diorex
life
Dedas

Drina Köprüsü - İvo Andriç Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Drina Köprüsü kimin eseri? Drina Köprüsü kitabının yazarı kimdir? Drina Köprüsü konusu ve anafikri nedir? Drina Köprüsü kitabı ne anlatıyor? Drina Köprüsü kitabının yazarı İvo Andriç kimdir? İşte Drina Köprüsü kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

  • 09.03.2022 08:00
Drina Köprüsü - İvo Andriç Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap Künyesi

Yazar: İvo Andriç

Çevirmen: Hasan Ali Ediz

Çevirmen: Nuriye Müstakimoğlu

Orijinal Adı: Na Drini Cuprija

Yayın Evi: İletişim Yayınevi

İSBN: 9789754707823

Sayfa Sayısı: 354

Drina Köprüsü Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Bir ülkeyi ve insanlarını, onların üç yüz elli yıllık tarihine tanıklık eden bir köprünün dilinden anlatan olağanüstü bir roman.

Nobelli yazar İvo Andriç, Drina Köprüsü’nde, isyanların, salgınların, savaşların ve doğal felaketlerin gölgesinde Balkanlar’ın tarihini, eski Bosna’yı, orada yaşayan halkların paylaştığı hayatı ve bu hayatın milliyetçilikler çağında nasıl değiştiğini anlatıyor. Osmanlı yönetimi altında farklı toplulukların bir arada nasıl yaşadığını geniş bir görüşle ve incelikle, efsanelerle, masallarla zenginleştirerek resmederken, Andriç’in bize sunduğu ne müthiş bir uyum tablosu ne de mutlak bir zulüm hikâyesidir. Kimliklerin, dinlerin, devletlerin ve de her şeyin ötesinde, içinde insanların olduğu karmaşık ve zengin bir hayat anlatısıdır bu.

İvo Andriç izini sürdüğü temaları ve ülkesinin tarihinden seçtiği insan yazgılarını, güçlü ve destansı bir dille anlatmıştır.”

1961 Nobel Edebiyat Ödülü Komitesi

Drina Köprüsü Alıntıları - Sözleri

  • “Kimse değilim, sadece yeryüzünde bir yolcuyum. Şu geçici dünyadan geçmekte olan bir yolcu, güneşin gölgesiyim.”
  • O, kim olduğu bilinmeyen masallaştırılmış bir üstaddır.
  • Osmanlılar derki; "üç şey saklanamaz: Aşk, öksürük ve fakirlik."
  • Haksızlığa uğramış olanların biricik avuntusu olan o çılgın umut!..
  • Her bakışları sessiz bir soruydu; "Hâlâ yaşıyor muyuz?"
  • "Kimse değilim, sadece yeryüzünde bir yolcuyum. Şu geçici dünyadan geçmekte olan bir yolcu, güneşin gölgesiyim.
  • Yarabbim!... Cevap vermek ne güçtü!... Her şeyi söylemek ne kadar imkansızdı.
  • Çünkü o, işini Allah’a havale etmişti.
  • "Hayat anlaşılmaz bir mucizedir, boyuna harcanır, erir, buna rağmen yine dayanır, sürüp gider. Tıpkı Drina'nın üstündeki köprü gibi.."
  • İnsanoğlu bütün ömrü boyunca üzülür durur ve hiçbir zaman, ne ona gerekli olanı ne de istediğini elde etmeyi başarır.
  • Çevresinde herşey önemini kaybediyor....
  • "Sessizlik duaya yardım ederdi. Hata başlı başına bir dua demekti.."
  • Her dirhem iyiliğin yanında iki dirhem kötülük vardı.
  • Hayatta, olmayan şey yoktu. Her türlü mucize olabilirdi. İnsanın bazan dikkatle dinlediği halde ayrıntılarıyla anlayamadığı bir şeyi, bir bütün olarak kavradığı da olurdu.

