Genç Kız Kalbi - Mehmet Rauf Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Genç Kız Kalbi kimin eseri? Genç Kız Kalbi kitabının yazarı kimdir? Genç Kız Kalbi konusu ve anafikri nedir? Genç Kız Kalbi kitabı ne anlatıyor? Genç Kız Kalbi kitabının yazarı Mehmet Rauf kimdir? İşte Genç Kız Kalbi kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi
Yazar: Mehmet Rauf
Editör: Ayşegül Çakan
Yayın Evi: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları
İSBN: 9786052959138
Sayfa Sayısı: 100
Genç Kız Kalbi Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
Yayımlandığı dönemde büyük ilgi gören ve sevilerek okunan Genç Kız Kalbi İstanbul’a akrabalarını ziyarete gelen genç bir kızın günlüğünden aktarılan sayfalardan oluşur. Olayların merkezinde platonik bir aşkın yer aldığı romanda Pervin’in aşk ve evlilik konusundaki düşünceleri anlatılırken, Mehmet Rauf kadın erkek eşitliği, birey ve toplum eğitiminin önemiyle ilgili görüşlerini ve seçkin görünen zümrenin sürdürdüğü hayata dair eleştirilerini de dile getirir. Akıcı bir üslupla kaleme alınan Genç Kız Kalbi’nde kahramanın iç dünyasında yaşadığı gelgitler, arayışlar ile sevinç, üzüntü, umut gibi duyguların dikkat çekici bir gerçekçilikle ifadesi Mehmet Rauf’un derin gözlem gücünü ortaya koyar.
Genç Kız Kalbi Alıntıları - Sözleri
- Bir erkeğin güzelliği zekâsından ibarettir.
- " Çiçekler renk ve kokularını, yıldızlar ışıklarını, kuşlar nağmelerini, deniz dalgalarını, gökyüzü bulutlarını, rüzgar titreyişlerini hep aşk için ikram ediyor..." ♡
- Gülüyorum gülüyorum, sonra ani bir aksi tesirle harap ve bitkin, ağlamak istiyorum.
- Kadınlık kutsal ve kıymetlidir, çünkü evvela hayatı, sonra da saadeti kendilerine borçluyuz. Bunun için onlara layık oldukları yüce mevkiyi vermeliyiz!
- Yaşamak için hayal değil, hayat lazımdır.
Genç Kız Kalbi İncelemesi - Şahsi Yorumlar
çünkü kalbiniz, çünkü ruhunuz titremiyor; çünkü sevmiyorsunuz!: Öncelikle Mehmet Rauf’u ikinci kez okumanın (birincisi, ‘Eylül’ ) vermiş olduğu mutluluğu paylaşmak istiyorum. Kendi dönemindeki yazarlara göre gayet akıcı ve anlaşılır bir dil kullanarak, okurken kendimizi kitabın içindeymişiz gibi hissetmemize vesile oluyor. Ayrıca Rauf’un kadın hakları, toplum baskısı ve ilişkiler hakkındaki görüş ve düşüncelerine de hayran olmamak elde değil. Pervin iyi eğitim almış bir kızdır. En büyük hayali kendisini sevecek kültürlü bir erkekle evlenmektir. Bu hayalini gerçekleştirmek için İstanbul’a gelir. Ancak İstanbul’da karşılaştığı manzaralar onu hayal kırıklığına uğratır. Çünkü İstanbul hayalindekinden farklıdır. İstanbul’da amcasının İstinye’deki evinde kalır. Amcasının eşi Hanım, kızı Nigâr, oğlu Abdiden hoşlanmayan Pervin onların yaşantılarına anlam veremez. Behiç ise yengesinin akrabası genç bir şairdir. Onunla tanıştıktan sonra hayalindeki erkeğin o olduğunu anlar. Behiç de ona karşı kayıtsız kalmaz. Ancak