diorex
Dedas

Dövüş Kulübü - Chuck Palahniuk Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Dövüş Kulübü kimin eseri? Dövüş Kulübü kitabının yazarı kimdir? Dövüş Kulübü konusu ve anafikri nedir? Dövüş Kulübü kitabı ne anlatıyor? Dövüş Kulübü kitabının yazarı Chuck Palahniuk kimdir? İşte Dövüş Kulübü kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

  • 27.02.2022 18:00
Dövüş Kulübü - Chuck Palahniuk Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap Künyesi

Yazar: Chuck Palahniuk

Çevirmen: Elif Özsayar

Orijinal Adı: Fight Club

Yayın Evi: Ayrıntı Yayınları

İSBN: 9789755393223

Sayfa Sayısı: 224

Dövüş Kulübü Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

İstenmeyen yağlar. Pahalı, butik sabunlar. Maaş çekleri, güzel bir ev, zarif mobilyalar. Yalnızlık ve yabancılaşma. Tüketimin susmayan arsız çağrısı. Yalanlar ve yalanlar. Nefret ve öfke.

İlk kez yayımlandığı 1996'dan beri bir yeraltı klasiği olarak anılan Dövüş Kulübü, yeni binyılın eşiğinde geçen bir anti-ütopya öyküsünü anlatıyor. Yaşadığı hayattan nefret eden, ölüm düşüncesini saplantı haline getirmiş, insani yakınlığı kanser dayanışma gruplarında arayan genç bir adam. Aynı dayanışma gruplarının bir başka müdavimi, toplum kaçkını bir genç kadın. Ve Tyler Durden; yalanlar ve mutsuzlukla dolu bir dünyaya kendi yöntemleriyle saldıran yarı çılgın bir kurtarıcı, baştan çıkarıcı bir intikam meleği. Tyler'in felsefesine göre, tüketim kültürünün uyuşturucu etkisinden kurtulmanın yolu, fiziksel acıyla tanışarak yeniden doğmaktır. Çok geçmeden, gecenin geç saatlerinde bar bodrumlarında toplanan gizli bir dövüş kulübü ülkenin dört yanını saracaktır. Ama Tyler'in dünyasında sınırlara ve kurallara yer yoktur. Kendi bedenini örseleyen bir müritler ordusu, toplum düzenini ve konformizmi imha etmek üzere Tyler'in peşine takılır...

Chuck Palahniuk'un ilk romanı, tüketim kültürüne, hırs ve üstünlük duygusuna, güzellik idealine ve iş dünyasına zehir zemberek bir eleştiri yöneltiyor. Palahniuk, karanlık bir mizahla desteklediği güçlü ve çarpıcı üslubuyla, yaşadığımız dünyanın çirkin suretine ayna tutuyor. Son on yılın en özgün, en sarsıcı romanları arasında sayılan Dövüş Kulübü'nü Türkçe'ye kazandırmaktan sevinç duyuyoruz.

Dövüş Kulübü Alıntıları - Sözleri

  • Uykusuzluk böyledir işte. Kafandaki düşüncelerin hepsi bütün gece yayın yapar.
  • ''Ancak her şeyini kaybettikten sonra," "canının istediğini yapmakta özgür olursun.''
  • "Eğer ne istediğini bilmezsen," "bir bakarsın istemediğin bir sürü şeyin olmuş."
  • Hiçbir şey durağan değil. Her şey parçalanıp dağılıyor.
  • İnsan sevdiklerini öldürür diye bir söz vardır ya; aslında bakın, insanı öldüren de hep sevdiğidir.
  • Hayatta elde edebileceğiniz her şeyin sonunda çöpe gideceğini anladığınız zaman ağlamak çok kolaydır.
  • Birkaç yara izim olmadan ölmek istemiyorum.
  • ''En çok da 3 şey yorar insanı; Affetmek, içi yanarken susmak ve olmayacağını bildiği halde hayal kurmak..."
  • "Gülmek En İyi İlaçtır."
  • Kaç kuşaktır insanlar nefret ettikleri işlerde çalışıyorlar; neden? Gerçekte ihtiyaç duymadıkları şeyleri satın alabilmek için.
  • Bazen bir şey yapar ve belanızı bulursunuz. Bazen de yapmadığınız şeyler size belanızı buldurur.
  • "Kahkaha en iyi ilaçtır."
  • Mobilya satın alırsınız. Kendinize dersiniz ki, bu hayatım boyunca ihtiyaç duyacağım son kanepe. Kanepeyi alırsınız ve sonraki birkaç yıl boyunca, hangi işiniz ters giderse gitsin, en azından kanepe sorununuzu çözmüş olduğunuzu bilirsiniz. Sonra aradığınız tabak takımı. Sonra hayallerinizdeki yatak. Perdeler. Halılar. Sonra o güzel yuvanızda kısılıp kalırsınız. Bir zamanlar sahip olduğunuz şeyler artık sizin sahibiniz olur...
  • Her akşam ölüyor ve her sabah doğuyordum.
  • " ömrünüz boyunca hiç dövüşmemişseniz, içinizde bir merak olur. Acı duymanın nasıl bir şey olduğunu, başka bir adam karşısında neler başarabileceğinizi merak edersiniz. "

