Günlük Yazılar 2 - Sütun - Sezai Karakoç Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Günlük Yazılar 2 - Sütun kimin eseri? Günlük Yazılar 2 - Sütun kitabının yazarı kimdir? Günlük Yazılar 2 - Sütun konusu ve anafikri nedir? Günlük Yazılar 2 - Sütun kitabı ne anlatıyor? Günlük Yazılar 2 - Sütun kitabının yazarı Sezai Karakoç kimdir? İşte Günlük Yazılar 2 - Sütun kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi
Yazar: Sezai Karakoç
Yayın Evi: Diriliş Yayınları
İSBN: 9789123441723
Sayfa Sayısı: 657
Günlük Yazılar 2 - Sütun Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
Bu kitap, 4 Aralık 1967-30 Eylül 1968 tarihleri arasında Bâbıâlide Sabah Gazetesi'nde Sütun başlığı altında yayınlanan günlük yazılardan oluşmuştur. Kitabın ilk baskısı, 1969'da Fatih Yayınevi'nce, iki cilt olarak yapılmıştır. İkinci baskısı, 1975 yılında Yayınevimizden yine iki cilt olarak çıkmıştır. Üçüncü baskıdan itibaren, bütün baskılar Yayınevimizce tek cilt halinde çıkarılmıştır.
Günlük Yazılar 2 - Sütun Alıntıları - Sözleri
- “...hem insanı öldürürler, hem de tutar arkasından ağlarlar.”
- "Kalbe girmenin yolu samimiyettir."
- "Her şey eskir şu dünyada. Eskimeyen hakikattir."
- "İnanç ışıktır. O girebilir ancak ruhun en karanlık bölgelerine."
- Kur'an en ilerde olandır. Kim ki onunla beraberdir o da ileridedir. Kim ki ona karşıdır, geridedir.
- "... hem insanı öldürürler, hem de tutar arkasından ağlarlar."
- "İnsan öldükten sonra nasıl dirilecekse, ölmeden önce de dirilebilir."
- "Yarın gene güneş doğacak. Hayat da güneş gibi doğum, yükselme, iniş ve batış çizgilerini taşır."
- "Ab-ı hayat Kur'an'dır. Şifasız dertlerin doktoru Kur'an'dır. Genç nesli olgunlaştıran, olgun nesli genç tutan, kadına iffet, erkeğe vekar bağışlayan, mutluluğun mimarı, ölümü yenen teselli, kalbin rahmet anıtı Kur'an'dır."
- "Başkaları bir insanı kendinden daha iyi tanıyorsa, insan peşin olarak köleleşmiş demektir. Kendinden çok başkasına ait demektir."
- Modanın ömrü kısa, hakikatin ömrüyse uzundur.
- ` "Her sabah beklenen sensin... Gün ışığıyla, yağmurla beklenen sensin.."
- Şeriat, İslâm'ın gözle görünür, elle tutulurcasına ölçülü biçili, tartılı sisteminin adıdır.
- Ölüm bir son değil, bir başlangıçtır.
- Dağların bile ağırlığı altında çöktüğü ödevi insan yüklenmiştir.
Günlük Yazılar 2 - Sütun İncelemesi - Şahsi Yorumlar
- "Kimse uyumuyor dünyada. Tek uyuyan biziz, biz müslümanlar.." Sevgili Sezai Karakoç, bu eserinde farklı farklı ve hepsi de altın değerinde konuları ele almış. Her konu neredeyse 2 sayfa kadar ama seçtiği haklı cümleler öyle yerinde ki, daha fazlasına ihtiyaç duymuyorsunuz. Önce Türkiye'nin yaklaşık bir 80 sene öncesi için, ve sonra İslam ülkeleri için yeniden İslam'a dönmeye bir çağrıdır bu kitap. İslam'ı yalnız camide değil, evde, okulda, sokakta, hukukta, arkadaşlıkta, devlet işlerinde, devletler arasında yaşamak! İşte tüm gaye budur. Keşke şu batılılaşmak isteyen İslam ülkeleri bu kitabı bir gözden geçirse.. Kitabın o kadar çok söyleyeceği var ki. Buraya ne yazsam az kalacak. O yüzden bir an evvel okumanız için şiddetle tavsiye ederim. Sevgili Sezai Karakoç, O bir yazar ve şair olarak kalemiyle İslam'a can ve kan olduğunu gösterdi.. (Büşra.)
