Geçmişten Günümüze Kabe'nin İşgali - Mehmet Ali Büyükkara Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Geçmişten Günümüze Kabe'nin İşgali kimin eseri? Geçmişten Günümüze Kabe'nin İşgali kitabının yazarı kimdir? Geçmişten Günümüze Kabe'nin İşgali konusu ve anafikri nedir? Geçmişten Günümüze Kabe'nin İşgali kitabı ne anlatıyor? Geçmişten Günümüze Kabe'nin İşgali PDF indirme linki var mı? Geçmişten Günümüze Kabe'nin İşgali kitabının yazarı Mehmet Ali Büyükkara kimdir? İşte Geçmişten Günümüze Kabe'nin İşgali kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi
Yazar: Mehmet Ali Büyükkara
Yayın Evi: Rağbet Yayınları
İSBN: 9789758894222
Sayfa Sayısı: 184
Geçmişten Günümüze Kabe'nin İşgali Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
-Ebabil kuşları Ebrehe'nin fil ordusuna mikrop mu bulaştırmıştı?
-Tapınak Şövalyeleri'nin Mekke önlerinde ne işi vardı?
-Hacer-i Esved'i yerinden sökerek Bahreyn'e götürenler kimlerdi?
-Haccac'ın mancınıklarla attığı kayalar Kabe'de nasıl bir tahribat yaptı?
-Katlettiği hacıların cesetleriyle Zemzem kuyusunu tıka basa dolduran lider kimdi?
-Tünel kazarak Hz. Muhammed'in cesedini kaçırmaya çalışanlar nasıl yakalandılar?
-Osmanlı padişahı, Kutsal Topraklar'da işlediği suçlardan dolayı hangi Suud kralını Sultanahmet'de idam etti?
-Vehhabiler Hz. Muhammed'in türbesi üstündeki yeşil kubbeyi niçin yıkamadılar?
-Kimler Mekke'yi dârülharp ilan etti?
-Kabe 1979'da Cuheyman ve adamları tarafından iki hafta boyunca nasıl işgal altında tutuldu?
-Kabe'yi işgalden kurtaranlar Fransız jandarmaları mıydı; yoksa bir ABD şirketinin paralı subayları mıydı?
-Usame Bin Ladin, Cuheyman'ın Kabe'yi işgali için ne dedi?
-El-Kaide, Kenya'daki kanlı terör eylemine niçin Kabe Operasyonu adını verdi?
-ABD, Kabe'yi nüklüer silahlarla vurabilir mi? Eğer vurursa Ebabiller tekrar gelir mi?
-Hz. Muhammed'in hadislerine göre Kabe'yi kimler yıkacak?
-Geçmişten Günümüze Kabe'nin İşgali'nde daha pek çok sorunun cevabını bulacaksınız.
(Tanıtım Bülteninden)
Geçmişten Günümüze Kabe'nin İşgali Alıntıları - Sözleri
- Kabe'yi tahrip edip yıkanlar, onun kutsiyetine gölge düşürenler maalesef müslüman ismi taşıyan kesimler oldular.
- Üst katlarda yapılan operasyonun bir benzerini tekrarlamak, yani silahla mukabele etmek, ölü sayısını fazlalaştırmaktan başka bir işe yaramayacaktı. Alternatif olarak işgalcileri teslim olmaya mecbur edecek seçenekler üzerinde çalışıldı ve bunlar uygulandı. Mahzenlere atılan kimyasal patlayıcılar, özellikle sinir gazı, havalandırması kısıtlı odalarda bulunan direnişçileri dışarı çıkarttı. Kimileri silahlarıyla son hamlelerini yaptılar ve öldürüldüler. Kimileri de elleri yukarıda teslim oldular. Patlayıcıların etkisinden uzak kalmayı başaran az sayıdaki eylemci ise değişik bir yolla ama acımasızca devre dışı bırakıldı. Mahzenlere tonlarca su boşaltıldı. Bodrum katlar suyla dolduktan sonra suya yüksek kilovatta elektrik verildi. Bu akım gücüne bir canlının dayanması imkansızdı. Kabe 5 Aralık 1979 günü işgalci grubun elinden tamamen kurtarılmış oluyordu.
- Vehhabilerin Necd dışına yaptıkları ilk ciddi saldırı, 13 Mayıs 1802 tarihindeki Kerbela baskınıdır. Aşura gününü anmakta olan Iraklı Şiiler korkunç bir katliamla karşı karşıya kaldılar. İki binden fazla Şii müslüman öldürüldü. Hz. Hüseyin'in türbesindeki değerli süslemeleri, altın ve gümüş eşyaları iki yüz kadar deveye yükleyerek Dir’iye'ye dönen Vehhabi akıncılar, bir müddet sonra Suriye'ye yönelmişler, kısa süreli de olsa Şam'ı işgal etmişlerdi.
