diorex
Dedas

Dün ve Ferda - Erendiz Atasü Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Dün ve Ferda kimin eseri? Dün ve Ferda kitabının yazarı kimdir? Dün ve Ferda konusu ve anafikri nedir? Dün ve Ferda kitabı ne anlatıyor? Dün ve Ferda kitabının yazarı Erendiz Atasü kimdir? İşte Dün ve Ferda kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

  • 27.02.2022 04:00
Dün ve Ferda - Erendiz Atasü Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap Künyesi

Yazar: Erendiz Atasü

Editör: Faruk Duman

Yayın Evi: Can Yayınları

İSBN: 9789750719028

Sayfa Sayısı: 216

Dün ve Ferda Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Niye hüzünlenirdi? Oğlu için mi? Selim Beyazıt'ın hayali düşüyor hatıraların üstüne... Hüzün, Kâzım hocaya yabancıydı. Yoksa değil miydi? Kapalı pencereler... Ferda'nın yüzüne kapanmış... Bina onu dışlıyor... Bir zamanlar dışladığı mazi, şimdi Ferda'yı dışlıyor...

Erendiz Atasü'nün yeni romanı Dün ve Ferda, 60'lı yıllardan bugüne uzanan bir dönemi mercek altına alıyor. İlk sayfalarda karşımıza mezuniyetinin verdiği özgürlük sevinciyle havalara uçar bir halde çıkan Ferda, romanımızın ana kahramanı. Atasü, onu yalnızca usta bir romancı kimliğiyle değil, bir toplumbilimci, bir psikolog gözüyle de inceliyor. Aşkları, cinselliği, üniversiteye başlar başlamaz karşılaştığı politik ortam karşısındaki tutumu, sol düşünceye bakışı, tartışmaları, gördüğü baskı ve işkenceyi etraflıca, yaşamı boyunca çevresinde yer almış başka karakterlerle birlikte anlatıyor.

Dün ve Ferda, sol hareketin 90'lara kadar yaşadığı deneyimi ve sonuçlarını tartışması bakımından da üzerinde çokça konuşulacak bir roman.

(Tanıtım Bülteninden)

Dün ve Ferda Alıntıları - Sözleri

  • Yaşamın tadını, azıcık deli olanlar gerçekten alabilir.
  • Zaman kanıyor vücudumdan, dinçliğimi beraberinde götürerek.
  • Kızın babası eski Bolşeviklerden. Bu yüzden atıl­mış askerlikten. Kızına koyduğu isme bakar mısın! Fer­da! 'Yarın' demek, yani 'gelecek' Bugün kötüdür; neyse ki yarın kızıl bir şafakla başlayacak!"
  • Dünyayı yerinden oynatacak güç doldurmuş ufacık bedenini.Özgürüm hey!..Güçlü olunmadan özgür olunmayacağının bilincinde.Kollarını kaldırıp mavi havayı kucaklıyor.Varsın deli desinler ona,varsın sevdikleri sevmesin onu,ne umuru!Yaşamın tadını azıcık deli olanlar gerçekten alabilir.
  • "Ki­mileri hoşlarına gitmeyen herkese 'komünist' diyor, bir zamanlar 'İttihatçı' derlerdi, devri sabıkta, 'Halk Partili' olmak yeterdi, kapıların suratınıza kapanmasına. Gelecek günlerde ne denecek, şimdi hiçbirimizin bilmediği bir ke­lime icat olacak belki iktidarların gözünde muteber ol­mayanları yaftalamak, daha doğrusu damgalamak için."
  • Resmi toplantılarda haza beyefendi olan bu insanların, edebi­yattan anlayan, müzik dinleyen bu kibar kişilerin erkek erkeğe kaldılar mı niye hemen ağızlarını bozduklarını Hürriyet Hanım çözemezdi.
  • Ferda,yabancı bir göğün altında,temiz,bakımlı fakat yabancı sokaklarda yürüyor,yavan bir romana benzettiği hayatını düşünüyor.Bu hayata silik bir son yakışır.
  • Yürek yanılmazdı. Peki, ya us?
  • Seni terk ediyorum Frau Dr. Beni iyileştiremezsin. Ancak ben kendimi iyileştirebilirim. Önce kahrolur, sonra yeniden doğrulurum. Tıpkı evleneceğimi sandığım oğlan beni terk edip gittiğinde, tıpkı cezaevinden beş parasız, aşksız çıktığımda, nasıl yıkılıp nasıl kahrolup, sonra her şeye sıfırdan yeniden başladımsa, işte öyle. Bu defteri de işte öyle kapatırım. Siler atarım. İnandığım dünya beni terk etti Doktor Hanım. Bende yeni bir sayfa açarım. O sayfaya elimde ne kaldıysa onunla yepyeni bir hikaye yazarım.
  • Bilgiye sahip olmak, servet sahibi olmak kadar güçlü bir konum.
  • Yıllar, Hürriyet Hanım'a huzursuz olmamayı değil, huzursuzluğu maskelemeyi öğretmişti.
  • Aşkın sonuçlarının aşınabileceğini ve aşılabileceğini nereden bilsin?
  • Koşarken bir anda düşüp ölmeli insan, farkında bile olmadan.
  • "Koşarken bir anda düşüp ölmeli insan, farkında bile olmadan."

