, onu inkâr eden kimse kâfir olur. (bk. el-Avasım ve’l-kavasım, 2/274) Manası anlaşılmazsa bile, Kitap ve Sünnette yer alan her şeye iman etmek gerekir.”(Mecmuu’l-fetavî, 3/41). Paylaşımlarımın altında Hadis reddi yapandan tutun da, Ahzab 51, ayetini reddeden dahi oldu. Reddedilen hadisler ise ehl-i sünnet’in kabul ettiği, kaynak aldığı ve uyguladığı, BUHARİ’NİN SAHİH, hadisleridir! İşine geleni alıp, işine geleni reddetmek çok kritiktir, İMANI SARSAR! Bu bilgilerden yoksun olup, toplumdan dışlanmama korkusuyla inanan ve hayatı boyunca araştırmayan kitle Hadis de reddeder, Kur’an’da böyle bir Ayet de yok der. Turan Dursun en başından beri yazdığı her şeyi ayet ve hadisleri göz önüne alarak aktarır. Yorumlamaz, AKTARIR! Burada benim yaptığım gibi. Burada beni veya Turan Dursun’un kitaplarını redderek, linç girişiminde bulunarak, insanlara küfrederek, BU GERÇEKLERİ YOKMUŞ GİBİ GÖSTEREMEZSİNİZ! GELELİM İNCELEMEYE Kur’an tahrif edilmiş midir? Ebu Abid dedi ki: İbrahim oğlu İsmail Eyyub’dan o da Nafi’den, o da İbn Ömer’den aktarmış olarak bize haber verdi. İbn Ömer Şöyle dedi; Sakın herhangi biriniz Kur’an’ın tümünü elimde tutuyorum demesin! Tümünün ne (ne kadar) olduğunu kimse bilmez. Kuşku yok ki, Kur’an’dan çoğu (yok olup) gitmiştir. Onun için herhangi biriniz görünürde olanı aldım desin. ( Süyüti, el itkan, e’n- Nevu’s- Sabiu ve’l - Erbeün 2/32) Kim bu İbn Ömer? Ömer diye anılan Abdullah, nübüvvetin üçüncü yılında Mekke’de doğdu. Hz. Peygamber’in zevcesi Hafsa ile ana baba bir kardeştir. Babasıyla birlikte müslüman oldu, yine onunla birlikte Medine’ye hicret etti. Hadis Reddi mi yapacaksınız? Yoksa hadisi olduğu gibi aktaran insanları mı linçleyeceksiniz? Bu anlatınlar ne yalan, ne iftira, ne hakaret ne de saygısızlıktır. Olguları gerçekleri dile getirmektir. Yetmedi mi? Kur’an’da kimi ayetlerde, Muhammed’in ve Kur’an’ın ‘’nas’’a, yoruma göre insanlığa gönderildiği bildirilirken, En’am Suresinin 92. Ve Şüra suresinin 7. Ayetlerine göre, Yalnızca Ümmü’l- Kura yani Mekke ve Çevresine gönderildiği bildiriliyor. Hiçbir tanrı inancında rastlanmaz ki, ‘’Eksiksiz’’, ‘’Bilgisi Sonsuz’’ diye nitelenen bir tanrı, birini bir yere önce dar çevreye peygamber olarak göndersin, sonra da şimdi de seni Tüm insanlığa peygamber yaptım desin ( Turan Dursun Din Bu, Cİlt 4, Sayfa 25) Peygamberin Eşleri ve Cariyeleri Daha önce yukarıda ki durumları alıntı yapmıştım kimse itiraz etmediği saldırmadığı gibi beğenen "din kardeşleri" dahi oldu, şaşkınlığımdan bu hoşgörüye teşekkür babında bir ileti dahi attım fakat gerçekliği bir gün sürdü sadece. Gelelim linç yağmuruna tutulduğum konuya. Ben veya Turan Dursun’unl değil, Buhari ve Kur’an esas alınarak yazıyorum. Hadis reddinin ne kadar kritik olduğunu, yukarıda belirttim. Muhammed’in eşleri. Gelelim dün ki Aişe ile olan paylaşımlar sonrasında gelen linçler ve Hz. Aişe’ye hakaret ediyormuş gibi gösterildiğim kısma. Hz. Aişe ; Aişe’nin aktardığına ve Hadis’te geçen kaynak alınarak. Peygamberin çok eşli olduğunu biliyoruz. 