Felsefe Bilimin Odağında Metafizik - Ş. Teoman Duralı Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Felsefe Bilimin Odağında Metafizik kimin eseri? Felsefe Bilimin Odağında Metafizik kitabının yazarı kimdir? Felsefe Bilimin Odağında Metafizik konusu ve anafikri nedir? Felsefe Bilimin Odağında Metafizik kitabı ne anlatıyor? Felsefe Bilimin Odağında Metafizik PDF indirme linki var mı? Felsefe Bilimin Odağında Metafizik kitabının yazarı Ş. Teoman Duralı kimdir? İşte Felsefe Bilimin Odağında Metafizik kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi
Yazar: Ş. Teoman Duralı
Tasarımcı: Yasin Çetin
Yayın Evi: Şule Yayınları
İSBN: 9786052021880
Sayfa Sayısı: 213
Felsefe Bilimin Odağında Metafizik Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
Hayatımızı dayadığımız, sırtımızı verdiğimiz temel inançlar felsefe-bilimde aranmaz, aranmamalıdır. Zirâ felsefe-bilim yaşatmaz; hayatî ihtiyâçları karşılamak üzre oluşturulmaz. Sâdece merakı tatmine, bilgi edinmeğe yöneliktir. Felsefenin metafiziğinde "bilgi"; bilginin nereden neşet ettiği, yapısı ve tabiatı araştırılıp elde edilirken bilimlerde varolanların keşfinden elde edilir.
Felsefe Bilimin Odağında Metafizik Alıntıları - Sözleri
- Bir gâye olmadan inşâ edilmiş bütünlük anlamsızdır. Bütünü inşâ edemezseniz zâten bir gâyeniz de yok demektir. O zaman sanırsınız ki, bu bir vehimdir. İnsanın yaradılıştaki gâyesiyse, âlemin içindeki sırrı çözmektir. Alem, yaratılmış varlık bütünlüğüdür. Yaratılmış olan ne varsa, gördüğümüz, görmediğimiz, bilâistisnâ her şey âlemdir. Bir tek Allahın varlığı âlemin dışındadır. Alem bilmekten gelir; bilinen, bilindik olandır. Nefıs bir terimdir bu. Şu hâlde âlemin özünde anlam vardır. Kur’ândan çıkardığımız kadarıyla, insan dışında hiçbir yaratılmış olan, anlama vâkıf olma kâbiliyetine sâhip değildir. Bu minvâlde insan, Allahın âlemdeki halifesidir. Çünkü anlamı o ekmiş ve anlamın sırrını çözmek insana bırakılmıştır.
- Bir gâye olmadan inşâ edilmiş bütünlük anlamsızdır... İnsanın yaradılıştaki gâyesiyse, âlemin içindeki sırrı çözmektir.
- Maddî dünya ile manevî alem, sav ile karşısav durumundadırlar. Bu savlaşmanın evlâdı, başka bir deyişle, sentezi, değerlerdir.
- Öğrenmek bir hatırlama işlemidir. Vaktiyle biliyorduk,öğrenmiştik, bizlere öğretilmişti. Bedenleniyoruz demekki başkalaşıyoruz, ne var ki özümüzü değiştirmiyoruz şekil değişikliğine uğrarken unutuyoruz.Düşüşe maruz kalıyor, insanlıktan beşerliğe düşüyor, sonra beşerlikten tekrar insanlığa çıkıyoruz. Zaten dünyadaki başarı, insanlaşmanın derecesi ile kaimdir.
- İnsan özden hürdür.
- Akıl bâliğ kişi, kimliği olan kişidir; oysa bizim kimliğimiz yok. En büyük sorunumuz da budur. Kimliğimiz olmadığından, yapıcı biçimde bir değerlendirmeden de yoksunuz. Sempatik sistemiyle davranan bir yaratık gibi, hâdiselere sadece tepki gösteriyoruz. İnsana has olan, insandan beklenen yapıcı olandır. Kimliğine sahip olmayan kapkara bir kitle durumundayız. Türkiye ‘de bugünkü durumumuzda eylediğimizi sanıyoruz ama esasında eylemiyoruz. Çünkü aklımız başımızda değil, dışarılarda bir yerlerde. Başkaları kafamız, bizse sadece gövdeyiz.
