diorex
sampiyon

Elveda Güzel Vatanım - Ahmet Ümit Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Elveda Güzel Vatanım kimin eseri? Elveda Güzel Vatanım kitabının yazarı kimdir? Elveda Güzel Vatanım konusu ve anafikri nedir? Elveda Güzel Vatanım kitabı ne anlatıyor? Elveda Güzel Vatanım kitabının yazarı Ahmet Ümit kimdir? İşte Elveda Güzel Vatanım kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

  • 03.02.2022 20:19
Elveda Güzel Vatanım - Ahmet Ümit Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap Künyesi

Yazar: Ahmet Ümit

Yayın Evi: Everest Yayınları

İSBN: 9786051419480

Sayfa Sayısı: 558

Elveda Güzel Vatanım Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Devletin derinlikleri, toprağın derinliklerinden daha karanlıktır.

1926 yılının o hüzünlü sonbaharı. Osmanlı İmparatorluğu yıkılmış, genç cumhuriyet ayaklarının üzerinde durmaya çalışıyor. O büyük altüst oluşun içinde bir adam: Şehsuvar Sami… Bir zamanların İttihat ve Terakki fedaisi, şimdilerin yorgun komitacısı. Şehsuvar Sami'nin etrafında dönen amansız bir entrika. Bir yanda kaybettiği ama hiçbir zaman yüreğinden çıkartamadığı sevgilisi Ester, öte yanda yaşanılan tarihsel bozgun… Kaybedilen bir ülke, kaybedilen bir şehir, kaybedilen bir hayat. Ve aklında hep aynı soru: Devlet mi kutsaldır, yoksa insan mı?

"Ölüm, şehirlerimizi kaybetmekle başlar." Kim söylemişti bu cümleyi hatırlamıyorum, ne yazık ki doğru… Doğru, lakin eksik. Ölüm, şehirlerimizi kaybetmekle başlar, vatanımızı kaybetmekle neticelenir.

Sahi nedir vatan? Bir toprak parçası mı, uçsuz bucaksız denizler, derin göller, yalçın dağlar, verimli ovalar, yemyeşil ormanlar, kalabalık şehirler, tenha köyler mi? Hayır, bütün bunların ötesinde bir anlam taşır vatan. Ne sadece toprak parçası, ne su havzaları, ne ağaç silsilesi… Annemizin şefkati, babamızın saçlarına düşen ak, ilk aşkımız, doğan çocuğumuz, dedelerimizin mezarlarıdır vatan…

Vatanı olmayan insanın hayatı da olmaz. Evet, bir vakitler zihnim, kalbim bu fikirlerle doluydu. Şimdi? Şimdi bilmiyorum…

Elveda Güzel Vatanım Alıntıları - Sözleri

  • Kendimizi çok mühim zannediyoruz ama değiliz, hiç değiliz...
  • "Herkesin aynı yalana inanıyor olması, onu hakikat yapmaz."
  • "Fakat bir kusuru var, çok içiyor. Aşktan diyorlar..."
  • "İnsan ruhu, henüz keşfedilmemiş kapkaranlık bir coğrafyadır."
  • "Kendimizi çok mühim zannediyoruz ama değiliz, hiç değiliz.."
  • "En mühim mücadele, fikirle yapılandır, şiddet eninde sonunda onu uygulayana dönen bir bumerangdır. "
  • Mazi sadece bir hatıralar toplamı değildir, aksine hep bugünle beslenen ve son nefesimize kadar bizi terk etmeyecek olan hayatımızın ta kendisidir.
  • "Hayat üzerimize geldiğinde, günler katlanılmaz olduğunda, sığınabileceğimiz edebiyat adında şahane bir liman var."
  • “Evet, imkânsızlık, aşkı hep diri tutuyor... İmkânsızlık, tutkunun ölmesine asla izin vermiyor.”
  • Herkesin aynı yalana inanıyor olması, onu hakikat yapmaz.
  • "Hayatın en güzel bencilliğidir aşk."
  • "Öyle bir zamanda yaşıyoruz ki bırakalım yarınımızı, bugünümüzden emin olmak bile mümkün değil."
  • Bu topraklarda yaşayıp da olan bitene sessiz kalınamayacağını anlatmak istiyorum. "Kalanlar olmadı mı?" diyeceksin. Evet, olanı biteni görmezden gelerek, boyun eğerek, el etek öperek, saraya yanaşmak için olmaz türlü rezilliği göze alarak, zavallı hayatlarını sürdüren şahsiyetsizler oldu elbette. Böylesi bir hayatı tercih etmektense ölmeyi yeğlerim.
  • Eğer kendimizi bağışlama kabiliyetimiz olmasaydı, varlığımızı sürdüremezdik.
  • "Henüz kırkı bulmadan ihtiyar bir adam gibi geçmişimle birilikte yaşamaya başladım. Bazen öyle hatıralar canlanıyor ki hafızamda, kendim bile şaşırıyorum."