50-60 yaşında ‘’çok evlilik’’ hayatı yaşamıştır. Peygamberin çok eşli olması ile ilgili Buhari/ Tecrid 192’de şöyle bir hadis geçer; Arkadaşlarından Enes anlatır: Peygamber 9 ya da 11 karısı varken, günün belirli saatlerinde bütün karılarını dolaşır ve hepsi ile cinsel ilişkide bulunurdu. Enes’e sordular: Peki peygamber buna nasıl güç yetiriyordu? Enes şöyle dedi: ‘’ Biz aramızda peygamberin 30 erkek gücünde olduğunu konuşurduk ‘’7 Bir diğer hadiste şöyle buyrulur: Hz. Muhammed karılarına eşit süre ayırır; aynı gece hepsini dolaşır; sıra kimdeyse ounla kalırdı. ( Kaynak : Müsned, c.6 s.108) EHLİ SÜNNETİN, SAHİH ALDIĞI HADİS KİTABINDA ANLATILIYOR VE SİZ BUNLARI ALINTILAYIP PAYLAŞAN İNSANLARI LİNÇ EDİP, HADİSTE OLAN OLGUYU GÖRMEZDEN GELMEYE ÇALIŞIYOR VE REDDEDİYORSUNUZ! UYARIYORUM KRİTİKTİR DİNDEN ÇIKARSINIZ! Diyelim ki bu hadis sahih değil (size göre ama!) Bu Hadis yalan, Buhari de Tu-kaka. Aişe’nin kıskançlıkları ve itirazları sonrası şu AYET geliyor HADİS DEĞİL AYET! Ahzab 51; Ey peygamber, bu hanımlardan, kimini dilersen geri bırakır, dilediğini alabilirsin. Boşandığını yeniden alman konusunda bir vebal yoktur sana.... Ve tekrardan REDDİNİ İDDİA ETTİĞİNİZ SAHİH-İ BUHARİ’DEN AKTARILIYOR. Aişe bu ayetten sonra kendini tutamayarak şöyle der: Görüyorum ki, senin Allah’ın yalnız senin şeyinin keyfi için koşturuyor. (KAYNAK: BUHARİ, TEFSİR; TECRİD-HADİS/1721, MÜSLİM, RIDA/49-50- HADİS/1464; İBN-İ MAECE, NİKAH/ 57, HADİS 200...) Gelelim, Muhammed’in Aişe ile 6 yaşında nikahlanıp, 9 yaşında birlikte olduğuna dair, Hz. Aişe’nin kendi sözlerinde ve Sahih olan buhari’den aktarılanlara. BURADA AKTARILAN SADECE HADİSTE GEÇENLERDİR KAYNAK ALINARAK YAZILIYOR. o dönemde kızların erken olgunlaştığını savunanlar da oldu, Hadisi inkar edenlerde. Şimdi gelelim BUHARİ’DE anlatılanlara; İbn Sa’d ve Müslim’de kaydedilen başka bir rivayette de “Hz. Aişe 6 veya 7 yaşında nişanlanmış, 9 yaşında da evlenmiştir.” Bazı kaynaklarda nişanlanma yaşı “6 veya 7” olarak verilmiştir. Ancak başka yazılı eserlerde de nişanlanmadan bahsedilmeksizin, direkt “9” yaş ifade edilmektedir KAYNAK; İbn Sa‘d, Muhammed b. Saʻd b. Menî el-Hâşimî el-Basrî (ö. 230/845), “etTabakâtü’l-Kübrâ”, 2. Baskı, 8. cilt, s. 62, Dârü’l-kütübi’l-ilmiyye, 1418/1997, Beyrut. Buhari’de geçen bir hadisi burada olduğu gibi yayınlıyorum; "hadis : rivâyete göre şöyle demiştir: ben altı yaşında bir kız iken nebî salla`llahu aleyhi ve sellem beni akd ve nikâh eylemişti. (üç sene sonra) biz medîne`ye hicret ettik. hâris ibn-i hazrec oğullarının menziline indik. müteâkıben ben, sıtmaya tutuldum. bu cihetle saçım döküldü. (hastalıktan kurtulduktan sonra) saçım gürleşti, uzayıp omuzlarıma döküldü. bir kere ben, arkadaşlarımla