- Hz. Hüseyin'den sonra Emevi karşıtı muhalefetin başına geçen ve devletten hoşnut olmayan kesimlerin umudu haline gelen Abdullah bin Zübeyr'in etrafında toplananların sayısı Harre Hadisesi ile birlikte daha da artmıştı. Abdullah, Mekke'yi muhalefet hareketinin siyasi ve askeri merkezi haline getirdi. Müslim bin Ukbe'nin muzaffer ordusunun şimdiki hedefi Mekke şehriydi. Şehrin alınmasıyla, Yezide karşı duran tüm muhalif odaklar yok edilmiş olacaktı. Şimdi devlet daha ciddi bir rakiple karşı karşıya olduğundan, komutanlık görevi daha genç yaştaki Husayn bin Numeyr'e verildi. Husayn 24 Eylül 683 tarihinde Mekke'yi kuşattı ve mancınıklarla şehri dövmeye başladı. Atılan yağlı paçavralar Kabe'nin tutuşmasına yol açtı. Bu kuşatma Yezid'in ölüm haberi alınıncaya kadar altmış dört gün devam etti. Emevi ordusu geri çekildi.
- Kabe'nin işgallerinin tarihi aslında Kutsal Topraklar'ın bilinmeyen tarihidir. Bu mukaddes mekanlarda yaşanmış acılı ve dehşetli günlerin öyküsü sanki müslüman toplumların gözlerinden kaçırılmak istenircesine tarihçiler ve yazarlar tarafından ihmal edilmiştir.
- Dünyada ne kadar daha kalacaksın? Ölüm daha güzeldir.
- Muhammed bin Abdülvehhab 1733 yılında, Vehhabilerin haccetmek maksadıyla toplu halde Mekke'ye gelebilmeleri için Mekke emiri Şerif Mesud bin Said'e otuz kişilik bir heyet göndermişti. Fikir ve davranışları farklı bir dini grupla karşı karşıya olduğunu anlayan Emir, onları Hicaz alimleriyle münazaraya davet etti. Bu münazara vesilesiyle Vehhabiliğin iç yüzünü öğrenme fırsatı yakalayan Mekke kadısı Vehhabilerin küfrüne hükmetti ve müşrikler pistirler; onları Mescid-i Haram'a yaklaştırmayın" (Tevbe Suresi (9): 28] ayeti hükmünce hapsedilmelerine karar verdi. Mesud'dan sonra 1751'de emir olan Şerif Musaid ve 1770'de emirliğe geçen Şerif Ahmed de söz konusu fetva gereğince hiç bir Vehhabi hacı kafilesini Harem'e sokmadı. 1772'de emir olan Şerif Surûr ise Vehhabilerin talebini, yüz tane at ve İranlı Şiilerden alındığı miktara eş vergi vermeleri şartıyla kabul edeceğini bildirdi. Kendilerinin Şiilerle bir tutulmaları Vehhabileri çok öfkelendirmişti. Demek ki Mekkeliler Vehhabi mezhebini müşrik saydıkları Şiilerin mezhepleriyle aynı kefede görüyorlardı. Vehhabiler çok alçaltıcı buldukları bu teklifi doğal olarak kabul etmediler. Artık zor yoluyla haccetmekten başka çıkar yol olmadığı fikrinde birleştiler. Mekke emiri Vehhabilerle olan gerginliğin gittikçe arttığını görmüş ve İstanbul'dan yardım istemişti. Bunu öğrenen Vehhabiler, bir süre daha Osmanlı'yla muhatap olmamak maksadıyla toplu hac taleplerini yenilemediler.
- Abdullah bin Zübeyr'in teslim olmaması kuşatmayı uzatmıştı. Etrafındaki çember gittikçe daralıyordu. Mekke'nin dış mahalleleri tek tek Haccac'ın eline geçiyordu. Abdullah en son Kabe'nin bulunduğu Mescid-i Haram'a sığındı. Abdullah bundan dolayı bazı İslam kaynaklarında Aizül-Beyt yani Kabe'nin Mültecisi olarak lakaplanmaktadır Kabe'nin çevresi savaş alanına dönüştü. Altıncı ayın sonunda Mekkelilerin yiyecekleri tamamen tükenmişti. Şiddetli açlık baş göstermişti. Halk binek hayvanlarını yemeye başladı. Hatta Haccac'ın askerleri tarafindan hakaret olsun diye mancınıkla atılan bir köpeği bile derisini yüzüp yediler.Açlık dayanılmaz reddeye gelince Mekke ahalisinin teslim olmaktan başka çaresi kalmadı. Abdullah'ın oğulları bile babalarını terketmişti. Hz. Ebubekir'in kızı olan annesi Esma, oğlu Abdullah'a, davasında haklı olduğunu, tek başına kalsa bile kesinlikle teslim olmaması gerektiğini telkin ediyordu. “Dünyada ne kadar daha kalacaksın? Ölüm daha güzeldir” diyordu. Bu öğütleri tutan Abdullah sonuna kadar cesurca savaştı ve öldürüldü. Başı kesilerek Şam'a, halifeye gönderildi. Başsız cesedi bir süre Mekke'de darağacında teşhir edildi. Cesedi ancak annesinin yetkililerden ricası sonucunda defnedilebildi.
