diorex
Dedas

Henry ve June - Anais Nin Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Henry ve June kimin eseri? Henry ve June kitabının yazarı kimdir? Henry ve June konusu ve anafikri nedir? Henry ve June kitabı ne anlatıyor? Henry ve June PDF indirme linki var mı? Henry ve June kitabının yazarı Anais Nin kimdir? İşte Henry ve June kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

  • 05.12.2022 09:00
Henry ve June - Anais Nin Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap Künyesi

Yazar: Anais Nin

Çevirmen: Püren Özgören

Orijinal Adı: Henry and June

Yayın Evi: Everest Yayınları

İSBN: 9789752899643

Sayfa Sayısı: 287

Henry ve June Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Anaïs Nin'in orijinal ve sansürsüz güncelerinden oluşan Henry ve June, bir kadının cinsel uyanışına dair samimi bir anlatı olarak ün kazandı. Günceler; 1931 yılının sonlarında başlayıp 1932 yılının sonuna kadar Anaïs 'in Henry Miller ve karısı June ile tanıştığı dönemdeki Paris'in günlük hayatına odaklanıyor. Anaïs, Henry'nin edebi dehâsından, June'unsa güzelliğinden derinden etkilenmişti. June'un New York'a gidişinden sonra Henry ile aralarında ateşli bir ilişki başladı. Bu ilişki ile cinsel özgürlüğü tatmış olsa da, evliliğine ihanet etmenin verdiği suçluluk, Anaïs 'in psikanalize ihtiyaç duymasına neden olmuştu.

Aklı bir soruya saplanıp kalmıştı: "June döndüğünde ne olacak?"

İki aşk arasında, Henry ve June arasında kalmıştı.

Bu güncede, daha önce yayımlanmamış olan bölümler, Henry ve June aşkına odaklanarak biraraya getirildi. Anaïs bu dönemde yaşadığı taşkınlıklar, onu Henry Miller'ın stilinden uzaklaşıp kendi sesini bulmaya, yaşadıklarını ustaca ve özgün bir şekilde yansıtmaya taşıyacaktı...

Henry ve June Alıntıları - Sözleri

  • Ah, kendimi yeniden bütün hissedinceye kadar uyumak, özgür ve hafif uyanmak.
  • Yumuşacık sözcükler seçtim: "Yaşamı zorlama. Bırak her şey usul usul gelişsin. Kendine acı çektirme."
  • "Senden ne beklediğimi bilmiyorum ama mucize gibi bir şey...''
  • Dün gece ağladım. Ağladım çünkü kadın olma sürecim çok sancılıydı. Ağladım çünkü artık bir çocuğun körlemesine inancına sahip bir çocuk değildim.
  • ''...gerçek doğana uygun bir şekilde, yüzde yüz doğal davranıncaya kadar da asla mutlu olamayacaksın''
  • Devamlı şarkı söylüyorum, sonunda arabayı benim şarkılarım sürüyor sanki.
  • "Yakında beni kaybedeceksin, çünkü yeterince sevmiyorsun,"
  • Küçük şeyler mutlu ediyor bizi.
  • En güçlü kadınlar, hiçbir zaman en güzel kadınlar olmamıştır.
  • ''...aklıma seninle en küçük bir benzerliği bulunan hiç kimse gelmiyor. Sen bana bir tek kendini çağrıştırıyorsun..."

