matesis
dedas

Elçilik Kenti - China Mieville Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Elçilik Kenti kimin eseri? Elçilik Kenti kitabının yazarı kimdir? Elçilik Kenti konusu ve anafikri nedir? Elçilik Kenti kitabı ne anlatıyor? Elçilik Kenti PDF indirme linki var mı? Elçilik Kenti kitabının yazarı China Mieville kimdir? İşte Elçilik Kenti kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...
  • 29.05.2022 10:00
Elçilik Kenti - China Mieville Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap Künyesi

Yazar: China Mieville

Yayın Evi: Yordam Edebiyat

İSBN: 9786051721491

Sayfa Sayısı: 416

Elçilik Kenti Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Bilim kurgu ve fantastik edebiyatın "Nobel"i sayılan Arthur C. Clarke Ödülü'nü üç kez kazanan tek yazar China Miéville'in Elçilik Kenti; dilbilim ile politikanın iç içe geçtiği bir tuhaf bölge, yazarın düşünsel, kurgusal ve biçimsel yetkinliğinin zirveye ulaştığı bir sanat yapıtı. Kitap 2012 yılında En İyi Bilim Kurgu Romanı seçilerek Locus Ödülü'nü kazandı.

Bazen'in kıyısında Herzaman'ın içinde bir dünyayı merkezine alan Elçilik Kenti, okuyucularını zaman ve uzamda benzersiz bir dalış macerasına davet ediyor. Roman, insanların, egzotların ve kendine özgü bir tür olan Ev Sahipleri'nin birlikte yaşadığı Arieka gezegeninde geçiyor. Arieka'da yaşayan bu farklı türlerin iletişiminin yegâne yürütücüsü ise birer genetik mühendislik ürünü olan Elçiler; ta ki beklenmedik bir başka Elçinin oraya gelişine dek… Kitabın baş karakteri dalgıç Avice Benner Cho, Dışarı'da yaşadığı maceralar ve edindiği deneyimlerden sonra döndüğü Arieka kadar karmaşık ve gizemli. Ariekalılar içinse bir "benzetme". Miéville'in, odağına dilin gücünü ve dilin sonsuza açılan ihtimallerini koyduğu bu romanında, incelikli bir diplomasiye, yeni elçinin varışıyla beraber farklılıkları bir arada tutan hassas dengelerin bozuluşuna; bir yandan da yeni bir dengenin doğum sancılarına tanık oluyoruz. Artık ne güvenebileceği bir aşkı ne de kendini güvende hissedebileceği bir evi olan, tüm ihtimallerle birlikte kaygan bir zeminde sürüklenen Avice ile birlikte…

"Bu genç yazarın kendisini göstermesini ve bilim kurgu sanatını, son zamanlarda 'güvenli' okuyuculuğa yatırım yapan yayıncılığın gerileticiliği ile postmodernizmin bütün formlar ve formsuzluklarla ortaya koyduğu hayret verici değişim ve gelişim vaatleri arasında sıkıştıran ataletin dışına çıkardığını görmek bir sevinç kaynağı. Elçilik Kenti tam anlamıyla yetkin bir sanat eseri." Ursula

-K. Le Guin-

Elçilik Kenti Alıntıları - Sözleri

  • Eğer evrimin ahlaki bir yapısı olsaydı, tıpkı efsanevi üç maymundan ikincisi gibi, Ev Sahiplerinin yalanları işitmesi de mümkün olamazdı.
  • Küçük bir kentten kaçanlar arasındaki klasik sessiz anlaşma: Asla geriye bakma, diğerlerine bağlı kalma ve nostaljiye kapılma.
  • Bir toplum herhangi bir zamanda ölürken, degișmemek üzere karşı atağa geçen kahramanlar olmalıdır.
  • İnsan sesi, kendisini ruhun seslenişi olarak kavrayabilir.
  • Bir toplum herhangi bir zamanda ölürken, degișmemek üzere karşı atağa geçen kahramanlar olmalıdır.

