Gün Eksilmesin Penceremden - Cahit Sıtkı Tarancı Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Gün Eksilmesin Penceremden kimin eseri? Gün Eksilmesin Penceremden kitabının yazarı kimdir? Gün Eksilmesin Penceremden konusu ve anafikri nedir? Gün Eksilmesin Penceremden kitabı ne anlatıyor? Gün Eksilmesin Penceremden PDF indirme linki var mı? Gün Eksilmesin Penceremden kitabının yazarı Cahit Sıtkı Tarancı kimdir? İşte Gün Eksilmesin Penceremden kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi
Yazar: Cahit Sıtkı Tarancı
Yayın Evi: Can Yayınları
İSBN: 9789750705892
Sayfa Sayısı: 216
Gün Eksilmesin Penceremden Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
Büyük şairimiz Cahit Sıtkı Tarancı, Otuz Beş Yaş şiiri ile edebiyatımızın kült şairleri arasına girmiş, Baudelaire, Verlaine gibi Fransız şairlerinden etkilenmesine karşın yaşamı boyunca hiçbir yazınsal akımın içinde bulunmamıştır. Tarancı ne yazık ki aramızdan genç yaşta ayrıldı, bu yüzden sağlığında yayınladığı yapıt çok değildir. Ölümünden sonra bir araya getirilen düzyazıları ve konuşmalarının dışında, yirmi iki öyküsünü de kapsayan bir çalışma da 70'li yıllarda yayınlanmıştı. Tarancı bu öyküleri bir dönem Cumhuriyet gazetesinde düzenli olarak yazmıştı. Şairin unutulmaz bir dizesi altında, Gün Eksilmesin Penceremden adıyla bir araya getirdiğimiz bu öyküler, okuyunca göreceksiniz, son derece yalın, çarpıcı, yaratıcı bir öykücünün usta işi çalışmaları. Kitap, şairin bütün öykülerini ilk kez bir araya getiriyor. M. Sadık Aslankara'nın bir incelemesiyle sunuyoruz.
Gün Eksilmesin Penceremden Alıntıları - Sözleri
- Ölümü ne güzel tasvirlemiş cahit sıtkı; ''Bir kere misafire çıkmış adın...istesen de gideceksin, istemesen de..''
- Demek insan bazen nasıl öleceğini kestirebiliyor...
- Ölümü ne güzel tasvirlemiş cahit sıtkı; ''Bir kere misafire çıkmış adın...istesen de gideceksin, istemesen de..''
- Gönül kimi severse güzel odur.
- "..Ah aklımdan ölümüm geçer , Sonra bu kuş , bu bahçe , bu nur.."~~•~~
- Çok da takılmıyorum artık bu uyku konusuna. Uyuyunca geçmeyen şeylerin olduğunu anladığımdan bu yana...
- Ölümü ne güzel tasvirlemiş cahit sıtkı; ''Bir kere misafire çıkmış adın...istesen de gideceksin, istemesen de..''
- Ölümü ne güzel tasvirlemiş Cahit Sıtkı ; "Bi kere misafire çıkmış adın... İstesende gideceksin,İstemesen de."…
- Affedin beni daldığım oluyorsa eğer, Neyleyim gönlümce değil bu olup bitenler.
- Çokta takılmıyorum artık bu uyku konusuna. Uyuyunca geçmeyen şeylerin olduğunu anladığımdan bu yana.
- İyi geceler canım, derdin. Gecenin iyiliğinden çok, Canın olma düşüncesi Yeşerir dururdu içimde.