Dövüş Kulübü İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Neden öneriyorum? Gören olmuştur sitede kitap ya da film önerisi istendiğinde bu eseri öneriyorum. Peki neden? Nedir beni bu kitapta bağlayan? Öncelikle defalarca kitabını okuyup, kitabın filmini de izlemiş biri olarak bir de üstüne üstlük bu kitabı inceleyen kitap/tuketim-toplumu-nevrotik-kultur-ve-dovus-kulubu--15094 kitabını da araştıran biri olarak yeterince bilgi sahibi olduğumu düşünüyorum. Şimdi ben bu eseri keşfetmeden önce Camus'un varoluşçuluğu ile Dostoyevski'nin yeraltısıyla iki arada bir derede gidip geliyordum. Bu iki yazarın ortak ele aldığı akımlar "Kendini toplumdan soyutlama, ve dışlama" dır. Şahsen hayatımı da bu akımlar düzeyince geçirip gidiyordum. Ancak bu kitap ile tanıştıktan sonra böyle bir farklılık, böyle bir haz almadım. Şimdi yanlış anlayanlar elbet olacak; ben Dostoyevski ve Camus'u asla gömmüyorum. Onların eserleri hâlâ benim için bir başyapıt değerinde. Ancak bu eser gerek kurgusundan gerekse topluma yönlendirdiği sivri dilli göndermelerle gönlümde baş sıraya koyuyor. Evet, değiştirdi. Şu an bile bana deseler; "Sana bir kitap okutacağız ve hayatını değiştirecek." yine de inanmam. Ancak samimi olarak söylüyorum ki bu kitap benim topluma ve dünyaya olan bakış açımı kökünden değiştirdi. Tüketim kültürüne, markalara, popüler kültüre ve para babalarına nasıl köle olduğumuzu gördüm. Hayatımdaki birçok olaylara karşı gözlerim açıldı. Ahh! Evet, sizi biraz sıktım değil mi? Keşke baştan uyarsaydım içeriğe girmeyeceğim diye. Sıkıcı bir insanım ben! Her neyse nerede kalmıştık? (Kitabın içeriğine ve konusuna ulaşmak için diğer incelemeleri ve kitabın arka kapağını okumanız yeterli.) Öncelikle kitap bir yeraltı edebiyatı olduğu için bolca kara mizah, bolca argo bulunuyor. "Ayy! Ben küfür sevmiyorum." diyenlerden ve "İslam, dünyaya hakim olacak moruk!" diye geçinenlerdenseniz bu kitap sizlere asla uymaz! Kitapçılarda önünden bile geçmeyin. Şimdi, bu eserde cüzi derecede felsefe, profesyonel olmayacak düzeyde postmodernizm, biraz sosyoloji, gerektiği kadar topluma yönelik sivri dilde eleştiri, çoğu kitabı aratmayacak kadar duygusallık, eşsiz benzersiz bir kurgu, üç tane farklı kişilikleri temsil eden üç ayrı karakter, bolca yeraltı edebiyatı ve bir o kadar da kara mizah var. Evet, bunların hepsini karıştırınca karman çorman olmaması elde değil. İşte bu yüzden bu eseri bir düz metinmiş gibi sorgulamadan, aklını kullanmadan okuyanlar ya bir daha yeraltı edebiyatına girmemek üzere tövbe ediyor ya da "Sadece dövüşüyorlar ya!" deyip bir daha kitabın yüzünü açmıyorlar. Anlamaya uğraşarak okuyanlar ise böyle bir eseri okuyarak toplumdaki bu uyuşukluğumuzu görerek tabiri caizse "gözleri açılıyor". Eşsiz benzersiz kurgu dedim. Evet, çünkü bu eseri Dostoyevski'nin kitap/oteki--122 eseriyle kıyaslıyorlar. Şahsen iki eser de birbirinden apayrı eserler. Aslında bu konuda söyleyecek o kadar çok şeyim var ki... Ama susacağım. Siz yine de ikisini de anlayarak okuyun da. Ne demek istediğimi anlayacaksınız. Filmi mi? Kitabı mı? Eveet, tartışmalı konuya geldik sonunda. Aslında bu soruyu sormak için kendimize şunu sormalıyız; "Ne için kitap okuyorum?". Çoğunuzun cevabını tahmin edebilirim; "Kendimden bir şey bulabilmek için.". Peki filmden mi daha çok şeyler alırız yoksa kitaptan mı? Bunun cevabı bu eser için diğer filmi yapılan kitaplara oranla daha da zor. Çünkü filminde vermek istediği mesajı tamamıyla verdiğini düşünüyorum. Ayrıca muhteşem oyuncu kadrosu ile de gönüllere taht kurdu (en azından şahsıma). Ancak bir filmi izlerken o karakteri o oyuncu ile bağdaştırırsın. Kitapta ise tüm o olayları kendi hayalgücünde resmederek tüm o kurguyu kendi içinde yaşarsın. Hazır aklımdayken şunu da söyleyeyim; kitabında filminde yer vermediği birkaç bölüm de var, haberiniz olsun. Bunlar yüzünden önce kitabını yaşamanızı, sonra isteğe bağlı olarak filmini izlemenizi öneririm. Ya da unut, bu söylediklerimin hepsini unut! İnsanlar gerçekleri okumaya dayanamaz... Zaten her kim okusun ki böyle gerçekleri söyleyen ve herkesin kendine bir şeyler katabileceği bu gereksiz eseri... Eğer bana aldırmayıp okumayı hâlen düşünüyorsanız, hiçbir şey için daha geç değil, vazgeçebilirsiniz. Ancak eğer başladıysanız; aşağı tırmananların dünyasına hoşgeldiniz. Son olarak şunu da söyleyeyim; "YERALTI ASLA SEVİLMEZ.". Daha söyleyeceklerim bitmedi. Geliyorum. Kahvemi içip kafam yerinde olduğuna göre, bir cesaretlik yapıp, birçok kuralımızı çiğneyerek, hayalarımın kesilmesi uğruna sizlere bizlerden bahsedeceğim; Bizler her yerdeyiz, gündüz görebileceğiniz her meslekte olabiliriz; öğretmen, aşçı, polis... Ancak geceleri bizler apayrı kişileriz. Tüm bu topluma olan öfkemizi birbirimizden çıkarıyoruz ve dövüşüyoruz. Dövüşlerde kazanmak ya da kaybetmek umurumuzda değil. Yeter ki fiziksel acıyla tanışıp bu tüketim toplumunun uyuşturucu etkisinden kurtulalım. Etrafa zarar veriyoruz bu doğru ama bize asla bir şey yapamazlar. Bizler onların yemeklerini hazırlıyoruz, ulaşımlarını sağlıyoruz. Hatta güvenliklerini bile biz sağlıyoruz. Onlar bizlere her zaman bağımlı, tıpkı yaptıkları tüketimler gibi. Bizler sağcı ya da solcu değiliz. Görüşümüz, paranın yönettiği tüm şeylere karşıyız. Bizler tarihin ortanca çocuklarıyız. Bizler büyük bir acı yaşamadık çünkü bizim acımız, hayatlarımız. "Televizyon programları izleyerek bir gün milyoner olacağımıza, film yıldızı, rock yıldızı olacağımıza inandık. Ama, hiçbirini olamayacağız." (180) Tanrının bizi sevmeme ihtimâlini düşündüğümüz için, kendimize çok öfkeliyiz... (harun inan)