berâber salıncakta oynarken annem ümmü rumân bana doğru geldi ve beni çağırdı. ben de annemin yanına geldim. beni ne edeceğini bilmiyordum. annem elimi tuttu. tâ evin kapısı önün (e geldiğimizde ora) da beni durdurdu. ben de yorgunluktan kaba kaba soluyordum. nihâyet soluğum biraz yatıştı. sonra annem biraz su aldı. onunla yüzümü, başımı sıvazladı. sonra beni eve koydu. evde ensâr`dan birtakım kadınlar hazır bulunyordu. bunlar bana: - hayır ve bereket üzere geldin, hayırlı kısmet getirdin! di(ye alkışla) dılar. annem beni bu kadınlara teslîm etti. bunlar da benim kılığımı, kıyâfetimi düzlediler ve resûlullah`a teslîm ettiler. beni hiçbir şey sıkmadı. ancak resûlullah sallallahu aleyhi ve sellemi habersiz görünce sıkıldım. (resûlullah bir sedir üzerine oturmuştu. yanında ensâr erkeklerinden, kadınlarından oturanlar vardı. beni resûlullah yanına oturttu). ensâr kadınları beni resûlullah`a takdîm ettiklerinde ben dokuz yaşında bir kızdım. hadisno : 1553 buhari, e’s-sahih, kitabu menakıbi’l-ensar/44; tecrid, hadis no. 1553" TALAK 4. AYETİYLE EVLİLİK ÇAĞI İLE İLGİLİ BİLGİ VERİLİR Kadınlarınızdan âdetten kesilmiş olanlarla, henüz âdet görmeyenler hususunda tereddüt ederseniz, onların bekleme süresi üç aydır. Hamile olanların bekleme süresi ise, doğum yapmalarıyla sona erer. Kim Allah’a karşı gelmekten sakınırsa, Allah ona işinde bir kolaylık verir. Ay hali başlamadan yaşları sayılmacağını iddia eden arkadaşlar olacaktır. Bu yüzden 12+7'den falan 19-20 yaşlarında olmalı diyorsunuz, ölüm tarihi ve falanca bir takım hesaplamalarla da bunu kanıtlıyorsunuz (kendinizce). Ben de yaşının 20 civarlarında olmasına inanmak istiyorum. Fakat Martin Lings’ hz.muhammed'in hayatı kitabında, hz.ayşe peygamberle evlendikten sonra, yesrib'de ateşli humma salgını başlamış. hz.ayşe babasını ziyarete gidip ne olup bittiğini anlamaya çalışırken, adamlar çocuk zekasıyla hastalığı anlamayacağını düşünüp şiirle cevap vermişler. (syf:142) Bu konuyu alıntılarken de aynı şekilde Peygambere ve dine hakaret olmadan Hadis’te aktarılanı yazdım ve bu incelemede var olan hadise dair kaynak da verdim. Reddedip, reddetmemek sizin elinizde. KİMSEYİ HİÇBİR DİNİ HİÇBİR İNANCI VE HZ.MUHAMMED’İ YARGILAMADAN VEYA SAYGISIZLIK VE HAKARET ETMEDEN BİZİM BAKIŞ AÇIMIZA DAİR BİR ELEŞTİRİ BELİRTİYORUM; SADECE! BÜYÜK HARFERLE YAZIYORUM. LİNÇLENMESİ GEREKEN SİZİN MANTIĞINIZA GÖRE HADİSLERİ 1000KİTAP’TA PAYLAŞAN KİŞİ! Dün yediğim linçte Peygamber’in 30 erkek gücünde olması ve bu hadis çok tartışıldı ve REDDEDEN OLDU! ÜSTÜNE ÜSTELİK BU HADİS KUR’AN’DA BİR AYET İLE DESTEKLENMİŞ YANİ SAHİH İKEN! GEÇMİŞ OLSUN! UMARIM BU ARKADAŞLAR YAKINDA İMAN TAZELER TEVBE EDERLER. BEN İNANÇLARINA SAYGI DUYUYORUM ZARAR GÖRMELERİNİ İSTEMEM! Zeynep ile evliliği; Muhammed oğulluğu ve azadlı kölesi Zeyd’in karısı Zeynep ile evlenir; Zeyd Hz. Muhammed’e der ki; Zeynep’i sevdinse hemen