Henry ve June İncelemesi - Şahsi Yorumlar

"Özellikle içinde olduğum an'ı yaşıyorum.Anımsadığım bir şeyin gerçekliği daha azmış gibi geliyor bana.Gerçekliğe öyle gereksinme duyuyorum ki.Yaşanan şey uzaklık ya da zamanın etkisiyle değişikliğe uğramadan, neredeyse yaşarken beni yazmaya iten , işte bu her şeyi hemen not etme gereksinimidir." diyen Anais Nin 11 yaşından itibaren günce tutmaya başlar.Yaklaşık 60 yıl boyunca da tutmaya devam eder.Aynı anda iki kişiyle evlidir Anais Nin.Anais Nin'in ölümüne kadar bu iki kişinin birbirinden haberi olmaz.1985’te eşlerden biri olan Hugh Guiler’ın ölümünden sonra diğer eşi Rupert Pole’un izniyle Anais’in günlükleri kitap haline getirilerek yayımlanır.Oldukça ilginç bir durum gerçekten.️1931-1932 yılları arasındaki yazdığı günlüklerinden oluşan Henry Miller, karısı June ve Anais Nin arasındaki karmaşık ilişkiyi anlatan Henry ile June ilk kez 1986'da yayımlanmış.Ben de ilk kez 1993'te okumuşum kitabı.Yıllar sonra tekrar okudum.Üstüne Philip Kaufman'ın,Fred Ward, Maria de Medeiros,Uma Thurman'lı sinema uyarlamasını da bir kez daha izlemek gerek.Video kasetlerimiz vardı eskiden, içlerinde bu film de olacaktı.Son taşınmamızda yok etmişiz. (Özlem Akbaş)

''İdealizm, Bedenin Ve Düşlerin Ölümüdür.'': Sayfalardaki kendine dönüklük, toplumsal olaylara uzaklık, cinsel gözlem ve deneyimler, benim için çok yabancıydı. Yine de edebiyat edebiyattır ve " insani olan hiçbir şey bize yabancı değildir" düşüncesiyle okumaya devam ettim. Ama, yazarın babasıyla olan sorunlarının ve baba özleminin yaşamının ana belirleyicilerinden birisi olması, psikiyatrist Allendy ile girişilen analizler sonradan kitabı ve yazarı daha cazip, daha "insani" bir hale getirdi. "Herkes göründüğünden ve sanıldığından daha farklıdır ve daha derindir" biçiminde sonuçlara ulaşıldı. Herkesin incelikleri vardır, kimseye göstermediği ya da "dışı seni içi beni yakar". . Yazma ve yaratma edimini başarmak için" hayat"ın bize verdiği rolün dışına çıkmak mı gerekir diye sordum kendime. Kitaba dönecek olursak, Henry hem çalışkan “Başka romanlarda olmayan ne varsa her şeyi içeren bin sayfalık bir roman yazmaktaymış. Şu sıralarda Richard’ın otel odasına kapanıyormuş” hem sorumsuz, müsrif, gün bulup gün yiyen geleceği düşünmeyen birisi... “Eve biraz para girdiğinde kış mevsiminde çilek gibi, havyar ya banyo tuzu gibi lüks maddeler alıyor.” Sonuçta yazar hem Henry’nin hem June’in iyi yanlarını, güzelliklerini görüp, onlarla kendi arasında bir köprü kuruyor. İlişkilerini ve onca hırgüre karşın ayrılamamalarını vazgeçememelerini de şöyle özetliyor: “Birbirlerine karşı işledikleri cinayetlerin tadına varmayı nasıl da seviyorlar!” Yazarlık heveslisi biri için de güzel tanımlamalar ve unutulmaması gereken öğütler var son sayfalarda: “Bir insandaki zayıflık bir yazarda iyi bir niteliğe dönüşür. Çünkü yazar, daha sonra yapıtında patlayacak olanı biriktirip saklar. Bu nedenle yazar dünyadaki en yalnız adamdır. Bir yazarı değerlendirmek için hem yazdıklarını, hem kişiliğini sevmek gerekir.” Keyigli Okumalar... (Kerim Titiz)