- Emevi ordusunun komutanı Müslim bin Ukbe, Yezid'in talimatıyla, işgal ettikleri Medine'yi askerlerine üç gün boyunca 'mübah' kıldı. Bu mübahlık, her türlü gasp ve tecavüzün belirlenen süre zarfında Emevi ordusuna helal olması anlamına geliyordu. Evlere zorla girildi, mallar ve eşyalar yağma edildi, kadınların arzına geçildi, suçu olmayan insanlar dövüldü veya öldürüldü. Bugünde o kadar fazla tecavüz olayı yaşandı ki, bu tecavüzler neticesinde birkaç gün arayla doğan çok sayıda bebeği Medineliler "Harre çocukları" ismiyle andılar.
- İlk hedefleri Ma’le kabristanı oldu. Tıpkı bir asır önce Melik Suud’un adamlarının yaptığı gibi tüm kubbeli kabirleri ve mezar taşlarını yıktılar. Hz.Peygamber’in ve kızı Fatıma’nın doğdukları evler ile Hz. Peygamberin namazgâhı tahrip edildi. Hz. Muhammed ile ilk inananların gizlice toplantı yaptıkları anıtsal bir mekan olan Erkâm’ın Evi’nin kapısına kilit vuruldu.
Geçmişten Günümüze Kabe'nin İşgali İncelemesi - Şahsi Yorumlar
Geçmişten Günümüze Kabe’nin İşgali, Prof. Dr. Mehmet Ali Büyükkara’nın 2015 yılında Rağbet Yayınlarından basılan 184 sayfadan oluşan bir kitaptır. Kitap sayfa sayısı az olmasına rağmen muhtevasındaki bilgi baz alındığında oldukça kapsamlı bir kitaptır. Kitap, İslam öncesi dönemden 1979 yılında yaşanan son baskına kadar olan süreçteki Kabe’nin işgal edilmesi süreçlerini anlatmaktadır. Kabe’nin gayrimüslimler tarafından denenen veya denenmek istenen işgal girişimlerinden ziyade Emeviler döneminde Abdullah bin Zübeyr’ın kendisini halife ilan etmesi, I.Dünya Savaşı sonrasında Şerif Hüseyin’in kendisini halife ilan etmesi ve sonrasında Suudi/Vehhabilerle yaşanan mücadele ve son olarak 1979 yılında Cuheyman el Uteybi’nin öncülüğündeki işgal kitabı oldukça önemli hale getirmektedir. Bu üç olay aynı zamanda İslam dünyasında önemli kırılma noktaları ve bu kırılma noktalarının dışa vurumu olarak karşımıza çıkmaktadır. Abdullah bin Zübeyr, Hz. Hüseyin’in Kerbela’da şehit edilmesi/öldürülmesi üzerine Kabe’nin de içinde bulunduğu Mekke’de Emevilerin hilafetine isyan ederek kendisini halife ilan etti. Kısa sürede Mekke başta olmak üzere Medine ve Hicaz’da halktan kabul gördü. Bu Emevilere karşı gösterilen en radikal tepkilerden biriydi. İslam dünyasının ikiye bölünmesi anlamına geliyordu. Buna mukabil, Bağdat’ta devam eden ancak Abdullah bin Zübeyr’in isyanı kadar etkili olmayan isyanlar da düşünüldüğünde İslam dünyası ve Müslümanların parça parça bölündüğü anlamına geliyordu. Abdullah bin Zübeyr’in isyanı ve İslam dünyasındaki çift başlı hilafet, Abdulmelik bin Mervan’ın halife olması ve Haccac’ın Abdullah bin Zübeyr’i öldürmesine kadar devam etti. Abdulmelik bin Mervan’ın görevlendirdiği Haccac, Zübeyr’e destek veren Medine’yi ele geçirince şehri yağmaladı ve Müslüman halka tecavüze varan uygulamalar yapıldı. “Müslüman, Müslümanın dilinden ve elinden Müslümanların güvende olduğu kimse” hadisi burada çiğnenmiş dinin mukaddes saydığı cani namus ve mal güvenliği yine Müslümanlar eliyle tehlikeye girmiştir. Bu İslam dünyasında Müslümanın Müslümana yaptığı anlaşılması ve açıklaması çok zor bir durum olarak karşımızda durmaktadır. Medine’nin ele geçirilmesi sonrasında Mekke’yi kuşatan Haccac, Abdullah bin Zübeyr’i öldürerek çift hilafete son verdi. Bu sırada çıkan yangında Kabe de zarar gördü. Bu yaşananlar, Müslümanların bilinç altında yer atmış ağır travmalara sebep olmuştur. I.Dünya Savaşı sürecinde İngilizlerle işbirliği içinde Osmanlı Devleti’ne isyan eden Şerif Hüseyin, Türkiye Cumhuriyeti’nin halifeliği kaldırmasıyla 