Hiçbirimiz, hiçbir şey değiliz.: Popüleritesi yüzünden Filminin gölgesinde kalan bir kitap gibi gözükse de bu güzel ve sistem eleştirisi içeren eser için yazar/Chuck-Palahniuk teşekkür ediyorum. Talep etmek öğrenmenin ilk adımı, Haluk bilginer'in, Zihnimin ormanında çiçekler açtıran sözü "20 yıl sonra ki Haluk bilginer'in çok kıskanıyorum, kimbilir neler öğrenmiş olacak." Bu sözün içeriğinde yer alan çiçeklerden birisi "dövüş kulübü" kitabı ve yazarın kurgusal zekasının perspektifinize yeni şeyler katacağını düşünüyorum. Kitabın ilk kısımlarından sonuna kadar tüketme alışkanlığımıza, bitmek bilmeyen isteklerimize, O kadar net mesajlar vererek tüketim toplumunu iğneliyor (sivri dilini çok seveceksiniz) ve nesillerin nasıl heba edildiğini, "modern insanın" nasıl yığınlar haline dönüştürüldüğünü anlatan yergi dolu bir eser. Eğer yeraltı edebiyatı seviyorsanız kesinlikle okumanız gereken bir kitap olduğunu düşünüyorum. (Berceste)