Behiç’in zengin bir kız araması ile ahlakı, sevgiyi ikinci plana atması Pervini yıkar. Namuslu yaşamak düşüncesiyle İstanbul’dan ayrılarak ailesinin uzun süredir evlenmesini istediği bir jandarma komutanıyla evlenmek için İzmir’e döner. Kitap burda bitirilmiş fakat düşüncemde yarım kalmış şeyler var elbette. Mesela Pervin, sözde Behiç’e ait bu kötü düşünceleri, hiç sevmediği yengesinden ve kızı Nigâr’dan duyarak, bu denli sevdiği ve inandığı Behiç’i öylece bir kenara atıp gitmeseydi de, Behiç’ten dinlemiş olsaydı. Belki gerçekten Behiç öyle düşünmüyordu da, Pervin’in de fesat ve dedikoducu bulduğu yengesi ve kızının bir uydurmasıydı¿ Böyle bitmemeliydi. Üzdü. Kitapta sık sık bahsedildiği gibi, toplum baskısı ve eskiden beri süregelen algı ve zihniyet, genç kızların kendi yaşamlarını isteklerine göre planlamalarına izin vermemektedir. Hükümetin kadınlara karşı -her zaman olduğu gibi- politikaları ayrımcı ve ötekileştiricidir. Memleketimizdeki çoğa yakın genç kız da hâlâ Pervin gibi, tanımadığı, bilmediği, sevmediği, sevmeyeceği, bir erkeğin kollarında çürümeye devam ediyor.. (Yağmur)
Mehmet Rauf'un okuduğum ikinci kitabı oldu Genç Kız Kalbi. Eylül romanını uzun zaman önce okuduğum için onu da tekrar okumayı düşünüyorum, tekrar okuyacağımda 1000 Kitap'ta okuduklarıma ekleyeceğim. Genç Kız Kalbi 1911'de gözlem gücüyle Mehmet Rauf tarafından yazılmış. Eserin bir asırdan sonra bile günümüzü yansıtması beni şaşırttı. Kitabı severek ve beğenerek okudum. Eser, Pervin isimli genç bir kızın İzmir'den babasına ısrar etmesiyle yaz tatilini İstanbul'da geçirmesini konu alıyor. Pervin'in günlüklerinden oluşuyor. Pervin'in gözlemleriyle karşısına çıkan bir platonik aşkla devam ediyor. Evlilik ve aşk konularının yanı sıra kadın erkek eşitliği, birey ve toplum eğitiminin eleştirilmesini de konu alıyor. Tabi ki konunun aşk olarak öne çıkması yanılttı beni, aslında paranın aşkın önüne geçmesiyle son bulan günlükler beni de etkiledi. Kısa bir eser de olsa içinden aldığım alıntıların derin anlamlar taşıdığını düşünüyorum. Sürükleyici bir konusu vardı. Tavsiye ediyorum. - yazar/mehmet-rauf - kitap/genc-kiz-kalbi--181770 (нιℓαℓ sεzgιη)
Genç Kız Kalbi Kitap Yorumu: 7/10 Açıkçası biraz tuhaf hissediyorum... Kitabımız Pervin isimli genç kızımızın babasını bin türlü zorlukla iknaya mecbur edişi ve İzmirden, İstanbula geçişi ile başlıyor. Herkesin anlattığı, öve öve bitiremediği bu şehri kafasında o kadar büyütüyor ki.. Hüsrana uğramaması mümkün değil.. Burada ki insanlar, yaşamlar, düşünceler, Pervin gibi müşkülpesent ve zarifliklere hasta bir kız için tam bir hüsran.. Aradığı aşkı burada bulamayacağına, çünkü buradaki insanların Pervinin düşüncelerine çok ters düşüncelere sahip olduklarını gördüğü an da fark ediyor. Fakat sonra, Sonra ise çok farklı şeyler oluyor. Spoiler vermemek adına susuyorum. Sadece Behiç Bey'in o zarif, şiirsel yönünün