1924 yılında kendisini Mekke’de halife ilan etti. Bölgede önemli bir güç konumuna gelen Suudi/Vehhabi güçleri, kutsal toprakları ele geçirip bölgede tek güç olmak istiyordu. Şerif Hüseyin’in kendisini halife ilan etmesiyle Suudi /Vehhabiler, Şerif Hüseyin’i tekfir ederek onunla mücadeleye girişti. Fetvaların din alimlerinin devreye girdiği süreçte İslam siyasi hedeflere alet edilerek kendilerini meşrulaştırma amacı olarak kullanıldı. Mücadele sonunda Şerif Hüseyin hem halifeliğini hem de kontrol ettiği kutsal toprakları kaybetti. Mekke, Medine ve Hicaz’ı ele geçiren Suudi/Vehhabiler, kendilerini kutsal toprakların koruyucusu ilan ederek bugün ki Suudi Arabistan Krallığı’nı kurdu. Osmanlı Devleti’ne büyük Arap Krallığı vaadiyle isyan eden Şerif Hüseyin, elindeki topraklardan olmuş ve bir kısmı Irak’ta bir kısmı Kıbrıs’ta olarak sığıntı bir hayat yaşayarak ölmüştür. Suudi /Vehhabi ittifakının kuruluşu, oluşumun dini/felsefi anlayışı ve Suudi Arabistan Krallığı’nın kuruluşunu yine Mehmet Ali Büyükkara’nın İhvan’dan Cuheyman’a Suudi Arabistan ve Vehhabilik kitabında bulmak mümkündür. Kitaba adını veren 1979 Kabe işgaline giden süreç Suudi Arabistan’ın kuruluş yıllarından başlamaktadır. Suudi kabilesi, Necd ve Ahsa bölgesindeki bedevi kabileleri yerleşik hayata ikna etmek amacıyla İhvan adı verilen köy benzeri yerleşim yerleri kuruldu. Yoğun dini propaganda eşliğinde bedevilerin yerleşik hayata geçişi sağlandı. Bu yerleşim yerlerinden güç alan Suudi/Vehhabi anlayışı bölgeyi ya kendilerine itaat ettirerek ve itaat etmeyenleri öldürerek ele geçirdi. Suudi/Vehhabi güçlerinin en büyük argümanı kendileri gibi olmayanları tekfir ederek kafir görmeleriydi. Aslında kendileri gibi olmayanlara Müslüman da olsa cihat ilan etmişlerdi. Bu anlayışla hakim olduğu topraklar, Irak, Ürdün, Birleşik Arap Emirliği sınırlarına dayanınca Suudi/Vehhabi güçleri bu bölgeleri de ele geçirmek istedi. Ancak İngilizlerden bu bölgelerin kontrolünü alan kabileler Suudi/Vehhabi saldırganlığı ve tecavüzüne karşı İngilizlere başvurdu. İngilizlerin araya girmesiyle saldırgan kabileler durdurulurken bu defa yoğun ve radikal dini propagandayla yetiştirildikleri için Suudi/Vehhabi yönetimini dinden çıkmakla suçlamaya başladılar. Bunun sonucunda yönetim, devletin kuruluşunda önemli katkıları olan İhvan oluşumuna savaş açtı ve İhvan’ın tüm oluşumu ortadan kaldırıldı. Babası da İhvan oluşumunda yer alan Cuheyman el Uteybi, büyüyünce Suudi Arabistan kraliyet ordusunda görev aldı. 1978 yılında görevinden istifa ederek kendisine bağlı bir oluşum kurdu. Suudi Arabistan yönetimini dinden çıkmakla suçlayan Uteybi, 20 Kasım 1979’da Kabe’yi işgal ederek eylemine başladı. İlk zamanlar bu eylemin İran destekli Şii bir faaliyet olarak gören Suudi Arabistan, eylemcilerin amacını öğrendiğinde büyük sarsıntı geçirdi. Tanklarla Kabe’ye giren Suudi ordusu, Kabe’nin üst katlarını kurtarsa da eylemciler alt katlardaki bölmelere girdi. Daha fazla kayıp vermek istemeyen Suudiler, işbirliği içinde oldukları Fransızlardan anti-terör timi istedi. Ancak gayrimüslimlerin Kabe’ye girmesinin yasak olması nedeniyle din alimlerinden fetva alındı. Fetva sonrasında Kabe’nin alt bölmelerine su basıldı ve suya elektrik verilerek eylemciler ya öldürüldü ya da teslim olmaya zorlandı. Teslim olanlar da daha sonra idam edildi. Cuheyman’ın eylemi, Suudi rejimini o kadar korkuttu ki rejim ülkede ne kadar radikal eğilimli Müslüman varsa onların Rus işgaline uğrayan Afganistan’a gitmesini sağladı. Suudi Arabistan’daki bu radikal ihvan