- Zaten dünyadaki başarı, insanlaşmanın derecesiyle kâimdir.
- Kişi kendine anlam atfedebildiği ölçüde insandır. Anlamdan yoksun kaldığı ândan îtibâren insanlığından olmağa başlayıp boşluğa düşer. Anlamsa, algıladığımız varolanları, süreçleri değerlendirmemizdir. Meselâ şurada bir tahta parçası görüyorum. Bu tahta parçası bana, tahta parçası olmaktan başka şeyler de ifâde edebilir: Put olabilir, bir sanat eseri de... Kısaca anlamlandırmak olayları, süreçleri, mecazları çekip çıkarmaktır.Nasıl ki, dinî okumalarda, bir, harfla okuma, bir de, o yazılanın arkasında ne denmek istendiğini kavrama söz konusudur. Anlamlandırma da, o maksatla anlamı çekip çıkartma sanatıdır. Bu minvâlde, anlama ile anlamlandırma arasında seviye farkı yok gibidir. Çünkü anlamadığınızı anlamlandıramazsınız.Gelişmiş örgütlenmişliği olan hayvanlar gördüklerinde,duyduklarını/hissettiklerini alırlar. Gelgelelim onun dışında 0 nesneye bir şey atfetmezler. İnsanın işiyse, gördüğünün arkasında yatanı çekip çıkarmaktır. Akarsunun alnında “benden elektrik üretilir” veya ağacın gövdesinde “benden masa, dolap, iskemle, imâl olunur” diye yazmıyor. İşte bizler, o gördüğümüzden ona aid olmayan, doğrudan doğruya onun üstünde belirlenmiş olmayan birtakım yeni değerler türetiyoruz. Bunlar maddî veya manevî olabilirler.
- Filozof-bilimadamının görevi,sadece ve sadece her şeyi bilinir kılmak değil. Aynı zamanda onun ahlaki sonuçlarını da tartmak belki daha da fazla değer taşımaktadır.
- İnsanlaşmanın başta gelen şartı bilgilenmedir.
- “Şüphe” ile “korku” aynı şey değil. Kuşku bir ruh halidir. Şüphe ise akli bir olaydır,kuşkunun hastalıklı hale gelmesi ise evhamdır..
- Bilinci ile hürlüğünü yitirmiş kişi, dirimsel faaliyetleri, yani canlılığı sürse bile, “insanolma durumu” sonlanmış demektir.
- Duyulur, görülür gerçeklik dünyası içi karanlık, yolsuz, korkutucu ormanı andırır. Bizâtihi anlam yoksunudur da ondan. Mezkür karanlığı aydınlatan ışık kaynağı akıldır. Güç merkeziyse maneviyât. Akıl maneviyâttan aldığı güçle karanlık, demekki anlam- ve değerdışı evreni aydınlatır, değerlendirip anlamlandırır. Böyle değerlendirilip anlamlandırılmış evren, dünyalaşır. Değer ile anlamdan yoksun salt fizik evren, maneviyât varlığı insanla dünya olur. Peki, maneviyât nerede? İnsanda. Onun, anlam ile değer yoksunu maddî-fızikî dünyayı akılla anlamlandırıp değerlendirme gücü, kudreti maneviyâttan neşet eder. Teşbihte hata olmazmış: Maneviyâtı, anlamlandırma-değerlendirme güç merkezi (Fr centrale électrique) gibi görebilir; aklıysa, ışıldağa (Fr projecteur) benzetebiliriz. Aklın ışığı dildir. Onun gerek içimizde kalan ürünleri,gerekse dışa vurduklarımızla varlık özümüze göre varolanlığımızı inşa ediyoruz.
- Yazmayı bırakın da okumaya zihince mecali kalmamış toplumun nitelikli düşünme özgürlüğüne cep telefonu İle internet uyuşturucuları tüy dikmişlerdir. Kant çağında yani 18. yüzyılın paramparça Almanyasında basılan kitap başlığı sayısı 175.000’i bulur. 1780lere geldiğimizde ise Almanya’da 200 küsür felsefe dergisi basılmaktaydı. Bu neyi gösteriyor elbet olağanüstü rağbeti. Bizlere gelince felsefe yapamaz diye öylesine ünlenmişizki sonunda buna kendimizi bile inandırmışız.
