diorex
Dedas

Hayy bin Yakzan - İbn-i Sina Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Hayy bin Yakzan kimin eseri? Hayy bin Yakzan kitabının yazarı kimdir? Hayy bin Yakzan konusu ve anafikri nedir? Hayy bin Yakzan kitabı ne anlatıyor? Hayy bin Yakzan kitabının yazarı İbn-i Sina kimdir? İşte Hayy bin Yakzan kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

  • 18.02.2022 02:48
Hayy bin Yakzan - İbn-i Sina Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap Künyesi

Yazar: İbn-i Sina

Çevirmen: Şerafeddin Yaltkaya

Yayın Evi: Büyüyenay Yayınları

İSBN: 9786055166090

Sayfa Sayısı: 53

Hayy bin Yakzan Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Hayy bin Yakzân, bütün zamanların en önemli düşünürlerinden İbn Sînâ'nın, birtakım remzlerle sembolik bir hikâye şeklinde kaleme aldığı bir eser. Görünüşler âleminin arkasındaki temel ilkeleri araştıran bu eser, bir "Keşifler" kitabı olmakla birlikte, İbn Sînâ'nın çağına kadar ki kozmoloji, ruh ve hayat hakkındaki telâkkileri anlatması bakımından da ayrı bir öneme sahip. Doğu düşünce geleneğinde ilk kez böyle bir felsefî hikâye yazmış olan İbn Sînâ, kendisinden sonraki İbn Tufeyl, Nasirüddin-i Tûsî, Şehabüddin-i Sühreverdî gibi önemli düşünürlere de bu eseriyle öncülük etmiştir.

Hayy bin Yakzan Alıntıları - Sözleri

  • İbn Tufeyl, Hayy bin Yakzan ile zamanında büyük tartışmalara yol açan üç ana sorunu çözümlemeyi amaçlamaktadır: 1. İnsan kendi başına, hiçbir eğitim ve öğretim görmeksizin, doğayı inceleyerek düşünme yoluyla insan-ı kamil aşamasına ulaşabilir, başka bir deyişle insanî nefs, etkin akılla (akl-ı faal) birleşebilir. 2. Gözlem, deney ve düşünme yoluyla elde edilen bilgiler, vahiy yoluyla gelen bilgilerle çelişmez, yani felsefe ile din arasında tam bir uygunluk vardır. 3. Mutlak bilgilere ulaşmak, bütün insanların üstesinden gelebileceği bir şey değildir. Yüce gerçekliklere ulaşmak bireysel bir olaydır.
  • Hz Adem Cennetten çıkarıldıktan sonra Hint'e bir ayete göre de Seylan Adası'na konulur. Hayy bin Yakzan'un türediği ada da Hint adalarından biri kimilerine göre Seylan adasıdır.
  • Tufeylin hikâyenin başında Mes'udî'den naklettiğine göre Ekvator'un altındaki Hint adalarının birinde anasız babasız insanlar var olmaktadır. Orada kadın biçiminde meyveler veren ve Vakvak olarak adlandırılan bir tür ağaç vardır. Konuyla ilgili şöyle bir dipnot var : "Vakvak ağacı insan meyveleri veren mitolojik bir ağaçtır. Mes'udî'nin sözünü ettiği bu ağaca bir Çin seyahatnamesinde de rastlanmaktadır. Bu seyahatnameye göre bir Arap kralının adamları 8 yıl denizde kaldıktan sonra bir adaya çıkarlar ve bu ağacı görürler. Meyveleri henüz çocuktur ce sürekli "Vakvak" diye bağırmaktadırlar. 1656 yılında İstanbul'da Sultanahmet Meydanı'nda isyancıların asıldığı ağaca da "vakvak" adı verilmiştir.
  • Karanlıkta bulunan kimse ne kendisini ve ne etrafındakileri görmüyorken güneşin ziyasıyla kendisini ve etrafını gördüğü gibi, nefs de kendi zâtını, aklı ve mücerret sûretleri aklın nuruyla görür.
  • İlmi ve hükümdarlığı, kamil ve tam olan ulvilerden işte... nakislar yalnız nakısları verebilirler.
  • "Şu halde kainat 'akıl'dan başlamış ve akıl ile kemaline ermiş oldu."
  • "İlmi ve hükümdarlığı kamil ve tam olan ulvilerden iste... Nakıslar yalnız nakısları verebilirler."
  • İnsanlar, kendileri için felaket demek olan dünya mallarını toplamakta bitimsiz bir yaris içine girmislerdi.
  • Bilgisizlik çepeçevre kusatmisti toplumu. Yaptıkları kötülükler kalplerini karartmisti.
  • "Kutuplardaki karanlıkları duymuş olmalısınızdır. Orada bütün yılda yalnız muayyen bir zamanda güneş doğar. Oralara korkmayıp dalanlar; uçsuz bucaksız pür nur bir fezaya çıkarlar. Orada ilk görecekleri şey berzaha bir nehir uzatan ve harıl harıl taşan bir pınardır. Bu pınarda yıkananlar sudan daha hafif olurlar."
  • Mazlumun hakkı zalimden, mahkumun verilmeyen hakkı hakimden alınır.
  • "İlmi ve hükümdarlığı, kâmil ve tam olan ulvîlerden iste. Nâkıslar, yalnız nâkısları verebilirler."
  • Adım sanım Yakzan Hayy (uyanıkoğlu diridir.)
  • Feraset ilmi faydaları peşin olan ilimlerden biridir.
  • "Zaman bir ağız ise ben onun diliyim." Ebu Ali İbn Sina (980/81-1037)