oluşumu, Kabe’nin İşgali süreci ve Afganistan’ın işgali, 1990’lı yıllardan itibaren İslami radikalizmin bir tehdit olarak ortaya çıkmasına zemin hazırladı. Batı’nın Ortadoğu’ya yaptığı baskı ve dayatmalar ile İslam dünyasının kendi içindeki açmazlar, İslami radikalizmin doğuşuna kaynaklık etmiştir. Bu kitapta İslam dünyasının içinde bulunduğu açmazların radikalizme olan etkisini bariz bir şekilde görmekteyiz. Yaşadığı, toplumdan ötekileştirilen, toplumun zenginliklerinden faydalanamayan, fikirleri sorulmayan kesimler, bir süre sonra yaşadıkları toplum başta olmak üzere onlara bu sistemi dayatan yönetim ve güçlerden intikam almak istemektedirler. Araya bir de dramatik kırılmalara sebep olan olaylar eklenince radikalleşme önlenemez bir şekilde kendisini göstermektedir. (Mustafa BAKIRHAN)
Tarihteki kabe işgallerinin yüzeysel ve özet şekilde incelenip aktarıldığı bir kitap olmuş. 1979 Cuheyman'ın Kâbe işgali üzerine daha çok durulmuş, siyasi ve mezhepsel analizlerle aktarılmış. Okunması gereken bir kitap olduğunu düşünüyorum ama öncesinde tarihi bilgilerin edinmesi daha anlaşılır kılacaktır. Bilimsel araştırma ve kaynakçayla desteklendiği için güvenilir bir kaynak. Yazardan, emeği geçenlerden Allah razı olsun. (Nazlı)
Kabe'nin İşgali: Müslümanlarca 'Kutsal Topraklar' olarak kabul edilen yerlerin en önemlisi hiç kuşkusuz 'Kabe'dir. İslamiyetin doğuşundan günümüze gelinceye dek hem yabancılar hem de Müslümanlar tarafından saldırıya uğrayan ve zulümlerin yaşandığı bir yerin hikayesi anlatılıyor. Geçmişten Günümüze Kabe'nin İşgali, Mehmet Ali Büyükkara'nın, geniş bir kaynakça ile hazırladığı bir kitap. Yazar önsöz ve kitabın arka kapak yazısı içinde yer alan ve hepsi de merak uyandıran çeşitli sorular soruyor. Bunların her biri bile kitabın okunması için yeterli. Kabe'nin dini ve tarihi geçmişi hakkında hem dini kitaplardan hem de çeşitli rivayetlerden alıntılar yapılarak, Kabe'nin önemi, konumu, durumu ve misyonu açıklanıyor. Gayrimüslimlerin yaptığı saldırılar haricinde dinin kendi çocukları tarafından yağmalanan, hor görülen, yıkılan ve bölgede bulunan insanların katledildiği bir yer; yani Kabe anlatılmakta. Örneğin, Ebu Tahir adlı bir hükümdar ve karmatiler adı verilen bir mezhep mensupları tarafından Kabe'de yapılan soygun, yağma, yıkım, katliam Mekkeli tarihçi Kutbüddin Nehrevali'nin 'Kitabü'l-ilam bi A'lemi Beytillahi'l-Haram (Göttingen, 1858) adlı eserde kaynak olarak anlatılıyor. İbn Suud 1929 yılında 'İhvan'ı ortadan kaldırmasıyla rejime muhalif olacak en önemli güç de yok edilmiş olur. 1979 yılında gerçekleşen Kabe işgalinin yöneticisi konumunda olan 'Cuheyman'ın' yazdığı risaleler doğrultusunda bu eylemin fikir yapısı çözümlenmeye ve neden bu eylemi gerçekleştirdiği anlaşılmaya çalışılıyor. 1938 yılında petrolün bulunması ve kalkınma hamlesiyle birlikte şehirlerin yüzleri de değişmeye başlar. Bunlardan hoşnutluk duyanlar olduğu kadar hoşnut olmayanlar da bulunur. Cuheyman el-Uteybi, 1936 yılında doğan, uzun yıllar askeriye de görev yaptıktan sonra ayrılıp, daha sonra üniversitede okuyan ve rejimin yaptıklarından hoşnut olmayan biridir. Üniversitede Suudi selefiliğinin baş müftüsü olan, Şeyh İbn Baz'dan dersler alır. Uteybi yazdığı risaleleri Baz'a okutturur. Baz, risalelerdeki çoğu düşünceye katılmakla beraber bazı yerlere katılmaz ve "Cuheyman, İbn Bâz tipi alimlere risalelerinin değişik yerlerinde sert eleştiriler yöneltir. Ülkenin müftüleri ve kadıları, sıradan insanlar için şeriatı tatbik ederlerken, kral, prensler ve zengin çevrelerin yaşantı ve uygulamalarındaki