Gün Eksilmesin Penceremden İncelemesi - Şahsi Yorumlar
Bu kitap, şair Cahit Sıtkı Tarancı'nın 43 hikayesinin toplandığı bir eserdir. Bu kitabın adını Cahit Sıtkı Tarancı koymamıştır. Çünkü şairin vefatından çok sonra öyküler bir araya getirilip yayınlanmıştır. Kitabın ismini Erdal Öz önermiş ve kabul edilmiştir. Kitap ilk kez 2006 senesinde basıldı. BU KİTABIN İÇİNDE HİÇBİR ŞİİR VEYA DİZE BULUNMAMAKTADIR. Hal böyle olmasına rağmen aşağıda "Alıntılar" bölümüne bazı üyeler Cahit Sıtkı Tarancı'nın şiirlerini eklemişler! Nasıl bir aldatmacadır hayret ediyorum. Okumadığı kitaplara olmayan sözler, dizeler ekleyip beğeni toplama peşine düşen bu üyeleri kınıyorum! (Kağan Bilge)
Çok severek, beğenerek okuduğum bir hikaye kitabı oldu. Şair olarak tanıdığımız Tarancı, keşke daha fazla öykü yazsaymış dedim. Özellikle eski kelimeler ile kurulmuş cümleler hoşuma gittiği için midir bilinmez ama eski yazarlarımızı okumaktan ayrı bir lezzet alıyorum. Tabi öyküyü yazan şair olunca cümlelerde vurucu betimlemeler ile karşılaşıyorsunuz. Kendi adıma naif, yalın ve etkileyici bir üslubu olduğunu söyleyebilirim yazarın. Çok sıradan gibi görünse de bir çok hikayenin altında derin manalar yatıyor. Farklı bakış açıları ile ele alınmış öyküler insanı zenginleştiriyor. Ayrıca o dönemin Türkiye'si, İstanbul'u da hikayeler içinde karşımıza çıkıyor. Örneğin, 1936 yılında kaleme alınmış bir öyküde neredeyse 100 yıl evvel ki şehri hissetme şansınız oluyor. Ve bazı durumlar için de, "Günümüzde de aynı, değişmemiş" deme şansınız oluyor ve ayrıca bir farkındalık sahibi olmuş oluyorsunuz. Hülasa, Tarancı'nın öykü kitabı kaçırılmaz... Okuyalım, güzelleşelim azizim. :) (Ahmet Karayün)
Büyük şairimizin diğer yandan da başarılı bir hikâyeci olduğunun kanıtı olan bu kısa hikayeleri derleyen edebiyatcımız, merhum Erdal Öz, kitap başlığı için aynı şairin o ünlü mısrasını kullanmayı çok istemiş, sonra efendim, kitap basıma girmeden evvel Öz, rahmetli olmuş sonra da arkadaşları, merhumun bu isteğini muhakkak yerine getirmek istemişler ve kitap başlığımız oluşmuş, şair ise şöyle diyordu: "Her mihnet kabulüm, yeter ki Gün eksilmesin penceremden!" Yurdumuzun yirmili, otuzlu, kırklı yıllarındaki kırsal yaşamından Sabahattin Ali öyküleri ile bir hayli bilgi sahibiyiz derken, bu dönemlerdeki kentsel durumdan ise buradaki hikayelerden fikir sahibi olabiliyoruz. Cahit Sıtkı duygusal adam malûmunuz, yaşamak kadar ölmeyi de kafasına takıyor ve yaşamaya aradığı kadar ölmeye de anlamlar arıyor, derken, insanların dış görünümlerine dikkat ediyor fakat bu kimin umrunda, onun için önemli olan insanların hangi duygularda yaşadığı... Bu hikayeleri bilenler bilirler, şairimizin kadınlara verdiği önem, burada pekala anlaşılıyor, Tarancı, dostumuz, aşka - gönül işlerine hep değer veriyordu, derken efendim, burada kullanılan anlatım dilini okurun çok beğeneceğini düşünüyorum. Hikaye anlatıcımızın bir şair olması, anlatılan hikayeleri fevkalade kıymetli kılıyor, nasıl desem, okur hemen bitmesin diye hızlı hızlı okumaya kıyamıyor. Okuduğunuzda bana hak vereceksiniz. İyi okumalar... (Black Garden)
Gün Eksilmesin Penceremden PDF indirme linki var mı?
Cahit Sıtkı Tarancı - Gün Eksilmesin Penceremden kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Gün Eksilmesin Penceremden PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.
Kitabın Yazarı Cahit Sıtkı Tarancı Kimdir?
Cumhuriyet dönemi Türk şiirinin en önemli şairlerinden birisidir. En ünlü şiirleri "Yaş Otuz Beş" ve "Memleket İsterim"'dir.