Elveda Güzel Vatanım İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Sami olmak ayıp değil, Ester olmak da. Hatta vatan uğruna ölmek de ayıp değil.: İnsanın akIı çoğaIdıkça can sıkıntısı artar, der Ateş Fedya Dostoyevski. Çoğu konuda olduğu gibi burda da yanılmamıştır. Hepimiz hayatımızın belirli dönemlerinde bir şeylere sıkı sıkıya bağlanırız, diğer bir deyişle kafayı takarız. O konu üzerinde bir süre durduktan sonra nasıl olduğunu kendimizin de çözemediği biçimde uzaklaşmış halde buluruz kendimizi bir anda. Örneğin benim Dünyalı kardeşlerim bir vakitler saçındaki tokadan ya da kolundaki saatten dahi kıskandıkları, uyku dışında günün her saati görmek istedikleri sevgililerini bir süre sonra görmeyi ya da  kıskanmayı bırakın, ismini dahi duymak istemezler. Başka bir örnek verecek olursak benim Dünyalı kardeşlerim ki buna ben de dahil, bir vakitler delicesine izlediği dizinin oyuncularını sosyal medyada takibe alırlar. Neler yaptığını, gerçekte kimle aşk yaşadığını, nereli olduğu, hangi takımlı olduğunu ki buna ben ilk başta bakarım :( ve bunun gibi çok bilgiye ulaşır. Bir vakit sonra dizi final yapınca her ne kadar ilk başlarda kendini eksik hissetse de bir süre sonra bu durum çoğunun umrunda dahi olmaz ve oyuncuları takibi bırakır. Mesela çocukken erkeklerin oynadığı misket, futbol; kadınların sek sek, ellerini birbirleriyle çapraz olarak çarpıştırdıkları oyun hangi oyunsa o oyun, adını bilmiyorum, evcilik ve benzeri oyunlar.. Benim Dünyalı kardeşlerim bu oyunların müptelası iken şimdi en son oynadığı vakti bile hatırlayamayacak konuma gelmiştir. Mesela klasik olarak  yeni çıkmış şarkıyı üst üste onlarca kez dinledikten sonra aradan zaman geçince bir daha açıp dinlediğimiz pek nadirdir. Gördüğünüz üzere çoğu şeyin en derinine girdikten sonra bir anda kendimizi tekrardan başladığımız noktada bulabilirken siyasete girmiş bir kişi bunu asla yapamaz. Bir kere girdiyse siyasetin içine bir taraf belirler ve bu artık onunla ölümüne kadar sürecek, hiç bitmeyecek bir kavga konumuna gelir. Bugün de siyasete girmiş Selanikli Şehsuvar Sami'ye değineceğiz. Biraz uzatabilirim konuyu; siz her ihtimale karşı çerez ya da bisküvitinizin yanında cola, meyve suyu, ice tea veya fuse tea, ayran ya da şalgamınızı hazır tutun, lazım olabilir. Ahmet Ümit'in Tarih alanındaki ilk deneyimi olmasıyla öne çıkan bu kitabımız; 1926 yılının hüzünlü bir sonbaharında Selanikli müslüman bir genç olan Şehsuvar Sami'nin, Selanikli yahudi olan Ester'e olan sevdası ile vatan sevdası arasında sıkışması, yaptığı seçim sonrası yaşadığı olayların, duyguların seneler sonra bir otel odasında yalnız kalmasıyla kendisini sorgulamasının ardından yazmış olduğu 43 mektuptan oluşuyor. Kitabımız; son nefeslerini veren Osmanlı Devleti'nin sosyal ve siyasî durumuna, Sultan II. Abdülhamit'in istibdatına ki  istibdat denilmesi ne kadar doğrudur bilmem ama bence olması gereken idari şekline, İttihat ve Terakki'nin kurulmasına, Enver, Cemal, Talat üçlüsünün siyasi dönemine ve en çok da o dönemin kültürel yapısına değiniyor. İttihat ve Terakki'nin "Hürriyet" adı altında despot idari olarak adlandırdıkları Sultan II. Abdülhamit'in idaresine yapılan, okullarda "Vaka" olarak öğretilen ama "Darbe" olan olayla birlikte, ipleri eline alan Enver, Cemal, Talat üçlüsünün daha da despot bir idari şekle yönelmesini, hürriyeti daha çok kısıtlamalarını çok şeffaf bir biçimde anlatıyor. Cumhuriyete giden yol olarak adlandırılan bu yolda ne türlü cefaların çekildiği bu kitapta Mustafa Kemal'i de görüyoruz. Okullarda öğretilen tarihin(!) X yılında buraya gitti, Y yılında şunu yaptı, Z yılında şunu getirdi gibisinden olmadığını öğretiyor Ahmet Ümit bizlere. Hayalperest bir iktidar sevdalısı olan Enver Paşa'nın 11 yaşındaki Naciye Sultan ile evlenerek sarayın damadı olduğuna, aslında Mustafa Kemal'in daha önce Naciye Sultan ile evlenme