dine ve hukuka aykırı suçları örtbas etmektedirler. Çünkü makamlarını ve yüksek maaşlarını kaybedecek olmaları onları korkutmaktadır. (S.109)" diyerek sistemi eleştirir. "Cuheyman'a göre bir Müslüman devlette devlet başkanında olması gereken üç şart olduğunu ve bunların gerçekleşmesi halinde orada yaşayan Müslümanların itaat edebileceğini anlatır. O şartlar ise: Müslüman olması- Hz. Muhammed'in kabilesi olan Kureyş'e mensup olması ve şeriati uygulaması. Eğer bunlardan biri eksik olması durumunda itaat ve biatın olmayacağını bildirir (S.108). Genelde ağır metin kabul edilen bu tür kitaplar yazarın kullandığı akıcı ve anlaşılır dil sayesinde rahat bir şekilde okunabiliyor. Kitabı okudukça, Suudi rejimin düşünce yapısını bir nebze de olsa öğreniyoruz. Şu an da bile devam eden Suudi-İran ya da Vehhabi-Şii çatışması/çekişmesinin perde arkasını; Suudi rejimin niçin Şiileri ve İran'ı 'sapkın' olarak nitelediklerini de görebiliyoruz. Suudi Arabistan'da önemli bir Şii azınlığın olması Suudi rejimini her daim endişelendirmiş ayrıca refah seviyesinden de en az pay ayrılan kesim olmaya devam etmişledir. Cuheyman'ın Kabe'yi işgal etmesi, İran'la bir bağlantısı var mı? Humeyni bu olayı destekledi mi? İran da geçekleşen İslam Devriminin bu devamı sayılabilir mi? Suudi Arabistan'daki Şiilerin bu olayda rolleri var mı? Gibi çeşitli sorular da ortaya çıkıyor ve bunların cevabını da yazar, o günkü gazetelerden yola çıkarak araştırıyor. "Kabe'nin kutsiyetinin şimdiye kadar gayrimüslimler tarafından değil bizzat Müslümanlar tarafından ihlal edildiği gözler önüne serilmekteydi (S.171)." diyerek yazar çok önemli bir hususu ortaya koyuyor. Yerli ve yabancı kaynaklardan derlenen bu çalışma ile bu konularda araştırma yapacak kişilere bir yol çizebilir. Sadece derli toplu bilgilerden dolayı değil, içeriğinden kaynaklı da çok anlamlı bir kitap. Gayrimüslimlerin saldırı planlarına karşın, dinin kendi çocukları tarafından yapılan saldırılarının tarihini okuyoruz. Ezcümle: Tavsiye ederim. (S. Ali)
Geçmişten Günümüze Kabe'nin İşgali PDF indirme linki var mı?
Mehmet Ali Büyükkara - Geçmişten Günümüze Kabe'nin İşgali kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Geçmişten Günümüze Kabe'nin İşgali PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.
Kitabın Yazarı Mehmet Ali Büyükkara Kimdir?
1967 yılında İstanbul Fatih'te doğdu. Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’ni bitirdi (1990). Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi öğretmenliği yaptığı sırada aynı üniversitede Hadis bilim dalında yüksek lisansını tamamladı (1993). Aynı yıl yeni kurulan Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi’ne YLS sınavıyla İslam Mezhepleri araştırma görevlisi olarak atandı. Lisansüstü öğrenimi için gittiği İngiltere’de Edinburgh Üniversitesi İslam ve Ortadoğu Araştırmaları bölümünde doktor ünvanı aldı (1997). Yurda dönüşünde göreve başladığı Çanakkale Onsekiz Mart Ü. İlahiyat Fakültesi’nde 2000 yıbnda doçent, 2006 yıbnda profesör oldu. Dekan yardımcıbğı (1998-1999), Üniversite Senatörlüğü (2000-2009) ve Temel İslam Bilimleri Bölüm Başkankğı (1999-2009) görevlerini yürüttü. 2009’da Marmara Ü. İlahiyat Fakültesi, 2012’de ise İstanbul Şehir Üniversitesi kadrosuna katıldı. Çakşmalarmı klasik kelâm okullarının yanısıra Şiîliğin tarihi, düşüncesi ve günümüzdeki durumu, bugünkü selefilik, çağdaş İslami hareketler ve akımlar, din-siyaset ilişkisi konuları üzerine yoğunlaştıran Büyükkara’nın, alanında yerli ve yabancı dilde yaptığı çeşitli yayınları bulunmaktadır.