Pervini nasıl saadete kavuşturduğunu göreceksiniz. Acaba öyle mi? Sizce bir klasik eserin sonu mutlu biter mi.. Sanırım ilk defa mutlu biteceği yanılgısına düştüm. Kitap sonunda büyük bir darbe aldım. Hâlâ şaşkınım. Kitap güzeldi fakat 7 puan veriyorum. Mehmet Rauf'a kırgınım Eylül adlı romanından sonra çok büyük bir beklentiye girdim sanırım. Bu kitap benim için tıpkı karakterimiz Pervin'e olduğu gibi hüsran oldu bana da... Mehmet Rauf, Pervin karakteri üzerinden dönemin birçok özelliğini bize aktarıyor. Yazar bu eserinde, o dönem de evliliğe olan bakış açısı, örf, adet, gelenek dahilinde yapılan evliliklerin, görücü usulü evliliklerin getirdiği mutsuzluğu ve dönemin kadınlarının baskı altında olduğu konuları işlemiştir. Hatta rahatça diyebilirim ki, Mehmet Rauf yaşadığı döneme karşı içinde beslediği her şeyi bu eserde açığa çıkarmış. Bazı yerlerde Pervin üzerinden yansıttığı düşünce tarzına "bu tam da benim fikrim" derken, bazı yerlerde de "ne münasebet" der oldum. Alak bulak oldum açıkçası Sanki acilen baskıya verilmeli de hemen sonu yazılmalı gibi olmuş.. sonu olmamış açıkçası.. ya da sonu hemen böyle pat diye olmamalıydı.. tuhaf.. Öneriyorum ama (Sena)
Kitabın Yazarı Mehmet Rauf Kimdir?
Mehmed Rauf Servetifünun romancılarından, 1875 yılında doğdu, 1931 yılında İstanbul'da öldü. Bahriye Mektebi'ni bitirdi (1893), deniz subayı oldu, staj için Girit'e (1894), Kiel kanalının açılış töreninde bulunmak üzere Almanya'ya (1895) gönderildi, dönüşte İstanbul'da Tarabya'da elçilik gemilerinin irtibat subaylığına atandı. 1908'den sonra bahriye'den ayrıldı, hayatını yazarlıkla kazanmaya başladı. Cumhuriyet devrinde kadın dergileri çıkardı, ticaretli uğraştı. On altı yaşındayken yazdığı Düşmüş adlı hikayesini İzmir'e, Halit Ziya'ya göndermiş, Halit Ziya da Hizmet gazetesinde basmıştı, daha sonra İstanbul'da Mektep dergisinde yazıları çıktı. Halit Ziya, Cenap Şehabettin, Hüseyin Cahit'le böylece önceden tanışan Mehmed Rauf, sanatının en başarılı eserini Eylül romanıyla verdi; psikolojik roman örneği olan Eylül'de olduğu gibi öteki eserlerinde de özellikle aşk maceralarını konu yaptı. Romanları: Eylül (1901), Genç Kız Kalbi (1925), Böğütlen (1926), Define (1927), Son Yıldız (1927), Kan Damlası (1928), Halâs (1929) Hikâye Kitapları: İhtizar (Cançekişme, 1909), Âşıknâme (1909), Son Emel (1913), Hanımlar Arasında (1914), Bir Aşkın Tarihi (1915), Üç Hikâye (1919), İlk Temas İlk Zevk (1923), Aşk Kadını (1923), Eski Aşk Geceeri (1924) Mensur Şiir: Siyah İnciler (1901, 1925) Oyunlar: Ferdi ve Şürekâsı (1909, filme de alındı: 1917), Cidal (Kavga, 1911), Sansar (1920), Ceriha (Yara, 1927)
Mehmet Rauf Kitapları - Eserleri
- Eylül
- Genç Kız Kalbi
- Böğürtlen
- Ferdâ-yı Garâm
- Define
- Kan Damlası
- Halas
- Eski Aşk Geceleri
- Bir Aşkın Tarihi
- Define ve Kan Damlası
- Bir Hastalığın İlacı
- Yara
- Uzaktan
- Bir Zambak Hikayesi