Hayy bin Yakzan İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Issız bir adanın lafzı ve hayali, dudaklarımızdan ve muhayyilemizden binlerce kez geçmiştir. Koordinatları gayba tekâbül eden bu adada gâib olma arzusu, hiç birimizde gâib değildir sanırım. Hepimiz ıssız bir adada gâib olmayı elbette arzuladık. Bulmak için gâib olmak mi gerekiyor? Aramak ile çabalamak kelimeleri arasında lügat yüzlerce sözcük yerleştirmiş. Halbuli bu iki kelime o kadar kardeş ki! Tasavvuf lügatinde çabalamak aramaktır! Çabalayışımız arayışımızdandır, arayışımız ise aslında çabanın kendisidir. İnsan kaybettiğinde, kaybettiğini arar. Kendisi kaybolduğunda neyi arar peki insan? Yitirdiği kendisini mi, yoksa kendisini unutturacak şeyleri mi? Kendimizi unutmayı ne kadar seviyoruz! Unutmak da kaybetmenin bir şeklidir sanıyorum. Garaudy, Hayy bin Yakzan'ın anlam ve önemini şöyle dile getirir: "Felsefe tasavvufun, bütünlüğü içinde düşünce ile hayatın, ilim ile imanın birliğini gösteren İbn Tufeyl'in felsefî romanı insan, tabiat ve Allah arasındaki ilişkilerin bilincine varılması ve yaratılması hususunda felsefeye Heraklit ve Empedokles'ten bu yana 16 asırdan beri Batıda kaybetmiş olduğu bütün boyutları ifade ediyor." Kitapta hem İbn Sina hem de İbn Tufeyl'in aynı adı taşıyan eserleri mevcut. İbn Sina'nın metni biraz daha zor anlaşılır. İbn Tufeyl'in metni biraz daha hikaye tadında. Küçükken çizgifilmini izlediğimiz Hayy, İbn Tufeyl'in metni üzerinden kurgulanmış. Her iki metinde de ontolojik mahiyetteki pasajlar ortalama okur düzeyinin üzerindeydi. Tasavvuf ve islam felsefesine dair bir miktar okuma yapmış olmak okuyucu adına bir avantaj olarak zikredilebilir. Ben metindeki tercümeye biraz takıldım itiraf edeyim. Mesela risale kelimesinin yerine kitapçık kelimesinin tercih edilmesi bana "tahfif" gibi geldi. Yine "özdek" ve "ikircim" gibi kelimeler beni rahatsız etti. Düşünülmesi gereken çok nokta vardı kitapta. Ama yer kısıtlı. İmkanım ve zamanım olursa onları da paylaşmak niyetindeyim. Yazımın başında gâib adadan bahsetmiştim. Kitabın kendisi de gâib bir ada olarak kalmış yıllarca. Batı dillerine yüzyıllar önce çevrilen bu eser Türkçeye 1923 yılında tercüme edilmiş ve 1985 yılında kitaplaştırılmış. Bu adada keşfe çıkmak isteyenler için bir kaç kısa not paylaşmış olayım bu vesileyle. (Vakti Garîbe Âlemi Muhal)