Mehmet Ali Büyükkara’mn yayınlanmış kitapları şunlardır:
İhvan’dan Cuheyman’a Suudi Arabistan ve Vehhabilik, 2004,2010,2013 (üç baskı).
İmamet Mücadelesi ve Haşimoğulları (h. II. Asır), 1999.
Imamiyye Şiasına Göre Önemli Tarih, Gün ve Geceler, 1999.
Ehl-i Beyt ve Ehl-i Devlet: Musa Kâzım ile AB Rızâ Dönemi Şiiliği ve Abbasiler, 2010.
Mehmet Ali Büyükkara Kitapları - Eserleri
- Çağdaş İslami Akımlar
- İhvan'dan Cüheyman'a: Suudi Arabistan ve Vehhabilik
- Geçmişten Günümüze Kabe'nin İşgali
- Kabe'nin İşgali
- İmamet Mücadelesi ve Haşimoğulları
- İslami Davanın Güzergahı
- Ehl-i Beyt ve Ehl-i Devlet
Mehmet Ali Büyükkara Alıntıları - Sözleri
- 1932’de İbn Suud, Osmanlı kanunları dahil, Hicaz’da yürürlükte olan hukuk nizamının artık tüm ülkede geçerli olduğunu belirten radikal bir karara imza atarak söz konusu farklı nizamları tek bir nizam altına toplamış oluyordu (İhvan'dan Cüheyman'a: Suudi Arabistan ve Vehhabilik)
- Din bir kez daha dünyevi hırs ve ikbalin kurbanı oldu. (İmamet Mücadelesi ve Haşimoğulları)
- insanlığa bir çare, bir ilaç, bir devadır... (İslami Davanın Güzergahı)
- Faysal’ın din-siyaset ilişkisi bağlamındaki görüşleri, 20. yüzyılın son yarısına ait İslamcı söylemin genel karakterini ana hatlarıyla yansıtmaktadır. Faysal, İslam ümmetinin geri kalışının suçunu müslümanlarda aramaktadır. Onlar, Allah’ın kendilerinden beklediği şekilde hareket etmemişler, O’nun yolundan sapmışlardır. Bugün İslam, -Hz. Peygamber’in sözünün doğruluğunu da kanıtlamasına- doğduğu günlerde olduğu gibi garip/yalnız durumdadır. İslamiyeti garip bırakanlar yine müslümanlardır. (İhvan'dan Cüheyman'a: Suudi Arabistan ve Vehhabilik)
- ...tarikat yapıları kadın dindarlığını yükselten toplumsal bir işlev görürler. (Çağdaş İslami Akımlar)
- Kutub'a göre cahili sistemler şöyle sorular sorarak İslam cemiyetini aceleye sevk etmektedir: Çağrısını üstlendiğiniz nizamın detayları nerede? Onu yürütmek üzere modern usullere göre düzenlemeler yaptınız mı? Uygulanmaya hazır hukuk tasarılarınız var mı? "Sanki insanlar Allah'ın hakimiyetine teslim olmuş, O'nun şeriatı uyarınca yönetilmeye razılar da müçtehitler eliyle düzenlenmiş yeni usullere uygun hukuk tasarıları bulamıyorlar!" (İslami Davanın Güzergahı)
- Humeyni’nin Vehhabiliğe yönelttiği eleştiriler, dini ilimler kariye rinin ilk yıllarına kadar eskiye gitmektedir. Örneğin 1940’larda kaleme aldığı bir kitabında İslamiyet’in Vehhabi yorumunu “yalanlarla dokunmuş bir mendil” olarak nitelemekteydi. (İhvan'dan Cüheyman'a: Suudi Arabistan ve Vehhabilik)
- Gaye vasıtayı meşru kılmaz... Haram ile ne vacibe ne de mübaha ulaşılır. (İslami Davanın Güzergahı)
- kendisiyle savaşanlarla savaşıp, savaşmayanlarla savaşmaması... (İslami Davanın Güzergahı)
- 1967 Arap-İsrail savaşı ve savaşın Araplar aleyhine oluşan sonuçları, Faysalın İslam Paktı projesine müslüman hükümetler nezdinde İlgi ve itibar kazandırdı. Faysala kadar Suudi Arabistan devleti, Filistinliler için neredeyse hiç bir şey yapmamıştı. Özellikle Abdülaziz İbn Suud, sırf İngiltere ile karşı karşıya gelmemek için Filistin meselesinde doğrudan taraflardan biri olmaktan devamlı kaçınmıştı. (İhvan'dan Cüheyman'a: Suudi Arabistan ve Vehhabilik)
