Fikirler Tarihi - Ateşten Freud'a - Peter Watson Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Fikirler Tarihi - Ateşten Freud'a kimin eseri? Fikirler Tarihi - Ateşten Freud'a kitabının yazarı kimdir? Fikirler Tarihi - Ateşten Freud'a konusu ve anafikri nedir? Fikirler Tarihi - Ateşten Freud'a kitabı ne anlatıyor? Fikirler Tarihi - Ateşten Freud'a PDF indirme linki var mı? Fikirler Tarihi - Ateşten Freud'a kitabının yazarı Peter Watson kimdir? İşte Fikirler Tarihi - Ateşten Freud'a kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi
Yazar: Peter Watson
Çevirmen: Kaya Genç
Çevirmen: Bahar Tırnakçı
Çevirmen: Kemal Atakay
Çevirmen: Nurettin Elhüseyni
Çevirmen: Barış Pala
Yayın Evi: Yapı Kredi Yayınları
İSBN: 9789750826924
Sayfa Sayısı: 1088
Fikirler Tarihi - Ateşten Freud'a Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
Peter Watson’ın muazzam araştırmasının ürünü olan Fikirler Tarihi insanlık tarihinin, insanın yaratıcılığının kapsamlı bir dökümü.
İki milyon yıl önce çakmaktaşı baltanın icadıyla başlayan bu tarihte, imparatorların ve kralların, bakanların ve generallerin değil, insanlığın uzun koşusunun mihenk taşları olan fikirlerin hikayeleri anlatılıyor. İlk diller, ilk sözcükler, tanrılar, kurbanlar, takvim, zaman, sanat, para, yazı ve ekonomi, mucitler, filozoflar, müzisyenler, dini liderler, şairler, yazarların hayat hikayelerinden damıtılarak okura sunuluyor.
Geleneksel tarihe bir alternatif olarak yazılan bu kitap, kralların, savaşların, fetihlerin ve antlaşmaların tarihini değil, tarihe kaydedilmiş bütün büyük olayların arkasındaki düşünce süreçlerini, bu süreçlerin ürünleri olan fikirlerin ve buluşların tarihini sunan bir başucu kaynağı. Beş ana başlık altında sunulan kitabın amacı, yazarının ifadesiyle “geçmişte ya da halen yaşayıp düşündüklerimiz üzerinde uzun vadeli bir etkisi olan fikirleri ve buluşları belirleyip irdelemek.”
Kendimizi ve içinde yaşadığımız dünyayı anlamak yolunda bir ilk adım olan Fikirler Tarihi, yola devam etmek isteyenlere zengin kaynakçasıyla da yardımcı oluyor.
Fikirler Tarihi - Ateşten Freud'a Alıntıları - Sözleri
- Bazı paleontologlara göre, insanın ilk soyut fikri, yaklaşık yedi yüz bin yıl önce ortaya çıkmıştır. Taş el baltaları, aynı standart ölçülerde yapılmaya başlandığında. Bilim adamlarına göre, bu, erken dönem insanının zihninde bir el baltasının nasıl olması gerektiğine ilişkin bir fikri olduğunu göstermektedir.
- Kuşku, din ile ahlak arasındaki büyük ayrılığı sergiler.
- “Parlak bir genç büyükannesine Felsefe Dokturu olacağını söylemiş. Büyükanne gururla gülümsemiş ve şöyle demiş: Harika. Felsefe nasıl bir hastalık?"'. s.11
- Yazı, bir fikirdir. Buluşlar fikirlerin göstergesidir. Dil, insanların nasıl düşündüğünü yansıtır. Dil toplulukların entelektüel tarihini yansıtır.
- Sessiz okumayla kişi düşünmeye başlar ayrıca matbaa kişiyi bireyselliğe götürür.