Drina Köprüsü İncelemesi - Şahsi Yorumlar

İnsan savaşın ne olduğunu, ancak bittiği zaman anlar.: Andre Gide diyor ki: "Stendhal benim için kemiktir. Düşüncelerimi bilemek için..." Nobel ödüllü eserler de benim için birer kemiktir. Çünkü bu ödül siyasetin edebiyat üzerinden yürütüldüğü kanaldır benim için. Ama Gide'nin defalarca Stendhal'ı okuduğu gibi Nobel ödülü almış eserler için efor sarfetmem, eserlerin içindekileri dürtükleyip sinir hücrelerimin ayarlarıyla oynamam. Bu eseri de sırf Nobelli diye elime alıp okumadım. Sırp'ın, Boşnak'ın yeryüzünden geçtiği buhranlı yolları o coğrafya yazarından okumak, İvo'nun dediği gibi insanlar ikiye ayrılır; "İzleyenler ve izlenenler.." İzlenenlerin yerine kendimi koyup, hissetmeye çalışmaktı amacım.. yazar/hasan-ali-ediz 'e enfes çevirisi için teşekkür ederek, iyisiyle kötüsüyle daha bol acısıyla var olan eser hakkında bilgi vermek gerekirse...: Eser, bir olay ve aynı karakterlerin toplamı değil. Drina Köprüsü etrafında gelişen farklı ırkların, dinlerin öykülerini içeriyor. Eser, heyecanlı bir öyküyle giriş yapıyor, belki bir seksen sayfayı çok hızlı okuyorsunuz, halkların efsaneleriyle, tarihiyle. Yazarın kalemine hemen adapte oluyorsunuz. Sonra durağan bir öykü içinde bulunduğunuzu, okuduğunuz heyecanlı öykünün bittiğini anlıyorsunuz. Sayfaları aynı heyecan arzuyla çeviriyorsunuz. Ama üzgünüm, ilk sayfalar selin önüne aldıkları gibi hızlı giderken, ardı selin bıraktıklarını toplamak kadar acı ve yavaş ilerliyor. Yer yer müslümanların, yahudilerin anlayışları kıt ve çıkarcı olduğunu ima eden satırlar, hıristiyanların pembiş bulut olduğunu vurgulayan cümleler komik geldi. Çünkü eserle çelişiyor. Yıllarca beraber dipdibe karışık kültürün, dinin sahipleri huzurla yaşadığını ta ki Birinci Dünya Savaşı'na huzurun bozulduğunu vurgularken; nasıl iki dinin mensubu böyle iken pembiş bulutun anlayışıyla mı huzur oldu? Bu nokta haricinde gayet güzel yazılmış, fanatiklik hissetmedim. Pembiş bulut fanatikliği de yoktu minik nüanslar haricinde. Öyle olsa yazara kimse hadis-i şerif yazdıramazdı. Beğenerek okudum. İlk öyküyü okuyunca fanatiklik var diyen, kızan, tarihin gerçeklerini kabul etmeyen okumamalı. Tavsiye hususunda Balkan buhranı çekemem diyenler hariç okunabilecek, inançlar, âdetler, bilmediğiniz duymadığınız efsaneler, atasözleriyle yoğrulmuş bir eser. Okuyacak listenize almalısınız yani :) ** (Eser, İlber Ortaylı'nın okunması gereken eserler listesinde.) (Verda)

