Düşünüyorum Öyleyse Vurun - İlhan Selçuk Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Düşünüyorum Öyleyse Vurun kimin eseri? Düşünüyorum Öyleyse Vurun kitabının yazarı kimdir? Düşünüyorum Öyleyse Vurun konusu ve anafikri nedir? Düşünüyorum Öyleyse Vurun kitabı ne anlatıyor? Düşünüyorum Öyleyse Vurun kitabının yazarı İlhan Selçuk kimdir? İşte Düşünüyorum Öyleyse Vurun kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi
Yazar: İlhan Selçuk
Yayın Evi: Cumhuriyet Kitapları
İSBN: 9789756747346
Sayfa Sayısı: 254
Düşünüyorum Öyleyse Vurun Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
Descartes'ın "Düşünüyorum öyleyse varım" diyerek insanlık onurunu yüceltmesinden yüzyıllar sonra "Düşünüyorum öyleyse vurun" diyerek düşünce özgürlüğü için yaşamını ortaya koyan aydınlanma bilgesi İlhan Selçuk'un köşe yazılarından bir demet.
(Arka Kapak)
Düşünüyorum Öyleyse Vurun Alıntıları - Sözleri
- Tartışmayı sevmem; çünkü tartışma bittikten sonra da kavga içimde sürer.
- İki insan, konuşmalarında ruhların hapishane duvarlarını örerek birbirlerini özgürce nasıl sevebilirler?
- Ayrı ayrı çağın insanları olmak...
- Ne yapalım? Biz böyleyiz.
- Pis dünyanın pis huylu, pis ağızlı insanları, pisipisine konuşuyor, pisipisine yaşıyor ve pisipisine ölüyorlar.
- Hayatın ürünleridir düşlemler.
- A'dan Z'ye kadar bu ülkede her şey bozuk...
- Anılaşmak bir anlamda ölmek demektir. Ölüler anılır, ölülerle yaşanmaz.
- Ortaçağda insan yakarlardı; çağımızda insan yakmasalar bile sanat ve fikir ürünlerini yakmak hastalığı ne yazık ki sürüyor.
- İnsan çoğu kez tarih kitaplarını kendisinin dışındaki bir dünyanın öyküsü gibi okur; tarihin içinde yaşadığını düşünmez.
- "Öptü beni: bunlar kainat gibi gerçek dudaklardır." dedi.
- Öfkelendim bugün, Yarın belki geçer.
- İstanbul Boğazı'na bir değil beş köprü kursan ne yazar? Bir hastane ya da mahpushane yatağında üç kişinin yattığı ülkede "köprü tartışması" sağlıklı bir gösterge midir?
- Bir doğu masalıdır bu, eski çağlara ilişkin...
- Künefe kenefle çağrışım yapıyor, hoşaf eşekle. Acı ne ki? Tatlı yiyip tatlı konuşacaksın.
Düşünüyorum Öyleyse Vurun İncelemesi - Şahsi Yorumlar
Değişen bir şey yok: Bu kitabı 1995 yılında okumuştum, kitap oldukça tanınmıştı ve en azından benim çevremde öyleydi herkes birbirinden alıp okudu. Hatta bendeki kitap o yüzden oldukça yıpranmış durumda. Şimdi tekrar okuduğumda bakıyorum konular hala güncel. Okuduklarımızdan anlıyoruz ki ,ülkemizde de, diğer ülkelerin tarihlerinde de düşünen insanı hiç sevmemişler. Biz de de öyle; öğrenciler, gazeteciler, siyasetçiler, yazarlar, şairler, müzisyenlerin biyografilerini okuyunca görüyoruz ki kendilerine kibarca “düşünmeyin”demişler ve belli aralıklarla alıp “misafir” etmişler!! Neyse.. bence iyi ki yazmış İlhan Selçuk. Ve kitap şakayla karışık hiç yol alamadığımızı bir güzel yüzümüze vuruyor işte. (Meriç)
#kitapyorum #düşünüyorumöyleysevurun #ilhanselçuk #2018-127.kitap Bizide biraz zorluyan bir eserle karşılaştık.ikinciye okumamıza rağmen düşunce üstüne yazıldığı için anlamakta zorluklar yaşadık.çeşitli kişiler,yazarlar ve felsefecilerin olaylar karşısındaki durumları yansıtılıyor.gazatelerin makale köşelerini okumuş gibiyim.çeşitli konular olsada not alacağımız bir çok satır mevcut kitapta. Şuraya bir iki cümle bırakırken kitapla ve esen kalınız . "Dünyanın bize tanıtılan dünya kadar olmadığına inanıyorum."sayfa 216 "Türkü bestelenmez ,yakılır." 217 "Dünya pis olmasa kişi cennet düşlermiydi ?" 210 "İyi bir adalet mekanizması kurmayan toplumun mutlu olması olanaksız."106 (Tc Kemal Cengiz)