- Tabletlerden birinde, bir öğrenci okuldaki yoğunluğu şöyle tarif eder: Bir ayda okula gittiğim gün sayısı şöyledir: Her ay üç gün serbestim; Hey ay üç gün dini tatilim var; Her ay yirmi dört gün Okulda olmam gerekiyor. Ne kadar uzun!57
- Artık, insanın doğrudan atalarının beyin büyüklüğündeki ilk ve en önemli sıçramanın, iki ayaklılık evrimiyle bağlantılı olduğu düşünülüyor. (En büyüğü olduğu için en önemlisi; beyinlerimizin, bedenlerimize oranla, şimdi geçmiştekinden biraz daha küçük olduğuna ilişkin veriler var elimizde.) Bilim adamlarına göre; yeni, açık, savana türü ortamda dik yürümek, öteki topluluk üyelerinin yaşadıkları daha dağınık haldeki ağaçlara yiyecek götürmek üzere kolları ve elleri serbest bırakmıştır. Taş aletler yapmak için elleri serbest bırakan da, iki ayaklılık olmuş; bu da, insanın etçil yeme düzenine geçmesine katkıda bulunmuş ve yeni yeme düzeni, kalori açısından çok daha zengin yiyeceklere ulaşılmasını sağlayarak, beynin gelişme imkanını daha da artırmıştır. Ama iki ayaklılığın ikinci bir önemli sonucu vardı: Dik duruş, insan boğazında, maymununkine göre çok daha aşağıda duran gırtlağın aşağı inmesini de olanaklı kılmıştır. Gırtlak, bu yeni düzeyinde, ünlü ve ünsüz sesleri biçimlendirmeye çok daha uygun bir konuma gelmiştir. Ayrıca, iki ayaklılık soluk alıp verme düzenini de değiştirmiş, bu da sesin niteliğini yükseltmiştir. Son olarak, et, daha besleyici olduğu gibi, sert bitkilere göre daha kolay çiğneniyordu; bu, çene yapısının değişmesine yol açıp ince kasların gelişmesini sağladı; ince kaslar da, başka şeylerin yanı sıra, dilin konuşmada kullanılan çeşitli sesler yelpazesini çıkarabilmesi için gerekli olan daha incelikli hareketlerini olanaklı hale getirdi. Ayrıca, insanlar daha önce dişleriyle yaptıkları bazı şeyleri kesici aletlerle yapmaya başladılar; bu, dişlerin konuşmanın gelişimine yardımcı olacak şekilde küçülmesini sağlamış olabilir. Bunların hiçbiri "amaçlı" değildi elbette; iki ayaklılık ve et yemenin bir sonucu, bir "yan ürün"üydü. İki ayaklılığın son bir sonucu, kadınların görece küçük beyinli çocuklar doğurabilmeleri oldu - çünkü annelerin rahat yürüyebilmeleri için görece dar pelvislerinin olması gerekiyordu. Bu, bebeklerin uzunca bir dönem boyunca annelerine bağımlı olmaları sonucunu doğurdu; bu da, erkeklerle kadınlar arasındaki iş bölümünü getirdi: Erkekler, eşleri ve çocukları için yiyecek getirme yükümlülüğünü üstlendiler. Bu düzenleme, zamanla çekirdek ailenin gelişimini kolaylaştıracak, bilinçli topluluğun sosyal yapısını daha karmaşık hale getirecekti. İnsanların başkalarının sosyal durumlarda davranışını öngörmelerini gerektiren bu karmaşık yapı, genellikle bilincin evrilmesini sağlayan mekanizma olarak görülür. Başkalarının davranışını öngörerek, bireyler bir benlik duygusu edineceklerdi.
- Ortaçağdaki yaşam biçimi tehlikeli, adaletsiz ve değişmez olmanın yanı sıra görünürlüğü olmayan ve suskun bir yaşam biçimiydi de.
- Antik dönemde, yazıdan önce , insanların hafızalarını mükemmel şekilde kullanabildiklerini unutmamalıyız. Binlerce mısralık şiirlerin ezberlenmesi görülmedik şey değildi, edebiyat bu şekilde korunuyor ve yayılıyordu.