HENRY İLE JUNE GÜNCE ( 1931 - 1932 ) Yazar: Anais Nin Çeviren: NEDRET TANYOLAÇ ÖZTOKAT Yayınevi: CAN YAYINLARI Sayfa: 216 sayfa Basım Tarihi: 1. Baskı 1993 Neuilly’de doğmuş, Brüksel, Arcachom ve Barselona’da büyümüş olan olan Anais Nin, on bir yaşında, Birinci Dünya Savaşı yaklaşırken Fransa’da geçen çocukluğunu ve ünlü bir piyanist, yetenekli bir besteci olan İspanyol asıllı babasını geride bırakarak annesiyle Avrupa’dan ayrılmıştır. Yaşamı daha en baştan kozmopolit bir çizgi izliyordu… 1929 yılında, yirmi altı yaşındayken ailesiyle Seine nehrine bakan sakin bir kasaba olan Louveciennes’e yerleşti. Güzel sanatlara meraklı bir bankacıyla evlendi. Bir bölümü Madame fu . Barry’nin topraklarında bulunan evine özgü, sevimli sicak,şaşırtıcı, özellikle de dost ağırlamaya uygun görünümü göz önüne alarak seçti. On bir penceresi olan evininin sarmaşıklarla kaplı cephesi, arkasında da sık ağaçlar ve otların büründüğü gizli bahçesi uzanıyordu… İki yıl sonra Anais Nin, kırk beş yaşında ölen D.H Lawrence’le ilgili incelemesinin bitirir; Rimbaud ve Andre Breton etkileri taşıyan ilk şiirsel anlatısı House Of Incest’i ( Ensest Evi) yazmaya başlar. Yaşamını bir olay alt üst edecektir; Henry Miller’le karşılaşması. Anais Nin 1932’den 1934’e dek uzanan bir dönemi kapsayan Günce’sinin en güzel sayfalarını Miller’e adayacaktır. Gündüzleri Anais Nin’in işleriyle ilgilenen, geceleri de bohem yaşamı süren genç avukat Richard Osborn, bir gün, Bookly’den gelen yarı gezgin, yarı serseri, yarı yarı ya da açlıktan ölen bir yazarı, Henry Miller’i ağırlar evinde. Miller Anais için bildik bir addır; Bunuel’in L’ Age d’Or’u ( Altın Çağ ) üzerine yazdığı Nin yeni okumuş ve ‘’ olağanüstü etkili ‘’ bulmuştur. Öte yandan, Miller’in elinde Anais’in Lawrence’le ilgili elyazması vardır. ‘’ Böylesine etkileyici, bir o kadar da incelikle dile getirilmiş gerçekleri okumamıştım hiç ‘’ der. Anais, Günce’sinde, şöyle yazar : ‘’ Böylece incelik şiddetle karşılaşacak ve birbirlerine meydan okuyacaktır. ‘’ Böylece Osborn, ikisini bir araya getirir. Her zaman olduğu gibi Miller, bir yemek uğruna, bir gece Louveciennes’e giden Osborn’un peşine takılır. Ancak yemeğin lezzetinde, evin güzelliğini ya da odun ateşinin Sıçaklığından çok, ince, zeki canlı, yaşama sanatını bilen ve lüks içindeki evsahibesi, Miller’in ilgisini çeker. Daha sonra 1977’nin Ocak ayında Los Angeles’te ölen bu dostunun ardından Miller şunları demiştir: ‘ Yaşamım boyunca tüm kadınların narasında, güzellik ve kadınsı çekicilik yönünden Anais’e erişen çok azdır. O, hem baştan çıkarıcı, hem aristokrattı; hem yardıma gerek duyanlara güvenlik bir sığınak olurdu, hem de kendini insanlardan son derece sakınan bir kişiydi. ‘’ Anais Nin, kendisini de belirttiği gibi, ‘’ Henry’nin her derdine koşan dostu ‘’ olur. Ona çömertçe, dostça ve incelikle yardım eder, onu dinler, ona güç verir; o sıralarda yazmakta olduğu Yengeç Dönencesi’yle olduğu kadar mide ağrılarıyla da ilgili öğütler verir ona… Yazarın, sonunda yerleştiği Clichy’deki daireyi döşer, lamba, daktilo, kitaplar, gramafon, bisiklet, v.b. alır ona. Geceleri ikisi gizemli, karanlık bir Paris’i fethetmeye çıkarlar. 