Sezai Karakoç'u çoğu insan şair kimliğiyle tanımaya başlamışken, ben üstadı' diriliş' düşüncesini temsil eden eserleri ile tanıdım. Düşünce dünyası hakkında belli başlı fikirlere sahip olduktan sonra ortaya koymuş olduğu şiirleri de ona ait dünyanın penceresi ile okumuş oluyorsunuz. Karakoç'un dünyası da gerçekliklerle dolu, Müslümanların uyuduğunu dillendirecek kadar gerçeklikler... Lakin benim için yazarın ayırıcı yönü bu değil. Bütün bu gerçekliklere rağmen bir çıkış yolu sunacak kadar umutvar olmasıdır asıl ayırıcı yönü. Zira etrafımız ne yazık ki durum tahlili yapan sözde eleştirmenler ile dolu iken Karakoç tam da bu noktada şunu söyler : "Her sabah beklenen sensin... Gün ışığıyla, yağmurla beklenen sensin.." Umudu kendisi olarak gören, görmesi gereken insanların sevdiği mütefekkirdir Karakoç. Bu eserine gelecek olursak, kitap 60'lı yıllarda bir gazete köşesine yazmış olduğu din, siyaset, umut, gelenek, kitap konulu yazıların mündemiç halini temsil ediyor. Böyle söyleyince sanki tek bir dönemim sorunlarından bahsettiği zannedilebilir ama durum öyle değil. Zira tarihin nasıl tekerrür ettiğini Sütun eserindeki olayların hiçbirisine yabancı kalmadığımızda anladım... Kitaptan çok yazar tavsiye ettiğim bir yazı oldu, biliyorum. Amacımı gerçekleştirmiş oldum. Kitapla ve ilimle kalın dostlar (Ruhberuh)
Aslında kitap tektir ve o Kuranı Kerimdir. Bütün kitaplar bir bakıma onun yorumudur. Evet, kitabın içerisinden alıntıladığımız bu cümle ile başlayabiliriz Sezai Karakoç’un ‘GÜNLÜK YAZILAR SÜTUN’ kitabının tahliline. Yüz kitaplık okuma listesinin dördüncü sıradaki kitabı yaklaşık altı yüz sayfalık hacmi, içerisinde barındırdığı meselelerin çeşitliliği ve hakikate götüren yolda basamak olması hasebiyle çok mühim gerçekten. Kitabın ismi üzerinden hemen birkaç cümle kurabiliriz: İsminden de anlaşıldığı üzere kitap Sezai Karakoç’un 1967 ile 1968 yılları arasında günlük olarak kaleme aldığı yazılardan oluşuyor. İlk planda bir gazete köşesinde yazılan yazılardan oluşması bizi kitabın sadece o günün şartlarını ilgilendiren ve siyasi amaçlarla, kısır tartışmalara yol açacak nitelikte yazılardan oluştuğu hissine kaptırabilir. Ancak kitabı okuyan herkes Sezai Karakoç’un olaylara ne kadar da geniş perspektiften baktığını ve ileriyi görerek yüzyıllara ustaca hitap ettiğini görür. Bugünkü gazete anlayışımızdan tamamen farklı olarak basit meselelerle değil de insanı cemiyette her şartta ilgilendirecek, medeniyet temeline dayalı, bir takım yapıcı eleştiriler (yıkıcı değil) ve ortaya koyduğu tezlerle zaman ve zemini mezceden tutumu bugün de okunabilir kılıyor kitabı. Hatta içinde bulunduğumuz medeniyet krizine binaen bugün bu satırları anlamak ve satırlardan sadırlara taşıdığımız fikri yaşanabilir kılmak için daha da mühimdir okumak bu kitabı. Neden mi? O zamanlar genç kuşağın sarılacağı ve onlara yol gösterecek büyükleri ve Müslümanların kültür seviyesi yüksek, neye niçin inandığını bilen yol