boşanayım. Muhammed ise cevap olarak Allah’tan kork karını boşama der ama Zeyd, eşi Zeynep’i boşar ve bunun üzerine, AHZAB SURESİ 37. AYET’TE İNER; Madem ki Zeyd onunla ilişiğini kesti; biz onu sana eş yaptık. YORUM EKLEMEDEN, NEYSE O, AYET’TE YAZAN AKTARILIYOR! BURAYA KADAR GELDİĞİMİZ NOKTA DA NE MUHAMMED’İN ŞAHSINA NE DE İSLAM DİNİNE DOĞRUDAN BİR HAKARET BULUNMAKTA. HADİSLERİ DOĞRUDAN AKTARAN BİRİSİNİ SEN İSLAMA HAKARET EDİYORSUN DİYE LİNÇLİYORSUNUZ. BU NE PERHİZ BU NE LAHANA TURŞUSU DERLER ADAMA. Kitabın özelinde diğer ufak nüanslar var. Bu incelemeyi okuduktan sonra ar damarınızın yine her zaman olduğu gibi çatlamayacağını biliyorum. Mesaj kısmından ve yorumlar da şahsıma edilen hakaretlerin hepsinin hesabı, zamanı geldiğinde Adli olarak sorulacaktır. Şimdi burada herkesin özelinde soruyorum; suç, okuduğunu ve hadisleri olduğu gibi kaynak vererek aktaranda mı oluyor? Ek olarak bu hadislerin islam’a zarar verdiğini savunanlar dahi oldu. Peki ehli sünnet, imana zarar verecekse Buhari’nin hadis kitabını ne diye kaynak alıyor. Yoksa ehli Sünnet sizin kadar düşünemiyor mu? Okuyan ve detaylı olarak anlamaya çalışanları linçleyerek, Turan Dursun’a suikast düzenleyerek, Sivas’ta aydın yakarak, ne gerçekleri, ne de var olanın üzerini örtebilirsiniz! Cimer'e vs şikayet eden, dini bütün arkadaşlar olmuş. Şimdi olayı açıkça tane tane anlattığıma göre beni değil, bu hadisleri aktaran Sahih-i Buhari’yi Cimer’e Emniyet Genel Müdürlüğüne falan şikayet edebilirsiniz. Hatta bu hadisleri yazan Buhari’yi halkın inançlarına saldırdığı ve Halkı Tahrik ettiğine inanarak yargılayabilirsiniz! Seçim sizin. (Sofyan)
Turan Dursun'un Din Bu isimli kitabı 90'nlı yıllarda yapılan baskılarında 4 cilt olarak basılmış ancak son dönem baskıları yani 2005ten sonrakilerde ise 3 cilde indirilmiştir. Bu 4. Cilt ise yeni baskının ilk cildindedir. (Emre Korkmaz)
Din Bu 4: Tabu Can Çekişiyor PDF indirme linki var mı?
Turan Dursun - Din Bu 4: Tabu Can Çekişiyor kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Din Bu 4: Tabu Can Çekişiyor PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.
Kitabın Yazarı Turan Dursun Kimdir?
Turan Dursun (1934 - 4 Eylül 1990), Türk yazar, düşünür, eski imam ve müftü. İbnü'r Râvendî'nin tâkipçilerindendir. Yapmış olduğu araştırmalarında İslâmiyeti ve peygamberi Hz. Muhammed'i ağır bir şekilde eleştirmiştir. Monoteistik dinler tarihi eğitimi görmüştür. Ateist olmadan önce imam ve müftü olarak çalışmıştır. Daha sonra 1966 yılında TRT'de işe başlamış ve 10 sene boyunca dini içerikli programlar yapmıştır. Emekli olduktan sonra, 1989 yılında, 2000'e Doğru dergisinde haftalık yazılar yazmaya başlamıştır. İslâm dinini açıkça eleştirdiği için köktendinci İslamcılar tarafından ölümle tehdit edilmiştir. 4 Eylül 1990'da evinin önünde köktendinciler tarafından düzenlenen suikast sonucu hayatını kaybetmiştir.