- Arkeolojik kayıtlara göre ticarete konu olan ilk madde Türkiye'nin güneyinde tek bir noktada çıkarılan ama tüm Ortadoğu'da rastlanılan zarif, kapkara ve parlak bir volkanik cam olan obsidiyendi.
Fikirler Tarihi - Ateşten Freud'a İncelemesi - Şahsi Yorumlar
Fikirler Tarihi, şimdiye kadar okurken en zorlandığım kitaplardan biri oldu. Bir kitaba bu kadar vakit harcayacağım aklımın ucundan bile geçmezdi. Hem sayfa sayısını çokluğu, hem de boyut olarak kocaman olması okuma hızım ne kadar iyi olursa olsun sayfalar ilerlemedikçe beni sıkıntıya soktu. Sonrasında bu konuyu kafamdan silip attım, sonuçta roman okumuyordum. İçinden çekip aldığım bilginin keyfine bakar oldum. İşte o zaman gerçek bir ilerleme sağladım ve çok faydalandım bu şaheserden. İçindeki bilgiler o kadar yoğunluklu ki birçok yerin altını çizdim, notlar aldım. Madem bu kadar zaman ayırıyorum, hakkını vereyim dedim. Bu da normal olarak hızı etkiledi ama pişman mıyım derseniz, zerre kadar değilim. :) Kitaba gelecek olursak; bu kitaptan anladığım en önemli şey, fikirlerin öyle gökten zembille ya da vahiyle inmediği. Ortada bir süreç var. Hemen Newton'un şu sözü aklıma geliyor "Daha uzağı görebildiysem, devlerin omuzlarında yükselmem nedeniyledir." Eskiden bu insanları, yani tarihe mal olmuş bu büyük zihinleri peygamber olarak tasvir ederdim. Olağanüstülermiş gibi. Aslında öyle değiller. Evet, kesinlikle büyük bir dehaya sahipler ama kendi başlarına değil, onlardan önceki dehalardan ilham alıyorlar. Bolca çalışma ve özveri var ortada. Bunları gördükten ve kavradıktan sonra insanın dünyaya olan bakış açısı büyük değişim geçiriyor. Kitaptan okuduğum kadarıyla önemli dönüm noktaları var. Sokrates öncesi doğa filozofları var, ki bunlar aydınlanma çağına en yakın düşünceleri paylaşıyorlar. Ve sonrasında Sokrates ve Platon'dan başlayan bir gelenek var... bu gelenek, ruha ve iç benliğe verdiği önemle biliniyor. Ki ileride dünyanın çehresini değiştirecek olan dinlerin ortaya çıkışı da bu düşünceden ortaya çıkıyor. 3 büyük vahiy dininden bahsediyorum. Tarihte belli bir ilerleme sağladılarsa da ilerlediklerinden daha büyük bir gerileme ve yıkım yaşadılar 2 ya da 3 yüzyıl içinde. Bir de Platon'un mistik düşüncesi dışında biri daha var ki, o da Aristoteles. Aristoteles bu dünya tarihine yön veren iki büyük akımın bir diğer tarafını oluşturuyor. Bilim ve mantık. 11 ve 12. yüzyıllarda Aristotelesçi düşüncenin yükselişi ile her şey değişti. Aydınlanma çağına kadar bilime ve gelişime öncülük etti. Ondan sonra Aristoteles'in birçok düşüncesi geçersiz olsa da bilimsel düşünceye öncül olması nedeniyle büyük önem taşıyor. Bir de benim çok önemli gördüğüm bir dönüm noktası var. Matbaanın keşfi ve Avrupa'da yaygınlaşması. Kara vebayla birlikte insanlar yakın dönemde bizim yaşadığımız gibi evlerine kapandılar ve kilise ve yönetimin etkisinden bir nebze kurtuldular. Çok öneli bir dönüm noktası olarak içten okuma ortaya çıktı. Bunun önemi; insanların kendi düşüncelerinin oluşması ve muhakeme yeteneklerinin önemli ölçüde artması oldu. Bunu her kitap okuru kendinden de görecektir. Son olarak dinlerin ortaya koyduğu yıkım çarpıcı bir şekilde ele alınmış. Tarih boyunca üç büyük din bu entelektüel gelişimi engellemiş. Özellikle Hıristiyanlık büyük bir çaba göstermiş bu konuda ama sonunda rahiplerin içinden çıkan Thomas Aquinas gibilerinin ortaya çıkmasıyla zamanla filozof ve bilim insanları tarafından yenilgiye uğratılmış. :) Kitabın büyük bir kısmı bu konuya ayrılmış ki bence bu çok önemli. Kitap sayesinde hiç ilgimin olmadığını düşündüğüm konulara merak saldım. Bu kitap benim için dönüm noktası. Tek eksik yönü sonlara doğru yazım yanlışları ve anlatım bozuklukları gözüm çarptı. Kitabı hazırlayan editör ve redaktörler de usanmış olacaklar ki aceleye getirdiler galiba :D Çok uzun oldu, kısacası öneriyorum kesinlikle okunması gerek. İyi okumalar. (Furkan.)