Farabi'nin İdeal Devlet kitabında anlattığı varlıkların yaratılışı ve âlemler bölümünü, semboller kullanarak felsefî roman haline getirmiş İbn-i Sina. Esinlendiği kaynak ise Absâl ve Salâmân kıssası. Kendinden sonrakilere de ilham kaynağı olmuş İbn-i Sina. Okumak isteyenler bol bol dipnot okumaya da hazırlıklı olsun derim. (Hakan)

Son olarak, eserin cevheri anlatısını bir tasfirle bitirmek istiyorum. Bu tasfir, mücahedeyle, imanla, sabırla, teslimiyetle ve ibadetle erişilen beşeri özün en saf halidir İbni Sina’ya göre: “Güneş, güneşin karşına koyulmuş bir ayna ve güneşin aynada görülen sureti. Aynadan görülen suret nedir? Ayna mı, güneş mi, yoksa başka bir şey mi? Hiçbiri değil, O hem varlığın özünde hem de uzağındadır.” https://www.marjinalaforizma.com/hay-bin-yakzan-ibni-sina-ibni-tufeyn/ (Marjinal Aforizma)

Kitabın Yazarı İbn-i Sina Kimdir?

İbn-i Sina (Farsça: ابن سینا) veya Ebu Ali Sina (Farsça: ابوعلی سینا), Batılıların söyleyişiyle Avicenna (/ˌævɪˈsɛnə, ˌɑːvɪ-/; y. 980 – Haziran 1037), İslam'ın Altın Çağı'nın en önemli doktorlarından, astronomlarından, düşünürlerinden ve yazarlarından biri olarak kabul edilen Fars polimat ve polimerik erken tıbbın babası.

Buhara yakınlarındaki Efşene köyünde (Özbekistan) 980 yılında dünyaya gelmiş ve Hamedan şehrinde (İran) 1037 tarihinde ölmüştür. Tıp ve felsefe alanına ağırlık verdiği değişik alanlarda 200 kitap yazmıştır. Batılılarca modern Orta Çağ biliminin kurucusu, hekimlerin önderi olarak bilinir ve "Büyük Üstat" ismi ile tanınır. Tıp alanında yedi asır boyunca temel kaynak eser olarak süre gelen El-Kanun fi't-Tıb (Tıbbın Kanunu) adlı kitabı ile ünlenmiş ve bu kitap Avrupa üniversitelerinde 17. asrın ortalarına kadar tıp biliminde temel eser olarak okutulmuştur.

İbn-i Sina, Kuşyar isimli bir hekimin yanında tıp eğitimi aldı. Değişik konular üzerine 240'ı günümüze gelen 450 kadar makale yazdı. Elimizdeki yazıların 150 tanesi felsefe 40 tanesi de tıp üzerinedir. Eserlerinin en ünlüleri felsefe ve fen konularını içeren çok geniş bir çalışma olan Kitabü'ş-Şifa (İyileşme Kitabı) ile El-Kanun fi't-Tıb'dır (Tıbbın Kanunu). Bu iki eser Orta Çağ üniversitelerinde okutulmuştur. Hatta bu eser Montpellier ve Louvain'de 1650 yılına kadar ders kitabı olmuştur.

Samanoğulları sarayı kâtiplerinden Abdullah Bin Sina'nın oğlu olan İbn-i Sînâ (Batı'da Avicenna adıyla tanınır), babasından, ünlü Bilgin Natili'den ve İsmâil Zâhid'den ders aldı. Geometri (özellikle Öklid geometrisi), mantık, fıkıh, sarf, nahiv, tıp ve doğabilim üstüne çalışmalar yaptı. Farabi'nin el-İbane's aracılığıyla Aristoteles felsefesini ve metafiziğini öğrenip, hastalanan Buhara prensini iyileştirince (997) saray kütüphanesinden yararlanma olanağına kavuştu. Babası ölünce Gürgan'da Şirazlı Ebu Muhammed'den destek gördü (Tıp Kanunu'nu Cürcan'da yazdı.). Çağında tanınan bütün Yunan filozoflarının ve Anadolu doğacılarının yapıtlarını incelemiştir.