1934'te Sivas’ın Şarkışla ilçesine bağlı Gümüştepe köyünde dünyaya geldi. Ailesinin sekiz çocuğundan biriydi. Annesi Kürt, babası Türktür.[4] Beş yaşındayken bütün ailesiyle birlikte Ağrı’nın Tutak ilçesine dedesinden kalma yerlere tekrar sahip olmak ve oraları işletmek maksadıyla göç ettiler.
Ailesi ve eğitimi
Babası, aileyi geçindirmek üzere köylerde imâmlık yapmaya başladı. Kıt kanâat geçinen babasının tek arzusu, oğlunun Basra ve Kûfe’deki din alimleri gibi, çok kuvvetli bir din eğitimi alarak eşi benzeri görülmemiş bir din âlimi olmasıydı. Bu amaca yönelik olarak babası oğlunu yatılı din okullarına, Kur'an kurslarına ve birçok ünlü hocanın yanına eğitim alması için gönderdi. Bu hocalardan dinî eğitim alabilmek için Ağrı'dan Muş'a, Adana'ya ve oradan da Türkiye'nin birçok şehrine, kasabasına ve köyüne gitti. Biri hariç bütün hocalarından bedava ders gördü. İşte bu hocadan ders alabilmek amacıyla kendisinden istenilen, o zamanın parasıyla 100 TL'yi ödeyebilmek için hem esans satmaya, hem de hocalık yapmaya başladı. Kendisine hocalık yapan bu kişi ise daha sonraları Ankara Elmadağ Müftülüğü'ne atandı.
Diyânet İşleri Başkanlığı’nın İlâhiyat Fakülteleri’nde sürdürdüğü Sünnî-Hanefî-Mâtûridîyye İ'tikadî mezhebi ana ilkelerine dayalı olarak Monoteistik dinler tarihi eğitimi almaya karar verdi. Askerlik çağına ulaşana kadar Kürtçe, Çerkezce ve Arapça öğrendi.
Müftülük yılları
Müftülük sınavını kazandıktan sonra ilkokul diploması olmadığı için tayini yapılamadı. Bu yüzden İstanbul Mahmutpaşa İlkokulu'nu kısa sürede dışarıdan bitirdi. Sivas müftüsü iken de ortaokulu dışarıdan bitirdi.
İlk imâmlık deneyimlerini askere alınmadan önce Tarsus'a bağlı Baltalı köyünde yaptı. Askerliğinden sonra İstanbul'da bulunan İsmailağa ve Üçbaş medreselerinde hocalık yaptı. Daha sonra müftülük yapmaya başladı. İlk olarak Tekirdağ'da müftü yardımcısı olarak göreve başladı. Ardından Gemerek'te, Altındağ'da, Sivas'ta ve son olarak da Sinop'un Türkeli ilçesinde müftü olarak görevde bulundu. 1958 yılında başlayan müftülük görevi 1966'da son buldu.
Müftü iken İslâmiyeti, Hıristiyanlığı ve Yahudiliği hem kendi kaynaklarından, hem de diğer kaynaklardan yararlanarak daha detaylı bir şekilde birbiriyle karşılaştırarak kökenlerini aramaya yönelik çalışmalar yürüttü. Yürüttüğü bu yoğun çalışmaların yanında efsaneleri ve hikâyeleri de okudu. Sürdürdüğü bu yoğun çalışmalar esnasında okuduğu efsane ve hikâyeleri kutsal metinlerdekiler ile kıyaslayan Dursun'nun dinî inancında büyük sarsıntılar meydana geldi. Neticede, dinî inancında tezâhür eden bu dilemmanın etkisi altında kalarak müftülük görevinden istifâ etti.