4 Ekim 1910’da Diyarbakır’da dünyaya geldi. Babası, Diyarbakır'da ticaret ve ziraatle uğraşan köklü Pirinçcizadeler ailesinden Bekir Sıtkı Bey; annesi, babasının amca kızı Arife Hanım'dır. Ailesi, ona dedesinin ismi olan “Hüseyin Cahit” adını verdi. Akrabaları 1934'te Soyadı Kanunu ile “Pirinççioğlu” soyadını aldığı halde aynı yıl pirinç ekiminden çok zarara uğrayan babası Bekir Sıtkı Bey, bu duruma kızarak “çiftçi” anlamına gelen “Tarancı” soyadını almıştır.
Diyarbakır'da başladığı ilk eğitimin ardından aile geleneğinden ötürü orta öğrenim için Kadıköy Fransız Saint Joseph Lisesi'ne gönderildi. Lise öğrenimi için 1927 yılında Galatasaray Lisesi'ne geçti. Fransızcayı çok iyi öğrenerek Baudelaire, Rimbaud, Mallarme'yi özümsedi. Şiir yazmaya lise yıllarında başladı. İlk şiirleri Galatasaray Lisesi’nin “Akademi” isimli dergisinde ve Servet-i Fünun dergisinde yayımlandı. Ömürboyu yakın dost olacak Ziya Osman ile 1928-1929 yılında okulda tanıştı.
1931’de girdiği Mülkiye Mektebi'nden ikinci senenin sonunda atılınca Yüksek Ticaret Okulu'na girdi ancak memuriyet sınavını kazanıp Sümerbank’ta çalışmaya başladıktan sonra bu okuldan da ayrılmak zorunda kaldı. “Ömrümde Sükût” adlı ilk şiir kitabı henüz Mülkiye Mektebi’nde iken yayımlandı.
Çalıştığı pozisyonun Zonguldak, Karabük’e atanması üzerine Sümerbank’ta başladığı memuriyetten ayrıldı; çalışma hayatını öykülerini yayımlamakta olduğu Cumhuriyet gazetesinde sürdürdü.
Cumhuriyet Gazetesi sahipleri Nadir Nadi ile Doğan Nadi'nin desteği ile Üniversite yüksek öğrenimini tamamlamak üzere Paris'e gitti. 1938-1940 yılları arasında Sciences Politiques'e devam etti. Paris'te iken Paris Radyosu'nda Türkçe yayınlar spikerliği yaptı; bir yandan da gazeteye öyküler göndermeye devam etti. Paris’teki öğrenciliği sırasında Oktay Rıfat ile tanıştı.
İkinci Dünya Savaşı sırasında Alman uçakları 1940 yılında Paris’i bombalamaya başlayınca öğrenimini tamamlayamadı; bisiklet ile kaçarak Lyon ve Cenevre yoluyla Türkiye'ye geri döndü.
12 Mart 1941'de askerliğini yapmak için hazırlık kıtasına katılmış, nisan ayı sonlarına doğru Ankara Yedek Subay Okulu'nda altı aylık döneminin ardından 10 Kasım 1941'de piyade asteğmeni olarak Burhaniye II. Tabur 5. Kıta Bölük Komutanlığı emrinde kıta hizmetine başlamıştır. Ünlü “Haydi Abbas” şiiri, askerlik döneminin bir ürünüdür.
O yıllarda ailesi artık İstanbul’a yerleşmişti; bir süre babasının Eminönü’deki ticarethanesinde çalıştı ancak içki sorunları yüzünden babası ile arası açılınca Ankara’ya gitti. Sırasıyla Anadolu Ajansı'nda, Toprak Mahsulleri Ofisi'nde ve Çalışma Bakanlığı'nda tercüman olarak çalıştı. “Otuz Beş Yaş” şiiri ile 1946'da CHP Şiir Ödülü'nde birincilik aldı ve yurt çapında tanınan bir şair oldu. Çalışma Bakanlığı'ndaki görevi sırasında tanıştığı Cavidan Tınaz ile 4 Temmuz 1951’de evlendi. Evlendikten sonra yazdığı şiirlerini “Düşten Güzel” adlı kitapta topladı.