göstericileri vardı. Mesela Necip Fazıl’ın Büyük Doğu’su, Yedi Güzel Adam’ın Mavera Dergisi, Salih Mirzabeyoğlu’nun Akıncı Güç dergileri fikir planında (hepsinin beslendiği ana damar ve bu alanı sağlayan da şüphesiz bir bakıma Büyük Doğu) Müslümanları temsil ediyor ve yalnız inanmak değil neye niçin inanılması gerektiğinin de portresini çiziyorlardı. Bugünün gençliğinin hangi konularla iştigal ettiği ve ilgilerinin hangi mecralara yönelik olduğunu şüphesiz hepimiz biliyor ve sekülerizmin her geçen gün gençliği kıskacına aldığına utançla şahit oluyoruz. Utanıyoruz yahut utanmalıyız çünkü üzerimize üzerimize gelen her türlü tehdide ve bizi sömüren her türlü alete karşı suskunuz. İşte bu yüzden bugünümüzden başlayarak geçmişe yolculuk yapmak ve bu yolculukta asrı saadete ulaşmak için de aşama aşama çeşitli evrelerden geçmek mecburiyetindeyiz. Bilmek yolun başı elbette, şüphesiz ki okumak ise bilmenin ilk adımı. Yaratan Rabbimizin adıyla okuyarak önce kendi şahsiyetimizi inşa edecek, ardından ise başka dünyalara açılacağız. Yeni bir dünya inşa etmek ve keşfi kadim yapmak istiyorsak vaz-ı ceditten önce Türkiye’nin bugününden dününe, Osmanlının yıkılış sürecine, İstanbul’un fethine ve sırasıyla ta asrı saadete kadar yolculuk yapmak mecburiyetindeyiz. Elimizde zaman makinesi olmadığına ve böyle bir şey de muhal olduğuna göre okumaktan başka çaremiz yok. Ama unutmamak gerek, bilmek yalnız başlangıç! Biliş buluşa ardından ise oluşa dönüşmez ise bu biliş bize yük olacak, ahirette ise hesabı bizatihi sorulacaktır. Böyle bir niyet tashihinden sonra kitabımıza bir göz atalım: Bazı yazılardan başlıklar vermek sanırım meramımızı anlatmaya kâfi olacaktır. Mesela ‘Diriliş Saati’ yazısı şimdi ayağa kalkmamızın vaktinin geldiğini, ’Ayasofya Ne kadar Sabırlısın ‘ yazısı kilidinin kırılmasının bize farz olduğunu, ‘Ödev Şuuru’ yazısı Müslüman’ın bakış açısını, ‘Vazife Nerde Biter’ yazısı bu işin emekliliğinin olmadığını, ‘Adalet’ yazısı ülkede hala birçok şeyin sistem dolayısıyla adaletsiz olduğunu, ‘Devrimcilik Serüveni’ Komünizmin çarpıklığını, ‘Putlaştırma’ yazısı etrafımızı saran putların ne de çok olduğunu ve birilerini putlaştıranların bu işten vazgeçmeyeceğini, ‘Üniversitede Bunalma’ eğitim sistemimizin çarpıklığını ve bunlardan başka yaklaşık olarak 200 adet yazı Türkiye’den İslam âlemine, Avrupa, Çin ve diğer medeniyetlere kadar çarpıcı, uyku kaçırıcı tespit ve tekliflerle dolu. Kitabın hepsini okumasanız dahi kitaplığınızda muhakkak bulunmasını şiddetle tavsiye ediyoruz. Olayları İslam çerçevesinden ve Ehli Sünnet anlayışından zerre sapmadan değerlendirme, tavizsiz Müslüman duruşunu kazanıp her şartta ve mekânda doğruyu Allah için söylemeyi Müslüman gençlik olarak Rabbimizden diliyor, bir an önce beklenen nizamın inşası için yeniden bizi bir araya getirmesi için dua ediyor ve dualarınıza talip olarak sizleri Mevla Teâlâ’ya emanet ediyoruz. (Fâtih)
Kitabın Yazarı Sezai Karakoç Kimdir?