Kitabın ismini ilk gördüğümde beynimden vurulmuş gibi olmuştum. Nasıl benim aklıma gelmez diye isyan ettim. Sonrasında satın almak için internete baktım ama 200₺ olduğunu gördüm. (imzalı yedinci baskısıymış yeni baskısı on lira civarıymış sonradan öğrendim) Haliyle almaktan vazgeçmiş, zamanla da kitabı unutmuştum. Geçenlerde okul çıkışı sahaflara bi' göz gezdireyim derken "Tanesi üç lira" kısmında göz göze geldik. İşte böyle aldım kitabı. Sağ olun. Kitap İlhan Selçuk'un denemelerinden ibaret. Ne yalan söyleyeyim iyi deneme. Arada sıksa bile sırf satır aralarındaki tespitler için noktasını virgülünü atlamadan okursunuz. Adından da anlaşılacağı üzere düşünce özgürlüğü teması ağır basıyor kitapta. Düşünmeye itiyor, her kitap gibi inceden değil de direkt "düşünce"ye yöneliyorsunuz. Okumasanız da olur mu? Olur. Ama okusanız iyi olur. (Rant)
Kitabın Yazarı İlhan Selçuk Kimdir?
İlhan Selçuk, (d. 11 Mart 1925, İstanbul ö. 21 Haziran 2010, İstanbul) Türk gazeteci, yazar. Düzenli gazetecilik kariyerine 1961'de Akşam'da başladı; aynı yıl Tanin'e oradan Vatan'a geçti; ertesi yıl Nadir Nadi'nin çağrısı üzerine Cumhuriyet gazetesinde yazmaya başladı.
İlhan Selçuk, 12 Mart Muhtırası'ndan sonra "9 Mart Cuntası" içerisinde yer almak savıyla tutuklandı ve Ziverbey Köşkü'nde işkence gördü.
21 Mart 2008 tarihinde saat sabah 04:30 sıralarında Ergenekon operasyonu kapsamında gözaltına alındı ve iki gün sorgulandıktan sonra tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı. 21 Haziran 2010 tarihinde ölen yazar, Hacıbektaş ilçesindeki "Yıldızlar Mezarlığı"na defnedildi.
İlhan Selçuk Kitapları - Eserleri
- Düşünüyorum Öyleyse Vurun
- Ziverbey Köşkü
- Yüzbaşı Selahattin'in Romanı
- Japon Gülü
- Ağlamak ve Gülmek
- Görülmüştür
- Enel Hakk'ın Hakkı
- Duvarın Üstündeki Tilki
- Yüzbaşı Selahattin'in Romanı - 1. Kitap
- İskele Sancak
- Yüzbaşı Selahattin'in Romanı - 2. Kitap
- Ergenekon Mergenekon
- Atatürkçülüğün Alfabesi
- R T E 14. Louis Mi
- Eyvah Yine Biz Haklı Çıktık
- Görülmüştür
- Sovyetler - İran Amerika İzlenimleri
- Mustafa Kemal'in Saati
İlhan Selçuk Alıntıları - Sözleri
- "Yeryüzünde gün ışığına lâyık olmayan nice insan var, ama güneş her gün doğar." (Ziverbey Köşkü)
- (...) insan utanır; zenginliğinden utanır, sofrasından utanır, giyiminden kuşamından utanır, lüks yaşamından utanır, yurttaşlığından utanır, insanlığından utanır... (Görülmüştür)
- Ayna yoktu. Kendimi goremiyordum; görmek isterdim; gözlerimle karşılaşmak için... (Ziverbey Köşkü)
- Halil Bey: - Bence en cesur adam, ölen adamdır. Öldüğünü görmek isterim Selahattin... Bu sözlerin damarlarıma kadar işlediğini hissettim. (Yüzbaşı Selahattin'in Romanı)
- Eğer Atatürk olmasaydı, Müslümanlar minare dikmek için Türkiye'de Konya Ovası'ndan başka il bulamayacaklardı. (Duvarın Üstündeki Tilki)
- "Ne gariptir! İnsanoğlu sahip olduğu şeylerin değerini yitirdiği zaman anlar." (Yüzbaşı Selahattin'in Romanı - 2. Kitap)