1953 yılında geçirdiği bir krizden sonra felç oldu. Yatağa bağlı ve yarı bilinçli durumda olan şair; İstanbul ve Ankara’da çeşitli hastanelerde tedavi gördü; bir yıl kadar Diyarbakır’daki baba evinde bakıldı. Dönemin bakanı Samet Ağaoğlu'nun yardımıyla 6 Eylül 1956'da kardeşi Halit Tarancı refakatinde Viyana'da gönderilmiştir. Zatülcenp hastalığına yakalanarak 12 Ekim 1956’da Viyana'da vefat etti Cenazesi Ankara’da Cebeci Asri Mezarlığı’na defnedildi. Arkadaşı Ziya Osman’a yazdığı mektuplar 1957’de “Ziya'ya Mektuplar” adıyla yayımlandı.
Kitaplarına almadığı şiirlerle şiir çevirileri ve kendisi için yazılanlar “Sonrası” adlı kitapta toplanarak 1957’de yayımlandı.
Ailesinin Diyarbakır’daki evi 1973 yılında "Cahit Sıtkı Müze Evi" olarak ziyarete açıldı.
Öyküleri, “Cahit Sıtkı Tarancı Hikâyeciliği ve Hikâyeleri" adıyla Selahattin Önerli tarfından 1976'da kitaplaştı.
Şairi anlatan kapsamlı bir araştırma, Prof. Dr. Ramazan Korkmaz tarafından 2002 yılında "İkaros’un Yeni Yüzü – Cahit Sıtkı" adıyla yayımlanmıştır.
Edebi yaşamı
Şiir yazmaya lise yıllarında başlayan Cahit Sıtkı’nın Fransız okullarında okumuş olmasının etkisiyle ilk şiirlerinde Fransız şairlerin üsluplarıyla benzerlikler görüldü.
Kimileri 'Muhit' ve 'Servet-i Fünun/Uyanış' dergilerinde yayımlanan ilk şiirlerini 1933 yılında yayımlanan Ömrümde Sükut adlı kitapta topladı. Otuz Beş Yaş şiirinin, 1946’da, Cumhuriyet Halk Partisi’nin düzenlediği, yarışmada birincilik kazanmasıyla ününü pekiştirdi ve Cumhuriyet Dönemi’nin önemli şairleri arasına girdi.
Sanat için sanat ilkesine bağlı kaldı. Ona göre şiir, kelimelerle güzel şekiller kurma sanatıdır. Vezin ve kafiyeden kopmamış; ama ölçülü veya serbest, her türlü şiirin güzel olabileceği inancını taşımıştır. Açık ve sade bir üslubu vardır. Çoğu gerçeğe bağlı olan mecazları, derin, karışık ve şaşırtıcı değildir. Uzak çağrışımlara ve hayal oyunlarına pek itibar etmemiştir. Zaman zaman bazı imaj ve sembollere başvurmuştur.
Şiirlerinde en çok yaşama sevinci ve ölüm temalarına yer vermiş, nedense hep ölümün üstüne gitmiştir. Ayrıca yitik aşklar, mutlu sevdalar, yalnızlık, yaşadığı bohem hayatın buruklukları, çocukluk özlemi de şiirlerine konu olmuştur.