Elçilik Kenti İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Muhteşem bir konu, uzun bir süre devam eden kötü ve dağınık anlatım, altı boş karakterler, fakat hiç de fena olmayan ve bir şekilde kendini okutan tuhaf bir eser var karşımızda. Şimdi efendim, bu kitabın çok çok zor bir başlangıcı var. İlk 150 sayfada anlatım o kadar karışık, anlamsız ve kopuk ki; kafada her şey karman çorman oluyor. Üstelik bu kısımlar o kadar sarmıyor ki anlatamam. Avice bir geçmişte, bir gelecekte, bir şimdiki zamanda; ne olduğunu bilmediğimiz bir dünyaya ve sisteme dair garip garip ipuçları veriyor. Karmaşa içinde boğuluyor insan. İşte bu korkutucu eşiği aşmak çok zor. Peki diyelim sabrettiniz ve 200’lere dayandınız. O zaman sizi ne bekliyor? Harika bir dünya, çok ilginç olgular, bambaşka fakat oldukça somut bir ırk, Arrival klasmanında bir dil kurgusu, akıcı bir anlatım. Kitap açıldıkça, insanların arka arkaya yaptığı hatalarla gittikçe sürükleyici bir hale geliyor ve sonunda kaliteli bir kitap okuduğunuzu hissettiriyor. Kurgu tek yönlü bir hale geliyor ve Elçilik Kenti’nde neler olduğunu merakla okutuyor. Sonlara doğru yine bir tempo kaybı olsa da, genel olarak beni memnun ettiğini söyleyebilirim. Fakat çok temel eleştirilerim de var. Örneğin bana kalırsa, Avice dışındaki tüm karakterler çok yüzeysel ve betimlemeden uzak bir şekilde anlatılmış. Elçiler dahil, hiçbir karakteri bir türlü benimseyemedim. Bunun büyük bir eksi olduğu kanaatindeyim. Çünkü orta uzunlukta yazılmış yoğun bir bilim kurgu eserinde, karakterlere bağlanmamız gerektiğini düşünüyorum. Aksi halde, belgesel izler gibi oluyoruz. Bir diğer temel eleştirim ise, genel olarak çevre ve Ariekalıların betimlemelerindeki zayıflıktan yana olacak. Ne insanların ne de Ariekalıların betimlemeleri yeterli seviyede değil. Yaşayan bir şehirden bahsediyoruz, binalar nefes alıyor, duvarlar büyüyor, silahlar ağzını açıyor. Ama bununla ilgili neredeyse hiçbir betimleme yok. Yalın bir halde kafamızda canlanması bekleniyor. Aynı şey Ariekalılar için de geçerli. Bazen renkleri, kanatları ve gözleri betimlense de, genel olarak kafamda kitabın kapağındakinden başka bir canlanma ne yazık ki olmadı. Hatta insan karakterler dahi betimlenmiyor. Abartmıyorum, dört yüz küsür sayfa boyunca yolculuğuna eşlik ettiğimiz Avice’in dış görünüşüne dair en ufak bir ipucu yok. İşte burada, bunu eksi olarak yazmak doğru değilmiş gibi geliyor, çünkü sanırım yazarın tarzı bu. Ana karakteri bile betimlemediğine göre, zannedersem kasten betimleme yapmaktan kaçınmış. Ama iyi mi yapmış, orası tartışılır. Bana göre değil deyip geçiyorum. Özetle, harika bir konu ve güzel bir kurgu; dağınık ve takibi zor bir anlatımla heba edilmiş gibi geldi bana. Yer yer kitabı bırakacak gibi oldum, yer yer ise elimden bırakamadım. Yukarıda bahsettiğim sabır eşiğini aşmaya bakıyor her şey. Ama her ne olursa olsun, kitap beklentimin altında kaldı maalesef. Yine de China ile tanışmak güzeldi. İnanılmaz bir hayal gücü var. Bir daha okur muyum bilmiyorum ama yine de kendisini kötü anmayacağım. Herkese iyi okumalar! :) (Kıvanç Güven)