Dün ve Ferda İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Dün ve Ferda; ne yazarı ne de konusu hakkında hiç bir fikrim olmadan aldığım (bunu zaman zaman yaparım, bazen adı bazen kapak tasarımından etkilenerek aldığım kitaplar hatırı sayılacak kadar çoktur kitaplığımda) yaklaşık bir yıldır okunacaklar arasında bekleyen ve zamanı geldiğinde evime gelişi gibi elime gelip kendini büyük bir zevkle okutan kitap oldu benim için. Eczacılığın al sata döndüğü zamanların başında, Eczacı olan Ferda'nın akademisyenlik yolunda yaşadıkları ve hayatının tümünü yönlendirecek kararları, sol görüşü, idealleri, kısa hapishane süreci, gurbete kaçışı, aşkları, evliliği, kızı, annesi, babası ve hayatında rol alan diğer aktörler ile bir film tadında güzel bir okuma süreci yaşatan bu kitap ile yeniden İstanbul Üniversitesindeki öğrencilik günlerime geri döndüm zaman zaman. Okudukça Ferda'nın kendisi ile, hayatındakiler ile hesaplaşmasına tanık oluyoruz, onun dönek bir sol görüşlü olmasının, doksanlı yıllarda oluşmaya başlayan ilaç lobisinin bir maşası olmasının nedenlerini öğreniyoruz. Sözün kısası, gerek konusu gerekse anlatım tarzı ile kendini okutmasını bilen bir kitaptı. (@kitaplarlakeyif)

Romancı, toplum bilimci ve psikolog kimliğinin birleşmesi Dün ve Yarın :)): Yazar ve eseri ile tanışmam Lbsarsln9268 'nın etkinliği gonderi/81025705 ile oldu. Bu tanısmadan çok mutlu oldum.Yazarın uslubuna bayildım. Erendiz Atasü'nün kendini has çok hoş bir üslubu ve çözümlemeleri var diyebilirim. Yazarın eczacılik fakültesindeki ve ögretim görevliği kariyeri eserde buram buram kokmaktadır. Bir ara yazar belki de Ferda karekteri olmasın diyorsunuz. Giriste Üniversiteye asistan olmayan çalışan Ferda, Prof Hürriyet ve bölüm koordinatörü Prof Kazim ile hikaye bana Elif Şafak'in romanlarini animsatti. Ama okudukça o his kayboldu. Başta da dedigim gibi yazarin kendine has üslubu var. 1960'li yıllarin darbe döneminki buhram bunalim günlerini Üniversiteden atılan Ferda'nin Almanya'ya esi ile iltica edişi ve orda yasadiktan sonra Barıs isimli kızı ile ülkeye geri dönüşü anlatiliyor. Hikayeyi anlatırken Erendiz Atasü, derinlemesine incelediği karakterleriyle okurda kalıcı izler bırakıyor. 60'lı yıllardan bugüne uzanan bir dönemi mercek altına alıyor. ilk sayfalarda karşımıza mezuniyetinin verdiği özgürlük sevinciyle havalara uçar bir halde çıkan Ferda, romanımızın ana kahramanı. Atasü, onu yalnızca usta bir romancı kimliğiyle değil, bir toplumbilimci, bir psikolog gözüyle de inceliyor. Aşkları, cinselliği, üniversiteye başlar başlamaz karşılaştığı politik ortam karşısındaki tutumu, sol düşünceye bakışı, tartışmaları, gördüğü baskı ve işkenceyi etraflıca, yaşamı boyunca çevresinde yer almış başka kterlerle birlikte anlatıyor. Dün ve Ferda, sol hareketin 90'lara kadar yaşadığı deneyimi ve sonuçlarını tartışması bakımından da üzerinde çokça konuşulacak bir roman. Yazarın romandaki hikayeye Sanal mekanda: Karakterlerin durum tartışması baslıklari ile yazar ile kahramankari konusturmasi apayri bir hava katmiş. (red john)

Kitabın Yazarı Erendiz Atasü Kimdir?