Okumadan geçme: Kitabı tüm detaylarıyla burada özetleyecek değilim lakin ilk insanlardan, 20.yy'a kadar fikirleri derinlemesine ortaya koyuyor. Bunu yaparken heyecan verici olan hem kronolojik olarak bağıntılı düşünürleri görüyorsunuz belli perspektiflere yedirilmiş biçimde hem de size tarih,antropoloji,felsefe vb. gibi alanların bakış açılarını, kanon metinlerini ve dünyaya kavrayış biçimlerini yedirerek holistik bir biçimde neler olduğunu anlatıyor. (Can Usta)
Fikirler Tarihi - Ateşten Freud'a PDF indirme linki var mı?
Peter Watson - Fikirler Tarihi - Ateşten Freud'a kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Fikirler Tarihi - Ateşten Freud'a PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.
Kitabın Yazarı Peter Watson Kimdir?
Peter Watson (1943) entelektüel bir tarihçi ve eski gazeteci, fikirlerin tarihindeki çalışmalarıyla biliniyor.
Durham, Londra ve Roma üniversitelerinde eğitim almıştır. Cambridge'deki Arkeolojik Araştırmalar için McDonald Enstitüsü'nde Araştırma Görevlisi olarak çalıştı.13 kitap yayınladı.
Peter Watson Kitapları - Eserleri
- Fikirler Tarihi - Ateşten Freud'a
- Yakınsama
- The German Genius
Peter Watson Alıntıları - Sözleri
- Newton, ışığı esas itibariyle, yayılan parçacık demeti olarak kavramıştı ancak Einstein döneminde çoğu biliminsanı Newton'un Hollandalı çağdaşı Christiaan Huygens'ın ışığın dalga olarak kavranması gerektiğini söyleyen rakip teorisini benimsemişlerdi. (Yakınsama)
- Werner Heisenberg, Einstein'dan iyi bir müzisyendi ve piyano konusunda klasikleri on üç yaşında çalabilen Planck kadar yetenekliydi. Matematik bir genç olarak onun güçlü yönüydü ancak tek uğraşı değildi. Ateşli bir ulusalcıydı ve savaş sonrasındaki karşılıklık döneminde komünizm karşıtı sokak kavgalarına karışmıştı. (Yakınsama)
- Yazı, bir fikirdir. Buluşlar fikirlerin göstergesidir. Dil, insanların nasıl düşündüğünü yansıtır. Dil toplulukların entelektüel tarihini yansıtır. (Fikirler Tarihi - Ateşten Freud'a)
- Sessiz okumayla kişi düşünmeye başlar ayrıca matbaa kişiyi bireyselliğe götürür. (Fikirler Tarihi - Ateşten Freud'a)
- Şimdiyi tüm detaylarıyla, ilkesel olarak dahi bilemeyiz. Bu nedenle gözlemlenen her şey olasılıklar çokluğu içinden bir seçmedir ve gelecekte mümkün olan şey üzerinde bir sınırlamadır... Belirsizlik doğanın her yanına işlemiştir, daima oradadır, kaçınılmazdır... (Yakınsama)
- Rutherford alfa parçacıklarında bilimin görselleştiği sözlerini nasıl da aktarmış. “Ben atomu, yerine göre kırmızı ya da gri renk alabilen, hoş ve çetin bir dost şeklinde ele almak için yetiştirilmiştim.” (Yakınsama)
- Antik dönemde, yazıdan önce , insanların hafızalarını mükemmel şekilde kullanabildiklerini unutmamalıyız. Binlerce mısralık şiirlerin ezberlenmesi görülmedik şey değildi, edebiyat bu şekilde korunuyor ve yayılıyordu. (Fikirler Tarihi - Ateşten Freud'a)