Ahh Drinaa: kitap/drina-koprusu--279258, şüphe yok ki, geçtiğimiz yüzyılın en büyük romanlarından biriymiş. Ayrıca yazar/ivo-andric Nobel ödülünü getiren özel bir kitap. İlk 100 sayfası o kadar akıcıydı ki. Hele bir işkence bölümü var. Ben mahvoldum. Vücudum kasıldı, tüm kanım çekilip, nefesim kesildi. Tabi bunu yazarın kaleminden öte yazar/hasan-ali-ediz ve yazar/nuriye-mustakimoglu nun kitabı Sırpçadan çevirirken hiç bir duyguyu atlamadan geçirmelerine borçluyuz. Kitaba gelince Drina Köprüsünün yapılış aşamasından başlayıp 1942 yılına kadar olan süreci anlatıyor. Köprü burada özne görevi görüyor, çevresindeki kasabalardan, köylerden, herhangi sıradan insanlardan bahsediyor ama bir şekilde Drina'ya olay bağlanıyor.Bir bakıyorsunuz Sandramzdan, Pasadan, Hoca'dan rahipten bahsediyor, bir de bakmışız; berberden, köylüden, askerden, tüccardan, doktordan, öğretmenden,iki aşıktan.... Bu karakterlere öyle bir geçiş yapıyorsunuz ki; anlamıyorsunuz bile bir anda hikayenin içinde buluyorsunuz kendinizi. Osmanlı devleti zamanında çok güzel yönetilmiş ve halk bunu asla unutmuyor. 'Hicbir zaman Osmanlı zamanında olduğu kadar mutlu olamıyoruz' diye hep dile getiriyorlar. Köprünün etrafından savaş, zulüm, işkence, ölüm hiç eksik olmuyor. Barış içinde yaşayan Müslümanlar, Hristiyanlar, Museviler, Yahudiler dağılıyor. En çok dikkatimi çeken ve hoşuma giden kelime ' ödev ' kelimesi. Bir çok yerde görev yerine kullanılmış. Sayfa 248 de; "Dünyanın bir tarafında bir yerde, bir piyango çekiliyor, savaş yapılıyor ve hepimizin alın yazısı da böylece uzaklarda belirleniyordu." Bu cümle kitabın özeti. Niye bu kadar önemli olduğuna gelince; Bu köprü batı ile doğuyu birleştiriyor. Keyifli okumalar (SİMA)

Drina Köprüsü... Sebebi nedir bilmem ama köprüleri severim. Eski taş köprüleri daha bi samimi, içten bulur, buram buram ruhu varmış gibi hissederim. Resim yapan bi arkadaşım Mostar Köprüsü' nü bana resmedip hediye ettiğinden beri, köprü hikayeleri beni hep kendine çeker. Bu kitabı hiç araştırmadan, hakkında hiçbir yorum okumadan, ismi ve resmine bakarak almıştım bir kitapçı gezimden. Ve iyiki de almışım.... Drina Köprüsü de Vişegrad kasabasına, Sadrazam Sokullu Mehmet Paşa döneminde ciddi zorluklarla ve uzun bir süreçte inşaa edilmiş bir hayrat. Yapim sürecinden, aldığı ilk ciddi darbeye kadar yaşadığı bölge halkının hayatlarını, destansı bir dille ve üçüncü bir gözle yazmış yazarımız. Okuduğunuzda bölgeyle ilgili, -coğrafi , tarihi, toplumsal yapı , gelenek görenek, kültür -aklınıza gelebilecek bir çok konuda fikir sahibi oluyorsunuz. Osmanlı döneminden başlayıp 1. Dünya savaşına kadar bölgede yaşanan olaylar köprü üzerinden anlatılmış. Neler mi? Tabi ki öncelikle aşklar sevdalar, sonrasında acılar intiharlar, infazlar, savaşlar, doğal felaketler, salgınlar ve toplumsal olaylar. Osmanlıdan başlayıp sürekli olarak değişen yönetimle birlikte insanların değişmek zorunda kalan hayatları nesnel bir bakış açısıyla anlatılmış. Her gelen yönetimin halkın bir kısmını zulmeden bir baskıyla yönetmesi hayatın acı gerçeğini gözlerimizin önüne seriyor. Özellikle 1. Dünya savaşına yaklaştıkça bölgede başgösteren milliyetçilik akımları, halkın eski barış ve huzur içindeki yaşantılarına yoğun bir özlem duymalarına neden oluyor.... Bir çırpıda okunup bitirilecek bir eser değil. Sayfa sayısından daha hacimli bir kitap. Biraz sakin kafayla ve vakit ayırarak okumak gerekiyor. Aksi halde kitabın farklı yerlerinde karşımıza çıkacak olan çok sayıda farklı karakterler biraz kafa karışıklığına sebep oluyor. Kısacası ilginizi çeken bir konuysa ve nerden başlamalıyım diyorsanız Drina Köprüsü Balkanlara bakmak için harika bir eser. Ama okudukça gördüğünüz şey daha çok acı ve zulüm olacak.... Çünkü zulmün "çağı", zamanı yok.... "O çağda hâlâ zulüm ve şiddeti haklı gösterecek sebepler aranıyor ve bunlara, geçmiş yüzyılların söz hazinelerinden bir ad bulmaya çalışıyorlardı...." Zulme konulacak bir ad değil de, adı konulacak zulüm bulamayacağımız bir çağ olması dileğiyle... Keyifli okumalar..... (güler k.)