- Ne yapalım? Biz böyleyiz. (Düşünüyorum Öyleyse Vurun)
- Türkiye, koskoca 20'nci yüzyılı Nazım Hikmet'le uğraşarak geçirdi. En büyük Türk şairini, edebiyatımızdan, tarihimizden, belleğimizden, bilincimiz den, estetiğimizden silmek için çabalayıp durduk. Çılgınlık bu... (Duvarın Üstündeki Tilki)
- Yazık ki, pişmiş ekmek çiğ adamların elinde kalmıştır. (Yüzbaşı Selahattin'in Romanı - 2. Kitap)
- Bizim önümüzdeki sınıftan Elmalılı Cemal diye bir çocuk vardı. 1908 devriminden önce okulda sınıf subaylarına casusluk ederdi. Sınıf çavuşuydu. 1908 devriminde «hafiye» dir diye az kalsın okuldan kovuluyordu. Zeki bir çocuktu. Büyük Savaşta levazım subayı olmuş, dört yüz bin liraya yakın servet yapmıştı. Mütarekede istifa etti. Avrupa'yla ticarî işlere girişti. Özel otomobili, özel motoru vardı. Birkaç defa karşılaştık. Bana sözde iltifat edip demişti ki: — Başın sıkılırsa gel, sana bugün aldığın maaşın bir kaç mislini veririm, ben seni severim. Bir Rum kadın almıştı, kadın esasen zengindi, bu ka dının erkek kardeşiyle birlikte hükümeti soyarak daha da zenginleştiler... (Yüzbaşı Selahattin'in Romanı - 2. Kitap)
- Göz yaşlarına gök kapalıdır; mezar ise hiç doymaz. (Yüzbaşı Selahattin'in Romanı - 2. Kitap)
- Edirne'ye ilk telefon bu yıl (1910) geldi. Şehirde herkes bu gavur icadinin harikuladeliginden söz ediyor, kimse bu işin sırrına akıl erdiremiyordu. (Yüzbaşı Selahattin'in Romanı)
- Sevdiğini kaybedince, insanın yüreğinde kırk mum yanarmış. Sonra her geçen günde mumlardan biri sönermiş. En sonunda geriye bir mum kalırmış. O tek mum, yaşam boyu sönmezmiş, insan ölünceye dek içinde yanarmış… … İnsan sevdiklerini yitire yitire yaşar; yıllar geçtikçe, yanan ve sönen mumlar birbirine karışır… Öyle ki gönlünde hangi mum kimin için yanıyor bilemezsin; mumun alevinde sevdiğinin kimliğini göremezsin, yalnız belli belirsiz bir acının dumanı titreşir… … Zaman geçtikçe acı uslanır, akıllanır, bilgeleşir; hüzne dönüşür; yara kapanmıştır; ama, inceden inceye sızlar. İlhan Selçuk (Duvarın Üstündeki Tilki) (Duvarın Üstündeki Tilki)
- Ölümün tarlasında Tırpan yasası egemen. Tahsin Saraç (Duvarın Üstündeki Tilki)
- Atatürk, 'Akıl inançtan, bilim dinden bağımsızdır' demiş. A benim canım Mustafa Kemal'im, uygarlığın ışığına neden yüzünü dönersin ? İran'a, Suudi Arabistan'a bak! Bırakaydın, bağnazlığın dipsiz kuyusunun bostan dolabında dönüp dursaydık. En büyük suçunu 'Gerçek yol gösterici bilimdir' diyerek işledin. İlhan Selçuk - Cumhuriyet.. (Mustafa Kemal'in Saati)
- Barika-i hakikat,müsademe-i efkârdan doğar.(Gerçeğin ışığı fikirlerin çatışmasından çıkar.) (Ağlamak ve Gülmek)
- Türkiye’de Atatürk çok sevilir. Öylesine sevilir ki birisi çıkıp; Atatürk’te böyle isterdi dedi mi, akan sular durur. (Atatürkçülüğün Alfabesi)
- Elbisesi yamadan görünmüyordu. Sordular: - Bu ne biçim giysi? - Bizim demokrasi gibi bir giysi... - Niçin ? - Çünkü yamalar kumaşı örtse bile adı gene elbisedir. (Ağlamak ve Gülmek)
- “Kendi kendisini sorgulamasını bilen insan olmak, insanlaşmakla eş anlamlıdır.” (Görülmüştür)
- “Zaman geçiyor ve ancak ölüler değişmiyorlar. Yaşayanları ise yılların sert elleri yuğuruyor, yeniden biçimlendiriyor.” (Görülmüştür)