- Tabletlerden birinde, bir öğrenci okuldaki yoğunluğu şöyle tarif eder: Bir ayda okula gittiğim gün sayısı şöyledir: Her ay üç gün serbestim; Hey ay üç gün dini tatilim var; Her ay yirmi dört gün Okulda olmam gerekiyor. Ne kadar uzun!57 (Fikirler Tarihi - Ateşten Freud'a)
- Her elementin dış kabuğundan iki elemente sahip, olması bunların periyodik tablodaki yerlerinin açıklanmasını yanında baryum ve radyumun önemli diğer farklılıklarına rağmen kimyasal olarak benzer oldukları anlamına gelir. Einstein'ın söylediği gibi, "Bu, düşünce alanı içindeki en yüksek müzikalite formudur." (Yakınsama)
- Sir Ernest Rutherford'un an itibariyle "atomu parçaladı"ğını haykırıyorlardı. (Yakınsama)
- "Rutherford, bir deneye sövmenin deneyin daha iyi yürümesini sağlayacağına ve sonuçları hesaba katarsa haklı çıkacağına yönelik inancına derin bir bağlılıyla ünlüydü." Mark Twain'in belirtiği gibi, "stres anlarında sövmek, duanın bile vermediği bir ferahlama sağlar." (Yakınsama)
- Artık, insanın doğrudan atalarının beyin büyüklüğündeki ilk ve en önemli sıçramanın, iki ayaklılık evrimiyle bağlantılı olduğu düşünülüyor. (En büyüğü olduğu için en önemlisi; beyinlerimizin, bedenlerimize oranla, şimdi geçmiştekinden biraz daha küçük olduğuna ilişkin veriler var elimizde.) Bilim adamlarına göre; yeni, açık, savana türü ortamda dik yürümek, öteki topluluk üyelerinin yaşadıkları daha dağınık haldeki ağaçlara yiyecek götürmek üzere kolları ve elleri serbest bırakmıştır. Taş aletler yapmak için elleri serbest bırakan da, iki ayaklılık olmuş; bu da, insanın etçil yeme düzenine geçmesine katkıda bulunmuş ve yeni yeme düzeni, kalori açısından çok daha zengin yiyeceklere ulaşılmasını sağlayarak, beynin gelişme imkanını daha da artırmıştır. Ama iki ayaklılığın ikinci bir önemli sonucu vardı: Dik duruş, insan boğazında, maymununkine göre çok daha aşağıda duran gırtlağın aşağı inmesini de olanaklı kılmıştır. Gırtlak, bu yeni düzeyinde, ünlü ve ünsüz sesleri biçimlendirmeye çok daha uygun bir konuma gelmiştir. Ayrıca, iki ayaklılık soluk alıp verme düzenini de değiştirmiş, bu da sesin niteliğini yükseltmiştir. Son olarak, et, daha besleyici olduğu gibi, sert bitkilere göre daha kolay çiğneniyordu; bu, çene yapısının değişmesine yol açıp ince kasların gelişmesini sağladı; ince kaslar da, başka şeylerin yanı sıra, dilin konuşmada kullanılan çeşitli sesler yelpazesini çıkarabilmesi için gerekli olan daha incelikli hareketlerini olanaklı hale getirdi. Ayrıca, insanlar daha önce dişleriyle yaptıkları bazı şeyleri kesici aletlerle yapmaya başladılar; bu, dişlerin konuşmanın gelişimine yardımcı olacak şekilde küçülmesini sağlamış