olayının veto edildiğine, tüm her şeye Cemal Paşa'nın sessiz kalmasına, Talat Paşa'nın ne kadar donanımlı olsa da bir çok  yanıldığına, yapılan gizli anlaşmalara, kaybedilen topraklara üzülerek şahit oluyoruz. Kısacası Dünyalı kardeşlerim, Enver Paşa'nın ve Cemal Paşa'nın ve birçok kimsenin  hatıralarına ve Sami'nin yazdıklarına da bakacak olursak, Sultan II. Abdülhamit'e yazık edildiğini görüyoruz. Ve ardından kitabın ön kapağında yazan o yazı geliyor aklımıza: "Devletin derinlikleri, toprağın derinliklerinden daha karanlıktır." Buraya kadar tarihin önemli kişilerinden bahsettik. Şimdi de arka planda kalan bir şahsiyete, kitabın kahramanına, Şehsuvar Sami'ye değinelim. İki ruh taşıyan insanlar Şehsuvar Sami'yi anlarlar. Dolayısıyla beni de anlarlar. Yalnız siz beni değil, Şehsuvar Sami'yi anlamaya odaklanın. İki ruhlu insanlar asla hayata doymaz, kendisini tamamlamaz. Bir yandan vatanı için silah tutar, diğer yandan o ellerle yazı da yazar. Vatanı için haykırır bir yandan, diğer yandan o haykırdığı sesi inceltip şiir de okur. Mesela siyasetin ve savaşın içinde olan birisi olduğuna bakmayın Sami'nin. Aynı zamanda yazma meraklısıdır. Edebiyatı, operayı, tiyatroyu ve Ester'i çok sever. Özellikle de Ester'i... Kendime bu kadar benzettiğim bir kahraman pek hatırlamam aslında. Mesela Şehsuvar Sami vatanı tercih etmesine rağmen Ester'i sevmeyi asla bırakmaz. Ben de Galatasaray uğruna bırakmıştım :D Dolayısıyla  yrılık da sevdaya dahildir onun için. Sami ile bir farkım var yalnız benim. Daha doğrusu iki. Mesela en çok istediğim şey bir mektup aşkımın olmasıydı. Hoş, aşkı çok bulmuşum da  gibi bir de mektup aşkı istiyorum; çok fazla romantik görünüyorum farkındayım ama ilerde yaşlandığımda bir iç çekeceksem ya da yutkunacaksam şayet, bunun için olacak;  Franz Kafka ile Milena'sı, Ahmed Arif ile Leyla'sı ve Sami ile Ester'i gibi bir sevda yaşayamadığım için. Ahmet Ümit'in ilk tarih deneyimi demiştim ilk başta bu kitap için. İlk olmasına rağmen çok başarılı bir eser çıkarmış ortaya. Üstelik sadece mektuplarlardan oluşan bir roman çıkarması ve 500 küsür sayfalık olması, ayakta alkışlanacak bir başarı. Bu sefer hiç sıkmamış okuyucuyu. Muhteşem bir kültür aktarımı yapmış. Bilinmeyen kelimeleri de son sayfaya eklemesi  ve kaynakçası da çok hoş olmuş. İlk 200 sayfasında kitabı kaldırıp atmayı düşünürken bu denlice hayran kalmam da çok garip açıkçası. Benim için kitap Sultan II. Abdülhamit ile Sami'nin karşılaşması ve edebiyat konuşmasıyla başladı.. Kitabın diline gelecek olursak, sıkmayan, sadeye yakın ve oldukça akıcı bir dili var. Anlamını pek bilmediğimiz kelimelere rastlamak mümkün çünkü dönemin diliyle yazılmış mektuplar. Bunun için kitabın arkasında sözlük var. Dünyalı kardeşlerim, kitabı okuduktan sonra bir şeyin farkına varabiliyorsanız şayet, Ahmet Ümit'in vermek istediği mesajı anlamış olacaksınız. 100 yıl önce yaşanan olayların şimdi yaşanan ya da 20, 30, 40, 50 sene önce yaşanmış olaylardan hiçbir farkı yok. X kişisinin gelmesiyle bahar gelecek, Y kişisinin gelmesiyle ülke düzelecek, Z kişinin gelmesiyle her şey güzel olacak demek sadece morfinlenmiş, beynini tuttuğu partiye kiralamış kişilerin düşüncesidir. Bunu maalesef bu platformda alakasız şekilde kitaplardan alıntıların başlık kısmına siyaset ile ilgili bir şeyler yazan kişilerin kendilerini gülünç hale sokmasıyla görüyoruz. Kitabın 142. sayfasında ise bu olay çok güzel dile getirilmiştir. "İktidarı değiştirmek zordur ama daha zoru kültürü değiştirmektir." İktidarın değişmesiyle değil, insanların değişmesiyle, insanların gelişmesiyle sözünü ettiğimiz bahar gelecek, ki böyle olunca da iktidar kendiliğinden değişecek :) Kitapta da geçen Selanik türküsü ile müsaadenizi istiyorum. Buraya kadar gelip, okuyan okurlara da teşekkür ediyorum. Kitaplarla kalın, kitaplarla yaşayın... https://youtu.be/Ud_UEj9k7ho (Kadir Tribbiani)