İbn-i Sînâ, İslam'ın Altın Çağı olarak bilinen ve Yunanca, Farsça ve Hintçeden eserlerin çevirilerinin yapılıp yoğun bir şekilde incelendiği dönemde önemli çalışmalar ve yapıtlar gerçekleştirdi. Horasan ve Orta Asya'daki Samani Hanedanı ve Batı İran ile Irak topraklarındaki Büveyhiler bilimsel ve kültürel ilerlemeye çok uygun bir ortam hazırlamışlardı. Bu ortamda Kur'an ve hadis çalışmaları çok ilerlemişti. Felsefe, fıkıh ve kelam çalışmaları İbn-i Sina ve çağdaşlarınca oldukça geliştirilmişti. Râzî ve Farabi tıp ve felsefe alanında yenilikler sağlamışlardı. İbn-i Sînâ; Belh, Hamedan, Horasan, Rey ve İsfahan'daki muhteşem kütüphanelerden yararlanma olanağı elde etmişti.

Kaynak: https://tr.wikipedia.org/wiki/ibn-i_Sina

İbn-i Sina Kitapları - Eserleri

  • Hay bin Yakzan
  • Hayy bin Yakzan
  • Metafizik
  • Mantığa Giriş / Kitabu'ş-Şifa
  • Oluş ve Bozuluş / Kitâbu'ş-Şifa
  • Felsefe Risalesi

  • El-Kanun Fi't-Tıbb
  • Arifler ve Olağanüstü Hadiselerin Sırrı
  • İşaretler ve Tembihler
  • Ruh Üzerine Bir Özet
  • İhlas Suresi Tefsiri
  • Aşkın Mahiyeti Hakkında
  • Mutluluk ve İnsan Nefsinin Cevher Olduğuna İlişkin On Delil

  • En - Necat: Felsefenin Temel Konuları
  • Tanımlar Kitabı
  • Fizik I / Kitabu'ş Şifa
  • Şifasız Hastalık Yoktur İrade Eksikliğinden Başka. Değersiz Bitki Yoktur Tanınmamasından Başka
  • Nefsin Halleri
  • Kategoriler
  • Aşk Risaleleri

  • Sofistik Deliller
  • Sema ve Alem
  • Yorum Üzerine / Kitabu'ş-Şifa
  • El-İşârât ve't-Tenbîhât
  • Ariflerin Makamları Makamatu'l-Arifin ve Esraru'l- Ayat
  • Risaleler
  • Görüntülər

  • Topikler / Kitabu'ş Şifa
  • Avicenna
  • Metafizik II / Kitabu'ş-Şifa
  • Kategoriler / Kitabu'ş-Şifa
  • Poetika / Kitabu'ş Şifa
  • Danişname-i Alai
  • Ahvalu’n-Nefs

  • A Treatise on the Canon of Medicine of Avicenna
  • Musiki
  • Fizik II / Kitabu'ş Şifa
  • İlahiyat
  • İlahiyat
  • et-Ta‘likat
  • II. Analitikler

İbn-i Sina Alıntıları - Sözleri

  • ... Bu, ince ve latif bir yiğit olması için, kendisine ustalık kazandırır. Bu yüzden, ince ve bilge kimseler arasında anlayışlı olanlardan âşık olma yoluna girmeyenler yok gibidir. (Aşkın Mahiyeti Hakkında)
  • “İtimada layık en büyük şey, akıl ve iyi ahlâktır.” ― İbn Sînâ (İlahiyat)
  • ''Teorik felsefede amaç, gerçeği bilmektir. Pratik felsefede amaç ise iyiyi bilmektir.'' (Mantığa Giriş / Kitabu'ş-Şifa)
  • Mide dolu iken alınan banyolar, midede ve karaciğerde kısmen olgunlaşmış besin maddesinin emilmesini artırarak, şişmanlık oluşturur ve bu yolla ince damarlarda kan birikmesine ve tıkanmalara zemin hazırlar; şişmanlığa yatkınlığı artırır. (El-Kanun Fi't-Tıbb)
  • " Zihin, nefsin ilim elde etme yönüne özgü kılınmış bir kuvvetidir. Zeka ise hads (sezgi) için istidat alan bir kuvvetidir. " (En - Necat: Felsefenin Temel Konuları)
  • ALLAH,her cevher'in örneğini insanın vücuduna yerleştirmiştir ve İnsanı bütün alemin örneği yapmıştır. İşte bundan sebep on sekiz bin alem insanda mevcuttur derler. (Felsefe Risalesi)