1923 yılında, yirmi yaşındayken evlendiği kocasının, kendisinin ve ailesinin kibar, şık, yüksek sosyete yaşamı üzerine kurulu dünyasından, Miller’in barlar, gece kulüpleri, sokak şenliklerinden oluşan gece dünyasına atlar. Kentin kötü şöhretli sokaklarını ev meyhanelerinin üstüne sabahın ilk saatlerinde çöken önlüğünü tanımaya başlar… Kentin aşağı mahalleleri olarak gördüğü bu yerlere yolculuk nedendi? Bir baba arayışıyla savaşmak için, diye açıklamaya çalışıyor Anais Nin görüştüğü Dr. Allendy. Babası kim mi? Çekici, ancak uçarı, acımasız sadist bir adam. ( Anais ve iki erkek kardeşini kırbaçlarmış. Anais bir gün onun bir kediyi sopayla döverek öldürdüğünü görmüş) Yine de onu tutkuyla sevmekte ve ondan ayrılmış olmaktan hep acı duymaktadir. Öte yandan içinde yetiştiği sıkı ve katı ilkeleri olan Katoliklikten de kurtulmak istemektedir.Kendisinden daha yaşlı ve babası gibi açık mavi ve buz gibi donuk gözleri olan Miller, Nin’i bu duygudan kurtaracak, kendini aşmasını sağlayacak ve onu kendine getirecektir. Ancak Miller’den, hatta psikanaliz seanslarından ya da sonradan tanıştığı tüm insanlardan çok, ona kendini tanımasında yardım eden, kendi kendini ona güç veren, kabullenmesi, yaşaması ve yaşamını sürdürmesi için Günce’yi kaleme alması olmuştur. Babasından kopmakla derinden yaralanan Nin, on bir yaşındayken ona uzun bir mektup yazmaya karar verir. Bu mektubu hiç göndermeyecektir, ancak hiç bitmeyecekmiş gibi yazmayı sürdürür. Bu mektup, önce Fransızca, sonra İngilizce yazdığı Günce’sini oluşturacaktır: ON BEŞ BİN SAYFALIK bir anıt ve eylemden çok, düşünceye yönelik olmasını istediği yaşamnı yansıtan Günce’sinin, uzun uzun betimlediği insanların özel yaşamlarına – hukuksal açıdan saygı duyarak, ancak bazı bölümlerini yayımlar… Birçok kişi Nin’i bu günceden ayırmak isteyecektir, tıpkı bir zamanlar babasından ayırdıkları gibi. Ancak bir uyuşturucu, bir büyü bir yaşam kimliğine dönüşmüş olan güncesinin, güven veren, sessiz, avutucu içtenliğinden kimse ayıramayacaktır onu. Böylesine büyük bir işe kalkışmasaydı kim bilir ne çok roman yazacaktı? Miller’in deyişiyle onun ‘’ bitmeyen senfoni’si bugün karşımıza eşi olmayan modern bir yapıt, Nin’in başyapıtı olarak çıkıyor. Ünlü çağdaşların anlatması için bir çizgi, bir satır yetiyor. Henry Miller’in ‘’ düzensiz yaşamını, merakını ,canlılığını, ahlak tanımazlığını, duygusallığını, kötü şakalarını… gözlemler. Antonin Artaud’nun ‘’ bitkinlikten mavi, acıdan kararmışalmış gözlerini… , Zadkine’in ‘’ çabuk, canlı hareketlerini, alaycı ve yergici yüz ifadesini ve kırmızı gözlerini… ‘’ güncesine alır. Anais Nin’in Günce’sinde her şeyi titizlikle yazmış, bilinçle, dürüstlükle, açıklıkla ve alışılmışın dışında bir bellek, keskin bir algılama, neredeyse kahince bir derinlik ve kavrayışla gözlemlemiş, betimlemiş, incelemiştir. (Richard Wagner)