- Vehhabilerin Necd dışına yaptıkları ilk ciddi saldırı, 13 Mayıs 1802 tarihindeki Kerbela baskınıdır. Aşura gününü anmakta olan Iraklı Şiiler korkunç bir katliamla karşı karşıya kaldılar. İki binden fazla Şii müslüman öldürüldü. Hz. Hüseyin'in türbesindeki değerli süslemeleri, altın ve gümüş eşyaları iki yüz kadar deveye yükleyerek Dir’iye'ye dönen Vehhabi akıncılar, bir müddet sonra Suriye'ye yönelmişler, kısa süreli de olsa Şam'ı işgal etmişlerdi. (Geçmişten Günümüze Kabe'nin İşgali)
- Din bir kez daha dünyevi hırs ve ikbalin kurbanı oldu... (İmamet Mücadelesi ve Haşimoğulları)
- Allah'ın azabının azı, hafifi olmaz. (İmamet Mücadelesi ve Haşimoğulları)
- Gerçek zafer ahirettedir. (İslami Davanın Güzergahı)
- Dinde önceleri yok iken sonradan çıkarılan inanç ve pratikleri ifade eden bid’at, Vehhabi inancındaki temel kavramlardan bir tanesidir. Kur’an ve sünnette bulunmayan her şey bid’attır. Şirke kapı aralayan türbelerin inşasına ek olarak, camilere kubbe ve minare yapımı ve içlerinin süslenmesi bid’at olarak kabul edilir. Farz namazları ferdi olarak eda etmek bid’attır, dolayısıyla cemaatle namaz zorunludur. Hz. Peygamberim doğumunu ve kandil gecelerini kutlamak, mevlit okutmak, Şiilerce icra edilen kutlama ve anma merasimleri, “selâten tüncînâ” gibi çeşitli tesbihat ve dualar, Delâil-i Hayrat gibi kitapları okumak yine sakınılması gereken bidatlerdendir. (İhvan'dan Cüheyman'a: Suudi Arabistan ve Vehhabilik)
- farzların ve haramların çerçevesi dışına çıkmaya bir ruhsat bulunmamaktadır. (İslami Davanın Güzergahı)
- Cehennem halkı içinde azabı en hafif olan kişi Ebû Tâlib'dir. Ayağında ateşten bir çift pabuç vardır ve bunun (hararetinden dolayı) beyni kaynar. (İmamet Mücadelesi ve Haşimoğulları)
- Teşkilatların 1970’li yıllardaki kitap basım faaliyetlerinin baş sıranda Seyyid Kutub, Muhammed Kutub, Mevdudi, Abdülkadir Udeh gibi İslamcı yazarlardan yapılan çeviriler yer almaktadır. Başta İngiliz-olmak üzere Batı dillerinde ve müslümanların konuştukları dillerde yapılan söz konusu baskılar, müslüman ülkelerde ve dünyanın diğer ülkelerinde yaşayan azınlık müslüman gruplar arasında ücretsiz olarak dağıtılmışlardır. (İhvan'dan Cüheyman'a: Suudi Arabistan ve Vehhabilik)
- Bu duygularla yüklü olan İbn Suud, bir başka toplantıda da Hıris-tiyanlarla ilgili bazı Kur’an ayetlerini okumuş, sonra da Philby’e dönerek kendisini kuzeni saydığını, zira Hıristiyanların İshak Peygamber, Arapların da İshak’ın kardeşi İsmail Peygamber evladından olduklarını, Türklerin ise Tatar kökenli evlâd-ı İblis'den olduklarını açık yüreklilikle ifade etmişti (İhvan'dan Cüheyman'a: Suudi Arabistan ve Vehhabilik)
- Rasyonel temelli Kur'ancı ekol, tarihsel ve geleneksel malzemeyi kaynak olmaktan çıkardığı için, Kur'an'ı anlama yolunda irrasyonel bir beklenti içine düşmekten kurtulamamıştır. Bu türden sezgiciliğin izâfîliğinden olacak ki, aşırı uçlardaki bazı Kur'ancıların daha ileri giderek mistik hurûfiliği andıran izahlar yapmak durumunda kaldıkları görülmektedir. (Çağdaş İslami Akımlar)