Felsefe Bilimin Odağında Metafizik İncelemesi - Şahsi Yorumlar
Felsefe ile ilgilenenlere tavsiye ediyorum. T. Duralının konuşmaları derlenerek kitap haline getirilmiş. Okurken en çok dikkatimi çeken durumlardan biri hocanın olayları tanımlama daki etkileyiciliği. Gerçekten tanımlar ve bağlantılar o kadar güzel yapılıyor ki yazarın felsefeci olduğunu anlıyorsunuz. Ne kadar iyi bir edebiyatçı olursa olsun bir felsefeci gibi kavramlara tanımlamalara hakim olamayacağını düşünüyorum. Okunmasınını tavsiye ediyorum (Süleyman)
Felsefe Bilimin Odağında Metafizik: Ş. Teoman Duralı'nın konuşmalarından, verdiği derslerden ile mülakatlardan oluşturularak hazırlanmış bir kitaptır. Zevk alarak okuduğum bir kitap oldu. Kitabın isminden de anlaşılacağı üzere ana odağı metafizik olup bu çerçevede ilerlemektedir. Felsefede metafiziğin bulunduğu konum ve bulunması gereken konumdan bahsetmektedir. Ayrıca bu konu üzerinde dünyada ve İslamiyette ki önemli filozoflardan bahsederek metafizik hakkındaki görüşlerini aktarmaktadır. Felsefeye merakı olanlara önerebileceğim bir kitaptır. Keyifli okumalar... (Bilal)
Felsefe Bilimin Odağında Metafizik PDF indirme linki var mı?
Ş. Teoman Duralı - Felsefe Bilimin Odağında Metafizik kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Felsefe Bilimin Odağında Metafizik PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.
Kitabın Yazarı Ş. Teoman Duralı Kimdir?
Türk felsefe profesörü, biyolog, akademisyen ve düşünür. Felsefe tarihi, biyoloji felsefesi, dilbilim, siyaset felsefesi, savaş felsefesi gibi alanlarda çok sayıda kitabı ve makalesi vardır.
Teoman Duralı, 7 Şubat 1947'de Kozlu, Zonguldak'ta doğdu. Babası Türk, Annesi ise Alman asıllıdır. İlköğrenimini Zonguldak ve Ankara'da yaptı. Orta öğrenimini TED Ankara Koleji'nde tamamladı. 1973 yılında İstanbul Üniversitesi Felsefe Bölümü'nden mezun oldu.
İstanbul Üniversitesinde okurken Nermi Uygur'un kendisine asistanlık teklifi etmesiyle 1975 yılında mezun olduğu bölümde asistan olarak göreve başladı. 1977 yılında biyoloji felsefesine dair teziyle doktora çalışmasını bitirdi. 1978 yılında NATO bursu ile Paris'te biyoteknoloji seminerlerine katıldı. Mayıs 1982'de yardımcı doçent, Ekim 1982'de biyoloji felsefesi üzerine yazdığı tezle doçent ve 1985'te ABD Penn State University'de tamamladığı "Kant'ın A Priori Bilgi İstidâdı" adlı çalışmasının ardından 1988'de mezun olduğu bölümde profesör oldu. 1992-1993 yıllarında Malezya Uluslararası İslam Üniversitesinde, 1994 ve 2003 yıllarında Viyana Üniversitesi Bilim Felsefesi Bölümünde, 1995-1997 ve 1999 yıllarında ISTAT (Kuala Lumpur)’da misafir öğretim üyesi olarak bulundu. 1996 yılında İstanbul Üniversitesi Araştırma Fonunun mâli desteğiyle Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinde araştırma gezisinde bulundu.
Bir dönem Kırklareli Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi'nde dekanlık yaptı. Fakültenin felsefe bölümünü kurdu. Bülent Ecevit Üniversitesi Senatosunun 2016 yılında aldığı karar uyarınca Teoman Duralı'ya Fahri Doktora Payesi verildi.