Prodüktörlük ve yazarlık yılları
Bir arkadaşının önerisiyle Türkiye Radyo Televizyon Kurumu'nda ambar memurluğu, malzeme memurluğu, koruma memurluğu ve evrak memurluğu gibi görevlerde çalıştı. Ardından prodüktör sınavlarına girdi ve başarılı oldu. Bundan sonra TRT Kültür Müdürlüğü'nde dinî yayınların hazırlanmasında prodüktör olarak çalıştı ve birçok yapıma imzasını attı. Bunlardan en çok yankı uyandıranlar ise şunlardır: Tarihte Türkler, Başlangıcından Bu Yana İnsanlık ve Akşama Doğru. Araştırmasını kendisinin yaptığı ama bir türlü yapımına izin verilmeyen Birinci Büyük Millet Meclisi Öncesi ve Sonrası adlı bir projesi vardı. TRT'deki 16 yıllık görevinden 1982 yılında emekliye ayrıldı.
1987 yılında Doğu Perinçek'le tanıştı ve onun yardımıyla 2000'e Doğru adlı dergide Din Bilgisi adında bir sayfada yazmaya başladı. Daha sonra Saçak, Teori ve Yüzyıl gibi dergilerde de yazdı. Bunun yanı sıra birçok kitabı yayına hazırladı. İbn Haldun'un Mukaddime adlı eserini Türkçeye çevirdi. Hazırlamakta olduğu kapsamlı Kur'an Ansiklopedisi'nin ancak ilk 8 cildini tamamlayabildi.
Ölümü
Turan Dursun, 4 Eylül 1990 tarihinde İstanbul'da evinden işine giderken uğradığı bir silahlı saldırı sonucu öldürüldü. Dört yıl sonra, İslami Hareket Örgütü'ne yönelik operasyonda cinayetin çözüldüğü açıklandı. Örgüt üyesi Arif kod adlı Tamer Aslan, Devlet Güvenlik Mahkemesi'nde verdiği ifadede Turan Dursun'un öldürülmesine nasıl karar verdiklerini şöyle anlattı:
“ Mesut (kod adlı İrfan Çağrıcı), yazarlık yapan ve yazdığı yazılarda Hz. Peygamber efendimizle kutsal Kur'an-ı Kerim'i küçük düşüren Turan Dursun'un öldürülmesi gerektiğini söyledi. Bunun üzerine benimle kod adı Kemal olan kişiyle önce bu konuya itiraz ettik. Çünkü bu şahıs öldürüldüğünde basın bu olayı abartılı olarak halka yansıtacak, bundan dolayı da şahsa kötülükten ziyade iyilik yapmış olacağız kanaati benimle Kemal'de hakimdi. Biz bu görüşümüzü Mesut'a ilettiğimizde bizimle 15 gün görüşmedi. Mesut, tekrar Turan Dursun'un öldürülmesi olayını yinelemesi üzerine ben ve Kemal olayın istihbaratını yapmak üzere görev aldık. „
Bu cinayetle ilgili yakalanan İslamî Hareket Örgütü üyelerinden İrfan Çağrıcı, müebbet hapisle cezalandırılmış olup halen tutukludur. Turan Dursun cinayetinin tetikçisi olan Muzaffer Dalmaz ise halen yurt dışında firardadır.
Turan Dursun anısına her yıl Turan Dursun Araştırma ve İnceleme Ödülü verilmektedir.
Uzmanlık alanları
Fıkıhçı, İslam Hukukçusu
Kelamcı, İslam Kelamcısı
Hadis Bilimcisi
Doğu Bilimcisi
Din Etnoloğu
Eserleri
Kulleteyn
Turan Dursun'un çocukluk dönemlerine ilişkin otobiyografik romanıdır. Kitabın sonraki ciltlerinin, yazarın vurulduğu 4 Eylül 1990'da evinden sivil polisler tarafından alındığı öne sürülmüştür.
Kitap, yazarın 11 yaşına kadar aldığı din eğitimi dönemini anlatır. Pek çok baskısı yapılan kitap, çizgi roman olarak da yayımlanmıştır.
Diğer
Allah
Din Bu-1 (Tanrı ve Kur'an)
Din Bu-2 (Hz. Muhammed)
Din Bu-3 (İslamda Toplum ve Laiklik)
Din ve Cinsellik
Dua
Evren Bir Şaka mı?