Bilinen uzayın en uç köşesinde bir gezegen ve bu gezegeni paylaşan iki tür; Ev Sahipleri olarak adlandırılan Ariekalılar ve insanlar. Barış içerisinde yaşamalarına rağmen en büyük sorunları iletişim. Ariekalılar'ın bu iletişimde olabilmeleri, duyabilmeleri için karşılarındaki kişinin iki kişi (ses) olarak ahenkle konuşmaları gerekmekte. İşte bu ev sahipleri ile iletişim kurma görevinde olan insanlarsa klonlanmış ve o ahenkli iki sesi çıkarma yetisine sahip Elçiler. İnce bir çizgide de olsa bu barış içindeki yaşam ta ki bir dış müdahale; Bremen adlı koalisyonun EzRa adlı elçiyi gezegene atamasıyla bozuluyor. Gezegende yaşam, varolma bir kaos halini alıyor. Okumaya başladığımda özellikle aldığı ödüllerle ve bilim-kurguya olan merakımla iştah açıcı, heyecan yaratan bir kitaptı. Ben hayal kırıklığına uğradım. Çok kapalı, dağınık bir dil. Açıklanmayan olay ve terimlerle bir bulmaca dokusu. Kitaba tutunmak, devam etmek oldukça zor. Son zamanlarda tüm ilgi, hevesime rağmen en zor bitirdiğim kitaplardan oldu. (Erol)

Elçilik Kenti PDF indirme linki var mı?

China Mieville - Elçilik Kenti kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Elçilik Kenti PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı China Mieville Kimdir?

China Tom Miéville (d. 6 Eylül 1972), İngiliz yazar. 8 tane basılmış romanı ve çeşitli antolojilerde yayınlanmış hikayeleri bulunmaktadır. Miéville yazdığı eserlerle Hugo ve Nebula ödülleri başta olmak üzere 11 ödül almıştır. Akademisyen olarak Marksizm ve uluslararası hukuk konusunda yazdığı bir kitabı da yayınlamıştır.

China Mieville Kitapları - Eserleri

  • Şehir ve Şehir
  • Kral Fare
  • Un Lun Dun
  • Perdido Sokağı İstasyonu
  • Elçilik Kenti
  • Yara
  • Kraken
  • Ekim Rus Devriminin Hikayesi
  • Demir Konsey
  • Yeni Paris’in Son Günleri
  • Demirdenizi
  • Kızıl Dünyalar