Cahit Sıtkı Tarancı Kitapları - Eserleri
- Otuz Beş Yaş
- Gün Eksilmesin Penceremden
- Ömrümde Sükut
- Ziya'ya Mektuplar
- Düşten Güzel
- Evime ve Nihal'e Mektuplar
- Avuçlarıma Sığmıyor Yıldızlar
- Yağmurdan Sonra Güneş
- Seçmeler
- Sonrası
- Yazılar
- Bütün Şiirleri
- Cahit Sıtkı Tarancı Evime ve Nihal'e Mektuplar
Cahit Sıtkı Tarancı Alıntıları - Sözleri
- Günlerden sonra bir gün, Şayet sesimi fark edemezsen Rüzgarların nehirlerin kuşların sesinden, Bil ki ölmüşüm. Fakat yine üzülme müsterih ol Kabirde böceklere ezberletirim güzelliğini Ve neden sonra Tekrar duyduğun gün sesimi gök kubbede Hatırla ki mahşer günüdür Ortalığa düşmüşüm seni arıyorum (Seçmeler)
- Bugünkü modern hayat, sevdiğimiz, asırlardan beri tadageldiğimiz canım edebiyatı mahkûm mu ediyor? (Avuçlarıma Sığmıyor Yıldızlar)
- Ölümü ne güzel tasvirlemiş Cahit Sıtkı ; "Bi kere misafire çıkmış adın... İstesende gideceksin,İstemesen de."… (Gün Eksilmesin Penceremden)
- Bilmem ki hatıralar Ne istersiniz benden Gelir gelmez sonbahar (Bütün Şiirleri)
- Nedir ki eninde sonunda ölüm? Ayrı düşmek değil mi aşinalardan? (Sonrası)
- Sana ait olan her şeyde bir başkalık, bir sihir var gibi! (Evime ve Nihal'e Mektuplar)
- Affedin beni daldığım oluyorsa eğer, Neyleyim gönlümce değil bu olup bitenler. (Gün Eksilmesin Penceremden)
- ''...Öylesine karanlık ki gecemiz, Ha olmuş ha olmamış penceremiz..'' (Yazılar)
- Öyle eksildik ki yaşarken, Bize dokunan her şeyi eksiltiyoruz... Yalnızlığımızla çoğalıp kalabalıklığımızla eksiliyoruz. Ve öylesine kalabalık ki yalnızlığımız Ne yana dönsek kendimize çarpıyoruz .. (Sonrası)
- Ne yardan geçilir, ne serden; Korkuyorum bu gecelerden. Bel bağladığım tepelerden Gün doğmayabilir bir daha. (Seçmeler)
- ... halbuki kalemim yaşanılacak saatlerin müjdecisi olmak niyetinde... (Evime ve Nihal'e Mektuplar)
- "Ne doğan güne hükmüm geçer, Ne halden anlayan bulunur; Ah aklımdan ölümüm geçer; Sonra bu kuş, bu bahçe, bu nur... (Bütün Şiirleri)
- Benim için yaşamak bir saadet değil, mütemadi bir sa'y ve gayret demektir… Mektepteki sevmediğim derslere çalışmak değil, mefkûrenin esrarını anlayabilmek için sarf edeceğim gayrettir… (Evime ve Nihal'e Mektuplar)
- İyi geceler canım, derdin. Gecenin iyiliğinden çok, Canın olma düşüncesi Yeşerir dururdu içimde. (Gün Eksilmesin Penceremden)
- Söylemek istiyoruz, çıkmıyor ki sesimiz! Benim mi, onların mı, atan kimin kalbidir? Birbirine karışıp gidiyor nefesimiz! (Ömrümde Sükut)
- Öyle dalmışım ki bu akşamüstü, Komşu arsadır gözümde gökyüzü. Ben dünyadan bihaber bir çocuğum, Kayıp zıpzıplarımı arıyorum. Koşun çocuklar, koşun komşu kızlar, Avuçlarıma sığmıyor yıldızlar. (Avuçlarıma Sığmıyor Yıldızlar)
- Sanat eserinde dinî bir öğüt, ahlakî bir düstur, siyasî, içtimaî, iktisadî bir akide arayanlar, mesela Pascal'ı okuyup tanassur etmek, Gorki'yi okuyup komünist olmak safdilliğini gösterenler Goethe'nin Werther'ini okuyup intihar eden budala âşıklardan daha az gülünç değildir. (Avuçlarıma Sığmıyor Yıldızlar)
- İstanbul çok güzel Nihal... Fakat içinde doğup büyüdüğümüz Diyarbakır daha güzeldir... Oranın topraklarında bize yakınlık var. Oranın taşları bize karşı hissiz değildir. Oranın havası ciğerlerimizi iftiharla şişirecek ne de olsa temiz, öz havamızdır. Oranın suları ancak bizim hararetimizi söndürebilir. O muhit içinde ancak biz varlığımızı gösterebiliriz. Ancak Diyarbakır denen yerde, yaşamanın ulviyetini kavrayabiliriz... Velhasıl şekerim, Diyarbakır'ı sevmek bir vazife ve hem de ihmal edilmeyecek mukaddes bir vazifedir. (Evime ve Nihal'e Mektuplar)
- “kalemim yaşanılacak saadetlerin müjdecisi olmak niyetinde...” (Evime ve Nihal'e Mektuplar)
- Yar olsun, dost olsun, ne arıyorsun, Adresi belli mi vefasızlığın? (Sonrası)