olabilir. Bunların hiçbiri "amaçlı" değildi elbette; iki ayaklılık ve et yemenin bir sonucu, bir "yan ürün"üydü. İki ayaklılığın son bir sonucu, kadınların görece küçük beyinli çocuklar doğurabilmeleri oldu - çünkü annelerin rahat yürüyebilmeleri için görece dar pelvislerinin olması gerekiyordu. Bu, bebeklerin uzunca bir dönem boyunca annelerine bağımlı olmaları sonucunu doğurdu; bu da, erkeklerle kadınlar arasındaki iş bölümünü getirdi: Erkekler, eşleri ve çocukları için yiyecek getirme yükümlülüğünü üstlendiler. Bu düzenleme, zamanla çekirdek ailenin gelişimini kolaylaştıracak, bilinçli topluluğun sosyal yapısını daha karmaşık hale getirecekti. İnsanların başkalarının sosyal durumlarda davranışını öngörmelerini gerektiren bu karmaşık yapı, genellikle bilincin evrilmesini sağlayan mekanizma olarak görülür. Başkalarının davranışını öngörerek, bireyler bir benlik duygusu edineceklerdi. (Fikirler Tarihi - Ateşten Freud'a)
- “Parlak bir genç büyükannesine Felsefe Dokturu olacağını söylemiş. Büyükanne gururla gülümsemiş ve şöyle demiş: Harika. Felsefe nasıl bir hastalık?"'. s.11 (Fikirler Tarihi - Ateşten Freud'a)
- Eddington, Cottingham ve Dyson yola çıkmadan önceki gece Kraliyet Gözlemevi'nde, ışığın ne derece sapması halinde Einstein'ın teorisinin doğrulanacağını hesaplamak için geç saatlere kadar çalıştılar. Cottingham bir an tumturaklı bir şekilde , şayet beklenen değerin iki katı bir sonuca ulaşırlarsa ne olacağını sordu. Dyson soğuk bir tavırla, "O zaman Eddington aklını oynatır ve sen eve yalnız dönmek zorunda kalırsın!" diye cevap verdi. (Yakınsama)
- Arkeolojik kayıtlara göre ticarete konu olan ilk madde Türkiye'nin güneyinde tek bir noktada çıkarılan ama tüm Ortadoğu'da rastlanılan zarif, kapkara ve parlak bir volkanik cam olan obsidiyendi. (Fikirler Tarihi - Ateşten Freud'a)
- Kuşku, din ile ahlak arasındaki büyük ayrılığı sergiler. (Fikirler Tarihi - Ateşten Freud'a)
- Bazı paleontologlara göre, insanın ilk soyut fikri, yaklaşık yedi yüz bin yıl önce ortaya çıkmıştır. Taş el baltaları, aynı standart ölçülerde yapılmaya başlandığında. Bilim adamlarına göre, bu, erken dönem insanının zihninde bir el baltasının nasıl olması gerektiğine ilişkin bir fikri olduğunu göstermektedir. (Fikirler Tarihi - Ateşten Freud'a)
- Ortaçağdaki yaşam biçimi tehlikeli, adaletsiz ve değişmez olmanın yanı sıra görünürlüğü olmayan ve suskun bir yaşam biçimiydi de. (Fikirler Tarihi - Ateşten Freud'a)
- Bu altın on yılın üretken çalışmalarının hepsi Avrupa'daki üç yerden birinde gerçekleştirildi: İngiltere Cambridge'deki Cavendish Labaratuvarı, Danimarka Kopenhag'daki Niels Bohr Teorik Fizik Enstitüsü ve Almanya'nın ortasında adeta patlama etkisi yaratan eski üniversite kenti Göttingen. (Yakınsama)