@elvedagüzelvatanım: Kitabı beğenerek okudum# Okudum bitti Kitap hakkındaki yorumum: Tarihi roman hiç sevmezdim. Bir ayda anca bitirdim fakat beğenerek okudum..Kitap Osmanlı döneminin son, Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk dönemini anlatmakta.. Osmanlının son döneminde büyük etkide bulunan İttihat ve Terakki Cemiyetinden ve bu cemiyetin gayesinin değişmesinden bahşedilmiş.. İttihat ve Terakki Cemiyetinden, Trablusgarp Savaşı yıllarından bahsedilmiş.. Özellikle Talat Paşa, Enver Paşa, Cemal Paşalar çok ön planda anlatılmış.. Kitap; Selanikli Müslüman Şehsuvar Sami adındaki bir kişinin, sevdiği yahudi kadın Ester'e yazdığı mektuplardan oluşmaktadır..okuyacaklara tavsiye ediyorum keyifle okuyun (Ayşen Argün)

Kitap ittihat ve terakki üyesi olan vatanı için doğru ya da yanlış her şeyi yapan Şehsuvar Sami ' nin duygu durumunu ve vatanı için uğraşırken sevdiği kadınla yaşayabileceği hayatın nasıl ellerinden kayıp gittiğini anlatıyor.Aslında bir tarihi roman ancak insanın kendi hayatını sorgulamasını sağlıyor. Biz ne için uğraşıyoruz , uğraştıklarımıza değiyor mu , doğru bildiğimiz ya da bize insanlar tarafından veya toplum tarafından dayatılan doğrular gerçekten hakikati temsil ediyormu, her zaman doğru şeyi yapmak için didinmek doğru şeyi yaptığımızı gösteriyor mu. Ben bu kitabı okurken sadece tarihi sorgulamadım şu anda yaşadığım ülkeyi ve hayatımda yaptığim şeyleri sorgulatmaya itti.Kesinlikle okunması gereken ve sadece tarihi bir roman olarak görülmemesi gereken bir kitap.Şehsuvar Sami 'nin dediği gibi "Devletin derinlikleri , toprağin derinliklerinden daha karanlıktır." Ancak sadece devletin değil hayatın ve insanın derinlikleride toprağın derinliklerinden daha karanlıktır. (Rabia Kayserili)