1947’de Ankara’da dünyaya geldi. Öğretmen bir anne-babanın tek çocuğu olarak büyüdü. 1964’te Ankara Koleji’nden, 1968’de Ankara Üniversitesi Eczacılık Fakültesi’nden mezun oldu. Aynı fakültede akademik yaşantısına devam etti. 1974’te doktor, 1980’de doçent, 1988’de profesör unvanlarını aldı. Farmakognozi dalında öğretim üyesi olarak 1997’e kadar çalıştı. 1997’de emekli oldu.

25 yaşında lisansüstü öğrencisi olarak gittiği Londra’da öykü yazmaya başladı.[1] Öykülerinde kadın sorunlarını işledi. İlk öyküsü 1981’de yayımlandı. O tarihten bu yana öyküleri Sanat Edebiyat'81, Düşün, Çağdaş Türk Dili, Varlık gibi dergilerde; edebiyat sorunları, kitaplar, kadın özgürlüğü, laik toplum ve Cumhuriyet devrimleri üzerine deneme, inceleme ve makaleleri Saçak, Çağdaş Türk Dili, Cumhuriyet Kitap, Radikal Kitap, Varlık, Pairüs gibi dergilerde, Cumhuriyet, Aydınlık gazetelerde yayımlanmaktadır.

Akademi Kitabevi’nin öykü yarışmasında birincilik kazanan öykü dosyası, 1983’te “Kadınlar da Vardır” adıyla kitaplaştı. Bu kitabı Lanetliler (1985), Dullara Yas Yakışır (1988), Onunla Güzeldim (1991) öykü kitapları izledi. Kimi öyküleri başka dillere çevrildi; Birleşik Kralıık, Amerika Birleşik Devletleri, Fransa, Almanya, Hollanda, İsviçre, İtalya, Çek Cumhuriyeti ve Hırvatistan’da yayımlanan öykü antolojilerinde yer aldı.

1991’de ilk romanı Dağın Öteki Yüzü yayımlandı. Bu eserle Orhan Kemal Roman Armağanı’nı kazandı. 1997’de yayımlanan Taş Üstüne Gül Oyması öykü kitabı ile Yunus Nadi ve Orhan Kemal Armağanları’na, 2010’da Hayatın En Mutlu An’ı öykü kitabı ile Dünya Kitap ve Yunus Nadi Armağanları’na değer bulundu.

Erendiz Atasü Kitapları - Eserleri

  • Kadınlar da Vardır
  • Dağın Öteki Yüzü
  • Dün ve Ferda
  • Gençliğin O Yakıcı Mevsimi
  • Kızıl Kale
  • Baharat Ülkesi'nin Hazin Tarihi

  • Dullara Yas Yakışır
  • Onunla Güzeldim - Uçu
  • Saldırganı Hoş Tutmak
  • Kadınlığım, Yazarlığım, Yurdum
  • Hayatın En Mutlu Anı
  • Taş Üstünde Gül Oyması
  • Bir Yaşdönümü Rüyası

  • Benim Yazarlarım
  • Bir Başka Düğün Gecesi
  • İncir Ağacının Ölümü
  • Lanetliler
  • Uçu
  • Şairin Ölümü
  • Uy Karadeniz Uy...

  • Açıkoturumlar Çağı
  • Güneş Saygılı'nın Gerçek Yaşamı
  • Türk Romanında Bir Gezinti
  • Bilinçle Beden Arasındaki Uzaklık
  • Düşünce Sefaletinin Kıskacında
  • Kavram ve Slogan
  • İmgelerin İzi

  • Hayat ve Roman
  • Yurdum Gurbet Olmasın
  • Onunla Güzeldim

Erendiz Atasü Alıntıları - Sözleri

  • Hayvan doyuncaya kadar yer doyunca gerisine dokunmaz, doğanın yasası budur, doyan elini çeker. Bu insanlar niye ellerine söz geçiremiyor, aldıkça alıyorlardı? (Şairin Ölümü)
  • " Galiba bizim Menekşe evleniyormus," dedi Belgin Gerçeker, sesi biraz tedirgindi. (Bir Başka Düğün Gecesi)
  • Hayatta pek az şey katışıksızdır; çoğu kez zıtlıklar bir aradadır. O nedenle bizler, sık sık hassas seçimler yapmak zorunda kalırız, eğer somut koşullarımız bize seçim olanağını tanıyorsa. (Düşünce Sefaletinin Kıskacında)
  • Nasıl küçülüyor insan, yaş ölüme yaklaştıkça... (Dağın Öteki Yüzü)
  • Hayal kurmuş, gerçeklikten kopmuştum. Acı çekmiş, gerçekliğe dönmüştüm. (Hayatın En Mutlu Anı)
  • Kahramanlara aç bir ülke burası. Doyamadan ayrıldı "kahraman"ından ... Yalnız elli yedi yaşındaydı öldüğünde ülkeyi küllerinden, yıkıntılardan doğuran... (Gençliğin O Yakıcı Mevsimi)