Henry ve June PDF indirme linki var mı?

Anais Nin - Henry ve June kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Henry ve June PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Anais Nin Kimdir?

Anaïs Nin (21 Şubat 1903 14 Ocak 1977) İspanyol, Küba ve Danimarka kökenli Fransız yazar. Günlükleri ve erotik yazılarıyla tanınır. Günlükleri 11 yaşından başlayarak ölümüne kadar 60 yıldan uzun bir dönemi kapsar.

Uzun yıllar Anaïs Nin aynı anda iki kişiyle evli kalmıştır. Bir sanatçı ve bankacı olan ilk kocası Hugh Guiler ile 1923'de evlenmiştir. 1955 yılında Guiler ile evliliği sürerken evlendiği Rupert Pole ise bir orman memuruydu. Her iki adam da Nin'in ikili yaşantısından bihaberdi ve 1977'de Nin'in ölümüne kadar tanışmamışlardı. 1985 yılında Hugh Guiler'in ölümünden sonra Nin'in günlükleri Rupert Pole'un izniyle eksiksiz halleriyle yayımlanmıştır.

Yaşamı

Anaïs Nin Fransa'da doğdu. Anne ve babasının ayrılmasından sonra annesi Anaïs ve iki erkek kardeşini alarak New York'a taşındı. Yeni yetmelik döneminde okulu bıraktı ve manken olarak çalışmaya başladı.

1924 yılında kocası Hugh Parker Guiler ile Paris'e taşındı. Bu dönemde kendini yazıya verdi. D.H. Lawrence üzerine olan ilk kitabı da bu dönemde yayımlandı. 1939'da çift New York'a döndü.

Nin Kenneth Anger'in Inauguration of the Pleasure Dome (1954) adlı filminde Astarte olarak rol aldı. Ayrıca Maya Deren'in Ritual in Transfigured Time (1946) ve Guiler'in Ian Hugo ismiyle yönettiği Bells of Atlantis (1952) adlı filmlerde oynadı.

17 Mart 1955'de Rupert Pole ile ikinci evliliğini yaptı.

Genellikle ilham kaynağı olarak Djuna Barnes ve D. H. Lawrence'ı göstermiştir.

Günlükleri

Anaïs Nin en fazla günlükleri ile tanınır. On yıllara yayılan günlükleri birçok açıdan çarpıcıdır. Nin'in birçok önemli yazar, sanatçı ve psikanalist ile yakın ilişkisi vardı. Günlüklerinde bu kişileri alışılmadık bir derinlikle analiz eder.

Erotik anlatım

Anaïs Nin çoğu eleştirmen tarafından kadın erotik edebiyatının en iyi örneği olarak gösterilir. Erotizmi deşen ilk kadın yazarlardandı. Nin 1940'larda parasızlıktan sayfası bir dolardan olmak üzere Venüs Aşıkları'nı kaleme almıştı.

Anlatım tarzı dönemine göre fazlasıyla açık saçıktı. Günlüğünde babasıyla yaşadığı ensest ilişkiyi yazmıştır.

Nin dönemin birçok önde gelen edebiyatçısıyla arkadaştı. Hatta bazılarıyla sevgiliydi. Bunlardan bazıları Henry Miller, Antonin Artaud, Edmund Wilson, Gore Vidal, James Agee veLawrence Durrell'dir. Miller ile arkadaşlığı ve yaşadığ ilişki gerek kadın olarak, gerekse yazar olarak kendisini çok etkilemiştir. Her ne kadar günlüklerinde Miller'ın karısı June ile ilgili gördüğü cinsel bir rüyadan bahsetse de bu rüya hiçbir zaman gerçeğe dönüşmemiştir. Günlüğün ilerleyen kısımlarında Nin başka bir kadınla lezbiyen bir ilişkiye girdiğinden ama bu ilişkiden tatmin olmadığından bahseder.

Anaïs Nin 1977'de Kaliforniya'da Los Angeles'da ölmüştür. Cesedi yakılmış ve külleri Santa Monica Körfezi'ne savrulmuştur.

Anais Nin Kitapları - Eserleri

  • Venüs Üçgeni
  • Ateş Merdivenleri
  • Albatrosun Çocukları
  • Dört Odalı Kalp
  • Henry ve June
  • Aşk Evindeki Casus
  • Minotor'u Kışkırtmak
  • Yeni Duyarlılık: Kadına ve Erkeğe Dair
  • Cam Fanusun Altında
  • Elena
  • Little Birds
  • In Favour of the Sensitive Man