İstanbul Üniversitesi ve İstanbul Medeniyet Üniversitesinde felsefe bölümlerinde dersler vermiştir. Ayrıca Kutadgubilig Felsefe-Bilim Araştırmaları Dergisinin yayın yönetmenliğini yapmıştır. İngilizce, Fransızca, Almanca, Latince, Yunanca, İtalyanca, Felemenkçe, İspanyolca, Rusça, Malayca dillerini biliyordu.
Futbolu çok sevdiğini ve hayatta militanca duygularla bağlandığı tek şey Galatasaray olduğunu söylerdi. Babasının anne tarafı Çerkes, baba tarafı Türkmen. Annesi Alman, eşi Fransız asıllıdır. Evli ve iki çocuk babasıydı.
Kanser tedavisi nedeniyle 2021 yılının Kasım ayında 2 kez ameliyat geçiren Prof. Dr. Teoman Duralı, İstanbul'daki evinde 6 Aralık 2021'de yaşamını yitirdi ve Aşiyan Mezarlığı'ndaki aile kabristanına defnedildi.
Ş. Teoman Duralı Kitapları - Eserleri
- Omurgasızlaştırılmış Türklük
- Öyle Geçer ki Zaman
- Çağdaş Küresel Medeniyet
- Gılgamış Destanı
- Felsefe-Bilim Nedir?
- Çağdaş İngiliz-Yahudi Medeniyeti
- Sorun Nedir?
- Felsefe Bilimin Odağında Metafizik
- Felsefe-Bilimin Doğuşu
- Aklın Anatomisi
- Sorun Çağının Anatomisi
- Kutadgubilig Türkcenin Felsefe-Bilim Sözlüğü
- Biyoloji Felsefesi
- Canlılar Sorununa Giriş
- Hayatın Anatomisi
- Deniz ve Kaşiflik
- Felsefe-Bilime Ramak Kalmışken
Ş. Teoman Duralı Alıntıları - Sözleri
- Fen/teknoloji kitlelerin afyonudur. Günümüzde geliştirilen fen araçları gereçleri, beyinleri uyuşturmağa matufdur. İçmeğe, esrar çekmeğe hacet yok. Cep telefonları, bilgisayar oyunları, televizyon programları alışılagelmiş uyuşturucuları aratmaz hale gelmişlerdir. Süreklice dikkatler dağıtılıyor. (Sorun Çağının Anatomisi)
- Demekki her insan, bireyinin esas ‘ödev’i, hayırlı işler görmek, ibâdet etmek; ‘hakk’ı ise, ‘ümit’tir. ‘Ümit’, ‘hayat’tır. ‘Ümit’, devâm ettiği sürece ‘yaşanır’. ‘Ümid’in kesildiği yerde ‘tragedya’, giderek ‘saçmalık’, sonundaysa, ‘intihâr’ başgösterir. (Çağdaş Küresel Medeniyet)
- Bilgi'ye saygılıysak, 'geçmiş'e hürmet göstermeliyiz. (Sorun Nedir?)