  • Kolayca dokunamazdı annem insanlara, bitkilere ve nesnelere...İstese de el süremezdi. Dokunamamanın görünmeyen yalıtılmışlık zarı varlığını sarmalardı. Acı çekerdi. Zihinsel iletişimler kurardı, yaşayanlar kadar ölmüşlerle de... (Taş Üstünde Gül Oyması)
  • Tahsin Yücel'in belki de Türk edebiyatında son on yılların en başarılı romanı olan- Yalan adlı yapıtında bir roman kişisi şöyle der: "Anlam sözcükler arasındaki boşluktadır." (Düşünce Sefaletinin Kıskacında)
  • Sevdalanmak baştan yenilgiyi kabullenmekti bir bakıma. (Kadınlar da Vardır)
  • Ah, gençliğin yaşama tutkusu, acı görmeden, acı çekmeden yaşanmayacağına dair, en içten ve en derin yaşantının ıstırapla yorulduğuna dair o söze dökülmeyen, tanımı zor sezgisi genç insanın... Deneyimle gelen uslamlamalarla, tevillerle henüz bozulmamış o sezgi... Istırapla tutulan güreşten güçlenmiş çıkılacağına dair o körpe iyimserlik... (Baharat Ülkesi'nin Hazin Tarihi)
  • Bilmezdim sevda türkülerinin bunca güzel, bunca yanık olduğunu. (Gençliğin O Yakıcı Mevsimi)
  • Resmi toplantılarda haza beyefendi olan bu insanların, edebi­yattan anlayan, müzik dinleyen bu kibar kişilerin erkek erkeğe kaldılar mı niye hemen ağızlarını bozduklarını Hürriyet Hanım çözemezdi. (Dün ve Ferda)
  • Acıyla o denli birlikte yoğrulmuştu ki, kolay kolay hiçbir acı yıkamazdı onu. Acı, varlığının bir parçası haline gelmişti. (Lanetliler)

  • Düşün ki bir sen değilsin. Dünyada herkes acılı. (Lanetliler)
  • Geçmişle gelecek koşut aynalar mıdır, onlardan yansıyan ışıkların kesişme noktası mıdır “şimdi”, oyalanıp durduğum oynak odak! (Gençliğin O Yakıcı Mevsimi)
  • Aşkın sonuçlarının aşınabileceğini ve aşılabileceğini nereden bilsin? (Dün ve Ferda)
  • (…) başka kimselerin incinmesini istemez. Onun içindir kişisel acılarını örtük bırakması. Oysa ordadır, hemen tümcelerin altında gizlidir ıstırap (…) (Benim Yazarlarım)
  • Büyümüştünüz ve hâlâ nasıl, nasıl sığabiliyordunuz yetişkinlik hayatımızın başında, sıkış tepiş itildiğimiz o konuma! O daracık alandaki sağlam duruşunuzu nasıl koruyabilmiştiniz, kendi geleceğinize çevrili o sağduyunuz nasıl yönünden sapmayabilmişti, sokaklarda oluk gibi kan akarken, evler basılırken, darağaçları işlerken, dağlarda ve kuytularda kanlı karabasanlar uğuldarken, mutsuz çocuklar yetişirken; çalışkan ve namuslu insanların çocukları, torunları yoksulluktan utanmayı, varsıllığa tapınmayı öğrenirken; ve kristal avizeli yönetim odalarında, bilgisayar tuşlarına dokunan parmak uçları, iri kıyım meblağları yakan top oynar gibi savurup, amiral battı oynar gibi insanların üzerine bir çizik atıp, hayatlarını güvensizlik okyanuslarında batırken... Alçakgönüllülük can çekişirken ve hırsla büyüklenme el ele, kanserlerin en habisi gibi en ince kılcallara dek yayılırken... Nasıl aynı kalabilmiştiniz? Varsıllaşmıştınız... Mutsuzdunuz... Ve razıydınız; salt yapıtaşları yerinden oynamasın diye... (İncir Ağacının Ölümü)
  • Madem ki ağlayabiliyordu, öyleyse yaşıyordu... Madem ki ağlayabiliyordu, öyleyse duyguları ölmemişti... Yaşamak biraz da duymak ve duyumsamak değil miydi?.. Madem ki ağlayabiliyordu, demek hâlâ ümit vardı. (Lanetliler)
  • Umudu insanlardan alamazsın ki anne... (Lanetliler)

Yorum Yaz