China Mieville Alıntıları - Sözleri

  • 彡нer yara ĸιтap ayracı gιвι dυrυr нayaтıмızda. "nerde ĸalмıѕ̧тıĸ" derιz, devaм ederιz..彡 (Yara)
  • "Mart ayının ilk Pazar günü, Çar II. Aleksandr, St. Peterburg'un büyük binicilik akademisini ziyarete gider. Kalabalığın içinden bir genç, Narodnaya Volya aktivisti Nikolay Ryasov mendile sarılı bir bombayı, kurşun geçirmez arabaya fırlatır. Br patlama olur. Yaralanan izleyicilerin çığlıkları arasında, araç sarsılarak durur. Aleksandr tökezleyerek kargaşanın içine dalar. O, sağa sola yalpalarken, Ryasov'un yoldaşı Ignacy Hryniewiecki ileri atılır. İkinci bombayı fırlatır. 'Tanrıya şükretmek için çok erken diye bağırır.' Çok şiddetli bir başka patlama daha olur. Çarın maiyetinden biri o anı şöyle hatırlayacaktır; "Kar, kan ve kalıntılar arasından, giysi, apolet, süvari kılıçları ve insan etinin kanlı parçalarını görüyordunuz." "Kurtarıcı Çar" paramparçadır." (Ekim Rus Devriminin Hikayesi)
  • Şişman, yırtıcı gölgeler gökyüzünü kolaçan ediyor. (Perdido Sokağı İstasyonu)
  • “Kararımı verdim. Kader çizgisini, Seçilmiş Kişi çizemedi. Bu yüzden, onun yerine, ben çizeceğim.” (Un Lun Dun)
  • "Her taraftan çığlık ve boğulma sesleri geliyordu; yanımdan cehennem limanındaki şamandıralar gibi bata çıka küçük cesetler geçiyordu. Bu, dünyanın sonu olmalı, diye düşündüm. Pis kokulu su ciğerlerimi doldurdu, battım." (Kral Fare)
  • Tuzak ancak bilmezsen bir tuzaktır. Eğer biliyorsan, bu bir meydan okumadır. (Kral Fare)
  • Küçük bir kentten kaçanlar arasındaki klasik sessiz anlaşma: Asla geriye bakma, diğerlerine bağlı kalma ve nostaljiye kapılma. (Elçilik Kenti)
  • Keha­netler, neyin akla uygun olduğuyla değil, neyin gerçekleşeceğiyle ilgilidir. (Un Lun Dun)
  • Sokaklardaki şiddet olayları yatışmaya başlamıştı. Bir devrim, daha başlamadan bitmiş ve kimsenin bundan haberi olmamıştı. (Şehir ve Şehir)
  • Bir toplum herhangi bir zamanda ölürken, degișmemek üzere karşı atağa geçen kahramanlar olmalıdır. (Elçilik Kenti)
  • Demiryolları fırlamış damarlar gibi şehri dolaşıyor. (Perdido Sokağı İstasyonu)
  • Belki de burayı ağaçlandırıp bir de yapay göl konduracaklardı. Küçük bir koruluk vardı, ama fidanlar kurumuştu. (Şehir ve Şehir)
  • “Yarım yamalak olacaksa, hiç olmasın, daha iyi. Azla idare edeceğine, hiç yapma, daha iyi.” diye ezbere söyledi. “Kıssadan hissesi olmayan hikâyeleri yeğlemişimdir hep,” (Yara)
  • "Babasının kendi babası olmadığını öğrendiği anda, onun aslında ne kadar kendi babası olduğunu anlaması garip ve acı değil miydi? Sana bir diyalektik, baba, diye geçirdi aklından ve hafifçe gülümsedi. Ancak onu yitirince, yeniden kazanmıştı, bir sürü kupkuru yılın ardından." (Kral Fare)
  • Veya belki de, ileri sürüldüğüne göre, Laşkeviç, panik içinde silahını kaldırdı ve onu kendine doğru çevirdi. Nereden geldiyse, ani bir silah sesi duyuldu. Yüzbaşı yere düşerken, askerler bakakaldılar. Onunla birlikte bir başka şey de öldü. Tereddüt (Ekim Rus Devriminin Hikayesi)
  • "İnsanı felce uğratan şeyin korku olduğuna ve korkuyu da cehaletin yarattığına inanıyordu. Öğrendiğimiz zaman, korkmayız artık." (Kral Fare)
  • "Hissettiği yoğun ama embriyo halindeki düş kırıklıklarını nadiren dile getirirdi, sanki bunu yapmak onlara biçim kazandıracakmış gibi." (Kral Fare)
  • Bu duvarların ardında kuşlar var, birbirlerine sesleniyorlar, kızgın ve aptal hepsi, rüzgarla savaşıyorlar... (Yara)
  • Kaun'un son paragrafı şu ürkütücü sözcüklerle başlar: "Şu anki düzenin ortadan kalkmak zorunda kalacağı kehanetinde bulunmak için peygamber olmak gerekmez:' (Ekim Rus Devriminin Hikayesi)
  • Ne olursa olsun, Yeni Paris'in hikayesi bana anlatıldığında benim de onu anlatmamam mümkün değildi. (Yeni Paris’in Son Günleri)

Yorum Yaz