Kitabın Yazarı Ahmet Ümit Kimdir?

Ahmet Ümit, 1960’ta Gaziantep’te doğdu. 1983’te Marmara Üniversitesi Kamu Yönetimi Bölümü’nü bitirdi. 1985-1986 yıllarında, Moskova’da, Sosyal Bilimler Akademisi’nde siyaset eğitimi gördü. Şiirleri, 1989 yılında Sokağın Zulası adıyla yayımlandı. 1992’de ilk öykü kitabı Çıplak Ayaklıydı Gece yayımlandı. Bunu Bir Ses Böler Geceyi, Agatha’nın Anahtarı, Şeytan Ayrıntıda Gizlidir adlı polisiye öykü kitapları izledi. Hem çocuklara hem büyüklere yönelik Masal Masal İçinde ve Olmayan Ülke kitapları ile farklı bir tarz denedi. 1996’da yazdığı ilk romanı Sis ve Gece, polisiye edebiyatta bir başyapıt olarak değerlendirildi. Bu romanın ardından Kar Kokusu, Patasana ve Kukla yayımlandı. Bu kitapları Ninatta’nın Bileziği, İnsan Ruhunun Haritası, Aşk Köpekliktir, Beyoğlu Rapsodisi, Kavim, Bab-ı Esrar, İstanbul Hatırası, Sultanı Öldürmek,Beyoğlu’nun En Güzel Abisi ve Elveda Güzel Vatanım adlı kitapları izledi. Ahmet Ümit’in, İsmail Gülgeç’le birlikte hazırladığı Başkomser Nevzat-Çiçekçinin Ölümü ve Başkomser Nevzat-Tapınak Fahişeleri, Aptülika (Abdülkadir Elçioğlu) ile birlikte hazırladığı Başkomser Nevzat-Davulcu Davut’u Kim Öldürdü? ve Bartu Bölükbaşı ile birlikte hazırladığı Elveda Güzel Vatanım-İttihatçıların Yükselişi adlı çizgi romanları da bulunmaktadır. Eserleri yirminin üzerinde yabancı dile çevrilmiştir. Yazarın tüm yapıtları Everest Yayınları tarafından yayımlanmaktadır.