Kur'an
Kur'an Ansiklopedisi (8 cilt)
Kutsal Kitapların Kaynakları (3 cilt)
Müslümanlık ve Nurculuk (1971)
Şeriat Böyle
Ünlülere Mektuplar
Çevirileri
İbn-i Haldun'un Mukaddime adlı eseri (2 cilt)
Hakkında yazılan kitaplar
Abit Dursun, Babam Turan Dursun
Abit Dursun, Turan Dursun ve Aydınlanma
Şule Perinçek, Turan Dursun Hayatını Anlatıyor
Turan Dursun Kitapları - Eserleri
- Din Bu-1: Tanrı ve Kur'an
- Din Bu-2: Hz.Muhammed
- Kulleteyn
- Din ve Seks
- Din Bu-3
- Din Bu 4: Tabu Can Çekişiyor
- Allah
- Kutsal Kitapların Kaynakları 1
- Evren Bir Şaka mı?
- Kutsal Kitapların Kaynakları I-II-III
- Turan Dursun Hayatını Anlatıyor
- Müslümanlık ve Nurculuk
- Kur'an
- Kutsal Kitapların Kaynakları 2
- Kutsal Kitapların Kaynakları 3
- Dua
- İlhan Arsel'e Mektuplar
- Şeriat Böyle
- Başlangıcından Bu Yana İnsanlık
- Ünlülere Mektuplar
- Allah, Kur'an, Dua, İman
- Kuran Ansiklopedisi
- İbn Haldun'da Uygarlıkların Yükselişi ve Çöküşü
Turan Dursun Alıntıları - Sözleri
- Hangi müslüman ülkeye giderseniz gidiniz, göreceğiniz şey, insanların her alanda geri kalmışlığı, akılcılıktan ve özgürlük denen nimetlerden yoksunluğu, müptezel yaşama alışmışlığı olacaktır. (Şeriat Böyle)
- Ebû Hureyre'den bir aktarılışa göre de Peygamber anlatırken arkadaşlarıyla arasında şu konuşma geçer: -Bir kul günah olan ya da akrabalık bağını koparmaya götürecek şeyi istemedikçe onun duası sürekli olarak kabul edilir. Elverir ki ivedilik göstermesin. (Dua)
- Kur'an'da kimi ayetlerde, Muhammed'in ve Kur'an'ın "nâs"a, yoruma göre insanlığa gönderildiği bildirilirken, En'am Suresinin 92. ve şura Suresinin 7. ayetlerine göre, yalnızca "Ümmü’l-Kura" yani Mekke ve çevresine gönderildiği bildiriliyor. Hiçbir tanrı inancında rastlanamaz ki, "Eksiksiz", "Bilgisi Sonsuz" diye nitelenen bir Tanrı, birini önce bir yere, dar bir çevreye Peygamber olarak göndersin, sonra da "şimdi seni tüm insanlığa Peygamber yaptım!" desin. (Din Bu 4: Tabu Can Çekişiyor)
- İnanç karanlıktır ,aydınlık kesimdeyse "Bilgi" var. Bilginin ışığı önünde, karanlık pek dayanmaz.Bir mum ışığı bile , kocaman bir odadaki karanlığı yırtıp yenebiliyor. (İlhan Arsel'e Mektuplar)
- "Biz varolan bilimin bilginleriyiz..." demiş Montaigne. (Evren Bir Şaka mı?)