Anais Nin Alıntıları - Sözleri

  • Kadın mısın erkek misin? Neden bu iki kızla beraber yaşıyorsun? Eğer erkeksen neden bir kız arkadaşın yok? Eğer kadınsan neden arada sıra bir er­kekle birlikte olmuyorsun? (Venüs Üçgeni)
  • Biz felsefeye, psikolojiye, sana­ta sığınmıyoruz, oraya kırılmış "ben"imizi onar­mak, yeniden birleştirmek için gidiyoruz. (Yeni Duyarlılık: Kadına ve Erkeğe Dair)
  • Kadının edilgenliği George'u baştan çıkarıyordu; ondan tepki almak için canını acıtmak istiyordu. (Elena)
  • . Başka bir yerde yer aramaktan yoruldum. ... (Aşk Evindeki Casus)
  • . Erken yaşta okuduğumuz, bilincimize işleyen ve iz bırakmadan kaybolan kitaplar vardır. Ve sonra bir gün, hayatımızın bazı özetlerinde ve deneyime yönelik tutumları ortaya koyduğumuzda, etkilerinin çok büyük olduğunu görüyoruz. ... (In Favour of the Sensitive Man)
  • Babası firar ederek Djuna'nın özündeki bir hücreyi öldürmüş, acımasız bir dünyadaki bu ihanet, kızı hem bütün babalara düşman hem de hep babayı bekleyen birine dönüştürmüştü: Babasının, ona benzeyen erkekler kisvesinde, şiddet eylemini bir kez daha yinelemek üzere geri döneceği umudu, o ürkütücü beklenti hep sürmüştü. Babanın bazı niteliklerini taşıyan, bir başka deyişle, güç sahibi herhangi bir erkek gördüğü an Djuna'nın benliği korkuyla dikiliyordu; aynı oyun ister istemez, yeniden sahnelenecekmiş gibi: Tahakküm etmek, sevmek ve terk etmek; (Albatrosun Çocukları)
  • Toplum içinde var olan yıkıcı eğilimleri kompoze eden sanatsal bir fantezi, demek ki böylece hayati önem bile kazanabiliyor. Ne var ki bunu, toplumun pratik ahlakı kabil etmek istemez. (Elena)
  • Birini bir resimle ya da bir kitapla da öldürebilirsin. (Aşk Evindeki Casus)
  • “Gizlediğimiz benliklerin başkalarına düşen gölgelerine aşık oluruz…” (Dört Odalı Kalp)
  • Karanlıkta insanlar cesurdur, her türlü hayali kurmaya cesaret ederler. Ve her şeyi anlatmaya. (Ateş Merdivenleri)
  • Ben düşen bir dansçıyım; daima bunalım tuzaklarına yakalanan, yüreğini de vücudunu da hemen her dönüşte sakatlayan, temposunu, hafifliğini kaybeden, grupların, müziğin, kusursuzluğun dışına düşen. Hep yanlış giden bir şeyler var. Düzeltmeme yardım edemeyeceğin bir şeyler... (Albatrosun Çocukları)
  • Kazanmaya bu kadar odaklanmış biri, henüz aşık olmamış demektir! (Aşk Evindeki Casus)
  • ''...gerçek doğana uygun bir şekilde, yüzde yüz doğal davranıncaya kadar da asla mutlu olamayacaksın'' (Henry ve June)
  • Küçük şeyler mutlu ediyor bizi. (Henry ve June)
  • Uyumu etkileyen ben­zerlikler değil, yaşamı zenginleştiren değişik un­surları birbirine kaynaştırma sanatıdır. (Yeni Duyarlılık: Kadına ve Erkeğe Dair)
  • Her aşık, kendi aşkının katili olarak mahkemeye çıkarılmalıydı. (Dört Odalı Kalp)
  • . Henüz sevmedin. Sen sadece sevmeye çalışıyorsun, sevmeye başlıyorsun. Tek başına güven aşk değildir, tek başına arzu aşk değildir, yanılsama aşk değildir, hayaller aşk değildir. Bütün bunlar sizi kendinizden çıkaran yollardı, doğru ve bu yüzden onların bir başkasına yol açtığını düşündünüz, ama diğerine asla ulaşamadınız. Sadece yoldaydın. ... (Aşk Evindeki Casus)
  • . Şiddetli bir sessizliğiniz var, insan onun özlerle yüklü olduğunu hissediyor, bir kuyunun üzerine açılan bir tuzak gibi, dünyanın kendisinin gizli mırıltısını duyabileceğiniz tuhaf bir canlı sessizlik... ... (Cam Fanusun Altında)
  • "Kişiliğimizin, ebeveynimize gösteremeyeceğimiz ne çok yönü var." (Albatrosun Çocukları)
  • Devamlı şarkı söylüyorum, sonunda arabayı benim şarkılarım sürüyor sanki. (Henry ve June)

Yorum Yaz