Rivayetlere göre babası Yasin Efendi'nin Muhammed Sezai adını verdiği, ancak ismi nüfus kayıtlarına yanlışlıkla Ahmet Sezai olarak geçirilen Karakoç, 1933'te Ergani'de dünyaya geldi.
İlkokul ve ortaokulu Diyarbakır ve Maraş'ta parasız yatılı okuduktan sonra, lise öğrenimini Gaziantep'te tamamladı.
Ahmet Sezai Karakoç, liseyi bitirdikten sonra çok istediği felsefe bölümünde okumak üzere İstanbul'a geldi, ancak bu bölüme kayıt yaptırdığı halde, maddi zorluklar nedeniyle girdiği sınavını kazandığı Ankara Siyasal Bilgiler Fakültesi'ne burslu öğrenci olarak yerleşti ve 1955'te Mülkiye'den mezun oldu.
Karakoç, 1959-1965 yılları arasında Maliye Müfettiş Yardımcılığı ve Gelirler Kontrolörlüğü görevlerinde bulundu, vatani görevini yedek subay olarak yaptı, 1973'te memurluk görevinden ayrıldı ve ayrıca 1967 yılında ''İslamın Dirilişi'' adlı kitabından dolayı yargılandı.
Sezai Karakoç Kitapları - Eserleri
- İslam
- Yitik Cennet
- Gün Doğmadan
- Monna Rosa - Şiirler 1
- Samanyolunda Ziyafet
- Düşünceler 1 - Kavramlar
- Düşünceler 2 - Kurumlar
- Diriliş Muştusu
- Ruhun Dirilişi
- Diriliş Neslinin Amentüsü
- Mevlana
- Hızırla Kırk Saat - Şiirler III
- Şiirler II - Şahdamar - Körfez - Sesler
- Taha'nın Kitabı - Gül Muştusu - Şiirler IV
- Ayinler / Çeşmeler - Şiirler VI
- Leyla ile Mecnun - Şiirler VII
- Ateş Dansı - Şiirler VIII
- İslam Toplumunun Ekonomik Strüktürü
- Edebiyat Yazıları 1
- Edebiyat Yazıları 2
- Edebiyat Yazıları 3
- Çıkış Yolu 1
- Çıkış Yolu 2
- Çıkış Yolu 3
- Zamana Adanmış Sözler
- Yunus Emre
- Yapı Taşları ve Kaderimizin Çağrısı 1
- Yapı Taşları ve Kaderimizin Çağrısı 2
- Unutuş ve Hatırlayış
- Tarihin Yol Ağzında -İki Röportaj
- Piyesler 1
- Meydan Ortaya Çıktığında - Hikayeler 1
- Mehmed Akif
- Makamda
- Kıyamet Aşısı
- İslamın Şiir Anıtlarından
- İnsanlığın Dirilişi
- Portreler - Hikayeler II
- Gündönümü
- Dirilişin Çevresinde
- Fizikötesi Açısından Ufuklar ve Daha Ötesi 1
- Fizikötesi Açısından Ufuklar ve Daha Ötesi 2
- Fizikötesi Açısından Ufuklar ve Daha Ötesi 3
- Armağan
- Batı Şiirlerinden
- Çağ ve İlham 1
- Çağ ve İlham 2
- Çağ ve İlham 3
- Çağ ve İlham 4
- Alınyazısı Saati - Şiirler IX
- İslamın Dirilişi
- Çağdaş Batı Düşüncesinden
- Günlük Yazılar 2 - Sütun
- Ölümden Sonra Kalkış
- Varolma Savaşı 1
- Günlük Yazılar 1 - Farklar
- Günlük Yazılar 3 - Sûr
- Günlük Yazılar 4 - Gün Saati
- Üç Kaside
- Körfez
- Mağara ve Işık
- Sesler
Sezai Karakoç Alıntıları - Sözleri
- Ben günah kadar beyazım, o tövbe kadar kara... (Monna Rosa - Şiirler 1)