- bizde İslâm her türlü gelişmenin başdüşmanı, bütün kötülüklerin kaynağı görülüyordu ve Kemâlîler doğrudan İslâma yüklenmekten korkunca Arapları suçluyorlardı. (Öyle Geçer ki Zaman)
- bu arada, affınıza sığınarak söyleyeyim, maymundan gelmeyenlerdenim (Öyle Geçer ki Zaman)
- Başta gelen özelliği,hep tekrarlanamayan ,deneylenemeyen bu olayları konu alan canlılar bilimi , genellikle öteki deneysel doğa bilimlerinden ayrılır.Bu sebepten canlılar biliminin, öbür doğa bilimlerinden az çok değişik bir aksiyom sistemi ile araştırma-inceleme yöntemine sahip bulunması açıkça ortaya çıkmaktadır. (Biyoloji Felsefesi)
- Türklerin, imparatorluk devletini kurmak uğruna savaşma iradesi, Müslümanlaşmalarıyla manâsını kazanmıştır. (Omurgasızlaştırılmış Türklük)
- hayvanlar, izlenimler ile anılara dayanarak yaşarlar. oysa insan türü yapabilirlik ile akla yaslanarak varlığını sürdürür. (Canlılar Sorununa Giriş)
- Akıl bâliğ kişi, kimliği olan kişidir; oysa bizim kimliğimiz yok. En büyük sorunumuz da budur. Kimliğimiz olmadığından, yapıcı biçimde bir değerlendirmeden de yoksunuz. Sempatik sistemiyle davranan bir yaratık gibi, hâdiselere sadece tepki gösteriyoruz. İnsana has olan, insandan beklenen yapıcı olandır. Kimliğine sahip olmayan kapkara bir kitle durumundayız. Türkiye ‘de bugünkü durumumuzda eylediğimizi sanıyoruz ama esasında eylemiyoruz. Çünkü aklımız başımızda değil, dışarılarda bir yerlerde. Başkaları kafamız, bizse sadece gövdeyiz. (Felsefe Bilimin Odağında Metafizik)
- Sorarlarsa sana günlerden bir gün Varmı tarifi aşkın Işığa duyduğu iştiyâktır kelebeğin Atması kendini bağrına alevin (Deniz ve Kaşiflik)
- İnançlardan hareketle ve onlara dayanarak insanın, ilk elde kendisiyle, sonra da başkaları ile kurduğu tek tek bağlantılara ve onların meydana getirdiği geçici, keyfi olmayan ilişki ağlarının heyet-i mecmuasına ahlâk diyoruz. (Felsefe-Bilim Nedir?)
- “Şüphe” ile “korku” aynı şey değil. Kuşku bir ruh halidir. Şüphe ise akli bir olaydır,kuşkunun hastalıklı hale gelmesi ise evhamdır.. (Felsefe Bilimin Odağında Metafizik)
- Kadının bozuğuna pek rastlamadım, her türlü pisliği erkekte görmüşümdür. (Öyle Geçer ki Zaman)
- "İnsanların tümü de aldatıcıdır." (Gılgamış Destanı)
- “bahis konusu özellikleri tasvirli yoldan ele aldıkça yönteme ilişkin özel bir sorun belirmez. ama bir kere biyolojik örgütlenmişlik ile yönelimin yahut daha doğrusu örgütlenmişlik ile yönelim sergileyen tek tek biyolojik fenomenlerin açıklanışına yahut bireyoluş (ontogeny) sırasında beliren geçmiş -tarihî- vakalara dayanma tarzına ilişkin sorular ileri sürülmeğe başlandığında ortaya yöntemle ilgili sorunlar çıkar. bu, söz konusu özelliklerin önünde sonunda cansızlar dünyasında rastlanamayacağı yahut bir ölçüde cansızlarda görülen özelliklere ‘indirgenemeyecek’leri anlamına gelmez. biyolojiye has yöntemle ilgili sorunlarla bütüncül özellikli canlı olaylarında karşılaşılır. bahsi geçen olaylara ulaşmanın yolu yordamı, fizik-kimya vakıalarının soyutlanmasından yahut dikkate alınmamasından geçer.” (Biyoloji Felsefesi)
- Yazıklar olsun, kulu kula kul kılan toplum düzenine! (Omurgasızlaştırılmış Türklük)
- Hayat, nasıl dirimsel yaşamayı aşmaktaysa, din de hayatın ötesine işâret etmektedir. (Sorun Nedir?)
- “Her dil, bir yaşam tarzını, insan kavrayışını, dünyagörüşünü taşıyıp aktardığına göre, onun ölümü, özgün, kendine has bir anlayışın, bir zihniyetin de ortadan kalkması, dolayısıyla insanlığın fakirleşmesi demektir.” (Kutadgubilig Türkcenin Felsefe-Bilim Sözlüğü)
- Sümerliler, tarihi başlatan kavim olma ünvan ile şerefine sahiptir. (Gılgamış Destanı)
- "Süreklilik yoktur. Sonsuzca ayakta kalacak bir ev yapıyormuyuz? Sonsuzca geçerli bir sözleşme akdedebiliyormuyuz? Kardeşler, mirası, sonsuzca alıkoymak üzere mi paylaşırlar; ırmakların taşma zamanları sınırlı değil mi?" (Gılgamış Destanı)