  • İnsanların taklitten hoşlanmalarının bir delili de (dışarıda, canlı olarak) görseler kendilerinden rahatsızlık duyacakları, tiksinilen ve çirkin görülen hayvanların nakşedilmiş resimlerini/suretlerini temaşa etmekten haz almalarıdır. Demek ki burada insanların hoşuna giden ne resmin kendisi ne de nakşedilen şeydir; aksine bir şeyin iyi bir şekilde taklit edilmiş olmasıdır. (Poetika / Kitabu'ş Şifa)
  • Hakikat her gelen yol olmaktan münezzehtir. Ona ancak ender kişiler ulaşabilir. Bundan dolayı bu ilmin içerdiği şeyler, habersiz kimse için gülünç iken elde eden kimse için ibrettir. Her kim onu duyup da tiksinirse suçu nefsinde arasın. Belki onun nefsi, bu ilme münasip değildir. Herkes ne için yaratılmışşa ona kolaylıkla ulaşabilir. (Arifler ve Olağanüstü Hadiselerin Sırrı)
  • "İnsan konuşan, ölümlü bir cevherdir." (Tanımlar Kitabı)
  • "..bütün amacı mal toplamak, yemek içmek, cinsel isteklerini doyurmak, içindeki kin ve nefreti başkalarını ezerek yatıştırmak, mevki ve makam isteğinde bulunmak, öğretinin buyurduğu yükümlülükleri insanları aldatmak için yerine getirmek gibi aşağılık ve değersiz şeylerden öte gitmeyen insandan daha çok ziyanda olan kimse düşünülebilir mi? " (Hay bin Yakzan)
  • Hayal etmek bir şeydir ve hayal etmenin bilincinde olmak da başka bir şeydir. (İşaretler ve Tembihler)
  • Eğer (insan) mebde (başlangıç) ve meadı (dönüş yerini-ahireti) tamamıyla bilemez ve kendisini tanımazsa; kendi hakikatinin ne olduğunu ve surette, özellikte ve adetteki bu ihtilafın ne için olduğunu bilemez. (Felsefe Risalesi)
  • Önce var olmayıp sonra var olan her şey, kendinden başka bir şeyle belirlenir. (Ruh Üzerine Bir Özet)

  • Bir ülkeyi aydınlatmak istiyorsanız, bir medeniyet ve kültür şehri kurmayı düşünüyorsanız, oraya mutlaka iyi bir kütüphane kurunuz. Çünkü kitaplar bir mıknatıs gibidir, onun ilgilenecek zeki insanları kendine çeker. (Şifasız Hastalık Yoktur İrade Eksikliğinden Başka. Değersiz Bitki Yoktur Tanınmamasından Başka)
  • Kılıç, demir olduğu için değil, keskin olduğu için kesmektedir ki bu onun biçimidir, buna karşılık biçimi nedeniyle değil, demir olması nedeniyle pürüzlenir. (Ruh Üzerine Bir Özet)
  • " Oluş aracılık olmaksızın bir anda olan bir durumdur. " (Oluş ve Bozuluş / Kitâbu'ş-Şifa)
  • Kadîm olan sadece yüce Allah'tır. Çünkü O, kendinden önce yokluk olmayan ve varlığını başkasından almayandır. Yaratılmış (hâdis) olan ise, O'nun dışındaki her şeydir. Çünkü yaratılmış olandan önce bir yokluk vardır, O'nun varlığı 'İlk (evvel)' iledir. O'nun kudreti ne büyüktür! (Risaleler)
  • Zorunlu Varlık, her şeyi ancak tümel bir tarzda akleder. Bununla bi rlikte, hiçbir tikel şey O'na gizli kalmaz. 'Göklerde ve yerde zerre ölçüsünde hiçbir şey O'na gizli değildir.' Bu, tasavvuru büyük bir lütfa gerek duyan sırlardandır. (Metafizik)
  • Zira O’nun fiilleri sıfatlarının sonucudur, sıfatları da zatındandır. Zat ise ebedi olarak zorunlu kılıcıdır. (Risaleler)
  • Bir şeyden alınan estetik zevk elde edilen yararla kıyaslanamaz. Faydasız güzel, güzel olmayan faydalıdan üstün değildir. (Sema ve Alem)

Yorum Yaz