- "İnsan öldükten sonra nasıl dirilecekse, ölmeden önce de dirilebilir." (Günlük Yazılar 2 - Sütun)
- İçimde Nuh'un en yeni tufanı Dünyaya ayak basıyorum yeniden.. (Körfez)
- Bir gün öleceğim düşüncesi ve ondan ötesinin muamması, şuurumu alt üst ediyor, kökünden sarsıyor... (Çağdaş Batı Düşüncesinden)
- "Siz bilmezsiniz, size anlatmak da istemem. " (Gün Doğmadan)
- Divan Edebiyatını tanımayan, divanları okumamış bulunan kişilerin Osmanlı tarihini de hakkiyle bildikleri söylenemez.. (Edebiyat Yazıları 3)
- Özgürlük isteyenler, özgürlüğü yok edecek, bağımsızlık! diye bağıranlar, esaretin en koyusuna gömecek öğreti ve güçlerin fedaisi kılınıp cepheye, ölünceye kadar savaş! cephesine sürülüyorlar. (Çağ ve İlham 3)
- Selam, gönlü gamlarla dolu olan sana. Selam, tahammül edilmez çileleri yüklenmiş olana! (Armağan)
- Anlatacaktım ölümlerini bir sonbahar eşliğinde Bir kış güneşliğinde Fakat baktım bu ölüm değil diriliştir Tabiatı aşan bir bildiriştir Ne güz ne sarı renk bu göçü anlatır Bu kan rengi bu kıpkızıl öçü anlatır Görünüşte kırmızı gerçekte yeşil Görünüşte öç hakikatte değil Faninin sonsuzla barışması Affın mağfiretle yarışması Yaprağın düşüşü değil bu toprağa (Ölümden Sonra Kalkış)
- Namık Kemal’in, bütün batıcılığına ve tanzimatçılığına rağmen, yazılarında kimi kez İslâm birliğinden bahsetmesi ve genellikle İslama karşı saygılı görünmesi hususu oldu. (Edebiyat Yazıları 3)
- Kaç aç varsa hepsi ben Kaç hasta varsa hepsi ben Kaç liman önlerinde dönen İşsiz hamal hepsi ben Kaç aşktan ters yüz edilmiş Aşık varsa hepsi ben Bütün çiçeklerle donanıp Bütün insanlarla ölen ... (Körfez)
- Umutsuzluk geleceği, umursamazlık geçmişi unutturur. (Fizikötesi Açısından Ufuklar ve Daha Ötesi 3)
- Bu dünya, kışların geçmesi gibi geçer. Ve öbür dünya, yazların gelmesi gibi gelir. İnsanlar, sararıp toprağa karışan,çöl otları gibi ölürler... (İslam)
- İslam dünyası, medeniyet açısından ölüm sularında yüzüyor… (Düşünceler 1 - Kavramlar)
- İnkar tutsaklık, inanç özgürlüktür. (Diriliş Neslinin Amentüsü)
- “Derdim vardır inilerim.” (Yunus Emre)
- Oku okuyabildiğin kadar ölüm dersinden (Taha'nın Kitabı - Gül Muştusu - Şiirler IV)
- Tarif edilmez güllerin yankısı gözlerin (Şiirler II - Şahdamar - Körfez - Sesler)
- İdealini yitirmiş ruh, yetersiz beslenen bir vücut gibi, giderek pörsür, solar ve ölür. (Çağ ve İlham 3)
- Ne olup ne bitiyor Gün nereye gidiyor (Alınyazısı Saati - Şiirler IX)
Editör: Nasrettin Güneş