Filmi mi, kitabı mı? Bence ikisi de güzel. Biraz argo, küfür içeriyor lakin takıntı yapmadan satırları akışına bırakırsanız güzel bir yeraltı eseri okumuş olursunuz. Uzun zaman önce filmini izlemiştim etkisini atmak zor oldu sonu garip bitti. Şimdi kitapta da aynı durumu yaşadım lakin güzeldi. Tavsiye ederim. Kitapla kalın... (Volkan Ş.)

Kitabın Yazarı Chuck Palahniuk Kimdir?

Chuck Palahniuk 21 Şubat 1962'de Washington'da doğdu. Asıl adı Charles Michael Palahniuk'tur. Palahniuk Washington eyaletinin doğusundaki bir çiftlikte büyüdü. Bir süre Eyalet Üniversitesi'ne devam ettikten sonra Oregon Üniversitesi'ne geçti ve öğrenimini orada tamamladı. Otuzlu yaşlarına kadar herhangi bir edebi metin yazmayan, sanıldığını tam aksine, ilk romanı olan Invisible Monsters (Görünmez Canavarlar) dır. Bu romanı yayıncılar tarafından içeriği nedeniyle kabul görmemiştir ancak Palahniuk yayıncılara olan bu öfkesi nedeniyle içeriği çok daha "yok edici" olan Dövüş Kulübü'nü yazmıştır ve bu romanı yayıncılar tarafından zevkle kitaplaştırılmıştır.

Palahniuk, üniversite yıllarından sonra üç yıl boyunca Freightliner adlı bir şirkette montaj hattında, ardından tamirci olarak çalıştı. İlk yazdığı metinler taşıt modifikasyon prosedürleri ve kamyonların onarımı üzerinedir.

Dövüş Kulübü'nün ortaya çıkmasında büyük etkisi bulunan bir olayıda bu yıllarda yaşar. Arkadaşlarıyla birlikte tatildedir. Bitişikteki kamp yerinde müzik rahatsız edici derecede açılır ve bu nedenle başlayan tartışma yerini kavgaya bırakır. Bu olayda yaralanan Chuck tatil'den döndüğünde iş yerinde kimse tarafından ilgi görmez çünkü kimse korkunç derecedeki yüzü hakkında bir şey sormaya, yorum yapmaya cesaret edemez. Bunun üzerine Chuck, eğer insanın yeterince kötü görünürse dilediği gibi hareket edebileceğini keşfeder. Bu olayın ardından devam ettiği bir edebiyat grubu bünyesinde yaptıkları çeşitli gösteri ve eylemler "Kargaşa Projesi"ni esinler. Kısa bir süre sonra aynı isimle bir kısa öykü yayımlar ve bu öykü,üç ay içinde Fight Club (Dövüş Kulübü) romanına dönüşür.

Romanlarındaki tavır isyan gibi görünse de, aslında varoluşumuza özlem duymamıza neden olur. Yarattığımız değer yargıları, para, şöhret, saygınlık, güzellik gibi tüm önemli şeylerin anlamsız yalanlar olduğunu söyler.

Chuck Palahniuk Kitapları - Eserleri

  • Dövüş Kulübü
  • Gösteri Peygamberi
  • Ölüm Pornosu
  • Tıkanma
  • Görünmez Canavarlar
  • Ninni

  • Lanetli
  • Günce
  • Tekinsiz
  • Pigme
  • Kurgudan da Garip
  • Çarpışma Partisi
  • Bir Haz Markası - Beautiful You

  • Anlat Bakalım
  • Kaçaklar ve Mülteciler
  • Dövüş Kulübü 2 (Toplu Set)
  • Dövüş Kulübü 2 - Sayı 0
  • Yanık Diller
  • Dövüş Kulübü 2 - Sayı 1
  • Dövüş Kulübü 2 - Sayı 2

  • Dövüş Kulübü 2 - Sayı 3
  • Dövüş Kulübü 2 - Sayı 4
  • Uydurma Bir Şeyler
  • Dövüş Kulübü 2 - Sayı 5
  • Dövüş Kulübü 2 - Sayı 6
  • Cehennem Azabı
  • Dövüş Kulübü 2 - Sayı 9

  • Dövüş Kulübü 2 - Sayı 10
  • Dövüş Kulübü 2 - Sayı 7
  • Dövüş Kulübü 2 - Sayı 8
  • Dövüş Kulübü 3
  • Bunu Bi' Düşün
  • Zoka
  • Guts