- Tek bir insan bile toplumun büyük bir ihtiyacına yanıt verdiği zaman, büyük bir ışık oluyor. (Turan Dursun Hayatını Anlatıyor)
- Ölüm korkusu, en berbat korkulardan. Epikür de bu görüşte. Ama şu görüş de onun: "Kimileri, eski mitolojilerde olduğu gibi, sonsuza dek talihsiz ve felaketli geçecek bir gelecekten korkarlar. Ya da hiç olmazsa, ölümün meydana getirdiği her çeşit duygudan yoksunluğu, insan için büyük bir acı gibi alırlar. Ve ruhun, bu hissizlik içinde bile acı duyacağını sanırlar. Oysa bizim yaşadığımız, bulunduğumuz yerde ölüm yoktur. Ölümün bulunduğu yerde de biz yokuz." (Kutsal Kitapların Kaynakları 1)
- Dürüstlük, açıklıktadır. (Şeriat Böyle)
- İsteklerimin en başında da din-şeriat hastalarının iyileşmesinde ve yeni hastaların doğmasını önlemede biraz katkı sağlamak. (Şeriat Böyle)
- En'am Suresi'nin 39. ayetinde, "Allah kimi dilerse onu saptırır ve kimi dilerse onu doğru yola koyar" denir. (Kutsal Kitapların Kaynakları 1)
- Din ve çıkar çevreleri, Kur'an üstüne bir "kuşku" kondurmak istemiyorlar. Ama bu kuşkuyu önlemeye güçleri yetmez. Bu kuşkuyu yok etmek için ellerinde "kanıt" yoktur. Her şeyden önce, "Kur'an'ın orijinalleri'ni göstermeleri gerekir. Bunu hiçbir yerde bulamazlar. Çünkü hiçbir yerde yoktur. Çünkü yakılıp yok edilmiştir. (Din Bu 4: Tabu Can Çekişiyor)
- Montaigne de der ki: " İnsan, en az bildiği şeye en çok inanır. " (Başlangıcından Bu Yana İnsanlık)
- “‘Yer’, ‘gök’ ya da ‘gökler’ gibi ‘birden-bire’ yaratış, ‘yoktan var ediş’ de efsanelere ve dinsel inançlara özgü deyimlerdir. Bilime göreyse ‘hiçbir şey yoktan var olmaz’ ve birdenbire oluşup meydana gelmez. Her şeyin bir öncesi, bir geçmişi vardır. Ve her şey bir süreç içinde giderek ve değişerek olur. Yıldızlar, gezegenler, bu arada dünyamız ve dünyamızdaki yaratıklar da böyle oluşmuştur. Bir süreç içinde, gelişerek, değişerek…” (Başlangıcından Bu Yana İnsanlık)
- İncelemeleriyle ilgi çeken bir yazanmız: "Arkeolojik araştırmalar, dinsel tasarımların, ancak elli bin yıldan beri var olduklannı tanıtlamıştır. Demek ki, insan, yirmi milyon yıl, din düşüncesinden uzak yaşamıştır" (Kutsal Kitapların Kaynakları 1)
- Ruh da, cisim de Allah’ın eseridir. (Din Bu-2: Hz.Muhammed)
- Çok rahat düşünülebilir ki, İbrahim'in kendisi de aynı dinsel inançtaydı. Yani "yıldıza tapar"dı. Kur'an'da onun "hanif' diye nitelenmesi de bunu anlatır. Çünkü "hanif" sözcüğü, "Arami-Süryani" dilindeki "hanefo" ya da "hanifu" biçimindeki sözcüğün "Arapçalaşmış"ıdır ve "putatapar", "Sabiî=yıldızlara tapar" anlamlarına gelir. (Kutsal Kitapların Kaynakları 1)
- Savaş sırasında "barış"a yönelen ve barış önerenlerle "barış antlaşması" yapılabilir. Bu antlaşma yürürlükte olduğu sürece, saldırı "caiz" olmaz. Saldırı, barışa ve antlaşmaya yanaşmayanlara karşı söz konusudur. İslam inanırları arasında da her zaman "barış" oluşturmak için gereken çaba harcanmalı. (Kuran Ansiklopedisi)
- İslami ideolojinin gerçek sahipleri ideolojinin siyaset alanına yayılmasını işleyen dini çevreler de sorunu şiddet yoluyla çözmeye yöneldiler. Önce radyolarında, dergilerinde tehdit ettiler. Daha sonra öldürme eylemlerine başladılar. Bu kitabın yazarı öldürüldü. Öldürülünce din kurtuldu mu? (Allah)
- Beş duyu ile bilinemeyen, duyulardan gizlenen ruhi varlıkların bütünüdür. Bu anlamda melek ve şeytanlar da CIN sözünün kapsamına girer. Her melek cindir ama, her cin melek değildir. (Evren Bir Şaka mı?)
- -"Yüce Tanrı'mız ('Rabbunâ') her gece, gecenin sonunda üçte biri kaldığında birinci kat göğe iner ve şöyle der: -Kim bana dua eder? Duasını hemen kabul edeyim. Kim benden ister? Hemen istediğini vereyim. Kim benden bağışlanmasını diler. Hemen bağışlayayım." (Dua)