Drina Köprüsü PDF indirme linki var mı?

İvo Andriç - Drina Köprüsü kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Drina Köprüsü PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı İvo Andriç Kimdir?

Ivo Andrić, 1892'de Travnik yakınlarında Dolac'ta doğdu. Zagreb, Viyana ve Krakow'da sürdürdüğü eğitimini Graz Üniversitesi'nde verdiği "Osmanlı Yönetimindeki Bosna-Hersek'te Kültür Yaşamı" konulu doktora tezi ile tamamladı. I. Dünya Savaşı sırasında milliyetçi etkinliklerinden ötürü Avusturya-Macaristan yetkilileri tarafından bir süre gözaltında tutuldu. Savaşı izleyen yıllarda Yugoslavya Dışişleri Bakanlığı'nda çalıştı. Budapeşte, Madrid, Cenevre ve Berlin'de dış görevlerde bulundu.

Yazarın en büyük özelliği kitaplarindaki olayları tarafsızlıkla anlatmasıdır. En acımasız hatta insanlık dışı sayılabilecek eylemlerde dahi yazar yalnızca olayı, o sırada insanların ne düşündüklerini ve hareketlerinin sebeplerini anlatmakta; fakat herhangi bir görüş belirtmemektedir. Hümanist olan Ivo Andrić eserinde çeşitli dinlerin ve soyların kaynaştığı bu bölgede en küçük bir din ve ırk ayrımı yapmadan, anlattığı olaylarda yer alan bütün kişilere eşit bir sevgi ve ilgi göstermiştir.

İvo Andriç Kitapları - Eserleri

  • Drina Köprüsü
  • Lanetli Avlu
  • Irgat Siman
  • Hanımefendi
  • Sinan’ın Tekkesinde Ölüm
  • Travnik Günlüğü
  • Uğursuz Avlu
  • Ömer Paşa
  • Güneşli Tarafta
  • Veli Paşa'nın Oynaşı
  • Bosna Hikayeleri

İvo Andriç Alıntıları - Sözleri

  • Son 18 yılda dilenciler bu evde duygusal bir şekilde ağırlanır ve onalara bolca hediye verilirdi. Bu biliniyordu. Şimdi bunu da değişmesi gerekiyordu. Sadece, Hanımefendi bu hususu, hizmetçiler konusundaki gibi katı ve kestirmeden halledemeyeceğinin farkındaydı. (Hanımefendi)
  • Çünkü dört farklı inancın iç içe yaşadığı bu yoksul, geri kalmış ülkenin başka ülkelerden dört kat daha fazla sevgiye, karşılıklı anlayışa ve hoşgörüye ihtiyacı var. Fakat Bosna’da, tersine, anlayışsızlık, düzenli aralıklarla açık nefret yaymak buranın insanının tipik bir özelliği. Farklı inançlar arasındaki uçurum o kadar derin ki bazen yalnızca nefret bunları aşmayı başarıyor. (Sinan’ın Tekkesinde Ölüm)
  • Tuhaftır, mutlu olabilmemiz için ne kadar az şey gerekiyor, çoğunluk bu pek az şeyle yetinmeyişimizse daha da tuhaf! (Irgat Siman)
  • En iyisi insanı hikâyesini dilediği gibi anlatması için serbest bırakmaktı. (Lanetli Avlu)
  • Türkiye 'nin dışına giden çiçekli yollar yoktur. Yoktur, hiç olmamıştır. (Ömer Paşa)
  • ... İnsanın kurtuluşuna ve mutluluğuna giden tek yolun insanın dürtülerinden kurtulmasından geçtiğine dair bir teorisi vardı. (Güneşli Tarafta)