Chuck Palahniuk Alıntıları - Sözleri

  • “Polis aracılıyla intihar” terimini duydunuz mu? (Dövüş Kulübü 2 - Sayı 0)
  • İnsanın kendisini bir dans yıldızına dönüştürebilmesi için içinde karmaşa olması gerekir. (Pigme)
  • -Saatin kaç olduğunu biliyor musun? -3.45 -Bir kahraman gibi ölme zamanı. (Dövüş Kulübü 2 - Sayı 8)
  • "Kahkaha en iyi ilaçtır." (Dövüş Kulübü)
  • AŞK... A. Hiçbir zaman özür dilemek zorunda kalmamaktır. B. Uzun süreli duygusal bir yakınlıktır. C. Nihai amacı üreme ve soyun devamlılığını sağlamak olan, hormonların hormonlara biyokimyasal çağrısıdır. D. Hiçbir fikrim yok. (Dövüş Kulübü 2 - Sayı 1)
  • İnsanoğlu fikir geliştirmez. Aksine fikirler bizi geliştirir. (Dövüş Kulübü 2 - Sayı 6)

  • İnan bana, öldüğünde arkada bırakması en zor gelecek kişi kendinsin... (Cehennem Azabı)
  • Yaşamak için bir sürü iyi sebep var, diyorum ve benden bir liste istememesi için dua ediyorum (Gösteri Peygamberi)
  • Oğlan kızla tanışır.Oğlan kıza sahip olur.Oğlan kızı öldürür..! (Anlat Bakalım)
  • “Önce,” diyor, “aileniz size hayat verir, ama sonra onların hayatını yaşamanızı ister.” (Görünmez Canavarlar)
  • Hepimiz, hayatımızı daha büyük bir kadere yönlendiren şeytanlarla doğarız. Şimdi bir felaket olarak gördüğümüz şeyler, zamanla bir kutsama olduklarını belli edecekler. Önemli olan şu ana kadar ne olduğu değil Diren ya da Öl’de bundan sonra nelerin gerçekleşeceğidir. (Dövüş Kulübü 2 - Sayı 5)
  • "Vahşi tabiat daima yanı başınızda. Yağmur yağıyor ve her şey çabucak çürüyor" (Kaçaklar ve Mülteciler)
  • İnsan hayatının geri kalanını sadece bir dakikada tüketebilir... (Ölüm Pornosu)

  • Rasyonel zihnimizin bastırılması, ilhamın kaynağıdır. İlham perisidir. Koruyucu meleğimizdir. Acı çekmek bizi rasyonel özdenetimimizden çıkarır ve ilahi kanalın içimizden akıp gitmesini sağlar. (Günce)
  • "Kadınlar epey bir zamandır bedenlerinin el verdiği derinlikli hazdan mahrum bırakılmışlardır." diye sayıp dökmeye başlamıştı. . . "Birçok tıp erbabı gibi, ben de inanıyorum ki, kronik ruhsal ve bedensel sağlık sorunlarının büyük bir bölümü kadınların yakasını bırakmıyor çünkü aksi takdirde doğru araçlarla rahatlıkla ve çarçabuk kurulabilecekleri stres birikimine maruz kalmaktadırlar..." (Bir Haz Markası - Beautiful You)
  • Çok önemli bir soru bu: ‘Neden yalnızsınız?’ Yani aslında, hepimiz yalnızız. Yalnızlık... hayatın ta kendisi. Önemli olan şey yalnızlığımızın niteliği. Söz konusu olan kaliteli bir yalnızlık mı, değil mi? İşte asıl mesele bu. Ben yalnız bir insanım. Hep böyle oldum, çocukluğumdan beri. Bence zor bir şey... birini hayatıma almak için çok çaba sarf etmem gerekiyor. (Kurgudan da Garip)
  • “Bayan Kathie’m kendini kapana kıstırıyordu çünkü son anda zincirlerinden kurtulmak ona muazzam bir başarı hissi veriyordu.” (Anlat Bakalım)
  • ...Dünyayı cehenneme çeviren, onun cennet gibi olması gerektiğine dair beklentimiz. Dünya dünyadır. (Lanetli)
  • Niçin insanları, canlarını yaktıktan hemen sonra daha çok severiz? (Dövüş Kulübü 2 - Sayı 2)
  • Sevilebilmek için hayatını riske atmak gerektiğini düşündü. Kurtarılabilmek için ölümün kıyısına kadar gelmek gerekiyordu. (Tıkanma)

Yorum Yaz