Ahmet Ümit Kitapları - Eserleri

  • Sultanı Öldürmek
  • Bab-ı Esrar
  • Kukla
  • Sis ve Gece
  • Sokağın Zulası
  • Çıplak Ayaklıydı Gece

  • Bir Ses Böler Geceyi
  • Masal Masal İçinde
  • Başkomser Nevzat: Tapınak Fahişeleri
  • Agatha'nın Anahtarı
  • Kar Kokusu
  • Patasana
  • Şeytan Ayrıntıda Gizlidir

  • Beyoğlu Rapsodisi
  • Aşk Köpekliktir
  • Başkomser Nevzat: Çiçekçinin Ölümü
  • Kavim
  • Ninatta'nın Bileziği
  • İnsan Ruhunun Haritası
  • Olmayan Ülke

  • İstanbul Hatırası
  • Başkomser Nevzat: Davulcu Davut'u Kim Öldürdü?
  • Beyoğlu'nun En Güzel Abisi
  • Elveda Güzel Vatanım
  • Kırlangıç Çığlığı
  • Elveda Güzel Vatanım-İttihatçıların Yükselişi
  • Aşkımız Eski Bir Roman

  • Orhan Kemal
  • Bir Ses Böler Geceyi / Çıplak Ayaklıydı Gece
  • Kayıp Tanrılar Ülkesi

Ahmet Ümit Alıntıları - Sözleri

  • “Aman be ! İyi ki parayı kitaba ,musikiye harcamışım .” (Başkomser Nevzat: Davulcu Davut'u Kim Öldürdü?)
  • İnsanın bir üslubunun olması lazım. Ama bu kolay kazanılmaz. (Agatha'nın Anahtarı)
  • Mavi damlalar toplayın Solgun çiçeklerin rüzgârından Bir tutam gökyüzü, Bir parça deniz Görkemli düşlerimiz kirlenmesin Duvarların pençesindeyken bedenimiz. (Sokağın Zulası)
  • Büyüyünce bugünleri hatırla; öfke ve nefreti değil, sevgiyi miras bırak çocuklarına. (Olmayan Ülke)
  • "Lafa geldi mi herkes şikayetçi. Fakat bir şeyler yapalım dediğinizde, önce kendi çıkarlarına bakıyorlar." (İstanbul Hatırası)
  • "Yine bir sızı var içimde, akşam oldu diye." (İstanbul Hatırası)

  • Acıyı bilmeden sevincin anlamını kavrayamayız. (Masal Masal İçinde)
  • İnsanın en büyük trajedisi ölümlü olduğunu bilmesidir . (İnsan Ruhunun Haritası)
  • "Bu memlekette kadınların eti de, canı da sudan ucuzdur." (Beyoğlu'nun En Güzel Abisi)
  • "Kimse iyi dediği birine aşık olmaz..Aşkın iyilikle ilgisi yoktur... " (Aşk Köpekliktir)
  • Ey, aradıkça arayacakları çoğalan, buldukça bulacakları çoğalan… (Ninatta'nın Bileziği)
  • Yaşam insanoğlu için bir armağan mıdır, yoksa ceza mı? (Masal Masal İçinde)
  • ..çünkü şairler aşklarına asla ihanet etmezler. (Aşkımız Eski Bir Roman)

  • “Bütün aşklar er ya da geç aynı sonla yüzleşmek zorunda kalmazlar mı?” (Sis ve Gece)
  • Artık hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağını görüyorum... Kimseye kırgın değilim, dünyadan payıma düşen bu kadarmış, aldım gidiyorum. (Agatha'nın Anahtarı)
  • Gerçekler her zaman güzel olmayabilir. Bazen ne kadar az şey bilirsen, o kadar iyidir. (Kavim)
  • insan her şeye alışır diyorlar ya, öyle değil aslında. başka çaren olmadığı için katlanıyorsun, ama alışmıyorsun. (Bir Ses Böler Geceyi / Çıplak Ayaklıydı Gece)
  • " Şahane bir aşk, çoğu zaman harcanmış bir hayat demektir." (Sultanı Öldürmek)
  • " Her dağın kendine göre karı vardı." (Kar Kokusu)
  • "Bazı şeyler, hiçbir zaman unutulmaz." (Sultanı Öldürmek)

Yorum Yaz