- Üç Hikaye
- Karanfil ve Yasemin
- Siyah İnciler
- Kabus
- Serap
- Menekşe
- İsyanlar, Direnişler, Zaferler
- Âşıkane
- Edebi Hatıralar
- Son Emel
- İhtizar
- Eylül
- Eylül
- Sansar
- Son Yıldız
- Yağmurdan Doluya - Cidal - Sansar
- Seçme Hikayeler
- Harabeler
- Menekşe
Mehmet Rauf Alıntıları - Sözleri
- Yani hayale, yani şiire, yani aşka aşıktım. Aşkı evrenle hayatın tek varlık sebebi sayacak kadar deli bir aşık. (Eski Aşk Geceleri)
- Sende bir şey var, öyle bir şey ki hiçbirinde rastgelmiyorum. (Eylül)
- "Ah bu eksiklik duygusu.. İnsan değilim sanki bir denklemim.." (Eylül)
- O anda kapıdan genç bir hanım girdi. Fakat bu tam manasıyla bir güneşin doğuşu gibiydi. (Define ve Kan Damlası)
- "Ah insan denen mahlukat ne kadar zayıf ve alçak birşey (Üç Hikaye)
- “Günlerce ev bir hastane gibi, delirmiş genç kadına gelen giden hocalarla, hekimlerle dolar. (…) genç kadın bir deri bir kemik kalmıştır. (…) Hastalık geçer, fakat bu yara, bu valide yarası geçmez, aylarca kadını inletir.” (İhtizar)
- Biliyor musunuz, kadın olmasaydım belki Mesut olurdum. Zira kadın olmak, kadınlar arasında çirkin olmak gibi bir şey. (Ferdâ-yı Garâm)
- Zaten hayatımız âdet ile tesadüfün elinde zalim ve yırtıcı bir pençe içinde dayanıklılık ve katlanabilme yetisini kaybetmiş sefil bir hastalıktan başka bir şey miydi? (Serap)
- “Nedir bu insanın içten içe çürüyüşü...” (Eylül)
- Ah niçin bütün aşklar böyleydi? Niçin birbirlerini bugün sevenler hayattaki mutlulukları birbirlerinden bekler ve mutluluğu bulmakla bahtiyar ve zevk dolu olurken, iki gün sonra, birbirlerine iki amansız düşman oluyorlar, dişleri, tırnakları, pençeleri kan içinde, birbirini didiklemekten, mahvetmekten, helak etmekten başka bir şey istemiyorlardı? Buna nasıl razı oluyor, nasıl dayanıyorlardı? (Menekşe)
- Hayat böyle vesveselere değer mi? (Bir Hastalığın İlacı)
- Gök, yaldız içinde, aynı zamanda berrak, hayran hayran sevdiğine bakan bir genç kız gözü gibi saf ve berraktı (Karanfil ve Yasemin)
- "İnsanın içtenliğine inanmıyorum!" (Böğürtlen)
- “Ah, kim bilir ne nefis bir ruhu vardır.." (Menekşe)
- Dünyada şefkat, af, insanlık gibi güzel şeyler varken neydi bu insanlardaki vahşilik ki hâla birbirlerini yiyorlar, hâla birbirlerini yemekten zevk alıyorlardı ? (Kabus)
- ''Kalabalık içinde yalnız yaşamak, kalabalık içinde gezip beraber bir köşeye kaçmak, işte asıl zevk budur. İnsan, kalpleri birbirine bağlayan bu bağları o zaman anlar.'' (Eylül)
- “Zavallı hiç! Bazen ne etkili olarak zıddını ifade etmek ve anlatmak için kullanılır ve bir bakış açısına göre ne büyük, ne kahredici bir heptir!” (Serap)
- "Yaşamda o denli kötülük gördüm ki kimden olursa olsun, iyilik beklemiyorum." (Böğürtlen)
- Zaten hayatımız tamamen zannetmekten ibaret değil midir ? (Bir Aşkın Tarihi)
- Gün oluyor ki hiçbir şey görmemek için gözlerimi kapayarak oturmak istiyorum. (Ferdâ-yı Garâm)
Editör: Nasrettin Güneş