  • «Bir ülkenin ve hükümetinin değerini ölçmek, geleceği hakkında hüküm vermek istiyor musun ? O ülkede, cezaevine tıkılmış namuslu ve suçsuz kişilerle, ellerini kollarını sallayarak dolaşan sabıkalıları bir say.» (Uğursuz Avlu)
  • "Gözünün önünde hiçbir hayal belirmiyor, mısralar ancak güçlükle kurulabiliyor ve yine de eksik kalıyor, kafiyeler eskiden olduğu üzere artık kıvılcım saçarcasına birbirlerini ateşlemiyorlardı." (Travnik Günlüğü)
  • Kısacası, fakirlik korkusundan, alçakça ve rezilce düşüncelerden, yontulmamış tabirlerden asla kurtulamadıktan sonra, acı ve göze görünmez ve silinmez bir sefalet insanın her adımında peşinden ayrılmazken ve o güzel hayat bir rüya gibi gözlerimizin önünden silinip giderken, az veya çok bir şeylere sahip olmak ne işe yarardı? (Travnik Günlüğü)
  • Bana gelince kitap okumayı ve başkalarının hayatına karışmayı sevmem. Herkesin düşüncesi kendine. (Uğursuz Avlu)
  • "Yaşlanmak, zayıflamak ve ölmek o kadar korkunç bir şey değil. Asıl korkunç olanı, bizi, bizden çok daha farklı olan başkalarının, daha gençlerinin takip edeceğini idrak etmemizdir. İşte asıl ölüm buradadır. Bizi mezara çeken hiç kimse yok, hayır, biz arkamızdan mezara itiliyoruz!" (Travnik Günlüğü)
  • Anılar ise bir kez harekete geçti mi sadece başlangıçlarda durmuyorlardı. (Hanımefendi)
  • Dilencilerin dahi geçip gittiği boş ve neşesiz, gülüşmelerin ve sohbetlerin olmadığı, sıcaklıktan ve süslemelerden yoksun olan bu ev, yeni ve sıradaşı misafirler ağırlamaya başlamıştı. Farklı insanların nasıl görünmez bağlarla para ve para arayışı tarafından çekildiği burada görülebiliyordu. (Hanımefendi)

  • ...Çoğumuzun bazen tek ihtiyaç duyduğu şey yalnızca bize yakın birinin sevecen bir sözüdür. (Sinan’ın Tekkesinde Ölüm)
  • çoğumuzun bazen tek ihtiyaç duyduğu şey yalnızca bize yakın birinin sevecen bir sözüdür. (Sinan’ın Tekkesinde Ölüm)
  • Çünkü hayâl kırıklığı ve acı, düşünceleri geçmişe götürür. (Irgat Siman)
  • Genelde böyle olur. Görmeyi umduğumuz kişiler onları düşündüğümüz ve en çok beklediğimiz zamanlarda değil, aklımızdan hiç geçmedikleri anlarda ortaya çıkarlar. Ve onları görmekten duyduğumuz sevincin, içimizin onu bastırdığımız derinliklerinden çıkması biraz zaman alır. (Lanetli Avlu)
  • O, kim olduğu bilinmeyen masallaştırılmış bir üstaddır. (Drina Köprüsü)
  • ... En soğuk zamanlarda bile bu oda ısıtılmazdım Soğuk zamanlarda gelen konuklara “ Paltolarınızı çıkarmayın” derdi Hanımefendi ve intikamcı bir ses tonuyla eklerdi: “ Zira burada soba yakılmıyor.” (Hanımefendi)
  • Çünkü kuşku daima insanın kendi içindeydi, daima da alesta beklerdi, biraz uyukladığında, tek gözü açık, bir kulağı delik uyurdu, en küçük bir gürültü, kelebeğin kanat çırpışından daha hafif bir ses uyandırabilirdi onu; kendisini kimse hiçbir şekilde uyandırmazsa şüpheli görülen sessizlikten kendi kendine uyanabilirdi. (Irgat Siman)

Yorum Yaz